- 15 Eylül 2010
- 64
- 0
- Konu Sahibi guldenasya
- #1
BİR SONRAKİ DOĞRU ADIM
Tolga ÇELEBİ
Doğduğumuz andan itibaren gerçekte kim olduğumuzu ararız. Bu arayış sırasında aileden, çevreden, arkadaşlardan, yaşadığımız şehirden etkileniriz. Büyüdükçe yetişkinleri sorgulamaya başlarız. Ardından bir özgürlük arayışı gelişir.
Yaşamımız boyunca bağımsız olmak isteriz, bununla paralel olarak etrafımızdakileri memnun etme arzumuzu da tatmin etmeye çalışırız. Eminim birçok insan, üniversite tercihlerinde ailesinin sözünden çıkamıyor. Kendi irademizle seçim yaparak özgür olmak mı? Ailemizi memnun etmek mi?
Kendinize bir an sorun. Mutlu musunuz? Evet derseniz gerçekten öyledir, ya da vermek istediğiniz cevap budur belki. “Mutlu olmak istiyorum” dersiniz belki, ama sorunun cevabı bu değil maalesef. Ya da diğer bir seçenek, mutlu değilsinizdir. Bazen hem evet, hem de hayır demek istersiniz.
Mutsuzluk; sanki bir kurbanmış gibi bizi bulmuyor. Mutluluğu da, mutsuzluğu da hak edip hak etmeyeceğimize biz karar veriyoruz. Çünkü bu duyguyu biz oluşturuyoruz. O halde mutsuzluğumuzun sebebi ne? Buna başka insanların mı sebep olduğunu düşünüyorsunuz? Tam şu anda mutlu olmak için sayısız neden bulabilirsiniz. İşe bir şükür listesi oluşturarak başlayın. Benim evimde, mutfağa asılı bir tahta var. O tahtaya her gün şükredecek bir şey yazıyorum. Okudukça mutlu oluyor, yazdıkça nelere sahip olduğunu görüyorum. Her zaman da gözümün önünde duruyor. ‘En azından mutfaktayken’
Mutluluk da, mutsuzluk da bir seçimdir. Bu seçimde sizin ellerinizin arasında. Kendimizden başka biri gibi davranarak mutlu olmak da imkansızdır. İnsanları etkilemeye çalışmak için davranışlarımızı, ses tonumuzu, hareketlerimizi değiştirebiliriz. Ama içimizden bir ses ‘yalan söylüyorsun’ diye haykıracaktır. Bu durumda kim mutlu olabilir ki?
Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün
- MEVLANA -
Egzersiz yapmayı ele alalım. Çoğu zaman spor yapmaktan kaçınırız ya da bazen içimizden gelmez. Televizyonun karşısına geçer ve bir paket patates cipsi alıp mutlu oluruz. Peki, bu kendinizi enerji dolu hissetmenizi sağladı mı? Hayır! Kendinizi iyi hissedebiliyor musunuz? Hayır! Biz burada bir tercih yapıyoruz. Birde egzersiz yaptıktan sonraki halinizi düşünün. Ne kadar enerji dolu ve mutlu olduğunuzu. Belki cips yemek kısa vadede sizi mutlu edebilir, o an için mutlu olursunuz. Ama uzun vade de kesinlikle üzüleceğiniz kesin...
Mutluluğa onu arayarak, onun peşinde koşarak değil, doğru şekilde yaşayarak ulaşırsınız. Sadece bir sonraki doğru şeyi yapın. Her durumda, her dönemeçte, her kavşakta sadece bir sonraki doğru şeyi yapın. (Matthew Kelly - %100 Kendiniz Olun)
Şu an vereceğimiz kararlar ile düşünce ve inançlarımız ile geleceğimizin her anını tasarlıyoruz. Hepimiz bir tasarımcıyız. Bu evrende tesadüf diye bir şey yok. Evrenin her noktası, Yaratıcının tasarımı ile hayat bulmuştur. Her etki bir tepkiye yol açar. Her davranışımız, bu gün ya da yarın bir sonuçla bize geri döner. Sonuç ‘kendim ettim, kendim buldum.’ Bu günden on yıl sonra nerede olmak istiyorsanız, neyi düşlüyorsanız; her an bir sonraki doğru adımı o yöne doğru atmanız gerekmektedir.
Mutluluğa sahip insanlar, sahip olmakla yetinmeyip, etraflarına bu enerji ve duyguyu saçarlar. Tam tersi hayata önyargılı, kötümser bakan insanlar ise sizi dibe doğru çekerler. Sorunlar düşünerek, konuşarak, homurdanarak aşılamaz. Ortada bir sorun varsa çözmek için eyleme geçmek, hareket etmek gereklidir.
Her an, her şeyi değiştirmeye yetecek şansımız var. Buna inanmamız yeterli. Olgunlaşmak, aydınlanmak, kemale ermek ve kendimizin en iyi haline ulaşmak için, tam şu anda neler yapabileceğiniz bir düşünün. Her gün 24 altın saatimiz var. Günümün çoğu iş yerinde geçir dediğinizi duyar gibiyim. İşyeri de kişisel gelişiminiz için büyük bir fırsat. İnsan ilişkilerlinizi yönetebilir ve bir iletişim sihirbazı olabilirsiniz. Hedefleriniz sizi motive eder, hırslanır, çalışırsınız. Ya da evde olduğumuzu varsayalım. Kitap okumak, seminerlere katılmak için sınırsız vaktiniz var. Nerede olursak olalım, mükemmele ulaşmak ve değişmek için bir fırsat yaratabiliriz. Bunu içte isteyelim yeter.
Günler, haftalar, aylar yönetilebilir. Her an geriye dönüp kat ettiğiniz mesafeyi görebilir ve kendinizi ödüllendirebilirsiniz. Mutluluğun kaynağı sizsiniz. Zamanı ve en küçük birim olan ‘AN’ kavramını yönetmek sizin elinizde. Zamanı ya akıllıca kullanır, ya da aptalca harcarız.
Geleceğimizi burada ve şu anda yaptıklarımız belirliyor. Bazen hayal kırıklığına uğrarız, şaşırırız, kafamız karışır, dikkatimiz dağılır. Bu anlarda umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmamamız gerekiyor. En buhranlı anlarımızda yaptığımız şeyler, aldığımız kararlar belki hayati bir dönemeci kaçırmamıza neden olabilir. Her zaman bir sonraki şeyi doğru yapın. Bir adım diğerine götürür. Peş peşe adımlar atarsınız.
Öğrenilen, kazanılan, başarılan her şey andan alınır.
Tolga ÇELEBİ
Doğduğumuz andan itibaren gerçekte kim olduğumuzu ararız. Bu arayış sırasında aileden, çevreden, arkadaşlardan, yaşadığımız şehirden etkileniriz. Büyüdükçe yetişkinleri sorgulamaya başlarız. Ardından bir özgürlük arayışı gelişir.
Yaşamımız boyunca bağımsız olmak isteriz, bununla paralel olarak etrafımızdakileri memnun etme arzumuzu da tatmin etmeye çalışırız. Eminim birçok insan, üniversite tercihlerinde ailesinin sözünden çıkamıyor. Kendi irademizle seçim yaparak özgür olmak mı? Ailemizi memnun etmek mi?
Kendinize bir an sorun. Mutlu musunuz? Evet derseniz gerçekten öyledir, ya da vermek istediğiniz cevap budur belki. “Mutlu olmak istiyorum” dersiniz belki, ama sorunun cevabı bu değil maalesef. Ya da diğer bir seçenek, mutlu değilsinizdir. Bazen hem evet, hem de hayır demek istersiniz.
Mutsuzluk; sanki bir kurbanmış gibi bizi bulmuyor. Mutluluğu da, mutsuzluğu da hak edip hak etmeyeceğimize biz karar veriyoruz. Çünkü bu duyguyu biz oluşturuyoruz. O halde mutsuzluğumuzun sebebi ne? Buna başka insanların mı sebep olduğunu düşünüyorsunuz? Tam şu anda mutlu olmak için sayısız neden bulabilirsiniz. İşe bir şükür listesi oluşturarak başlayın. Benim evimde, mutfağa asılı bir tahta var. O tahtaya her gün şükredecek bir şey yazıyorum. Okudukça mutlu oluyor, yazdıkça nelere sahip olduğunu görüyorum. Her zaman da gözümün önünde duruyor. ‘En azından mutfaktayken’
Mutluluk da, mutsuzluk da bir seçimdir. Bu seçimde sizin ellerinizin arasında. Kendimizden başka biri gibi davranarak mutlu olmak da imkansızdır. İnsanları etkilemeye çalışmak için davranışlarımızı, ses tonumuzu, hareketlerimizi değiştirebiliriz. Ama içimizden bir ses ‘yalan söylüyorsun’ diye haykıracaktır. Bu durumda kim mutlu olabilir ki?
Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün
- MEVLANA -
Egzersiz yapmayı ele alalım. Çoğu zaman spor yapmaktan kaçınırız ya da bazen içimizden gelmez. Televizyonun karşısına geçer ve bir paket patates cipsi alıp mutlu oluruz. Peki, bu kendinizi enerji dolu hissetmenizi sağladı mı? Hayır! Kendinizi iyi hissedebiliyor musunuz? Hayır! Biz burada bir tercih yapıyoruz. Birde egzersiz yaptıktan sonraki halinizi düşünün. Ne kadar enerji dolu ve mutlu olduğunuzu. Belki cips yemek kısa vadede sizi mutlu edebilir, o an için mutlu olursunuz. Ama uzun vade de kesinlikle üzüleceğiniz kesin...
Mutluluğa onu arayarak, onun peşinde koşarak değil, doğru şekilde yaşayarak ulaşırsınız. Sadece bir sonraki doğru şeyi yapın. Her durumda, her dönemeçte, her kavşakta sadece bir sonraki doğru şeyi yapın. (Matthew Kelly - %100 Kendiniz Olun)
Şu an vereceğimiz kararlar ile düşünce ve inançlarımız ile geleceğimizin her anını tasarlıyoruz. Hepimiz bir tasarımcıyız. Bu evrende tesadüf diye bir şey yok. Evrenin her noktası, Yaratıcının tasarımı ile hayat bulmuştur. Her etki bir tepkiye yol açar. Her davranışımız, bu gün ya da yarın bir sonuçla bize geri döner. Sonuç ‘kendim ettim, kendim buldum.’ Bu günden on yıl sonra nerede olmak istiyorsanız, neyi düşlüyorsanız; her an bir sonraki doğru adımı o yöne doğru atmanız gerekmektedir.
Mutluluğa sahip insanlar, sahip olmakla yetinmeyip, etraflarına bu enerji ve duyguyu saçarlar. Tam tersi hayata önyargılı, kötümser bakan insanlar ise sizi dibe doğru çekerler. Sorunlar düşünerek, konuşarak, homurdanarak aşılamaz. Ortada bir sorun varsa çözmek için eyleme geçmek, hareket etmek gereklidir.
Her an, her şeyi değiştirmeye yetecek şansımız var. Buna inanmamız yeterli. Olgunlaşmak, aydınlanmak, kemale ermek ve kendimizin en iyi haline ulaşmak için, tam şu anda neler yapabileceğiniz bir düşünün. Her gün 24 altın saatimiz var. Günümün çoğu iş yerinde geçir dediğinizi duyar gibiyim. İşyeri de kişisel gelişiminiz için büyük bir fırsat. İnsan ilişkilerlinizi yönetebilir ve bir iletişim sihirbazı olabilirsiniz. Hedefleriniz sizi motive eder, hırslanır, çalışırsınız. Ya da evde olduğumuzu varsayalım. Kitap okumak, seminerlere katılmak için sınırsız vaktiniz var. Nerede olursak olalım, mükemmele ulaşmak ve değişmek için bir fırsat yaratabiliriz. Bunu içte isteyelim yeter.
Günler, haftalar, aylar yönetilebilir. Her an geriye dönüp kat ettiğiniz mesafeyi görebilir ve kendinizi ödüllendirebilirsiniz. Mutluluğun kaynağı sizsiniz. Zamanı ve en küçük birim olan ‘AN’ kavramını yönetmek sizin elinizde. Zamanı ya akıllıca kullanır, ya da aptalca harcarız.
Geleceğimizi burada ve şu anda yaptıklarımız belirliyor. Bazen hayal kırıklığına uğrarız, şaşırırız, kafamız karışır, dikkatimiz dağılır. Bu anlarda umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmamamız gerekiyor. En buhranlı anlarımızda yaptığımız şeyler, aldığımız kararlar belki hayati bir dönemeci kaçırmamıza neden olabilir. Her zaman bir sonraki şeyi doğru yapın. Bir adım diğerine götürür. Peş peşe adımlar atarsınız.
Öğrenilen, kazanılan, başarılan her şey andan alınır.
Son düzenleyen: Moderatör: