• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Ben Ben aslında çok korkuyorum

Cirkin Peri

Guru
Kayıtlı Üye
4 Ekim 2007
248
0
316
43
adszya4.jpg



Küçük bir odanın içinde üç kişi. Pek paylaşacak bir şeyleri yok aslında korkuları dışında. Birbirlerini çok fazla da tanımıyorlar hani, yani uyumadıkları sürece ne anlatabilirlerse o.

Kadınlardan biri torunu gelince pek mutlu oluyor, diğeri kızından bahsetmeye başlıyor birden. Evlenmediğinden, evliliğini görememe korkusundan. O sırada daha genç olanları sadece dinliyor. Annesi geliyor aklına, haberi yok şu an o odada olduğundan. Yalnız kız, kimseye seslenmemiş, sessiz sedasız arkadaşta kalacağım diyerek çıkmış evden. İki gün o odada kalacağını biliyor ama yine de kimseye söylemiyor. Korkuları yamacında her daim gösteriyor kendini ama o artık korkularını bile paylaşmıyor.

Kadınlar anlattıkça düşünüyor.

Annem de böyle derdi eminim diye geçiriyor içinden. Ama ben belki gerçekleştiremeyeceğim bile. Belli belirsiz bir yaş süzülüyor yanağından, korkuları siliyor. Yalnızlık böyle bir şeymiş diyor kendi kendine.

Sonra torununu yolcu eden kadın fark ediyor onu, o tek gözyaşını gördükçe konuşmak istiyor ama yalnızlığına gem vurup daha da deşmek istemiyor yüreğini. Susup oturuyor usulca yerine. Diğer kadın konuşmaya devam ediyor kızından.

Genç kız, kadın anlattıkça; birden değişen hayatını getiriyor aklına. Neden korktuysa başına geldiğini fark ediyor birden. Eli telefonuna gidiyor, bir ses duymak istiyor… Kim olduğu önemli olmayan bir ses. Sadece hani yalnız değilimin ispatı için bir ses. Gezerken onu fark ediyor. Aslında herhangi bir sesten öte olduğunu anlıyor ihtiyacının.

Annesini arıyor derken, sesini duyuyor biraz iyi hissediyor kendini. O küçücük odada kalırken ne kadar da yalnız olduğunu hissediyor birden. Dostlarının olmadığını, kimseye güvenmediğini ama; güvenmeyi çok istediğini. Korkularıyla tek başına kalmanın ne kadar kötü olduğunu fark ediyor. En önemlisi ise tekrar ayağa kalktığında artık kimsenin kendisini üzemeyeceğini fark ediyor.

Bir hastane odasında düşünüyor her şeyi, her şeyin o gün verilecek sonuçlara göre son bulacağını veya devam edeceğini bilerek korkuyor.
Ya daha çok güçsüzleşecek ya da artık hiçbir şeyi umursamayacak. Çünkü en önemli şeyi fark ediyor geçte olsa.

İnsan nefes aldığı sürece yaşıyor ve kimse kimseyi düşünmüyor. Yanında olmuyor, gerçekten… Yürekten var olmuyor.

Küçük bir odanın içinde üç kişi. Pek paylaşacak bir şeyleri yok aslında korkuları dışında. Birbirlerini çok fazla da tanımıyorlar hani, yani uyumadıkları sürece ne anlatabilirlerse o.

Diğer iki kişi hayattan alacaklarını almış ama yine de umutla bakıyor. Oysa en genç olanları öyle yalnız ki umutlarını da bırakmış içeri girerken. Umursamaz gibi davranıyor ama her halinden belli oluyor elinin tutulmasını istediği. Her halinden belli oluyor o masaya yattığında birini istediği. Yaşlı kadın gülümsüyor genç kıza. Genç kız bir gülücükle cevap veriyor. Hiç konuşmuyorlar, genç kız ağzını açmıyor. Sadece düşünüyor ve susuyor. Ara sıra telefonuna bakıyor, ara sıra uyuyor ama tek kelime etmiyor. Çünkü çok korkuyor ve korktukça daha bir silikleşiyor.

Silikleştikçe anlıyor, aslında yaşadığı her şeyin ne kadar da yalan kaldığını şu anda. Sevdiğim dediği insan yok çünkü yanında, belki de bu yüzden artık sevmiyorum diyebiliyor. İki dakika sonra yanında onu görmek istediğini düşünse dahi sevmiyorum diyor. Arkadaşlarını düşünüyor, sürekli arayan, çağıran… Kaçı merak ediyordur diye soruyor kendine. Durumu bilenleri düşünüyor derken, kaç kez aradılar ki diye geçiriyor içinden. Gülüyor, ne ekersen onu biçersin derler; iyi bir arkadaş değilmişsin demek ki diye geçiriyor içinden. Tıpkı iyi bir sevgili olamadığın gibi, tıpkı iyi bir evlat olmayı başaramadığın gibi… Tıpkı elinde kocaman bir hiçlikten başka bir şey olmadığı gibi…

Susuyor tekrar, sözleri ağır geliyor kalbine… Kendinden özür diliyor sonra… Zaten hiçbir şeyin anlamı yok diyor.

Yaşlı kadın izliyor genç kızı, hiç konuşmuyor ama mimikleri öyle derin ki o fark etmeden bir bir dinliyor içinden geçenleri. Diğer kadını almaya geldiklerinde baş başa kalıyorlar ve kadın bu sefer dayanamayıp konuşmaya başlıyor.

İçindeki kırıklıklar nedir bilmiyorum, ne ile kavga etmektesin böyle sürekli. Korkuların var belli ama neden paylaşmıyorsun kimseyle kızım… Tek başına karşı koyamazsın ki hiçbir şeye…

Koyabilirim, koymak zorundayım… Diyor genç kız.

Değilsin, tek başına hiçbir şeyi yok edemezsin. Hiç kimse yok etrafında, buradasın ve annene arkadaştayım diyorsun. Tek bir arkadaşını aramadın, tek kimseyi çağırmadın yanına. İnsan böyle anlarda bir el ister, bir çift göz ister yanındayız diyen.

Genç kız ağlamaya başlıyor ince ince. Hiç ses çıkmıyor sadece usul usul gözyaşları dökülüyor yanağına. Kadının ne kadar haklı olduğunu biliyor ama yine de yapabileceği bir şey olmadığı için saçma bir teklik mücadelesine giriyor.

Bazen tek başına savaşmayı öğrenmeli insan. Çünkü dost bildikleriniz düşmandan beter çıkabiliyor. En sevdikleriniz daha beter yaralayabiliyor sizi.

Ama ailen…


Diyerek vuruyor bu sefer onu saçları aklaşmış kadın…

Üzmemek için bu yalnızlığım. Onları üzmemek için. Evet isterdim. Hani çok isterdim yamacımda bir çift göz olsun. Hiçbir şey çıkmayacak söz veriyorum desi , elimi tutsun ama olmuyor işte istemekle hiçbir şey olmuyor.

Ne söylense farklı bir şekilde cevap veriyor kız, ne kadar ihtiyacı olsa da red ediyor. Tek başıma savaşabilirim diyor. Kadın susuyor. Sonra genç kıza hazırlanın diyor bir kadın. Sizi alacağız birazdan.

Peki diyor genç kız, içerde neler olacak bilmiyor. Söyledikleri şekilde hazırlanıyor sadece. Eli telefona gidiyor, annesini arıyor tekrar. Yatıyorum ben ararsanız merak etmeyin diyor mırıldanıyor sanki, annesi ses tonundan birşey olduğunu hissediyor... Soruyor ama uykum var diye cevap veriyor sadece kız. Merak etme annecim iyiyim ben. Kapatıyor, bu sefer onun numarasına bakıyor…

Seni sevmiyorum diye geçiyor içinden. Gerçekten diye tekrarlıyor, seni sevmiyorum. Bir çift göz geliyor aklına, telefonu bırakıyor…

Kadına bakıyor gülümseyerek,

Biliyor musunuz… Ben… Ben aslında çok korkuyorum…

Meral BİLGİÇ
Devam Edecek
 
3111429ry2.jpg



Biliyorum dedi ak saçlarını çaresiz arkaya atan kadın.

Gülümsedi tekrar genç kız. Derin bir nefes alıp oturdu yatağının üstüne. Ne olacak diye düşündü.

Bir saat sonra ne değişecek. Kalbindeki düğüm çözülmeye başlamıştı. Uzun zaman olmamıştı soğuk kışların dondurduğu kalbini hissetmeyeli. Uzun bir zaman geçmemişti elini göğsüne attığında o boşluğu hissedeli ya şimdi buzları çözülüyordu yeniden. Deli gibi atan kalbine söz geçirmeye çalışıyordu. Yatağının yanına baktı, sadece belli belirsiz kendi gölgesini fark etti. Kalktı birden yerinden pencereye doğru yürüdü. Kimsenin gelmeyeceğini biliyordu ya hani insanoğlu işte birini görme umudu vardı hep.

Yaşlı kadın elini tuttu derken,

Ara…

Genç kız usul usul döndü elini tutan kadına, sıcaklığını hissetmişti ve böyle dostane bir sıcaklığı duymayalı çok olmuştu hani.

Arayabileceğim kimse yok çevremde. Gerek de yok zaten. Tek başıma halledebilirim ben her şeyi.

Bazen tek olmak yaramaz güzel kızım insana. Yardım etmek illaha eşyalarını getirmek, su vermek değildir.

Sonra oturttu yanına kızı. Elini onun göğsüne koydu.

Bak kafese koyulmuş ürkek bir kuş gibi atmakta kalbin. Bırak ona uzansın eller. Sevdiklerin rahatlatsın onu.

Genç kızın yanağına akan damlayı sildi.

Eğer böyle hissetmeseydin, her seferinde telefonuna bakmazdın yavrum, sana ne zaman baksam ve konuşsam dökmezdin bu gözyaşını. Tamam, güçlü olmak iyi, güzel, hoş ama… Bu kadarı fazla. İnsanın muhtaç olmaya da ihtiyacı vardır. Bu güçsüzlük değildir ki bu daha da güçlenmektir.

Ne güzel söylüyor diye geçirdi içinden genç kız ama ne kadar zor dedikleri… Gülümsedi yine ufaktan. Yapabildiği, yani güçsüz olduğunda yapabildiği tek şeydi gülümsemek.

Ne kadar güzel söylüyorsunuz ve inanın doğruluğuna en çok inananlardanım ben ama bazen yapması çok zor oluyor işte. Evet, çok istiyorum şu odada tek başıma düşünmek yerine bir el tutsun eskisi gibi elimi, geçecek desin. Hatta senin başına gelmeyen de kalmadı, eh artık hiçbir şey yıkamaz vallahi seni desin. Ya da gerek yok hiç ses etmesin ama beklesin.

Kadının gözlerinin içine baktı, koca bir hüzün dalgası fışkırdı yüreğinden birden.

