- 6 Mayıs 2008
- 2.455
- 45
Kimin basına gelmis bilmiyorum ama çok etkileyici...
Mart ayi gelmisti ama kizim hala okumaya gecmemisti. Odevlerini
yapmamak icin bir suru bahane buluyordu. Elimden geldigince
ilgileniyor, calisma sevki kazanmasi icin cabaliyordum. Ancak hicbir
gelisme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma ogrenmemeye calisiyor
gibiydi. Ogretmenligin kazandirdigi butun deneyimlerimi kullaniyor,
hicbirinin ise yaramadigini gordukce panigim artiyordun
Kizimdan bir yas kucuk oglum ve henuz yedi aylik bebegimden
calabildigim her dakikayi kizima ayiriyor, ancak ogretmeniyle her
konustugumda buyuk bir dus kirikligi ile eve donuyordum. 'Kizim
acaba
geri zekali mi' diye dusundugum oluyor, bu dusunceler yuzunden
beynimin zonklamasini gecirmek icin iki, uc tane agri kesici almak
zorunda kaliyordum.
O soguk mart aksaminda, sonmeye yuz tutmus sobanin yaninda, kizima
heceleri sokturebilmek icin ugrasirken, onun ilgisizligi kalan son
sabrimi da tuketti. Aylarin birikimiyle kizi mi omuzlarindan tutup,
silktim ve minicik yanagina hatirladikca utandigim' bir tokat attim.
Yanagi kipkirmizi oldu. Saskin ama kizgin bakti. Aglamamak icin
minik
dudaklarini surekli bukuyor, bakislari kalbimin otelerine dogru ok
gibi ilerliyordu.
Sessizligi bozan ben oldum.
"Neden? Nazlihan neden? Nicin okumayi ogrenmek icin gayret
gostermiyorsun? Sen aptal degilsin. Neden kendine aptalmissin gibi
davranilmasina izin veriyorsun?"
Bir an durdu, sonra sesinin butun yirticiligi ve kiniyle, "Cunku ben
okumak istemiyorum" diye haykirdi. Kulaklarima inanamiyordum.
Yuksek
tahsil yapip, iyi bir gelecegi olacagini dusledim biricik kizim,
benim, ben ogretmen Emine Ozgenc'in kizi "Okumak istemiyorum" diye
bagiriyordu.
Hayal kirikligi ve saskinlik icerisinde "Neden?" diye sorabildim.
"Cunku ben senin gibi okuyup, ogretmen olup, cocuklarimi evde yalniz
birakip ise gitmeyecegim, Calismayacagim, Ben sadece anne olacagim."
Kizim konusmuyor, adeta beni tokatliyordu. Basim donuyor, gozum
karariyor, bu sozlerin gercekten kizima mi ait oldugunu anlamaya
calisiyordum. Evet bu sozleri bana yedi yasindaki kizim
soyluyordu. "Insan simdi bayilmaz da ne zaman bayilir" di ye
dusundum. Sanki, birden, gozlerimin onunde bir sinema perdesi
acildi
ve aci bir film oynamaya basladi. Yozgat'in Nohutlu Tepesi'nde, o her
cikisimda hic bitmeyecegini dusundugum yokusun basindaki bir turlu
isitamadigim evi hatirladim.
12 Eylul sonrasi, esimin (bircok insana yapildigi gibi) hic
anlayamadigim bir tarzda ve sebepsizce tutuklanip cezaevine
goturulusu. Aylarca tutuklu oldugu halde mahkemenin bir turlu
baslamayisi. Yillarca suren ve benim, esimin neden tutuklandigini
beraat ettikten sonra bile anlamadigim mahkemeler. Bakamadigim icin
dokuz aylik oglumu Samsun'a, anneme birakmam. Bakici ve anaokulu
masraflarini karsilayamadigim icin, iki yasindaki kizimi her gun
calistigim liseye goturusum. Yavrumun ogretmenler odasinda
koltuklarda uyuyusu. Uykusunun en derin yerinde calan teneffus
ziliyle yavrumun firlayip koltuklara oturusu. Sonra mudurun beni
cagirip, "Bak Emine Hanim, biliyorum zor durumdasin ama seni goren
herkes cocugunu okula getirmeye basladi. Burasi cocuk yuvasi degil
ki. Bir daha kizini okula getirme" deyisi. O gunden sonra iki bucuk
yasindaki kizimi o koskoca, o sopsoguk evde, yalniz basina birakip,
donene kadar kizimi korumasi icin Allah'a yalvarislarim. Acikir ve
susar diye etrafa biraktigim su bardaklari ve yiyecekler. Her aksam
eve dondugumde yavrumu bir kosede battaniyenin altinda buzusmus bulusum.
