BU SÖZE GERÇEKTEN BAYILDIM :
BİR ÇOCUK DOĞDUĞU ANDA BİR ANNE DOĞARMIŞ...
Ne kadar da doğru...
anne olanlar için süper........ ......... .
Ben anne olmasaydım eğer...
Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim...
Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.:CüvCüv:
O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu
kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.
Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da
uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını
zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.
Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda k umandayı
buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama
atacak kadar kendimden geçmeyecektim.
Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.
Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.
Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla..
Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.
Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper Anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.
Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.
sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktı m.
Telaşsız sevişmenin hayalini kuramayacaktım.
Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.
Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.senağlama
Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.
Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin
kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.gamyoncuiremsu
Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktı m.
38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı .
Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir
lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.
Sen olmasaydın eğer yaşamın k armaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı
öğrenemeyecektim.
Sen olmasaydın eğer ben asla "anne" olmayacaktım.
Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış... Bu lafın doğruluğuna
inanmayacaktım!
anne olmamayı bütün bunları bi kenara itmeye göze alamam..:1no2:
Şimdi daha çok erken konuşmak için belki de..
Daha resmiyete dökülmediği için durumumuz..
Ama anladım ki çocuk büyütmek,yetiştirmek bizim harcımız değilmiş..
Yarınların ne göstereceğini Allahımdan başka kimse bilemez ama ben bu evliliğimde evlat sahibi olmayarak en doğru kararı vermişim..:CüvCüv:
iste bu hikayeydi buldum ve kopyaliyorum:
Zengin bir ailenin fakir bir komşusu varmış. Evlerindeki saadetin dalgalanmaları, zengin ailenin duvarlarını aşarak kulaklarına kadar ulaşırmış. Akşam olunca , fakir ailenin evindeki gülme ve saadeti duyunca zengin komşu gıpta edermiş. bir gün karısına demiş ki:
- Biz bu kadar zengin olduğumuz halde neden neşemiz yok? Sen yarın fakir komşunun hanımından sor bakalım, saadetlerinin sebebi ne ise, biz de onlar gibi saadete nail olmaya çalışalım.
Kadın sabah olunca fakir komşuyu ziyarete giderek, konuşma sırasında evlerindeki saadetin sebebinden sual açmış, fakir komşunun hanımı demiş ki:
- Bizim küçük bir altın topumuz var. Akşam olunca ben efendime o da bana altın topu atarak oynar eğleniriz.
Akşam olunca zenginin karısı meseleyi kocasına nakletmiş. Adam ertesi gün bir kuyumcuya giderek altın bir top sipariş etmiş. Topu aldığı günün akşamı karısı ile karşı karşıya oturup, altın topu birbirlerine atmaya başlamışlarsa da, hayal ettikleri neşe bir türlü doğmamış... Hatta madeni topun ağırlığı sebebeiyle canları yanmış; sert atışlar yüzünden topun isabet ettiği vücutları, yer yer morarmış. Sabah olur olmaz zenginin karısı, alelacele fakirin ailesinden sual etti:
- Biz senin dediğin altın topu yaptırdık, fakat neşelenemedik, dedi. Fakir komşu:
- A komşum, o bildiğin gibi top değil. Sarı saçlı masum bakışlı bir yavrumuz var. biz ona "altın top" diyoruz. akşam olunca kah benim kucağıma, kah babasına koşar ve bizi eğlendirir. Onunla meşgul olurken yorgunluğumuzu unutur, neşeleniriz, cevabını verdi.