Ne çok isterdim durakladı, ağlamak üzereydi tuttu kendini yersiz olduğunu düşünerek. Bir dostum yamacımda beklesin... Hani inansa; birilerinin onları düşündüğüm gibi, beni düşündüğüne inansam o da yeterdi belki kim bilir. Ama yok…

Kadının elini aldı tekrar koydu yüreğinin üstüne.

O kuşu kafese ben koydum biliyor musunuz? Hep en sevdiğim dediğim insanlar yoldular tüylerini çünkü onun. Rengarenkti oysa, bir sürü hayal beslerdi kanatlarında. Sadece kendi için değil herkes için umut vardı ve ne zaman uçsa umut dağıtırdı o kuş. Uçamasın diye, kanatlarını kırdılar derken ve ben onu çamurlu bir kuyunun içinde buldum ürkek. Bana bile gelmedi ilk başta. Öyle korkmuştu ki; öyle ürkmüştü ki benden bile kaçtı. Kendimden korkar oldum ve söz verdim o gün orada… Artık izin vermeyeceğim hiçbirine. Ve o kafese ben koydum onu. Hiç kimseyi affetmesin diye, başta bana kızgınlığı hiç geçmesin, hiç unutmasın diye.

Ama sen çoktan affetmişsin onları, yoksa elin telefona gitmezdi kızım. Gidip pencere dibine, düşünmezdin de…

Bazı şeyleri kendime bile itiraf edemiyorum ki ben. Evet, belki dediğiniz gibi çoktan affettim ya da geçti gitti kızgınlığım ama o kadar. Onun dışında cesaretim yok hiçbir şeye. Çağırmak istemiyorum hiçbirini, evet olsunlar çok isterdim ama tekrar kırılacak kanatlarım yok benim. Hele şu sıra hiç yok…


Hiçbir şey söyleyemedi kadın. Yaşı gençti ama fazla kırıktı yüreği, her sözünde bir yeri daha kesiliyor gözlerinden akıyordu acısı genç kızın. Sustu… Elini tuttu ve sadece sustu…

Hazır mısınız? Diye seslendi dışarıdan gelen kadın.
Evet dedi belli belirsiz genç kız… Hazırım…

Elini tutmakta olan kadına baktı. Bir söz bekledi korkularına dair.

Korkma…

Getirilen yatağa uzandı sonra. Gülümsedi o hep güçsüzlüğünü saklamaya çalıştığı gibi… Kadın doğruldu yerinden. Yanına gitti usul usul...

Seninle gelmemi ister misin?

Meral BİLGİÇ
Devam Edecek
 
"Belki dediğiniz gibi çoktan affettim ya da geçti gitti kızgınlığım ama o kadar. Onun dışında cesaretim yok hiçbir şeye. Çağırmak istemiyorum hiçbirini, evet olsunlar çok isterdim ama tekrar kırılacak kanatlarım yok benim. Hele şu sıra hiç yok…"
Kelimelerin sustuğu ve sadece yüregimin konuştuğu dakikalar yaşıyorum....Yazı yine beni farklı bir aleme sürükledi...Seviyorum ama elim telefona gitmiyor çünkü ikinci kez benimde kanatlarımın kırılmaya gücü yok;belkide güvendiğim insanların deger verdiklerimin tekrar beni incitmesinden korkuyorum veya hayalimdeki şekillerinin bozulup çirkinleşmelerinden....Ben onları kırılsamda hala yüreğimin en güzel köşesinde saklıyorum...
 
Aynı köşedeler mi bilemem ben , bildiğim tek şey şu an ihtiyacım olduğu ve olmadıkları. Daha fazla kaybedecek umudum da yok. Bir yerden sonra kalmalılar ve gelmemeliler peşimden. Kırılmaya mecalim kalmadı sevsemde... Onarılacak tek bir köşem kalmadı onlara ihtiyacım olsada... Bu nedenle en güzeli susmak belki de...
Tıpkı o genç kız gibi...
 
Evet susmak ama;susmak bazen konuştuğumuzdan daha çok şey anlatır....İçimizdeki o sesi susturabilsek belkide o zaman ruhumuz huzur bulacak ki;sanırım o sesin susmasına daha zaman var....İçmdeki o fırtına bu ara duracak gibi durmuyor öyle bir coşkuluki bazen nefes almak dahi zor geliyor...​
 
..
o fırtınaların hep durmasını beklemiyrmuyuz zaten..tam durdu işte sakinlesti derken alsında encok costugu esip kükredigi yakıp yıktıgı bizi altüst ettigi zamanlar degilmidir..??? sizdede böylemi bilmem ama bende böyledir tam duruldu dedigim zaman aslında fırtına öncesi sessizligidr yüregimin..işte ozamanlar kendimden kacmak istiyrm ahh bi atabilsem o yüregi bi atabilsem belki ozaman kırılmıycam bidaha..bidaha kimse kıramıycak kanatlarımı özgürce ucabilcem..canım yanmadan kolum kanadım kırılmadan..ahh bi mümkün olsa kırılmamak .....​
 
ask-dansi-tango.jpg




Yağmur dedi gözündeki damlaları saklamak istercesine genç kız. Gülümsedi sonra zar zorda olsa, adım yağmur…

Elini sıktı yaşlı kadının, Nur bende kızım diye cevapladı kadın onu.

Tıpkı yüzünüz gibi, adınız ne kadar uygun size.

