- 27 Ağustos 2009
- 658
- 447
- Konu Sahibi GULSEMEDIHA
- #1
Hamile olduğumu geçen yıl bugün günüm gelmeden öğrenmiştim,
sanki içime doğmuştu da 32 gün öncesinden test yapıp o kopkoyu çift çizgiyi çok
net bir şekilde görmüştüm.
Evet, canlarım, ilk hamileliğim 2007 Ocak ayı. Ben anneliği
hiç düşünmemiş ve sanırım hazır da olmadığımdan regl günümü bile hatırlamayıp
eşimin uyarısı ile test yapıp negatiflerle dolu 4 test görüp bir oh çekip
hayatıma devam ediyorum. Deli gibi koşturan, perdeleri taktıktan sonra deli
gibi sancılar ve ardından gelen kanamam ile bir parçanın düşmesi ile düşük
yaptığımı anlayıp saatlerce ağlıyorum. Evet, hiç aklımda olmayan bir hamilelik
yaşamış ve kaybedince günlerce ağlamıştım.
2. hamileliğim; 2008 Aralık 24, yani Evlilik Yıldönümüm.
Hatırlayanlar hatırlar, evlilik yıldönümü hediyemi aldım diye gebelik Foruma
yazmıştım. Sonrasında kanamalar, değerlerin gitgide düşmesi ama bir türlü
teşhis konulamaması. En nihayetinde 2009 Ocak ayında acil olarak Dış Gebelikten
ameliyata alınıyorum. Tabii sol tüpümü de kaybediyorum. Hamile kalabilmem için
gereken % ise bu netice de daha da düşüyor.
3. hamileliğim; 4 ay öyle korunuyorum. Doktor kontrolüne
gidiyorum ve doktorum hiç bekleme diyor hemen hamile kalamasın, hatta tüp bebek
tedavisi bile görebilirsin. Haliyle korunmayı o ay bırakıyorum. Ve ben o ay
hamile kalıyorum (Yüce Rabbim ol diyor, Oluveriyor). Doktoruma gidiyorum,
bakıyor hamileyim, şanslısın diyor. Her şey yolunda diyor. Sonrasında herşey
yolunda görünüyor. Kese, Bebek, Kalp atışları derken içimde yeni bir melek
kendini gösteriyordu. Bu sefer bir diş ağrısı hayatımı mahvetti ya da yüce
Rabbim bana hayırlı olanın bu olduğunu çok yakın bir tarihte gösterecekti. Yaz
tatili için şehir dışına çıkmamda da sakınca görülmemişti çünkü meleğim içimde
günden güne filizleniyordu. Tatilden döndüğümde hemen bebeğimi görmeye gittim
ve Doktorumun bakışlarından yine bir terslik olduğunu anlamam hiçte zor
olmamıştı. Evet, bebeğim beni bırakıyordu, kalp atışları iyiden iyiye
zayıflıyordu. 1 hafta daha bekledik, maalesef bebeğimin kalp atışları
duyulmuyordu.
4. hamileliğim; Beni kürtaja aldı doktorum, hiç isyan
etmedim, vardır bunda da bir “hayır” dedim. 26 Temmuz tarihinde kürtaj oldum.
Tam 1 ay sonra 26 Ağustos da eşim kalp spazmı geçirdi. Apar-Topar ameliyat
denildi. Çok ciddi travma geçiriyordum, hayatımın anlamı benden kopabilirdi.
