- 7 Mart 2009
- 1.551
- 15
- Konu Sahibi BitterCikolatam
- #1
dogru bildigimiz ne kadar yanlış varmış okuyun lütfen sonuna kadara.s
Bebek bakımında hurafeler
Maalesef ülkemizde bebek bakımı ağır bir şekilde hurafelerin etkisi altındadır. Bebek ölüm oranlarının hala Avrupa standartlarının çok üstünde olmasının en önemli nedeni bu hurafelerdir. Hurafeler daha bebek anne karnındayken başlar.
- Annenin yediğine içtiğine karışılır, ekşi yerse “Ayşe”, tatlı yerse ”Atlı” doğacağı inancı çok yaygındır. Oysa, babadan gecen “X” veya “Y” kromozomuna göre cinsiyet değişmemek üzere daha ilk anda tayin olmuştur.
- Bebek doğduktan sonra anneye bebeğini “3 ezan” emzirmemesi söylenir. Bunun sonucunda bebek 9-12 saat aç kalacak demektir. Oysa, bebeğin “Hipoglisemi”ye girmemesi için doğar doğmaz emzirilmesi şarttır.
- Anneye “Al basması” olmasın diye altın takılır, kırmızı bezler bağlanır, yatağının altına süpürge, makas gibi cisimler konulur. Bu boş işlerin Allah’tan bebeğe bir zararı yoktur, gereksizdir. Al basması dedikleri durum “Loğusa humması” denilen mikrobik bir durumdur, antibiyotikler sayesinde artık hiç görülmemektedir.
- “Memeden gelen ilk ağız sütü denilen ‘kolostrum’ bebeğe verilmez ve toprağa atılır.” Bunun sebebi ilk ürünün toprağa verilmesi ile bereketinin artacağı inancıdır. Çok tanrılı dinlerden kalmadır. Oysa, ilk ağız sütü bebek için hayatidir, aşı görevi görür.
- “Anne sütü sarılık yapar.” Genellikle Anadolu hekimlerinin iddiası olup, literatürde sadece 1970’li yıllarda bir makale görebiliriz, hiçbir yerden desteklenmemiş ve ispatlanamamış bir tuhaf makaledir.
- “Bebek, göbek düşene kadar yıkanmaz.” Günümüzün ezberci tıbbına en güzel örneği budur. Eskiden “Göbek tozu” diye bir ilaç kullanılırdı. Bu durumdaki bebek suya girdiğinde bu çıkın ıslanır ve etrafa çok kötü kokular yayılırdı. Artık göbek tozu kullanılmadığı için, bebek ilk günden itibaren yıkanabilir.
- Banyoda bebeğin kulağına su kaçması diye bir şey yoktur, kasten kulağa su dökülse bile bir şey olmaz.
- Meme veren anne çok su içerse sütünün sulu olacağına inanılır. Oysa, annenin çok su içmesi gereklidir ama annenin sütü sulanmaz.
- “Meme veren anne hamile kalırsa sütü bebeği zehirler.” Yalandır. Sadece anne için zor bir durumdur.
- “İlk 6 ay bebek oturtulmaz, oturtulur veya bastırılırsa, ‘geğreği’ batar, kemikleri eğrilir.” Böyle bir organ yoktur. Eski insanlar “Raşitizm”le karşılaştıklarında bunun erken oturtma veya bastırtma sonucu olduğunu zannetmişlerdir. Tabii bir kısmı da “doğuştan kalça çıkığı” olabilir.
- “Bebek çok kucağa alınmaz, alınırsa kucağa alışır.” Bu söz, annenin daha fazla ev işi yapabilmesi için söylenmiştir.
- “Peynir, sucuk gibi gıdalar ekmeksiz yenirse kurt yapar.” Burada gaye çocuğun pahalı gıdaları çok tüketmemesidir.
- “Yazın yumurta yenmez.” Afrika 12 ay yaz. Oralarda çocuklar hiç mi yumurta yemiyorlar?!
- “Kalaysız kaptan yemek yenilirse zehirlenme olur.” Bakır kap zehirlemez. İyi yıkanmayan kap zehirler. Aynı zehirlenme alüminyum ve çelik tencerelerde de olur. Ayrıca, günümüzde çok yararlı denilerek bakır ihtiva eden ilaçlar satılıyor.
