Çok Özledim.

Şu anki her şeye hemen ulaşılabilirliği sevmiyoruz aslında. Hiçbir şeyin bir değeri olmuyor. Çerez gibi tüketiyoruz.
Yaz tatili bitip de okul açılınca nasıl mutlu olurduk. Öğretmen hepimize tatili sorardı. Evlerimiz yakın değilse çoğu arkadaşımızı görmezdik o süreçte, özlerdik. Şimdi öyle mi herkes sosyal medyada yediğini, içtiğini her şeyini görüyoruz.
Değer algımızı yitirdik kısaca.
Sanırım bu kadar herşeye çabuk erişmek bizim ruhumuzu tüketti.
 
Gerçekten işin özü bu aslında :)
Bunu söyleyince siz aklıma çocukluğumda Grup Hepsi sevdam geldi. Baya deli gibi severdim ilk çıktıkları zamanlardan beri. O günlerde bilgisayarım yoktu. Sonraki senelerde almıştık. Bilgisayardan önce dergilere çıktılar mı diye takip ederdim her hafta. Posterleri, röportajları olduğu anda satın alır keser biçer dosyama koyardım. Bir Grup Hepsi dosyam vardı :KK70: Bilgisayardan sonrada internetten Hepsi ile ilgili bilgilere, fotoğraflara erişmeye çalışıyordum. Hatta msn adreslerini bulup konuşmaya çalışıyordum falan, komedi :KK70: Ama o kadar farklı bir hayranlık, sevgi ve ilgiydi ki. Erişemeyince hayallerinde o kişileri ve olayları daha da güzelleştirdiğin için sana daha güzel ve tatlı geliyordu. Şuan olsa bu kadar erişebilirlikle pek ilgi alanıma girmezdi belki de :)
Ayy benimde vardı grup hepsi dosyam. Annem derdi mamtobe bu ne böyle atsana şu saçma şeyleri çöpe derdi 😅😅
 
Ne güzel günlerdi. Kaygı, umutsuzluk, korku yoktu; çocuktuk anlamazdık, masumduk.
Fakirdik ama mutluyduk. Kıyafetlerimiz eski veya yamalı olsa kimse alay etmezdi. Halden anlardı herkes.
Gazete kağıdındaki sımışkalarımız(çekirdek), tasolarımız, topaçlar, misketler...
Bahçede leğende çimerdik. Topraktan pastalar, oyuncaklar yapardık. Hava kararınca saklambaç oynamak en büyük eğlencemizdi. Yakan top, ayak taşı...
En meşhur lafımız "mızıkçılık yapma!" idi.
Maalesef geride hiçbiri kalmadı. Çocukluğumu düşünmek önce gülümsetiyor sonra da ağlatıyor; şu an olduğu gibi.
Çok özledim ben de.
 
Ne güzel günlerdi. Kaygı, umutsuzluk, korku yoktu; çocuktuk anlamazdık, masumduk.
Fakirdik ama mutluyduk. Kıyafetlerimiz eski veya yamalı olsa kimse alay etmezdi. Halden anlardı herkes.
Gazete kağıdındaki sımışkalarımız(çekirdek), tasolarımız, topaçlar, misketler...
Bahçede leğende çimerdik. Topraktan pastalar, oyuncaklar yapardık. Hava kararınca saklambaç oynamak en büyük eğlencemizdi. Yakan top, ayak taşı...
En meşhur lafımız "mızıkçılık yapma!" idi.
Maalesef geride hiçbiri kalmadı. Çocukluğumu düşünmek önce gülümsetiyor sonra da ağlatıyor; şu an olduğu gibi.
Çok özledim ben de.
Gazete kağıdı deyince kupon biriktirirdi annelerimiz. Annem vestel televizyon bile almıştı kuponla
 
Konuyla biraz alakasız ama. Seksenleri izledim 403 bölüm. Şu an 1990 yılına geldiler ve ben o dönemden o kadar soğudum ki izledikçe. Komşuluk adı altında dönen dedikodular, evde sürekli birbirine yalan söyleyen insanlar, mahallenin dedikodu kazanına dönmesi, gereksiz işgüzar tipler, kıskançlık dolu ilişkiler falan. Ama ayy seksenler çok güzeldi. Hiç de güzel değildi. Seksenlerin başında doğdum, çocukluğum da o dönemde geçti. Ama şimdiki dönemin de kendince güzel tarafları var.
Dertsizlikten oluyor işte.
Bu dönemi de özleyecek nesiller var, nesini özleyeceklerse artık. İşte insan geçmişte iyi olanı hatırlayıp, şimdiki zamanda arıyor ama olmuyor öyle.
Özlediğimiz şey belki de çocukluğun masumiyeti, coşkusu ve umudu. Bir de o dönem hayatta olan ama şu an yaşamayan kişiler. Yoksa zaman aynı zaman, ama değişen bizleriz. 😞
o dönemleri anlatan dizileri izlemek yerine
neden direkt o dönemde çekilmiş gerçekten o dönemleri gösteren dizileri izlemiyorsunuz ?
 
en dertsiz tasasız olduğumuz dönemler çocukluğumuz olduğu için o zamanlara özlem duyuyoruz
çoğu şeyin farkında değildik kendi küçük dünyamızda mutluyduk
her çocuk gibi :)
 
X