Attila İlhan Şiirleri

  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #61
KİM KALDI

silah atılmıyor
güvercin şakırtısıdır
şafakta yaldızlanan
şadırvanda su
ıhlamurlarda ezan
görkemli bir namaz uğultusu
heyhat
hamzabey cami i şerif'inden kim kaldı
kim kaldı eski selanik'ten
laternalar sustu
sürahiler tenha
tek kibrit çakılmıyor
kim kaldı ittihat ve terakki'den
o jöntürkler ki hariçten
evrak ı muzırra celbederlerdi'
o fedailer ki barut öksürürler
sakal tıraşları mavi
kırmızı bıyıkları biber
kim kaldı
müdafaa i hukuk cemiyeti'nden
avcı ceketi
körüklu çizme
astragan kalpak
bazen ittihatçı
hafif iştirakiyun
öfkeli kaşları salkım saçak
kumral bıyıkları mahzun
hani felaket tütün içerler
ceplerinde idam fermanları
bellerinde Söğüt yaprağı bıçak
ya millet meclisi'nde meb'us
ya kuvayi seyyarede asker
kadehlerde rakı
nazlı beyaz
vaniköy korusunun teşrinler'deki sisi
gramofonda incesaz
meyhane musikisi
o şenliklerden heyhat kim kaldı
ezeli dalgınlığımızın ıslığıdır ney
keman yanlış anlaşılmasından tedirgin
utlar vahim sorular soruyor
öldü nazım samilof sarı mustafa
yıkılmış strasnoy ploscat'ın saat kulesi
eski bolşeviklerden kim kaldı

ATTİLA İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #62
KİM O?

kapının ziliyle sıçradım
gecenin saat üçü
açtım baktım
kimseler yok

zili duyduğum kesin
birisi çalmış olmalı
gelen yoksa ben miyim
kırk yıl daha genç
polisten bırakmışlar

ATTİLA İLHAN



KİMİ ?

Kapıyı açık bırak
Hiç kimse görmese de
Belki biri gelir
Elsiz ayaksız
Varla yok arası
Hanidir bekliyorum

ATTİLA İLHAN



KİRLİ YÜZLÜ MELEKLER

sayende şayeban olduk istanbul şehri
sayende sebil olduk aç kaldık sefil olduk
yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda
ve yaktı perişan eyledi sine-i sâd-pâremizi
saplanıp hançer misâli bir hilâl
sokaklar serseri biz serseri
yüksekkaldırım’da
bir cezayir şarkısını dile getirdi plâklar
cadde-i kebir: bütün ışıklarını yakmış bir gemidir
sinemalar neredeyse boşalacaklar

vay anam vay
sen ne dersin istanbul
sen garip bir şair olsan söyle ne halt edersin
kimin gücü yeterse kahretsin parasızlığı
sefalet akıyor gürül gürül sokaklardan
yol üstünde bir şehvet çarşısı tıklım tıklım
yol üstünde sevda pazarlığı aşk pazarlığı
kurtulamadık gitti bu denlü kepaze hayattan
hep böyle gecelerin koynunda yaşadık
geceler serseri biz serseri
karakoldaki aynada safran gibi kirli yüzümüz
gözlerimiz hasta gözleri ellerimiz hasta elleri
kırılmış kavala dönmüşüz

sen söyle serseriler kralı istanbul
sen söyle iki gözüm
hangi merhem çâredir şu bizim yaramıza
yel üfürdü su götürdü gençliğimizi
elimiz boşa geldi meydanlarda kaldık
meydanlar serseri biz serseri
sağımız sefalet solumuz ölüm
işte geldik gidiyoruz
kahrolasın
kahrolasın istanbul şehri

ATTİLA İLHAN

 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #63
KORKARIM

ay soluk soluğa
yıldızlar akla ziyan bir irilikte
uzaydan yanmış kibrit kokuları
koklasam korkarım
koklamasam
gizli yılan ıslıklarıyla özsuyu zaptediyor
henüz birer iskelet gibi çıplak
aşağıdan yukarıya ağaçları
çiçekleri uyandı uyanacak
koparsam korkarım
koparmasam
öyle yoğun bir elektrikle
çıtırdar ki saçları
kim değse tutuşacak
dokunsam korkarım
dokunmasam
gözleri bir yangın başlangıcıdır
dudakları kırmızı alarm
uğultusu şehre yayılır
sokak sokak
tutulsam korkarım
tutulmasam

