• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bir kadın asılacak.. Erzurum Şalcı Bacı

Peki, İskilipli Âtıf Hoca aslında kimdi?..

Âtıf Hoca’nın adı ilk kez, İstiklal Mahkemesi’nin önüne çıkmadan çok önce, 1908 Devrimi sırasında “muhalif” olarak öne çıkmıştı. Öyle ki; Mahmut Şevket Paşa’nın katli nedeniyle suçlanmış ve Sinop’a sürgün edilmişti…
Âtıf Hoca yıllar sonra, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bu kez Teali İslam Cemiyeti’nin kurucusu olarak sahneye çıktı. İngilizlerle, Sait Molla ve Rahip Frew isimli İngiliz ajanlarıyla içli dışlı olan bu derneğin başkanı Mustafa Sabri, Damat Ferit hükümetine şeyhülislam olarak atanınca Teali İslam Cemiyeti’ni fiilen yardımcısı Âtıf Hoca yönetmeye başladı.
Haa, Mustafa Sabri kimdi diye soracak olursanız; Kurtuluş Savaşı’na karşı hainlerin oluşturduğu İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucuları arasındaydı. 11 Nisan 1920 tarihinde başta Mustafa Kemal olmak üzere Kuvayi Milliyecilerin idam fetvasını kaleme alan kişiydi. Sevr Antlaşması’nı kabul eden hükümette şeyhülislamdı ve ilk imza atanlar arasındaydı. Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey’in idamına da fetva veren kişidir…

İşte İskilipli Âtıf Hoca, Teali İslam Cemiyeti’ni bu kişiyle birlikte kurmuş ve fiilen yönetmiştir. Bu cemiyetin, Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemeye çalışan Mustafa Kemal ve arkadaşları ile ilgili bildirilerinden birini okuyalım:
“…Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakârlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?
Elinize aldığınız bu fetva Allah’ın emridir, padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücudlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur…”
Nasıl buldunuz, etkileyici değil mi?!..
***

Âtıf Hoca, tüm bu yaptıklarına karşın, cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan afla kurtuldu. Ancak durmadı. Savaştan sonra İngilizlerin yardımıyla Yunanistan’a sığınan, cumhuriyete ve Türk milletine “Müslüman barbarlar” diye saldıracak kadar gözü dönmüş olan Mustafa Sabri ile ilişkisini sürdürdü.
Son olarak Kıyafet Devrimi’ne karşı, “Frenk muhalifliği ve şapka” isimli bir kitapçık kaleme aldı. Bu kitapta ve yaptığı konuşmalarda “şapka giymenin küfür ve dinsizlik” olduğu propagandası yapıyordu. İstiklal Mahkemesi tarafından tutuklandı ve 4 Şubat 1926 yılında “Devrim karşıtı faaliyetler içinde olduğu” suçlamasıyla idam edildi…

Aslında yazılacak daha çok şey var, ancak yerim bitti. Ama İskilip Devlet Hastanesi’ne adı verilen İskilipli Âtıf Hoca’nın öyküsü kısaca budur..
- Vicdan da sizin, karar da sizin…

[h=3]Ümit Zileli[/h][h=3][/h]


[h=3]Şalcı bacı yalanına gelirsek bunu ilk yazan, kadın köşe yazarı taraf gazetesi(ndeydi). Kaynak bulmanız

imkansız bi şekilde yazmış zaten Çetin Altan’ın sözüne Çetin Altan bir kitabında diye söz etmiş bu hangi

kitap belirtmemiş. Tarih öyle uydurarak yazılmaz ama bunlara inananlar var maalesef! Sapık Rıza nurun

öğrencilerinden farklı bir köşe yazısı beklemek hayal olur zaten.[/h]
 
Son düzenleme:
Ümit Zileli kim en küçük bir fikrim yok ama ona küçük bir düzeltme yapma gereği hissettim
Atıf Hoca'nın yazdığı kitabın adı "Frenk Mukallitliği ve Şapka". Ondan bahseden yazısında Hoca'nın kitabının adını yanlış yazmış. Frenk Muhalifliği ... yazmış. Çok önemli olmayabilir ama ben yine de düzelteyim dedim.
sonuçta mukallit başka muhalif başka.
merak edenler için
mukallit :
1.Taklid eden, bir şeyin aynını yapmaya çalışan: O şâir Nef’İ’nin mukallididir.
2.Birinin tavırlarının aynını yaparak veya onun gibi söyleyerek maskaralık eden ve bu işiyle herkesi eğlendiren: O, mukallit bir adamdır.

muhalif:
1. Uymaz, karşı, zıt, aksi, benzemez: Bu iki renk birbirine muhaliftir.
2. Birbirinin aleyhinde bulunan, muvafakat etmeyen, zıt: Kendisi daima bana muhalif olur.
3. Siyasî iktidarın görüşlerine karşı olan.


