Ben Sadece Yavru Bir Kediyim:)

M e g

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
27 Kasım 2008
72.780
118.855
Ben Sadece Yavru Bir Kediyim - Zeynep Ç.

Beni evinizin bir köşesine koyacağınız, sadece istenildiğinde hareket eden sanki uzaktan kumandalı bir makineymişim gibi görmekten vazgeçin artık.. Ben bir kediyiiim, üstelik de yavru bir kediyim. Bu ne demektir, yavru bir kediyle yaşamak nasıl bir şeydir hala farkında değilseniz, ben de bunu size şikayet değil ama bir sitem mektubu şeklinde anlatmaya çalışacağım, beni buna siz mecbur ettiniz artık..

Yaaa annecim tamam anladık, beni sokaklardan kurtardınız, evinize aldınız, besliyorsunuz, seviyorsunuz, sıcak bir evim, oyuncaklarım ve yatağım da var ama, ben sizin istediğiniz yerde yatmak ve şu oyuncak diye aldığınız çın çın öten, püsküllü, uyduruk fare şeklindeki şeylerle oynamak zorunda mıyım?? Onun gerçek fare ya da kuş olmadığını bilmiyor muyum sanıyorsunuz? O püsküllü masa örtüleri, halı saçakları, perdede kımıl kımıl hareket eden hayali düşmanlarım varken, yok plastik kuşmuş yok naylon fareymiş neden onların peşinde koşturayım ki ?

Sizinle yorganın altında sıcak sıcak, saçınızı kulağınızı çekiştire çekiştire yatmak yerine, neden bana yatak diye aldığınız şu sevimsiz minder parçasının üzerinde yalnız başıma yatayım ki?


Evdeki dolapların en tepesine çıkıp sizi ve her şeyi yukarıdan seyretme huyumu artık kabullenin lütfen.. Ve ben oralara tırmanmak için bu minicik halimle kediüstü bir çaba harcarken, ayağımın, kuyruğumun çarptığı şeyler kırıldığı için kızacağınıza, lütfen onları oralara koymayın ve benim hedefime ulaşma yolumdaki lüzumsuz engelleri ortadan kaldırın..

Ayrıca noolmuş bugünkü menüyü beğenmediysem? Kaç kere söyleyeceğim, ben henüz yavruyum, sizin ailelerinizdeki çocuklar nasıl her gördüğü şekeri, çikolatayı ister, sizin zorla yedirmeye kalktığınız o sebzeli mebzeli tatsız tuzsuz, yok vitamin kalsiyumlu sağlıklı falanca mamayı istemez, e ben de önüme koyduğunuz o katur kutur şeyleri yemekten çok hoşlanmıyorum, en azından her gün yemekten nefret ediyorum. İnsan bazen arada bir ne bilim, şöyle bir çikolatalı puding ya da denizden yeni çıkmış kıpır kıpır oynayan bir balık koyar önüme.. Neden öyle aay olur mu der gibi bakıyorsunuz ki, biz sokak kedilerinin, hangimizin kaç kere kızartılmış balık konuyor ki önümüze, sizin gibi ocağımız fırınımız mı var sokakta balık pişirelim ? Şanslı olanlarımızın önüne bir iki taze ve çiğ balık atan olursa o günün kısmeti der yutarız napalım.. Haa bu arada yeri gelmişken söyleyeyim, lütfen konserve mama seçimine de dikkat edin. Tamam tavuklu mamayı sevmiş olabilirim, o gün iştahla bir çırpıda süpürmüş olabilirim ama bu her gün o tavuklu mamadan yiyeceğim anlamına gelmez.. Siz en sevdiğiniz yemek bile olsa her Allah’ın günü ondan mı yiyorsunuz sanki? Ayrıca biftekli, ciğerli, balıklı hatta hindili, tavşanlı mama var da neden güvercinli, fareli mama yok?