Kadının sorusuna hala cevap vermemişti, gelmeli miydi yoksa… Gelirse diye geçirdi içinden, gelirse yalnızlığım daha koyu yakacak beni… İhtiyacım olan kimseyi görememişken yanımda hiç tanımadığım birini bulmak… Yüzündeki kararsızlık belli oluyordu.

Bak ne diyeceğim, sen geldiğinde çaylarımız hazır olur ne dersin, istemediğin kadar susarız o zaman.
Olur diyebildi sessiz sedasız. Ayrılmak üzerelerken genç kızın yanındaki hemşireye seslendi Nur. Mümkün olduğunca sessiz ifade ediyordu kendini.

Lütfen doktora söyler misiniz uyutsun onu.
Ama bu sadece…
Ne olduğunu biliyorum, bende geçtim bu evrelerden. Ama yalnız değildim, o korkuyor.
Evet, ama zaten bir iğne vuracağız…
İğneniz düşüncelerini uyuşturmaz ama değil mi? Siz hiç yalnızlıkla başa çıkmadınız sanırım…


Bu söz hemşireyi allak bullak etmişti. Ne diyeceğini bilemedi. Yağmur’a baktı derken; etrafına bakınıyordu, endişeli bakışları yüreğindeki çalkantıları gösteriyordu adeta.

Denerim dedi kadın ve odadan çıktılar usul usul. Yağmur kapıdan çıkarken göz göze geldi Nur’la…

Teşekkür ederim dedi usulca… Gerçekten… Teşekkür ederim ve gözleri buğulandı birden. Hemşire cebindeki mendili çıkardı.

Hastalarımız genelde senin kadar uysal olmaz, sen pek sessizsin. Ama doktor seni gördüğünde ne yaptınız demesini istemem. Hadi hiçbir şey yok bunda sadece…

Biliyorum dedi Yağmur.

İlerlerken odaların içlerine bakıyordu. Birinde makineye bağlı bir amca vardı, başında eşi elini tutuyordu. Yaşlarının oldukça ilerlemesine rağmen hala el ele aynı sevgiyle tutmaları gülümsemesine neden olmuştu. Birlikte yaşlanmak diye düşündü… Ne kadar zor bu zamanda.

Verdiği sözü hatırlamıştı…

Birlikte yaşlanacağımsın demiştin sende değil mi? Ne garip ben de öyle düşünmüştüm. Ne de olsa çok fazla bir şey beklemiyordum senden. Sevgin dışında. Sevgi, aslında çok büyükmüş sana göre bilemedim ne yazık.

O dar koridorda ilerlerken zaman geçmek bilmiyordu Yağmur için. O kadar çok şey geliyordu ki aklına, birden kalkıp kaçmak istedi, hani kimseye bir şey söylemeden… Dışarıdaki yağmura karışıp gitmek. Zamanın durmasını istediği anlar çok olmuştu. Huzurlu olduğu ve hiç geçmesi istemediği anlar. Derken bir melodi duymaya başladı hatıralarının arasından açıp gelen. Hayal etmiyordu.
Sadece hissediyordu. Tüm benliğiyle hissediyordu Yağmur…
Sarılmıştı ona, sanki rüya gibiydi her şey, gözlerini kapatmıştı ve melodiye uyarak hareket ediyorlardı birlikte. Görmüyordu sadece hissediyordu, o an zamanın durmasını ne çok istediğini düşündü. Ama olmamıştı, ne o dans kalmıştı geriye ne de…


Geldik sesiyle irkildi genç kız.
İşte gene zaman hiç beklemediği bir anda bitmişti. Hayal kurarken bile bırakmıyordu peşini. Hoş belki de en güzeli buydu kim bilir. Dalıp gitmektense en güzeli nerde olduğunu bilmesiydi insanın.

Ben hiç nerde olduğumu bilemedim ki dedi birden.
Hemşire anlamayan gözlerle baktı ona, hiç dedi gülümseyerek, heyecandan saçmalıyorum.
Merak etme her şey yoluna girer zamanı gelince diyerek tuttu elini sarı saçlarıyla gülümseyerek akan kadın. Eli titriyordu Yağmur’un… Bu arada biliyor musun ne fark ettim diye devam etti söze, sen gülümseyince çok güzel bir kız oluyorsun. Zorlamayla bile olsa.

Bir iğne hazırlamaya koyuldu o sırada, eminim erkek arkadaşın da böyle düşünüyordur. Muhtemelen dedi geçiştirerek sözü Yağmur.

Çünkü gülmek sana çok yakışıyor Aşk…

Etrafına bakındı, bir anda beyninin oynadığı oyunu unutup belki diye geçirdi içinden. Belkisi yoktu ama, çok uzun zaman geçmişti her şeyin üstünden.

Saçmalama zamanı derken hemşire çoktan koluna bir yol açmış ve ilacı vermişti damarlarına.

Bu nedir?
Sadece biraz sakinleşmen için, acı duyma diye.
Sakinleşmek…
Evet, doktor gelecek birazdan, biz de seni hazırlıyoruz tatlım.


Doktor geldiğinde gözlerini açık tutamıyordu.

Bu küçük bir şeyse neden beni uyu…

Derken kesildi sözleri. Hemşire gülümseyerek baktı ona. Her şeyin bir nedeni vardır elbet dedi…

Her şeyin bir sebebi vardır.

