Bazen Küçücük Bir çiçekte Saklidir Hayatin Anlami

E

EU1

Ziyaretçi
BAZEN KÜÇÜCÜK BİR ÇİÇEKTE SAKLIDIR HAYATIN ANLAMI

Sivas'ın bir dağ köyüne çıkmıştı tayinim. İlk görev yerimdi bu köy. Eylül ayında muhteşem bir güzellik kaplamıştı her tarafı. Birgün de dört mevsimi yaşadığımız oluyordu çoğu zaman. Şehirden gelen, şehrin o boğucu havasını solumak zorunda kalan bir insan için Tanrı'nın bir hediyesiydi bu güzellik.

Zaman geçtikçe ben köye köyde bana alışmaya başlamıştı. Öğrencilerimin hepsi de cıvıl cıvıldı. Biri dışında. Eda. O, arkadaşlarıyla hiç zaman geçirmezdi. Sürekli yalnız dolaşır, hep yalnızlığı seçerdi. Bu durum dikkatimi çekmişti. Ama nedense onunla bir türlü konuşmayı başaramıyordum.

Zaman geçmeye devam ediyor ve köylüyle, öğrencilerle aramdaki sevgi bağı gün geçtikçe daha da sağlamlaşıyordu. Hoca hanım'ın yerini abla kardeş almıştı ve bu beni inanılmaz mutlu ediyordu.Köyde en samimi olduğum kişi ise sağlıkocağında bir senedir görev yapan Aynur hemşireydi. Onunla da aramızdaki bağ abla kardeş boyutuna çoktan erişmişti. Bu küçük dağ köyü adeta ailem olmuştu kısa sürede.

Aynur abla ile tanışalı yaklaşık 6 ay olmuştu. Hemen hemen her akşam bir araya gelirdik. Bazen ben ona, bazen o bana gelirdi. Ona gittiğim bir akşam geç bir vakitte kapı çalmaya başladı. Aynur abla kapıyı açar açmaz eda'nın babası Himmet bey telaşla içeri girdi. Geç vakitte rahatsız ettiği için özür diledikten sonra kızının evde fenalaştığını ve yardıma ihtiyaç duyduklarını söyledi. Hemen kalkıp onunla birlikte evlerinin yolunu tuttuk. Eda'yı annesinin kucağında yüzü sararmış ve ağlarken bulduk. Gerçekten perişan bir haldeydi. Aynur abla zehirlenmiş olabileceğini hemen sağlıkocağına götürülmesi gerektiğini söyleyince apar topar sağlıkocağına geldik. Yaklaşık 1 saat sonra Aynur abla Eda'nın durumunun iyi olduğunu sadece üşüttüğü için böyle kötü olduğunu ama her ihtimale karşı bu gece sağlıkocağında kalmasının daha doğru olacağını söyleyerek ailesini eve gönderdi.

Onlar gittikten sonra hızla Aynur ablaya döndüm. Az önceki sözleriyle insana huzur veren kişi gitmiş yerine yorgun ve aklında binlerce soru olduğuna emin olduğum başka bir kişi gelmişti. Telaşla yüzüne baktım ve neler olduğunu sordum. Bana Eda'nın intihar girişiminde bulunduğunu ve yüksek dozda ilaç aldığını söyledi. Olduğum yerde kalakaldım. Bu nasıl olurdu? Eda henüz çok genç bir insandı ve bu kadar genç bir insanın hayatla alıp veremediği neydi? Nasıl olurda bu kadar çabuk vazgeçerdi?

Eve döndüğüm zaman ruhsal anlamda çökmüş durumdaydım. Aklımda binlerce soruyla girdim her zaman umutla girdiğim yatağıma. Birşeyler yapmalıydım. Mutlaka birşeyler yapmalıydım.

Sabah okuldan önce sağlıkocağına uğradım Eda'nın durumu hakkında bilgi almak için. Aynur abla babasının sabah erkenden onu aldığını söyledi. Durumu ise iyiymiş. Sabaha kadar Aynur abla konuşmaya çalışmış kendisiyle ama tek öğrendiği şey bu hayatı ve yaşamayı anlamsız bulduğu olmuş.

Okula giderken baharı henüz hiç görmemiş bir insana baharı nasıl anlatabilirim acaba diye düşündüm. O hep kışı yaşamıştı sanırım ve yüreği baharın tadını alamamıştı. Ona anlatmalıydım baharın aslında yüreğimizde olması gerektiğini.

