Beş Vakit Namaz Kılanlar...

2830529-mum-isiginda-kuran-i-kerim.jpg
 
Yüce Allah buyuruyor:
Güneşin (tepe noktasından) kaymasından, gecenin karanlığına kadar (öğle, ikindi, akşam ve yatsı vaktinde) namaz kıl; sabah namazını da (özellikle kıl). Çünkü sabah namazı (gece ve gündüz melekleri tarafından) şâhitlidir. (İsrâ, 78)
Güneş doğu ufkunun sıfır noktasından doğar, yavaş yavaş yükselişe geçer ve günün ortasında tam tepe noktasına gelir. Sonra hafifçe batıya kayar ve yavaş yavaş inişe geçer.

Güneşin tepe noktasından kaymasına zeval vakti denir. Zeval vakti ile gecenin koyu karanlığı arasında dört vakit namaz yani öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını vakitlerinde kılmak farzdır.

Sabah namazına gelince! Âyet-i kerîmede bu dört vaktin dışında “vâv-ı âtıf” ile “Ve Kur’âne’l-fecri” (fecir Kur’an’ı) buyurularak, Kur’an ile sabah namazı arasında bir bağlantı kuruluyor.


Özellikle kısa gecelerde ve uykunun en tatlı anında sadece sabah namazını kılmak için kalkmak, gerçekten kolay değildir. Gerçekte uykudan daha hayırlı ve daha tatlı olan sabah namazına kalkmak için öncelikle çok kuvvetli bir îmana, sonra nefisle ve şeytanla pençe pençeye boğuşmaya gerek olduğundan, sabah namazına kalkmak her babayiğidin başarabileceği bir iş değildir

Dünyada 5-10 dakikacık elektrikler kesildiği zaman hemen oflayıp puflamaya başlar ve telefona sarılıp derhal arızayı ararız ama kabirde kime telefon eder ve sesimizi kimlere duyurabiliriz ki! Bizi sabah namazına kaldıramayan zayıf ve duyarsız bir îmanla âhiret âlemine gitmemek için kabrimizin aydınlık, mahşerde sorgumuzun hafif ve Sırat Köprüsünde önümüzün, sağımızın nur olması için, bâd-i sabâ’nın (sabâ yelinin) estiği sabah namazı vaktinde devekuşu gibi gözümüzü kapayıp başımızı yorgana gömmeyelim.

Bismillâhirrahmânirrahîm diye yataktan fırlayalım, abdest alıp gün doğmadan sabah namazını vaktinde kılalım ve üzerimizdeki miskinliği, stresi ve psikolojik sorunları atalım.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Güneş doğmadan önce (sabah namazını) ve güneş batmadan önce (ikindi) namazını kılan kimse, elbette cehenneme girmez. (Müslim-Ebû Dâvûd)

Yazın kısa gecelerde tatlı uykularını ve kışın sıcak yataklarını terk edip güneş doğmadan önce sabah namazını ve gündüz dünya işlerinin en yoğun olduğu vakitlerde ikindi namazını kılanlar, diğer namazları çok daha kolay kılacaklarından,
Kuşkusuz Allah (c.c.) onları alınları secde görmeyen günahkârlarla eşit tutmaz, aynı yerde azap etmez ve bu nedenle cehenneme atmaz.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kim iki serinlik (sabah ve ikindi) namazını kılarsa, cennete girer. (Buhârî-Müslim)


Sabah ve ikindi namazı ile diğer namazları da vaktinde ve düzenli bir şekilde kılanlar, başka günahlarından dolayı mahşerde ve sıratta biraz sıkıntı çekseler de, sonunda mutlaka cennete girer ve orada dostları, yakınları ile ebedî mutlu olurlar.


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
(Görevli) bir grup melek gece ve bir grup melek de gündüz birbiri ardınca gelip sizinle bir arada bulunurlar. Bunlar sabah namazı ile ikindi namazında (mescidde) bir araya gelir, sonra aranızda gecelemiş olanlar gökyüzüne çıkarlar. Allah (c.c.) kullarının durumunu en iyi bildiği halde, meleklere:
– “Kullarımı ne halde bıraktınız?” diye sorar. Melekler:

– “Onların yanına namaz kılarken varmıştık ve onları namaz kılarken de bıraktık” derler. (Buhârî-Müslim-Nesâî)


İşi, gücü, sağlığı ve görevi müsait olup da sabah namazı ile ikindi namazını camilerde cemaatle kılanlar, cemaat sevabının dışında meleklerle birlikte olmanın mânevî feyzini yaşar ve melekler tek tek onların adını anıp Allah katında şâhitlik yaparlar.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Yatsı namazını cemaatle kılan kimse, gece yarısına kadar namaz kılmış gibidir. (Aynı gece) sabah namazını da cemaatle kılan kimse ise bütün gece namaz kılmış gibidir.(Müslim)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:
(Ümmetim) eğer yatsı namazı ile sabah namazındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek bile olsa mutlaka cemaate gelirlerdi. (Buhârî-Müslim Nesâî-Tirmizî)




    • Sabah namazının sünneti
Âişe radıyallahu anhâ diyor ki:
Peygamber (s.a.v.) sabah namazının iki rek’at sünnetine, diğer nafile namazlardan daha fazla önem verirdi. (Buhârî- Müslim-Ebû Dâvûd)

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sabah namazının iki rek’at sünneti, dünyadan ve dünyadaki her şeyden (maldan, mülkten) daha hayırlıdır. (Müslim)


Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
(Sabah namazının sünneti) bana bütün dünyadan daha sevimlidir. (Müslim)

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sizi atlı (düşman) lar kovalasa bile sakın sabah namazının iki
rek’at sünnetini terk etmeyin. (Ahmed İbni Hanbel-Ebû Dâvûd)

Âişe radıyallahu anhâ diyor ki:
Resûlullah (s.a.v.) sabah namazının ezanı ile kameti arasında hafifçe

(kısaca) iki rek’at namaz kılardı. (Buhârî-Müslim)

Hafsa radıyallahu anhâ diyor ki:
Resûlullah (s.a.v.) tan yeri ağardığı (sabah namazının vakti girdiği) zaman, hafifçe iki rek’atın (sabah namazını sünnetinin) dışında başka namaz kılmazdı. (Müslim-Nesâî)

Ebû Hureyre radıyallahu anhü diyor ki:
Resûlullah (s.a.v.) sabah namazının sünnetinin iki rek’atında Kâfirûn ve
– İhlâs sûrelerini okurdu. (Müslim-İbni Mâce-Ebû Dâvûd-Nesâî)
 
Ben namaza başlıyorum bazen aksıyor bazen şeytan yanımızdan ayrılmıyor . Beş vakit namaz kılan arkadaşlarımız varsa dua etsin ya da bu tembelliği nasıl atlatırız da namazımızı devamlı hale getiririz. Namazını kılmayan insanın içi huzur dolmuyor ve hiç bir işi de rast gitmiyor. Benim düşüncemle namaz insanı depresyondan bile koruyabilecek tek unsurdur.

BjQxXCrCcAAwRlK.jpg
Dua Allah'ım ben namaz kılmak istiyorum sen yardım et diye. Peygamberimizin tavsiye ettiği "La havle velâ kuvvete illâ billahil Azim" sürekli söylemek anlamını düşünerek

“Bismillahirrahmanirrahıym.Vela havle vela kuvvete İlla billahil aliyyil’Azıym.”
(Manası: “Rahman(Esirgeyen)Rahim(Bagışlayan) Allah’ın adıyla..Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur.O’na dayandım,O’na güvendim.”)
Bir kişi bu cümleyi söylediği anda “Güç ve kuvvet, sadece Yüce ve Büyük olan Allah’ın yardımıyla elde edilir. Allah’ım! Senin yardımın olmadan ben hiçbir şey başaramam. Ve senden başka dayanacak hiçbir şeyim yok” itirafında bulunmaktadır.

Ebu Zer RA Hazretlerinin rivayetlerinde, Rasûl-ü Ekrem SAV Hazretleri:

"--Allah-u Teàlâ Hazretleri bir kuluna nîmet verir, o kul da o nîmetlerin elinde kalmasını isterse, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh)'ı çok söylesin!" buyurmuşlardır. Namazın devamlılığı için de okuyabilirz o zaman...
 
Dua Allah'ım ben namaz kılmak istiyorum sen yardım et diye. Peygamberimizin tavsiye ettiği "La havle velâ kuvvete illâ billahil Azim" sürekli söylemek anlamını düşünerek

“Bismillahirrahmanirrahıym.Vela havle vela kuvvete İlla billahil aliyyil’Azıym.”
(Manası: “Rahman(Esirgeyen)Rahim(Bagışlayan) Allah’ın adıyla..Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur.O’na dayandım,O’na güvendim.”)

Bir kişi bu cümleyi söylediği anda “Güç ve kuvvet, sadece Yüce ve Büyük olan Allah’ın yardımıyla elde edilir. Allah’ım! Senin yardımın olmadan ben hiçbir şey başaramam. Ve senden başka dayanacak hiçbir şeyim yok” itirafında bulunmaktadır.

Ebu Zer RA Hazretlerinin rivayetlerinde, Rasûl-ü Ekrem SAV Hazretleri:

"--Allah-u Teàlâ Hazretleri bir kuluna nîmet verir, o kul da o nîmetlerin elinde kalmasını isterse, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh)'ı çok söylesin!" buyurmuşlardır. Namazın devamlılığı için de okuyabilirz o zaman...
ALLAH RAZI OLSUN CANIM PAYLAŞIMIN İÇİN...
 
Burdayız :), hoşuma giden bişeyle geldim inş.

"tekbir getirince kurbanlık koç gibi âlemden çıkarsın. ey ulu, tekbirin manası şudur :
“Yarabbi, huzurunda kurbanız!...”

hani koyun keserken ,”Allahu ekber-Allahu ekber” dersin ya!... o ölesice nefsini keserken de bu söz söylenir.

Allahu ekber de de; vehmî benliğinin başını kes, ki, can mahvolmaktan kurtulsun. ten; İsmail'e, can; Halil'e benzer. can, yaptırdığı bu senin bedeninde tekbir getirdiğinde; ten kesilir, yani beden kaydından çıkar, şehvetlerden, hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz bir kurban haline gelir.

kıyamette olduğu gibi hak huzurunda saf tutulur . hesaba, Rabbi ile konuşup görüşmeye geçilir. Allah huzurunda gözyaşı dökerek ayakta durmak , kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer.

hak :
- sana bunca zamandır mühlet verdim, bana ne getirdin?... ömrünü ne ile geçirdin , verdiğim gıdayı, ihsan ettiğim kuvveti ne uğurunda harcadın?.. gözünü, kulağını , aklını, arşa ait bütün cevherleri harcadın... bunlara karşılık ne getirdin?... sana kazma ve bel gibi el ve ayaklar verdim , bağışladığım bunca şeye karşılık ne var elinde, neler getirdin bana?...der.

kıyamda iken kula gelen bu haberlerden kul utanır, iki büklüm olur, rükûa varır. utanmaktan ayakta duramaya kudreti kalmaz, rükûda Allah'ı tesbih eder.

Allah'tan:
- başını kaldır, rükûdan kıyama dön de, sorulara birer birer cevap ver, fermanı gelir.

o utanan kul, rükûdan başını kaldırır,fakat olgun bir iş yapmamış olduğundan yüzüstü yere düşer.

yine emir gelir:
- başını kaldır. secdeden kalk da, yaptıklarından haber ver!...

tekrar utana utana başını kaldırır ama, yine yılan gibi yüz üstü düşüverir.

hak tekrar sorar:
- başını kaldır da söyle , kıldan kıla bütün yaptıklarını araştırmak istiyorum!...

artık ayakta durmaya kudreti kalmadığından, Hakk'ın heybetli hitabı da canına tesir etmiş olduğundan, o ağır yükün altında ezilir, yere çöker, oturur.

hak:
- söyle bana ; sana nimet verdim, nasıl şükrettin?... sermaye verdim, haydi göster kazandığını?... der.

kul, sağ yanına dönüp peygamberlere, o ululara selam verip :
- padişahlar, bu kötü kişiye şefaat edin, der.

peygamberler:
- çareye baş vuracak gün geçti. o, orada yapılacak bir şeydi. elde alet oradaydı, orada kaldı. a bahtsız kişi, git oradan!.. sen vakitsiz öten bir horozsun. bırak bizi, kanımıza bulaşma, derler.

bunun üzerine sol tarafa başını çevirir. hısımından, akrabasından yardım ister.

onlar da:
- sus!... Allah'a kendin cevap ver. biz kim oluyoruz ki?.. elini çek yakamızdan, derler.

ne bu yandan bir çare olur, ne o yandan. o biçarenin canı da yüz parça olur. herkesten ümidini keser de ellerini açar, duaya başlar :
- yarabbi!... herkesten ümidim kesildi. evvel de sensin, âhir de. senden başka önü, sonu olmayan yok!...

namazdaki bu hoş işaretleri gör de, bunun eninde sonunda böyle olacağını bil. namaz yumurtasından civcivi çıkarmaya bak!... yoksa; tane toplayan yolsuz yordamsız kuş gibi yere başvurup durma!...

(mesnevi'den)
 

Hz. Fatıma Validemiz (r.a.), henüz süt emmekte olan Hazret-i Hüseyin hastalandığı için sabaha kadar uyuyamamıştı. Evlâdının inleyişi karşısında gözlerine sabaha kadar uyku girmedi.
Hz. Hüseyin sabaha doğru bir ara uyur gibi olduğunda, Hz. Fatıma bulduğu ilk fırsatta kâinatın sahibine yönelerek sabah namazını eda etmişti. Kendisini çaresiz bırakan uykuya ancak bundan sonra vakit ayırabilmişti.
Sonra, mescid-i şerifte sabah namazını kıldıran Peygamber Efendimiz (a.s.m.), âdeti üzere onun evine teşrif etmişlerdi. Hazret-i Fatıma Validemizi uyur vaziyette görünce, onun sabah namazını kılmadığını sandı.

– Ey kızım Fâtıma, Peygamber kızıyım diye sakın namazı terk etme! Beni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, namazını vaktinde kılmadıkça cennete gireceğini zannetme, diyerek, namazın hiçbir şekilde ihmal edilemeyeceğini belirtti. Buna karşılık Hz. Fatıma:

– Canım babacığım, sabaha kadar uyumadım. Sabah namazını kılıp yattım, deme gereği duydu. O zaman Efendimiz (a.s.m.), sevgili kızını şöyle müjdeledi:

– Müjdeler olsun sana kızım! Âhirette böyle sıkıntılar görmeyeceksin.


 
X