Selam hanımlar... Napıyorsunuz, mışıl mışıl uykularda mısınız, yoksa beşik mi sallıyorsunuz?
Ben sinirden deliriyorum gecenin ikisi-üçü...
Bizim milletin eğlence anlayışından da, eğleniyoruz diye sapıtmalarından da, insana-çevreye saygısızlığından da her şeyinden bık geldi.
Merkezde olsam bi ayrı gürültü-taşkınlık, dağın başında olsam bi ayrı gürültü-huzursuzluk.
Hiiç uzun uzun, bizim evin dibindeki oteli anlatmayacağım, onlara alıştım. En azından annemlerin evinin orada takılanların müzik zevkine kıyasla, oteldekiler yine katlanılabilirmiş diyorum.
Neyse;
Annemlerdeyiz; merkezden az uzak ama merkeze bağlı, buraların yaylası sayılan bir yerde müstakil bir ev burası.
Eve yakın bir yerde de manzaralı bir viraj var. Sevişgen çiftlerin, derdi kabarmış arabesklerin, düğün sonrası manzaraya karşı göbek atarak kutlama yapanların, içip içip "Ahh uleyyn" diye şehre meydan okuyanların uğrak yeri... Diyorsun "Ya adamlar merkezde böyle takılamazlar, bırak eğlensinler, kudurup durma Gangsta, sok kafanı yastığın altına zıbar"... Ama ne mümkün? Huylanıyorum. Müziğinden de geçtim, bazı adamlar eli beli silahlı gelip havaya sıkıyorlar gecenin 3ünde, belki ezanla, nadiren de olsa bu da yaşanıyor yani. İşte özetle, o manzaralı virajın bi dili olsa da anlatsa... Cam kırıkları, kullanılmış kondomlar (En azından korunuyolla bu da iyi bişi), peçeteler, çöpler de çöpler... Sabaha da kalanlar bunlar.
Yukarısı orman zaten. Arada o tarafa yürüyüşe çıktığımda cam kırıklarını topladığım oluyor. Yangın mangın çıkar maazallah diyerekten.
Bu gece de, bir grup insanımsı; eğlence yeri olarak yine bizim garibim manzaralı virajı seçmiş.
Saat belki 22:30 civarı başladılar "Erik dalı gevrektir" ile, sonra "Hoplayıver çekirge" dinlendi belki 3 tekrarda... Bas bas paraları Leyla'ya ile devam etti... Sonra biraz arabeske bağlandı, müziğin sesi daha da açıldı, damar parçalar eşliğinde muhtemelen içildi ki müzik bitip başkasına geçişteki este cam kırılma seslerini duydum.
Bizimkiler alışkın, gittiler uyudular bile. Ama ben mümkün değil... Ses sorun olmasın diyelim, yine de huylanıyorum; içer sapıtır, sağa sola bi tarafa silah sıkarlar bi şey olur, merak ederler-macera ararlar bahçeye dalarlar oradan kapıya dayanırlar falan filan öyle huzursuzluklar işte. Tekinsiz hisler uyutmuyor, oturup bekçilik yapıyorum arada. Daha önce de plakası sökük eski bir araba annemlerin evinin önünde durup, elinde cep telefonu evi inceliyordu bi gece vakti. Komutan Logar gibi "Kimsin sen?!" diye bağırınca kaçmıştı. Huy oldu bende de işte, belli bi sessizlik-huzur hissini alana kadar uyuyamıyorum.
Her ne ise, bu tipler coştular coştular... Duman kokusu gelmeye başladı. Mahalle sakinlerini rahatsız ettikleri yetmemiş, ormanlık alanda ateş yakmışlar bir de! Hemen polisi aradım. Zaten kırk sefer adres sordular, yok jandarma bölgesi mi, yok şuraya bağlı orası biz bakmıyoz filan... "Niye böyle işliyor bu işler bizim ülkede?" dedim ya, hayır tamamen tehlikeye açık halde can havli arıyor olsam, adamlar gelene kadar iş işten geçer yani... Neyse işte güç bela 3. yönlendirmede-biraz da delirerekten "Burası şuraya bağlı, şöyle şöyle, zaten daha önce silah sıkanlar için şikayetler oldu, jandarma bölgesi değil!!!" filan derken adamlar yola çıktılar. (Ben öyle düşünüyorum).
Takipteyim de, ne mk karıştırıyorlar, ateş yayılır mı, söndürecekler mi vs vs... Bırak ateşi söndürmeyi, adamlar ellerinde fenerler (Telefon feneri muhtemelen) çatır çutur bizim eve doğru geliyorlar, bahçe duvarını aşacaklar ona yeltenmeler filan. "Orada eğlendiğiniz yetmedi, şimdi de özel mülke mi giriyorsunuz ha?" diye bağırıverdim. Paldır küldür gerisin geri koşuşmaca filan.. Dayanamadım da; "İnsan gibi eğlenemiyonuz değil mi? Emb...ler. O ateşi de söndürün! Geri...lar" şeklinde de devam ettim. Artık bir iki hakaret kaçtı dilimden. Ateşi söndürdüler bari. :/
Bizimkiler de benim bağrışıma ayağa dikildiler zaten "Noluyor?" diye.
O sırada polisler arar, adresi bulamamışlar; sinirden delirdim, eşim yanımdaydı "Al X al sen anlat artık sövücem, bunlar gelene kadar adamlar gidecek zaten" diyerekten gayri ihtiyari. Çok sinirlendim. Ya buralarda belli aralıklarla devriye gezmesi gerekiyor zaten, illa bi orman yangını, bi eve-insana saldırı, bi alkollü kaza bi bi şey mi olması lazım. Belli işte...
Tam polis geliyor, görüyoruz uzaktan ışığı, bu manzaraya karşı sapıtan coşan tipler de arabaya doluşmuş fıldır fıldır gidiyor. "Bahçeye ineceğim, plakasını alacağım; yok öyle kaçamazlar bıktım be" diyorum, eşim tutuyor kolumdan "Saçmalama otur oturduğun yerde, arabayı tarif ederiz; polisler alır zaten önlerinden her geçenin plakasını salak değil millet otur şuraya evimin delisi, başımın belası" diyor. Bi de dalga geçiyor arada "Yiğido" filan diyor, asabım bozuldu. Ne idüğü belirsiz 3-4 adam gecenin ikisi kapıya kadar geliyorlardı neredeyse, bu ne rahatlık ya?
Polisler aradılar geri, eşim aracı tarif etti; dediği gibi de plakayı almışlar "Tamam" dediler, artık ne olur bilmiyorum. Durdurup "Bi üfleyin gençlik" dediklerinde bile başları ağrıyacak zaten.
Yazıp rahatlamak istedim, gözüm fal taşı gibi açık oturuyorum, ezana kadar da oturacağım herhalde; sinirim oynadı ya gece gece. Bi yandan da düşünüyorum, o viraja bi tabela filan bi şey mi yapsam koysam acaba "Eğlenmeyin demiyorum, yine eğlenin ama ateş yakmayın, özel mülklere girmeyin, şişe kırmayın.İnsan gibi eğlenin! " filan mı yazsam. Ya da iki mezar taşı ayarlasam, biraz toprak döktürsem "Manzara baba" diye yatır mı uydursam oralara, belki bi ürkerler filan...
Öff...
Uykumu, huzurumu mahvettiler.