Anne olmak zor alan anne olmaksa daha felakat....

daylight

Suna Keskin
Kayıtlı Üye
6 Mayıs 2008
2.455
45
Kimin basına gelmis bilmiyorum ama çok etkileyici...
Mart ayi gelmisti ama kizim hala okumaya gecmemisti. Odevlerini
yapmamak icin bir suru bahane buluyordu. Elimden geldigince
ilgileniyor, calisma sevki kazanmasi icin cabaliyordum. Ancak hicbir
gelisme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma ogrenmemeye calisiyor
gibiydi. Ogretmenligin kazandirdigi butun deneyimlerimi kullaniyor,
hicbirinin ise yaramadigini gordukce panigim artiyordun
Kizimdan bir yas kucuk oglum ve henuz yedi aylik bebegimden
calabildigim her dakikayi kizima ayiriyor, ancak ogretmeniyle her
konustugumda buyuk bir dus kirikligi ile eve donuyordum. 'Kizim
acaba
geri zekali mi' diye dusundugum oluyor, bu dusunceler yuzunden
beynimin zonklamasini gecirmek icin iki, uc tane agri kesici almak
zorunda kaliyordum.
O soguk mart aksaminda, sonmeye yuz tutmus sobanin yaninda, kizima
heceleri sokturebilmek icin ugrasirken, onun ilgisizligi kalan son
sabrimi da tuketti. Aylarin birikimiyle kizi mi omuzlarindan tutup,
silktim ve minicik yanagina hatirladikca utandigim' bir tokat attim.
Yanagi kipkirmizi oldu. Saskin ama kizgin bakti. Aglamamak icin
minik
dudaklarini surekli bukuyor, bakislari kalbimin otelerine dogru ok
gibi ilerliyordu.
Sessizligi bozan ben oldum.
"Neden? Nazlihan neden? Nicin okumayi ogrenmek icin gayret
gostermiyorsun? Sen aptal degilsin. Neden kendine aptalmissin gibi
davranilmasina izin veriyorsun?"
Bir an durdu, sonra sesinin butun yirticiligi ve kiniyle, "Cunku ben
okumak istemiyorum" diye haykirdi. Kulaklarima inanamiyordum.
Yuksek
tahsil yapip, iyi bir gelecegi olacagini dusledim biricik kizim,
benim, ben ogretmen Emine Ozgenc'in kizi "Okumak istemiyorum" diye
bagiriyordu.
Hayal kirikligi ve saskinlik icerisinde "Neden?" diye sorabildim.
"Cunku ben senin gibi okuyup, ogretmen olup, cocuklarimi evde yalniz
birakip ise gitmeyecegim, Calismayacagim, Ben sadece anne olacagim."
Kizim konusmuyor, adeta beni tokatliyordu. Basim donuyor, gozum
karariyor, bu sozlerin gercekten kizima mi ait oldugunu anlamaya
calisiyordum. Evet bu sozleri bana yedi yasindaki kizim
soyluyordu. "Insan simdi bayilmaz da ne zaman bayilir" di ye
dusundum. Sanki, birden, gozlerimin onunde bir sinema perdesi
acildi
ve aci bir film oynamaya basladi. Yozgat'in Nohutlu Tepesi'nde, o her
cikisimda hic bitmeyecegini dusundugum yokusun basindaki bir turlu
isitamadigim evi hatirladim.
12 Eylul sonrasi, esimin (bircok insana yapildigi gibi) hic
anlayamadigim bir tarzda ve sebepsizce tutuklanip cezaevine
goturulusu. Aylarca tutuklu oldugu halde mahkemenin bir turlu
baslamayisi. Yillarca suren ve benim, esimin neden tutuklandigini
beraat ettikten sonra bile anlamadigim mahkemeler. Bakamadigim icin
dokuz aylik oglumu Samsun'a, anneme birakmam. Bakici ve anaokulu
masraflarini karsilayamadigim icin, iki yasindaki kizimi her gun
calistigim liseye goturusum. Yavrumun ogretmenler odasinda
koltuklarda uyuyusu. Uykusunun en derin yerinde calan teneffus
ziliyle yavrumun firlayip koltuklara oturusu. Sonra mudurun beni
cagirip, "Bak Emine Hanim, biliyorum zor durumdasin ama seni goren
herkes cocugunu okula getirmeye basladi. Burasi cocuk yuvasi degil
ki. Bir daha kizini okula getirme" deyisi. O gunden sonra iki bucuk
yasindaki kizimi o koskoca, o sopsoguk evde, yalniz basina birakip,
donene kadar kizimi korumasi icin Allah'a yalvarislarim. Acikir ve
susar diye etrafa biraktigim su bardaklari ve yiyecekler. Her aksam
eve dondugumde yavrumu bir kosede battaniyenin altinda buzusmus bulusum.
"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, agladim,
agladim, yoruldum, sustum, sonra yine agladim" diyerek boynuma
sarilisi. Bir film seridi gibi geciyordu gozlerimin onunden. Bir
turlu filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarina dogru bir ogle paydosunda eve gelmis ve zili calmak
zorunda kalmistim.
O sabah telasla cikarken anahtari evde unutmustum. Ama cok dert
etmemistim. Nasilsa kizim evdeydi. Kapiyi acardi. Ama acmadi.
Acmadigi gibi sesinin butun gucuyle "Anne" diyerek agliyordu. "Kizim,
ben annenim, ac kapiyi" dedikce o "Hayir sen annem degilsin. Sen
kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne soyledimse
inandiramadim. Dinledigi bir masaldan etkilenmisti besbelli.
Yavrum,
minik yavrum korkuyor ve agliyordu. Yarim saat ugrasmis, ikna
edememistim.
Yapacagim tek sey vardi. Bir sekilde iceri girmek. Ama nasil?
Kapiyi
kiracak gucum yoktu. Nohutlu Tepesi'nde cilingir ne gezerdi. Icerde
yavrum feryat figan agliyordu. Neden sonra alt kata inmeyi dusundum.
Kapiyi acan komsuma bir yandan olaylari anlatiyor, bir yandan
balkona
dogru kosuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerlestirdim ve ust
kattaki evimin balkonuna ulastim. Ben, 153 santimlik ufak tefek
kadin, bir sandalye yardimiyla nasil olup uc metrelik tirmanisi
gerceklestirerek, ucuncu kattaki evimin balkonuna ulastim. Hala
anlamis degilim. Sanki gorunmeyen bir el beni yukari cekti.
Balkonun
kapisi pek saglam olmadigindan, kilidi kolayca acip iceri kostum.
Kizim kapinin dibine oturmus, basini bacaklarinin arasina
sikistirmis
agliyordu. Sarildim, sarildim, sarildim... Goz yaslarim onunkiyle
karisti. Koynuma buzuldu. Sadece "Annem, annecigim, kurt beni
yiyecekti" diyebiliyordu. O gun ogleden sonraki ilk dersimi
kacirdim.
Mudurun ikazina ragmen kizimi sinifima goturdum. Once mudur
muavini,
sonra mudur tarafindan azarlandim ama hic cevap vermedim. Sadece
goz
pinarlarimda iki damla yas belirdi. Ve o yaslar mudurun birden susup
ozur dilemesine sebep oldu.
Evet bu aci film bitecek gibi degil. Kizimin sesiyle irkildim.
"Ben okumayacagim. Anne olacagim diye feryat ediyordu. Feryat
etmiyor
sanki beni tokatliyordu. Ona iyi bir anne olamadigimi ve bundan
duydugu rahatsizligi bu sozlerle haykiriyordu yuzume. Hayatimin
hicbir aninda boylesine bir aci yasamamistim. Hicbir soz yuregimi ve
bellegimi boylesine hirpalamamisti.
Kizimin kestane rengi saclarini oksadim. Tokadimla kizaran yanagini
optum. Basini gogsume bastirdim. Onun hafizasinda yer eden butun
acilari silmek istiyordum. En dogru, en egitici sozleri
bulmaliydim.
Ama nasil?.. Bu allak bullak beyinle nasil?
Oglece ne kadar kaldik bilemiyorum. Bir ara konusacak gucu
bulabildim.
"Kizim, her okuyan kadin calismak zorunda degildir. Sen iyi bir anne
olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmani istiyorum. Ancak,
okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Calismak zorunda
degilsin ki. Sen de evde cocuklarina bakar, onlara okuma yazma
ogretirsin" diye devam eden bircok cumle siraladim pes pese. Kizim
ikna olmus gorunuyordu. Ertesi gun okuldan geldiginde onu masanin
basinda Cin Ali kitabini okurken buldum. Kizim, okuyup yazmayi
aylar once ogrenmis fakat israrla herkesten saklamisti.
Ogretmeni saskindi. "Nasil olur da bir cocuk, bir gunde bu kadar
ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabi oyle uzun
ve anlasilmasi oyle guctu ki... O an susmak, en guzel cevapti cunku
bu sorunun cevabini ancak ben ve Nazlihan anlayabilirdik.
Simdi kizim, Gazi Universitesi'nde isletme okuyor. Anadilini cok
iyi
okuyup, yazdigi gibi iyi derecede Ingilizce de biliyor. En onemlisi
bir kadinin hangi sartlarda olursa olsun calismasi ve ekonomik
ozgurlugunu elde etmesi gerektigine inaniyor. En guzeli de her
firsatta "Canim annem diye sarilip yanaklarimdan opuyor. Ben de
onun,
daha once "o utandigim tokatla" kizart tigim yanagindan opmeye ozen
gosteriyorum.
 