Bir hafta sonra Eda okula gelmeye başlamıştı. Onunla her boş anımda konuşmaya çalışıyordum. Belli ki kendini dinleyecek birilerine ihtiyaç duyuyordu. Konuştuk günlerce, haftalarca konuştuk. Bazı akşamlar bende bile kalmaya başlamıştı. Yüreği öyle güzel, öyle saftı ki nasıl olurda bu kadar karamsarlığa düşmüştü bu yürek anlam veremiyordum. Konuşuyorduk ama sadece konuşarak hayata tutunmak gerektiğini anlatamıyordum ona. Bir noktadan sonra kelimelerim tükeniyordu.

Yine bende kaldığı bir gece dışarıda inanılmaz bir fırtına çıkmıştı. Yağmur, rüzgar birbiriyle kavga edercesine sertti. Sabah olduğunda bulutlar yerini gökyüznün sultanına, güneşe bırakmışlardı. Sanki akşam ki fırtına sadece gördüğümüzde dudağımızı uçuklatan kötü bir kabustu.

Eda'yla birlikte okula gitmek için evden çıkarken karşılaştım o küçük ama duruşuyla çok şey anlatan kırmızı gelincikle. İnanılmaz bir görüntüydü. Hemen Eda'yı yanıma çağırdım ve onunla tekrar konuşmaya başlayacakken Eda'nın gözlerindeki şaşkınlığı gördüm. "Aman allahım" dedi sessizce. "Bu... Bu imkansız bişe" evet gördüğümüz imkansızın ta kendisiydi ama gerçekti. "İşte" dedim Eda'ya yavaşça. "İşte sana anlatmaya çalıştığım şey buydu. Bu küçük gelincik o kadar fırtınaya rağmen tüm gücüyle dayanmış ve olağanüstü bir mücadele vermişti. Şuan verdiği mücadelenin karşılığını alıyor. Bak güneş en çok onu aydınlatıyor. O dün gece hayatının en büyük sınavından geçti ve yılmadı tutundu hayata. Hayatta bugün ona onun için en değerli şeyi güneşi armağan etti. Benim artık söyleyecek hiçbirşeyim yok. Kendini umutsuz hissettiğin her an bu küçük çiçeği düşün ve onun mücadelesine kulak ver. Eminim ki sen ondan daha dayanıklısın."

O günden sonra Eda'yı çok daha azimli gördüm. Hayata tutnmak için tüm gayretiyle savaştı. Yorulduğu anlar oldu elbette ama o asla yılmadı. Ve aradan tam yirmi sene geçti. Eda'ya ne mi oldu? Okudu ve benim gibi öğretmen oldu. Artık iki eski dost ve iki yeni meslektaşız.

nur1835
 
canım evet hayatından alınmış bu hikayenin özü çok güzel ve ders veriyor.
ama ben senin yazı tarzına değinmeden geçeöeyeceğim
inanılmaz güzel.kalemine sağlık.yüreğine sağlık.betimlemelerin inanılmaz güzel .sanki yaşadım okurken tebrik ederim hikayelerinin devamını bekliyorum.lütfen benim köşemdede paylaşımda bulun.zevkle okuyacağım


http://www.kadinlarkulubu.com/showthread.php?t=19079
 
NURCUM MRB..BUGÜN FORUMDA SOHBET ETMISTIK SENINLE..GALIBA HIKAYEYI SEN YAZDIN.ÇOK GÜZEL YAZMISSIN.AMA UMARIM SEN O KARAKTERIN YAPTIGINI YAPMAMIS YA DA YAPMAYI DÜSÜNMEMISSINDIR.HAYAT ZOR DA OLSA ÇOK GÜZEL VE YASAMAYA DEGER.TÜM ZORLUKLARINA RAGMEN..ZATEN ONU GÜZEL YAPAN DA BU ZORLUKLAR ARKASINDAN GELEN MUTLULUKLAR DEGIL MI?.MUTLU VE SAGLIKLI OLMANI DILERIM..GÖRÜSMEK ÜZERE..
 
Ne güzel söylemişsin 'Hayata nasıl bakarsanız öyle görürsünüz'diye.Sen neden hayat güzel bakmayı denemiyorsun canım benim.İnşallah bu olumsuz düşüncelerden kurtulup hayata daha güzel bakmayı öğrenirsin.Hayat çok kısa tadını çıkarmaya bak.Hiç birşey senin hayatından ve mutluluğundan önemli olamaz.
 
nur, inan okumadım yaşadım. senin yazılarını daha önce okudummu bilmiyorum ama inan bundan böyle takipcinim bende. harika bir anlatımla, tam bir hayat dersi. yüreğine sağlık ne diyeyim
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
 
DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin." --- Köy öğretmeni Şefik Sınıg'in son sözleri.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin...ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kir ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Koy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencileri istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatimin çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu essiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yasadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Simdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
CEYHUN ATUF KANSU
 
Hepinizin yorumlarını tek tek değerlendiricem arkadaşlar. İlgiliniz için çok teşekkürler. Ama öncelikle snakeeyes ve burcum ablalarım için yazdığım bir şiir var onu eklemek istiyorum.

Ben yüreklerinize girmek istiyorum
En ücra köşelerine yerleşmek
Nedenlerimi anlatmak

Sadece sessiz çığlıklarımı değil.
Aslında özlemlerime de kulak vemenizi istiyorum
Basit birşey aslında istediğim
İşitin istiyorum yüreğimin sesini
Taaa yüreğinizin derinlerinde

Farzedin ki ben sizin çocuğunuzum
İsteklerim umutlarım var hayata dair
Korkularım var belki
İçimde yıkamadığım duvarlarım
Renklerini merak ettiğim baharlar belki
Lades çekmek istiyorum bazen hayatla
İnadına beni her yenmeye çalıştığında
Daha büyük bir çığlıkla AKLIMDA demek istiyorum
Engellemeyin istiyorum çığlıklarımı
Güneşi getirmek isterken yüreklerinize
İstemeden onu her defasında düşürdüğüm için kızmayın istiyorum.
Ladeste aklımda demeyi unuttuğumda
İsyanımın düşüncelerimi ele geçirmiş olduğunu unutmayın istiyorum
Mutlu olabilmeyi hepinizden çok istediğimi bilmenizi istiyorum
 
Canım benim her zaman için kalbim sana açık.Ne zaman istersen he istediğini güvenle paylaş benimle.Sana yardım edebilirsem ne mutlu bana.:asigim: :asigim:
 
........ "İşte" dedim Eda'ya yavaşça. "İşte sana anlatmaya çalıştığım şey buydu. Bu küçük gelincik o kadar fırtınaya rağmen tüm gücüyle dayanmış ve olağanüstü bir mücadele vermişti. Şuan verdiği mücadelenin karşılığını alıyor. Bak güneş en çok onu aydınlatıyor. O dün gece hayatının en büyük sınavından geçti ve yılmadı tutundu hayata. Hayatta bugün ona onun için en değerli şeyi güneşi armağan etti. Benim artık söyleyecek hiçbirşeyim yok. Kendini umutsuz hissettiğin her an bu küçük çiçeği düşün ve onun mücadelesine kulak ver. Eminim ki sen ondan daha dayanıklısın.".......

Nurum birtanem,o gelincik fırtınaya dayanmış ve yüreğindeki güzellikleri,tertemiz duygularını yazılarına dökmeye başlamış.Yazmayı sakın bırakma:1yes2: öfkelensende yaz,sevinsende :1yes2: ve güzel yüreğini kimsenin kirletmesine izin verme,yazıların bana seni anlatıyor,narin,yumuşak huylu,ürkek ama güçlü bir kız bunları yazan:1yes2: bu kızı hiç kaybetme gülüm.yazılarını takipteyim:1hug: :çiçek: :nazar:
 
SEVGILI NUR SÖZLERIN BENI COK DUYGULANDIRDI.SANA ÇOK TESEKKÜR EDIYORUM ÖNCELIKLE..IKINCI OLARAK SENI TEBRIK EDIYORUM.SEN NE GÜZEL IFADE EDIYORSUN DÜSÜNCELERINI ÖYLE..BU YETENEGININ ÜSTÜNE GITMELI VE MUTLAKA DEGERLENDIRMELISIN.AMA LUTFEN ISYANIN DÜSÜNCELERINI ELE GEÇIRMESIN.DUSUNCELERININ ÇOK GÜZEL OLDUGUNA INANIYORUM.ÇÜNKÜ BU KADAR GÜZEL YAZI VE SIIRLER YAZAN BIR INSANIN DÜSÜNCELERININ BASKA TÜRLÜ OLMASI BEKLENEMEZ..AMA IÇ DÜNYANDA KI FIRTINALARIN SEBEBINI BILEMIYORUM.HER OLUMSUZLUGA RAGMEN BEN SENIN BUNLARIN ÜSTESINDEN GELEBILECEGINE INANIYORUM..HER ZAMAN SENI DINLEMEYE HAZIRIM..NE ZAMAN ISTERSEN..GÖRÜSMEK ÜZERE..
 
X