Meral BİLGİÇ
Devam Edecek
 
Diyecek fazla bir şey bulamıyorum aslında harika..."Herşeyin bir sebebi vardır"Ayrılıklarında ama neden benide bu derecede yıkıp yıpratıyor,nefes alamadığımı hissedip kendimi dışarıya atıyorum ama ihtiyacımın oksijen degilde o olduğunu fark ediyorum....Yazınızda takılıp kaldığım cümleler üstünde dakikalarca düşünüyorum,aslında bazen tek bir cümlede o kadar çok şey gizlidir ve anlatılıyordur bunu görebilmek gerek sadece .....Kalbiyle bakan insanlarla karşılaşmayı diliyorum artık kendime ve sevdiklerime....
 
kalbiyle bakan insanlar..cok güzel söylemişsin ecemsu ama benim artık umudum kalmadı kalbiyle bakan birilerinin var olduguna..canı cok yanınca insan herseye süpeyle bakıyor malesef,nefes alamamak evet aslında solursun ama kalbin acır her solukda çare yoktur o gitmiştir coktan..sen hala onun senin oldugunu düsüne dur o cokdan baska ufuklara yelken acmıstır belkide..kabul etmek istemesekte..ah ahh bi kalbiyle bakan insanlar cıksa karsımıza bikerede maskesiz sartsız kosulsuz olsa sevgi ve sonsuza kadar sürse...
 
kalbiyle bakan insanlar..cok güzel söylemişsin ecemsu ama benim artık umudum kalmadı kalbiyle bakan birilerinin var olduguna..canı cok yanınca insan herseye süpeyle bakıyor malesef,nefes alamamak evet aslında solursun ama kalbin acır her solukda çare yoktur o gitmiştir coktan..sen hala onun senin oldugunu düsüne dur o cokdan baska ufuklara yelken acmıstır belkide..kabul etmek istemesekte..ah ahh bi kalbiyle bakan insanlar cıksa karsımıza bikerede maskesiz sartsız kosulsuz olsa sevgi ve sonsuza kadar sürse...
Benimde umudum kalmadı ama yinede inanmak istiyorum ;hala yüregiyle konuşup bakan,bu sahte dünyada maske takmayan birileri mutlaka vardır...Sadece onlarla karşılaşırmıyız bunu bilmiyorum...Aşkı sevgiyi öyle çabuk tüketen bir topluluk görüyorum ki;ayrılıklarıda aşklarıda iki günlük ama aşk öyle iki günde unutulacak bir şey degil....Aşkın kavramını anlayanlar,yaşayanlar bunun acısıyla günlerce kendine gelemezler değil yeni bir ilişkiye adım atsınlar....Ama yinede kendimi şanslı hissediyorum en azından aşkı,tutkuyu,sevgiyi yaşayanlardanım ve bunun hakkını acıda olsa ödüyorum.Zaten bu dünyada herşeyin bedeli vardır aşkın bedelide acıdır bence......Aşkı tatmayan iki günlük ilişkileri aşk sanan insanlara acıyorum...
 
1222737959__ayyyyyyyyy.jpg


Çay kokusu geldi burnuna genç kızın; ama yine de açmak istemedi gözlerini. Gelip uyandırmasını bekledi onu. Hep böyle yapardı, uyansa bile açmazdı gözlerini ve bekledi. Kocaman bir sarılma beklerdi, küçük bir buse ve gözlerini açtığında ona bakan bir çift güzel gözün ardından muhteşem bir gülümseme.
Ya da dayanamaz aynısını o yapıverirdi bazen.

Uyurken gülümsemesine anlam veremedi Nur, çayları koymuştu ama ses etmedi. Genç kız huzur dolu kalbiyle bekliyordu hala ama kaldıran olmayınca açıverdi gözlerini. Yanında onu göreceğini umut ederek ve bir anda o küçük odanın içinde en baştaki yatakta buldu kendini.

O anda kocaman bir el çekip kalbini söktü sanki yerinden, gülümsemesi boğuldu göz pınarlarının içinde. Nur o sırada uzattı çay fincanını.

Demiştim ya hani, çaylarımız dedi usulca.

Yerinden doğrulduğunda ince bir sızı girdi karnına genç kızın. Yüzünün şekli değişti iyiden iyiye…

Olur böyle, geçer birazdan dedi gülümseyerek Nur.

Teşekkür ederim…

Bir yudum aldı fincandan Yağmur, saçlarını attı geriye. Keşke uyanmasaydım diye geçirdi içinden. Ne güzeldi uyku.

Birden yağmurun sesi duyuldu, sanki ağlayamamasına inat deli gibi akıyordu bulutlar sokaklara. Dışarıda hayal etti kendini, iki elini açmış ve başını gökyüzüne çevirmiş bir halde hayal etti sadece. Sırılsıklam olana kadar bekledi yağmurun altında.

Neden titriyorsun kızım?
Yağmur…
Dedi gülümseyerek, bir an dışarıda gibi hissettim kendimi. Isınmak istercesine bir yudum daha aldı fincanından.

Ne zamandan beri uyuyorum ben biliyor musunuz? İğne vuracaklar sanıyordum ama doktoru bile göremedim.
Çok korkuyordun ondandır
diye geçiştirdi Nur genç kızı.

Keşke yeniden uyutsalar, ne kadar da huzurluydum oysa. Sanki hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Diye geçirdi içinden. Ya da keşke uyumaya ihtiyaç duymasaydım hiç…

Sustu tekrar, elindeki fincanı koydu masanın üstüne ve elinde telefonu tekrar tekrar sustu. Nur oturdu kendi yatağına, sadece izledi.

Eli telefonda gidip gidip geliyordu, bir şeyler yazıyor sonra siliyordu sebepsiz.

