E
EU1
Ziyaretçi
- Konu Sahibi EU1
- #1
AHMED ŞAHİN
Otuz kitaba imza atan elimi öpüp, duamı almak için bekleyen kıymetli okuyucularım! Yanlış adrestesiniz. İşte size eli öpülecek insan ve duası alınacak yılın hanımefendisi!. Gelin, görün kötü gün dostu vefalı eş nasıl olur?
Aile hayatımız adına fevkalade düşündürücü bulduğum bir olayı gelen sorular üzerine bir daha arz etmeme izin verin lütfen. Bilindiği üzere, okuyucularımla özellikle kitap fuarlarında da görüşüyor, sorularına cevap verirken dertlerini de dinlemiş oluyorum. Neler mi dinliyorum, neler mi duyuyorum? Bir tanesini arz edeyim de siz de ibretle okuyun, hayretle tefekkür edin. Bakın nasıl (zalim) beyler ve (sadık) hanımefendiler yaşıyor bu dünyada siz de görün.
- Hocam, derdim derindir bana bir yol göster! Diyerek başladı üç çocuk anası hanımefendi ve şöyle devam etti:
Kocam içki bağımlısı. Gece yarılarına kadar meyhanede içiyor. Sonra da geliyor, kapıyı yumruklamaya başlıyor. Çocuklar duyup da huzursuz olmasınlar diye hemen kalkıp kapıyı açıyorum. Buyur deyip saygıyla karşılıyorum. Bazen yemek istiyor, gecenin o saatinde. Akşamdan hazırladığım yemekle sofra kuruyorum. Bu defa beğenmiyor, bunlar beklemiş, bana yeniden yemek yap, diyor. Çocuklar okula gidecekler uyanıp da huzursuz olmasınlar diye yine mutfağa giriyor, yemek yapmaya başlıyorum. Arkamdan geliyor hazırladığım yemeğe bakıyor, ben bunları yemem, başka yemek yok mu? diye bağırıp çağırmaya başlıyor. Ben de kazanabildiğim parayla ancak böyle yemek yapabiliyorum, sen yardımcı olursan istediğini yaparım, deyince, kıyametler kopuyor, kazandığını başıma mı kakıyorsun, diyerek tencere-tabak ne varsa havada uçuşuyor.. Yine çocuklar duymasın diye sesimi çıkarmamaya gayret ediyorum; ama nafile. Başıma fırlatılan tencere-tava sesine çocuklar geliyor, ortalık ana-baba günü oluyor, bağrışmalar, ağlaşmalar, bir kıyamettir gidiyor.
- Kocanızın işi ne? Nerede çalışıyor? diyorum.
- Ne çalışması hocam? diyor. Geceyi meyhanelerde geçiren adam gündüz çalışabilir mi? Akşama kadar horul horul uyuyor. Akşam tekrar çıkıyor arkadaşlarının yanına.
- Evin ihtiyaçlarını kim karşılıyor öyle ise? diyorum.
- Ondan ümidim kesilince ben komşuların ev temizliğine gidiyorum. Kocamın durumunu bilenler sağ olsunlar ev işlerini bana yaptırıyorlar, evin ve çocuklarımın ihtiyaçlarını ben karşılıyorum. Hatta onun masraflarını da ben temin ediyorum!..
- Yani meyhane masraflarını da mı sen veriyorsun?..
- Ne yazık ki öyle oluyor. Çıkarken para istiyor, vermesem ev başıma yıkılacak hale geliyor. Namus belası meyhane harçlığını da ben vermek zorunda kalıyorum..
Ben bu durum karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum, sanki hıçkırıklar boğazıma düğümleniyor. Kendimi zor tutuyorum. Tam bu sırada beni şoke eden bir açıklama daha dinliyorum. Diyor ki:
- Bunların hiçbirisi mühim değil, benim için. Çok da mühimsemiyorum olanları. Ben kapıcı olarak da çalışmaya razıyım. Allah’a şükürler olsun elim ayağım tutuyor, çalışabiliyorum. Hatta onun harçlığını da verebiliyorum.
