Konunu dışarıdan gördüm, banlı olduğum için anca geldim; içgörüsü dillere destan bi bipolar hastasıyım ve hiç de alçakgönüllü davranamayacağım çünkü bu övüncü fazlasıyla hak ettim. ("Çok övündün" diye kendime gömme hakkımı gizli tutuyorum)
Bu, çağın hastalığı değil; en basit tanımı ile beyindeki kalp hastalığı, sadece önceden teşhisi bu kadar kolay değildi. :)
Eskiler buna “Tanrıların hastalığı” derlermiş ve doktorların bu hastalığı(Ya da ceza/hediye mi demeliyim :) ) şizofreniden ayırmaları uzun zaman almış. (Yani bir şizofreni türü olarak görülmüş uzun süre)
Özel mesaj atmadım; konunu okuyunca aklıma 21 yaşındaki ilk mani krizim geldi, bana dokundun ve salt siz değil, burayı okuyan herkesin faydalanması-kendince bir şeyler çıkarabilmesi için ezber bozan bir yazı yazmaya karar verdim. Hep doktorlardan dinleriz, bi de bipolardan dinleyin değil mi?
(Nalet olsun içimdeki sevgiye, kendimi yakarım bi kardeşim kurtulsun. Mevsimi de geliyo, yanmalara bayılıyorummm yeni resimler çıkıyo büssürü :)
)
(Bu arada gülümsemem lütfen rahatsız etmesin, çok yollardan geçtim/ailecek geçtik, bittik-öldük dediğimiz yerlerden… Çıkış var müjdesinin gülümsemesi bu yani. Ama gayreti isteteceksiniz ailecek-sevdikleriyle kardeşinize. “Değer hala” dedirtmeniz lazım, o değeri kendinde görmesi lazım.)
Kendi türüm için bu hastaların daha spesifik özelliklerini veriyorum halk dilinde, bipolar kafası içinde (Bipoların da çeşitleri var);
Kardeşine burayı “Kafası biraz daha yerine gelince” okut, önünden giden teşhisli 12 yıl, teşhissiz doğuştan hastayım. Ya da deli mi demeliyim :) Şimdi bana da sövebilir ve haklı. Çok haklı hem de, benim yerime de sövsün, ben de kendime sövüyorum hatta. Bu konu şu an asla espri kaldırmaz ama aşınca kaldırır, gülmeyi en acı yerinden hatırlayacak...
1)Kendine öğretilen bir hayali/zannı kafasının içinde çırılçıplak bir gerçekle yıktı ispatladı, fark etti ve bu çok ağırdı. Bir zihinsel-fiziksel tetikleyiciyle karşılaştı yani. Bu bilinçaltı ile üstünü birbirine karıştırdı ve taşıyabilmek için aklı serbest kaldı, ruhu ikiye bölündü. (Kimliği değil, ruhu. Sen çok ince bir çocuksun, o inceliği taşımak için bilge biri lazım)
2)Yalın bir gerçek için, yalın bakış gerekir. O çok sevdi-o çok nefret etti-o çok özledi-o çok küstü-o hücrelerine kadar dünyadan tiksindi ama bir o kadar da aşık oldu ve bunların hepsini içinde yaşadı. Kendinin bile bilmediği sırrı aklını bitirdi… Dışarıdan bakınca buna duygu-durum bozukluğu diyorlar... Tüm bu duygular altında zaman ve mekan yok oldu. Hastalığın tetiklendi ve şimdi bu kaos duyguları, kendi an-mekanı içinde tek tek tartmayı öğrenecek.
3)Bu nasıl gerçekleşti? Çünkü beynimiz farklı işliyor. Her şeye çok açık ve aynı zamanda her şeye çok kapalı. Bu da fiziksel olarak beyini işaret eden bir şey. Bipolar sadece ruh değil, beyin hastalığıdır da ve son çalışmalar da fiziksel-genetik pek çok unsuru bir arada işaret ediyor. O çok özel bi çocuk, işlenmemiş bir cevher. İsterse işleyecek… İstemelisin. O ilaçlar bu süreçte sana yardım edecek kuzum; denemeden göremezsin biliyorsun.