Allaha şükürler olsun ki bu ameliyatta da bir “hayır” vardı. Eşimi kalp
ameliyatına almışlardı fakat içeride daha ciddi olan bir durum daha fark
edildi. Ciğerlerimizde bül oluşmuş ve ciğerimizin bir kısmı da alınmıştı. Yüce
rabbim bizim yüzümüzü güldürdü çünkü eşim kalp ameliyatı olmasaydı fark
edilemeyen ciğer tahribatından hayata veda edecekti belki de. Tabii eşimin
teyzesi için de “hayırlı” oldu. Çocuğu olmayan teyzemin refakatçisi oldum
hastanede. Bir Allahın kulu ben bakayım bu gecede demedi ve ben Kalp ameliyatı
olan teyzeme de refakatte bulundum. (Ben benden gitmiştim bu arada). Geçen yıl
bugün öğrendiğim hamilelik haberi beni çok sevindirirken bir yandan da
düşündürüyor hatta korkutuyordu. Ya bir sorun daha çıkarsa, kaldıramam
diyordum. Kimseye söylemeyecektim hamile olduğumu. Sonrasında müjde diyordu
doktorum, bu sefer olacak Allah’ın izni ile. Eeee nasıl olsa ikinizde artık
sigara içmiyor, kalp sağlam daha ne olsun. En iyi şekilde beslendim, zararlı
olan ne varsa sildim hayatımdan. (Bu
arada doktorun korunmayın, 4 ay sonra tekrar deneyin dediğinde biz korkumuzdan
9 ay korunduk. Doktorum bundan öncekini şansım olarak görüyordu ki korunmayı
kestiğim ay yine hamile kalmışım. Rabbim yüzüme baktı, dilerim isteyen her
kuluna hayırlısı ile tez zamanda verir.)
Bütün kontrollerimde sağ olsun eşim hep yanımda oldu. Her
kontrolde kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyordu, öyle ki bebeğimin kalp
atışları ile birbirine karışıyordu. Her şey çok güzeldi, ilk günlerdeki mide
bulantılarım ve son aylarımda ki mide yanmalarım dışında. Hep şükrettim, olsun
dedim. Sırt üstü yatmayı sevmeyen ben sırt üsttü yatmak istedim ama yasaktı.
Benim inatçı oğlum hep ters durdu, dönmedi bir türlü. Doktorum 31 Aralık 2010
olan doğum tarihini 20 Aralık olarak değiştirdi. Ben ise eşimle ortak
kararımızla 24 Aralık Evlilik Yıldönümümüz de olsun istedik. Dr. Kabul etti ama
bir terslik hissedersem hemen aramamı istedi. Tarih 17 Aralık, doğuma 1 hafta
var. Sabah erken saatinde kapı zili çaldı. Kapıda ki Sağlık Ocağı’nda görevli
hemşire, bana neden kontrollere gitmediğimi söyledi. Ben ise özele gidiyorum
dedim. Öğleden sonra gel muayene edelim dedi. Neyse gittim muayene oldum, bana
hemşire doğum ne zaman dedi ben de anlattım önümüzde ki hafta. Bana ters bir
şey hissedersen hemen doktorunu ara dedi.
Ben ise her şey yolunda giden hamileliğimde 1 gün önce ne
olur ne olmaz diye ağdamı da yaptırmıştım şükür. 17 Aralık saat 14.00’de
başlayan ne olduğunu bilmediğim bir huzursuzluk kapladı içimi. Uzanmak isterim
yok olmuyor. Annem ve Babam bizde 1 hafta önce ben çağırmıştım. Babam ben
gideyim yine gelirim dedi, ben hayır gitme dedim. Ne olur yarın gidersin
diyerek engel oldum. Akşam 16.00 gibi yemek yaptım, yedik. 17.00’de bir tuhaf
oldum yine, belli belirsiz tarif edemediğim bir acı. Doktorumu aradım: “Ben bir
tuhafım, bana sancın mı var demeyin nasıl olduğunu da bilmiyorum. Tek bildiğim
hamileliğim boyunca tek rahat ettiğim bilgisayar başında çok fenayım” dedim.
Dr. : “hemen durma gel” dedi. Hazırlık yapmıştım, ne olur ne olmaz diyerek
hastaneye gitmesi gereken ne varsa adlık fakat evden çıkamıyoruz. Kapı anahtarı
boş dönüyor, içeride mahsur kaldık. Babam ve eşim ne yaptıysa olmuyor ben ise
çok canım yanıyor diyorum ama sakinim. Babam kilidi kırmak ister kırılmaz, en
nihayetinde kapı-cam yerle bir. Kapı kırılınca canım babam bizimle gelemedi
tabii ki. Annem, eşim ve ben (Kıvanç’ım karnımda) gittik doktorumun
muayenesine. Dr. NTS ye bağladı, bana sancımın olmadığını söyledi, ben ters bir
şeyler var dedim yine. Yarım saatten fazla yattım orada. Sonrasın da doktorum
gelmişken hastaneye git, beklemeyelim ne olu olmaz dedi. Hastaneyi aradı, biz
önden doktorum arkadan hastaneye vardık. (Benim NTS’de çıkmayan sancım tavan
yaptı yolda 5 dakikada gelen sancım 1 dakikada bir geliyordu) . Yatışım
yapıldı, NTS bağlandım, sancım baya artmış ve ben dakikada bir de tuvalete
gidiyorum (idrar fena sıkıştırmaya başlamıştı). Eşim klimayı kapatın çok sıcak
diyor ben gülüyorum, nedeni klima çalışmıyor J . Son yediğim yemek
yüzünden beklemedeyim ama ne sancım, Ayetel Kürs-i okuyorum hep. Sonrasın da
ameliyat saatim yaklaştı, ben çok sakinim, kimseye belli etmiyorum sıkıntımı.
