Anne Olmak İsteyenler (Ruhsal Sorunlar) Lütfen Herkez Okusun

CuteMom

Dünya vazgeçenleri değil,azmedenleri hatırlar
Kayıtlı Üye
30 Nisan 2008
45.779
24.642
398
Ufkumuzu değiştirecek bir yazı alıntıdır


arkadaslar eskı forumda bu konu cok hos devam edıyordu .paylasımlara devam edelım mı.dıger bır forumda SEVGILI SUBEGÜM VE OZLEM ARKADASLARIMIZIN FORUMUNUN OZETIDIR.. arkadasların paylastıklarını ben de sızınle paylasıyordum.ben cok faydasını gordum .okuyan arkadaslarım da gorduklerını soylemıslerdı.umarım yenı uyelerımıze de faydalı olur bu konu .tekrar edıyorum ben baska bır arkadasın agzından anlatıyorum o suan hamlıe allah saglıkla kucagına almak nasıb etsın.
"Tüp bebek işlemi sizin yumurtalarınızın kaltesini artırmaz, sadece daha fazla yumurta üretmenizi sağlar, böylece içlerinden kaliteli bir taneye rastlama ihtimali artsın. Tabii bir de tutunma konusu var ki o zaten tıbbın çözememiş olduğu birşey. O sebeple tüp bebek işleminden önce de kendinizi çok iyi hazırlamalısınız diyordu. Vücudunuzu, rahminizi, zihninizi hazırlamalısınız.
Bu konuyla uğraşmaktan hepinizin yorgun olduğunu biliyorum. Zaman zaman kendinizi ne kadar kötü çaresiz hissettiğinizi, biraz ondan biraz bundan sürekli birşeyler denediğinizi, ama sonuç alamayınca nasıl moralinizin bozulduğunu.

Ancak ben size en çabuk çözümü anlatamayacağım. Sadece bildiğim en garantili çözümü öğrendiğim bilgiler ışığında size ileteceğim. Bu çözüme ulaşmak 4,5 yılımı, onu anlamak 1 yılımı, uygulayıp sonuç almak ise 6 ayımı aldı. Sizin için bu süre belki daha az belki de daha uzun olabilir.

Öncelikle süreyi kısaltmak, süre ne kadar uzun olursa olsun yumurtalarınız bitene dek uğraşma kararını ne kadar erken verdiğinize bağlı. Çelişkili bir ifade gibi görünse de değil. Başka bir şekilde açıklamaya çalışayım: Siz bu işten ne kadar sabırsız bir şekilde kurtulmaya çalışırsanız, çabalarınız o kadar yarım yamalak aceleci olacak ve işe yaramaktan uzaklaşacaktır. Çünkü her denemeyle ümitlenişinizde ya bu seferde hamile kalamazsam endişesini irlikte taşımaktasınız. Bu büyük bir yük. Herşeyden önce bu yükten kurtulmanız gerekiyor.

Dingin, ne yaptığını bilen, başaracağına inanan, her başasısız denemeden bir şey öğrenmeye kararlı bir şekilde, adeta Edison tavrıyla bu işe yaklaşmaya başlamak zorundasınız.

Bunu yapabilir misiniz? Kendinize sorun. Belki de ilk defa en büyük ciddiyetinizle içinize önün ve sorun: Hamile kalmak için son derece kararlı olup vazgeçmemeye karar vererek, ama aynı zamanda da hiçbir zaman hamile kalamayabilecek olmanız ihtimalini de tevekkülle kucaklayabilir misiniz?

Aslında şöyle bir düşünürseniz, size asıl stres veren şeyin duygusal baskılar olduğunu anlarsınz. Çünkü çocuğunuz yok diye hayatınızda gerçek anlamda günlük olarak bir zarar yaşamıyorsunuz. Ya çocuk yaparsın ya da...diye bir tehdit altında değilsiniz. Çocuğunuz yok diye hapse girme tehlikeniz söz konusu değil. Yani hamile kalamamanın hayatınızı kötü yaptığına karar vermiş olan sizsiniz. Bu sadece sizin gerçeğe ait bir algılamanız, bir yorumunuz. Herkes ne derse desin. Hayatı yaşayan sizsiniz.

Şu an hamile değilsiniz ve sizin gerçeğiniz bu. Yakın zamana dek benim olduğu gibi. Bunu olgunlukla kabul edip hayatınızın şükredebileceğiniz bir çok güsel yönünü ön plana çıkartmalısınız. Çocuk sahbi olmak sizin için hayatınızın en büyük projesi. Ama sizi şöyle düşünmeye davet ediyorum: Benim hayatım şu an kötü değil. Çocuk sahibi olamazsam daha kötüye gimeyecek. Sadece çocuğum olursa daha iyiye gidecek. Bunun için elimden geleni yapacağım. Ama elimden gelen herşeyi yaptıktan sonra Allah bana yine evlat sahbi olmayı takdir etmediyse, o zaman da ya br evlat edineceğim ya da çocuksuz hayatın tadını çıkartacağım.

Bunu yapabilir misiniz? Bence yapabilirsiniz ve yapmalısınız da.

Korkularınızdan arındığınız anda, bu yükten kurtulup kendinizi yeniden sevmeye başladığınız anda mucizeler, bilgiler, fırsatlar, harika insanlar önünüze serilmeye başlıyor.

Bunu yapablir misiniz? Bence yapabilirsiniz ve yapmalısınız da. Çünkü başka zaten şansınız yok.

İşte gerçek sebepleri ben internet vasıtasıyla Dr.Randine Lewis'in The Infertility Cure (Kısırlık Tedavisi) adlı kitabında buldum. Bence siz de bunu yapmalısınız. Deli gibi sonu gelmez tüpbebekler yapmadan önce sebebinizi öğrenmeli teşhisinizi koymalısınız.

İngilizce bilmiyor musunuz? Sorun değil. Çocuk sahibi olmayı ne kadar istediğinize bağlı. Demek ki ingilizce bilen birinden yardım istemek zorundasınız. Hani hiçbir şeyin sizi yolunuzdan döndürmeyeceğine karar vermiştiniz ya (umarım veridiniz). O zaman ingilizce bilmemenin sizi durdurmasına izin vermeyin. Odaklanın, çözümü bulun ve uygulayın.

Dr.Randine kendisi de bizim gibi zorlukları yaşayıp Geleneksel Çin Tıbbı ile bunu aşmış bir kişi. Sonra eğitim alıp uzmanlaşıyor ve diğer kadınlara yardım etmeye başlıyor. Keşfettiği şey şu: Anatomik bozukluğu olmayan herkes hamile kalıp sağlıklı çocuklara sahip olabilir. Hamile kalamayanlar kısır değildir, sadece dengeleri bozulmuştur. İşte bu cümle benim için dönüm noktasıydı. Geri dönüşü olmayan bir iyileşme sürecinin başlaması bununla oldu.

Sonra anlatıyor, kadın vücudunun ne kadar hassas olduğunu, en ufak bir hormonal dengesizlikte adet düzeninin bozulduğunu, kötü beslenmenin stresin etkilerini vb vb. Talihsizlik, batı tıbbının bu dengesizlikleri tespit edememesinde. Halledilebilecek bir işlev bozukluğu işte bu şekilde çözümsüz bir hastalığa dönüştürülmüş durumda.

Dolasısıyla ben küçük not defterime şunu yazdım: Ben infertil değilim, sadece dengem bozulmuş. Vücudum doğurgan olmayı yeniden hatırlayacak. Bunu başaracağım ve herkese göstereceğim.

(Kısır kelimesini özellike kullanmıyorum, çünkü benim için özellikle negatf anlam taşıyor. İnfertil daha belirsiz, ne demek istendiğini anlatıyor ama zihnime negatif çağrışımlar yapmıyor.)

Bu cümleyi sürekli okudum, benim hedefimdi bu. Ona odaklandım. Onu pekiştirecek, zenginleştirecek başka ifadeler aradım. Mesela: Sadece tek bir tane sağlıklı yumurtaya ihtiyacım var. Sadece bir tane. O da tek bir adet sağlıklı spermle buluşacak. Ondan işim bitti. Harka bir çocuğum olacak ve bir daha bunu yapmam gerekmeyecek. Eğer mucizeye ihtiyacım varsa, bu direk olarak Allah'tan gelecek.