Bana mama parası kazanmak ve en iyi şekilde bakabilmek için her gün işe gidip çalışmak zorunda olduğunuzu söyleyip sabahın köründe evden çıkıyor, akşam karanlıkta geliyorsunuz. Eh peki bu kadarına anlayış göstermeye çalışıyorum, beni evde yapayalnız bırakmanızı her ne kadar sevmesem de katlanmaya çalışıyorum ama bütün gün

evde yalnız başıma öylece kıpırdamadan bir köşede oturacağımı mı sanıyorsunuz?

Can sıkıntısı denen bir şey var ve en önemlisi biz kedilerde bolca bulunan merak denen bir şey var. Her gün yeni bir şey dikkatimi çekiyor evde, incelemek, öğrenmek, bilgi sahibi olmak ve sizin yanlış yerleştirdiğiniz eşyaları düzeltmek suç mu? Pısırık, cahil, beceriksiz ve dekorasyon konusunda yeteneksiz bir kedi olmamı ister miydiniz? Hem bütün gün uyu uyu nereye kadar ? Uyuya uyuya büyüyecekmişim, siz büyümenin iyi bir şey olduğunu ve benim büyümeyi istediğimi nerden çıkarıyorsunuz peki?

Geçen akşam eve geldiğinizde, beni arayıp bulamadığınız için ne kadar telaş yaptığınızı, küçük odadaki o halının altından duydum. Ama kaç saattir o halının altına girdiğini gördüğüm o böcekimsi şeyi yakalayamamıştım ve yakalayana kadar da halının altında beklemeye kararlıydım. Sonra birden içim geçmiş ve uyuyakalmışım orada, seslenmelerinize cevap verip yanınıza fırlayıp gelmeye üşenmiş olamaz mıyım yani? Hem beni arayıp bulamadığınız bu süre içinde beni ne kadar sevdiğinizi bir kez daha anlamış oldum. Sesinin ağlamaklı olduğunu duydum annecim, hiç inkar etme.. Ama beni o halının altından çıkarıp ‘’seni haylaz seni, ödümü kopardın sana bir şey oldu sandım’’ diyerek popoma küçük bi şaplak vursan da hemen ardından beni çenenin altına sokup öpmen her şeyi unutturdu, di mi ? Aslında bu taktik hoşuma gitmedi değil, arada bir denemeyi düşünüyorum.

Elbise dolaplarını, çekmeceleri patimle açabiliyor olmam, kötü bir alışkanlık mıdır, yoksa muhteşem bir yetenek midir sorarım size.. Her ‘kediyim’ diyen bunu yapamaz, bir sorun çevrenize bakalım, var mıymış benim gibi ustası ? Onların kapaklarını açıp içindekileri dışarı atıp, içlerine girip yatmamda ne kötülük var onu da anlayabilmiş değilim. Hem siz bana eğlence olsun diye salonun ortasına karton kutular naylon poşetler koyup içlerine girip yatmamdan hoşlanıyorsunuz, hatta size komik ve eğlenceli geliyor benim öyle minicik yerlere sığmaya çalışıp ecüş bücüş olmam .. E peki çekmece içlerinin onlardan ne farkı var ki, neden içindeki eşyalarınızı dışarı atıp dağıtıyorum diye kızıyorsunuz ki ? Sanki onlar çekmece içindeyken çok mu düzenli konulmuş ?


Şunu da söylemeden geçemeyeceğim ki, evde kedi besliyorsanız, ya eşyalarınız ya da kediniz arasında bir seçim yapmak durumundasınız. Hangisini daha çok sevdiğinize karar verip, onu evde tutun, ötekini de gözden çıkarın en başından.. Ama en başından, lafıma dikkatinizi çekerim, zira bu kelimeyi sadece biz kediler için söylüyorum. Çünkü başta bunu hesaba katmayıp, eve bir kedi alıp sonra da eşyalarınızın daha kıymetli olduğunu fark edip, bizi evden kapı dışarı atarsanız , o zaman bir canı sokaklara atarak onu muhtemelen ölüme terk etmiş olursunuz. Çünkü bizler, evde yaşamaya, güvene, sevgiye ve rahata alıştıktan sonra sokaklarda barınamayız, kendimizi koruyamayız, yemek bulup mücadele edemeyiz. Ama eşyalarınıza zarar gelecek diye bir endişeniz varsa, bizim günahımıza hiç girmeyin, buyurun onlarla birlikte yaşayın, onlar size bizim verdiğimiz sevgiyi, mutluluğu ve manevi doyumu veremeyecek olsa da, en azından yaşlandığı ya da eskidiği zaman onları kapının önüne koyabilirsiniz, onlar bizim gibi can taşımıyor ne de olsa, ama bizler can taşıyoruz ve asla eşya değiliz..

Geçen gün eve geldiğinde neden böyle hayalet görmüş gibi gözlerinin yuvalarından fırladığını tam anlayabilmiş değilim annecim. Sana anlatmaya çalıştım ama sen o anda sadece perdedeki o kocaman deliğe odaklanmıştın, beni dinlemiyordun bile.. İki tane kocaman vızıldayarak uçan sineği yakalayabilmek ve sizi ısırıp bir zarar vermesin diye akşam siz gelmeden önce halletmek için ne kadar efor sarf ettim, kendimi duvarlardan baş aşağı düşme riskine
bile soktum ama sen ‘’ olamaz, bu kedi perdenin içinden mi geçti, perdeyi hiç takmasak da olur artık, bir işe yaramıyor çünkü ‘’ gibi benim kalbimi ve kendime güvenimi kırıcı laflar ettin. Yani seni sinek ısırması ve uyuz kaşınmalardan kurtardım , sen bir karış perde parçasına takıldın kaldın. Ama yine barıştık tabii, daha doğrusu ben seni yine affettim. :)

Bir de işin şu gıcık ilaçlar, aşılar kısmı var. Yine sağlık, uzun ömür, mutlu kedi laflarını duyar gibi oluyorum ama ne yapayım elimde değil, hangi çocuk –insan ya da kedi çocuk fark etmez- sever ki ilaçları, iğneleri ? Ağzıma zorla tıktığınız o şurupların, popoma batan sivri sivri iğnelerin, tüylerimin arasına sürdüğünüz o kötü kokan pire ilaçlarının benim hastalanmadan, ağrı, acı çekmeden yaşayabilmem için olduğunu biliyorum ama aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor yine de.. Ama buna da şükür tabii, en azından hastalanmadan bunları olursam daha kardayım biliyorum. Çünkü sokaklardaki bir sürü arkadaşımın, çok daha kötü şartlarda, hasta, yaralı, sakat olduğunu duyuyorum sizlerden..

Onların sizin dostumuz olan insanlar tarafından tedaviye götürülüp orada yediği iğneler, yuttuğu ilaçlar hatta geçirdikleri ameliyatları tahmin etmeye çalıştıkça halime şükrediyorum, keşke onların da benim gibi bir hayatı olsa da benimki kadarcık ilaca iğneye razı olsalardı..


Akşamları eve geldiğinizde sizin bacaklarınıza dolanmamdan, hatta ayağınızın altına girip takılıp düşmenize sebep olmamdan, siz yorgunluktan bitap vaziyette kendinizi koltuğa attığınız anda üstünüze çıkıp boğazınızın üstüne tünememden, yorgunluktan gözleriniz kapanmaya başladığı anda çenenizi ısırıp kollarınızı dişlememden, evdeki eşyaları dağıtıp yerlerini değiştirmemden ve sürekli evi toplamak zorunda kalmaktan şikayetçi iseniz, e ben de bu durumdan şikayetçi değilim diyemem. Nedenini hiç düşündünüz mü ki her şeyi benim üstüme atıp beni suçluyorsunuz? Dedim ya ben bir yavru kediyim, yani çocuğum, çocuklar ne ister, oyun ister, yaramazlık yapmak ister ve de bunları kiminle yapmak ister, bir arkadaşıyla yapmak ister .. Yani ne istermiş, bir arkadaş istermiiiş.. Bu kadar basit .. Bir arkadaşım olsa, evdeki eşyalara ve size değil de ona sararım.. Hem o hem de ben bu gençlik enerjimizi birbirimizle deşarj ederiz, siz de rahat edersiniz, biz de rahat ederiz. Sadece insanların mı arkadaşa dosta ihtiyacı var sanıyorsunuz? Bizim de canımız, duygularımız, isteklerimiz yok mu? Hadi bi düşünün bakalım..
Fazla da düşünmeyin, he diyin bence.. Yoksa ben de siz evde yokken bilgisayarın başına geçip , siz insanlar gibi ‘’ kendime arkadaş olacak birini arıyorum ‘’ diye ilan vereceğim haberiniz olsun..