Neden devamını getiremiyorsun.
Getiremem…
İyi ama neden?
Hakkım yok belki, belki de gerek yok. Bir işe yaramayacaksa yazmamın ne anlamı var. Gururumu incitmenin.

Yalnızlığın ne anlamı var peki güzel kızım. İhtiyacım var sana demek neden bu kadar zor geliyor sana.

Alışmam gerek çünkü, ona ihtiyacım olmaması gerek.


At onu tamam, bari bir arkadaşını çağır yanına.

Gülümsedi, arkadaş… Hangisini diye geçirdi içinden. Arkamdan oyun oynayıp, konuşan dostumu mu; yoksa ihtiyacı olmadığında beni bir kez bile aramayan dostumu mu?

Boş verin dedi umursamaz gözükerek ama kelimenin can acıcılığını derinden hissederek genç kız.

Ses etmedi Nur, konuşmanı onu yorduğunu fark etti biraz, biraz da susmayı tercih ettiğini anladı belki kim bilir. Üstelemedi…

Demek uyandınız diyerek içeri girdi bir doktor.
Merhaba, evet ama neden uyuttunuz beni anlamadım.
Öyle gerekti, çok gergindiniz. Saat 23:00 gibi tekrar alacağız sizi, bu sefer uyku testine gireceğiz biliyorsunuz. Ben olmayacağım ama nöbetçi arkadaşım bu konuda ilgilenecek sizinle.
Sonuçlar peki?
Bayramda kalmak istemiyorsunuz, bugün Perşembe olduğunu düşünürsek… Yarın çıkışınızı yapacağız.
Yani…
Yani bayramdan sonraki ilk gün her şey netleşmiş olacak umarım.
Çok uzun…
Diye geçirdi içinden Yağmur.
Anlamadım?
Yok, yani yok bir şey…
Peki, şimdi mümkün olduğunca kafeinden uzak dur ve uyku açan her türlü şeyden. Çay gibi…
Diyerek çay fincanını işaret etti doktor.
Zaten birkaç…
Olsun… Uzak durun, geçmiş olsun …
Diyerek çıktı odadan.

Bayramdan sonra, zaman nasıl geçecek. Ya korkuya kapıldığım bir anda ararsam seni, ya herhangi birini ararsam. Ya kırgınlıklarımın üstüne daha büyüklerini eklersem. Güçlü olmamı sağla Allah’ım, sen güçlü olmamı sağla n’olur. Senden başka sığınağım yok, senden başka güç veren… Sen yardım et bana n’olur…

Nur’a doğru baktı usulca, korkuları gözünden okunuyordu.

Biliyor musunuz, o kadar uzun ki süre, ya … Ya bir yılgınlık anında unutursam diye kırıklarımı çok korkuyorum ben. Lanet olsun sana ihtiyacım var demek istemiyorum ama o kadar fazla zaman var ki çok korkuyorum…

Gülümsedi yaşlı kadın…

Keşke kızım… Dedi bakarak…
Keşke…

Meral BİLGİÇ
Devam Edecek
 
yagmur_354310666_orta.jpg


Keşke…

Telefonuna baktı keşkelerini araladığı kapının ardından. Ölümü düşünüyordu bir yandan, canını acıtanın ne olduğunu bulmaya çalışıyordu.
Ölme ihtimali mi yoksa… Yoksa yalnız ölme ihtimalimi.
Hangisi daha fazla üzüyordu onu; ölümü düşünmek mi yoksa yalnızlıktan iyice güçsüz düşüp onu her geçen gün daha fazla özlediğini hissetmek mi? Bilmiyordu, hiçbir şey bilmiyordu. Gözlerindeki yaşlara engel olamayacağını anladığı anda, üstüne bir hırka alıp attı kendini hastanenin bahçesine. Hani sigarayı bırakmıştı, içmiyordu ya canı çekmişti işte. Gitti aldı bir paket. Bir sandalyeye çöktü derken. Yağmur dinmişti çoktan ama toprak kokuyordu her yer. Toprak kokusu garip bir şekilde huzur duymasını sağlıyordu. Paketi açarken rüzgâr sesler getirmeye başlamıştı ona, birkaç görüntü belki… Belki biraz mutluluk…

Aşk ama çok içiyorsun, hadi içme…

Elleri kalmıştı ortada, sigara paketi açılmak istendiği son anda açılmamıştı. Kaşla göz arasında bir sigara çalıp yakmıştı Yağmur,

Bana da ver o zaman…
Ama sen sigara içmezsin ki.
Hayır sen her içtiğinde bende içeceğim. Göreceğiz bakalım ne kadar seviyorsun beni.


Gülümsedi düşünürken, ben sigarayı bıraktım sevdiğim dedi, Paketi çantasına koydu. Gözlerinden akan damlalara karışmıyordu. Hani elinden gelse hıçkırıkları sarsacaktı havayı ama tutuyordu kendini.

Çok korkuyorum biliyor musun? Gerçekten çok korkuyorum. Düştüğümü hissediyorum, her kalkmak istediğimde daha çok battığımı. Her düzelecek lafının ardından şakalarına devam eden hayattan çok korkuyorum. Sen varken yoktu korkularım. Umutsuzluğa düşmezdim hiç. Sen varken asılmazdı da suratım böyle. Ben sen varken hiç korkmadım da zaten. Şimdi mi olmalıydı gidişin. Daha sonra olsaydı. Şimdi mi olmalıydı. Bu kadar güçsüzken, bu kadar ihtiyaç duyarken sana. Bu kadar özlerken… Bu…

Telefon çalmasıyla sustu tüm düşünceleri. Serkan arıyordu, açmakla açmamak arasında gidip geldiği bir anda açtı nedensiz.

