- Konu Sahibi bistrogirl
-
- #1
merhaba bayanlar...
evli bir kişi olarak hoşuma giden bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
uzun ama okumaya değer...
Bayanların evlenmeme gerekçeleri...
* “Çevrenizde her zaman bir hayran grubu oluşur. Kısmetiniz hep açık olur.”
Evlendiğinizi nasıl anlarsınız biliyor musunuz? Evlendikten sonraki ilk doğum gününüzde sizi hiçbir erkek aramaz ve eve bir tek buket çiçek gelir.
O da şanslıysanız ve tabii ilk yıllarsa... İşte o zaman dank eder; “Aaaa... Ben evliyim” dersiniz.
Yani evlilikten önce iyi-kötü mutlaka asılanlarınız vardır. Siz yüz vermeseniz de onlar hep egonuzu okşar.
Sonra tek bir adama mahkûm olursunuz. O da bunu bildiği için gitgide ilgisini azaltır. Sonra bir bakmışsınız, “Amaan, doğum günü oluyor da n’oluyor?” demeye başlamışsınız...
Yılbaşları ve bayramlar da, “Öff... Bitse de kurtulsak!” havasında geçmeye başlar.
* “Çok daha fazla davet alırsınız.”
Teklif almak bir tarafa, önemli olan oralara gitmeniz... Evliyken gitmezsiniz. Ya o istemez ya siz istemezsiniz. İkinizin ortak paydasını bulana kadar bir bakmışsınız her gece evdesiniz.
Ve öyle bir hale gelirsiniz ki fark etmeden, bir yere gitmek artık sizin için eziyet haline gelmiş.
* “Her yerde dilediğiniz gibi davranabilirsiniz. Üstelik sizi garip davranışlarınızdan dolayı ikaz edecek kimse olmaz.”
İşte en önemli nedenlerden biri... İlk üçe girer...
Neredee... Bir zamanlar sizinle birlikte hınzırlıklar yapan adam neredee? Birlikte eğlendiğiniz adam... Bırakın birlikte eğlenmeyi sizin tek başınıza neşelenmenizi bile istemez. Hemen müdahale eder, “Ne yapıyorsun? Kendine gel” cinsinden bir laf eder, tadınızı kaçırır. Neşenizi elinizden alır.
Onun yanında eskisi gibi gülememeye başlarsınız. Gülmenize bile karışır. İçinizi çürütür. Düşünün şimdi, eskiden nasıl ipe sapa gelmeyen şeylere ne güzel güldüğünüzü... Şimdi niye öyle değil? En azından onun yanında değil... Hı? Niye?
* “Her akşam iş dönüşü kan ter içinde mutfağa girmek zorunda kalmazsınız. Canınız istiyorsa yemek yapar istemiyorsa da yapmazsınız.”
“Ne yiyeceğiz? Bu akşam ne pişirsem?” derdi yok, düşünsenize... Hele bir de mızmızları var ya bunların; onu yemem, bunu yememciler... Ayy, düşman başına...
Bunları bir ara yazmam lazım benim, şu yememcileri...
* “Her hafta alışveriş listesini alıp markete koşturmak zorunda kalmazsınız.”
Onu da bırakın, hafta sonunun en iyi programı alışveriş merkezi gezmekle sınırlanmaz. Bir de, neredeyse oje almak için onun gözünün içine bakmayacaksınız. İstediğiniz bir şeyi alsın diye ki bu onun da işine yarayacak bir şey de olabilir, türlü şaklabanlıklar yapmak zorunda kalmazsınız. Sonra da aldı diye sevinecek hale düşmezsiniz. Hani finolara şeker verince sevinirler ya, kuyrukları yerinde durmaz. Onun gibi... Kusura bakmayın ama öyle...
* “Tatil dönemlerinde evin eksikleriyle uğraşmak yerine arkadaşlarınızla geziye çıkabilirsiniz.”
Daha da önemlisi, doğru düzgün bir tatil yaparsınız. Kaç kişinin masrafını düşüneceğinize bir tek kendinizinkini ayarlayıp nereye gidecekseniz gidersiniz. Yani tatil köyüne gidip çile dolduracağınıza şık bir yurt dışı gezisi mesela... Ayrıca yaz tatili yaklaşırken o, “Ne yapacağız?” derdi olmaz... Hani karı-koca ikiniz çıksanız, içiniz sıkılır. Daralır, daralır. Evet. Taraflardan en az birinin içi sıkılır. Ve bunda da çok haklıdır. Yanlarına başka çift alsalar ya kocası ya da karısı gıcıktır. Bu tatil meselesi aslında çok önemlidir.
* “Evinizde düzenli yaşamanız gerekmez.”
Tam tersi yaa... Asıl bekârken düzenli yaşarsın. Bir evin en düzenli hali tek kişi yaşarkenki halidir. Bir kişi daha eklenince düzen bozulur. Yani o bir kişinin ne kadar çok şeyi fark ettirdiğine şaşarsın. Hiç dağılmayan, hiç pislenmeyen evin iki günde b.ku çıkar. “O mu dağıtır, sen mi?” belli olmaz ama ev düzenini kaybeder. Banyo çabuk kirlenir, yerlerdeki saçlar gözüne batmaya başlar. Mutfak tezgâhı dolar falan filan...
* “Arkadaşlarınızla dilediğiniz gibi telefon sohbeti yapabilirsiniz. Saatlerce konuşmanızda bir sakınca yok.”
Bu önemli işte! Erkekler kadınların telefonla uzun uzun konuşmalarına sinir olurlar. Niyeyse? “Sana ne!” değil mi? Yok, konuşmayacak! Ha, telefon mu bekliyorsun? Yoo... Telefon mu açacaksın O da, Yoo... Konuşmasa, oturup sohbet mi edecektin, “Hayır” E, o zaman niye sinir oluyon? Öyle...
Dikkat edin, evli kadınların telefon konuşmaları yani kocaları evdeyken hep kısadır veya yoktur. Niye? Çünkü adamlar sinir oluyor...
Bu, evde çay kaşıklarının kaybolması gibi bir şeydir. Yani hiçbir nedeni yok. Sebep-sonuç ilişkisi de yok. Biliyorsunuz değil mi? Bir-iki sene önce okumuştum; bilim adamları bu konuyu derinlemesine araştırmış. Şaka değil, ciddi ciddi araştırmışlar. Bu koybolan çay kaşıkları nereye kayboluyor diye... Hatta şehir çöplüğüne kadar bakmışlar. Sonuç ne biliyor musunuz? Yok. Çay kaşıkları yok arkadaşlar... Bulamamışlar...
* “Hafta sonlarını isterseniz hiç yataktan çıkmadan geçirebilirsiniz.”
Hem de isterseniz her hafta başka biriyle! Çok eski bir hikâye ama yine de yazacağım; hani şey gibi, evliler için Playboy dergisi çıkarmışlar, nasılmış? Her sayfasında aynı kadın varmış. Onun gibi... Ya, bunu iyi bir şey diye söylemiyorum ama duygusu bile yeter. Sonra insan kocasıyla bütün gün aynı yatakta yatabilir mi? (İlk iki yıl hariç. Bir mi desem?) Evet diyenlere seçenekli iki cevabım var:
1- Hadi len!
2- Sen istiyorsun da, ya o?
“O da istiyor” diyenlere ise tek cevabım var:
Sen öyle san! Bir kere daha denersen, acı bir gerçekle daha karşılaşabilirsin.
Ama şunu da söylemem lazım; erkeklere sorsak, “Evlenmemek için nedenleriniz var mı?” diye üçten fazla sayamazlar..
Dırdır, masraf ve...
Üçüncüyü bile bulamadım.
Ohhh...
İyi vallahi...
Erkek olsam ben de evlenirdim!
evli bir kişi olarak hoşuma giden bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
uzun ama okumaya değer...
Bayanların evlenmeme gerekçeleri...
* “Çevrenizde her zaman bir hayran grubu oluşur. Kısmetiniz hep açık olur.”
Evlendiğinizi nasıl anlarsınız biliyor musunuz? Evlendikten sonraki ilk doğum gününüzde sizi hiçbir erkek aramaz ve eve bir tek buket çiçek gelir.
O da şanslıysanız ve tabii ilk yıllarsa... İşte o zaman dank eder; “Aaaa... Ben evliyim” dersiniz.
Yani evlilikten önce iyi-kötü mutlaka asılanlarınız vardır. Siz yüz vermeseniz de onlar hep egonuzu okşar.
Sonra tek bir adama mahkûm olursunuz. O da bunu bildiği için gitgide ilgisini azaltır. Sonra bir bakmışsınız, “Amaan, doğum günü oluyor da n’oluyor?” demeye başlamışsınız...
Yılbaşları ve bayramlar da, “Öff... Bitse de kurtulsak!” havasında geçmeye başlar.
* “Çok daha fazla davet alırsınız.”
Teklif almak bir tarafa, önemli olan oralara gitmeniz... Evliyken gitmezsiniz. Ya o istemez ya siz istemezsiniz. İkinizin ortak paydasını bulana kadar bir bakmışsınız her gece evdesiniz.
Ve öyle bir hale gelirsiniz ki fark etmeden, bir yere gitmek artık sizin için eziyet haline gelmiş.
* “Her yerde dilediğiniz gibi davranabilirsiniz. Üstelik sizi garip davranışlarınızdan dolayı ikaz edecek kimse olmaz.”
İşte en önemli nedenlerden biri... İlk üçe girer...
Neredee... Bir zamanlar sizinle birlikte hınzırlıklar yapan adam neredee? Birlikte eğlendiğiniz adam... Bırakın birlikte eğlenmeyi sizin tek başınıza neşelenmenizi bile istemez. Hemen müdahale eder, “Ne yapıyorsun? Kendine gel” cinsinden bir laf eder, tadınızı kaçırır. Neşenizi elinizden alır.
Onun yanında eskisi gibi gülememeye başlarsınız. Gülmenize bile karışır. İçinizi çürütür. Düşünün şimdi, eskiden nasıl ipe sapa gelmeyen şeylere ne güzel güldüğünüzü... Şimdi niye öyle değil? En azından onun yanında değil... Hı? Niye?
* “Her akşam iş dönüşü kan ter içinde mutfağa girmek zorunda kalmazsınız. Canınız istiyorsa yemek yapar istemiyorsa da yapmazsınız.”
“Ne yiyeceğiz? Bu akşam ne pişirsem?” derdi yok, düşünsenize... Hele bir de mızmızları var ya bunların; onu yemem, bunu yememciler... Ayy, düşman başına...
Bunları bir ara yazmam lazım benim, şu yememcileri...
* “Her hafta alışveriş listesini alıp markete koşturmak zorunda kalmazsınız.”
Onu da bırakın, hafta sonunun en iyi programı alışveriş merkezi gezmekle sınırlanmaz. Bir de, neredeyse oje almak için onun gözünün içine bakmayacaksınız. İstediğiniz bir şeyi alsın diye ki bu onun da işine yarayacak bir şey de olabilir, türlü şaklabanlıklar yapmak zorunda kalmazsınız. Sonra da aldı diye sevinecek hale düşmezsiniz. Hani finolara şeker verince sevinirler ya, kuyrukları yerinde durmaz. Onun gibi... Kusura bakmayın ama öyle...
* “Tatil dönemlerinde evin eksikleriyle uğraşmak yerine arkadaşlarınızla geziye çıkabilirsiniz.”
Daha da önemlisi, doğru düzgün bir tatil yaparsınız. Kaç kişinin masrafını düşüneceğinize bir tek kendinizinkini ayarlayıp nereye gidecekseniz gidersiniz. Yani tatil köyüne gidip çile dolduracağınıza şık bir yurt dışı gezisi mesela... Ayrıca yaz tatili yaklaşırken o, “Ne yapacağız?” derdi olmaz... Hani karı-koca ikiniz çıksanız, içiniz sıkılır. Daralır, daralır. Evet. Taraflardan en az birinin içi sıkılır. Ve bunda da çok haklıdır. Yanlarına başka çift alsalar ya kocası ya da karısı gıcıktır. Bu tatil meselesi aslında çok önemlidir.
* “Evinizde düzenli yaşamanız gerekmez.”
Tam tersi yaa... Asıl bekârken düzenli yaşarsın. Bir evin en düzenli hali tek kişi yaşarkenki halidir. Bir kişi daha eklenince düzen bozulur. Yani o bir kişinin ne kadar çok şeyi fark ettirdiğine şaşarsın. Hiç dağılmayan, hiç pislenmeyen evin iki günde b.ku çıkar. “O mu dağıtır, sen mi?” belli olmaz ama ev düzenini kaybeder. Banyo çabuk kirlenir, yerlerdeki saçlar gözüne batmaya başlar. Mutfak tezgâhı dolar falan filan...
* “Arkadaşlarınızla dilediğiniz gibi telefon sohbeti yapabilirsiniz. Saatlerce konuşmanızda bir sakınca yok.”
Bu önemli işte! Erkekler kadınların telefonla uzun uzun konuşmalarına sinir olurlar. Niyeyse? “Sana ne!” değil mi? Yok, konuşmayacak! Ha, telefon mu bekliyorsun? Yoo... Telefon mu açacaksın O da, Yoo... Konuşmasa, oturup sohbet mi edecektin, “Hayır” E, o zaman niye sinir oluyon? Öyle...
Dikkat edin, evli kadınların telefon konuşmaları yani kocaları evdeyken hep kısadır veya yoktur. Niye? Çünkü adamlar sinir oluyor...
Bu, evde çay kaşıklarının kaybolması gibi bir şeydir. Yani hiçbir nedeni yok. Sebep-sonuç ilişkisi de yok. Biliyorsunuz değil mi? Bir-iki sene önce okumuştum; bilim adamları bu konuyu derinlemesine araştırmış. Şaka değil, ciddi ciddi araştırmışlar. Bu koybolan çay kaşıkları nereye kayboluyor diye... Hatta şehir çöplüğüne kadar bakmışlar. Sonuç ne biliyor musunuz? Yok. Çay kaşıkları yok arkadaşlar... Bulamamışlar...
* “Hafta sonlarını isterseniz hiç yataktan çıkmadan geçirebilirsiniz.”
Hem de isterseniz her hafta başka biriyle! Çok eski bir hikâye ama yine de yazacağım; hani şey gibi, evliler için Playboy dergisi çıkarmışlar, nasılmış? Her sayfasında aynı kadın varmış. Onun gibi... Ya, bunu iyi bir şey diye söylemiyorum ama duygusu bile yeter. Sonra insan kocasıyla bütün gün aynı yatakta yatabilir mi? (İlk iki yıl hariç. Bir mi desem?) Evet diyenlere seçenekli iki cevabım var:
1- Hadi len!
2- Sen istiyorsun da, ya o?
“O da istiyor” diyenlere ise tek cevabım var:
Sen öyle san! Bir kere daha denersen, acı bir gerçekle daha karşılaşabilirsin.
Ama şunu da söylemem lazım; erkeklere sorsak, “Evlenmemek için nedenleriniz var mı?” diye üçten fazla sayamazlar..
Dırdır, masraf ve...
Üçüncüyü bile bulamadım.
Ohhh...
İyi vallahi...
Erkek olsam ben de evlenirdim!
Son düzenleme: