Bir saatlik dost

Hiranisa

Kk
Kayıtlı Üye
27 Ekim 2007
803
20
643
Sivas



Hızlı bir çalışma temposunun ardından saatin beş olduğunu Kat nöbetini devretmeye
gelen hemşire arkadaşlar sayesinde fark etmiştik.
Yoğun bir servisti çalıştığım servis, çocuk servisleri hastanelerin en yoğun ve gürültülü olan servisleridir.
Artık günün yoğunluğu geçmiş servis sessiz bir hal almıştı aksam tedavilerini
henüz bitirmiş ofiste çay içmeye gitme telaşındaydım
Çünkü o günün ilk çayını içme fırsatı yakaladım diye kendi kendime düşünüyordum.
Kep dağılmış saç baş karışmış yorgun bitkin bir haldeydim tedavi odasından çıktığımda.
Aynada kendimi tanıyamadım. ofise geldiğimde hemşire odasının telefonu çalıyordu.
Oturduğum yerden büyük bir güçlükle ayağa kalktım ve telefona gittim karşıdaki ses acilde
trafik yaralılarının olduğunu içlerinde Çocuklarında bulunduğunu,
damar bulamadıklarından dolayı acile yardıma gelmemi söylüyordu.
Tüm yorgunluğumu unutmuş hızla acil servisine yönelmiştim ki diğer telefonda
nöbetçi hekimin nöbetçi beyin cerrahı hekimiyle gelip gelmeme konusundaki tartışmasını duydum.
Nöbetçi hekimin sesi ortalığı çınlatıyordu:
- Ne yapalım? Bırakalım ölsün mü bu insanlar? Gelmek zorundasınız!
- Gittiğiniz davet beni ilgilendirmez! Nöbet değiştirseydiniz
- Siz Hipokrat yemini etmediniz mi?
Konuşma böyle sürüp giderken gelen asansöre binerek koşarak acil servisine gittim
Her yer kan revan içinde ağlayan koşuşturan yakınını bulmaya çalışan bir yığın
insan vardı bu kalabalıkta sağlıklı bir iş nasıl yapılırdı bilmiyordum ama her kez elinden
geleni birilerine bakma gayretini gösteriyordu. Acil serviste yatak kalmamış sedyelere insanlar
yatırılıp ilk müdahale yapılıncaya kadar bekletiliyor yetersiz kalan personel yerine hastaları
yukarı sevk edilen servise aileleri çıkartıyordu.
Onca kazazede içinde başında kimsesi olmayan ama durumu da oldukça ağır 15-17 yaş arası bir genç vardı gerekli müdahalesi yapılmış fakat sevk edildiği beyin cerrahi hekimi henüz görev yerine gelmediği için orada bekletiliyordu.
Kendime ait serum ve tedavileri uyguladıktan sonra o çocuğun başına giderek ilgilenmeye çalıştım
şuuru yerindeydi konuştuklarımı anlıyor fakat cevap veremiyordu son anlarını yaşadığını görüyor
ve yalnız olduğu için korkunç derecede üzülüyordum onu orada yalnız bırakamıyordum.
Zaten ben onunla ilgilenirken acil servis boşalmış, tüm hastalar gerekli servislere dağıtılmıştı.
Ellerimi sımsıkı tutuyordu, bırakma dercesine gözlerinden yaşlar süzüldükçe kendimi
ben de tutamaz hale gelmiştim, eğildim yanaklarından öptüm. 'Bırakmayacağım seni sakin ol, Üzülme sakin'
diyordum hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim bu insana anlatılmaz bir yakınlık hissediyor,
sanki onun acısının aynısını çekiyordum. Çok acı çekiyordu hem yalnızlığından hem de geçirmiş olduğu beyin travmasından.
Ne kadar süre daha onunla kaldığımı hatırlamıyorum. Avucumu bırakmasıyla kendime geldim.
O artık aramızda değildi, bu dünyayı terk etmişti ve ben gelmeyen doktoru suçluyor içimden Lanetler yağdırıyordum.
Derken beyin cerrahı hekim gelmişti. Hastanın daha doğrusu ex (Ölmüş) gencin üzerindeki çarşafı almamı söyledi.
Çarşafı kaldırdığımda doktorun hiç bir şey söyleme fırsatı olmadan yere düştüğünü gördüm.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yemekli bir davetten gelmişti.
Acaba çok mu sarhoştu ya da kalp krizimi geçiriyordu diye düşünürken diğer hekim arkadaşları olaya müdahale etmişlerdi bile.
Ölen o gencecik insanin babasıydı bu doktor ve kendi evladının tedavisi için çok geç kalmıştı ne yazık ki.
Kötü günde oğlunun acısıyla felç geçirmiş ve görevine yeniden dönememişti.
Seni yeniden andım KEREM ruhun şad olsun hayattaki bir saatlik dost bana yıllardır yaşattığın tecrübeyle dost kalan dost.
1986 MUTLAKA 2-3 Ayda bir bu yazıyı okurum ben. Size de tavsiye ediyorum.
Dostluk her gün 2-3 kere telefonla konuşmak değildir...
Dostluk yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında diğer insanların
dedikodusunu yaparak karşılıklı bir şeyler paylaşıldığını zannetmek değildir...
Dostluk; dost bildiğin kişinin en ince detaylarını bilme ihtiyacı ve gereği değildir...
Dostluk; dost bildiğin kişinin senin en karışık detaylarını bilmesi gerektiği de değildir...
Dostluk her hafta 3-5 kere görüşmek değildir...
1 ay, 1 sene, 5sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insani birdenbire arayıp,
dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni Geri Çevirmez ve sanki daha az Önce konuşmuşsun
gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse, ve daha da önemlisi bu 1 ay, 1 sene,
5 sene ayrılığa rağmen bu insanin başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen,
ve ayni şekilde onun da Öyle olduğunu biliyorsan EMINOL Kİ O kişi senin DOSTUNDUR... Sen de O'nun...
'Her tür ilişki avuç içinde duran kum taneleri gibidir. Avucumuzu sıkmadan, gevşekçe tutarsak, kum taneleri kaymaz, durur.
Avucumuzu kapatıp, sıkmaya başladığımız an kum taneleri parmaklarımızın arasından akmaya baslar.
Bir kısmını tutmayı başarsanız da, Çoğu akıp gider. İlişkiler de böyledir.
Esneklik varsa, diğer insana saygı duyuluyor ve özgürlük tanınıyorsa ilişkiler bozulmaz.
Ama diğer insanı Çok bunaltırsanız ilişki de yavaş yavaş bozulur ve biter.
Hayatta pek Çok insanla karsılaşırsın Ama sadece gerçek dostlar senin kalbinde bir iz bırakır.'
GERÇEK DOSTLARINIZI BULUP HİÇ KAYBETMEMENIZ DİLEĞİYLE!!!
Alıntı

Gerçek dostları bulduğumuzda anlamak, anladığımızda bir daha kaybetmemek üzere sarılmak gerek sanırım...

 
Son düzenleme:
Çok güzel,anlam dolu bir yazı.
özellikle sondaki dostla ilgili yazılanları beğendim.
hikayeyle pek bağdaşmadı sanki ama beni çok etkiledi.
özellikle bu sözler:

Dostluk her gün 2-3 kere telefonla konuşmak değildir...
Dostluk yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında diğer insanların
dedikodusunu yaparak karşılıklı bir şeyler paylaşıldığını zannetmek değildir...
Dostluk; dost bildiğin kişinin en ince detaylarını bilme ihtiyacı ve gereği değildir...
Dostluk; dost bildiğin kişinin senin en karışık detaylarını bilmesi gerektiği de değildir...
Dostluk her hafta 3-5 kere görüşmek değildir...
1 ay, 1 sene, 5sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insani birdenbire arayıp,
dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni Geri Çevirmez ve sanki daha az Önce konuşmuşsun
gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse, ve daha da önemlisi bu 1 ay, 1 sene,
5 sene ayrılığa rağmen bu insanin başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen,
ve ayni şekilde onun da Öyle olduğunu biliyorsan EMINOL Kİ O kişi senin DOSTUNDUR... Sen de O'nun...


 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…