Ne yapıyorsun tatlım, hava yağmurlu. Tam senlik…
Evet çok güzel.
Almaya geleyim mi seni, bir kahve içeriz.
Serkan biraz limoniyim, başka zaman.
Olmaz, hava al biraz da. Geliyorum bak, sahilde buluşuruz.


Hiçbir şey dinlemeden kapattı Serkan, emrivaki yaptı kendince. Bakakaldı Yağmur. Şimdi gelmiyorum dese uzayacaktı işler. Hastanedeyim dese… Gelecekti dinlemeden. Ama asıl sorun hepsinden farklıydı, Serkan’ın istediği gerçeklik başkaydı. Yüreğine girmek istiyordu genç kızın ve bu onu korkutuyordu. Korktuğu şey âşık olmak değildi, ya da hayatına girme ihtimali… Kalbi yeterince doluydu hani ya ihanet ediyormuş gibi hissediyordu Serkan her elini uzattığında. Belki tekrar eski geri gelmeyecekti ama yine de öyle hissediyordu işte.

Gitmeme izin verme ne olur. Bırakma beni bu kadar güçsüzken. Kıyamazdın ya hani sen bana, hadi ne olur gel de tut ellerimi. Güç ver, gücü geçtim yalnızlığım senle ilgili aşk… Gel ve onu al şu sırtımdan. Kaldıramıyorum ağırlığını daha fazla. Ne olur…

Başını kaldırdı gökyüzüne,

Allah’ım ne olur…

Üşüdüğünü fark etti, gözlerindeki yaş kırıntılarını sildi eliyle ve çıktı odasına. Hiçbir şey söylemedi, çarşafı boylu boyunca çekti başına uyumak için uğraş vermeye başladı. Tam dalmak üzereydi ki telefonu çaldı yine.

Çıkıyorum ben şimdi,
Serkan…


İlaçlarınız geldi sesi duyuldu derken.

İlaç mı?
Televizyon izliyorum, ordan …
Yağmur,
Efendim?
Nerdesin, hangi hastane.
Ya Serkan neden bu kadar çok düşüyorsun üstüme.
Çünkü sana değer veriyorum.


Değer vermek diye geçirdi içinden. Verme bana değer diye bağırmak istedi. Sen değer verdikçe canım acıyor çünkü bende başkasına değer veriyorum.

Sustu tek kelime etmedi. Hayatın çizgisine baktı, yalnızlığını gidermek istediği aşk çok uzaktaydı ve yakınında ona aşkla bağlı başka biri. Belki o kişinin de yakınında ona başka bir aşkla bağlı farklı biri.

Bu böyle mi olur hep diye düşündü derken.

Yağmur,
Çapa’dayım Serkan.
Hangi bölüm… Nereye geleceğim ben?


Her şeyi söyledi telefonda Yağmur ve kapattı. Nur bakıyordu ona derken.

Geliyor mu?
Evet ama…
Ama aslında yalnızlığın onun gelişiyle de son bulmayacak.
Yalnızlığım artık pek son bulacak gibi gözükmüyor aslında. Belki de gerçek anlamda aşkla bağlı olan da o bana kim bilir?


Gülümsedi, aslında ne kadar acıydı söyledikleri. Damağındaki acımtıraklığı suyla geçiştirmeye çalıştı derken.

Son bulur yavrum dedi Nur gülen gözlerle ona. Bazen hayat beklediğimiz gibi gitmez, çok üstümüze gelir. Çok fazla vurur bazen ama sabrettiğinde de ödüllendirir. Sonra o ödülü de alır elinden. Önemli olanın aslında önemsizliğini vurgular yüzüne. Bu böyle sürer gider, yaşam garip bir şeydir ama yine de nefes almaktan vazgeçemeyiz bizler. Her seferinde yeniden mutlu oluruz aldığımız ödüllerle sonra yeniden elma şekeri alınmış bir çocuk gibi annemize muhtaç hissederiz kendimizi. Çok mu şey istiyoruz deriz kendimize…

Çok şey… Kişiye göre değişiyormuş büyüklüğü isteklerin. Ben azla yetinmesini bilirim derdim hep, hiçbir şey olmasın sevginden başka. Ama… Sevgisini vermek onun için en büyük şeymiş.


Sustu nur sözlerinin üzerine genç kızın. İçinde bulunduğu durumdan çıkmak ister gibi bir hali yoktu çünkü.

Beklemelisin dedi sadece ve sustu.

Yağmur başladı aniden derken, yağmurun sesiyle titredi genç kız. Üstüne bir hırka geçirdi. Pencerenin başına geçti yine.

Ben, eskiden hasta olmayı çok severdim biliyor musunuz?

Nur bakıyor ve dinliyordu.

Biraz aptalca ya da delice belki ama. Öyle sıcak sarılırdı ki bana, gözlerindeki endişe öyle titrerdi ki üstüme. İyileşeceğimi bilirdim hep. Çünkü o vardı ve …
Getirmedi devamını…

Şimdi ise çok korkuyorum. Hasta olabilme ihtimalinden çok korkuyorum. Çünkü kimse onun gibi bakamaz bana, kimse onun gibi titreyemez yüreğime.

Ya da izin vermezsin… Dedi yaşlı kadın.

Evet, ya da izin vermem. Onun dokunduğu hiçbir yere başkası sürmemeli elini. Hak etmiyor çünkü bunu.

