En rezil hissettiğim anı anlatayım: Yayınevinde çalışıyorum, fuar zamanı. Sabahın köründe standa kitapları yerleştiriyoruz, imza günü olan yazarların standı ayrı, oraya geçtik. O gün de bir çocuk kitapları yazarının imza günü, ki ben kendisinden hiç hoşlanmam; ne yazdıklarından, ne karakterinden... Neyse arkadaşa; "bu kadının kitapları nasıl satıyor, çocuklara bu eziyeti neden yapıyorlar, yaratıcılık sıfır, üslupla kotarmaya çalışıyor" filan diye sallıyorum. O sırada kafayı bir kaldırdım, yazar karşımda.
Öğleden sonra olan imza saatine, sabahın köründe personel servisiyle gelmiş, evde sıkılmış herhalde bilemiyorum orasını. Eyykk, ben öyle bir kaldım tabi. Sonra gelen birkaç kişinin dikkat dağıtmasıyla ortamdan tüydüm. Bence rezil bir davranıştı, yazarı sevmeme özgürlüğüm, hakkında eleştiri yapma hakkım var da orada mı yapılır Loreth? İşte ağzımın ayarının kaçtığı böyle bir anı, hatırladıkça karnım hafiften ağrır.
Bir de 18 yaşımdaydım, üniversiteye yeni başlamışım. Eskişehir'de Mor ve Ötesi konseri var. Hayalkahvesi diye bir mekan, bilen bilir. O zamanlar grup bu kadar popüler değil, kitle daha zatanik filan. Neyse biz konserden birkaç saat önce mekana gidip içmeye başladık. Sonra onlar daha sahneye bile çıkmadan gidip sahneye bir güzel kustum. Güvenlik de beni dışarı şutladı. Benimle birlikte birkaç arkadaşım da kendini feda edince, gidip tren garında uyuduk. Sabah da trene binip, şehrimize geri döndük. Umarım beni sevmeye devam edersiniz, tabi eğer seviyorduysanız.