- Konu Sahibi karanfilce
- #521
çabalarım sonuç veriyor elektrik faturam 7 su faturam 5 lira düşük geldi
Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
bide bi arkadaşım yapıyomuş bende uygulamaya başladım .bulaşık makinesi tabletini yarım kullanıyorum artık
çokta güzel yıkıyor.
ayy canım benim kıyamam sana yaaarkadaşlar kusura bakmayın
akşamdan beri düşünüyorum
ben biraz abartmışım sanırım
kimseyi itham etmiyorum
yanlış anlaşıldım
aslında aynı yöne bakıyoruz da
ifadelerimiz farklı anlaşıldı diye düşünüyorum
bu tür ortamlarda hiçbi konuda tartışmaya girmem zaten
ki gerçek ortamda da çok tartıştığım olmamıştır
yapı meselesi, içime atarım ya da eşime patlarım çoğunlukla
hadi tartıştım diyelim, bu karanfilin açtığı topik asla olmaz
haklısın çoğu şeyde canım bu çark bozuk gelmiş bozuk gidiyor.Arkadaşlar sanırım bnm veli toplantım mevzusundan konu buralara geldi.
Biz sınıfca çocuğum okula başladığından beri zaten gerek fotokopi parası,gerek ek kaynak kitap parası, gerek pc parası verdik veliler olarak veriyoruzda.
Ama hizmetlilerin parasını devlet vermek zorunda..
Altı üstü 2 hizmetli 1 güvenlik görevlisi var bunlarada ücret veremiyolar vayyy bu devletin haline.
Öğretmenler günü oluyo para topluyoruz.
Fotokopi çekilcek para topluyoruz
Ek kaynak alıncak para toplanıyo
pc bozuluyo para toplanıyo
örtü alıncak para toplanıyo
Bunları zaten biz veriyoruz buna lafım yok ama bi zahmet 2 hizmetlinin parasını versin devlet..
Vee birde müdür muavini bize toplantıda (sınıfımızda dolap var ama çok eski pis rezil bişi sınıfıda daraltıyo kaldırılması gerekiyomuş) siz veliler bu dolabı söküp taşırmısınız dedi amelemiyiz,velimiyiz,okulda çalışanmıyız neyiz bilmiyorum..
Ellerinden gelse bi zahmet boş derslerede girin be dicekler
İnsanların sömürülmesine karşıyım.
O dolapları sökmek,takmak bizim görevimizmidir?
ve çocuklarımız hala eski sıralarda oturuyolar
Nerde yeni sıralar? nerede tablet dağıtan okullar?
Şu hükümet başta olduğu sürece bu devlet için kılımı kıpırdatmam açıkcası bu.
maşallah canımçabalarım sonuç veriyor elektrik faturam 7 su faturam 5 lira düşük geldi
ben de hep yarım kullanıyorumbide bi arkadaşım yapıyomuş bende uygulamaya başladım .bulaşık makinesi tabletini yarım kullanıyorum artık
çokta güzel yıkıyor.
ayy canım benim kıyamam sana yaa
sevimlim gerçek ortamda da tartışmasız olabilmeyi nasıl beceriyon bana da anlatsana
ben idarecim haksızlık filan yaparsa dayanamıyom yaa geçen kapı çarpmışım
haklısın çoğu şeyde canım bu çark bozuk gelmiş bozuk gidiyor.
biz de sandalye vs taşıdığımızı bilirim.
maşallah canım
kaç geldi?
ben de hep yarım kullanıyorum
Arkadaslar ben de yarim kullaniyorum ama bardaklarin icinde tuz kalintisi gibi lekeler kaliyor,elimde yikamadan da gecmiyor
Tam tabletle yikarsam boyle bir sorun yasamiyorum.Niye boyle oluyor
kireç lekesi gibi mi?
eğer öyleyse parlatıcının derecesini artır canım
canım bardakların buğulanmış gibi ve çıkması zor şekilde lekeli çıkıyorsa kireç ayarını yükseltmen gerek. onun için kullanım klavuzuna ihtiyacın olacak.Derecesini arttir derken Karanfilim
Ya hani bir seffaf yuvarlak nokta var ya deterjan gozunun yaninda,iste o koyulasana kadar parlatici dokuyorum,dolu olsa bile yarim tablet koydugumda bardaklar lekeli cikiyor.Ama catal,kasik ,tabak ve tencerelerde hic sorun yasamadim.Tabletlerimin yarisi hep bosa gidiyor.Hem o kadar kimyasal sagkikli da degil..
canım bardakların buğulanmış gibi ve çıkması zor şekilde lekeli çıkıyorsa kireç ayarını yükseltmen gerek. onun için kullanım klavuzuna ihtiyacın olacak.
ama eğer damla lekeler halinde çıkıyor ve suya tutunca hemen akıyorsa (benim kaşıklarımın üstünde oluyordu) bu da parlatıcının düşük olduğunu gösterir.
5 ile gösterilen yer ayarı canım ben ordan artırdım o artıklar gitti. benim genelde
Eki Görüntüle 901869
parlatıcı yerine elma sirkesi kullanabilirsin ama önce parlatıcıyı sonuna kadar çek içinden şırıngayla
Ya elma sirkesini kullandim ama hepsi bi defada akti gitti sanki,bardaklar pek parlak olmadi.Onun da bir yontemi var mi yoksa
Ya elma sirkesini kullandim ama hepsi bi defada akti gitti sanki,bardaklar pek parlak olmadi.Onun da bir yontemi var mi yoksa
canım elma sirkesini nere koydun ki aktı gitti?
parlatıcı gözünden akmaz.
canım sen netten kullanım klavuzunu bul ve tuz ayarının nasıl yükseltildiğini bul.
mesela benim kurulumda 1 de yapmışlar çok kötü oluyordu.
ben 3 veya 4 çıkardım şu an iyi.
Eskilerden kıtlık zamanlarını çokça dinlemişsinizdir. Aylarca yağmurun yağmadığı, toprağa ne ekseler ellerinin bomboş kaldığı zamanlar. Dedem aylarca ot yediklerini anlatırmış babama. Su yok, sabun yok, tuz yok… Sonraki nesiller bu durumu neredeyse hiç yaşamamışlar. Sanki yıllar geçtikçe herşey bollaşmış, gökyüzü taşıdığı ne varsa yağdırmış, toprak içindekileri alabildiğine dışarı atmış gibi…
Ağzı dualı, gözüne namahrem bir erkek gözü değmemiş ninelerimiz, nur yüzlü, alınlarında secde izleriyle dolaşan. dedelerimiz niye kıtlık çekmişler? Şimdi yaşadığımız toplum tüm azgınlıklarına ve isyanlarına rağmen neden bu kadar nimet bolluğu içinde yüzüyor?
Ebû Talha -radıyallâhu anh- anlatıyor; “Resûl-i Müctebâ Efendimiz’e açlıktan şikâyet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkes karnına bir taş bağlamıştı. Resûlullâh da karnını açtı. Baktık ki onda iki taş vardı.” (Tirmizî, Zühd, 39)
Bizler çoğu zaman. bir parça kuru ekmeği bile bulamamış bir Peygamberin ümmetiyiz. Efendimizin, sahabelerin, ve atalarımızın yokluk günlerine mukabil, bizler. yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda bir hayat sürüyoruz. Karınlarımız tıka basa dolu olsada doymayan gözlerimiz var bizim. Elimizi neye atsak nimet, nereye baksak dünya tüm varlığıyla önümüze serilmiş sanki…
İstisnalara sözüm yok ama toplumda “yarın ne yiyeceğim” endişesi taşıyan neredeyse kimse yok. Dolaplarımız, dondurucularımız, kilerlerimiz yiyecek dolu. Şişmanlık toplumun baş hastalığı olmuş. Çoğumuz, Efendimizin sevmediği gibi göbekli. Çocuklarımız semirmiş ve artık kolay kolay hiçbir yiyeceği beğenmiyorlar…
Fakat bizler hiçbir zaman olmadığı kadar şükürsüz ve nankörüz. Oysa dün hayal bile edilemeyen herşeye sahibiz. Çoğumuzun arabası, hatta bazılarının iki arabası var. Tek ev yetmiyor da iki ev alıyoruz. Kim pazardan kıyafet alıyor ki? Etiketindeki markaya bakmadan giysi alan kaç kişi var? Arkası kalın tvler çok yer kaplıyor, LCD ekran olmalı. 55 ekran çok gerilerde kaldı. Oldumu en az 82 ekran olmalı. Oymalı halısı, boncuklu perdesi, tam tekmil yemek takımları… İhtiyaç duyduğumuz şey karnımızı doyurmak, açıkta gezmemek değil artık. Biz dünyamızı cennete çevirmeye çalışıyoruz…
Aynı maaşı alan iki aileden biri yakınıp duruyor, diğeri haline şükrediyor. Ben tek çocukla çift maaşla nasıl geçim yapamıyorlar diye şaşıyorum. Onlar tek maaş, dört çocukla nasıl idare ediyorlar diye bana şaşırıyorlar.
Kimisi çocuklarını mahallesindeki okulda okuturken, kimisi yılda 15 bin tl. verip özel okulda okutuyor. Kimisi 10 yıldır aynı kanepede otururken, kimisi 2 yılda bir takım değiştiriyor. Kimi pek çok gıdayı evinde hazırlarken, kimi marketi evine taşıyor. Sucuksuz, kaşarsız kahvaltı yapamayan, tahin pekmeze ağzını sürmeyen, ıspanağa pırasaya “ıyy” diyen çocukları var çoğumuzun. Elli tane gömleği, elli tane kıravatı olan erkekler, otuz tane eşarbı, bir o kadar çanta ve ayakkabısı olan kadınlar var aramızda. Onca şeyi nasıl giyer, nasıl kullanır bilinmez. Ne lüx kıyafetinden, ne lüx yemesinden ödün vermeyen, sonrada kredi kartlarıyla boğuşup duran bu insanlara sorsanız “Geçinemiyorum, hayat şartları çok zor” diye ağlarlar!
Fransız filozof şair Charles Baudelaire: “Susuzluğumuzdan daha büyük olan bardaklarımız, sürahilerimiz yüzünden utanıyorum.” diyor.
Erkeğin çalışması yetmiyor artık. Hanımlarda çalışıyor. Hanelere giren para miktarı arttıkça ihtiyaçlar artıyor. Dünya için hırs yaptıkça bereket azalıyor. Bereket azaldıkça şikayetler, isyanlar artıyor…
Allah Teâlâ şöyle buyurdu: ‘Ey Âdemoğlu! Kendini
kulluğuma/ibâdetime ver, gönlünü zenginlikle doldurayım, fakirliğini kapayayım.
Böyle yapmazsan ellerini meşgûliyetle doldururum, fakirliğini de kapamam.”
(Tirmizî, Kıyâmet 31)
Kanaat etmeyi çoktan unuttuk! Oysa kanaat rızık genişliğine sebeptir. Her canlının yiyeceği her lokma, alacağı her nefes bellidir. Rabbimiz: “Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır.” (Hud suresi:6)buyuruyor. Kurdu, kuşu, börtü böceği rızıksız bırakmayan Allah’a gereği gibi tevekkül etseydik, kanaat nedir şükür nedir bilseydik, onca nimet içinde olup hâlâ geçinemiyorum dermiydik?
Farkettiniz mi bazı evler nasıl bereketlidir? Az bir parayla borçsuz harçsız yaşarlar. Bazılarınında kazandıkları dolgun maaşlarının beti bereketi yoktur. Ben rızkın mucizevi bir şekilde artıp eksildiğine inanıyorum. Tam bitti sanarken buzluğun gerisinde bir parça kıyma bulursunuz, yağ bitti derken, kilerde açılmamış bir şişe yağ görürsünüz hani… Paranız az kaldı diye bilirken, hesapta olmayan bir miktar parayı farkedersiniz…Hiç ummadığınız bir yerden alacağınız bir meblağ gelir, arkadaşınız bir kilo baklava getirir… Bu rızkın artması değil de nedir?
Ya da üçe alacağınızı beşe alırsınız. Olmadık bir zamanda çamaşır makinası bozulur, yenilemek zorunda kalırsınız. Arabanız arıza yapar, hesapta olmayan tomarla para elden çıkar. Orta halli komşunuz 1 kg kıymayla bir ayı.geçirir de, siz onunla bir hafta idare edemezsiniz…
Onun beş çocuğu, sizin çocuk gibi beslenmediği halde topaç gibi hasta olmadan büyür. Sizin çocuk çürük elma gibi dolanır etrafta. Onu al, bunu al, aman iyi olsun, aman yesin, aldıkça doymayan, verdikçe bilmeyen çocuklarınız olur sizin. Onca para nereye gider, nasıl tükenir anlamazsınız. Şükürsüzlüğünüz vesilesiyle rızkınız daralır da haberiniz olmaz…
Şükür, kanaat, ibadetler, bolca tevbe etmek rızkı artıran sebeplerdendir. Allahtan razı olmak, Allah’ı razı eder! Allahın verdiğine razı olan kulu Rabbimiz darda koymaz…
Sağlığınız huzurunuz yerindeyse, kimseye muhtaç değilseniz, kirasını ödeyebildiğiniz bir eviniz, açıklığınızı örtecek iki kat elbiseniz varsa, bir fakire üç kuruşta olsa sadaka verebiliyorsanız, hele yüreğinizde kamil bir imanınız varsa siz dünyanın en zengin insanlarından birisiniz. Cebi dolu, kalbi boş insanlar dünyanın en fakirlerindendir. Ne kadar çırpınırsanız çırpının, ancak size yazılan kadar kazanırsınız. Bırakıp gideceğiniz bir dünya için, bu kadar çırpınmaya değer mi?
“Sizden kim nefsinden emin, bedeni
sıhhatli ve günlük yiyeceği de mevcut ise sanki dünyalar onun olmuştur.”
(Tirmizî, Zühd 34, h. no: 2347; İbn Mâce, Zühd 9, h. no: 4141).
Bilelimki ibadet etmekten ayakları şişen Rasulümüz (s.a.v) ve sahabeleri zenginliğe, en güzel dünya nimetlerine bizden daha layıktılar. Onların yoksullukları günahları sebebiyle değildi. Bizim zenginliğimiz de hakettiğimiz için veya çok iyi bir kul oluşumuzdan dolayı değil. Bunların hepsi bir imtihan sebebiyledir.
“Dünya tatlı ve hoştur. Allah sizi ona vâris
kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır. Öyleyse dünyadan sakının…”
(Müslim, Zikir)
Cahide Sultan
hayırlı günler, hayırlı haftalar olsun kızlar