Neymiiiş, arkadaş istiyorum’muş, arkadaaaşşşşşş… :):emir_bebek:














Zeynep Ç.'dan alıntıdır..
 
çok güzel çok haklı bir yazı. zaten çok uzun süre kedi beslemiş bu konuda bilgili kişiler de kedinin bir arkadaşı olursa onunla vakit geçirir. evle fazla uğraşmaz diyor.
evde kedi yada köpek pek farketmiyor. eşya daha kıymetli ise temizlik düzen takıntımız var ise hiç bulaşmamalı.
iki köpeğim var her yer kıl tüy. birde kızında patinaj çekiyolar mobilyalar örtüler çiziliyor. günde iki kez dışarı çıkıyoruz wc için ben ayaklarını silmeden kaçabiliyolar içeri. bu yüzden halıları kaldırdım. evde başka bir düzen kurdum.:) çok mutluyuz ama napalım:) tüm mobilyalar örtülü halılar kaldırılmış sadece kilim ve paspaslar var:) gçebe gibi dursakta onlarlda rahat bende.:)
 
alayına isyankar kediye bak ya:smiley-cool:çok güldüm okurken:))pskopat serkeş kedisırnaşık şeytuttum bu kediyi..bu karekterde 10 kedim olsun bakarım allama:nazar:isyan etsin bana kırsın döksün:sm_cool:
 
alayına isyankar kediye bak ya:smiley-cool:çok güldüm okurken:))pskopat serkeş kedisırnaşık şeytuttum bu kediyi..bu karekterde 10 kedim olsun bakarım allama:nazar:isyan etsin bana kırsın döksün:sm_cool:

kaydirigubbakcemile3kızım delisin valla yaaa,bayılıyorum şu senin yorumlarınaaopuyorumnanaktan

demekkiii,pisiciiikk,arkadaş istiyomuuşşş:icecream:
 
Bulun bu kediyi banaaa Dünya ahiret kankamdır olumunekankayizsmile
 
:81::81::81::81::81::81::81:çok güzel bir paylaşım olmuş :KK54:
 
kedilerde birer bebek gibi bebeklerimiz evi dağıttığında zararlar verdiğinde nasıl kızamıyorsak pisilerede kızmayalım
ben asla kızamıyorum benim önceki kedicik mutfak masasının üstünde duran meyve kasesinin içindeki meyveleri yere atıp içine girip uyuyordu kızamıyordum çünkü bayılıyordum onun o muzur yaramaz hallarine birde mutfakta yemek yaparken görüp ayaklarımdan başlayıp omuzuma kadar tırmanıyor tabi bütün sırtımı yola yola tırnaklarını geçirerek tırmanıyor yüzüne bir bakıyorum acaba kızıcakmıyım diye gözlerinin kırpıştırarak sininiyor bende öpüyorum onu kıyamam:KK70:koltukları ve perdeleri yolmasıda cabası :nazar:daha neler neler yapıyorda şimdilik aklıma gelen bunlar yeni kedimde böle yaramazlıklara başlar yakında şimdi çok bebek
 
benim de bir kızım var 3 yasında. sokakta buldum daha 20 gunluktu. bebek gıbı baktım.

ılk zamanlar kızıyorsunuz, annelıktekı ılk gunler gıbı alısmaya calısıyoruz sanırım

ama sımdı kızamıyorum dıyorum kı o her zaman 2,5 yasında hem de hıc konusmayacak bır bebek gıbı. bılerek de yapmıyor. dunyası bu, dogası bu.

ve evlat gibi seviyorum . canım benimmmmm
 
X