"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, agladim,
agladim, yoruldum, sustum, sonra yine agladim" diyerek boynuma
sarilisi. Bir film seridi gibi geciyordu gozlerimin onunden. Bir
turlu filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarina dogru bir ogle paydosunda eve gelmis ve zili calmak
zorunda kalmistim.
O sabah telasla cikarken anahtari evde unutmustum. Ama cok dert
etmemistim. Nasilsa kizim evdeydi. Kapiyi acardi. Ama acmadi.
Acmadigi gibi sesinin butun gucuyle "Anne" diyerek agliyordu. "Kizim,
ben annenim, ac kapiyi" dedikce o "Hayir sen annem degilsin. Sen
kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne soyledimse
inandiramadim. Dinledigi bir masaldan etkilenmisti besbelli.
Yavrum,
minik yavrum korkuyor ve agliyordu. Yarim saat ugrasmis, ikna
edememistim.
Yapacagim tek sey vardi. Bir sekilde iceri girmek. Ama nasil?
Kapiyi
kiracak gucum yoktu. Nohutlu Tepesi'nde cilingir ne gezerdi. Icerde
yavrum feryat figan agliyordu. Neden sonra alt kata inmeyi dusundum.
Kapiyi acan komsuma bir yandan olaylari anlatiyor, bir yandan
balkona
dogru kosuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerlestirdim ve ust
kattaki evimin balkonuna ulastim. Ben, 153 santimlik ufak tefek
kadin, bir sandalye yardimiyla nasil olup uc metrelik tirmanisi
gerceklestirerek, ucuncu kattaki evimin balkonuna ulastim. Hala
anlamis degilim. Sanki gorunmeyen bir el beni yukari cekti.
Balkonun
kapisi pek saglam olmadigindan, kilidi kolayca acip iceri kostum.
Kizim kapinin dibine oturmus, basini bacaklarinin arasina
sikistirmis
agliyordu. Sarildim, sarildim, sarildim... Goz yaslarim onunkiyle
karisti. Koynuma buzuldu. Sadece "Annem, annecigim, kurt beni
yiyecekti" diyebiliyordu. O gun ogleden sonraki ilk dersimi
kacirdim.
Mudurun ikazina ragmen kizimi sinifima goturdum. Once mudur
muavini,
sonra mudur tarafindan azarlandim ama hic cevap vermedim. Sadece
goz
pinarlarimda iki damla yas belirdi. Ve o yaslar mudurun birden susup
ozur dilemesine sebep oldu.
Evet bu aci film bitecek gibi degil. Kizimin sesiyle irkildim.
"Ben okumayacagim. Anne olacagim diye feryat ediyordu. Feryat
etmiyor
sanki beni tokatliyordu. Ona iyi bir anne olamadigimi ve bundan
duydugu rahatsizligi bu sozlerle haykiriyordu yuzume. Hayatimin
hicbir aninda boylesine bir aci yasamamistim. Hicbir soz yuregimi ve
bellegimi boylesine hirpalamamisti.
Kizimin kestane rengi saclarini oksadim. Tokadimla kizaran yanagini
optum. Basini gogsume bastirdim. Onun hafizasinda yer eden butun
acilari silmek istiyordum. En dogru, en egitici sozleri
bulmaliydim.
Ama nasil?.. Bu allak bullak beyinle nasil?
Oglece ne kadar kaldik bilemiyorum. Bir ara konusacak gucu
bulabildim.
"Kizim, her okuyan kadin calismak zorunda degildir. Sen iyi bir anne
olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmani istiyorum. Ancak,
okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Calismak zorunda
degilsin ki. Sen de evde cocuklarina bakar, onlara okuma yazma
ogretirsin" diye devam eden bircok cumle siraladim pes pese. Kizim
ikna olmus gorunuyordu. Ertesi gun okuldan geldiginde onu masanin
basinda Cin Ali kitabini okurken buldum. Kizim, okuyup yazmayi
aylar once ogrenmis fakat israrla herkesten saklamisti.
Ogretmeni saskindi. "Nasil olur da bir cocuk, bir gunde bu kadar
ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabi oyle uzun
ve anlasilmasi oyle guctu ki... O an susmak, en guzel cevapti cunku
bu sorunun cevabini ancak ben ve Nazlihan anlayabilirdik.
Simdi kizim, Gazi Universitesi'nde isletme okuyor. Anadilini cok
iyi
okuyup, yazdigi gibi iyi derecede Ingilizce de biliyor. En onemlisi
bir kadinin hangi sartlarda olursa olsun calismasi ve ekonomik
ozgurlugunu elde etmesi gerektigine inaniyor. En guzeli de her
firsatta "Canim annem diye sarilip yanaklarimdan opuyor. Ben de
onun,
daha once "o utandigim tokatla" kizart tigim yanagindan opmeye ozen
gosteriyorum.
Mart ayi gelmisti ama kizim hala okumaya gecmemisti. Odevlerini
yapmamak icin bir suru bahane buluyordu. Elimden geldigince
ilgileniyor, calisma sevki kazanmasi icin cabaliyordum. Ancak hicbir
gelisme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma ogrenmemeye calisiyor
gibiydi. Ogretmenligin kazandirdigi butun deneyimlerimi kullaniyor,
hicbirinin ise yaramadigini gordukce panigim artiyordun
Kizimdan bir yas kucuk oglum ve henuz yedi aylik bebegimden
calabildigim her dakikayi kizima ayiriyor, ancak ogretmeniyle her
konustugumda buyuk bir dus kirikligi ile eve donuyordum. 'Kizim
acaba
geri zekali mi' diye dusundugum oluyor, bu dusunceler yuzunden
beynimin zonklamasini gecirmek icin iki, uc tane agri kesici almak
zorunda kaliyordum.
O soguk mart aksaminda, sonmeye yuz tutmus sobanin yaninda, kizima
heceleri sokturebilmek icin ugrasirken, onun ilgisizligi kalan son
sabrimi da tuketti. Aylarin birikimiyle kizi mi omuzlarindan tutup,
silktim ve minicik yanagina hatirladikca utandigim' bir tokat attim.
Yanagi kipkirmizi oldu. Saskin ama kizgin bakti. Aglamamak icin
minik
dudaklarini surekli bukuyor, bakislari kalbimin otelerine dogru ok
gibi ilerliyordu.
Sessizligi bozan ben oldum.
"Neden? Nazlihan neden? Nicin okumayi ogrenmek icin gayret
gostermiyorsun? Sen aptal degilsin. Neden kendine aptalmissin gibi
davranilmasina izin veriyorsun?"
Bir an durdu, sonra sesinin butun yirticiligi ve kiniyle, "Cunku ben
okumak istemiyorum" diye haykirdi. Kulaklarima inanamiyordum.
Yuksek
tahsil yapip, iyi bir gelecegi olacagini dusledim biricik kizim,
benim, ben ogretmen Emine Ozgenc'in kizi "Okumak istemiyorum" diye
bagiriyordu.
Hayal kirikligi ve saskinlik icerisinde "Neden?" diye sorabildim.
"Cunku ben senin gibi okuyup, ogretmen olup, cocuklarimi evde yalniz
birakip ise gitmeyecegim, Calismayacagim, Ben sadece anne olacagim."
Kizim konusmuyor, adeta beni tokatliyordu. Basim donuyor, gozum
karariyor, bu sozlerin gercekten kizima mi ait oldugunu anlamaya
calisiyordum. Evet bu sozleri bana yedi yasindaki kizim
soyluyordu. "Insan simdi bayilmaz da ne zaman bayilir" di ye
dusundum. Sanki, birden, gozlerimin onunde bir sinema perdesi
acildi
ve aci bir film oynamaya basladi. Yozgat'in Nohutlu Tepesi'nde, o her
cikisimda hic bitmeyecegini dusundugum yokusun basindaki bir turlu
isitamadigim evi hatirladim.
12 Eylul sonrasi, esimin (bircok insana yapildigi gibi) hic
anlayamadigim bir tarzda ve sebepsizce tutuklanip cezaevine
goturulusu. Aylarca tutuklu oldugu halde mahkemenin bir turlu
baslamayisi. Yillarca suren ve benim, esimin neden tutuklandigini
beraat ettikten sonra bile anlamadigim mahkemeler. Bakamadigim icin
dokuz aylik oglumu Samsun'a, anneme birakmam. Bakici ve anaokulu
masraflarini karsilayamadigim icin, iki yasindaki kizimi her gun
calistigim liseye goturusum. Yavrumun ogretmenler odasinda
koltuklarda uyuyusu. Uykusunun en derin yerinde calan teneffus
ziliyle yavrumun firlayip koltuklara oturusu. Sonra mudurun beni
cagirip, "Bak Emine Hanim, biliyorum zor durumdasin ama seni goren
herkes cocugunu okula getirmeye basladi. Burasi cocuk yuvasi degil
ki. Bir daha kizini okula getirme" deyisi. O gunden sonra iki bucuk
yasindaki kizimi o koskoca, o sopsoguk evde, yalniz basina birakip,
donene kadar kizimi korumasi icin Allah'a yalvarislarim. Acikir ve
susar diye etrafa biraktigim su bardaklari ve yiyecekler. Her aksam
eve dondugumde yavrumu bir kosede battaniyenin altinda buzusmus bulusum.
"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, agladim,
agladim, yoruldum, sustum, sonra yine agladim" diyerek boynuma
sarilisi. Bir film seridi gibi geciyordu gozlerimin onunden. Bir
turlu filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarina dogru bir ogle paydosunda eve gelmis ve zili calmak
zorunda kalmistim.
O sabah telasla cikarken anahtari evde unutmustum. Ama cok dert
etmemistim. Nasilsa kizim evdeydi. Kapiyi acardi. Ama acmadi.
Acmadigi gibi sesinin butun gucuyle "Anne" diyerek agliyordu. "Kizim,
ben annenim, ac kapiyi" dedikce o "Hayir sen annem degilsin. Sen
kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne soyledimse
inandiramadim. Dinledigi bir masaldan etkilenmisti besbelli.
Yavrum,
minik yavrum korkuyor ve agliyordu. Yarim saat ugrasmis, ikna
edememistim.
Yapacagim tek sey vardi. Bir sekilde iceri girmek. Ama nasil?
Kapiyi
kiracak gucum yoktu. Nohutlu Tepesi'nde cilingir ne gezerdi. Icerde
yavrum feryat figan agliyordu. Neden sonra alt kata inmeyi dusundum.
Kapiyi acan komsuma bir yandan olaylari anlatiyor, bir yandan
balkona
dogru kosuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerlestirdim ve ust
kattaki evimin balkonuna ulastim. Ben, 153 santimlik ufak tefek
kadin, bir sandalye yardimiyla nasil olup uc metrelik tirmanisi
gerceklestirerek, ucuncu kattaki evimin balkonuna ulastim. Hala
anlamis degilim. Sanki gorunmeyen bir el beni yukari cekti.
Balkonun
kapisi pek saglam olmadigindan, kilidi kolayca acip iceri kostum.
Kizim kapinin dibine oturmus, basini bacaklarinin arasina
sikistirmis
agliyordu. Sarildim, sarildim, sarildim... Goz yaslarim onunkiyle
karisti. Koynuma buzuldu. Sadece "Annem, annecigim, kurt beni
yiyecekti" diyebiliyordu. O gun ogleden sonraki ilk dersimi
kacirdim.
Mudurun ikazina ragmen kizimi sinifima goturdum. Once mudur
muavini,
sonra mudur tarafindan azarlandim ama hic cevap vermedim. Sadece
goz
pinarlarimda iki damla yas belirdi. Ve o yaslar mudurun birden susup
ozur dilemesine sebep oldu.
Evet bu aci film bitecek gibi degil. Kizimin sesiyle irkildim.
"Ben okumayacagim. Anne olacagim diye feryat ediyordu. Feryat
etmiyor
sanki beni tokatliyordu. Ona iyi bir anne olamadigimi ve bundan
duydugu rahatsizligi bu sozlerle haykiriyordu yuzume. Hayatimin
hicbir aninda boylesine bir aci yasamamistim. Hicbir soz yuregimi ve
bellegimi boylesine hirpalamamisti.
Kizimin kestane rengi saclarini oksadim. Tokadimla kizaran yanagini
optum. Basini gogsume bastirdim. Onun hafizasinda yer eden butun
acilari silmek istiyordum. En dogru, en egitici sozleri
bulmaliydim.
Ama nasil?.. Bu allak bullak beyinle nasil?
Oglece ne kadar kaldik bilemiyorum. Bir ara konusacak gucu
bulabildim.
"Kizim, her okuyan kadin calismak zorunda degildir. Sen iyi bir anne
olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmani istiyorum. Ancak,
okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Calismak zorunda
degilsin ki. Sen de evde cocuklarina bakar, onlara okuma yazma
ogretirsin" diye devam eden bircok cumle siraladim pes pese. Kizim
ikna olmus gorunuyordu. Ertesi gun okuldan geldiginde onu masanin
basinda Cin Ali kitabini okurken buldum. Kizim, okuyup yazmayi
aylar once ogrenmis fakat israrla herkesten saklamisti.
Ogretmeni saskindi. "Nasil olur da bir cocuk, bir gunde bu kadar
ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabi oyle uzun
ve anlasilmasi oyle guctu ki... O an susmak, en guzel cevapti cunku
bu sorunun cevabini ancak ben ve Nazlihan anlayabilirdik.
Simdi kizim, Gazi Universitesi'nde isletme okuyor. Anadilini cok
iyi
okuyup, yazdigi gibi iyi derecede Ingilizce de biliyor. En onemlisi
bir kadinin hangi sartlarda olursa olsun calismasi ve ekonomik
ozgurlugunu elde etmesi gerektigine inaniyor. En guzeli de her
firsatta "Canim annem diye sarilip yanaklarimdan opuyor. Ben de
onun,
daha once "o utandigim tokatla" kizart tigim yanagindan opmeye ozen
gosteriyorum.