Binaya konulan harç, nasıl tuğlaları birbirine kaynaştırır ise, evlat da karı ve kocayı birbirine bağlar!:asigim:
Kızlar ablalar teyzeler! Car car ötmek için belki fazla küçük bulabilirsiniz beni ama her şey yaş değildir. Çocuğum olana kadar... diye başlayan cümleler kuran arkadaşlar, birden vahiy inmiyor. Sadece hormonlarınız değişiyor ve doğum sonrası iki yıl o hormonlar öyle kalıyor. O sürede de yeni rolünüzü oynamaya zaten alışmış oluyorsunuz. Ama bunun vücudun bir kandırmacası olduğunu bile bile bunu yaşamaya kalkışmak doğum sonrası depresyonu denen şeye yol açabiliyor. Kimse çocuğumu sevmiyorum diyemez özgürce. Aşırı derecede kutsal süsü verilince insan kendine bile itiraf edemez bunu ve bastırır bastırır bastırır... Derken saçma sapan yerlerden fırlar bu bastırılmışlık. Toplum sorunlu kadınlarla dolup taşar. Hani derler ya cahillik en büyük mutluluktur diye. İnatla çocuk istemeyip bir şekilde çocuk sahibi olunca da onu çok seven (öyle sanan) anneler bunun bir çeşitilizyon olduğuna baştan şartlansa acaba bu denli içten iyi ki doğurmuşum derler miydi? Doğum,kadını bambaşka bir insana çevirir. Öyle ki önceki haliniz çoook gerilerde kalır unutursunuz bile başkasının hikayesini anlatır gibi "ben zamanında şöyle böyle bıdı bıdı" demeye başlarsınız.
Şahsen ben bebek görünce öğürmeye başlıyorum. Nedenini çok düşündüm. İki sebep buldum. Birincisi şu ki bebek,annenin ölümüdür. O doğunca artık siz siz değilsinizdir. O vardır ve onun hayatı başlar. Sizin hayatınızsa onunkiyle kancalanır kelepçelenir artık. Doğanız biz olmaya müsait değilse kronik mutsuzluğun hayatınıza zerk edilişidir doğum. Kendimi kendi irademle yok edip yeni bir canlıya hayat vermek istemiyorum. Evet bencilim. Hani bir huy kötü olabilir ama kötü de olsa o sizin huyunuzdur. Ben beni bencilliğimle kabul etmezsem kimseyi kötü yanlarıyla kabul edemem ki. Neyse orayı geçelim.İkinci sebebe gelince, ne zaman akmış bir burun ya da kulak görsem, ne zaman fotoğraf dahi olsa idrar dışkı vs. görsem, ne zaman ki kendimin dahil terini genital atıklarını görsem öğürtü sarar beni. Neticede bebek de vücudun bir deliğinden çıkan bir çeşit atık değil midir? Bu kadar pembe bir forum için çok sivri kaçtı ama evet ben buyum böyle görüyorum bebekleri. Ve aklın yolu bir aynı şeyi biri daha demiş, bir erkek.. Tam hatırlamıyorum ama Küçük İskender benzer bir şey demiş acaba kadınlar da bebekleri doğunca tiksinir mi gibisinden.
Evet o hikayeyi biliyorum ama biz o hikayedeki gibi mutsuz bir çift değiliz ki... Hatta hiç evli gibi de değiliz sanki iki sevgili ailemizden ayrı eve çıkmışız beraber yaşıyoruz her anımız heyecan dolu! Geziyoruz,eğleniyoruz,maç izliyoruz,çogu akşam mesaide oldugu için gece gelince yemek için bile dışarı çıkıyoruz saat 12 de 1 de....
Biz böyle çok mutluyuz cidden:1yes2: ...
İnsanlar çocuk doğurur ya da doğurmazlar kendi kararlarıdır .Ben buna saygı duyarım .ama çocuklarımızı atığa benzeten ve onlarla bir tutan kimseye kaç yaşında olursa saygı duymamı beklemeyin.siz dünyaya bebek olarak gelmediniz mi acaba:uhm:Kızlar ablalar teyzeler! Car car ötmek için belki fazla küçük bulabilirsiniz beni ama her şey yaş değildir. Çocuğum olana kadar... diye başlayan cümleler kuran arkadaşlar, birden vahiy inmiyor. Sadece hormonlarınız değişiyor ve doğum sonrası iki yıl o hormonlar öyle kalıyor. O sürede de yeni rolünüzü oynamaya zaten alışmış oluyorsunuz. Ama bunun vücudun bir kandırmacası olduğunu bile bile bunu yaşamaya kalkışmak doğum sonrası depresyonu denen şeye yol açabiliyor. Kimse çocuğumu sevmiyorum diyemez özgürce. Aşırı derecede kutsal süsü verilince insan kendine bile itiraf edemez bunu ve bastırır bastırır bastırır... Derken saçma sapan yerlerden fırlar bu bastırılmışlık. Toplum sorunlu kadınlarla dolup taşar. Hani derler ya cahillik en büyük mutluluktur diye. İnatla çocuk istemeyip bir şekilde çocuk sahibi olunca da onu çok seven (öyle sanan) anneler bunun bir çeşitilizyon olduğuna baştan şartlansa acaba bu denli içten iyi ki doğurmuşum derler miydi? Doğum,kadını bambaşka bir insana çevirir. Öyle ki önceki haliniz çoook gerilerde kalır unutursunuz bile başkasının hikayesini anlatır gibi "ben zamanında şöyle böyle bıdı bıdı" demeye başlarsınız.
Şahsen ben bebek görünce öğürmeye başlıyorum. Nedenini çok düşündüm. İki sebep buldum. Birincisi şu ki bebek,annenin ölümüdür. O doğunca artık siz siz değilsinizdir. O vardır ve onun hayatı başlar. Sizin hayatınızsa onunkiyle kancalanır kelepçelenir artık. Doğanız biz olmaya müsait değilse kronik mutsuzluğun hayatınıza zerk edilişidir doğum. Kendimi kendi irademle yok edip yeni bir canlıya hayat vermek istemiyorum. Evet bencilim. Hani bir huy kötü olabilir ama kötü de olsa o sizin huyunuzdur. Ben beni bencilliğimle kabul etmezsem kimseyi kötü yanlarıyla kabul edemem ki. Neyse orayı geçelim.İkinci sebebe gelince, ne zaman akmış bir burun ya da kulak görsem, ne zaman fotoğraf dahi olsa idrar dışkı vs. görsem, ne zaman ki kendimin dahil terini genital atıklarını görsem öğürtü sarar beni. Neticede bebek de vücudun bir deliğinden çıkan bir çeşit atık değil midir? Bu kadar pembe bir forum için çok sivri kaçtı ama evet ben buyum böyle görüyorum bebekleri. Ve aklın yolu bir aynı şeyi biri daha demiş, bir erkek.. Tam hatırlamıyorum ama Küçük İskender benzer bir şey demiş acaba kadınlar da bebekleri doğunca tiksinir mi gibisinden.
neticede laleee idolümsün hayatını yaşa eşinle
Kızlar ablalar teyzeler! Car car ötmek için belki fazla küçük bulabilirsiniz beni ama her şey yaş değildir. Çocuğum olana kadar... diye başlayan cümleler kuran arkadaşlar, birden vahiy inmiyor. Sadece hormonlarınız değişiyor ve doğum sonrası iki yıl o hormonlar öyle kalıyor. O sürede de yeni rolünüzü oynamaya zaten alışmış oluyorsunuz. Ama bunun vücudun bir kandırmacası olduğunu bile bile bunu yaşamaya kalkışmak doğum sonrası depresyonu denen şeye yol açabiliyor. Kimse çocuğumu sevmiyorum diyemez özgürce. Aşırı derecede kutsal süsü verilince insan kendine bile itiraf edemez bunu ve bastırır bastırır bastırır... Derken saçma sapan yerlerden fırlar bu bastırılmışlık. Toplum sorunlu kadınlarla dolup taşar. Hani derler ya cahillik en büyük mutluluktur diye. İnatla çocuk istemeyip bir şekilde çocuk sahibi olunca da onu çok seven (öyle sanan) anneler bunun bir çeşitilizyon olduğuna baştan şartlansa acaba bu denli içten iyi ki doğurmuşum derler miydi? Doğum,kadını bambaşka bir insana çevirir. Öyle ki önceki haliniz çoook gerilerde kalır unutursunuz bile başkasının hikayesini anlatır gibi "ben zamanında şöyle böyle bıdı bıdı" demeye başlarsınız.