- Öyle ise bana neyi sormak istiyorsun? Bir şok cevap alıyorum bu soruma da. Bakın ne diyor.
- Bu hali onu Cehennem’e götürecek. İşte buna razı olamıyorum, Cehennemden kurtarma çaresi yok mu? diye sormak istiyorum. Acaba diyorum, temizlik yaparak kazandığım üç beş kuruştan artırıp da kocamın adına sadaka versem Cehennem’den kurtulmasını sağlayabilir miyim? Sözlerini şöyle bağlıyor:
- Ne de olsa bu benim çocuklarımın babasıdır. Düşene herkes tekme atıyor, ben de tekme atanlardan olmayayım, kucaklayıp kaldıranlardan olayım diye düşünüyorum!
Bu değerlendirmeleri dinledikten sonra daha fazla dayanamıyorum. Önümdeki masanın üzerinde yazdığım otuz kitabım dizili. İmzalatıp duamı almak, elimi öpmek için karşımda bekleyen okuyucularım da sıradalar. Ayağa kalkıp onlara seslenmekten kendimi alamıyor ve diyorum ki:
- Otuz kitaba imza atan elimi öpüp, duamı almak için bekleyen kıymetli okuyucularım! Yanlış adrestesiniz. İşte size eli öpülecek insan ve duası alınacak yılın hanımefendisi!. Doğru adres işte burasıdır. Gelin de görün sabır nedir, sadakat nedir, kötü gün dostu vefalı eş nasıl olur?
- Ne dersiniz hanımefendiler! Sizin sabrınız, sadakatiniz, düşene tekme vurmayıp kaldırma vefanız da böyle mi? Siz de aynı sabır kahramanlığını gösteriyor, şefkatli eş örneğini veriyor musunuz? Yoksa size, böyle biriyle imtihana tabi tutulmadığınız için halinize şükretmek mi düşüyor?
(vay be diyorum kıslar vay be ne kadınlar varmış hayatta )
Otuz kitaba imza atan elimi öpüp, duamı almak için bekleyen kıymetli okuyucularım! Yanlış adrestesiniz. İşte size eli öpülecek insan ve duası alınacak yılın hanımefendisi!. Gelin, görün kötü gün dostu vefalı eş nasıl olur?
Aile hayatımız adına fevkalade düşündürücü bulduğum bir olayı gelen sorular üzerine bir daha arz etmeme izin verin lütfen. Bilindiği üzere, okuyucularımla özellikle kitap fuarlarında da görüşüyor, sorularına cevap verirken dertlerini de dinlemiş oluyorum. Neler mi dinliyorum, neler mi duyuyorum? Bir tanesini arz edeyim de siz de ibretle okuyun, hayretle tefekkür edin. Bakın nasıl (zalim) beyler ve (sadık) hanımefendiler yaşıyor bu dünyada siz de görün.
- Hocam, derdim derindir bana bir yol göster! Diyerek başladı üç çocuk anası hanımefendi ve şöyle devam etti:
Kocam içki bağımlısı. Gece yarılarına kadar meyhanede içiyor. Sonra da geliyor, kapıyı yumruklamaya başlıyor. Çocuklar duyup da huzursuz olmasınlar diye hemen kalkıp kapıyı açıyorum. Buyur deyip saygıyla karşılıyorum. Bazen yemek istiyor, gecenin o saatinde. Akşamdan hazırladığım yemekle sofra kuruyorum. Bu defa beğenmiyor, bunlar beklemiş, bana yeniden yemek yap, diyor. Çocuklar okula gidecekler uyanıp da huzursuz olmasınlar diye yine mutfağa giriyor, yemek yapmaya başlıyorum. Arkamdan geliyor hazırladığım yemeğe bakıyor, ben bunları yemem, başka yemek yok mu? diye bağırıp çağırmaya başlıyor. Ben de kazanabildiğim parayla ancak böyle yemek yapabiliyorum, sen yardımcı olursan istediğini yaparım, deyince, kıyametler kopuyor, kazandığını başıma mı kakıyorsun, diyerek tencere-tabak ne varsa havada uçuşuyor.. Yine çocuklar duymasın diye sesimi çıkarmamaya gayret ediyorum; ama nafile. Başıma fırlatılan tencere-tava sesine çocuklar geliyor, ortalık ana-baba günü oluyor, bağrışmalar, ağlaşmalar, bir kıyamettir gidiyor.
