Sadece iki ay olmuştu evleneli ve biz yavaş yavaş ortak hayatımıza evimize alışma sürecindeydik. Adetim 3 gün gecikince eşime söylemeden eczaneden test aldım ve çıkan sonuca inanamadım. Çizgilerden biri hafif silikti ve ben hiç bilmediğim için herhalde değildir diye kendimi inandırmaya çalışıyordum. O kadar erkendi ki daha. Kısa bir internet araştırması ve üst üste yaptığım 3 tane test sonucu gösteriyordu ki “evet hamileydim!!!” biraz korku, biraz endişe dolu eşime söyledim. Ve hayatımızın bu beklenmedik minicik misafirini heyecanla beklemeye başladık…
Çok rahat bir 9 ay geçirdim. Son zamanlara doğru yaşadığım erken doğum riski bizi biraz korkutsa da ellerim karnımda oğlumdan sürekli biraz daha bana tutunmasını isteyerek atlattık o sıkıntılı dönemi.
24 mayıs sabahı uyanıp lavaboya gittiğimde gördüğüm kahverengi leke beni biraz heyecanlandırdı ve hemen anneme sordum. Doğumun her an başlayacağını söyledi. Gün içinde sürekli lavaboya gidip geldim kontrol amaçlı ve akşamüstü o hep anlatılan meşhur pembemsi lekeyi gördüm nihayet. Doktorumu aradım o da bi duş alıp gel bakalım dedi. eşim işten gelince hemen gittik ultrasonda baktı ve “bebeğinin yüzü görünmeyecek kadar inmiş aşağıya her an sancıların başlayabilir” dedi ve bizi eve gönderdi. Yemek yedik tv izledik annem kayınvalidem ve eşimle. Gece 12 de ufak ufak başladı sancılar ama sadece anneme söyledim. Tabi uyku yok artık bende. Elimde telefonun kronometresi, 9 ay boyunca okuduğum düzenli aralıklarla ve dinlenince geçmeyen sancıları takip etmeye başladım:) hep öyle yazar ya her yerde. Saat 3 te artık sancıların şiddeti artmaya başladı ve doktorumu aradım. Hemen hastaneye çağırdı. annem kayınvalidem eşim ve ben gittik.öyle sakindim ki. Ebe açılmayı kontrol edene kadar doktorum da geldi. Anestezi uzmanının gece gelemeyeceğini ve epidural için sabaha kadar beklemem gerektiğini söyledi. Suyunu patlatalım ki doğum hızlansın belki epidurale bile gerek kalmaz çabucak doğurursun dedi. Bende kurbanlık koyun gibi :) o ne söylerse kabul ettim. Suyumu patlattı sancılar iyice şiddetlendi. Ben artık oturamıyorum yatamıyorum. Sadece koridorda yürüyorum. Ancak yürümek biraz rahatlatıyordu. Sabah 9 gibi epidural yapıldı. Vücudumun bir tarafı tuttu bir tarafında hala o sancıları hissdiyordum ve üstüne yapılan suni sancı iğnesinin de etkisiyle gözyaşlarımı tutamıyordum artık. Saat 11:30 a kadar açılma kontrolleri, serumlar ve nst de duyduğum oğlumun kalp atışlarıyla geçti. doğumhane kapısına kadar annemle kayınvalidem hep yanımdaydı.Beni doğum salonuna aldılar ve ıkınmamı söylediler ama hiçbir ıkınma isteği duymuyordum kitapta yazılanlar gibi:) eşim ellerimi sımsıkı tutmuş bana yardım etmeye çalışıyordu başucumda. O an iyiki doğuma girmeye cesaret etmiş diye düşündüm. Ikınmaya zorladım kendimi ama işler ters gidiyordu oğlumun çıkmaya niyeti yoktu. En son karnımın üstüne baskı yapan iki kişini bedenini hissediyorum ki tamam çıktı diye konuşmaya başladılar. Ama oğlumun sesi yoktu aylardır beklediğim o ciyak ağlamasını duymuyordum. Doğum uzadığı için oksijensiz kalmıştı canım oğlum. Ağzını temizlediler ve oksijen için bi yere yatırdılar ve nihayet o ses… Dikişlerim atılırken eşim yanımda beni sakinleştirmeye çalışıyor, ben ağlayarak oğlumu seyrediyordum. Ve o mis gibi kokusunu içime çektim sonunda…. İlker’im 25 mayıs 11:48 de dünyaya gözlerini açtı