Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Aşk ve umuda dair her şeyi paylaşmak istiyorum..Paylaşmak isteyen, paylaşmayı seven herkesi bekliyorum Unutmayalım ki mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır, üzüntüler paylaşıldıkça azalır...
Şimdilerde iki yetişkiniz zamanın dudaklarında. Sırtı birbirine değmemiş iki sıradağdır omuzlarımız. Gözlerimizde iki tren garı beslenir, kirpiklerimizde kısır topraklar..Hadi imkansızlığın kanamasın dudaklarında..Kanatlan siyah-beyaz fotoğraflardan..Bizi bekliyor Elif diyen cicekler...Vuslat yakındır artık...
Ey hayat rengine bürünmüş gözlerimin sahibi,
Sırça bir köşke denk gelmese de düşlerimiz, biz yine de yürüyelim elimizde bir kutu çikolata ile. Gardolabında ütülenmeyi beklese de satırların, eselim bir deli rüzgarın peşinde..Durma sakın, sevdamızla daha nice yetim ceylanı emzireceğiz. Gülüşlerimizle kurulayacağımız o kadar ıslak kirpik var ki sakın duraksama..Ayakkabılarım ayağımda değil sevgili diye yorma kendini. Toprak ayakkabın olmuşken neye gerek ki uzun topuklu ayakkabıların..Koş hadi..Zaman Elif'in düşü değil mi..Yaşadıklarımız umudun ta kendisi değil mi ?
Varlığınla var olmadığım için, yokluğunda yok olmadım...
Hani giderken kendine iyi bak demiştin ya...
Dediğini yaptım Kendime iyi baktım...
Biraz kilo aldım..
Kendime yeni kıyafetler aldım, bol bol dolaştım..
Daha çok kitap okudum...
Ben, sen olmuştum ya..
Özüme döndüm..
Ben, yine ben oldum..
Kendimi kaybetmiştim buldum..
Zaten fazla uzağa gitmemişim, aslında hiç gitmemişim...
Sana başlarken yanlışlıkla beni bitirmişim..
Yani başladığım yere dönebilsem görecekmişim..
Seni seviyorum demiştim ya..
Sevmemişim, sen hayalmişsin, ben hayal etmişim...
Şu hayatta hepimizin eksiği, kusuru diz boyu. "Yanılmam" zanneden, en çok yanılır. "Ben bilirim" diyen, aslında en cahilimizdir. Üstünlük taslayan, en geriden gelendir. Beşer dediğin, adı üstünde zaten, şaşar daim. Ayağımız kayar, düşeriz. Vardım zanneder, tökezleriz. Oldum zanneder, bir arpa boyu bile yol katedemeyiz. Piştim dersek hamlık imtihanından geçemeyiz. Çoktur noksanı, eksiği insanın. Hepimizin. İstisnasız herkesin. Ama bir tek kural var ki, unutmayacaksın. Küpe gibi kulağımızda asılı durur daim. En sisli sabahlarda, en puslu yollarda ışık verir, titrek ama sabit bir mum alevi gibi. Öyle bir kural ki, son derece basittir ama bir o kadar temel:"Kalp kırmayacaksın!"Kırdığımız her kalp, ettiğimiz her fena laf, incittiğimiz her can, küstüğümüz her hasım, yüreğimizin üzerine bindirilmiş demirden bir ağırlıktır. Eğer dikkat etmezsek birikir ağırlıklar, nefes bile alamaz duruma geliriz o zaman. Halbuki tüy gibi hafif, kuş gibi latif olabilmeli insanın yüreği, ağırlıksız ve pak...