- Kocanızın işi ne? Nerede çalışıyor? diyorum.
- Ne çalışması hocam? diyor. Geceyi meyhanelerde geçiren adam gündüz çalışabilir mi? Akşama kadar horul horul uyuyor. Akşam tekrar çıkıyor arkadaşlarının yanına.
- Evin ihtiyaçlarını kim karşılıyor öyle ise? diyorum.
- Ondan ümidim kesilince ben komşuların ev temizliğine gidiyorum. Kocamın durumunu bilenler sağ olsunlar ev işlerini bana yaptırıyorlar, evin ve çocuklarımın ihtiyaçlarını ben karşılıyorum. Hatta onun masraflarını da ben temin ediyorum!..
- Yani meyhane masraflarını da mı sen veriyorsun?..
- Ne yazık ki öyle oluyor. Çıkarken para istiyor, vermesem ev başıma yıkılacak hale geliyor. Namus belası meyhane harçlığını da ben vermek zorunda kalıyorum..
Ben bu durum karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum, sanki hıçkırıklar boğazıma düğümleniyor. Kendimi zor tutuyorum. Tam bu sırada beni şoke eden bir açıklama daha dinliyorum. Diyor ki:
- Bunların hiçbirisi mühim değil, benim için. Çok da mühimsemiyorum olanları. Ben kapıcı olarak da çalışmaya razıyım. Allah’a şükürler olsun elim ayağım tutuyor, çalışabiliyorum. Hatta onun harçlığını da verebiliyorum.
- Öyle ise bana neyi sormak istiyorsun? Bir şok cevap alıyorum bu soruma da. Bakın ne diyor.
- Bu hali onu Cehennem’e götürecek. İşte buna razı olamıyorum, Cehennemden kurtarma çaresi yok mu? diye sormak istiyorum. Acaba diyorum, temizlik yaparak kazandığım üç beş kuruştan artırıp da kocamın adına sadaka versem Cehennem’den kurtulmasını sağlayabilir miyim? Sözlerini şöyle bağlıyor:
- Ne de olsa bu benim çocuklarımın babasıdır. Düşene herkes tekme atıyor, ben de tekme atanlardan olmayayım, kucaklayıp kaldıranlardan olayım diye düşünüyorum!
Bu değerlendirmeleri dinledikten sonra daha fazla dayanamıyorum. Önümdeki masanın üzerinde yazdığım otuz kitabım dizili. İmzalatıp duamı almak, elimi öpmek için karşımda bekleyen okuyucularım da sıradalar. Ayağa kalkıp onlara seslenmekten kendimi alamıyor ve diyorum ki:
- Otuz kitaba imza atan elimi öpüp, duamı almak için bekleyen kıymetli okuyucularım! Yanlış adrestesiniz. İşte size eli öpülecek insan ve duası alınacak yılın hanımefendisi!. Doğru adres işte burasıdır. Gelin de görün sabır nedir, sadakat nedir, kötü gün dostu vefalı eş nasıl olur?
- Ne dersiniz hanımefendiler! Sizin sabrınız, sadakatiniz, düşene tekme vurmayıp kaldırma vefanız da böyle mi? Siz de aynı sabır kahramanlığını gösteriyor, şefkatli eş örneğini veriyor musunuz? Yoksa size, böyle biriyle imtihana tabi tutulmadığınız için halinize şükretmek mi düşüyor?
(vay be diyorum kıslar vay be ne kadınlar varmış hayatta )