4)Grisi yok, kalmadı. Kendi akı ve karasına bakakaldı. Zaman-mekan kalmadı, düşüncelerini kontrol edemiyor çünkü onun dışında otomatik akarak aynı gerçeği sürekli suratına bağırıyor. Bir kaset gibi, kendi kasetçaları içine oturmuş kendini dinliyor; duygularını dışarıdan siz görüyorsunuz, ama onun aklı gerçek manada gitti. (Vakti zamanındaki benimki kadar gittiyse, sağlam gitti :) )
5)Tüm duyguları uçta yaşayabilir. (Buna orgazm hissi bile dahil ki iyi yönünden bakmak lazım değil mi?) Nadide bir empati yeteneği var… O herkesi anladı/anladığını sandı da, bi onu anlamadılar. Evet. Onu anlamadı kimse. Ona söyleyin, bunun adı: Sanatçı ruh …Dünyada neyi en çok sevdiyse, isterse onun ustası olacak ve unutmasın, kendisi bilse bile yeter kimsenin aferin demesine ihtiyacı yok; doktorluğu mu sevdi, en geber git ya diyen, tiksinen yönüyle bile en zeki ve kontrollü, kıyamayan can kurtarıcı olacak, öldürmeyi çok iyi bildiğinden yaşatmayı da bilecek. Hakimliği mi sevdi, en gaddar yönüyle bile adil, net ve cesur olacak yalanları dibine kadar çözdüğü için gözünden masumu seçecek kadar keskin bir insan sarrafı olabilecek çünkü karardan önce kendi vicdanından geçmesi gerekecek, (ben gibi) resmi mi sevdi, kimse anlamadı diye söve söve, zihnindeki tüm küfürlerle, kendi yettiğince edebiyat parçalayacak, kalemi-renkleri konuşturacak. (Nefi bipolar olabilir, Van Gogh bipolardı vb). Ama isterse… Ama dengeleyebilirse… Ama kendini geçerse… Ama “normali” de bilecek içgörüye erişirse, işte o zaman “en”lerinin de bir önemi kalmayacak. Hastalık içgörü ile aşılıyor ve bunun için ciddi emek/sabır gerekiyor. Hem fiziksel-hem ruhsal-hem ailevi destek-hem doğru doktor-hem doğru ilaç. Yani, keskin nişancıya keskin bi kurşun gerekir değil mi? Kendini şaşıp sevgisinin ya da nefretinin ağırlığı yüzünden zarar vermemeyi öğrenecek. Ne kendine, ne başkalarına. (Ben kendime zarar verirdim ve bunu 23 yaşında aştım, bunu kardeşin de yapabilir) Yani normali, "İnsanın normali nedir?" keşfine içinde çıkacak. Çünkü her şeyi çok sevdin-nefret ettin-tiksindin-aşık oldun vs vs vs… Bir bedenle-zamanla-mekanla sınırlı olduğunu unuttun. Unutmayacaksın. Hafızan çok iyi biliyorum, o kadar iyi ki unuttun-hatırladın-unuttun-hatırladın-unuttun-hatırladın-mani-depresyon-mani-depresyon-mani-depresyon. Duyguları sağlam biri unutmaz, bu yüzden boşvermeyi öğreneceksin. Boşvermek "Kabul" ile başlar.
5) Zor bir hastalık mı? Evet, acayip zor. Deli olduğunu kabul etmen gerekiyor, ama bu fikri ancak sevince/çok nefret edince kabul edecek, ya da ipe ipe kabul etmesi gerektiğine uyanacak, bıkınca. Ümidini kaybetmemesi gereken nokta burada başlıyor "İnansın" neye inanmak-tutunmak istiyorsa inansın ve bıraksın, sonra isterse yine inanmasın.
Ve ispat isteyecektir zekasına orantılı olarak. Ciddi, kandırılması çok güç bir ispat ve ancak derin saygı/sevgi duyduğu kişi ona sözünü geçirebilir. Emir demiri kesecek bir doktor bulmanız lazım onun için. Otoriter ve fakat hayranlık hissi geçiren. :) Kendi aklınca/zekasınca doktoru da test edecek. (Babanızın/annenizin karakteri nasıldır, doktorunuzda bunu arayın bir tutam, işiniz kolaylaşır ve iletişimine bakın.)
