Türk tipi geleneksel vıcık vıcık her şeye karışan anne modeli öyle güzel benimsenmiş ve sindirilmiş ki, karşı çıkmanın lafını ederek bile insanları delirtmek mümkün. Yetişkin, kendi parasını kazanan insanların giydiğine, yediğine, yatacağı yatağa kadar karışmak normal bişey değil ya. Tamam kırıp geçirelim demiyorum ama sınırı da kırmadan çizeceğimiz yerde duramayabiliyorlar. Annemi çok severim ve sayarım ama kına yapmaktan tek bir lafı yüzünden vazgeçtim. Terzi bir arkadaşım bana zamanında kendi kınasında giydiğinin aynısı bir kıyafet dikmeyi teklif etti uygun fiyata, zaman da ekonomi zamanıydı, paramız kısıtlıydı. Kıyafet de zevkime uygun, sade ve çok güzeldi. Severek kabul ettim. Annem “Sen ne anlarsın kınadan kıyafetten, ben bir bakınırım sana uygun bir şey bulurum” dediydi. Kayınvalidem de tanıdığı “şatafatlı” bir terziden, karşılayabileceğimizin çok üzerinde bir fiyatla -tabii yine eşim ve benim ödememiz koşuluyla- almamızı buyurdu. O gün eşimi arayıp “kına iptal” demiştim. Kendilerine de isteklerini karşılayacak maddi durumumun ve terzi provalarında harcayacak vaktimin olmadığını söylemiştim. Kırıldılar ve ağladılar. Napsaydım? İstemediğim bir kıyafeti şehrin diğer ucundaki terziye fahiş fiyatla üç provada diktirip ağlayarak mı giyseydim? Kına yapmam daha iyi. Uzun lafın kısası, konu sahibinin dur demesi gerektiğini düşünüyorum ben de.