- “Paslı çivi veya teneke tetanos yapar.” Yapmaz. Tetanos, Tetanos basili ile olur. Bu bakteri de en fazla at ve diğer geviş getiren hayvanların dışkısında bulunur.
- “Çiçek aşısı yapılmadan bebeklere çiçek koklatılmaz.” Çiçek aşısı tarihe karışınca bu sözün de ne kadar boş olduğu anlaşıldı.
- “Suçiçeği geçiren çocuk yıkanmaz, su değdirilmez.” Banyo, suçiçeğinin kaşıntısının en iyi ilacıdır.
- “Ateşli hastalık geçiren çocuğa et yedirilmez.” Tam tersi, ateşli hastalık esnasında aşırı antikor yapımı için proteine çok ihtiyaç vardır.
- “Pekmez kan yapar.” Hayır yapmaz. Esasında hiçbir şey kan yapmaz, vücut kan yapar. Bunun için de hayvansal gıdalara ihtiyaç vardır. Eskiden Türkiye’de şeker fabrikaları yokken, reçel çok kıymetli idi ve evin efendisine saklanırdı, çocuklar heveslenmesin diye “Pekmez kan yapar, siz pekmez yiyin” derlerdi. Maalesef buna inanan doktorlar da vardır. Eski insanlar çocukların et, süt gibi pahalı gıdaları tüketmelerini pek istemezlerdi.
- 40. gün bebeklerin kırklanması. İçine altın atılmış su ile bebeğin 40 defa yıkanması. Hıristiyanların vaftiz merasiminden uyarlamadır, Türkiye dışında hiçbir Müslüman ülkede yapılmaz.
- “Yoğurtla balık yenilirse zehirlenme olur.” Olmaz. Bu da Musevi adetidir.
- Maalesef günümüze kadar gelen bu hurafeler yetmezmiş gibi bir de yenileri uydurulmaktadır. Bunlara mani olmanın en iyi yolu, çok okumak ve bilgi sahibi olmaktır.
alıntıdır
Dr. KADİR TUĞCU
Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Uzmanı F.A.A.P.
Bebek bakımında hurafeler
Maalesef ülkemizde bebek bakımı ağır bir şekilde hurafelerin etkisi altındadır. Bebek ölüm oranlarının hala Avrupa standartlarının çok üstünde olmasının en önemli nedeni bu hurafelerdir. Hurafeler daha bebek anne karnındayken başlar.
- Annenin yediğine içtiğine karışılır, ekşi yerse “Ayşe”, tatlı yerse ”Atlı” doğacağı inancı çok yaygındır. Oysa, babadan gecen “X” veya “Y” kromozomuna göre cinsiyet değişmemek üzere daha ilk anda tayin olmuştur.
- Bebek doğduktan sonra anneye bebeğini “3 ezan” emzirmemesi söylenir. Bunun sonucunda bebek 9-12 saat aç kalacak demektir. Oysa, bebeğin “Hipoglisemi”ye girmemesi için doğar doğmaz emzirilmesi şarttır.
- Anneye “Al basması” olmasın diye altın takılır, kırmızı bezler bağlanır, yatağının altına süpürge, makas gibi cisimler konulur. Bu boş işlerin Allah’tan bebeğe bir zararı yoktur, gereksizdir. Al basması dedikleri durum “Loğusa humması” denilen mikrobik bir durumdur, antibiyotikler sayesinde artık hiç görülmemektedir.
- “Memeden gelen ilk ağız sütü denilen ‘kolostrum’ bebeğe verilmez ve toprağa atılır.” Bunun sebebi ilk ürünün toprağa verilmesi ile bereketinin artacağı inancıdır. Çok tanrılı dinlerden kalmadır. Oysa, ilk ağız sütü bebek için hayatidir, aşı görevi görür.
- “Anne sütü sarılık yapar.” Genellikle Anadolu hekimlerinin iddiası olup, literatürde sadece 1970’li yıllarda bir makale görebiliriz, hiçbir yerden desteklenmemiş ve ispatlanamamış bir tuhaf makaledir.
- “Bebek, göbek düşene kadar yıkanmaz.” Günümüzün ezberci tıbbına en güzel örneği budur. Eskiden “Göbek tozu” diye bir ilaç kullanılırdı. Bu durumdaki bebek suya girdiğinde bu çıkın ıslanır ve etrafa çok kötü kokular yayılırdı. Artık göbek tozu kullanılmadığı için, bebek ilk günden itibaren yıkanabilir.
- Banyoda bebeğin kulağına su kaçması diye bir şey yoktur, kasten kulağa su dökülse bile bir şey olmaz.
- Meme veren anne çok su içerse sütünün sulu olacağına inanılır. Oysa, annenin çok su içmesi gereklidir ama annenin sütü sulanmaz.
- “Meme veren anne hamile kalırsa sütü bebeği zehirler.” Yalandır. Sadece anne için zor bir durumdur.
- “İlk 6 ay bebek oturtulmaz, oturtulur veya bastırılırsa, ‘geğreği’ batar, kemikleri eğrilir.” Böyle bir organ yoktur. Eski insanlar “Raşitizm”le karşılaştıklarında bunun erken oturtma veya bastırtma sonucu olduğunu zannetmişlerdir. Tabii bir kısmı da “doğuştan kalça çıkığı” olabilir.
- “Bebek çok kucağa alınmaz, alınırsa kucağa alışır.” Bu söz, annenin daha fazla ev işi yapabilmesi için söylenmiştir.
- “Peynir, sucuk gibi gıdalar ekmeksiz yenirse kurt yapar.” Burada gaye çocuğun pahalı gıdaları çok tüketmemesidir.
- “Yazın yumurta yenmez.” Afrika 12 ay yaz. Oralarda çocuklar hiç mi yumurta yemiyorlar?!
- “Kalaysız kaptan yemek yenilirse zehirlenme olur.” Bakır kap zehirlemez. İyi yıkanmayan kap zehirler. Aynı zehirlenme alüminyum ve çelik tencerelerde de olur. Ayrıca, günümüzde çok yararlı denilerek bakır ihtiva eden ilaçlar satılıyor.
- “Paslı çivi veya teneke tetanos yapar.” Yapmaz. Tetanos, Tetanos basili ile olur. Bu bakteri de en fazla at ve diğer geviş getiren hayvanların dışkısında bulunur.
- “Çiçek aşısı yapılmadan bebeklere çiçek koklatılmaz.” Çiçek aşısı tarihe karışınca bu sözün de ne kadar boş olduğu anlaşıldı.
- “Suçiçeği geçiren çocuk yıkanmaz, su değdirilmez.” Banyo, suçiçeğinin kaşıntısının en iyi ilacıdır.
- “Ateşli hastalık geçiren çocuğa et yedirilmez.” Tam tersi, ateşli hastalık esnasında aşırı antikor yapımı için proteine çok ihtiyaç vardır.
- “Pekmez kan yapar.” Hayır yapmaz. Esasında hiçbir şey kan yapmaz, vücut kan yapar. Bunun için de hayvansal gıdalara ihtiyaç vardır. Eskiden Türkiye’de şeker fabrikaları yokken, reçel çok kıymetli idi ve evin efendisine saklanırdı, çocuklar heveslenmesin diye “Pekmez kan yapar, siz pekmez yiyin” derlerdi. Maalesef buna inanan doktorlar da vardır. Eski insanlar çocukların et, süt gibi pahalı gıdaları tüketmelerini pek istemezlerdi.
- 40. gün bebeklerin kırklanması. İçine altın atılmış su ile bebeğin 40 defa yıkanması. Hıristiyanların vaftiz merasiminden uyarlamadır, Türkiye dışında hiçbir Müslüman ülkede yapılmaz.
- “Yoğurtla balık yenilirse zehirlenme olur.” Olmaz. Bu da Musevi adetidir.
- Maalesef günümüze kadar gelen bu hurafeler yetmezmiş gibi bir de yenileri uydurulmaktadır. Bunlara mani olmanın en iyi yolu, çok okumak ve bilgi sahibi olmaktır.
alıntıdır
Dr. KADİR TUĞCU
Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Uzmanı F.A.A.P.