Kimin basına gelmis bilmiyorum ama çok etkileyici...
Mart ayi gelmisti ama kizim hala okumaya gecmemisti. Odevlerini
yapmamak icin bir suru bahane buluyordu. Elimden geldigince
ilgileniyor, calisma sevki kazanmasi icin cabaliyordum. Ancak hicbir
gelisme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma ogrenmemeye calisiyor
gibiydi. Ogretmenligin kazandirdigi butun deneyimlerimi kullaniyor,
hicbirinin ise yaramadigini gordukce panigim artiyordun
Kizimdan bir yas kucuk oglum ve henuz yedi aylik bebegimden
calabildigim her dakikayi kizima ayiriyor, ancak ogretmeniyle her
konustugumda buyuk bir dus kirikligi ile eve donuyordum. 'Kizim
acaba
geri zekali mi' diye dusundugum oluyor, bu dusunceler yuzunden
beynimin zonklamasini gecirmek icin iki, uc tane agri kesici almak
zorunda kaliyordum.
O soguk mart aksaminda, sonmeye yuz tutmus sobanin yaninda, kizima
heceleri sokturebilmek icin ugrasirken, onun ilgisizligi kalan son
sabrimi da tuketti. Aylarin birikimiyle kizi mi omuzlarindan tutup,
silktim ve minicik yanagina hatirladikca utandigim' bir tokat attim.
Yanagi kipkirmizi oldu. Saskin ama kizgin bakti. Aglamamak icin
minik
dudaklarini surekli bukuyor, bakislari kalbimin otelerine dogru ok
gibi ilerliyordu.
Sessizligi bozan ben oldum.
"Neden? Nazlihan neden? Nicin okumayi ogrenmek icin gayret
gostermiyorsun? Sen aptal degilsin. Neden kendine aptalmissin gibi
davranilmasina izin veriyorsun?"
Bir an durdu, sonra sesinin butun yirticiligi ve kiniyle, "Cunku ben
okumak istemiyorum" diye haykirdi. Kulaklarima inanamiyordum.
Yuksek
tahsil yapip, iyi bir gelecegi olacagini dusledim biricik kizim,
benim, ben ogretmen Emine Ozgenc'in kizi "Okumak istemiyorum" diye
bagiriyordu.
Hayal kirikligi ve saskinlik icerisinde "Neden?" diye sorabildim.
"Cunku ben senin gibi okuyup, ogretmen olup, cocuklarimi evde yalniz
birakip ise gitmeyecegim, Calismayacagim, Ben sadece anne olacagim."
Kizim konusmuyor, adeta beni tokatliyordu. Basim donuyor, gozum
karariyor, bu sozlerin gercekten kizima mi ait oldugunu anlamaya
calisiyordum. Evet bu sozleri bana yedi yasindaki kizim
soyluyordu. "Insan simdi bayilmaz da ne zaman bayilir" di ye
dusundum. Sanki, birden, gozlerimin onunde bir sinema perdesi
acildi
ve aci bir film oynamaya basladi. Yozgat'in Nohutlu Tepesi'nde, o her
cikisimda hic bitmeyecegini dusundugum yokusun basindaki bir turlu
isitamadigim evi hatirladim.
12 Eylul sonrasi, esimin (bircok insana yapildigi gibi) hic
anlayamadigim bir tarzda ve sebepsizce tutuklanip cezaevine
goturulusu. Aylarca tutuklu oldugu halde mahkemenin bir turlu
baslamayisi. Yillarca suren ve benim, esimin neden tutuklandigini
beraat ettikten sonra bile anlamadigim mahkemeler. Bakamadigim icin
dokuz aylik oglumu Samsun'a, anneme birakmam. Bakici ve anaokulu
masraflarini karsilayamadigim icin, iki yasindaki kizimi her gun
calistigim liseye goturusum. Yavrumun ogretmenler odasinda
koltuklarda uyuyusu. Uykusunun en derin yerinde calan teneffus
ziliyle yavrumun firlayip koltuklara oturusu. Sonra mudurun beni
cagirip, "Bak Emine Hanim, biliyorum zor durumdasin ama seni goren
herkes cocugunu okula getirmeye basladi. Burasi cocuk yuvasi degil
ki. Bir daha kizini okula getirme" deyisi. O gunden sonra iki bucuk
yasindaki kizimi o koskoca, o sopsoguk evde, yalniz basina birakip,
donene kadar kizimi korumasi icin Allah'a yalvarislarim. Acikir ve
susar diye etrafa biraktigim su bardaklari ve yiyecekler. Her aksam
eve dondugumde yavrumu bir kosede battaniyenin altinda buzusmus bulusum.
"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, agladim,
agladim, yoruldum, sustum, sonra yine agladim" diyerek boynuma
sarilisi. Bir film seridi gibi geciyordu gozlerimin onunden. Bir
turlu filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarina dogru bir ogle paydosunda eve gelmis ve zili calmak
zorunda kalmistim.
O sabah telasla cikarken anahtari evde unutmustum. Ama cok dert
etmemistim. Nasilsa kizim evdeydi. Kapiyi acardi. Ama acmadi.
Acmadigi gibi sesinin butun gucuyle "Anne" diyerek agliyordu. "Kizim,
ben annenim, ac kapiyi" dedikce o "Hayir sen annem degilsin. Sen
kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne soyledimse
inandiramadim. Dinledigi bir masaldan etkilenmisti besbelli.
Yavrum,
minik yavrum korkuyor ve agliyordu. Yarim saat ugrasmis, ikna
edememistim.
Yapacagim tek sey vardi. Bir sekilde iceri girmek. Ama nasil?
Kapiyi
kiracak gucum yoktu. Nohutlu Tepesi'nde cilingir ne gezerdi. Icerde
yavrum feryat figan agliyordu. Neden sonra alt kata inmeyi dusundum.
Kapiyi acan komsuma bir yandan olaylari anlatiyor, bir yandan
balkona
dogru kosuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerlestirdim ve ust
kattaki evimin balkonuna ulastim. Ben, 153 santimlik ufak tefek
kadin, bir sandalye yardimiyla nasil olup uc metrelik tirmanisi
gerceklestirerek, ucuncu kattaki evimin balkonuna ulastim. Hala
anlamis degilim. Sanki gorunmeyen bir el beni yukari cekti.
Balkonun
kapisi pek saglam olmadigindan, kilidi kolayca acip iceri kostum.
Kizim kapinin dibine oturmus, basini bacaklarinin arasina
sikistirmis
agliyordu. Sarildim, sarildim, sarildim... Goz yaslarim onunkiyle
karisti. Koynuma buzuldu. Sadece "Annem, annecigim, kurt beni
yiyecekti" diyebiliyordu. O gun ogleden sonraki ilk dersimi
kacirdim.
Mudurun ikazina ragmen kizimi sinifima goturdum. Once mudur
muavini,
sonra mudur tarafindan azarlandim ama hic cevap vermedim. Sadece
goz
pinarlarimda iki damla yas belirdi. Ve o yaslar mudurun birden susup
ozur dilemesine sebep oldu.
Evet bu aci film bitecek gibi degil. Kizimin sesiyle irkildim.
"Ben okumayacagim. Anne olacagim diye feryat ediyordu. Feryat
etmiyor
sanki beni tokatliyordu. Ona iyi bir anne olamadigimi ve bundan
duydugu rahatsizligi bu sozlerle haykiriyordu yuzume. Hayatimin
hicbir aninda boylesine bir aci yasamamistim. Hicbir soz yuregimi ve
bellegimi boylesine hirpalamamisti.
Kizimin kestane rengi saclarini oksadim. Tokadimla kizaran yanagini
optum. Basini gogsume bastirdim. Onun hafizasinda yer eden butun
acilari silmek istiyordum. En dogru, en egitici sozleri
bulmaliydim.
Ama nasil?.. Bu allak bullak beyinle nasil?
Oglece ne kadar kaldik bilemiyorum. Bir ara konusacak gucu
bulabildim.
"Kizim, her okuyan kadin calismak zorunda degildir. Sen iyi bir anne
olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmani istiyorum. Ancak,
okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Calismak zorunda
degilsin ki. Sen de evde cocuklarina bakar, onlara okuma yazma
ogretirsin" diye devam eden bircok cumle siraladim pes pese. Kizim
ikna olmus gorunuyordu. Ertesi gun okuldan geldiginde onu masanin
basinda Cin Ali kitabini okurken buldum. Kizim, okuyup yazmayi
aylar once ogrenmis fakat israrla herkesten saklamisti.
Ogretmeni saskindi. "Nasil olur da bir cocuk, bir gunde bu kadar
ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabi oyle uzun
ve anlasilmasi oyle guctu ki... O an susmak, en guzel cevapti cunku
bu sorunun cevabini ancak ben ve Nazlihan anlayabilirdik.
Simdi kizim, Gazi Universitesi'nde isletme okuyor. Anadilini cok
iyi
okuyup, yazdigi gibi iyi derecede Ingilizce de biliyor. En onemlisi
bir kadinin hangi sartlarda olursa olsun calismasi ve ekonomik
ozgurlugunu elde etmesi gerektigine inaniyor. En guzeli de her
firsatta "Canim annem diye sarilip yanaklarimdan opuyor. Ben de
onun,
daha once "o utandigim tokatla" kizart tigim yanagindan opmeye ozen
gosteriyorum.