ATTİLA İLHAN



KORKUNUN İSİ

kederli bir ağustostu
mehtabı ölüm tehlikesi
tellerde bir vınlama
elektriğin titremesi
adeta gümüş kaplama
yağlı beyaz bir taksi
bebek'te unutulmuştu
cihangir'e son müşterisi

gece böcekleri sustu
kadın değil koyu sinema
bir renkli film güzelliği
içi hayli eskimiş ama
yosmalığı kusursuzdu
cıgara bir cıgara daha
besbelli eksiklendiği
dolmabahçe'de kustu

hem sarhoş hem huzursuzdu
hayatı büyük bir yanılma
pektaş holding'in metresi
yani sırılsıklam mutsuzdu
kul köle olmuştu adama
gençken ne kadar korkusuzdu
yaşlandıkça artıyor endişesi

gecelerdir uykusuzdu
bu da gelmişti başına
herhalde başka bir kız buldu
etine dolgun genç irisi
adam ondan soğumuştu
az kaldı kovulmasına
kederli bir ağustostu
acı sular geliyor ağzına
gözlerinde korkunun isi

ATTİLA İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #64
KORKUNUN KRALLIĞI

geceleri bir ıslık
penceremin altında birileri
beni çağırıyorlar
(yoksa yanılıyor muyum)
koşup bakıyorum kimseler yok
sarayburnu'nda sis düdükleri
mektuplarım kayboluyor posta kutusundan
birileri çalıyor ama kim
geçen akşam yağmuru değiştirdiler
yumuşak başlamıştı tatlı ve ılık
nasıl olduysa kestiremedim
az sonra sülfirik asitti gökten yağan
(cam iplikleri halinde yağıyor
değdiği yeri eriterek
duman duman)

biryerlere gidecek oluyorum
ardımda birileri
hayal meyal varla yok arası
cigaralarını avuçlarında saklamış
gözlerinde aynalı güneş gözlükleri
(bilmem yanılıyor muyum)
daha dün geceyarısı
telefonda birileri
fakat konuşmuyorlar
bir bubi tuzağı sessizliği hüküm sürüyor
türlü olasılıklarla yüklü
olağanüstü iri
bir o kadar da tehditkar
(bilmem yanılıyor muyum)
beni dehşete düşürmek istiyorlar

nasıl oluyor anlamıyorum
gece yayın bitmiş televizyonu kapamışım
ekranda ansızın birileri
kapalı demir bir kapı gibi suratları
gözleri ateş saçıyorlar
gözlerinde tarifsiz bir hışım
bıyıkları zifiri karanlık
ele geçirebilirlerse beni öldürmek
besbelli maksatları
(yanılıyor muyum neyim)
yanlış bir mıknatıs fırtınası içindeyim
şişe yeşili şerare atlamaları
şurup kırmızısı çakıntılar
sağım solum her tarafım elektrik
korkuyorum
korktuğumun bilincindeyim
birileri
şalteri indirdi indirecek
işim bitik

ATTİLA İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #65
MARİA MİSSAKİAN

yüksekkaldırım'da bir akşam
maria missakian'ı düşündüm
eğer kendimi bıraksam
yağmur olabilirdim yağardım

kasım'da bir çınar olurdum
yaprak yaprak dökülürdüm
kalbimi sıkı tutmasam

döküp saçıp boşaltsam
içimde yükselen şiiri
kaldırımlara döküp harcasam
gözleri balıkçıl gözleri
dudaklarında tutup rüzgarı
maria missakian adında biri
gelse göğsüne kapansam

gece gölgesine sokulsam
gökyüzünde bulutlar büyüseler
yağmuru dinlesem anlatsam
şimşekler kırılıp dökülseler
bizi sokoklarda bıraksalar
leylekler üşüyüp gitseler
dönüp arkalarına bakmadan

yine akşam oldu Attilâ İlhan
üstelik yalnızsın sonbaharın yabancısı
belki paris'te maria missakian
avuçlarında bir çarmıh acısı
gizlice bir sefalet gecesi
çocuğunu boğarmış gibi boğup paris'i
sana kaçmayı tasarlar her akşam