Peki, İskilipli Âtıf Hoca aslında kimdi?..

Âtıf Hoca’nın adı ilk kez, İstiklal Mahkemesi’nin önüne çıkmadan çok önce, 1908 Devrimi sırasında “muhalif” olarak öne çıkmıştı. Öyle ki; Mahmut Şevket Paşa’nın katli nedeniyle suçlanmış ve Sinop’a sürgün edilmişti…
Âtıf Hoca yıllar sonra, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bu kez Teali İslam Cemiyeti’nin kurucusu olarak sahneye çıktı. İngilizlerle, Sait Molla ve Rahip Frew isimli İngiliz ajanlarıyla içli dışlı olan bu derneğin başkanı Mustafa Sabri, Damat Ferit hükümetine şeyhülislam olarak atanınca Teali İslam Cemiyeti’ni fiilen yardımcısı Âtıf Hoca yönetmeye başladı.
Haa, Mustafa Sabri kimdi diye soracak olursanız; Kurtuluş Savaşı’na karşı hainlerin oluşturduğu İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucuları arasındaydı. 11 Nisan 1920 tarihinde başta Mustafa Kemal olmak üzere Kuvayi Milliyecilerin idam fetvasını kaleme alan kişiydi. Sevr Antlaşması’nı kabul eden hükümette şeyhülislamdı ve ilk imza atanlar arasındaydı. Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey’in idamına da fetva veren kişidir…

İşte İskilipli Âtıf Hoca, Teali İslam Cemiyeti’ni bu kişiyle birlikte kurmuş ve fiilen yönetmiştir. Bu cemiyetin, Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemeye çalışan Mustafa Kemal ve arkadaşları ile ilgili bildirilerinden birini okuyalım:
“…Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakârlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?
Elinize aldığınız bu fetva Allah’ın emridir, padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücudlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur…”
Nasıl buldunuz, etkileyici değil mi?!..
***

Âtıf Hoca, tüm bu yaptıklarına karşın, cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan afla kurtuldu. Ancak durmadı. Savaştan sonra İngilizlerin yardımıyla Yunanistan’a sığınan, cumhuriyete ve Türk milletine “Müslüman barbarlar” diye saldıracak kadar gözü dönmüş olan Mustafa Sabri ile ilişkisini sürdürdü.
Son olarak Kıyafet Devrimi’ne karşı, “Frenk muhalifliği ve şapka” isimli bir kitapçık kaleme aldı. Bu kitapta ve yaptığı konuşmalarda “şapka giymenin küfür ve dinsizlik” olduğu propagandası yapıyordu. İstiklal Mahkemesi tarafından tutuklandı ve 4 Şubat 1926 yılında “Devrim karşıtı faaliyetler içinde olduğu” suçlamasıyla idam edildi…

Aslında yazılacak daha çok şey var, ancak yerim bitti. Ama İskilip Devlet Hastanesi’ne adı verilen İskilipli Âtıf Hoca’nın öyküsü kısaca budur..
- Vicdan da sizin, karar da sizin…

[h=3]Ümit Zileli[/h][h=3][/h]


[h=3]Şalcı bacı yalanına gelirsek bunu ilk yazan, kadın köşe yazarı taraf gazetesi(ndeydi). Kaynak bulmanız

imkansız bi şekilde yazmış zaten Çetin Altan’ın sözüne Çetin Altan bir kitabında diye söz etmiş bu hangi

kitap belirtmemiş. Tarih öyle uydurarak yazılmaz ama bunlara inananlar var maalesef! Sapık Rıza nurun

öğrencilerinden farklı bir köşe yazısı beklemek hayal olur zaten.[/h]
 
Son düzenleme:
Peki, İskilipli Âtıf Hoca aslında kimdi?..

Âtıf Hoca’nın adı ilk kez, İstiklal Mahkemesi’nin önüne çıkmadan çok önce, 1908 Devrimi sırasında “muhalif” olarak öne çıkmıştı. Öyle ki; Mahmut Şevket Paşa’nın katli nedeniyle suçlanmış ve Sinop’a sürgün edilmişti…
Âtıf Hoca yıllar sonra, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bu kez Teali İslam Cemiyeti’nin kurucusu olarak sahneye çıktı. İngilizlerle, Sait Molla ve Rahip Frew isimli İngiliz ajanlarıyla içli dışlı olan bu derneğin başkanı Mustafa Sabri, Damat Ferit hükümetine şeyhülislam olarak atanınca Teali İslam Cemiyeti’ni fiilen yardımcısı Âtıf Hoca yönetmeye başladı.
Haa, Mustafa Sabri kimdi diye soracak olursanız; Kurtuluş Savaşı’na karşı hainlerin oluşturduğu İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucuları arasındaydı. 11 Nisan 1920 tarihinde başta Mustafa Kemal olmak üzere Kuvayi Milliyecilerin idam fetvasını kaleme alan kişiydi. Sevr Antlaşması’nı kabul eden hükümette şeyhülislamdı ve ilk imza atanlar arasındaydı. Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey’in idamına da fetva veren kişidir…

İşte İskilipli Âtıf Hoca, Teali İslam Cemiyeti’ni bu kişiyle birlikte kurmuş ve fiilen yönetmiştir. Bu cemiyetin, Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemeye çalışan Mustafa Kemal ve arkadaşları ile ilgili bildirilerinden birini okuyalım:
“…Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakârlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?
Elinize aldığınız bu fetva Allah’ın emridir, padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücudlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur…”
Nasıl buldunuz, etkileyici değil mi?!..
***

Âtıf Hoca, tüm bu yaptıklarına karşın, cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan afla kurtuldu. Ancak durmadı. Savaştan sonra İngilizlerin yardımıyla Yunanistan’a sığınan, cumhuriyete ve Türk milletine “Müslüman barbarlar” diye saldıracak kadar gözü dönmüş olan Mustafa Sabri ile ilişkisini sürdürdü.
Son olarak Kıyafet Devrimi’ne karşı, “Frenk muhalifliği ve şapka” isimli bir kitapçık kaleme aldı. Bu kitapta ve yaptığı konuşmalarda “şapka giymenin küfür ve dinsizlik” olduğu propagandası yapıyordu. İstiklal Mahkemesi tarafından tutuklandı ve 4 Şubat 1926 yılında “Devrim karşıtı faaliyetler içinde olduğu” suçlamasıyla idam edildi…

Aslında yazılacak daha çok şey var, ancak yerim bitti. Ama İskilip Devlet Hastanesi’ne adı verilen İskilipli Âtıf Hoca’nın öyküsü kısaca budur..
- Vicdan da sizin, karar da sizin…

[h=3]Ümit Zileli[/h][h=3][/h]


[h=3]Şalcı bacı yalanına gelirsek bunu ilk yazan, kadın köşe yazarı taraf gazetesi(ndeydi). Kaynak bulmanız

imkansız bi şekilde yazmış zaten Çetin Altan’ın sözüne Çetin Altan bir kitabında diye söz etmiş bu hangi

kitap belirtmemiş. Tarih öyle uydurarak yazılmaz ama bunlara inananlar var maalesef! Sapık Rıza nurun

öğrencilerinden farklı bir köşe yazısı beklemek hayal olur zaten.[/h]

Sozlerinize dikkat edin, siz kimin ogrencisisiniz acaba?
Edebimi koruyup buraya yakisan bisey yazardim altinda kalirdiniz, aklima cok deruni sahislar geliyorda, kullanmak istemiyorum.
Beni taniyormus ki gibi etiketlediniz, nerden tanisiyoruz acep, mahalle arkadasmiyiz yoksa, nelerelerden ders aldigimi biliyorsunuz ya..Birilerinin ogrencisi asil sizsiniz ki iyi biliyorsunuz ezberletilmis laflarla konusmayi.Konuyu uzatmak istemiyorum, varsa fikriniz konuya yazin, is sahis karalamaya gelince maasallah o kadar ustasiniz ki hemen sapik diye addettiniz birinin talebesi yaptiniz beni.Haddinizi asiyorsunuz bunu hatirlatayim, ikili tartismalara cekmeyin beni...
 
Son düzenleme:
Modern hayattan ben de rahatsizlik duymuyorum.Ama varolan insanlarimizi da hor gormeyi haksiz buluyorum.Butun renklerimizle bu bizim zenginligimiz diye dusunuyorum.Herkesi ayni kaba oturtamayiz, isteyen istedigi sekilde dolassin bundan rahatsiz olmuyorum.Zorla insanlara bu kaliba gireceksiniz dusuncesini cok haksiz buluyorum.Onlar yore kiyafetleriyle mutlulardi.Kendi istekleri disinda bu gerceklestigi icin hala cagdisi bir uygulama olarak goruyorum bunu.Kim neyle mutluysa onla gezsin, ister pusisiyle,ister salvariyla.sevgiler...
Kıyafet devrimi o şartlar altında gerekliydi.Başka türlü toplumun kalıplarından sıyrılması çok uzun yıllar alırdı.Burada kalıplar derken sadece kılık kıyafetten bahsetmiyorum.Bununla birlikte kıyafet bir semboldür,kültürünüzü ve yaşam tarzınızı yansıtır.
Bu konuda insiyatif kullanıp yönettiği bölgeye zorlama uygulayan yerel yöneticiler olmuş olabilir bilmediğim için bu konuda birşey diyemem ama bence Atatürk'ün böyle bir niyeti yoktu.Olsaydı,en başta kendi eşi yerine göre çarşaf giyiyordu,zorlasa onu zorlardı.Herkes istediği gibi giyinsin elbette ona bir sözüm yok zaten.
 
Yazdıklarınızı hayretler içerisinde okuyorum, sanki gösterin gerçek yüzünüzü diyerek sorgular gibisiniz birbirinizi, itiraf et Cumhuriyet düşmanı mısın? İtiraf et din düşmanı mısın?
Sizleri anlayamıyorum, belki anlamakta istemiyorum kimbilir.

Tarih, tarih denmiş, nerdeyse 1000 yıllık tarihe bakma gereği duydum, nice insanlar idam edilmiş, ama boğulmuş ama başları kesilmiş ama asılmış, şehzadesi de, sadrazamı da, 17'sindeki Erdal'ı da.

Onca asırlık tarihte nice insanlar...
Bir vezir kuşatma sonrası başarısız oldu diye niye öldürülür, niye boğulur şehzade, niye asılır Erdal?
Bunun adı devlet politikasıdır = Siyaset
Siyaset hep doğru mudur? Doğru olup olmadığını konuşmak ihanet midir?
Bir teze başka bir tezle karşılık vermekten, savunurken yıpratmaktan yorulmadınız mı?

Hiç mi orta yolunuz yok, yazarken çizerken sizleri okuyanlar birşeyler öğrensin diye düşünmüyorsunuz, yalnızca karşı atak var, Atatürk denir bir laf, Osmanlı denir bir başka laf, din karşı atak, laiklik bir başka tartışma.
Ne istiyorsunuz peki? Hep aynı çember içinde dönüp duruyoruz.

Bu kadar zor mu sorgu suale tabii tutmadan, hesap sormadan düşündüklerini yazıp çekilmek.
Şurda en azından bugünlerde ithamlar yerine bayramlaşma görmek isterdim ama sanırım boşuna çaba benimkisi.

Siz istediğinizi yazın, söyleyin.

Osmanlı benim, Cumhuriyet benim, din benim, laiklik benim.
Padişahlar benim, Atatürk benim.
İyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla bu tarih benim.
 
YIL 1926... Yer Erzurum... Şehirde gizli bir heyecan var... Bir kadın asılacak... Osmanlılar zamanında kadınlar idam edilmezmiş... Bir meydana bir sehpa kurulmuş... Jandarmalar kadını götürüyorlar... Kadın çarşaflı... O tarihte Anadolu'da bütün Müslüman kadınlar çarşaflıydı... Kadının suçu ne? Yeni çıkartılan Şapka Kanunu'nu tenkit etmiş...

Kadın bohçacılık yapan ve "Şalcı Bacı" adıyla tanınan bir vatandaş.İdam edilmeye götürülürken Erzurum ağzıyla "Kadın şapka giye ki asıla..." diye söyleniyor. Kadın söyleniyor, kadın sürükleniyor, kadın asılacak...

Jandarmalar ite kaka kadını sehpanın yanına götürüyor. Kara yüzlü cellat orada... Kadının boynuna yağlı ilmeği geçiriyor, ayaklarının altındaki sandalyayı çekiyor. Kadının vücudu titriyor, sallanıyor... Şalcı Bacının gırtlağından ölüm hırıltıları çıkıyor. Acaba o son dakika ve saniyelerinde Kelime-i Şehadet getirebildi mi? İnşaallah getirmiştir. Cellat kadının bacaklarından hızla çekiyor, boyun kemiğini kırıyor. Kadın ölüyor. Cesedi sehpada sabah rüzgarı ile sallanıyor. Titrek bir ezan sesi duyuluyor...



Bu kadının idam hükmünü Çetin Altan'ın dedesi Tatar Hasan Paşa vermiştir. Altan bu konuda şu satırları yazmıştır:

"Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. İsmet Paşa topçu okulunda öğrenci iken, Hasan Paşa okul müdürüydü. Sonrası ünlü komutanlar olan o dönemin öğrencileri, anlatıp dururlar Hasan Paşa'nın sertliğini. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamayıp bir de kadın asmıştı. Sanırsam siyasal suçtan ilk asılan kadın odur tarihimizde. Kadın sehpaya çıkmadan önce "Ben bir hatun kişiyim. Şapka ile ne derdim ola ki" demiş galiba. Ben o tarihte henüz doğmamışım. Çok ama çok sonradan öğrendim bunları. Ve inanın ince sızı gibi tatsız bir burukluk kaldı içimde."

Gazeteci Nimet Arzık, bu olayı duyduğunda bir hikâye yazmış (gerçek hikâye) ve başlığını "Şalcı Bacı Asılmaya Gidiyordu" koymuştur.

Şalcı Bacı'nın asıldığı gün bütün Erzurum ağlamıştı. O dehşet günlerinde açıktan, herkesin önünde hıçkıra hıçkıra ağlamak suçtu. Rejime ve inkılaplara karşı gelmek demekti. Erzurumlular kıyıya kenara çekilmişler ve sessiz sedasız ağlamışlardı. Şalcı Bacı şehid olmuştu. Şalcı Bacı'yı şehid etmişlerdi.

Şapka yüzünden asılan, şehid edilen Müslüman sadece o mazlum kadın değildi. Ülkenin nice yerinde idamlar sergilenmişti. Ulemâdan İskilipli Âtıf Efendi, Babaeski müftüsü ve daha binlerce kişi...

Şalcı Bacı Şapka Kanunu'na muhalefetten asılmıştı. O zavallı bir bohçacı kadındı. Sırtında bohçası, bohçasının içinde kumaşlar, havlular, başörtüleri; evden eve dolaşır, bir iki parça mal satarak ekmek parası çıkartırdı. Kocası var mıydı, çocukları var mıydı? Bilmiyorum. Mutlaka kendisini sevenler, ona acıyanlar vardı. Çok ağladılar ama gözyaşları ölüleri diriltmiyordu.

Şalcı Bacı'yı astılar, sehpada sallanan cesedini bir iki gün, halkı korkutmak, dehşete düşürmek için teşhir ettiler, sonra kaldırıp bir çukura gömdüler.Acaba cenazesi yıkandı, kefenlendi mi, namazı kılındı mı, kendisine rahmet okundu mu?

Şapka Kanunu'na muhalefet eden bir âsiye rahmet dilemek de o devirde büyük suçtu.

Âtıf Efendinin mezarı belli mi?

Şalcı Bacı'nın ahı ne oldu? Yerde kaldı, yerde kaldı. Bu ülkenin Müslümanları Şalcı Bacı'nın hakkını aramadılar.

Demokrasi geldi, az çok fikir hürriyeti var ama Şalcı Bacı'nın hiç olmazsa hatırasını temize çıkartacak bir girişim olmadı.

Rant olsaydı bu işte, Şalcı Bacı aklanırdı ama rant yoktu. Rant olmayınca bir kısım İslâmcılar harekete geçmezler, küçük parmaklarını bile kıpırdatmazlardı.

Şalcı Bacı Şalcı Bacı... Asıl ismi neydi acaba? Ardından bir Fatiha üç İhlas okuyan kaç kişi çıktı. Yâsin okuyan oldu mu acaba?

Aradan seksen seneden fazla zaman geçti, acaba şehid Şalcı Bacı için gıyabında cenaze namazı kılmak caiz olur mu?

Ah Şalcı Bacı... Bir Müslüman olarak senden utanıyorum...

Bir tek Şalcı Bacı'nın ahı bile bu memleketi uğursuzluk karanlıklarında bocalatmaya yeter de artar. Başka nice ahlar vahlar var.

Şalcı Bacı'ya, öteki mazlum şehidlere, zindanlarda çürüyenlere, sürgünlerde sefalet çekenlere, ezilenlere rahmet okuyorum.

Zalimlere lânet lânet lânet.

Gafil ve vefasız Müslümanlara ne desem bilmem ki...

En iyisi bir kenara çekilip ağlamak.

(İnternetten / Şalcı Bacı Şapka İdam / kelimeleriyle ararsanız tafsilatlı bilgi edinebilirsiniz.)




Mehmet Şevke Eygi
Gazeteci-Yazar

Gazeteci Mehmet Şevke Eygi neden yazısına mahkeme kararını ilave etmedi? Gerçek suçu acaba neydi? İngiliz veya başka bir ülkenin servisinin ajanı olabilir mi? Çetin Altan'ın dedesi Tatar Hasan Paşa hakim değil ki. İdam kararı mahkeme tarafından verilir. Askerler tarafından verilemez. Kadının adı bile belli değil yazmış. Acaba Şalcı Bacı kod ismi olmasın. Ajanlar kod isim kullanır. Aynen Hasan tahsin'in gerçek adı Osman Nevres idi. Konuyu iyi irdelemek lazım. Ezberci bir öğrenim gördük diye ezbere kararlar ve hükümler vermeyelim. Değilse sizler idam edilen Şeyh Sait'e de üzülürsünüz.
Mustafa Kemal'in kadın kıyafeti üzerine hiçbir kanunu olmamıştır. ''Türk Kadını kendine yakışan en zarif giysiyi kendi bulur.'' demiştir.
 
Son gunlerde Turkiye 100 yil geriye gitti diyorlarda,inanmiyoz. iste kaniti.
yil: 1926 nedeyse 100 yil gerisi.
konu ve kahramanlarimiz : biri yasayip yasamadigi belli olmayan,herzamanki gibi magdur gosterilen carsafli bacimiz, digeride okudugum heryer vatan haini olarak bahsi gecen biri.

Ayni seyler bugunde yapilmaya calisilmiyormu???. Hatirlarsaniz turbanli bi bacimiza capulcular saldirmisti. Okadar kamerayla izlenen İstanbulda ne goren var ne duyan. Bugun Turkluk kelimesinden rahatsiz olup, heryerde yasaklatmaya calisan V atan haini.???
Tarih tekerrur mu ediyor ne!!!!

Belki 100 yil sonra birileride bunlar icin uzulur!!!!:37:
 
Geçtiğimiz aylarda okuduğum bir kitap vardı ; İstiklal Mahkemesi Kurbanı 22 yaşında bir hoca ,İbrahim Ethem Efendi...


Altını çizdiğim bir söz vardı orada , elinde çekiç olan herkesin , her şeyi çivi olarak görmesi gibi ; resmi ideolojiye her itiraz edenin hain olarak yaftalandığı dönem ...diye .


İnkar ede ede bugünlere kadar geldik ama neyse ki İstiklal Mahkemesi arşivi geçtiğimiz yıllarda açıldı , bunca sene saklı kalan her belge büyük titizlikle orjinal metin üzerinden çevriliyor . O zaman okuyup göreceğiz , kara leke mi , ak mı ?


Şalcı bacının adı vardır , 1934 yılına kadar yaşasa idi , bir soyadı da olurdu . Casus değildir , bir anadır . Ana yüreği ile oğullarının tutuklanmasına karşılık , yeni kanunlara bağırıp çağırmıştır . Sonrası malum ...
Düşünün ki , yakın dönemde yaşadığımız acı dolu kaos ortamında , bir ana evladı için bağırırken , belki o acı ile sayıp söverken hükümete ...tutup asılsın !


Allah muhafaza...


Daha aklı selim olmalı artık . Ben kendi vicdan muhasebemi yaptım , darısı yapmayanların başına .


Tarihi kitaplardan okumak hiç bir vakit tam bir objektiflik sağlamaz elbet . Yanlı bir anlatımla bir olayı farklı iki bakış açısından okur , hangisi vicdanımıza ve beynimize hükmediyorsa , onda kanaat kılarız . Ama işimize gelmediği için yok saymak en fenasıdır .


Atıf Hocanın ne sebeble asıldığını weiss güzel açıklamış bence . Ya vatan haini idiyse , mahkeme adil değildir , ya şapka takmadıysa adam mı öldürülür ???


Bir kitapta ,yazar ; Diyarbakır ziyaretinde bir köy kahvesinde duvarda asılı resimleri görünce yan yana , bir süre yaşadığı şaşkınlığı anlatır ,
Atatürk ,Hz.Ali ,Che Guevara,Said Nursi,Yılmaz Güney,Şeyh Said,Deniz Geçmiş...ve bir kaç isim daha şimdi aklıma gelmeyen ...Kiminin kahramaları , kiminin vatan hainleri ...diye devam ediyordu yazısına . Kiminin mukaddesi , kiminin hiçbir şeyi ...
Elbette bu tablodaki her ismin savunduğu ideolojiyi savunup sahiplenmek ,kişiyi fikirsiz gösterebilir ama bazı şeylere saygı duymak o kahvenin duvarı gibi , önemli kısım bu .


Ha bir de bir arkadaş sormuş , ne yani eşiniz sarık ve cübbe mi giysin istiyordunuz , siz çarşaf mı ?


Diyelim ki Evet...
Varsayalım ki sevgili kocam ama en şık öyle gelecek . Asılmayı meşru mu kılar ?


Vatan hainliği dediğiniz şey , bir gecede değişen hayatlarına itiraz eden insanların buna karşı durmaları ise , dün ihanet olan şey bugün neden çağdaşlık ve direniş olarak saygı bekliyor ? (ki dayatma kısmı mukayese götürmez , biri var olan diğeri var olacak diye korkulana isyan )
 
Sozlerinize dikkat edin, siz kimin ogrencisisiniz acaba?
Edebimi koruyup buraya yakisan bisey yazardim altinda kalirdiniz, aklima cok deruni sahislar geliyorda, kullanmak istemiyorum.
Beni taniyormus ki gibi etiketlediniz, nerden tanisiyoruz acep, mahalle arkadasmiyiz yoksa, nelerelerden ders aldigimi biliyorsunuz ya..Birilerinin ogrencisi asil sizsiniz ki iyi biliyorsunuz ezberletilmis laflarla konusmayi.Konuyu uzatmak istemiyorum, varsa fikriniz konuya yazin, is sahis karalamaya gelince maasallah o kadar ustasiniz ki hemen sapik diye addettiniz birinin talebesi yaptiniz beni.Haddinizi asiyorsunuz bunu hatirlatayim, ikili tartismalara cekmeyin beni...

sana mı dedim ben öğrencisi diye köşe yazarı sen misin? tekrar okumanı tavsiye ediyorum.. kusura bakma ama bu saldırılarına cevap vermeyeceğim, yapacaklarına(?) ben sessiz kalacağım.
Cihan Aktaş bahsettiğim kadın bir arama yaparsan hangi köşe yazısından bahsettiğimi anlarsın..
 
Son düzenleme:
Salci baci yoktur deninmis;
Sizin bir insani yok saymaniz onu yok yapmaz.
Biraz caba sarfettiginiz zaman tüm hayatini ögrenebilirsiniz.
"Idam edilirken kadin oldugu anlasilmasin diye, basina cuval gecirilerek asilan kadin" diye arastirin, hakkindaki herseyi bulursunuz!
Ayrica Iskilipli icin yine vatanhaini denilmis:)

Biraz vicdan biraz merhamet yahu.
Ankara istiklal mahkemesi hakimi Ali ( kendisine Cellat ali dinilirdi), Atif hoca hakkindaki kararini verirken nasil vermistir biliyor musunuz?
Bugün aciklaniyor istiklal mahkemeleri kayitlari, bulun okuyun.

Savci 3 yil hapis istemis Atif hoca hakkinda.
Düsünebiliyor musunuz? Savci bile eldeki delillerle yada suclamalarla ancak 3 yil hapis isteyebilmis.

Ama Ali nin verdigi karar aynen söyle;

"Atif hocanin sahitlerinin sonra dinlenilmesine ve Atif hocanin hemen idamina karar verildi!"

Yani önce adami asiyor sonra sahidini dinliyor.

Hangi vicdan buna razi gelir, hangi insan buna sessiz kalir.
Bu uygulamaya tabi tutulan, atif hoca degilde, sizin babaniz, kardesiniz, esiniz olsaydida ayni umursamazlikla " vatanhaini o vatanhaini" diyebilirmiyidiniz?

Gercekten insanlar vicdani ile hareket etmiyor!
 
Son düzenleme:

Vatan hainliği dediğiniz şey , bir gecede değişen hayatlarına itiraz eden insanların buna karşı durmaları ise , dün ihanet olan şey bugün neden çağdaşlık ve direniş olarak saygı bekliyor ? (ki dayatma kısmı mukayese götürmez , biri var olan diğeri var olacak diye korkulana isyan )

Bu cümle tüm konuyu özetleyecek nitelikte:46:
Başka yoruma gerek yok:ssz:
 
Son düzenleme:
Son gunlerde Turkiye 100 yil geriye gitti diyorlarda,inanmiyoz. iste kaniti.
yil: 1926 nedeyse 100 yil gerisi.
konu ve kahramanlarimiz : biri yasayip yasamadigi belli olmayan,herzamanki gibi magdur gosterilen carsafli bacimiz, digeride okudugum heryer vatan haini olarak bahsi gecen biri.

Ayni seyler bugunde yapilmaya calisilmiyormu???. Hatirlarsaniz turbanli bi bacimiza capulcular saldirmisti. Okadar kamerayla izlenen İstanbulda ne goren var ne duyan. Bugun Turkluk kelimesinden rahatsiz olup, heryerde yasaklatmaya calisan V atan haini.???
Tarih tekerrur mu ediyor ne!!!!

Belki 100 yil sonra birileride bunlar icin uzulur!!!!:37:

İnsanlar 2'ye ayrılırlar: İnsanları 2 gruba ayıranlar ve 2 gruba ayırmayanlar olarak. Sende çapulcular derken insanları 2 gruba ayırıyorsun. Onlar çapulcu diyorsun; peki sen nesin? Çapulsuzmusun?
Maden saldırılmış faillerini bulun. Sapan atan teyze gibi cezalandırın. Eğer bulamıyorsanız o sizin içinizde olabilir. Kendin saldır, kendi suçla misali
 
Kara sayfalardan bahsedilmişte... Tarihe bakınca insan hayret ediyor gerçekten. Kara sayfaların bulunduğu kitap epey kabarık... Olmasaydı keşke demekten öteye de gidilemiyor. İşin kötüsü bu kara sayfaların ne ilki nede sonuncusu var. Yakın tarihide bi bakın mesela...


Cok enteresan gercekci bir belgesi var mi dayanagi nedir diye internette bir arastirma yapayim dedim, dayanaga gelene kadar Atatürk`e ve Kemalist zihniyete sövülmüs de sövülmüs. Bir kisi yazmis, yüz kisi binbir teori üretmis, olayin aslini astarini bilen yok, carptira carptira büyütürüz herseyi nasilsa, olmayan kisimlarini bile oldururuz.

Neyse, rahatlamislardir insallah. Bir de isin tuhaf kismi, kadin nedense bir tarafin kadini olunca deger kazaniyor hep. Biz kadinlar ne zaman birbirimize satasmadan durabilecegiz merak icindeyim. Su su su söyle oldu, o zaman niye sesinizi cikarmadiniz, bu bu bu böyle oldugunda nerdeydiniz ile gecip gidiyor ömrümüz. Bir de ahkam keseriz ya su su su kadinlar bunlara seslerini cikarmazlar seklinde halbuki bilmeyiz bile o kadinlarin ne düsündügünü.

Bir de tarih malesef yanlidir, ama en az benimki kadar seninki de yanli.

Not: Benimki seninki derken genelleme yaptim. Karsit görüslerden bahsediyorum yani.

Buna benzer tepkiler hep oluyor. Laf anlatamayacağımdan yada ispatlama çabasının yersiz olduğunu düşündüğümden "O sırada martinimi yudumluyordum şekerim. :31: " deyip geçesim geliyor.

Zaten bu topiğin ömrü de uzun olmaz daha ilk sayfada yapılan yorumdan niyet belli edilmiş. Ezberlenmiş cümleler sıralanmış.

Mune uğradı mı bu arada? :31:
 
Son düzenleme:
Kara sayfalardan bahsedilmişte... Tarihe bakınca insan hayret ediyor gerçekten. Kara sayfaların bulunduğu kitap epey kabarık... Olmasaydı keşke demekten öteye de gidilemiyor. İşin kötüsü bu kara sayfaların ne ilki nede sonuncusu var. Yakın tarihide bi bakın mesela...




Buna benzer tepkiler hep oluyor. Laf anlatamayacağımdan yada ispatlama çabasının yersiz olduğunu düşündüğümden "O sırada martinimi yudumluyordum şekerim. :31: " deyip geçesim geliyor.

Zaten bu topiğin ömrü de uzun olmaz daha ilk sayfada yapılan yorumdan niyet belli edilmiş. Ezberlenmiş cümleler sıralanmış.

Mune uğradı mı bu arada? :31:


Dogru tesbit.. Daha ilk sayfadan niyet belli..
 
O kadını asan eli kanlılar o emri verenler umarım cehennemin en dibindedirler.
şapka kanunu nedir onuda anlamam şapkayı haredimler takar.
$haredi-protester-2.webp
 
Rejim muhafızı İstiklâl Mahkemeleri sayesinde, şapka kanununa muhalefetten, iki buçuk ayda 57 kişi idam edilir, yüzlerce kişi hakkında mahkûmiyet kararı verilir.
Kurulan 23 darağacında bir de kadın vardır.
Bir kadının siyaseten idam edilmesi adalet tarihinde de ilk kez Erzurum'da yaşanır.
Erzurum şehrinin “Müstahkem Mevki Komutanı” olan Tatar Hasan Paşa’nın imza attığı olay 1920’li yıllarda yaşanmıştır. Bu olayın, bazı kaynaklarda 1925, bazılarında 1926 yılında yaşandığı belirtilmektedir. Boyle bir kadin yasamadi diye yazanlar bunu Cetin Altan'A sorsun.isinize gelmedigi zaman hep inkar yoluna girdiginizden bu olumde dindarlarin yalani dersiniz ancak.Cetin Altan siin kesimden bildigim kadariyla.O bile dedesi oldugu halde vicdanen rahatsizken sizlerin olayi yok saymaniz, bu olayin uzerini ortemez.57 idamin hangibirini inkar edeceksiniz?


Faili meçhul…
Nereye gittiği bilinmeyen, nerede kimler tarafından sorgulandığı, nasıl ortadan kaldırıldığı anlaşılamayan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan belirsiz yok oluş. Doğrusu yok ediliş…
Kimlerin, ne zaman ortadan kaldırdığı asla ortaya çıkmayacak.
Sorulacak sorulara, yapılan başvurulara ve araştırmalara asla cevap alınamayacak…

Suçları, şapka giymeye direnenler…
Alışkanlıklarına bağlı Anadolu’nun saf, gariban insanları…
 
Son düzenleme:
Şapka kanunu sadece memurlara zorunludur..

Sürekli Çetin Altan'da diyorr denilip duruyor. nerede söyledi? hangi kitabında? söyleyin biz de okuyalım?????
 
Şapka kanunu sadece memurlara zorunludur..

Sürekli Çetin Altan'da diyorr denilip duruyor. nerede söyledi? hangi kitabında? söyleyin biz de okuyalım?????

Kendisinden isteyi verin bir zahmet, tanidigim biri degil ki.Sivil oldugu halde oldurulenlerde mi memurdu?Kayitlarda kendisi soyluyor dedesinin sert biri oldugunu.Siz hala neyin savunmasindasiniz, anlayamadim.Bu kadini asmadilar demekle, olay yasanmamis mi olacak.Gunes, balcikla sivanmaz.Hakikat elbett birgun ortaya cikicaktir.

Iyileri konustugumuz kadar. tarihe kara sayfa olarak gecenleri de vicdanen yargilayamadigimiz surece, bunlarin uzerine kimse gidemiyecek.Dersimde devlet eliyle bomba yagdirilip katledilen vatandaslarin maduriyetiyle yuzlesiliyor, sapka idamlariylada umud ediyorum ki yuzlesicez birgun.
 
Gerçekten yeter ama şapkayı o takar, şunu bu takar'a gelmesin konu.
Farklı dinlere mensup insanların fotolarını kullanmayın.
Şimdi de dinlere mi sarılacak?
 
Back