Çalışan anne olmak gerçekten zor benzer bir durumu bende yaşıyorum. Kızım üç yaşında büyüyünce ne olacaksın dediğimde öğretmen olacağım anne ama çalışmıyacağım diyor bana gerçekten insanın içi acıyor.
 
ayyy ne güzeldi ağlamamak için kendimi zor tuttum...paylaşımın için teşekkürler...
 
Calisan anne olmak zor olabilir, ama gerekli bu zamanda, cocuk anlayamaz bunu, hep yanibasinda ister tabiki annecigini, ama gun gelir sukreder anneside calistigi icin,bir meslegi bir geliri oldugu icin.. hersey cocuklarimiz icin, iyi gecinebilmek icin degilmi zaten? Keyfinden calismiyorki kimse..
 
Süperdi daylight. Gerçekten çocuklarımız için çalışıyoruz. Ama onları ihmal edebiliyoruz. Çok acı birşey. Ben uzunca bir süredir oğlum eve geldikten sonra acil bişey çıkmadıkça sadece onunla ilgilenmeye çalışıyorum. Çünkü geçen zaman geri gelmiyor.Ve onların dünyaları öyle hassas ki...
 
yazı çok güzeldi teşekkürler. gerçekten çok ama çok zor özellikle çocuklar 2 yaşından sonra artık farkediyorlar, anlıyorlar ve hiç istemiyorlar annelerinin gitmesini, bir arkadaşımın 2 yaşında oğlu var ve işten döndüğünde uzun süre kendisine konuşmuyor, bakmıyor, annesinin dokunmasını istemiyor ve saldırgan davranışlar sergiliyor ve arkadaşım çok üzülüyor ve işi bıraksammı diyede bu aralar çok düşünüyor. mutlaka büyüdüğünde anlayacaktır ama işte küçükken zor hem anneye hem bebeğe.
 
cok güzel bir paylasım
ve coğu insan bunu yasıyor

halamında böyle bir hayatı vardı
kızı 3 yasında ve hasta evde tekbasına bırakıp işine gitmiş
cünkü mecbur calısmaya baska caresi yok
allaha dualar ederek etrafa yiyecek su bırakarak gitmiş işine
ve aradan 20 sene gecti kendisi emekli oldı kızıda üniversite öğrencisi
zorluklar cekliyor ama mutlu ve güzel günler de geliyor a.s.
 
a.steşekkürler a.s.gözlerim yaşararak okudum senağlamabende aynı duygularla çalışmak istemedim :1no2:şimdi bir kızım var ve ona bakmayı her anını paylaşmayı istiyorum:ecrin_bebek: şu anda çalışmak istemiyorum daha sonra Allah izin verirse düşünüyorum çalışmayı...
 
gerçekten ders alınacak gerçek bir hikaye...
okurken gözlerim doldu...
anne olmak çok ama çok fedakarlık gerektiriryor...
dışarıdaki insanlara gösterdiğimiz sabrın yarısını bile gösteremiyoruz bazen,
sonra üzülüp,ağlıyoruz...
ne olur çocuklarımıza hangi durumda olursak olalım,el kaldırmayalım...
bende bir anneyim,benim de kızgınlıklarım oluyor,sinirleniyorum ama
daha birkez elim kalkmamıştır kızıma,kalkamazda zaten...
hiç tasvip etmediğim bir durumdur...
çalışan anne olduğum için zaten birçok şeye özlem doluyum,
en başta da kızımla vakit geçirmeye...
ama içim şu anlamda rahat,kızıma hamileyken işimden istifa ettim,ve
doğumdan sonra kızım 3 yaşına gelene kadar çalışmadım,hep onunlaydım,her anında yanındaydım...
inanın istifa ettiğime bile hiç ama hiç üzülmedim...
ama hayat şartları zorluyor,bir yerde çalışmak zorundayız...amaaa
o dengeyi kurmamız lazım...çocuklarımız herşeyden önemli olmalı...
sevmeliyiz,sevdiğimizi,bizim için önemli olduklarını,
ve iyiki bizim çocuklarımız oldukları için,onlarla gurur duyduğumuzu
her seferinde onlara hissettimemiz lazım...
kızım geçen yıl öğlenciydi...birgün izinliydim,sabah kalktım kızıma kahvaltı hazırladım,
üstünü giydirdim,saçlarını bağladım ve öperek okula gönderdim.
öğlen yemeğe geldiğinde yemeği sıcak ve hazırdı,yemeğini yedi,sırtı terlemiş,üstünü değiştirdim,
tekrar hazırladım ve okula gönderdim...okula giderken bana "" Anne ,keşke ev hanımı olsaydın,
baksana yemeğim hazır,sen evdesin,ne kadar güzel olurdu deyince,onu öptüm okula gönderdim ama
o günden beri,ki kızım 11 yaşında onun ezikliğini hissediyorum...
anlattım neden çalışmam gerektiğini,inanın beni anladı ama kalbine anlatamadı ve hala istiyor evde olmamı...
çalışan annenin en büyük sıkıntısı,çocuklarıyla geçiremediği o güzel zamanların
geri gelmeyişini bilmektir,inanın...keşke çok çok iyi olsaydı herkesin maddi durumu da,anneler evde olsaydı...biraz uzun oldu ama inanın bu duygularımın sadece giriş kısmı olabilir...
sevgiler...
 
Okurken gözlerim doldu biz çalışan annelerde vardırya hep böyle suçluluk duygusu bir an kendi evladım geldi aklıma bebekken bırakıp gitmek bir nebze daha kolay ama şimdi oğlum 4 yaşına geldi hergün çalışmamı sorguluyor her sabah anne bugün tatıl deyilmi deyişi yokmu benı bitiriyor bazen her şeyi bırakıp sorgusuz sualsiz çocuğum annesi olmak istiyorum 24 saat ama malesef olmuyor
 
ne zor bir durum
bende çalışan annenin çocuğum
nekadar üzülüyordum annem çalışıyor diye, arkadaşlarımın annesi çalışmıyordu nekadar kıskanıyordum
annem bizden çok erken çıkardı evden, bizi oul için hazırlar tekrar yatrırdıki okula düzgün şekilde gidelim diye
okul bitişi ben mecbur etüte kalırdım çünkü evde tek kalamazdım,annesi çalışmayan arkadaşalarım eve giderlerdi hata anneleri gelip onları okuldan alırdı ne çok ağlamışımdır bu nedenle çok iyi hatirliyorum
zor... gerçekten zor
 
annelik kelimelerle anlatılabilcek bir kavram değil malesef ...
helede çalışmak zorunda olan anne olmak...
çocuğunuzun birçok şeyini ancak akşam eve gidince veya benim gibi sadece hafta sonları keşfedebiliyorsunuz.. ama şu da var kimin için çalşıyoruz tabi ki de onlar için
inanın ben hafta sonu yemek dışında hiçbir iş yapmıyorum tüm ev işlerini hafta içi geceleri yapıyorum ki kızlarımla hafta sonunu doya doya yaşayabileyim diye
 
Mahfoldum okurken senağlamasenağlama
Calisan çalismak zorunda kalmis bir annenin kiziyim ben
Ne çok agladim annemin pesinden
Ilk okulda hem oglen yemeginde kaliyorduk abimle, hem aksam etutde...
Neden, anlamiyordum
Neden o diger çocuklar evlerinde yiyorlardi, neden okul çikisi anneleri onlari ellerinde yiyeceklerle beklerlerdi ? neden biz abimle el ele tutusup evimize donerdik ? senağlama

Neden aksamlari biz uyudugumzda babamiz evimize gelirdi ?
Neden annemiz bu kadar sinirli, bu kadar bagirirdi ?
Neden bizi gun boyunca gormedigi halde aksamlari bize kizardi ?

Allahim...ne çok aglamisimdir camin onunde...hele hele yagmur yagirken, o zamanlar himm "guzel Allahim sende uzuldun bana dimi, ondan agliyorsun tamam sustum ki sende aglama" diye kendi kendime teselli verirdim...senağlama

Simdi anladim neden anacigim bu kadar çalismis, neden bize bagirmis, neden ve yine neden...
Annem...Canim annem...bizleri bu gune getirmek için ne zor sartlarda yasadin hep
Simdi anliyorum...

Herseye ok ama henuz çocuk sahibi olacak gucu kendimde bulmuyorum.
 
annem işe başladığında ben henüz 8 yaşında kızkardeşim 5 yaşındaydı.ananemde henüz emekli olamadığından bize bakacak kimse yoktu.ben henüz annemin çalıştığı kabullenememişken birde kızkardeşime bakmak zorunda kalıyordum.okula giderken kapıy üzerinden kitlerdim yalvarırdı ne olur benide götür abla diye.onu evde bırakmak içimi öyle acıdırtıki kendi yanlızlığıma üzülemezdim.o dönemlerde anne olduğum zaman çalışmayacağıma yeminler ederdim.en çokta kızlarının elinden tutmuş misafirliğe giden anne kızları görünce üzülürdüm.annemle yaşayamadığım çok şey oldu.sonrasında 17 yaşında evlendim.benimde bir kızım oldu,şuan 11 yaşında.malum hayat şartları bende çalışmak zorundayım.şimdi annem bakıyor kızıma, benimle yaşayamadıklarını onunla yaşamaya çalışıyor.bense elimden geldiğince kızımla ilgilenmeye çalışıyorum,benim çalışmamdan çok şikayetçi değil.tek şikayeti tek çocuk olması,ısrarla bir kardeş daha istiyor.işi bırakamayacağım için 2.çocuğu düşünemiyorum.yıllarca çalışan annenin çocuğu olma zorluğunu yaşadım,şimdi ise çalışan anne olmanın sıkıntılarını yaşıyorum.anlaşılan ömrümün sonuna kadar içimde hep bir sızı olacak.
 
Kimin basına gelmis bilmiyorum ama çok etkileyici...
Mart ayi gelmisti ama kizim hala okumaya gecmemisti. Odevlerini
yapmamak icin bir suru bahane buluyordu. Elimden geldigince
ilgileniyor, calisma sevki kazanmasi icin cabaliyordum. Ancak hicbir
gelisme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma ogrenmemeye calisiyor
gibiydi. Ogretmenligin kazandirdigi butun deneyimlerimi kullaniyor,
hicbirinin ise yaramadigini gordukce panigim artiyordun
Kizimdan bir yas kucuk oglum ve henuz yedi aylik bebegimden
calabildigim her dakikayi kizima ayiriyor, ancak ogretmeniyle her
konustugumda buyuk bir dus kirikligi ile eve donuyordum. 'Kizim
acaba
geri zekali mi' diye dusundugum oluyor, bu dusunceler yuzunden
beynimin zonklamasini gecirmek icin iki, uc tane agri kesici almak
zorunda kaliyordum.
O soguk mart aksaminda, sonmeye yuz tutmus sobanin yaninda, kizima
heceleri sokturebilmek icin ugrasirken, onun ilgisizligi kalan son
sabrimi da tuketti. Aylarin birikimiyle kizi mi omuzlarindan tutup,
silktim ve minicik yanagina hatirladikca utandigim' bir tokat attim.
Yanagi kipkirmizi oldu. Saskin ama kizgin bakti. Aglamamak icin
minik
dudaklarini surekli bukuyor, bakislari kalbimin otelerine dogru ok
gibi ilerliyordu.
Sessizligi bozan ben oldum.
"Neden? Nazlihan neden? Nicin okumayi ogrenmek icin gayret
gostermiyorsun? Sen aptal degilsin. Neden kendine aptalmissin gibi
davranilmasina izin veriyorsun?"
Bir an durdu, sonra sesinin butun yirticiligi ve kiniyle, "Cunku ben
okumak istemiyorum" diye haykirdi. Kulaklarima inanamiyordum.
Yuksek
tahsil yapip, iyi bir gelecegi olacagini dusledim biricik kizim,
benim, ben ogretmen Emine Ozgenc'in kizi "Okumak istemiyorum" diye
bagiriyordu.
Hayal kirikligi ve saskinlik icerisinde "Neden?" diye sorabildim.
"Cunku ben senin gibi okuyup, ogretmen olup, cocuklarimi evde yalniz
birakip ise gitmeyecegim, Calismayacagim, Ben sadece anne olacagim."
Kizim konusmuyor, adeta beni tokatliyordu. Basim donuyor, gozum
karariyor, bu sozlerin gercekten kizima mi ait oldugunu anlamaya
calisiyordum. Evet bu sozleri bana yedi yasindaki kizim
soyluyordu. "Insan simdi bayilmaz da ne zaman bayilir" di ye
dusundum. Sanki, birden, gozlerimin onunde bir sinema perdesi
acildi
ve aci bir film oynamaya basladi. Yozgat'in Nohutlu Tepesi'nde, o her
cikisimda hic bitmeyecegini dusundugum yokusun basindaki bir turlu
isitamadigim evi hatirladim.
12 Eylul sonrasi, esimin (bircok insana yapildigi gibi) hic
anlayamadigim bir tarzda ve sebepsizce tutuklanip cezaevine
goturulusu. Aylarca tutuklu oldugu halde mahkemenin bir turlu
baslamayisi. Yillarca suren ve benim, esimin neden tutuklandigini
beraat ettikten sonra bile anlamadigim mahkemeler. Bakamadigim icin
dokuz aylik oglumu Samsun'a, anneme birakmam. Bakici ve anaokulu
masraflarini karsilayamadigim icin, iki yasindaki kizimi her gun
calistigim liseye goturusum. Yavrumun ogretmenler odasinda
koltuklarda uyuyusu. Uykusunun en derin yerinde calan teneffus
ziliyle yavrumun firlayip koltuklara oturusu. Sonra mudurun beni
cagirip, "Bak Emine Hanim, biliyorum zor durumdasin ama seni goren
herkes cocugunu okula getirmeye basladi. Burasi cocuk yuvasi degil
ki. Bir daha kizini okula getirme" deyisi. O gunden sonra iki bucuk
yasindaki kizimi o koskoca, o sopsoguk evde, yalniz basina birakip,
donene kadar kizimi korumasi icin Allah'a yalvarislarim. Acikir ve
susar diye etrafa biraktigim su bardaklari ve yiyecekler. Her aksam
eve dondugumde yavrumu bir kosede battaniyenin altinda buzusmus bulusum.
"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, agladim,
agladim, yoruldum, sustum, sonra yine agladim" diyerek boynuma
sarilisi. Bir film seridi gibi geciyordu gozlerimin onunden. Bir
turlu filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarina dogru bir ogle paydosunda eve gelmis ve zili calmak
zorunda kalmistim.
O sabah telasla cikarken anahtari evde unutmustum. Ama cok dert
etmemistim. Nasilsa kizim evdeydi. Kapiyi acardi. Ama acmadi.
Acmadigi gibi sesinin butun gucuyle "Anne" diyerek agliyordu. "Kizim,
ben annenim, ac kapiyi" dedikce o "Hayir sen annem degilsin. Sen
kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne soyledimse
inandiramadim. Dinledigi bir masaldan etkilenmisti besbelli.
Yavrum,
minik yavrum korkuyor ve agliyordu. Yarim saat ugrasmis, ikna
edememistim.
Yapacagim tek sey vardi. Bir sekilde iceri girmek. Ama nasil?
Kapiyi
kiracak gucum yoktu. Nohutlu Tepesi'nde cilingir ne gezerdi. Icerde
yavrum feryat figan agliyordu. Neden sonra alt kata inmeyi dusundum.
Kapiyi acan komsuma bir yandan olaylari anlatiyor, bir yandan
balkona
dogru kosuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerlestirdim ve ust
kattaki evimin balkonuna ulastim. Ben, 153 santimlik ufak tefek
kadin, bir sandalye yardimiyla nasil olup uc metrelik tirmanisi
gerceklestirerek, ucuncu kattaki evimin balkonuna ulastim. Hala
anlamis degilim. Sanki gorunmeyen bir el beni yukari cekti.
Balkonun
kapisi pek saglam olmadigindan, kilidi kolayca acip iceri kostum.
Kizim kapinin dibine oturmus, basini bacaklarinin arasina
sikistirmis
agliyordu. Sarildim, sarildim, sarildim... Goz yaslarim onunkiyle
karisti. Koynuma buzuldu. Sadece "Annem, annecigim, kurt beni
yiyecekti" diyebiliyordu. O gun ogleden sonraki ilk dersimi
kacirdim.
Mudurun ikazina ragmen kizimi sinifima goturdum. Once mudur
muavini,
sonra mudur tarafindan azarlandim ama hic cevap vermedim. Sadece
goz
pinarlarimda iki damla yas belirdi. Ve o yaslar mudurun birden susup
ozur dilemesine sebep oldu.
Evet bu aci film bitecek gibi degil. Kizimin sesiyle irkildim.
"Ben okumayacagim. Anne olacagim diye feryat ediyordu. Feryat
etmiyor
sanki beni tokatliyordu. Ona iyi bir anne olamadigimi ve bundan
duydugu rahatsizligi bu sozlerle haykiriyordu yuzume. Hayatimin
hicbir aninda boylesine bir aci yasamamistim. Hicbir soz yuregimi ve
bellegimi boylesine hirpalamamisti.
Kizimin kestane rengi saclarini oksadim. Tokadimla kizaran yanagini
optum. Basini gogsume bastirdim. Onun hafizasinda yer eden butun
acilari silmek istiyordum. En dogru, en egitici sozleri
bulmaliydim.
Ama nasil?.. Bu allak bullak beyinle nasil?
Oglece ne kadar kaldik bilemiyorum. Bir ara konusacak gucu
bulabildim.
"Kizim, her okuyan kadin calismak zorunda degildir. Sen iyi bir anne
olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmani istiyorum. Ancak,
okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Calismak zorunda
degilsin ki. Sen de evde cocuklarina bakar, onlara okuma yazma
ogretirsin" diye devam eden bircok cumle siraladim pes pese. Kizim
ikna olmus gorunuyordu. Ertesi gun okuldan geldiginde onu masanin
basinda Cin Ali kitabini okurken buldum. Kizim, okuyup yazmayi
aylar once ogrenmis fakat israrla herkesten saklamisti.
Ogretmeni saskindi. "Nasil olur da bir cocuk, bir gunde bu kadar
ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabi oyle uzun
ve anlasilmasi oyle guctu ki... O an susmak, en guzel cevapti cunku
bu sorunun cevabini ancak ben ve Nazlihan anlayabilirdik.
Simdi kizim, Gazi Universitesi'nde isletme okuyor. Anadilini cok
iyi
okuyup, yazdigi gibi iyi derecede Ingilizce de biliyor. En onemlisi
bir kadinin hangi sartlarda olursa olsun calismasi ve ekonomik
ozgurlugunu elde etmesi gerektigine inaniyor. En guzeli de her
firsatta "Canim annem diye sarilip yanaklarimdan opuyor. Ben de
onun,
daha once "o utandigim tokatla" kizart tigim yanagindan opmeye ozen
gosteriyorum.

canım bende çalışan bir anneyim vede bende yavrumu yanımda işyerime götürüyorum vede benim yavrumda senin kızının söylediklerini bana haykırıyor ama ileride inşallah onda beni anlayacak vede çalışmak zorunda olduğumun farkına varacak bende yarumun bana söylediği kelimelerle bazen çok kötü oluyorum vede ağlamamak için kendimi zor tutuyorum seni anlıyorum canıma.s.
 
arkadaşlar bende açıkcası çalışmak isterdim.çünkü oğlum daha iyi şartlarda okurdu diye düşünüyorum.ben ev hanımıyım inanın her zaman ilgilenemiyorum.ev işi yemek derken zaman geçiyor.o yüzden çok üzülmeyin arkadaşlar.ilerde sizi çok iyi anlayacaklar.küçükken bazı sıkıntılar yaşayabilirsiniz ama sizde onlarda alışacaksınız.evde olduğunuz zamanda çocuğunuza 24 saat zaman ayıramıyacaksınız.siz bırakıp gittiğiniz için böyle üzülüyorsunuz.inanın çalışmıyor olsaydınızda çok vakit ayıramıyacaktınız.
 
X