CEHENNEME KADAR YOLUN VAR 2015
http://dunyalilar.org/cehenneme-kadar-yolun-var-2015.html
“Hava çelik bir ustura gibi
Dışarda kar yağıyor
Zemherinin en acımasız günleri
Dışarda kar yağıyor” *
Kar yağıyor… İçimdeki çocuk bahçesinin kikirdemelerini dinliyor olmalıyım ve de bir ihtiyarın ağır çekimde yaşanan zamanını yaşar gibi, sıcak çayın, ille de tarçın ve karanfil kokan, tadını çıkarıyor olmalıyım. Bugün, bu karlar döne döne düşerken, durmaksızın yağan kara eşlik edercesine durmaksızın ağlamak istiyorum… Hayatın küçük mutluluklarında anımsayıp, özlediğim kayıplarımı. Sadece bana ait olan acıları ve hepimizin olanları. Sonbaharda yeşil kabuklarıyla mandalina çıktığında yaşam güzeldir benim için. Oysa o muhteşem kokuyu yaşayamayacaklarını anımsadım Suruç’taki dostlarımızın. Kim bilir ne de severlerdi sonbahar renklerini… Yapraklar ve renkler ve kokular ne güzeldir oysa… Güzel bir dost sohbetindeki kahkahanın ardından Diyarbakır’da katledilen dostlarımız düşüyor aklıma. Artık zihnimden ne zaman gidiyorlar ne zaman kalıyorlar ayırt etmek zor. Bacaklarıma düşer, o bombada bacaklarını kaybeden Lisa’nın bacaklarının acısı…
Suruç’ta öldürülenler çok gençlerdi, insanı onlardan fazla yaşadığına utandıracak denli gencecik… Dolu dolu gülüyorlardı dostlarıyla, sığmıyordu içleri içlerine… Öyle ya, fotoğraflarından tanıdık, sevdik hepsini! Soğuk havada bir kase çorbanın verdiği o mütevazı mutluluk da yok artık… Karla karışık yağıyor tüm acılar… Milyonlarca mültecinin acısına bir ad koydu Aylan bebek bu yıl… Sevemedik çocuklarımızı yüreğimiz yanmadan… Alınteriyle kazandığımız ekmek haram oldu koca bir sene! Adım başı aç Suriyeli çocukları gördükçe.
Sonra, sevgilimizle kartopu oynamayı öldürmeye çalıştılar, Nuh Köklü’yü düşündüm ve de yine fotoğraflardan tanıdığım sevgilisini… Şimdi ne yapıyordur bu karda? Karda Nilüfer dinlemenin verdiği mütevazı mutluluk yok artık!
Bahadır Grammeşin yağıyor karla karışık… Barda eğlenirken kadın tacizine sessiz kalamamayı vurdular onun güzel gözlerinde. Ölümüne şahit olanları düşündüm, yeni yıl ve kar onlar için neydi acaba? Annesiyle mutfaktaki fotoğrafları yağıyor karla karışık… Özgecan… Bir kadının minibüse binişini, sokakta oluşunu katlettiler… (Edemeyecekler ama!) Dostluğu, barışı, mücadeleyi ve o korkunç acıyı, yani Ankara’yı… Her birinin tek tek adını, hikâyesini defalarca okuduğum, öldükten sonra dostum olan o güzel insanları. Karla karışık… Sidar’ı, Şebnem’i, Dicle’yi, Veysel’i… Veysel sen çocuksun ama… Soma yağıyor, karla karışık… “Kirlenmesin sedyeler,” kömür karaları, “arkadaşımın eşi hamile onu kurtarın”… O hain tekme… Ekşi Sözlük’ten adını sildirsen ne olur… Unutulmayacaksın! Ermenek yağıyor karla karışık, “oğlum yüzme bilmez ki”… Yırtık ayakkabılar… Diyarbakır, Tahir Elçi ve Dört Ayaklı Minare… Cizre, Sur, Silvan… Döne döne yağıyor… Şimdi, şu anda, ORA’da, orda… Yılbaşının muhteşem karı yağarken… Cemile geliyor aklıma, derin dondurucuda uyuyor ve sanırım hafızalarımızda hep uyuyacak… Yarana kurban olayım, demiş annesi, küçücük Miray’a yer bulamadılar morgda. Bat dünya bat! Taybet İnan, on bir çocuğunun gözü önünde öldürüldü sokakta… Yedi gün değil, artık o hep o sokakta… Hacı’nın yerlerde sürüklenen cenazesi ve de Ekinvan’in bedeni… Karadeniz’den Rojova’ya çiçeklerle giden ve savaşan 60 yaşındaki Rıfat Abi… Ve evinde uykudan uyandırılarak öldürülen Dilek… Annesinin Dilek Dilek diye çığlıkları yağıyor karla karışık…
Ve en sevdiği şarkılardan biri Teoman’ın Çoban Yıldızı olan Rojova’da ölen Kader Ortakaya. “Aşkı tatmadan daha/Onla sarhoş olmadan/Hiç sevişmeden daha/Şimdi ölmek istemem/Daha hiç gülmeden…”
Cehenneme kadar yolun var 2015, cehennemden gelmiştin çünkü! Sözüm sana değil seni çirkinleştirenlere… Hoş geldin 2016! Sözüm sana değil, seni güzelleştirmek için emek ve mücadele veren güzelliklere…
2015’te olan umutlu ve güzel bir şeylerden söz edebilir miydim? Edebilirdim, kuşkusuz vardır… Herkes, kendi umudunu kendi maden ocağından çıkarır ve bir madencinin helal lokması gibi paylaşır ve paylaştıkça çoğaltır da o yüzden, kimseye umut falan vermeye çalışmadım bu yazıda. Karlarla düşenleri gördüm ve o kadar… Özdemir Asaf’ın dizeleri olan, ama Ahmet Kaya’nın paylaşarak çoğalttığı dizelerle biteviye yağan karları seyrederek…
“Yine de yaşamaktan duyduğum mutluluğun tadına
düşmanlarım ulaşamazlar…”
*Nazım Hikmet’in şiiri, Ünol Büyükgönenç şarkısı
Sibel Neslişah Hazar
http://dunyalilar.org/cehenneme-kadar-yolun-var-2015.html
“Hava çelik bir ustura gibi
Dışarda kar yağıyor
Zemherinin en acımasız günleri
Dışarda kar yağıyor” *
Kar yağıyor… İçimdeki çocuk bahçesinin kikirdemelerini dinliyor olmalıyım ve de bir ihtiyarın ağır çekimde yaşanan zamanını yaşar gibi, sıcak çayın, ille de tarçın ve karanfil kokan, tadını çıkarıyor olmalıyım. Bugün, bu karlar döne döne düşerken, durmaksızın yağan kara eşlik edercesine durmaksızın ağlamak istiyorum… Hayatın küçük mutluluklarında anımsayıp, özlediğim kayıplarımı. Sadece bana ait olan acıları ve hepimizin olanları. Sonbaharda yeşil kabuklarıyla mandalina çıktığında yaşam güzeldir benim için. Oysa o muhteşem kokuyu yaşayamayacaklarını anımsadım Suruç’taki dostlarımızın. Kim bilir ne de severlerdi sonbahar renklerini… Yapraklar ve renkler ve kokular ne güzeldir oysa… Güzel bir dost sohbetindeki kahkahanın ardından Diyarbakır’da katledilen dostlarımız düşüyor aklıma. Artık zihnimden ne zaman gidiyorlar ne zaman kalıyorlar ayırt etmek zor. Bacaklarıma düşer, o bombada bacaklarını kaybeden Lisa’nın bacaklarının acısı…
Suruç’ta öldürülenler çok gençlerdi, insanı onlardan fazla yaşadığına utandıracak denli gencecik… Dolu dolu gülüyorlardı dostlarıyla, sığmıyordu içleri içlerine… Öyle ya, fotoğraflarından tanıdık, sevdik hepsini! Soğuk havada bir kase çorbanın verdiği o mütevazı mutluluk da yok artık… Karla karışık yağıyor tüm acılar… Milyonlarca mültecinin acısına bir ad koydu Aylan bebek bu yıl… Sevemedik çocuklarımızı yüreğimiz yanmadan… Alınteriyle kazandığımız ekmek haram oldu koca bir sene! Adım başı aç Suriyeli çocukları gördükçe.
Sonra, sevgilimizle kartopu oynamayı öldürmeye çalıştılar, Nuh Köklü’yü düşündüm ve de yine fotoğraflardan tanıdığım sevgilisini… Şimdi ne yapıyordur bu karda? Karda Nilüfer dinlemenin verdiği mütevazı mutluluk yok artık!
Bahadır Grammeşin yağıyor karla karışık… Barda eğlenirken kadın tacizine sessiz kalamamayı vurdular onun güzel gözlerinde. Ölümüne şahit olanları düşündüm, yeni yıl ve kar onlar için neydi acaba? Annesiyle mutfaktaki fotoğrafları yağıyor karla karışık… Özgecan… Bir kadının minibüse binişini, sokakta oluşunu katlettiler… (Edemeyecekler ama!) Dostluğu, barışı, mücadeleyi ve o korkunç acıyı, yani Ankara’yı… Her birinin tek tek adını, hikâyesini defalarca okuduğum, öldükten sonra dostum olan o güzel insanları. Karla karışık… Sidar’ı, Şebnem’i, Dicle’yi, Veysel’i… Veysel sen çocuksun ama… Soma yağıyor, karla karışık… “Kirlenmesin sedyeler,” kömür karaları, “arkadaşımın eşi hamile onu kurtarın”… O hain tekme… Ekşi Sözlük’ten adını sildirsen ne olur… Unutulmayacaksın! Ermenek yağıyor karla karışık, “oğlum yüzme bilmez ki”… Yırtık ayakkabılar… Diyarbakır, Tahir Elçi ve Dört Ayaklı Minare… Cizre, Sur, Silvan… Döne döne yağıyor… Şimdi, şu anda, ORA’da, orda… Yılbaşının muhteşem karı yağarken… Cemile geliyor aklıma, derin dondurucuda uyuyor ve sanırım hafızalarımızda hep uyuyacak… Yarana kurban olayım, demiş annesi, küçücük Miray’a yer bulamadılar morgda. Bat dünya bat! Taybet İnan, on bir çocuğunun gözü önünde öldürüldü sokakta… Yedi gün değil, artık o hep o sokakta… Hacı’nın yerlerde sürüklenen cenazesi ve de Ekinvan’in bedeni… Karadeniz’den Rojova’ya çiçeklerle giden ve savaşan 60 yaşındaki Rıfat Abi… Ve evinde uykudan uyandırılarak öldürülen Dilek… Annesinin Dilek Dilek diye çığlıkları yağıyor karla karışık…
Ve en sevdiği şarkılardan biri Teoman’ın Çoban Yıldızı olan Rojova’da ölen Kader Ortakaya. “Aşkı tatmadan daha/Onla sarhoş olmadan/Hiç sevişmeden daha/Şimdi ölmek istemem/Daha hiç gülmeden…”
Cehenneme kadar yolun var 2015, cehennemden gelmiştin çünkü! Sözüm sana değil seni çirkinleştirenlere… Hoş geldin 2016! Sözüm sana değil, seni güzelleştirmek için emek ve mücadele veren güzelliklere…
2015’te olan umutlu ve güzel bir şeylerden söz edebilir miydim? Edebilirdim, kuşkusuz vardır… Herkes, kendi umudunu kendi maden ocağından çıkarır ve bir madencinin helal lokması gibi paylaşır ve paylaştıkça çoğaltır da o yüzden, kimseye umut falan vermeye çalışmadım bu yazıda. Karlarla düşenleri gördüm ve o kadar… Özdemir Asaf’ın dizeleri olan, ama Ahmet Kaya’nın paylaşarak çoğalttığı dizelerle biteviye yağan karları seyrederek…
“Yine de yaşamaktan duyduğum mutluluğun tadına
düşmanlarım ulaşamazlar…”
*Nazım Hikmet’in şiiri, Ünol Büyükgönenç şarkısı
Sibel Neslişah Hazar