• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Deniz adamlarının eşleri sohbete VİRA diyelim

sıcaklardan benim de günlerim gecelerim karıştı; her gece bu saatlere kadar ayaktayım..
sabahları kalkmak o kadar problem oluyor ki:))
senin öğrencilik devam ediyor sanırım,son sınıf mı?
 
sıcaklardan benim de günlerim gecelerim karıştı; her gece bu saatlere kadar ayaktayım..
sabahları kalkmak o kadar problem oluyor ki:))
senin öğrencilik devam ediyor sanırım,son sınıf mı?[/QUOT

hayır 2 yıl var dahabilmiyorumkismile

evet sabahları kalkmak büyük problem telefonum o kadar çok çalıyor kikafamçokkarıştı

ama sıcaklar yavaş yavaş geçer diye tahmin ediyorumolumunekankayizsmile
 
Evet canım düşünüyorum 1 yıl ücretsiz izin alabilirim işten. Ama sadece düşünüyorumbilmiyorumkismile yani karar veremedim yapabilir miyim yapamaz mıyım diye... Sonuçta yanlız kalacağım gemide onca erkek, küçücük kamara bilmiyorum ki yapılabilir mi? Bir de komik olacak ama beni deniz tutuyorkaydirigubbakcemile3 bu sorunu atlatabilirmişim öyle duydum başlarda yemek yiyemezsin sonra alışırsın dediler... Çok soru işretei kaldı aklımda gidip pişman olan var mı kibilmiyorumkismile yani biz bayanlar biraz farklıyız erkeklerden çok sorun yaşar mıyız:uhm:

ben çıktım eşimle ama beceremedim. mide bulantısı yedi bitirdi beni. bide eşin her an yanında olacak diye hayal kurma. 42 saat kamarada yalnız kalmıştım bir kere,makinede sorun çıkmıştı. eşim uyumaya bile gelmemişti. ama tabiki istediğin an görebileceğini bilmek çok çok güzel bir duyguydu.
ben beceremedim ama başka bir tane daha bayan vardı. o sürekli eşiyle beraber çıkıyormuş. kadın rustu hem de. aynı dili bile konuşmuyordu yani. ama çok mutluydu hayatından, çok nadir midesi bulanırmış. kişiden kişiye göre değişiyor
 
ben çıktım eşimle ama beceremedim. mide bulantısı yedi bitirdi beni. bide eşin her an yanında olacak diye hayal kurma. 42 saat kamarada yalnız kalmıştım bir kere,makinede sorun çıkmıştı. eşim uyumaya bile gelmemişti. ama tabiki istediğin an görebileceğini bilmek çok çok güzel bir duyguydu.
ben beceremedim ama başka bir tane daha bayan vardı. o sürekli eşiyle beraber çıkıyormuş. kadın rustu hem de. aynı dili bile konuşmuyordu yani. ama çok mutluydu hayatından, çok nadir midesi bulanırmış. kişiden kişiye göre değişiyor

anladım tatlım çok teşekkür ederim.bilmiyorumkismile mide bulantısı geçmiyorsa ben bittim, salıncakta bile zor sallanırım ben :bbo: ddiğer bayanada şaşırmadım diyemeyeceğim yani... peki tatlım yemekler falan sorun olmuşmuydu sana :uhm:
 
anladım tatlım çok teşekkür ederim.bilmiyorumkismile mide bulantısı geçmiyorsa ben bittim, salıncakta bile zor sallanırım ben :bbo: ddiğer bayanada şaşırmadım diyemeyeceğim yani... peki tatlım yemekler falan sorun olmuşmuydu sana :uhm:

aşçımız inanılmaz yemekler yapan biriydi. ama ben çok sorun yaşadım. çünkü her şeyi etli yapıyordu. gemideki herkes bu durumdan çok memnundu. erkeklerin geneli ete bayılır çünkü. ama ben bildiğin ineğim :roflol: önüme çimen yolup ver sebze diye bayıla bayıla yiyenlerdenim yani kaydirigubbakcemile3 genelde çorbayla beslenip kahvaltı tarzı beslendim ben hep. ama aşçıdan aşçıya değişir bu durum. mesela eşim son seferdeki aşçıdan hiç memnun kalmamış aç kaldık diyordu. ama et olayı genelde her gemide böyleymiş. etçilsen daha kolay olur senin için
diğer kadın limanlarda marketten alışveriş yapıyordu. zaten kamaralarda buzdolabı var. konserve tarzı besleniyordu. o rus olduğu için hemen hemen hiçbir şey yemiyordu bizim yemeklerden.
 
ilginç bir deneyim olmuştur sizin için htcvlkn...sivil bahriyeden evlenen arkadaşlarımın hikayelerini hatırlıyorum da, çok ayrıcalıklı bulmuşumdur:))
balıkla aranız nasıl sizin, gemideki ahçıların genelde balık konusunda çok başarılı olduğunu duymuştum
bu arada tanışmıyoruz, umarım çok bodoslama olmamıştır
 
ilginç bir deneyim olmuştur sizin için htcvlkn...sivil bahriyeden evlenen arkadaşlarımın hikayelerini hatırlıyorum da, çok ayrıcalıklı bulmuşumdur:))
balıkla aranız nasıl sizin, gemideki ahçıların genelde balık konusunda çok başarılı olduğunu duymuştum
bu arada tanışmıyoruz, umarım çok bodoslama olmamıştır

daha önce de msjlaşmıştık bir kere. sizin kendiniize olan özgüveninizi cesaretinizi çok takdir ettiğimi belirtmiştim sanırım. topiğimizin kurucusunun eski msjlarını karıştırmıştım o zaman kaydirigubbakcemile3
balıkta yapardı ama tadı damakta kalacak kadar değildi. hamur işlerinde çok çok iyiydi. bir kere denizin ortasındayız israilden yunanistana gidiyoruz. canım nasıl simit çekiyor. eşim de aşçıya söylemiş tuzlu bir şeyler yaparsan çay saatine iyi olur diye. adam bir simit yapmış. inanamadım. sanki simit evinden almış getirmişler. hayatımda yediğim en tat veren yemeklerden biri olmuştu o. hem çok canım çekmişti hem çok lezizdi.
evet sahiden ben 3 aya yakın kaldım bir sürü anım oluştu çok değişik bir deneyimdi benim için de..
 
daha önce de msjlaşmıştık bir kere. sizin kendiniize olan özgüveninizi cesaretinizi çok takdir ettiğimi belirtmiştim sanırım. topiğimizin kurucusunun eski msjlarını karıştırmıştım o zaman kaydirigubbakcemile3
balıkta yapardı ama tadı damakta kalacak kadar değildi. hamur işlerinde çok çok iyiydi. bir kere denizin ortasındayız israilden yunanistana gidiyoruz. canım nasıl simit çekiyor. eşim de aşçıya söylemiş tuzlu bir şeyler yaparsan çay saatine iyi olur diye. adam bir simit yapmış. inanamadım. sanki simit evinden almış getirmişler. hayatımda yediğim en tat veren yemeklerden biri olmuştu o. hem çok canım çekmişti hem çok lezizdi.
evet sahiden ben 3 aya yakın kaldım bir sürü anım oluştu çok değişik bir deneyimdi benim için de..

gülümseyerek okudum yazdıklarınızı, jane austen romanları da genelde denizci adamlara aşık kadınları anlatır(tabii ingiliz donanmasının dünyayı tavaf ettiği yıllar genelde resmedildiği için) bence siz de anılarınızı yazmaya çalışın, çok romantik ve eğlenceli şeyler çıkabilir...düşünsenize on yıllar sonra torunlarınız büyükannelerinin dedeleriyle anılarını okuyorlar falan...hayatı rastgele yaşamamak lazım,estetize edilince zevki daha başka...
hakkımda yazdıklarınıza çok teşekkür ederim, hatırlayamadığım içinde özür dilerim...aslında hafızam sağlamdır ama sıkıntılı bir dönemimdi,bağışlayın
 
gülümseyerek okudum yazdıklarınızı, jane austen romanları da genelde denizci adamlara aşık kadınları anlatır(tabii ingiliz donanmasının dünyayı tavaf ettiği yıllar genelde resmedildiği için) bence siz de anılarınızı yazmaya çalışın, çok romantik ve eğlenceli şeyler çıkabilir...düşünsenize on yıllar sonra torunlarınız büyükannelerinin dedeleriyle anılarını okuyorlar falan...hayatı rastgele yaşamamak lazım,estetize edilince zevki daha başka...
hakkımda yazdıklarınıza çok teşekkür ederim, hatırlayamadığım içinde özür dilerim...aslında hafızam sağlamdır ama sıkıntılı bir dönemimdi,bağışlayın
estafurullah niye kusura bakayım. şimdi çok iyi olduğunuzu hissediyorum ama umarım yanılmıyorumdur sezgilerimde
çoğunu yazdım zaten. kalemimle iyidir aram. yazmak çok farklı bir şey benim için. okuduğum bölümünde etkisi var belki bunda ama çocukluktan beri süregelen bir şey bu bende. yazdıkça kendini bulanlardanım. çok alakasız yerlere bir şeyler karalarım sonra birden karşıma çıkar o. ben bile okurken heyecanlanırım unutmuşum mesela öyle bir şey yazdığımı. yazmak sahiden terapi gibi bambaşka bir şey...
 
hayır hayır yanılmıyorsunuz, gayet iyiyim.
ne güzel yazıyor olmanız, ben de gazetelerin kitap eklerine eleştiri yolluyorum...çok sancılı bi süreç yazmak...yazarken beğenilme kaygısından kurtulup kendimi rahat bırakamıyorum...haliyle duyguyu ıskalıyorum;bir bakıyorum çok kasıntı cümlelerle robotik bir metin çıkartmışım ortaya
aslında rahat olsam kendi tarzımı da oluşturabileceğim.
ama dediklerinize katılıyorum; insan yazarken boyut değiştiriyor...bir taraftan bulmaca gibi anlatmak istediğiniz duyguyu en iyi nasıl tarif edeceğiniz, betimlemeler, imgeler, metaforlar...diğer yandan nasıl anlatacağım derdiyle o duyguya girdiğinizde yaşadığınız yoğunlaşma hissi...bir de narsistik boyutu var; yazdığım metni tekrar tekrar okuyup metne aşık olma hali
sonuç olarak üretmek müthiş bir tatmin sağlıyor
 
hayır hayır yanılmıyorsunuz, gayet iyiyim.
ne güzel yazıyor olmanız, ben de gazetelerin kitap eklerine eleştiri yolluyorum...çok sancılı bi süreç yazmak...yazarken beğenilme kaygısından kurtulup kendimi rahat bırakamıyorum...haliyle duyguyu ıskalıyorum;bir bakıyorum çok kasıntı cümlelerle robotik bir metin çıkartmışım ortaya
aslında rahat olsam kendi tarzımı da oluşturabileceğim.
ama dediklerinize katılıyorum; insan yazarken boyut değiştiriyor...bir taraftan bulmaca gibi anlatmak istediğiniz duyguyu en iyi nasıl tarif edeceğiniz, betimlemeler, imgeler, metaforlar...diğer yandan nasıl anlatacağım derdiyle o duyguya girdiğinizde yaşadığınız yoğunlaşma hissi...bir de narsistik boyutu var; yazdığım metni tekrar tekrar okuyup metne aşık olma hali
sonuç olarak üretmek müthiş bir tatmin sağlıyor

ben ( siz demek gelmiyor içimden 2. tekile geçeceğim umarım sorun olmaz kaydirigubbakcemile3) senin kaleminin çok iyi olduğunu düşünüyorum. bu topiğin giriş cümleleri çok etkilemişti beni. teşbihlerin çok iyi bence. narsist olma duygusunu ne kadar yükseltirsen o kadar rahat olacaktır yazdıkların. yazdıklarına çok güvendiğin için beğenilmeme kaygısı taşımayıp daha doğal olmanı sağlar bence.
bu gazetelere gönderdiğin yazıları meslek olarak yapmaya başladın mı kendini tanıtma dönemi olarak mı yapıyorsun şu an ?
 
tabii ki samimi konuşabilirsin,ben de böyle devam edeyim:))
aslında öykücü olan yakın bir arkadaşımın çalışma disiplini karşısında bu beğenilmeme korkusu peydaa oldu...o kadar edebiyatın teknik başlıklarını da çalışıyor ki postmodern edebiyat üzerine falan...anladım ki bu iş çok büyük bir titizlik istiyor, hem çok roman, öykü, şiir ve eleştiri okumak gerekiyor hem de teknik detaylara vakıf olmak...ben kendimi bu disiplinde görmediğim için biraz ürkek yazıyorum sanırım, haliyle ruhu tam veremiyorum...
gazete konusuna gelince, yine gazetelerin kitap eki servislerinde çalışan dostlarımın tavsiyesiyle, bazı yazar ve kitapları eleştirme işini bana paslamaları vesilesiyle yazmaya başladım, profesyonel hırslarım yoktu...fakat sevmeye başladım ve devam etmek istiyorum,yine profesyonel kaygılar olmadan:)))
 
aslında en güzeli kendini sade,huzurlu köşende yetiştirdikten sonra "evet benim artık insanlara söyleyeceklerim var ve anlatmak istediklerimi onların ruhuna kazıyacak kurgularım, anlatım gücüm var" diyene kadar kendini saklamak.(inci aral malumun 40 yaşında roman yazmaya başlıyor,o döneme kadar ev kadını)
ben daha çok böyle bir yolu takip etmek istiyorum sanırım, o vakte kadar sadece eleştiri yazıları yazmak en iyisi
 
tabii ki samimi konuşabilirsin,ben de böyle devam edeyim:))
aslında öykücü olan yakın bir arkadaşımın çalışma disiplini karşısında bu beğenilmeme korkusu peydaa oldu...o kadar edebiyatın teknik başlıklarını da çalışıyor ki postmodern edebiyat üzerine falan...anladım ki bu iş çok büyük bir titizlik istiyor, hem çok roman, öykü, şiir ve eleştiri okumak gerekiyor hem de teknik detaylara vakıf olmak...ben kendimi bu disiplinde görmediğim için biraz ürkek yazıyorum sanırım, haliyle ruhu tam veremiyorum...
gazete konusuna gelince, yine gazetelerin kitap eki servislerinde çalışan dostlarımın tavsiyesiyle, bazı yazar ve kitapları eleştirme işini bana paslamaları vesilesiyle yazmaya başladım, profesyonel hırslarım yoktu...fakat sevmeye başladım ve devam etmek istiyorum,yine profesyonel kaygılar olmadan:)))

yazdığın tarz eleştiri olduğu için tabiki teknik bilgi de çok önemli ama bir edebiyat dergisi gibi belli bir kesime hitap eden bir yere yazmıyorsan doğallıktan vazgeçme derim. ben öğretmenlik yaptığım zaman öğrencilerime her şeyin en basitleştirilmiş halini anlatırdım, karşımda sanki okuma yazma bilmeyen biri varmış gibi davranırdım. hem edebiyatı çok sevdiler bu sayede hem de başarı durumları gayet iyiydi. yani ben teorik olarak çok şey biliyorumdan ziyade tam olarak yüreğinin hissettiği daha akıcı, daha çekici olur bence.. ama dediğim gibi yazdığın yer de çok önemli bu konuda
 
aslında en güzeli kendini sade,huzurlu köşende yetiştirdikten sonra "evet benim artık insanlara söyleyeceklerim var ve anlatmak istediklerimi onların ruhuna kazıyacak kurgularım, anlatım gücüm var" diyene kadar kendini saklamak.(inci aral malumun 40 yaşında roman yazmaya başlıyor,o döneme kadar ev kadını)
ben daha çok böyle bir yolu takip etmek istiyorum sanırım, o vakte kadar sadece eleştiri yazıları yazmak en iyisi

bence eleştiri yazıları bir deneme yazmaya göre çok çok daha zor bir dal. eleştiri yazmak için bir kere kendi fikirlerini aktaracak donanıma, yeteneğe aynı zamanda teorik olarak çok eser incelemeye, edebiyatın tarihiyle, teknikleriyle çok haşır neşir olmaya ihtiyaç var gibi. yani eleştiri yazdıktan sonra istediğin tarzda yazabilirsin bence...
 
haklısın, en önemlisi nasıldan ziyade ne anlatıldığı!!!bazen anlatının biçimi o kadar edebiyat çevrelerini meşgul ediyorki ne anlatıldığı,hangi duygulara girdiği kaçıyor menzilden.
sanırım edebiyat öğretmenisin,harikaymış. artık bırak liseleri üniversitelerde bile nitelikli romanları okuyan çok sınırlı insan var.
sen öğrencilerin için muhakkak bir şanssın:)
 
bence eleştiri yazıları bir deneme yazmaya göre çok çok daha zor bir dal. eleştiri yazmak için bir kere kendi fikirlerini aktaracak donanıma, yeteneğe aynı zamanda teorik olarak çok eser incelemeye, edebiyatın tarihiyle, teknikleriyle çok haşır neşir olmaya ihtiyaç var gibi. yani eleştiri yazdıktan sonra istediğin tarzda yazabilirsin bence...
canım açıkçası ben şimdiye kadar üstün körü bilgilerle eleştirilerime bir alt yapı kurdum.
örneğin 80 sonrası edebiyat ve kültür sanat ortamında hakim paradigmalardan dem vurup biraz post modernizme çatıp incelemeye çalıştığım eserleri bu bağlamda değerlendirdim gibi...
fakat dediğin doğru muazzam bir donanım istiyor, haliyle eksikliğimin farkındayım. çok okumak lazım, derinlikli yazılar yazabilmek için.
arkadaşım umag'da yaratıcı yazarlık kursuna gitmişti. orada cemil kavukçu'dan mehmet eeroğlu'na kadar pek çok yazardan dersler aldı. ilk fırsatta böyle bir tedrisattan geçmek istiyorum. gerçekten muhteşem yönlendiriyorlar öğrencilerini, verdikleri okuma listeleri, öykü çalışmaları...
sen öğretmenliğe ara mı verdin canım?
 
Back