- 7 Kasım 2006
- 120
- 1
“Hiçbir baba evlâdına güzel edep ve terbiyeden daha değerli ve üstün bir miras bırakamaz.” (Tirmizi)
İnsanın âilesine karşı sorumlu olduğu maddî ihtiyaçlarının yanında bir de mânevî ihtiyaçları vardır. Onlara inanmaları gereken iman esaslarını ve uymaları gereken ahlâk esaslarını öğretmek, ebeveylerin sorumluluğu altındadır. Esasen bu mânevî ihtiyaçların temin edilmesi daha mühimdir.
Allah Teâlâ’nın bizlere büyük ihsanı ve lütfü olan çocuklarımızı, gözümüzün nuru, kalbimizin neşesi ve hayatımızın bir süsü olarak biliriz. Ne var ki bu, son derece değerli olan yavrularımız için yeterli değildir. Onları iyi eğitip güzel terbiye etmek, iyi ahlâk sahibi bir kişiliğe kavuşturmak gibi yerine getirmemiz gereken önemli pek çok sorumluluklarımız vardır. Zira Allah (c.c), bizi bunlardan sorguya çekecektir. Bu sorumlulukları yerine getirmek, bizim için ebedî mükâfat sebebidir.
Kişinin çoluk-çocuk sahibi olması, beraberinde büyük sorumluluklar gerektiren bir durumdur. Nitekim yüce dinimizde anne baba ile çocuk arasındaki münasebetler hem ahlâkî hem de hukukî yönden belli esaslara bağlanmıştır. Durum böyle olunca çocuğun varlığı ciddîye alınmalı; iyi, güzel ahlâk sahibi bir kişi olarak yetişmesi için her türlü gayret ve fedakârlık gösterilmelidir.
Bebeklik döneminden itibaren uygulanmaya başlanan alıştırmalarla çocukta sağlam bir ahlâkî yapının meydana gelmesi hedef alınmalıdır. Bunda davranış eğitimi her şeyden önce gelir. Küçük yaşlarda çocuktaki yanlış davranışların önüne geçilmediği takdirde, ileriki yaşlarda bunların telâfisi imkânsızlaşır.
Çocuğun dünya saâdetini ve ahiret selâmetini gözetmek, onu dünyaya getiren insanların önemle üzerinde durmaları gereken bir husustur. İşte bunun içindir ki çocuğumuz daha doğarken İslâm terbiyesini uygulamaya başlamak gerekmektedir.
Bugünün küçükleri, yarının büyükleri olacaktır. Kur’an-ı Kerîm’in ifadesi ile “Dünya hayatının süsü” (Kehf 18/46) olan çocuklarımız, yarınlarımıza yön verecek ciğerparelerimiz, değerli varlıklarımızdır.
Çocukların ellerinden tutarak, onları geleceğe hazırlamak en önemli hedeflerimizden biri olmalıdır. Çocuklarına sahip çıkmayan toplumlar, bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemeyi göze almalıdırlar. Onun için, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı, bu beklentimizi gerçekleştirebilecekleri niteliklere sahip insanlar olarak yetiştirmemiz gerekiyor.
Anne-baba çocuklarına çok iyi bir örnek model olmalıdırlar. Ebeveynler evlatlarına hoşgörülü ve yumuşak davranmalıdırlar. Dengeli bir disiplin ortamı oluşturmalıdırlar. İyi bir arkadaş sahibi olmalarında yardımcı olmalı ve arkadaşlarıyla nasıl geçinmeleri hususunda onlara bilgiler vermelidirler.
Çocuklar aşağılanmaktan, olumsuz sıfat ve tanımlamalardan uzak tutulmalıdırlar. Onlara güven duygusu kazandırılmalıdır. Çocuklar iyi, güzel davranışlara teşvik edilmelidir. İstenmeyen davranışlar uslubunca düzeltilmedir. En önemlisi de bir anne babanın çocuklarına göstereceği sevgi ve şefkattir.