Aklımın bir köşesinde de “narkoz sonrası salak salak konuşmasam bari” diyorum.
Beni asansöre götürüyorlar, ailem yanımda 2 kız kardeşim yok, şehir dışında.
Biri Isparta da imkânı yok öğrenci, diğer kız kardeşim de eltisi hamile 17
Aralık’ta doğum yapacak (tabi ona gelen-giden bir sancı yok. Ben 17 Aralık da o
ise benim doğum yapacağım 24 Aralık da doğumu yaptı). Ambulans şoförü erkek
kardeşim hemen yetişiyor şansıma. En yakın arkadaşlarımızda yetişiyor.
Gülüşüyoruz, ben eşime kızıyorum “bak kaşım gözüm darmadağın, saçlarımı da
yapamadım, çok berbat görünüyorum”. Eşim sen dünyanın en güzel kadınısın,
kadınımsın diyor ve gözünden yaş düşüyor. Ben çok kötü oluyorum, ağlamak
istemiyorum fakat hıçkırık boğazımda düğümleniyor. Sonra ameliyathaneye
alıyorlar beni. Serum takacaklar damarlarımın maşallahı var fakat patlıyor.
Doktorum komşumuz olduğu için daha bir itina ile yaklaşıyor. Üstümü sıkı sıkı
örtüyor üşümeyeyim diye. Sancım tavan yapmış bu arada. Sonrası narkozu
veriyorlar bana, doktorum narkozdan hemen önce Gülse, iyi misin? diyor, iyiyim
diyorum. Başlasın mı ameliyat? Hayır, ben kendimdeyken asla diyorum, gülüyor.
Narkozu veriyorlar, ben Ayetel Kürs-i okuyorum. Bir yandan da ben uyuyamıyorum
galiba derken duamın içinde uyumuşum. Anestezicinin; “çok yakışıklı bir prensin
oldu, durumu çok iyi” dediğini duyuyorum ilk. Bir de bana sakın uyuma diyor,
bende kendimi uykuya bırakmıyorum, inatla ayılıyorum. O kadar ki odama çok
sakin ve her sorulana rahat cevaplar vererek çıkıyorum. Bana şaşırıyorlar.
Doktorum bana: “Gülse, canım bebeğin doğdu, çok iyi fakat kakasını
yapmış ve yutmuş. Yavrunun yiyeceği ekmeği varmış, Allah korumuş. Şimdi küvezde
fakat her şey yolunda. Sanırım sabah gibi yapmış kakasını ve bu iş sabaha kalsa
idi kurtaramayacaktık”. Ben gayet sakin dinledikten sonra şükürler olsun
diyebildim, o iyi olsun da.
17 Aralık gecesi 11.40’da 3,030 gram, 49cm boyunda
dünyaya gözlerini açtı yavrum. Eşim çok kötü durumda bana belli etmemiş, ilk
olarak izlemiştiniz videoyu o zaman kendine gelmiş eşim. Konuşmuş oluşumuzla. 1
hafta antibiyotik tedavisi uygulanacak dendi. 25 Aralık’ta vereceklerdi
oğlumuzu, eşim sağdığım sütleri götürüyor hastaneye tabii bu arada her gün. 23
Aralık günü beni de götür dedim, oğlumu görmeliyim. Götürdü, gösterdiler oğlumu
sonrası Dr. Yarın iyi olursa veririz dedi. Eşim de ne güzel olur bizim evlilik
yıldönümümüz dedi.
24 Aralık Cuma günü evlilik yıldönümümüzde yavrumu aldım
kollarıma ve eve getirdik. Mis kokulum...
sanki içime doğmuştu da 32 gün öncesinden test yapıp o kopkoyu çift çizgiyi çok
net bir şekilde görmüştüm.
Evet, canlarım, ilk hamileliğim 2007 Ocak ayı. Ben anneliği
hiç düşünmemiş ve sanırım hazır da olmadığımdan regl günümü bile hatırlamayıp
eşimin uyarısı ile test yapıp negatiflerle dolu 4 test görüp bir oh çekip
hayatıma devam ediyorum. Deli gibi koşturan, perdeleri taktıktan sonra deli
gibi sancılar ve ardından gelen kanamam ile bir parçanın düşmesi ile düşük
yaptığımı anlayıp saatlerce ağlıyorum. Evet, hiç aklımda olmayan bir hamilelik
yaşamış ve kaybedince günlerce ağlamıştım.
2. hamileliğim; 2008 Aralık 24, yani Evlilik Yıldönümüm.
Hatırlayanlar hatırlar, evlilik yıldönümü hediyemi aldım diye gebelik Foruma
yazmıştım. Sonrasında kanamalar, değerlerin gitgide düşmesi ama bir türlü
teşhis konulamaması. En nihayetinde 2009 Ocak ayında acil olarak Dış Gebelikten
ameliyata alınıyorum. Tabii sol tüpümü de kaybediyorum. Hamile kalabilmem için
gereken % ise bu netice de daha da düşüyor.
3. hamileliğim; 4 ay öyle korunuyorum. Doktor kontrolüne
gidiyorum ve doktorum hiç bekleme diyor hemen hamile kalamasın, hatta tüp bebek
tedavisi bile görebilirsin. Haliyle korunmayı o ay bırakıyorum. Ve ben o ay
hamile kalıyorum (Yüce Rabbim ol diyor, Oluveriyor). Doktoruma gidiyorum,
bakıyor hamileyim, şanslısın diyor. Her şey yolunda diyor. Sonrasında herşey
yolunda görünüyor. Kese, Bebek, Kalp atışları derken içimde yeni bir melek
kendini gösteriyordu. Bu sefer bir diş ağrısı hayatımı mahvetti ya da yüce
Rabbim bana hayırlı olanın bu olduğunu çok yakın bir tarihte gösterecekti. Yaz
tatili için şehir dışına çıkmamda da sakınca görülmemişti çünkü meleğim içimde
günden güne filizleniyordu. Tatilden döndüğümde hemen bebeğimi görmeye gittim
ve Doktorumun bakışlarından yine bir terslik olduğunu anlamam hiçte zor
olmamıştı. Evet, bebeğim beni bırakıyordu, kalp atışları iyiden iyiye
zayıflıyordu. 1 hafta daha bekledik, maalesef bebeğimin kalp atışları
duyulmuyordu.
4. hamileliğim; Beni kürtaja aldı doktorum, hiç isyan
etmedim, vardır bunda da bir “hayır” dedim. 26 Temmuz tarihinde kürtaj oldum.
Tam 1 ay sonra 26 Ağustos da eşim kalp spazmı geçirdi. Apar-Topar ameliyat
denildi. Çok ciddi travma geçiriyordum, hayatımın anlamı benden kopabilirdi.
Allaha şükürler olsun ki bu ameliyatta da bir “hayır” vardı. Eşimi kalp
ameliyatına almışlardı fakat içeride daha ciddi olan bir durum daha fark
edildi. Ciğerlerimizde bül oluşmuş ve ciğerimizin bir kısmı da alınmıştı. Yüce
rabbim bizim yüzümüzü güldürdü çünkü eşim kalp ameliyatı olmasaydı fark
edilemeyen ciğer tahribatından hayata veda edecekti belki de. Tabii eşimin
teyzesi için de “hayırlı” oldu. Çocuğu olmayan teyzemin refakatçisi oldum
hastanede. Bir Allahın kulu ben bakayım bu gecede demedi ve ben Kalp ameliyatı
olan teyzeme de refakatte bulundum. (Ben benden gitmiştim bu arada). Geçen yıl
bugün öğrendiğim hamilelik haberi beni çok sevindirirken bir yandan da
düşündürüyor hatta korkutuyordu. Ya bir sorun daha çıkarsa, kaldıramam
diyordum. Kimseye söylemeyecektim hamile olduğumu. Sonrasında müjde diyordu
doktorum, bu sefer olacak Allah’ın izni ile. Eeee nasıl olsa ikinizde artık
sigara içmiyor, kalp sağlam daha ne olsun. En iyi şekilde beslendim, zararlı
olan ne varsa sildim hayatımdan. (Bu
arada doktorun korunmayın, 4 ay sonra tekrar deneyin dediğinde biz korkumuzdan
9 ay korunduk. Doktorum bundan öncekini şansım olarak görüyordu ki korunmayı
kestiğim ay yine hamile kalmışım. Rabbim yüzüme baktı, dilerim isteyen her
kuluna hayırlısı ile tez zamanda verir.)
Bütün kontrollerimde sağ olsun eşim hep yanımda oldu. Her
kontrolde kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyordu, öyle ki bebeğimin kalp
atışları ile birbirine karışıyordu. Her şey çok güzeldi, ilk günlerdeki mide
bulantılarım ve son aylarımda ki mide yanmalarım dışında. Hep şükrettim, olsun
dedim. Sırt üstü yatmayı sevmeyen ben sırt üsttü yatmak istedim ama yasaktı.
Benim inatçı oğlum hep ters durdu, dönmedi bir türlü. Doktorum 31 Aralık 2010
olan doğum tarihini 20 Aralık olarak değiştirdi. Ben ise eşimle ortak
kararımızla 24 Aralık Evlilik Yıldönümümüz de olsun istedik. Dr. Kabul etti ama
bir terslik hissedersem hemen aramamı istedi. Tarih 17 Aralık, doğuma 1 hafta
var. Sabah erken saatinde kapı zili çaldı. Kapıda ki Sağlık Ocağı’nda görevli
hemşire, bana neden kontrollere gitmediğimi söyledi. Ben ise özele gidiyorum
dedim. Öğleden sonra gel muayene edelim dedi. Neyse gittim muayene oldum, bana
hemşire doğum ne zaman dedi ben de anlattım önümüzde ki hafta. Bana ters bir
şey hissedersen hemen doktorunu ara dedi.
Ben ise her şey yolunda giden hamileliğimde 1 gün önce ne
olur ne olmaz diye ağdamı da yaptırmıştım şükür. 17 Aralık saat 14.00’de
başlayan ne olduğunu bilmediğim bir huzursuzluk kapladı içimi. Uzanmak isterim
yok olmuyor. Annem ve Babam bizde 1 hafta önce ben çağırmıştım. Babam ben
gideyim yine gelirim dedi, ben hayır gitme dedim. Ne olur yarın gidersin
diyerek engel oldum. Akşam 16.00 gibi yemek yaptım, yedik. 17.00’de bir tuhaf
oldum yine, belli belirsiz tarif edemediğim bir acı. Doktorumu aradım: “Ben bir
tuhafım, bana sancın mı var demeyin nasıl olduğunu da bilmiyorum. Tek bildiğim
hamileliğim boyunca tek rahat ettiğim bilgisayar başında çok fenayım” dedim.
Dr. : “hemen durma gel” dedi. Hazırlık yapmıştım, ne olur ne olmaz diyerek
hastaneye gitmesi gereken ne varsa adlık fakat evden çıkamıyoruz. Kapı anahtarı
boş dönüyor, içeride mahsur kaldık. Babam ve eşim ne yaptıysa olmuyor ben ise
çok canım yanıyor diyorum ama sakinim. Babam kilidi kırmak ister kırılmaz, en
nihayetinde kapı-cam yerle bir. Kapı kırılınca canım babam bizimle gelemedi
tabii ki. Annem, eşim ve ben (Kıvanç’ım karnımda) gittik doktorumun
muayenesine. Dr. NTS ye bağladı, bana sancımın olmadığını söyledi, ben ters bir
şeyler var dedim yine. Yarım saatten fazla yattım orada. Sonrasın da doktorum
gelmişken hastaneye git, beklemeyelim ne olu olmaz dedi. Hastaneyi aradı, biz
önden doktorum arkadan hastaneye vardık. (Benim NTS’de çıkmayan sancım tavan
yaptı yolda 5 dakikada gelen sancım 1 dakikada bir geliyordu) . Yatışım
yapıldı, NTS bağlandım, sancım baya artmış ve ben dakikada bir de tuvalete
gidiyorum (idrar fena sıkıştırmaya başlamıştı). Eşim klimayı kapatın çok sıcak
diyor ben gülüyorum, nedeni klima çalışmıyor J . Son yediğim yemek
yüzünden beklemedeyim ama ne sancım, Ayetel Kürs-i okuyorum hep. Sonrasın da
ameliyat saatim yaklaştı, ben çok sakinim, kimseye belli etmiyorum sıkıntımı.