6)Kabul ettikten sonra bile inkarı yaşayacak, endişelenmeyin. (Ben 2 sene kabul sonrası inkarı da döndürdüm; sağlama gibi gider bizim kafa, kendinden tam emin olmak ister)
7)Derin mevzulara daldırmayın sakın. Kur’an okunması tavsiyesi gelmiş, sakın. Bu hastaların gözü kalbinde, kalbi aklında zaten, inanıyorsa kaldıramaz, sanrılara kayar gerçeği şaşar, adını filan unutur sakın. Ona zamanı var. Bu süreçte yeni bilgi edinmesin… Daha kendini sorgulaması bitmedi, her yeni bilgiyi tartacak… Kardeşiniz önce kefe olacak, sonra terazi, sonra teraziyi tutan el. Şu an kefe…Yaş aldıkça hormonları da ona yardım edecek... Yeter ki pes etmeyin, ümitsizliğe kapılmayın ve erken sevinmeyin.
İçgörü nasıl sağlanır:
1) Zaman-mekan. Manide ve depresyonun ilerisinde bunu tahlil etmesi gerekiyor. Burada ilaçlar devreye girecek; düşünce ancak bir zaman ve mekan, kim olduğun algısı içinde sağlıklıdır. Bunu asla unutma. Zamanı-mekanı şaşarsan yallah kodes. (Ben böyle kodladım; buraya içgörünü tetikleyecek bir şey bul)
2)Zaman ve mekan algın için, vücuduna bir sabit sınır belirlemelisin. Hastalık, en ağır, iştah ve uykudan sinyali verir. Bunun için zevklerinden vazgeçecek üzgünüm, o kalbi taşımak emek ister. (İçindeki sado-mazo çocuğu zincire vurman lazım, arada doğru yerde onu -sanatla- besleyip susturmayı da öğreneceksin). Düzenli yemeklerini yiyeceksin “Saatli”. Düzenli uykunu uyuyacaksın “Saatli” ki bu saatler değişmeye başlarsa, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlaman kolay olacak. Uykunun nasıl azaldığını göreceksin mesela. Ben yemeklerimi düzenli saatlerde yedim 29 yaşına kadar ve uykumu da düzenli uyumak için kural koydum. İşte o zaman iştah ve uyku değişimlerimi gördüm. Bunun ayriyeten evhamı da olacak “Ay yine mi taklaya geliyorum” diye ama merak etme, bu da geçiyor. Her iştah ve uyku değişiminde doktoruna “Alo” diyeceksin, gerisini o düşünecek, o bilecek, bu kadar. Zamanla bunu ince ayar tartmayı öğrenecek. Ama önce katı bir yeme-uyuma saati düzeni gelecek, sakın kaytarmasın. Zincirlerini gör önce.
3) İnançlıysa, ona söyleyin “Sen torpillisin tamam?”. Mazeretin var senin. Her şey tam olmasa da olur; ama havalara da girme; zannettiğin şeyden -insan olarak- emin olamazsın, sanrıların var senin. Özetle kendini sıkma-çok da serbest bırakma. Bunu zamanla öğrenecek, ancak buradan atlarsan yeni bilgiler edinmeye başla. Bunun gelişini nereden anlayacaksın? Mevsimlerden... Çünkü mevsimler sana doğum-ölümü hatırlatıyor otomatik olarak. Çok öldün, yaşamayı öğreneceksin. Bu yüzden doktorunla işbirliği içinde olman ve önce kendi kendini zihninde öldürüp sonra gerçek bir intihara teşebbüse kalkışmaman için ilaçları nasıl kullanman gerektiğini öğreneceksin. Bunun için kendini doktoruna aç. Doktorunla öğren.
4)Alkol, aşırı kafein, sürekli abur cubur vb. yok. Sakın. 22 yaşındasın olmaz, kendini suni tatminlerden arı, ayık keşfetmen lazım. Uyarıcılardan mümkün olduğunca uzak dursun (Tv-pc saatli olacak). Evet, kafası dinlence istiyor ama şimdi değil, önce kendini net görmeli. İçgörüsü için bu ağır perhiz süreci gerekli.
5)Çok konuşasın mı var? Sürekli bir şeyler anlatmak istiyor ve kendine hakim olamıyor musun? (Şu an ben o evrede olabilirim mesela :) ) Kendini gözlemle… Neleri konuşuyorsun aklında tut. Bu maniye giden yolun ilk basamağıdır; neyi bildinse anlatasın gelir. “Anlatmaman gerekenleri belirle”… Vaktinde “Bunu anlatmamalıyım” dediğin bir şeyi keyif ala ala anlatıyorsan eğer (Öfori); ikinci basamağa geçiyorsun –erotomani- … Yani tatmin. Çok konuşmak, ağız seksi gibi bir şey, normalden fazla konuştuğunu/yazdığını düşündüğün bir içgörüyü edinmelisin. Bunun için 365 gün 6 saat konuştuğun şeyleri aylara böl (Hafızan buna müsaitse, benim müsait). Hangi aydan diğer aya geçişte konuşmaların artıyor bak… Ya da mevsimlere. Çünkü sevdiğin mevsim geliyor. (Senin mani mevsimin. Benimki de kış ve kasım :) Bu kadar farkında olmak ne hoş değil mi? Doktorumla konuştuğumuz için no problema. İşte ilaçlar bunun için var; onlar düşmanın değil ve seni gerizekalı yapmayacak korkma) Kendini tatmin edecek bir hobi edin en az. Benim "Resim"
6)Diyelim konuşkan zamanını geçtin ve ilaç alamadın.. (Ben de çok kez fark edemedim ve geçtim senin yaşındayken, ikna yeteneğimiz de iyidir evet, çünkü kendimizi ikna ettik. Başkalarını ikna etmek zor değil/ya da biz öyle sandık) Erotomaniye girdik… Tatmin. Korku-sevgi karışık bir yerde kötü bir yolculuk mu, iyi bir yolculuk mu seçimini yapacaksın. İçgörün varsa tabi… İçgörün yoksa, otomatik gerçekleşecek, bahtına ne çıkarsa. Genelde ilk mani krizleri fevkaladenin fevkinde sevgi doruklarında cennet hissi gibi gelse de, berbat bir cehennemi de içinde taşıdığını (bad trip ve o cehennemden geçtim) unutmamalısın. Bu yüzden ilaçlar cidden önemli, aklını cehennem sonrası kazanmaya çalışmak daha ağır oluyor. Neyse ne diyordum he tatmin. Bu dönemde seks-din gibi bir araya getirilip konuşulması tabu şeylerin arasısın, tüm tabuları tespit ettin. Bu insana zaman ve mekanı unutturmak için yeteri kadar tartı kırdırıyor. Eğer sabit fikirlerin varsa-ağır öğretilerin ve komplekslerin, bu bölgede özgürlüğü düşünmelisin ki aklının bir miktarını geri kazanabilmelisin. (Kardeşine yazıyorum ama kendi türümü yazıyorum :) ) Bu ağır bir akıl testidir, ilaçlar-doktorun bu bölgeyi daha sağlıklı ayıklaman için büyük yardımcıdır. Bu yüzden o ilaçları aksatmamalısın. Ben bu kısımda da ilaçları reddettiğim için ekstasy evresine geçtim.
7) Ekstasy evresi adı üzerine “Dope” tur. Yani beyin kendi uyuşturucusunu salgılamaya başlar gibi bir cümle kursam olabilir. Kafa kendi kendine bimilyon olmuştur, kendi uyuşturucunu vurmuşsundur çünkü düşündüğün şeyler çok ağırdır ve fiziksel olarak da hormonların bu dengeye uyum sağlamıştır (Ya da hormonların böyle salgılandığı için sen bunları düşünmüşsündür, işte tıbbın esprisi
) Burada her şey paraşüt açmaya başlar, her şey ağır çekimdir ve “Nalet olsun evet, o gerçek tamam!” diye sana bağırıyordur. Bir itirafı keyifle alırsın ve fakat karışacak haldesin çünkü insanlıktan çıkıyorsun… Normalden çıkıyorsun… Melek misin şeytan mısın, hayvan mısın evliya mısın, deli misin veli misin, yıldız tozu musun, toprak mısın, evrim misin devrim misin, can mısın canan mısın, var mısın yok musun, her şey birbirine girmeye başlıyor, çünkü bu bir sır; kalpteki bir sır ve tıp dilindeki adı “Sanrılar”. Asla bu sırra muvaffak olamayacaksın çünkü insansın (Unutma)…Kime anlatmaya çalışırsan çalış "Deli" diyecekler, acıyan gözler göreceksin, endişeli doktorlar, gülen tipler vb... ”Zamanı-mekanı unuttunsa bittin. Unutmadınsa da bittin.” Bu yüzden ilaçları almak zorundasın, anlıyor musun kardeşim? Burası bittiğin yer ve deliliğinin/sanların başladığı yer, çünkü aklın fiziksel olarak seni şaşırtmaya çoktan başladı; o sokakta gördüğün bacağı yaralı kedi var ya, senin bacağının orası düşündüğün şiddette ağrıyor, kokuları alıyorsun çok ağır -bir sara krizi gibi- evet, bu bir sanrı. Bu kısma girmemek için depo iğneler var; bunları kullanmalısın. Çünkü önlemini almadığın her seferinde öleceksin. Senin empati gücün=herkesin yerine ölüm.. Söz verdi mi sözünü tutan biri miydi kardeşiniz, ya da sözünü tutamayacağını fark ettiğinde üzülen? Her söz tutulmasa da olur, bazen yalan söylenir vs vs… “İnsanlık böyle bir şey, hata yapabilirsin, şaşabilirsin, kendini suçlamayı bırak, geçecek” deyin ona.
8)Hoş geldin hipomani… Kendisini peygamber ilan etti mi hiç? :) Etmesin çünkü değil. İnsan. Basit bir insan… Burası sırlar bölgesi, tıbbın tarifince “Tutun-sakinleştirin-sabitleyin” bölümü… Gördüğü şeylerin sadece onun gerçeği olduğunu unutmasın. Beyninin oyunu diyebilir, ya da onlar onun gerçeği; inkar ede ede inkar etmemeyi öğrenecek. (Ben böyle diyerek geçtim evet, ilaç almayı sonuna kadar reddeden bir hastaydım) İstediğin teşhisi getirebilirsin; çünkü burası sadece senin bölgen, otomatik, senin dışında, inanılmaz acizsin, savunmasızsın; aklının içindeki savunmasız ve teslim alındığın bölge burası. Saat yok. Yer yok, unuttun (24 yaşlarında keşfettim sanırım burayı). (İmkansız olduğunu söyleyin bana doktorlar, ben unutmadım
Bu yüzden doktorum bana hayran.
Böyle deyince bana da itici geliyor evet, çok övündüm değil mi? Ama dedim ya, bunu hak ettim, ruhumun hakkı bu. ) İnanılmaz bir korku, inanılmaz bir sevgi ve dengesini kuramıyorsun, senden çıktı; her şey işaret… Her şey “sen” diye bağırıyor. Yok musun var mısın bilmiyorsun… Bunun adı delilik. Adının bir önemi yok, unuttun. Tarih neydi unuttun. Kaçıncı yüzyıldasın? Unuttun. Sen sadece kalpten ibaretsin ve tüm oklar sana saplanıyor. İnsanlığın ilk keşfi bölgedesin… Kendini nereye koyacağını şaştın ve teraziyi kırmakla kalmadın ateşe verdin. Anormalsin. Hastasın. Bipolarsın. Hatırlıyor musun? Doktorun, ailen endişeli gözlerle sana bakıyor, görmüyorsun çünkü onların kimliklerini de şaştın. Doktorun belki doktor değil casus, annenin annen olduğundan emin misin? O da ne? Yangın söndürücü mü o? Basit bir yangın söndürücüyü kendi yangınını söndürecek bir işaret mi sandın?
Çok güzel kayışı kopardın. (Kayışı kopardıktan sonraki hatırladıklarımdan tahlillerim, kontrol mümkün değil burada; kendi kendini otomatik ikna ediyor ve teslim alınıyorsun. Bunu ancak bipolar biri anlar.)
Bunu engellemek için, mani dönemlerinde o ilaçları almalısın. Çünkü bu gerçekten acıtıyor ve kontrolün dışında gerçekleşiyor, sevdiklerini üzüyor. Sadece bırak artık… Olacak olan olsun… Neden korkuyorsun? Neden güvenmiyorsun? Sorma. Bırak. Ki doktorun iyiyse zaten çoktan müdahale etti ve seni uyuttu. (6 gün aralıksız uyumadım, 4-5 gün yemek yemedim… Uzun hikaye.)
Bu evre hipomani… Bir bipolar içgörüsü ile hipomani şöyle bir şey: Şiir bilmek lazım biraz, biraz şarkı, biraz resim, biraz insan tanımak lazım, biraz sokakları görmek lazım, romantizm ve sadizm lazım, her şey lazım, bir zombi istilasından sağ kurtulan çocuk bile olman lazım, her espriye güldüğün ve altındaki gerçekle öldüğün yer.. Biraz daha aynı gerçeğe çok çok çok yakından bakarak delirmek lazım tabi. Mikroskop mu oldun teleskop mu? :) Kuzum, deliliği sev ki tedavini de sev. Çünkü hipomani acı dolu. Sen bunu istemiyorsun, o sado-mazoyu zincire vuracaksın. Unutma.
Bunu tahlil etmen çok güç olacak çünkü bu evrede elektroşok verebilirler aile onayı olursa.
9) Saf delilik. Mani. O gerçek vardı ya, inkar ettin durdun, burada öyle bir çarpılır ki suratına. Kelimelerin bitti. Var=yok. Bittin. O sır sır olarak kaldı, agnostik bir yerde duygularınla bittin. İspat? Sanrılarına inanmak istersen ispat bu kadar. Bu kısmın çoğu da hafızanda yok, tertemiz delirdin; hatırlamıyorsun ve sana bir depresyon kaldı… O kısmı da anlatırım belki bir gün. Acıyı nasıl seversin, kendi kendini deşmeye alışır sonra kaseti başa sararsın. Maniye yani ve yine aynı gerçekle yüzleşir, yine acır, yine başa sarar vs vs… Bipolar kısırdöngüsü bu. Buradan da doktor ve ilaçlarınla, ailenle çıkarsın. Çıkmayı iste lütfen. Sen çok haklısın, o kadar haklısın ki artık kendine haksızlık ediyorsun. Tedavini, kendin için sev.
10)Ruh halini dengelemek için şarkı seçimlerine dikkat etmelisin. Slow şarkılar depresyonda iyi gitmez, fazla hareketli seni coşturan şarkılar da manide iyi gitmez. Benim bi listem var, ruhuma vurduğum ilaç; 12 senede belirlediğim bir playlist. Şarkılarını belirle, abartma, kibre kapılma (kibir duygusu da baskındır) kendini ezecek kadar alçakgönüllü de olma; playlist yap bi tane; terazinin kefelerine koy.
11)Teraziyi nasıl sağlamlarsın; güvenecek biri lazım. Kimler?
Anne-baba, doktor, eş? Bir takım oluşturmalısın; aklını kaçırmalara yakın affedersiniz köpek gibi itaat edebileceğin biri lazım. Böyle bi kabul odan olmalı. Benim eşim-doktorum-annemdir. Dahasını kabul etmem misal; bu kişiler benim acil durum çekiçlerimdir. En güvendiğin insanları seçmek zorundasın.
12)Teraziyi nasıl ele alırsın?
Kabulle.
Sen bipolar hastasısın. Şartlarına göre gayet zekisin, kalbin de kocaman… Ama hastasın. Hasta. Hasta.
Hastalığını öğreneceksin.
Bir doktor ile karşılıklı tartışacak-doktorunun saygısını kazanacak kadar bileceksin. İyi bileceksin, ilaçlarıyla, her şeyiyle. En çok bildiğin şey bu olacak, duygularını uçlarda yaşıyorsun ve bu normal değil. Tamam.
Ne zaman ki kabul eder, o kabulle öğrenirsin; işte o zaman hayalindeki gibi özgür olursun.
Bu yazıyı, kardeşiniz maniden depresyona doğru kayarken okutun.
Geçmiş olsun çok, kalbinden öperim kardeşinizin.
Ha kendisine deli derlerse; şu şarkıyı hatırlasın: