----Bu yazı; “Terörle mücadelede er'ler ve astsubaylar ölüyor da subaylar neden ölmüyor?” diye soran ahlaksıza cevaptır----
Allahtan korkmaz ve kuldan utanmaz zibidinin birisi; “Terörle mücadelede er’ler ve astsubaylar ölüyor da subaylar neden ölmüyor?” diye soruyor:
Son 15 gün içinde; 1 teğmen, 1 yüzbaşı ve 1 binbaşı şehit oldu.
Söz konusu ahlâksız ve vicdansız yaratığa şimdi sormak gerekir:
Mutlu oldun mu?
Başın göğe erdi mi?
Biat ettiğin efendilerin sana madalya taktı mı?
Eğer sen, pelteleşmiş beynini biraz çalıştırıp internette ufak bir araştırma yapsaydın:
a. Amerika Birleşik Devletlerinin en önemli düşünce kuruluşu “RAND corporation” tarafından 2010 yılında yayınlanan “Victory Has a Thousand Fathers” başlıklı raporda; bölücü terörle mücadele eden 22 ülkenin yenildiğini ve 8 ülkenin ise terörü yendiğini ve Türk Ordusunun, bölücü terörü yenebilen sayılı Ordular arasında yer aldığını görürdün.
b. Bu Ordu’nun, 2002 yılında PKK’yı hallaç pamuğu gibi atarak terörü (6 şehidimizle) nerdeyse “SIFIR” seviyesine indirdiğini ve PKK’yı felç ederek eylem yapamaz hale getirdiğini öğrenirdin.
c. Terörle mücadele eden yabancı ordularla kıyaslandığında; Türk Ordusundaki subay zayiatının yabancı ordulardan daha fazla olduğunu anlardın.
d. Ayrıca, Şehitlik bir faninin ulaşabileceği en yüksek rütbedir. Şehitler arasında rütbe ve makam ayrımı yapılmaz. Şehit düşen her subay, astsubay ve er; bir ana kuzusu, koca veya babadır. Bir tek şehidin hakkını sen dâhil hiç kimse ödeyemez. Şehitler arasında rütbe ve makama göre ölüm yarışı başlatmak ve bunun hesabını tutmak, ahlaksızlık ve vicdansızlıktır. Ama o pelteleşmiş beynini biraz çalıştırıp araştırsaydın, subay, astsubay ve er mevcutlarına kıyasla, şehit oranının; erlerde yüz binde 58 ( % 0058), subay ve astsubaylarda ise, yüz binde 65’er ( % 0065’er) civarında olduğunu tespit edebilirdin. (Bu rakamı utanarak, sıkılarak ve içim acıyarak vermek zorunda kaldığım için, Türk Halkından ve şehit ailelerinden özür diliyorum. Ayrıca, ahlaksızca spekülasyonları önleyebilmek için, Genelkurmay Başkanlığı tarafından, şehitlerimizin isim ve rütbelerinin bir albüm halinde yayınlanarak, tarihin şanlı sayfalarına kaydedilmesinin uygun olacağını düşünüyorum. )
Ey ahlaksız ve vicdansız yaratık:
a. Senin amacın; Bütünleştirmek değil bölmektir, yapmak değil yıkmaktır.
b. Senin amacın; Ilımlı İslam adı altında Hazreti Muhammetsiz bir din yaratmaya çalışan cemaate yaranmaktır.
c. Senin amacın; Ilımlı İslam halifeliğine soyunan hoca efendinin gözüne girmektir.
d. Senin amacın; Siyasal iktidarın patronundan aferin almaktır.
e. Senin amacın; Türk Ordusunu ima ederek “Benim gözümün içine bakıyorsunuz, ne demek istediğimi anlıyorsunuz, yaralı bırakmak, bir işi yarım bırakmak doğru değil” diyen çevrelerin tetikçiliğine soyunmaktır.
f. Senin amacın; ” Bu kurumsal yapıya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım… Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var…” diyen Türk Ordusu düşmanı çevrelerde yer edinmektir.
g. Senin amacın; Türk Ordusundaki subay, astsubay ve er’ler arasına nifak sokarak, birlik ve beraberliği dinamitlemektir.
h. Senin amacın; Bölücülerin ve teröristlerin değirmenine su taşımaktır.
Eğer sende biraz Allah korkusu, vicdan, ahlak ve utanma duygusu olsaydı:
a. Efendilerine dönüp; Çıkarılan gece yarısı kanunlarıyla, terörle mücadele eden Türk askerinin elini kolunun neden bağlıyorsunuz diye sorardın.
b. Efendilerine dönüp; Habur Sınır Kapısından giren teröristlerin ayağına, neden Türk hukukunda olmayan seyyar mahkeme gönderiyor ve pişman olmadıkları halde etkin pişmanlık yasasından yararlandırıp serbest bırakıyorsunuz diye sorardın.
c. Efendilerine dönüp; Teröristler serbest bırakılırken, isimsiz ve imzasız ihbar mektuplarıyla, düzmece sahte delillere dayanarak, Türk Ordusu’nun madalyalı kahramanlarını ve komutanlarını, terörist damgası vurarak tutuklatmakla ne yapmak ve kime hizmet etmek istiyorsunuz diye sorardın.
d. Efendilerine dönüp; Terör örgütünün yuvalandığı, korunup ve kollandığı Kuzey Irak’a, Türk Ordusu’nun sınır ötesi harekât yapmasına neden izin vermiyorsunuz diye sorardın.
e. Efendilerine dönüp; Terörist başı Abdullah Öcalan’ın, İmralı’dan terör örgütünü yönetmesine neden izin veriyorsunuz diye sorardın.
f. Efendilerine dönüp; 13 askerimizin şehit düştüğü gün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde “Demokratik özerklik” adı altında adeta bağımsızlıklarını ilan eden bölücülere bu imkânı, ortamı ve şartları siz hazırladınız. Sizin amacınız Türkiye’yi bölüp parçalamak mı diye sorardın.
g. Efendilerine dönüp; Sömürgeci Batı’nın tezgâhladığı “Büyük Ortadoğu Projesi” Batı’nın egemen güçlerine biat etmeyen petrol zengini Müslüman ülkelerin yönetimlerini devirmek ve ülkeleri bölüp parçalamak için tezgâhlanan bir darbe planıdır. Bu planın kapsamında, Türkiye’nin bölünüp parçalanarak “Büyük Kürdistan’ın kurulması” da vardır. Böyle bir projenin eş başkanlığını kabuk etmekle nereye varmak istiyorsunuz diye sorardın.
h. Efendilerine dönüp; Türk Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliğini korumayı amaçlayan, Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerini değiştirmeye çalışmakla, ne yapmak istediğinizin farkında mısınız diye sorardın.
i. Efendilerine dönüp; Siyasi ve maddi çıkarlar için İslam dininin istismar edilmesi ve Ilımlı İslam adı altında sömürgeci Batı’nın isteklerine uygun olarak reforma tabi tutulmaya çalışılması şirktir ve İslam’a ihanettir. Siz ne biçim Müslümansınız diye sorardın.
Bunların hiçbirisini sorgulayamazsın. Bunları sorgulayabilmek için; “iktidara, şeyhine, şıhına, hocasına, hoca efendisine, ağasına, aşiret reisine veya para babasına” biat etmiş ve sömürülmeye müsait müritler, marabalar, kul ve köleler olmaktan kurtulup “fikri hür ve vicdanı hür özgür bireyler” olmak gerekir.
Sayın Can Ataklı’nın 13 Temmuz 2011 tarihinde Vatan Gazetesinde yazdığı gibi:
“ Demokrasi ve hukuk mücadelesi verenler, korkmazlar, sorarlar, sorgularlar, eleştirirler, karşı çıkarlar.
Yandaşı hep tarif ediyorum. Kişisel çıkarı için iktidarla birlikte gerektiğinde operasyonlar yapan, insanları çekinmeden karalayan, aşağılayan, ahlâk, vicdan, namustan nasibini almamış kişilerdir…
Kısacası yandaşlık beter bir şeydir, kimliği kişiliği karakteri yoktur.”
Türk Ordusunu çekinmeden karalayan, aşağılayan, ahlak, vicdan ve namustan nasibini almamış kişilik ve karakter yoksunu yaratığa; Ek’lerde gönderdiğim yazıları okumasını ve okuduktan sonra aynaya bakmasını öneriyorum.
Hikmet Yavaş