Çocuklar korunmaya, şefkat ve merhamete muhtaçtırlar. Sevgili Peygamberimiz, bir hadisi şeriflerinde, "Küçüklere merhamet etmeyen bizden değildir…" (Buhârî) buyurarak çocuklara karşı davranışlarımızın temeline merhamet unsurunu yerleştirmiştir. Bu hadisi şerifte ön plana çıkarılan yaklaşımı daha çarpıcı bir üslupla gündeme getiren şu olay da oldukça dikkat çekicidir:
"Bir gün Allah'ın elçisi, torunu Hz. Hasan'ı öpmüştü. Yanında sahabeden biri vardı. Dedi ki; ‘Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim.’ Bunun üzerine. Peygamberimiz (s.a.v), "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez" (Buhârî) buyurdu.
İnsanlar arasındaki en güçlü bağlar sevgi yoluyla gerçekleşir. Bu sebeple Peygamberimiz, sevdiğimiz kimseye bu duygumuzu ifade etmemizi tavsiye etmektedir. Tıpkı bunun gibi, çocuklara karşı duyulan sevgi ve merhamet duygusunun da onlara bir şekilde hissettirilmesi gerekmektedir. Bunun en güzel uygulamasını bizzat Hz. Peygamber'in hayatında görüyoruz.
Çocuğu hayata hazırlamak, ona güzel ahlâk kazandırmak, temel dinî bilgileri öğrenmesini sağlamak ana babanın çocuğuna vereceği en güzel şeylerdir. Bu, anne babanın çocuğuna karşı görevi, çocuğun da ana-babası üzerindeki bir hakkıdır. Sevgili Peygamberimiz, "Bir baba evladına iyi bir terbiyeden daha güzel bir miras bırakamaz" (Tirmizî) buyurmuştur.
Çocuklarımıza karşı takınacağımız tavırların temelinde Peygamberimizin bize tavsiyeleri ve uygulamaları yer almalıdır. Zira her konuda olduğu gibi çocuklarımız konusunda da en güzel örneğimiz sevgili Peygamberimiz'dir.
Bir anne-baba için en önemli vazife, çocuklarının terbiyesini hakkıyla yerine getirmektir.
İnsanın âilesine karşı sorumlu olduğu maddî ihtiyaçlarının yanında bir de mânevî ihtiyaçları vardır. Onlara inanmaları gereken iman esaslarını ve uymaları gereken ahlâk esaslarını öğretmek, ebeveylerin sorumluluğu altındadır. Esasen bu mânevî ihtiyaçların temin edilmesi daha mühimdir.
Allah Teâlâ’nın bizlere büyük ihsanı ve lütfü olan çocuklarımızı, gözümüzün nuru, kalbimizin neşesi ve hayatımızın bir süsü olarak biliriz. Ne var ki bu, son derece değerli olan yavrularımız için yeterli değildir. Onları iyi eğitip güzel terbiye etmek, iyi ahlâk sahibi bir kişiliğe kavuşturmak gibi yerine getirmemiz gereken önemli pek çok sorumluluklarımız vardır. Zira Allah (c.c), bizi bunlardan sorguya çekecektir. Bu sorumlulukları yerine getirmek, bizim için ebedî mükâfat sebebidir.
Kişinin çoluk-çocuk sahibi olması, beraberinde büyük sorumluluklar gerektiren bir durumdur. Nitekim yüce dinimizde anne baba ile çocuk arasındaki münasebetler hem ahlâkî hem de hukukî yönden belli esaslara bağlanmıştır. Durum böyle olunca çocuğun varlığı ciddîye alınmalı; iyi, güzel ahlâk sahibi bir kişi olarak yetişmesi için her türlü gayret ve fedakârlık gösterilmelidir.
Bebeklik döneminden itibaren uygulanmaya başlanan alıştırmalarla çocukta sağlam bir ahlâkî yapının meydana gelmesi hedef alınmalıdır. Bunda davranış eğitimi her şeyden önce gelir. Küçük yaşlarda çocuktaki yanlış davranışların önüne geçilmediği takdirde, ileriki yaşlarda bunların telâfisi imkânsızlaşır.
Çocuğun dünya saâdetini ve ahiret selâmetini gözetmek, onu dünyaya getiren insanların önemle üzerinde durmaları gereken bir husustur. İşte bunun içindir ki çocuğumuz daha doğarken İslâm terbiyesini uygulamaya başlamak gerekmektedir.
Bugünün küçükleri, yarının büyükleri olacaktır. Kur’an-ı Kerîm’in ifadesi ile “Dünya hayatının süsü” (Kehf 18/46) olan çocuklarımız, yarınlarımıza yön verecek ciğerparelerimiz, değerli varlıklarımızdır.
Çocukların ellerinden tutarak, onları geleceğe hazırlamak en önemli hedeflerimizden biri olmalıdır. Çocuklarına sahip çıkmayan toplumlar, bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemeyi göze almalıdırlar. Onun için, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı, bu beklentimizi gerçekleştirebilecekleri niteliklere sahip insanlar olarak yetiştirmemiz gerekiyor.
Anne-baba çocuklarına çok iyi bir örnek model olmalıdırlar. Ebeveynler evlatlarına hoşgörülü ve yumuşak davranmalıdırlar. Dengeli bir disiplin ortamı oluşturmalıdırlar. İyi bir arkadaş sahibi olmalarında yardımcı olmalı ve arkadaşlarıyla nasıl geçinmeleri hususunda onlara bilgiler vermelidirler.
Çocuklar aşağılanmaktan, olumsuz sıfat ve tanımlamalardan uzak tutulmalıdırlar. Onlara güven duygusu kazandırılmalıdır. Çocuklar iyi, güzel davranışlara teşvik edilmelidir. İstenmeyen davranışlar uslubunca düzeltilmedir. En önemlisi de bir anne babanın çocuklarına göstereceği sevgi ve şefkattir.
Çocuklar korunmaya, şefkat ve merhamete muhtaçtırlar. Sevgili Peygamberimiz, bir hadisi şeriflerinde, "Küçüklere merhamet etmeyen bizden değildir…" (Buhârî) buyurarak çocuklara karşı davranışlarımızın temeline merhamet unsurunu yerleştirmiştir. Bu hadisi şerifte ön plana çıkarılan yaklaşımı daha çarpıcı bir üslupla gündeme getiren şu olay da oldukça dikkat çekicidir:
"Bir gün Allah'ın elçisi, torunu Hz. Hasan'ı öpmüştü. Yanında sahabeden biri vardı. Dedi ki; ‘Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim.’ Bunun üzerine. Peygamberimiz (s.a.v), "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez" (Buhârî) buyurdu.
İnsanlar arasındaki en güçlü bağlar sevgi yoluyla gerçekleşir. Bu sebeple Peygamberimiz, sevdiğimiz kimseye bu duygumuzu ifade etmemizi tavsiye etmektedir. Tıpkı bunun gibi, çocuklara karşı duyulan sevgi ve merhamet duygusunun da onlara bir şekilde hissettirilmesi gerekmektedir. Bunun en güzel uygulamasını bizzat Hz. Peygamber'in hayatında görüyoruz.
Çocuğu hayata hazırlamak, ona güzel ahlâk kazandırmak, temel dinî bilgileri öğrenmesini sağlamak ana babanın çocuğuna vereceği en güzel şeylerdir. Bu, anne babanın çocuğuna karşı görevi, çocuğun da ana-babası üzerindeki bir hakkıdır. Sevgili Peygamberimiz, "Bir baba evladına iyi bir terbiyeden daha güzel bir miras bırakamaz" (Tirmizî) buyurmuştur.
Çocuklarımıza karşı takınacağımız tavırların temelinde Peygamberimizin bize tavsiyeleri ve uygulamaları yer almalıdır. Zira her konuda olduğu gibi çocuklarımız konusunda da en güzel örneğimiz sevgili Peygamberimiz'dir.
Bir anne-baba için en önemli vazife, çocuklarının terbiyesini hakkıyla yerine getirmektir.