Aklımın bir köşesinde de “narkoz sonrası salak salak konuşmasam bari” diyorum.
Beni asansöre götürüyorlar, ailem yanımda 2 kız kardeşim yok, şehir dışında.
Biri Isparta da imkânı yok öğrenci, diğer kız kardeşim de eltisi hamile 17
Aralık’ta doğum yapacak (tabi ona gelen-giden bir sancı yok. Ben 17 Aralık da o
ise benim doğum yapacağım 24 Aralık da doğumu yaptı). Ambulans şoförü erkek
kardeşim hemen yetişiyor şansıma. En yakın arkadaşlarımızda yetişiyor.
Gülüşüyoruz, ben eşime kızıyorum “bak kaşım gözüm darmadağın, saçlarımı da
yapamadım, çok berbat görünüyorum”. Eşim sen dünyanın en güzel kadınısın,
kadınımsın diyor ve gözünden yaş düşüyor. Ben çok kötü oluyorum, ağlamak
istemiyorum fakat hıçkırık boğazımda düğümleniyor. Sonra ameliyathaneye
alıyorlar beni. Serum takacaklar damarlarımın maşallahı var fakat patlıyor.
Doktorum komşumuz olduğu için daha bir itina ile yaklaşıyor. Üstümü sıkı sıkı
örtüyor üşümeyeyim diye. Sancım tavan yapmış bu arada. Sonrası narkozu
veriyorlar bana, doktorum narkozdan hemen önce Gülse, iyi misin? diyor, iyiyim
diyorum. Başlasın mı ameliyat? Hayır, ben kendimdeyken asla diyorum, gülüyor.
Narkozu veriyorlar, ben Ayetel Kürs-i okuyorum. Bir yandan da ben uyuyamıyorum
galiba derken duamın içinde uyumuşum. Anestezicinin; “çok yakışıklı bir prensin
oldu, durumu çok iyi” dediğini duyuyorum ilk. Bir de bana sakın uyuma diyor,
bende kendimi uykuya bırakmıyorum, inatla ayılıyorum. O kadar ki odama çok
sakin ve her sorulana rahat cevaplar vererek çıkıyorum. Bana şaşırıyorlar.
Doktorum bana: “Gülse, canım bebeğin doğdu, çok iyi fakat kakasını
yapmış ve yutmuş. Yavrunun yiyeceği ekmeği varmış, Allah korumuş. Şimdi küvezde
fakat her şey yolunda. Sanırım sabah gibi yapmış kakasını ve bu iş sabaha kalsa
idi kurtaramayacaktık”. Ben gayet sakin dinledikten sonra şükürler olsun
diyebildim, o iyi olsun da.
17 Aralık gecesi 11.40’da 3,030 gram, 49cm boyunda
dünyaya gözlerini açtı yavrum. Eşim çok kötü durumda bana belli etmemiş, ilk
olarak izlemiştiniz videoyu o zaman kendine gelmiş eşim. Konuşmuş oluşumuzla. 1
hafta antibiyotik tedavisi uygulanacak dendi. 25 Aralık’ta vereceklerdi
oğlumuzu, eşim sağdığım sütleri götürüyor hastaneye tabii bu arada her gün. 23
Aralık günü beni de götür dedim, oğlumu görmeliyim. Götürdü, gösterdiler oğlumu
sonrası Dr. Yarın iyi olursa veririz dedi. Eşim de ne güzel olur bizim evlilik
yıldönümümüz dedi.
24 Aralık Cuma günü evlilik yıldönümümüzde yavrumu aldım
kollarıma ve eve getirdik. Mis kokulum...
Son düzenleme: