Attila İlhan Şiirleri

  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #81
Şubat Yolcusu / Attila İlhan

seni kim çizebilir şubat yolcusu
yalnız akşam olsun dağınık olsun
ceplerinde bozuk bir bulut uğultusu
geceleyin dörtte bir ölüm korkusu
dörtte dört sabaha karşı yağmursun
seni kim çizebilir şubat yolcusu
bütün çizgileri bozuyorsun
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #82
Tarz-ı Kadim / Attila İlhan

olmuyor neyleyim
olmuyor velinimetim efendim
olmuyor yirminci asırda
tarz-ı kadim üzre gazeller söylemek
beşiktaş'a yakın hanesi yerle yeksan oldu nedim'in
baki o enis-i dilden
bir yahya kemal kaldı hal-i hazırda
ayıptır efendim iç bade güzel sev demek
var ise akl-u şuurun
ayıptır bu zamanda yardeyip yar işitmek
kıvılcımlar kaymalı
insanlarım dedikçe şair kaleminden
zaten ömrümüz rüzgarlı sular gibi dalgalı
kimseler başlamaz medar-ı maişet derdinden
kim okur kim dinler siham-ı kazayı?
yalnız alıp verilir bir selam kalmıştır
nabi efendi'den

sen benim velinimetim efendim
ben senin hayr-ul-halef
sen vakt-i zamanında
uyan derdin uyan ey mest-i habinaz
uyan artık uyan
bense uyandım hab-i gafletten
uyan derim uyan ey esirler dünyası!
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #83
Usturanın Ağzında / Attila İlhan

yıllar var ki serçeleri unutmuşum
üzerimden gökyüzünü almışlar gibi
asfaltların karanlığında boğulmuşum
ufacık oysa hep böyle uçuşurlarmış
karlı ağaçların arasında alfabemdeki
iyimserlikleri bir türlü anlaşılmamış

yıllar var ki serçeleri unutmuşum
kuruş kuruş beni vurmuş öldürmüşler
boşa çıkmış başkaldırmam sarhoşluğum
onlarsa benim için ışık biriktirirlermiş
şafak kapılarında gülüşürlermiş
çocuk zenginlikleri hiç bitmemiş
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #84
Varsağı (1) / Attila İlhan

haçan demir dökende
ateş yiyesim gelir
gök sofraya çökende
doruktan sesim gelir
dağdan yürek sökende
kurşun dökesim gelir
çatal şimşek çakanda
yağmur perde çekende
derya göğe çıkanda
haçan ölesim gelir


Varsağı (2) / Attila İlhan

Destur bre gökkuşağı
Hangi devin kılıcısın
Sabah sabah kanın damlar
Besbelli can alıcısın

Akıl almaz bir kelepçe
Anlaşılmaz hangi suça
Kilitlenmiş gündüz gece
Başımızda kalıcısın

Öfkeyi sorduk sarından
Korkuyu bildik morundan
Azrail adında birinden
Giyilmiş ölmek tacısın

Karanlık çiçek açtı mı
İlmik boynuna geçti mi
Can kuşu tenden uçtu mu
Bir özgürlük ağacısın
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #85
Gibi Redifli Gazel / Attila İlhan

yorgun kadınlar içtik
yalnızlıktan uğuldayan
tuzlu kan gibi
nice akşamlar devirdik
çengi kıyamet
'kızıl sultan' gibi

vurdukça mızrap
öyle yoğun bir melâl
dağılır ki tamburdan
bastırır eski sevdalar
göz gözü görmez
duman gibi

su karanlıktır
ve kadehler boşalmış
leylaklar darmadağan
kıvılcımlar savurup narçiçeği
çöker bir daha başımıza gökyüzü
tutuşmuş tavan gibi

kanlı hesapları vardır
kıyamete kadar sürecek
ölümlü şairlerin
kim bilir nerden bilecek
ne çığlıklar geçer daha dünyadan
attilâ ilhan gibi
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #86
Tut Ki Gecedir / Attila İlhan

tut ki gecedir
karanlık sıvaşır ellerine camlardan
birden kırmızıya döner
trafik ışıkları
kükürtlü dumanlar yükselir
korkuya batmış
camkırığı adamlardan
tehlikeye büyür sakalları

tut ki gecedir
ihbarlar birer sansar
bir telefondan bir telefona atlar
yeraltı örgütleri tetik üstünde
adres değiştirmiş silah kaçakçıları
fahişeler birbirinden kuşkulanıyor

tut ki gecedir
katiller huzursuz
hırsızlar sinirli
hainler ürkekçedir
elleri telefona kendiliğinden uzanıyor
ihanete gece müthiş bir gerekçedir
ihbarlar birer sansar
bir telefondan bir telefona atlar

ihanet bir bilmecedir
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #87
Pia / Attila İlhan

ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yi görseler

bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldızlar basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk

ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #88
Sultan-ı Yegâh / Attila İlhan

şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
nemli yumuşaklığı tende denizden gelen âhın
gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın

yansıyan yaşlı gülüşmelerdir karasevdalı suda
bülbüller kırılır umutsuzluktan yalnızlık korusunda
eylem dağılmış gönül tenha çalgılar kış uykusunda
ölümün tartışılmazlığı nihayet anlaşılsa da
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın

bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak rüzgâr yasak açık kapılar yasak
belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #89
Waldorf Astoria / Attila İlhan

kadınsa kadın doktor spiedell
dudakları kalın
buğulu
üstüne yoktur linda'nın doktor spiedell
benim linda'nın
(bir içim su)
karanlıkta cigara içiyor doktor spiedell
şehvetli
tembel
uykulu

ah doktor spiedell siz yok musunuz
neden durumu anla mıyorsunuz
orta doğu'dan vazgeçin diyorum size
zaten alışverişi nedir orta doğu'nun
güney doğu asya'yı alsanız elinize
ah doktor spiedell ne işler çevrilir
haksızlık neresinde bunun

müzikse müzik doktor spiedell
işte bakın
bunlar orlean cazcıları tek tek
işte doc smithy
crazzy pat işte
işte dikenli trompetler kavgacı kontrbaslar
öyle mi wagner'i seversiniz demek
(ah doktor spiedell siz avrupalılar)
demek çelik miğferli profili bismarc'ın
gözlerinizi doldurur her dinleyişte
bırakın doktor spiedell
bırakın
bırakın eski prusya'nın köhne uğultusunu
işte king barnett
georgia blues işte

yanlışınız var doktor spiedell
yanlışınız
canım sir cunnungham'ı tanımaz mısınız
- ...londra'da nasıl konuşmuştuk diyecek
londra'da diyecek
i.g. farben için
(yani sizin için doktor spiedell)
orta doğu diyecek hesapta var mıydı
siz de bilirsiniz ki doktor spiedell
imperial chemical industries demek
beş aşağı beş yukarı
sir cunningham demek
orta doğu zaten bir ingiliz pazarıydı
sizin için hesapta var mıydı doktor spiedell
ama doğru söyleyin
hesapta var mıydı

viskiyse viski doktor spiedell
hem de sevdiğiniz
black and white
gönüller şen olsun doktor spiedell
nasılsa içebiliriz
henüz saat
o kadar geç değil ki
prosit doktor spiedell
prosit
yarı geceden sonra başlar
newyork'ta hayat
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #90
Sisler Bulvarı / Attila İlhan

elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk

sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk

sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu

terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı

sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!

sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarapta kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı

bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapurlar uğuldayacak

sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu

eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlıyamazdı
on beş sene hüküm giyerdim

dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı

sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #91
Yasak Sevişmek / Attila İlhan

öteki kapımdan gel bunu açamazsın
eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel
hem tetik bulun ardında biri olmasın
hanidir ben bu evde saklanıyorum
adımı değiştirdim başka bir adla yaşıyorum
gece gündüz siyah gözlük kullanıyorum
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel

pancurların gerisinde kararıyorum
içime belalar doğuyor sonbahar doğuyor
telefonda sesini tanıyamıyorum
yüzün parmaklarımdan akıp kayboluyor
böyle hep bir şey kopuyor bir şey kırılıyor
sabaha karşı gel eski gözlerinle gel
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
hem tetik bulun ardında biri olmasın

artık hiç kimse beni yaşamıyor
aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler
korkularım oldum bittim kimsesizdiler
yalnız bir mısra mıyım ıslanıyorum
bir revolver romanımı tamamlıyor
oyun bitti ışıklarımı söndürdüler
yokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
üzerime kilitleyip mühürlediler
hem tetik bulun ardında biri olmasın
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #92
Zeynep Beni Bekle / Attila İlhan

zeynep beni bekle / gece ağaçlarına
yağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı
yalnızlığını mutlaka değiştireceğim
bir yaprak halinde süzülüp saçlarına
eski teşrin'lerden / kederli kırmızı
zeynep beni bekle mutlaka döneceğim
söyle kim önleyebilir buluşmamızı

geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman
benim şiir kitaplarından sızan aydınlık
elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman
pancurların çarpıldığı lodos geceleri
rüzgârın değil benim / pencerendeki ıslık
her akşam koridordaki ayak sesleri
yanlış çaldığını zannettiğin telefon
zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son

pikapta eminağa acemaşırân saz semaisi
sokakta çocuklar saklambaç hırsız polis
hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da
saati durmamalı ufak sorumlulukların
resmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi
bak mektuplar birikmiş yine masamda
fakülteler açılacak bak bugün yarın
zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
başladığımız filmi birlikte bitireceğiz

kim ne derse desin içimde delice bir his
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #93
Yağmurda Sis Düdükleri / Attila İlhan

imdat çığlıkları mıdır
bir felaketi mi duyururlar
anlaşılmaz söyledikleri
salkım saçak çökerler karanlığıma
yalnızlığımı dağıtırlar
yağmurda sis düdükleri

camlarda çehreler hayal meyal
aramızdan müthiş ayrılmışlardır
anlaşılmaz niye öldükleri
son nefeslerini tasarladıkça
insan ısrarla ölümünü yaşıyor
yağmurda sis düdükleri

yürekte keder yoğunlaştıkça
bulutlar buz tozuna yozlaşıyor
anlaşılmaz neleri götürdükleri
sabahlar olur bir türlü uyuyamam
içimde sanki şilepler çarpışıyor
yağmurda sis düdükleri
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #94
Rast 'Zenci' Peşrevi / Attila İlhan

-4. Sunturlu Bir Karanlık

dudakları ateş aldı narçiçeği
sonra tırnakları dikenli alev
yer gök yangın sıcağı sarışın
gümüş bir çil lira parlaklığı
şehveti kristal gibi tınlıyor

sunturlu bir karanlık edinmeli
taşkömürü siyahlığında bir gece
niye zenci bir herif olmasın
bıyıkları masmavi mıknatıslanmış
duman fışkırıyor erkekliğinden

o kadar acıkmıştır ki aydınlığı
doyurmaya bir gece yetmeyecek
birkaç zenciyi kolayca içerebilir
gözeneklerinden sızmalı karanlık
bütün deliklerinden içine dolmalı

'Ayıp resimler' bölümünden...

-5.

epeyce yaşlı
hantalca biraz
kapılardan sığmaz
erkek güzeli kadın
omuzları geniştir bilekleri kalın
gülmesi ısırmayı andırıyor
ensesi tıraşlı
kül rengi saçlarını 'erkek' kestirmiştir
sık sık
arkaya tarıyor

balkonda rakı sofrası her akşam
eski hovardalar gibi 'ahkâmla içer
'felekten kâm alıyor'
radyoda hüzzam faslı
çamlıca'da mehtap
tamam
arasıra çok fena dalıyor
cigara paketinin arkasına hesap
aybaşında emlak vergisi
hisar'daki arsaya ne verirler
bekir'e yaş günü hediyesi
bakkala hesap
beşer biner

kıvırcık
gece mavisi kirpikler
bunlar göz müdür göl yansıması mı
kadın güzeli erkek
gizli aynalarda kaşlarını alıyor
her defasında incelterek
bulutlarda kaçıcı bir ışık mıdır
şüpheli bir erkekliğe karışması mı
tehlikeli bir kadınlığın
zehirli bir sarmaşık mıdır
yaprakları nemli
salyası yapışkan
bir türlü tutamadığın

erkek güzeli kadın
kadın güzeli erkek
dibinde fosforlu bir karanlığın
sabahlara kadar boğuluyorlar
nefes nefese sevişerek
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #95
TUTUKLUNUN GÜNLÜĞÜ'NDEN


/ salı gecesi /

kara bir balta buldu akşam vuracak noktayı
hücreler doldu bir ıslık en yakın maçka tramvayı
kim bırakmış yalnızlığıma bu hüzzâm şarkıyı
kimin bu karanlık kimler sürgülemişler kapıyı
insan olan bağlar her koptuğu yerden yaşamayı

daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında
didiklemez mi özgürlüğünü sansaryan hanı'nda
küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında
kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da
bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı

gönlünde büyüttüğün o müthiş ünlem içindir ki
seni kapattıkları öyle rezil o kadar çirkindir ki
çıplak bir lâmba mısın dört duvar içindeki
ne lâmbası/söndürülen bütün ilk gençliğindir ki
gözlerin zehirlense de suç sayarsın ağlamayı

görülmez dev böceklerdir sanki büyülü duyargalar
uçaksavar ışıldakları gökyüzünde bir yanlış arar
tophane rıhtımı'nda acı acı gemiler kalkar
hücreleri akşam olur haydut öfkeleri kaplar
ezerim sanırsın vurursan tek bir yumrukta dünyayı




tutanak 2

elektrik elletirler kıvılcım yalatırlar
tuzruhu damlatırlar kulak boşluğuna
çekip alınlar kerpetenle tırnaklarını

öğrenmek istedikleri aslında bildikleridir
geceleri rüyalarına girip uykularını kaçıran
insanın insanı soyduğu derisini yüzdüğü




duruşma arası

( o varsa kırılır buzlu camları kışın
anlamı yoğunlaşır anlamsız bir yaşayışın
gerçi farkındayız adı belirsiz bir yanlışın
acaba ben çok mu esmerim o çok mu sarışın

yansımaz oldu aydınlığı yüzüme haftalardır
yazdıklarında bile gizli bir uzaklık vardır
eylem bir dağıldı mı bütün boğazlar daralır
ben başka bir erkek olurum o başka bir kadın)



gereği düşünüldü

mahcup yaseminler son balkonların süsü
özgürlük özlemleridir genişletir gönlümüzü
savcılar ağır sürgünlerden yankılansa da

bir yer gelir ki artık ne savunma içgüdüsü
ne heyecandır kalır ne de yürek üzüntüsü
yalnız bir daktilo çıplak bir masada

toplumcularız karakollarda açtık gözümüzü
verirse halklar verir tarihte hükmümüzü
gizle de yargılansak 3.ağırceza'da


Attila İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #96
Ben Seni Nedenmi Sevdim?!..

Ben seni okyanusun derinliginde buldum da sevdim,
Parlak bir inciydin benim icin,
Paha bicilmez bir inci...
Ben seni soguk, ve yagmurlu bir gunde,
Seni dusunurken gulusundeki sicakligini icime dolupta
Beni sardigi bir anda sevdim.,
Seni sadece selvi boyun,siyah saclarin yada, kara gozlerin
Guzel bir yuzun var diye degil..
Fikirlerinle, konusmandaki guzelligin ,
Ve benim, o kor halde yanan, yuregimle sevdim.
Ben seni derinden hissederek sevdim.
Her kalp atisimda, vucudumun dort bir kosesine, yayildigini..
Beni sardigini her nefes alisimda,
Cigerlerime isledigini bilerek sevdim.
Seni kis gecelerinin, o soguk yataginda ,
Birlikte uyuyup beni isittigini,
Yaz sicaginda uyuyamayip, SIKINTILARIM oldugun
Ve ruyalarimda bulustugumuz gecelerde sevdim.
Senin ellerinden tutup kanimin kaynadigi,
Kalbimin yerinden firlayacagini, hissettigim anlarda,
O islak dudaklarinla beni sevdigini soyleyecegin anlari dusunerek sevdim.
Ben seni o sensiz anlardaki, bos ve degersiz gecen dakikalarda,
Kayip zamanlarimizda , seni arayip bulamadigim
Caresizlik icinde oldugum , icki sofralarini dost bildigim anlarda sevdim.
Sen ne kadar uzak olsanda...
Aramizdaki kilometreler ne kadar coksa,
Bende seni o kadar yogun ve o denli cok sevdim.
Seni kalbimde yanan atesin ile
Zihnimde olusan hayellerin, o ay parcasi cehrenle,
Bana derinden bakan, o gozlerindeki isiltiyi gorecegim anlari beklerken,
Kalbimin yanip tutustugu anlarda,
Gelip o bu atesi alevlendirerek,
Bana sarilarak, beni sevdigini soylecegin anilari dusunerek, sevdim.

