31 Aralık 2018
Aşılar hakkında
Posted by
admin under
Basında Gerçek Tıp Aşıların ilk dozunu yaptırıp sonrasını yaptırmamak problem olur mu? Bunu iyi araştırmak lazım. Birinci doz aşı vurulmuş olanlarda bir durum oluşuyorsa düşünün 2. ve 3. Aşılardan sonra ne olacak? Planlanmış, ancak görünmeyen bir zarar oluşacak.
İlk dozdan sonra 2. veya 3. aşıların vurulmasının gerekli olduğu söylenen aşılarda adjuvan bir madde katılıyor. Bu da özel bir şekilde, ikinci aşıyı mecbur bırakıyor. Bunu ancak özel bir yol ile yerleştirmek mümkün. Normalde 1. doz vurulunca 2. doz vurulmasa da zarar oluşmaması gerekir.
Bu yöntem aslında kişiyi aşıya karşı bağımlı hale getiriyor. Ancak bana göre, böyle bir durum varsa bile, ikinci aşının vurulması, sadece ilk doz aşının vurulmasından daha zararlıdır. Bugünkü tıp cinayet ve canilik/zalimlik kaynağı ve yumağıdır. İnsanlığa karşı alenen ve mükerrer şekilde suç işlenmektedir.
Bağışıklamaya karşı mıyız? Yoksa aşının içeriği ve üretimine mi karşıyız Bize göre çocuk doğal yolla hastalığı geçirir ve bağışıklık kazanır. Ancak aşılarla durum daha farklı değil mi? Eskiler ne yapardı? Eskiler, bağışıklama için çocukları hasta çocukların yanına götürürlerdi.
Peki yeni hastalıklar daha dirençli olabilir mi? Evet, anne eğer aşılanmış ise anne sütü ile bebeğe antikorlar geçemiyor. Anne sütü almayan bebeklerde hastalıklar daha sert olacaktır ancak onlar da geçici. Aşıların yan etkileri daha kötü.
Yani biz, çocuklarımızı aşılatmayarak bir sonraki nesli mi kurtarabiliriz? Tabii ki. Sizin çocuklarınız ve torunlarınız aşılanmazsa ancak o zaman nesil sağlıklı olacak. Aşılanmamış çocuğun hastalık geçirmesi kaçınılmazdır ve bu normal bir süreçtir. Bazen biz bu hastalık sürecini fark edebiliyoruz, görebiliyoruz. Örneğin ateş veya döküntü oluyor. Bazen ise fark edemiyoruz. Çocuk mutlaka bir çocuk hastalığı geçiriyor ve bağışıklık kazanıyor. Ancak biz fark etmiyoruz. O zaman, özellikle kız çocuklarında bağışıklık, çeşitli mikroplara karşı gelişiyor ve anne olduğunda bağışıklığın bilgileri sütüyle bebeğe geçiyor.
Bebeklerde bağışıklık sistemi ne zaman aktif oluyor? Bebeklerde doğumu takiben ilk 6 ay boyunca bağışıklık sistemi aktif değildir. Koruma süreçleri anne sütü ile anne üzerinden yürütülür. 6 aydan sonra aktif bağışıklık gelişiyor.
Peki aşı yaptırmamaya karar verenler çocuklarının bağışıklık sistemini doğal yollardan nasıl geliştirebilir? Bunu birkaç madde ile özetleyebiliriz;
- Anne sütü ile beslemek,
- Annenin hamilelikten önce hazırlanması ve vücudunu arındırması,
- Bu fırsatı kaçıran annelerin ise bebeğin hastalanmasına izin vermesi gerekir. Ateş, öksürük gibi çocuk hastalıkları şifadır. Aileler buna bilinçli şekilde sabretmeliler.
- Ateş tek başına bağışıklık kuvvetlendiricidir. Doğal bir bağışıklama yöntemidir. Bağışıklık kuvvetli ise hiçbir hastalık zarar veremez inşallah.