Şahsen ben bebek görünce öğürmeye başlıyorum. Nedenini çok düşündüm. İki sebep buldum. Birincisi şu ki bebek,annenin ölümüdür. O doğunca artık siz siz değilsinizdir. O vardır ve onun hayatı başlar. Sizin hayatınızsa onunkiyle kancalanır kelepçelenir artık. Doğanız biz olmaya müsait değilse kronik mutsuzluğun hayatınıza zerk edilişidir doğum. Kendimi kendi irademle yok edip yeni bir canlıya hayat vermek istemiyorum. Evet bencilim. Hani bir huy kötü olabilir ama kötü de olsa o sizin huyunuzdur. Ben beni bencilliğimle kabul etmezsem kimseyi kötü yanlarıyla kabul edemem ki. Neyse orayı geçelim.İkinci sebebe gelince, ne zaman akmış bir burun ya da kulak görsem, ne zaman fotoğraf dahi olsa idrar dışkı vs. görsem, ne zaman ki kendimin dahil terini genital atıklarını görsem öğürtü sarar beni. Neticede bebek de vücudun bir deliğinden çıkan bir çeşit atık değil midir? Bu kadar pembe bir forum için çok sivri kaçtı ama evet ben buyum böyle görüyorum bebekleri. Ve aklın yolu bir aynı şeyi biri daha demiş, bir erkek.. Tam hatırlamıyorum ama Küçük İskender benzer bir şey demiş acaba kadınlar da bebekleri doğunca tiksinir mi gibisinden.
neticede laleee idolümsün hayatını yaşa eşinle
Kızlar ablalar teyzeler! Car car ötmek için belki fazla küçük bulabilirsiniz beni ama her şey yaş değildir. Çocuğum olana kadar... diye başlayan cümleler kuran arkadaşlar, birden vahiy inmiyor. Sadece hormonlarınız değişiyor ve doğum sonrası iki yıl o hormonlar öyle kalıyor. O sürede de yeni rolünüzü oynamaya zaten alışmış oluyorsunuz. Ama bunun vücudun bir kandırmacası olduğunu bile bile bunu yaşamaya kalkışmak doğum sonrası depresyonu denen şeye yol açabiliyor. Kimse çocuğumu sevmiyorum diyemez özgürce. Aşırı derecede kutsal süsü verilince insan kendine bile itiraf edemez bunu ve bastırır bastırır bastırır... Derken saçma sapan yerlerden fırlar bu bastırılmışlık. Toplum sorunlu kadınlarla dolup taşar. Hani derler ya cahillik en büyük mutluluktur diye. İnatla çocuk istemeyip bir şekilde çocuk sahibi olunca da onu çok seven (öyle sanan) anneler bunun bir çeşitilizyon olduğuna baştan şartlansa acaba bu denli içten iyi ki doğurmuşum derler miydi? Doğum,kadını bambaşka bir insana çevirir. Öyle ki önceki haliniz çoook gerilerde kalır unutursunuz bile başkasının hikayesini anlatır gibi "ben zamanında şöyle böyle bıdı bıdı" demeye başlarsınız.
Şahsen ben bebek görünce öğürmeye başlıyorum. Nedenini çok düşündüm. İki sebep buldum. Birincisi şu ki bebek,annenin ölümüdür. O doğunca artık siz siz değilsinizdir. O vardır ve onun hayatı başlar. Sizin hayatınızsa onunkiyle kancalanır kelepçelenir artık. Doğanız biz olmaya müsait değilse kronik mutsuzluğun hayatınıza zerk edilişidir doğum. Kendimi kendi irademle yok edip yeni bir canlıya hayat vermek istemiyorum. Evet bencilim. Hani bir huy kötü olabilir ama kötü de olsa o sizin huyunuzdur. Ben beni bencilliğimle kabul etmezsem kimseyi kötü yanlarıyla kabul edemem ki. Neyse orayı geçelim.İkinci sebebe gelince, ne zaman akmış bir burun ya da kulak görsem, ne zaman fotoğraf dahi olsa idrar dışkı vs. görsem, ne zaman ki kendimin dahil terini genital atıklarını görsem öğürtü sarar beni. Neticede bebek de vücudun bir deliğinden çıkan bir çeşit atık değil midir? Bu kadar pembe bir forum için çok sivri kaçtı ama evet ben buyum böyle görüyorum bebekleri. Ve aklın yolu bir aynı şeyi biri daha demiş, bir erkek.. Tam hatırlamıyorum ama Küçük İskender benzer bir şey demiş acaba kadınlar da bebekleri doğunca tiksinir mi gibisinden.
neticede laleee idolümsün hayatını yaşa eşinle
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?