ATTİLA İLHAN



MEMLEKET HAVASI

Bu bizim gökler gibisi hiç bir dağda çatılmamıştır
Yıldızlarımızın titremesi yüreğine deprem indirir
Hiç bir yerde bu denize bu acı tuz katılmamıştır
Topraktan sağdığımız pekmez güneşin başını döndürür

ATTİLA İLHAN



MEVSİMİDİR

mevsimidir
müphem bir meltem yoklar dal uçlarını
gizlice ürperir yaseminler
körfezde deniz dalgın
bilinmez hangi aşktan arta kalmış
vahim bir yalnızlığı dinler

mevsimidir
artıke erken kararır sular
her biri bir bulut ardına sinmiş yıldızların
korular terk edilmiş
ağaçlar duman duman
yalılar tenha
kanlıca ilk yağmurla serinler

mevsimidir
nedense ölmeye heveslenir insan
uzaya
bir avuç yıldız tozu gibi savrulmaya
rayından çıkmıştır yaşamak
bir eskimişlik duygusu nereye baksan
gücü yetmez kimsenin kimseyi kurtarmaya
çünkü ne güzeller
zehir zemberek güzeldir artık
ne zehir zemberek çirkindir
yeni çirkinler

ATTİLA İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #66
MİHAKA

Tanrının sokaklarda yalnız dolaştığı zaman
Adına kör karanlık diyorlar
Güneş de üç-buçuk aylık piçini düşürecek bulvarlara

Hıncımdam Makon'da bir Çinli’ye gözlerimle söveceğim
Saygon'da bir otel odasında bulacağım seni
Ellerini Portekiz'de unutmuş olacaksın
Gümrüksüz gireceksin düşlerime çırılçıplak
Beyrut’ta uçağı kaçıracağım Mikaha
Sana dönmek mi bir daha
Tövbeler olsun...

Özlediğin bu muydu yoksa
Tutkulu bir kelepçe vurdular yüreklerimize
Adına aşk diyorsun
Oysa balıklar Singapur'dan getirmemişlerdi
Ağızlarında bu tutkuyu
Roma'da kendini satan bir kadın görüp
Kadınlığından utanmıştın
Melekliğinden utanan şeytanlar gibiydin
Sen de yüreğini ellere sattın Mikaha!
Sana dönmek mi bir daha
Tövbeler olsun...

Bak yine inanasım yok işte
Sensiz geçmezdi bu mevsimler
Bulvarlara kar yağmazdı
Gecenin kör karanlığında
Tanrı bizim için ağlamazdı
Sevmeyi sevilerek öğrenmiştik
Tanrı'ya da biz öğretmiştik üstelik

Belli ki sevmeleri de bırakamıyorum artık
Tanrının da gözyaşları tükendi artık Mikaha!
Sana dönmek mi bir daha
Tövbeler olsun...

Kolay diyorsun
Gel bir de sen yaşa sensizliğimi
Yalan söylüyor Kuveyt'li petrol kralı
Beş gece içmez sana yüzük alırdım
Gözlerini Pire'li tayfalara çaldırdın
Belki Hong Kong'da bir şişe pirinç rakısına satarlar
Belki de ucuzundan ölmeyi göze alırsın
Ama sen; ölmüyorsan-ölemiyorsan-ölemeyeceksen
Paris benim kentim değil ki
Bu serseri izler senin izlerin Mikaha!
Sana dönmek mi bir daha
Tövbeler olsun...

Bak bu mezarı benim için kazdılar
Bu çiçekleri dişi eller getirdi
Sözüm var
Ölürsem erkekçe öleceğim
Ama sensiz ölmeyi beceremem Mikaha!
Sana dönmek mi bir daha
Tövbeler olsun...

ATTİLA İLHAN




MUHALİF RÜZGAR

bugün pazartesi
senin galiba beş dersin olacak
yine salondaki aynada taradın saçlarını
istemediğin bir şeyi yapmış olmanın öfkesi
yine karartmış alnını
fakat acele etmek lazım
geç kalırsan tramvay kaçacak
ve bir yasak levhası gibi asacak suratını
o suratsız müdire hanım

bugün pazartesi
dün pazardı
belki evde kalıp balerin resimleri yaptın
kulağında uzak bir piyano sesi
belki neşeliydin
belki düşüncen vardı
belki de yağmur gibi inerken hatıralar
herhangi bir köşe başında
bana rastladın
ben senin hayatına muhalif bir rüzgar gibi girdim

ATTİLA İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #67
MUHAYYER

önemli gizli boyutlarıyla yeryüzündeki yaşantımız
ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız
söylediklerimizle değil söylemediklerimizle varız
o gün ki ölümün perdesine yapayalnız yansırız
ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız

bir incesaz ki süreklidir yaprak döken korularda
çılgınlıkları oluşturur en çapraşık duygularda
büyük çıkmaz akla gelip de sorulmayan sorularda
bazı insan içten içe düşünür hesaplar da
ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız

üflediği sustuğumuz tutkuların düşlerimizi çokçadır
çocukluktan çıktığımızı sanmak aslında çocukçadır
gerçi gençlik bir uçta yaşlılık bir uçtadır
birleştikleri gerçek o müthiş sonuçtadır
ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız

ATTİLA İLHAN



MUSTAFA KEMAL

dağ başını efkâr almış
gümüş dere durmaz ağlar
gözyaşından kana kesmiş gözlerim
ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
ağlar ağlar cihan ağlar
mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
altmış üç ilimiz altmış üç yetim
yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
her geçen seni bizden parça parça götürür
mustafa'm mustafa kemal'im

diz dövdüm
gözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyuna
sakarya'nın suları nâmın söyleşir
hemşehrim sakarya öksüz sakarya
ankara'dan uçan kuşlar
kemal'im der günler günü çağrışır
kahrolur bulutlara karışır
gök bulut yaşmak bulut
uca dağlar dev boyunlu morca dağlar
divan durmuş bekleşir
mustafa'm mustafa kemal'im

nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin
çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
şol yüzünde güneş südü sıcaklık
ellerinden öperim mustafa kemal
senin dalın yaprağın biz senin fidanların
biz bunları yapmadık
sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal
elsiz ayaksız bir yeşil yılan
yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal
hani bir vakitler kubilay'ı kestiler
çün buyurdun kesenleri astılar
sen uyudun asılanlar dirildi
mustafa'm mustafa kemal'im

karalar kuşanmış karadeniz akmam diyor
dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor
bu gece kıyamet gecesi bu vapur bandırma vapuru
yattığı yer nur olsun mustafa kemal
ben ölümden korkmam diyor
korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu
değirmen döndü dolandı yıllar oldu
bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir
o bize öğretmedi kazan kaldırmasını
günahı vebali öğretenin boynuna
erdirip oldurana ana avrat sövmesini
yüreğim kırıldı kanım kurudu
var git karadeniz var git başımdan
mızıka çalındı düğün mü sandın
bir yol koyup gideni gelir mi sandın
mustafa'm mustafa kemal'im

ankara'nın taşına bak
tut ki baktım uzar gider efkârım
çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım
gözlerimin yaşına bak
ankara kalesi'nde rasattepe'de
bir akça şahan gezer dolanır
yaşın yaşın mezarını aranır
şu dünyanın işine bak
mustafa'm mustafa kemal'im

ATTİLA İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #68
MÜJGAN'A AŞK ŞARKILARI

-1-
dinlerdim telâşlı kanûnlardan sarışın türkçeyi
nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi
ürkek bir çilenti usulca yoklardı bahçeyi
nerde tâvus kuşları nerde müjgân'ın gençliği
nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi

okşamak kumrallığını içimden uysal lambaların
beyhude ıslıklarını yakınlaşan sonbaharın
akşam tenhalığında birlikte duygulanmaların
saklı mutluluğuyla dalgından çok daha fazla dalgın
nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi

bir parça son yalnızlığa öncekiler hazırlıktır
insan bırakmaz sevdiğini sevmek insanı bırakır
kalırsa gözlerinin elinde yaldızı belki kalır
ney üşür kanûn pırıldar udlar oldukça karanlıktır
nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi

-2-
o akşam da lambamızı söndürmüştük nedîm ile
nedîm'den bile kıskandığım sevdiğim ile
son şarkılar dağılmıştı mevsim ile
yalnız çamlıca'da bir ud yankılanırdı

dünyayı tumturaklı bir yalan sayanlar
yalanın dehşetini yaşlandıkça anlar
nâzım'ın pirâye'yi sevdiği zamanlar
ölse ölümünden ne suçlar çıkarılırdı

boğucu bir sessizlikte ateşten goncalardır
o demirden şiirler ki sanki tabancalardır
umutsuz hangi gününde el atsan ateşe hazır
nâzım onları yazarken duvarlar çatırdardı

gördün sessizce buluştuğunu nâzım'la nedîm'in
lâcivert ıssızlığında yıldızlı bir serviliğin
birinin elinde vâridât'ı simavnalı bedreddin'in
birinin ağzında gül elinde mey kâsesi vardı

-3-
istanbul puslu karaltıyla müstef'ilün bir gemi
duyulur padişah saltanatıyla bulutlara demirlediği
soğuk akşamlar çalar saatlar kadife konakta
ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta

o soyut kuşlar su aydınlığında atlas yorganların
yüz yıllık hüznüyle yüklü osmanlı zindanlarının
pul pul dağılırlar tasalı bol yansımalı boşlukta
ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta

gece hattât yesârî'nin süzüldükçe vav kayıkları
işlenir yeni baştan bütün sevmek yanlışlıkları
bilmem tamamlanır mıydık bir başka yaşamakta
ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta

o şarkı söylese çalgıların korkup bıraktıklarından
büyülü tamburların kendi başlarına çaldıklarından
ulaşır hâfız post'a sesi yankılarla sonsuzlukta
ben uyansam da ayışığından müjgân uyumakta

-4-
akşam kılıçlar düşürdüğü ayın ışığından boğaz'da
müjgân mıdır bir uzak gülümsemek midir sazda
ferahnâk'ta iyimser kötümser çarçabuk hicâz'da
müjgân mıdır sevilmek yanlış anlaşılmak mı biraz da

üretir sessizliği erguvanlar düşler sevdayı tamamlar
suları yansıtır camlar cıvalı bir beyazda
müjgân mıdır yoksa sabahlamak mı hâfız'la şirâz'da
divanlardan gül çığlıkları horasanlı papağanlar
şehzâde çılgınlıkları o unutulmaz yazda
müjgân mıdır sevilmek yanlış anlaşılmak mı biraz da

ATTİLA İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #69
NASIL BIR SEVDAYSA

Ay cok mu gecikti nerdeyse cikar
Sen yalnizligima varir varmaz
Az sonra yagmuru durduracaklar
Ruzgari degistirdim
Ustura agzi poyraz
Yok canim yildizlari unutmadik
Mutlaka yerlerinde bulunacaklar
Kenari yaldizli mavi bir karanlik
Sutlu ciplakligini ortecek kadar
Senin icin oldugu asla bilinmeyecek
Yapraklarini birden dokecek dutlar
Safak sokerken sekiz on kadar simsek
Balkonda islemeli mustesna bulutlar
Ayak bastigin an sehir de degisebilir
Yoksa Moskova'mi
Belki Berlin belki Dakar
Belki 30'lardan mehtap yorgunlugu Izmir
Korfez'de serefine donatilmis vapurlar
Nerede ne zaman kac kere yasadik
Nasil bir sevdaysa eskitememis yillar
Bitirdigimiz herseye yeniden basladik
Dudaklarimizda birbirimizden misralar

ATTİLA İLHAN



NASIL OLDUYSA

nasıl olduysa birden adımı unuttum
adını unuttuğum o sıcak şehirde
yıldız alacası yüzen bir zakkum
yanımda o hayal kız ikide birde
yolumu gözlerine bakıp bulduğum

sahi ben ne hırçın bir çocuktum
ele avuca sığmaz aklı fikri şiirde
mısra mısra başımı belaya soktum
İzmir cezaevi dokuzyüz kırk bir'de
kaşla göz arası liseden kovuldum

inanmakta geç sevmekte çabuktum
bazen yaşadıklarım aklıma gelir de
kaç kere umutsuzluğun yolunu tuttum
istenmeyen adam hemen her devirde
hemen her devirde ateşten bir buluttum

binlerce umuttan belki bir umuttum

ATTİLA İLHAN
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #70
Ağustos Çıkmazı / Attila İlhan

Beni koyup koyup gitme, n'olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun
Beni koyup koyup gitme, n'olursun

Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin, çocuğun olur
Beni koyup koyup gitme, n'olursun
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #71
Yağmur Kaçağı / Attila İlhan

Elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni

geceleri bir çarpıntı duyarsan
telaş telaş yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa eylülse ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #72
Nefesler 4 / Attila İlhan

su dinlerim gök anlarım
alevi tenime sığmaz
teni canla bütünlerim
büyür bedenime sığmaz

demiri tavında dövmeli
emekten ürünü sağlamalı
yarını bugünden giymeli
yarıyolda durmak olmaz
değiştir ki değişesin
karşıtınla çelişesin
bileşim yollar uğrağı
gelişim sınır tanımaz
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #73
Nöbet Değişimi / Attila İlhan

istediğim yağmur hazır mı bakalım
yerlerine konuldu mu soğuk katiller
karanlığı ya gevşek dokudularsa
öldürüleceğimden emin olmalıyım

şimşekler gecikti herhalde unutulmuş
acı yeşil keseceklerdi birden yolumu
hani viraj ıslıklarıyla hain otomobiller
sarı sarı göz kırpan trafik ışığı

yeryüzünde çok fazla bir yalnızlığım
başka yalnızlıklara hak tanımayan
biliyorum kuralları bozduğumu
yerimi uysal birine bırakmalıyım
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #74
O Sözler Ki / Attila İlhan

o sözler ki acıdır
mapusane avlularında
demirli kırbaçlar gibi şaklar
o sözler ki sırasında
çiçek açmış bir nar ağacıdır
dağ ufkuna vuran deniz aydınlığı
sırasında gizemli bıçaklar

o sözler ki
imgelem sonsuzluğunun
ateşten gülüdürler
kelebek çarpıntılarıyla doğarlar ölürler
o sözler ki kalbimizin üstünde
dolu bir tabanca gibi
ölüp ölesiye taşırız
o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan
uğrunda asılırız
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #75
Pusudaki / Attila İlhan

GECE BİR ANDA YILDIZ
BAHÇE BİR ANDA ÇİÇEK
UZAKTAN DENİZİN KOKUSU
KARANLIKTA KIMILDAYAN BÖCEK

İÇİMİ BİR ANDA
AYDINLATIR MİMOZALAR
BİR ANDA YAŞAMAK YENİDEN GÜZEL
YEPYENİ BİR AŞK
PUSUDA HAZIR
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #76
Rinna-Rinnan-Nay / Attila İlhan

melengecin dalında çifte sığırcık diley çifte sığırcık
ciğerime ateş değdi öley diley öley gencecik
zehir pamuk ırgatlığı gavur gündelikçilik

rinna-rinnan-nay
yüreğim bölündü lay
damarlarım delindi
kan gider kan gider

melengecin dalında çifte saksağan diley çifte saksağan
boynumda dönüp batır öley diley şol kahbe devran
ağlarım bir yandan kan kusarım bir yandan

rinna-rinnan-nay
ellerim kırıldı lay
gözüm seli duruldu
kum gider kum gider

melengecin dalında çifte güvercin diley çifte güvercin
eğnimde göynek yok öley diley ayağım yalın
ölürsem kahrımdan öldüğüm bilin

rinna-rinnan-nay
yollarım kapandı lay
bulutlar parçalandı
gün gider gün gider

melengecin dalında çifte ispinoz diley çifte ispinoz
azıktan yetimim öley diley katıktan öksüz
dirliksiz düzensiz hanidir hürriyetsiz

rinna-rinnan-nay
künyemiz yazıldı lay
kervanımız dizildi
can gider can gider
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #77
Saçların Örülmüş Olmalı / Attila İlhan

Seni birden hatırlarım akşamlar içinde
fevkalade tatlı bir sesin söylediği
şöyle kolay dokunaklı aydınlık ve temiz
gittikçe yakınlaşan bir melodi gibi
kalbim artık ürperen bir mandoline benzer
ne güzel şeydir seni hatırlamak

saçların örülmüş örülmüş olsun
ve beyaz ellerin geceye karşı çıplak
porselen tabakta yıkanmış kayısılar
yere düşmüş bir kitap bir şiir kitabı
içinde hürriyetten bahseden mısralar

insan bir düşünse ne çok şey bulabilir
hatırlamak gülmek ve ağlamak için
arzularımız nereye sürüklüyor bizi
neredeydik hangi rüzgara karıştık
ve şimdi ne tür manzaralar çekiyor
karanlık içinde açılmış gözlerimizi