Ama kızım…

Ama kızım gitti ve izin vermelisin mi diyeceksiniz. Şu sıra olmaz, bu kadar çok onla doluyken… Bu hastalık durumu nereye kadar gidecek bilmiyorum, korkuyorum hem de fazlasıyla. Kimselere bir şey söyleyemiyorum endişelenmesinler diye. Eskiden olsa çoktan başlamıştım nazlara ama gerçekliği o kadar ürkütücü ki.


Pencereden dışarı bakmaya devam ediyordu konuşurken de bir yandan. O sıra da koşturarak gelen Serkan’ı fark etti.

Arkadaşım geldi dedi kapıya doğru hareketlendi. Sonra onu karşılamanın iyi olmayacağını düşündü birden ve oturdu yatağına.

Korkuyorum ve korkarken bile nerde olduğunu düşünüyorum onun. Hiç mi hissetmiyor içinde bulunduğum durumun diyorum. İçinde hiç mi …

Daha fazla düşünme dediği anda Nur Serkan elinde çiçeklerle girdi içeri. Yağmur gülümsedi zar zorda olsa. Serkan’ın gözlerindeki endişe tanıdık gelmişti. Ama sadece tanıdık. Onu gibi bakamıyordu.

Onun gibi bakamayacak kadar uzaktı.

Meral BİLGİÇ
Devam Edecek
 
eee sonra fisfisfis
kız çok umutsuz yaaaa bu kadarda olmazki arkadaşlar sizinde yazılarınızı okudum yapmayın böyle her buluttan sonra güneş çıkar çıkmayanlar varsa onlar sizin bulutlarınız onları kovalamayı öğrenin AŞK çok hüzünlü çok zor çok açıtıyor ama inanın eğer gidiyorsa bırakın gitsin eğer ihtiyacı varsa sana zaten gelir. hep giden bizden herşeyin hayırlısını isteyin sizin hayır gördüklerinizde sizin için şer olabilir yada siz onun için şer olabilirsiniz. siz onunla mutlu olurken ya o sizinle mutlu olamazsa ya ona kötülük edecekseniz?? sevdiğinize bunu yapmayı göze alabilyormusunuz ????????????????????
 
eee sonra fisfisfis
kız çok umutsuz yaaaa bu kadarda olmazki arkadaşlar sizinde yazılarınızı okudum yapmayın böyle her buluttan sonra güneş çıkar çıkmayanlar varsa onlar sizin bulutlarınız onları kovalamayı öğrenin AŞK çok hüzünlü çok zor çok açıtıyor ama inanın eğer gidiyorsa bırakın gitsin eğer ihtiyacı varsa sana zaten gelir. hep giden bizden herşeyin hayırlısını isteyin sizin hayır gördüklerinizde sizin için şer olabilir yada siz onun için şer olabilirsiniz. siz onunla mutlu olurken ya o sizinle mutlu olamazsa ya ona kötülük edecekseniz?? sevdiğinize bunu yapmayı göze alabilyormusunuz ????????????????????

dogru söylüyosunda yaralar tazeyken gönül söz dinlemiyr malesef cnm ya..eh bide üstüne böyle yazılar okuyunca :1rolleyes: tabikii her buluttan sonra günes cıkar hemde herzamanki güneşten daha parlak daha güzel gelir insana ama güvenin yıkıldıysa kalbin kırıldıysa zor oluyor işte yaa cok güvendigin kıyamaz bana dedigin bişeye üzüldügünde aglama kurban olurum o gözyasına diyen kişiyse aglatan işte ozaman insanlara güvenini yitiriysun ve telafiside o kadar cabuk olmuyr bizim içinde günesler dogcak biliyrm ama sanırım daha zamanı var...
 
eee sonra fisfisfis
kız çok umutsuz yaaaa bu kadarda olmazki arkadaşlar sizinde yazılarınızı okudum yapmayın böyle her buluttan sonra güneş çıkar çıkmayanlar varsa onlar sizin bulutlarınız onları kovalamayı öğrenin AŞK çok hüzünlü çok zor çok açıtıyor ama inanın eğer gidiyorsa bırakın gitsin eğer ihtiyacı varsa sana zaten gelir. hep giden bizden herşeyin hayırlısını isteyin sizin hayır gördüklerinizde sizin için şer olabilir yada siz onun için şer olabilirsiniz. siz onunla mutlu olurken ya o sizinle mutlu olamazsa ya ona kötülük edecekseniz?? sevdiğinize bunu yapmayı göze alabilyormusunuz ????????????????????


Güzel söylemişsin ama açıkcası eeee sonra lafını sevdiğimi söyleyemem. Bu bir öykü ve aslında tam okunsaydı kızın umutsuzluğu belki evet sevdiği insan ama dostlukları da gitmiş, yalnız ve korkuyo. Bu durumda hala umut beklenemez kaldı ki her insnaın umutsuzluğa düştüğü anlar vardır. Sonuçta bu bir öykü ve devam ediyor bir insanın her halinden anlatıyor.

Sevdiğinden ayrılıp, dost bildiği insanlardan yediği darbelerin ardından bir de işini bırakıp bir süre sonrada kanser olabilme riskiyle karşılaşan birinin çok da güçlü olmasını bekleyemeyiz değil mi?

Dediğim gibi aslında doğru söylemişsin ama ben şu eee sonra kısmına taktım.
Saygılar
 
çirkin periii devamını bekliyorum öykünün lütfen fazla ara vermeden devam et sen yazdıkca yaralarıma bakıyorum bende sanki ayna tutuyosun hayatımın belli dönemlerine...
 
Back