Korkuyorum!..
Hakkettigin mutlulugu, sana vermemekten korkuyorum.
Seni beni sevdiginden fazla sevememekten kokuyorum.
Senin sevgine layik olduktan sonra,
Baskalari tarafindan o sevgiyi kaybetmekten
Korkuyorum...
Seni kazandim derken, kaybetmekten korkuyorum...
Aramizdaki maneviyat haricindeki, ucurumlardan korkuyorum...
Senin kalbini daha fazla kirmaktan korkuyorum....
O temiz masum, goz yaslarini daha fazla akitmaktan korkuyorum...


Evet Korkuyorum...
Seni kaybetmekten,seni daha fazla uzmekten,korkuyorum...
Sana kendimi ifade edememekten korkuyorum...
Yada yanlis anlasilmaktan korkuyorum....
Ucurumun kenarinda,yalniz kalmaktan korkuyorum..
Dostluguna doyamadan,uluorta yalniz kalmaktan,korkuyorum...
Yuregimdeki o ince sizinin,bir gun cogalmasindan,
Ve beni sarmasindan korkuyorum...
Sevgi denen guzelliginin,bir gun beni terk etmesinden,korkuyorum..
Dostlugun olup,yerine nefretin yesermesinden korkuyorum..

Korkuyorum evet...
Seni kaybetmekten ve seni daha fazla uzmekten korkuyorum...
Bir cicek misali, ne ellemeye,nede koparmaya kiyamiyorum...
Uzaktan seyrediyorum cunku...
Seni daha fazla incitmekten korkuyorum..
Omrunde yasadigin mutlulugu huzuru,,
Sana yasatamamaktan korkuyorum..
Sana kalbimden fazlasini verememekten korkuyorum...
Sonunda sana gozyasindan baska,bir sey birakamamaktan korkuyorum..
Seni sevmekten degil,
Dostlugunu suistimal etmekten,
Seni kaybetmekten ve degerini bilememekten,
Ve Yuce Rabbime. hesap verememekten,
Korkuyorum..
Belkide cok fazla korkuyorum...

CUNKU BEN ILK DEFA SEVIYORUM...
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #97
sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harika bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım

ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karşı sahilden

fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular

deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yine yalnız kalıyorum
istanbul minareler kaybolmuş
sen yoksun
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #98
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım

Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin?
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #99
gidene kal demek zavallılara
kalana git demek terbiyesizlere
dönmeyene dön demek acizlere
hak edene git demek asillere yakışırmışş
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #100
Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine,
ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim.
Sen yoktun...

Binlerce adım attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi,
her parkı, her ağacı ezberledim. Sevdaya bulanmış
her kaldırım taşında senin adını aradım.
Sen yoktun...

Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı.
Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken
beni enkazın altından çekip alacak elini aradım.
Sen yoktun...

Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra,
kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi.
Sesimi duyacaksın diye bekledim.
Sen yoktun...

Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler asırlar gibi geldi,
geçmedi. Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana dönen
atışlarıyla açtım. Senden başka duyduğum her seste hep aynı
hayâl kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu, bense seni.
Sen yoktun...

Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına
uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun
beni çekip almasını istedim. Olmadı.
Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan, kaç gece
merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye.
Sen yoktun...

Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar
yalnızlığın işaretiydi benim için. Beni ıslatan yağmur olmadı.
Ben senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim.
Hayat; merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra
gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm.
Sen yoktun...

Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım.
Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Ya da yolculuklara
vurdum kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere, adı duyulmamış
kasabalara gittim. Senden bir iz aradım.
Sen yoktun...

Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim
bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan.
Ben gemicilerin hasret türkülerine eşlik ettim.
Sen yoktun...

Gözümden bir tek damla yaş akmadı. Onlar sana aitti, sana
kalmalıydı. Kimselere söyleyemedim acılarımı, bekleyişimin
öyküsünü kimselere anlatamadım.
Nice fırtınalar koptu yüreğimde. Dalgalar dövdü hayallerimi.
Sığınacak bir liman, yaslanacak bir omuz aradım.
İçimi dökecek bir insan aradım.
Sen yoktun...

Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer
birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takıp gelmeni bekledim.
Ayı avucunda bana getirmeni bekledim. Ve bir güneş gibi doğup
aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı. Ama.
Sen yoktun...

 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…