saçların mutlaka örülmüş olmalı
mektepli bir kıza benzemelisin
aklında kimbilir kimden bir mısra
gözlerin nur gibi parlasın saadetten
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #78
Şahane Serseri / Attila İlhan

yolumdan çekil yavrum
bağlasalar duramam
demir asa demir çarık dedim
neyleyim!
yolculuk dedim
ağaçlara tünedi yine akşam kargalarla bir
rüzgar kendini yerden yere vuruyor
kırık dökük yıldızlar belirli uzaktan
telsiz mevceleri ardım sıra koşturuyor
anamdan yolcu doğmuşum
yedi dağın yolları kalbimden geçer
salkım salkım mısralar gelir içimden
dudaklarımda yagmur damlaları
alır beni yollar beni alır gider

anamdam yolcu doğmuşum
nehirlerle birlikte denizlere kavuştum
akşam dedim
şu koca dünya dedim
ağlasam dedim
yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
ekmeğin ve şarabın peşinden
turnaların peşinden
büyük şehirler büyük aşklar
çığlık çığlığa terkedilir
ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim
damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları
harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen
anamdam yolcu doğmuşum
neyleyim
gurbet dedim
vatan dedim
hürriyet dedim.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #79
Sarhoş Bir Kadın Baladı / Attila İlhan

KAÇ İÇKİ DAHA NE AĞIR BİR İŞ
ALKOL IRGATLIĞI BARDAKTA RUJ İZİ
GÖZLERİNİN MAVİSİ AKINDA ERİMİŞ
TÜTÜN SARISINA DÖNÜYOR BENZİ
ŞEHVETİN DÜRTÜSÜ
SEVİŞ
SEVİŞ
SEVİŞ

İÇİNDEKİ ÇÖL ÇOK DAHA GENİŞ
NASIL BİR SUSAMAK İÇEBİLSE DENİZİ
AĞZINI BULAMIYOR NEREDE KAYBETMİŞ
OYSA YUTABİLİR ERKEKLİĞİNİZİ
ŞEHVETİN DÜRTÜSÜ
SEVİŞ
SEVİŞ
SEVİŞ
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi ecitah
  • #80
Söyler / Attila İlhan

Zaman olmuştur ki
Dumanlı havuzlarda soğuk nilüferler
Bulutlara savrulmuş ateş kuşları
Korkulu bir hicrani söyler

Zaman olmuştur ki
Dalgınlıkları hisarbuselik kızların
Bildik şarkıları birden unutuşları
Aynalarda solan gün
Bilinmez hangi uğultulu
Ahval-i perişanı söyler

Zaman olmuştur ki
Loş salonların heyhula büfelerinde
O kristal fanuslu yorgun saat
Fena halde durmuş görünse de
Başka bir boyutta başka bir zamanı söyler

Zaman olmuştur ki
Falcının avucunda tuttuğu sihirli küre
Aslında yaşanmamış belki hiç yaşanmayacak
Ancak ne kadar renkli
Ne kadar yanardöner bir ömr-i zerefşani söyler

Zaman olmustur ki
Belki sonbahar belki akşam
Tepeden tırnağa silme yıldız
Belki haziran gecesi
Sanki bir hayal oturmuş o tenha piyanoya
Parmak uçlarında tatyos efendi'nin
Herkesin unuttuğu bir bestesi
Çalıyor doya doya
O evçara beste ki
Çevresinde avizelerden
Gökkuşağı serpintileri
Güllerdeki şuhu
O serv-i hiramani söyler

Zaman olmuştur ki
Yanar mor zambaklar buğulu gece lambaları
Bir katar kaybolur haydarpaşa garı'ndan
Bırakıp gümüş çığlıklarını tel tel ardında
Ağır ve cefakar bir marşandiz katarı
Kıvamlı bir sessizliğe batmış ıhlamurlar
Yalnız kuzguncuk'taki yalıda
Karanlık bir gazelhan
Yanık yanık bir aşk-i bi-amani söyler

Zaman olmuştur ki
Sızar gecenin suları simsiyah camlardan
Havada ölüm parıltısı adeta çelik
Fi bin dört yüz beş
Dersaadet'te yazıldı işbu gazel
Avuçları kan yüreği delik deşik
Yaşlanmış ama uslanmamış
Bir eski militanı
Bir şair-i devranı söyler
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…