- Ateş 41 dereceye kadar yükselse de korkmamak gerekir. Çünkü ancak 41 derecede akciğerde yerleşen en küçük bakteriler (koklar) temizlenebilir.
Vücudun kuvvetlenmesi veya iyileşmesi için neden bu kadar yüksek ısıya ihtiyaç duyuluyor? Vücutta bir proteinin, protein zincirindeki bağlantıları koptuğu zaman, kurtarıcı proteinler gelerek yaralı proteinleri yeniden inşa ediyor. Kurtarıcı proteinler ancak bu ateşle aktif olabiliyor. Bu nedenle 41.5 derece ateş gerekli oluyor.
Bazı insanlar 38 derece ateşte bile çok hasta olabiliyor. Bunlar çok ilaç kullanan ve bağışıklığı zayıf olan insanlarda görülüyor. Aslında çocuklar ve sağlıklı insanlar ateşe karşı çok dayanıklılar. Ateş yükselse bile vücut onu tolere edebiliyor.
Çocuklarını aşılatmış ve aşıların zararlarını sonradan öğrenmiş ebeveynler için ne önerebiliriz? Aşı yapılan çocuklarda aşının zararları (cıva vb) vücuttan atılabilir mi? Eğer bu mümkünse nasıl atılabilir? Aşıdaki kimyasal maddelerin vücuttan atılabileceğini düşünüyorum. Ama oluşan tahribat nasıl telafi edilir, emin değilim. Elbette kısmen geri dönüş olabilir. Ancak ne kadar bilmiyoruz.
Örneğin Alüminyum; hemen hemen tüm aşılarda alüminyum var. Bu madde temasa ve bazı diğer maddelere karşı aşırı duyarlılık ve tepki oluşturuyor. Bu da alerjik hastalıklara ve vajinismusa yol açabiliyor. Avrupa’da vajinismus hastalığı neredeyse bilinmiyor. Çünkü orda aşılarda alüminyum kullanılmıyor. Türkiye’de 6 milyon kadının vajinismus olduğu düşünülüyor. Antidepresanlar da temasa karşı aşırı duyarlılık geliştiriyor.
Cıva her aşıda kullanılıyor mu? Türkiye’de sanıyorum her aşıda cıva kullanılıyor. Aslında Türkiye ve Amerika veya Avrupa için tamamen farklı içerikte aşılar kullanılıyor. Türkiye bu konuda çok şuursuz davranıyor. Aşı içerikleri incelenmiyor, herhangi bir düzenlemede bulunmuyor. Cıvanın aşısız üretimi aslında mümkün. Ancak bu durumda da farklı kimyasallar devreye giriyor. Cıva yerine formaldehit kullanılıyor. Formaldehit cıvadan daha az zarar veriyor. Civanın aşılara katılma sebebi koruyucu olmasıdır. Cıva aslında böcek ilacıdır; mikrop ve bakterilere karşı duvar oluşturuyor.
Aşı nasıl üretiliyor? Aşı en pis maddeler üzerine üretiliyor. Çünkü mikrop ve virüsler en pis ortamda yaşayabiliyor (dışkı, kan, irin vb.) Bu durumda bazı istenmeyen maddeler/mikroplar da aşıların içine karışabiliyor. O maddeleri temizlemek için alüminyum, cıva vb koruyucular gerekiyor.
Günümüzdeki aşılar da mı böyle üretiliyor? Eski aşılarla günümüzde üretilen aşılar aynı mı? Hayır. Bugün aşılar DNA Rekombinant sistemi ile üretiliyor. Bu nedenle artık istenmeyen bakteriler aşı içinde üreyemiyor. Eski aşılarla yeni aşıların durumu çok farklı. Bugün pis maddeler yerine domuz, tavşan, maymun gibi hayvanların, hatta ceninlerin DNA’ları kullanılarak laboratuar ortamında aşı üretiliyor. Laboratuarlarda zaten tüm hayvanların DNA modelleri bulunuyor.
Bugünkü aşılarda DNA molekülleri değil, daha küçük olan DNA parçacıkları kullanılıyor. Bu da daha tehlikeli bir durum. Vücut yabancı DNA molekülünü içine almaz, bağışıklık onu tanır ve kendisini koruyabilir. Ancak parçacığı tanıyamaz. Çünkü bağışıklık küçük maddeyi tanıyamaz. Ayrıca bebekken bağışıklık sistemi zaten aktif değil. Bu durumda bu parçacıklar insan DNA’sına derin olarak işler. Bağışıklık sistemi ne kadar gelişmiş ise aşıdaki DNA’ların vücuda karışma ihtimali de o kadar zor olur. Bu nedenle bugünkü aşılar bağışıklığı baskılamak ve bu maddeleri vücuda kabul ettirme sistemi üzerine kuruludur.
Aşıdan sonra 1-2 hafta boyunca insanın bağışıklık sistemi çöküyor. Çünkü aşı ile o kadar çok ağır antijen ve yabancı protein vücuda geliyor ki, bağışıklık sisteminin aklı karışıyor ve baskılanıyor. Virüs veya mikroplar zayıflatılmış olsa da yoğun ve karışık miktarda geldiği için bağışıklık harekete geçemiyor ve zayıflıyor. Bu durumda bağışıklık sistemi yabancı DNA’ya karşı koyamıyor. Aşıda tehlikeli kimyasallar kullanılmasa bile bir şekilde bu sistemin işlemesi sağlanıyor. Bağışıklık çökertiliyor. Şimdi düşünün, bebeklerde, hiç bağışıklık sistemi olmayan canlılarda bu aşılar nasıl zarar veriyor! Avrupa ve ABD’de ancak 6 aydan sonra aşılar yapılıyor. Türkiye’de neden yeni doğmuş bebeklere aşı var? Avrupa’da hiç olmazsa aşılar kendilerince bir mantık üzerine kurulu. O da asılsız, ama yine de bir sistem var. Türkiye’de bu da yok.
Bebeğin antikor kazanımında babanın rolü nedir? Sperm ve yumurtada vücuttaki tüm kodlar mevcut, doğal veya yapay yolla aşılanma ile genlerde değişim sağlandığını biliyoruz. Bu nedenle babanın da rolü vardır diyebilir miyiz? Antikorların nerde saklandığını kimse bilmiyor. DNA’da mı yoksa vücut sıvılarında mı bilmiyoruz. Yumurta ve spermlerde 2 taraftan da koruma gelebiliyor. Sadece anne baba değil, daha eski nesillerden de taşınabiliyor.
Rekombinant DNA olmadan üretilen aşı makul müdür? Rusya’da daha önce aşı üretilirdi ve katkı minimum olurdu. Ancak ben yine de bu duruma karşıyım. Çünkü çocuk hastalıklarını Allah yarattı ve bunu boşuna yapmadı, bundan eminim. Yine de günümüzde çocukları doğal yolla aşılamak mümkün.
Yeni nesil aşılar ne zamandan beri kullanılıyor? Tehlikeli olan yeni aşılar mı? Eski aşılarda ne gibi problemler vardı, yeni aşılarda ne gibi problemler var? Eski aşılar virüs ve mikroplardan yapılırdı. Virüs ve mikroplar pasifleştirilerek aşı olarak uygulanıyordu. Daha önceki çağlarda ise çocukların irinli akıntılarından, cilt üzerine kesik yapılarak diğer çocuklara aktarılıyordu.
Aşı, bir organizmaya ikinci bir organizmadan sıfatlar eklemektir. Bir varlık, ikinci varlığın sıfatlarını kullanmaya başlar.
Yapay DNA değişimleri tehlikelidir. Ancak insan yaşadığı süre boyunca değişimler geçiriyor. Aşılar da bunun bir örneği. İnsan sınırlı bir varlık ve DNA değişimleri ile sınırsız bir âleme karışmaya çalışırsa o zaman tehlikeli olur.
(Kaynak: Sade Hayat Dergisi, 04.01.2014)