Kısacası bu işi başaracağıma kesin olarak, hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kendimi inandırmam gerekiyordu. Bakın ben inançlı bir insanım, kapalı falan değilim. Bazılarınız benimle tanıştı. Ama Kur'an benim için en önemli kaynaklardan biri oldu. Örneğin, Ali İmran suresi, 47.ayette diyor ki: "...İşte Allah dilediğini böyle yaratır. O birşeyin olmasını dilrse, ona "OL" der, o da hemen oluverir." İte ben Allah'ın OL dediği anda hazır olmalıydım.

İnşirah suresi, 5-6: "Bir güçlükle beraber muhakkak bir kolaylık vardır.Gerçekten bir güçlükle beraber bir kolaylık vardır." Dikkat edin, bir güçlükten sonra kolaylık vardır demiyor, beraber diyor. Demek ki benim henüz göremediğim birşeyler var.

Son örnek, Lokman suresi, 20: "Görmüyor musunuz ki, Allah göklerde ve yerde ne varsa hepsini sizin emrinize vermiştir. Açık ve gizli olarak bütün nimetlerini üzerinize yağdırmıştır." İşte ben o gizli nimetleri yani bu işi çözecek bilgileri araştırıp bulmaya talip oldum arkadaşlar.

Bir tane de Edison'an örnek vereyim. Beni çok motive eder. Edison elektriği bulmadan önce bir rivayete göre 999, bir rivayete göre de 9999 deneme yapmış. Ve her denemeden sonra dermiş ki, ampulü yakamamanın bir yolunu daha elemiş olduk. Ne harika bir bakış açısı değil mi? Zaten Edison tamamen hayal dünyasında yaşarmış. Sadece elektrik değil, başka birçok icatları da böyle yapmış.

Evet, işte bence halletmeniz gereken ilk konu zihinlerini temizlemek, endişelerden, şüphelerden, korkulardan arındımak. Temiz akıllı bir şekilde çözüme odaklanmak.

Size sabır değil, sebat tavsiye ediyorum.

Ne demiş Atatürk: "Zafer, zafer benimdir diyebilenindir."

bugunluk bu kadar canlar yarın yıne devam ederım daha cok sey var paylsılacak...
 
"stresı hafife almayın. Stres, 1 numarlı doğurganlık öldürücü. O sebeple zaten benim Dr.Randine'in kitabından öğrendiğim iyileşme programının 5 başlığından biri gevşeme, stresten uzaklaşma. Zihni temizledikten sonra hemen o geliyor. Çin tıbbına göre stresin vücudumuza ve üreme sistemimize yaptığı sey su: Herhangi bir sebeple, infertilite sorunumuz dışında bir sebeple strese girince (ör.borçlar, işyeri sorunları, akraba anlaşmazlıkları vb.), ve uzun süre de stres durumu devam ettiğinde, vücuttaki kan dolaşımı dengesini yitirip kan beyne hücum etmeye başlıyor. Gerginlikten en çok etkilenen rahim ve rahme kan gitmemeye başlayına soğumaya başlıyor. Bazılarımızın ayaklarının sürekli üşümesi ve karnının sürekli soğuk olması bundan (ben de öyleydinm). O zaman da yani stres olunca vücut diyor ki; hmm şimdi alarm durumundayız, bir bebek için huzurlu, sağlıklı ortam oluşturamayız. Hop, fsh (folikül yani yumurta taslağı harekete geçirme hormonu) fırlıyor, çünkü rahim ve yumurtalıklar soğudu, üretim uyarılarına cevap veremiyor. Hani kışın çok soğukta araba motorları çalışmada zorlanır ya. Biraz onun gibi. Neyse, teşbihte hata olmazmış. Bunu tıp nasıl ölçebilir? Tabii ki ölçemiyor. Zaten bu ayki üretilen yumurta 150 gün önceki uyarı ile hazırlanmaya başlıyormuş. Yani hemen bu ay fsh uyarısı gitti, sıradaki yumurta hemen regl bitiminden 15 gün olgunlaşmaya başladı değil.

ılginç bilgiler değil mi? Ben Dr.Randine'in yalancısıyım. Ama bana çok mantıklı geliyor. Peki ne olması lazım? Nasıl iyileşir? Bir kere embryonun tutunması için rahmin son derece rahat, gevşemiş, ideal sıcaklığına ulaşmış, bir bebeğe 9 ay boyunca yuvalık yapmay hazır hale gelmesi lazım. Zaten tüp bebeğin embryo kaliteli olsa da tutmaması bundan işte. Onun için kitaptaki başlıca öneriler şöyle: Özellikle ovulasyon dönemlerinde akşam yatarken karnınıza termofor koymak. Haftada en azından üç defa yürüyüş yaparak kan dolaşımını harekete geçirmek. Ayakları sabah-akşam sıcak suya batırıp çıkarıp şoklamak. Bir de femoral masaj diye bir masaj var.( DıKKAT ÖNEMLı: Yukarıda bahsettiğim FEMORAL MASAJI yapmamanız gereken durumlar var: Hamile olma ihtimaliniz varsa yani ovulasyon dönemi bittikten sonra veya tüp bebekte transfer işleminden sonra YAPMAMANIZ gerekir. Yani hamile olduğunuzdan şüpheleniyorsanız yapmayacaksınız. Yine yüksek tansiyonunuz varsa, kalp hastalığınız, dolaşım bozukluklarınız varsa, ya da geçmişte felç geçirdiyseniz veya retinanızda yırtılma gibi bir sorun olduysa bu tekniği uygulamayın)Yine sabah akşam kasıklardan rahme giden iki ana kan damarı var, onları 30-45 sn.boyunca elinizle bastırıp gelen kanı bloke etmek ve bırakmak, kanın elinizin arkasında birikip sonra boca olmasını sağlamak. Bunu her iki tarafa üçer kez dönüşümlü olarak uyguluyorsun. Çok basit ve zararsız. Kısacası üreme sistemini ısıtıyorsunuz, kan dolaşımının gerektiği şekilde üreme sistemine de geri dönmesini sağlıyorsunuz.

Tabii kan dolaşımı dengesinin bozulmasının bir sebebi de kötü beslenme. Ama alışkanlığınız yoksa acılen bol su içmeye başlamanızı öneririm. Harika bir temizleyici ve tıkanıklık açıcı.

ışte böyle. Çok temel olarak bahsettim. Ama bu tarz bilgiler nasıl insanı rahatlatıyor ve güçlendiriyor değil mi?
 
çok güzel bir yazıı.. herkese yol gösterdiğin için teşekkürler
 
devamı var kıslar sakın bırakmayın çok uzun bu
 
Anatomik bozukluğu olmayan kimse kısır olamaz, sadece "vücut dengesi" bozulmuştur ve bunu da tüpbebek işlemi tek başına çözemez. Vücudun sağlıklı işlevini yerine getirmesini sağlamak için kendimizin yapması gereken şeyler var. Oldukça detay var ama size müjdem şu: BUNUN BıR ÇÖZÜMÜ VAR. Temel olarak, beslenme tarzı+yaşam tarzı+akupunktur+bitkisel çaylar ve ilaçlar+stres gidermenin hepsini içeren bir programla 3-6 ayda bunu halletmek mümkün
Ben ve benim gibi olanlar kendinizi iyi hissetmek gevşemek için, sizi iyi hissettiren şeylerin bir listesini yapın. Mesela ben Bon Jovi (soft rock) dinlemekle çok rahatlıyorum. ış dışında ilgilendiğim konularda sürükleyici kitaplar okuyup aklımı dağıtmak bana iyi geliyor. Namaz kılmak bana iyi geliyor. ışimdeki bir problemi çözmeyi başarmak bana iyi geliyor. Birisine bir konuda yardım etmek de öyle. 80'lerden bizim lise üniversite gençliğimde ezberlediğim şarkıları bağıra bağıra söylemek bana iyi geliyor. Yürüyüş yaparken mp3 player'ımdan joy fm dinlemek. Gerçi joy fm dinlemeyi herzaman çok seviyorum da.

Kendimize vakit ayırmak önemli. Yani gerçekten sırf kendimize. Pazar günleri öğleden sonra 2 saat boyunca uzanıp kitap okumak çok çok keyifli benim için. Ya da çok sevdiğim bir kız arkadaşımla Secret kitabındaki çekim yasasının nasıl işlediğine dair yaşadığımız örneklerin sohbetini yapmak mesela. Ben sanat insanı değilim. Resim, heykel, şiirle pek aram yok. Belki siz öylesiniz. Hobilerinize zaman ayırıp haftada bir tazelenmek lazım. Haytın sadece işten ya da çocuk yapmaktan ibaret olmadığını duyumsamak lazım.

Hayatta problemler bitmez ama önemli oln bizim tavrımız. "Ben bu problemin beni kötü hissettirmesine izin vermeyeceğim ya. O beni yönetmeyecek bilakis ben hayatımı yöneteceğim. Güçlü olan benim ve problemlere sinirlenilecek şeyler olarak değil, "durum" olarak bakabilirim. Böyle karar verdim." diyebiliyor muyuz? Dememiz lazım, çünkü demediğimiz her olay bizi bebeğimizden biraz daha uzaklaştırıyor. Tabii yapması söylemesi kadar kolay değil ama biraz uğraşınca sinirli kalma sğremiz gitgide azalmaya başlıyor. Zaten ne diyor Secret'taki çekim yasası: Herşeyi kendimize çeken biziz. Olay budur yani.
Herkes kendi hayatını kendi kontrolüne almalı. Uzmanları bizim emrimizdeki parayla tuttuğumuz kişiler olarak biraz görebilmeliyiz. Aşırı güven ve saygı göstermemek, kendi aklımızı hafife almamak gerek.
Secret filmini izleyenler ya da kitabı okuyanlar bilecek, çekim yasasını. Yani başımıza gelen herşeyi biz düşüncelerimizle kendimize çekiyoruz. Açıkçası hayatımızdaki en küçük şeyden en büyüğüne senaryomuzu biz yazıyoruz. Hazırlandığımız bir olayın nasıl gelişebileceğine ilişkin tüm alternatiflerin farkında olarak, bizim hangi alternatifi seçtiğimize karar verirsek olay öyle gelişiyor. Yani olayın nasıl gelişmesini istiyorsak önceden gözümüzde öyle canlandırmalıyız. Bu gerçek bir öneri çünkü defalarca denedim ve işe yaradığını deneyimledim.

Bazen istemediğimiz halde gerçekleşen ve ben ne düşündüm ki bu oldu dediğimiz ve anlayamadığımız durumlar var. Lous Hay diye bir yazarı belki duydunuz. Her hastalığın psikolojik sebebi olduğundan bahseder. Mesela düşük için bebek sahibi olmaya hazır olmamadır sebep der. Bir olay, bir konu hakkında yeternce bilgi sahibi olmayınca onun bizim için en ideal durumunun ne olduğunu bilemediğimiz için hazılrıksız yakalanıyoruz.

Bakın ben uzun zaman bebek sahibi olmayı, yaşımız ilerliyor herkesin oluyor bizim de olmalı diye aklımla istemiştim. Ama kendimi çocuklu bir kadın olarak zihnimde bir türlü canlandıramıyordum. Çocukları çok sevmeme, onlarla iyi anlaşmama rağmen. Halbuki ben kendimi bildim bileli çift olarak düşünmüştüm. Benim iyi bir hayat arkadaşım olacaktı. Ama aile kurmak? Bu çip yoktu kafamda. Neden? Neden? Neden?
Düşüne düşüne en sonunda buldum: Benim annemle babam son derece mutsuz bir evlilikten ve 3 çocuktan sonra 21 yıl sonra boşandılar. Annem bana herzaman evliliğin mutsuz ve erkeklerin bencil olduğunu, mutlaka ekonomik özgürlüğümü elime almam gerektiğini söyleyip dururdu. Tabii ben onun hatalarını da bir miktar görüyordum. Hni hep ben haklıyım tutumu vardır ya. Ben de kendi kendime ona iyi bir evliliğin yapılabileceğini ispatlayacağımı söylerdim. Ama sonuçta hiç kimse bana bir gün senin de çocukların olacak, ailen olacak vb.demedi büyürken. Bunun farkına varınca, hamile olup anne olmaya kendimi zaten hazırlayamamış olduğumu anladım. Zaten bizden önceki jenerasyonda çok mutlu bir evlilik de görmedim Yaşıtlarımın çoğunun annebabasının evliliği de gayet bozuk. Secret'ta da diyordu ki, dünyada ailelerin %85'i sorunluymuş. Ben de işte beynime farketmeden yüklenen bu programlar yüzünden çocuk sahibi olma işini yandan çarklı götürüyordum, işime odaklanmaktan kendimi alamıyordum. O zaman dedim ki kendi kendime: Benim şu an çok sevdiğim bir eşim var. Geçmişten, herşeyden bağımsız olarak yeniden tanımlayayım kendime uygun aile yapısını. Ben nasıl bir anne olurdum, ya da olmak isterdim? Gerçekten, iyice içime yöneldim. Aslında bir taraftan Secret'ta dediği gibi, olmasını istemediğim şeyi istemiyorum demek yerine, olmasını gerçekten isteyeceğim aile ve annelik görüntüsünü keşfettim kendi içimde. Çocuk sahibi olmayı neden isterim? Sadece kendimle ilgili sebep ne olabilir sorusuna eskiden cevap veremezken, şimdi veriyorum. Bunları yaptıktan sonra işler daha kolaylaştı.

Beynimiz çok güçlü. Farketmediğimiz ne gibi inançların, endişelerin, arzuların bizi yönettiğini ya da engellediğini keşfedince yaşamımızdaki tıkanıklıkları rahat açıyoruz.

Zaten ben herkesin hayatında problemlerin, gelişme fırsatları olduğuna inanıyorum. Mesela bir arkadaşım da 30'larının sonunda ama hala bir hayat arkadaşına rastlamadı. Bunun için odaklanmıyor da. Psikolojye, meditasyona vb. düşkün birisi. Geçenlerde şunun farkına varmış, bir eşin onun bu uğraşlarını engelleyeceği, kendisiyle ilgilenmesini isteyip onu anlamayacağı korkusunu taşıdığını keşfetmiş. Oysa ki aynı konulara ilgi duyan erkekler de var. Bakın, öyle bir erkeği tarif edip düşlemek yerine, uymayan birinin gelmesinden korkmaya devam ettiği için tıkanıklık devam ediyordu.

Umarım, anlatmak istediğim şeyi anlatabilmişimdir. Kendinize sorun: Gerçekten ama gerçekten tüm benliğinizle anne olmaya hazır mısınız? Yoksa çocuk sahibi olduğunuzda başınıza gelebilecekler hakkında endişeleriniz var mı? Mesela, politika ile aşırı ilgili biriyseniz, ciddi Greenpeace sempatizanı iseniz içten içe dünyada savaşlar var, ne olacak bu çocukların geleceği diye düşünüyor olmanız bile sizi geri tutuyor olabilir. "
 
Yukarıdaki konuşmalardan da hissetmiş olacağınız gibi, çoğumuzda kendini anne olarak hayal edememe durumu var. Bu da bize şunu söylemiyor mu: Ne kadar bitki çayı içersek içelim, ne kadar akupunktura gidersek gidelm, ne kadar tüp bebek denersek deneyelim, yapacağımız hiçbirşey düşüncelerimiz doğru olmadıkça işe yaramayacaktır. Çünkü herzaman dıştan bir etki bekliyor olacağız. Bu uğraşların getireceği faydayı, düşünce seviyesinde fark etmeden, reddediyor olacağız. Oysa ki Secret'taki çekim yasasında ne diyordu: ıçinde bulunduğunuz durumu düşünüp dururanız o durum pekişir ve tekrar eder. Çünkü ne düşünürsek onu çekeriz kendimize. Sdece rasyonel olarak yani mantığımızla çocuk isterken, kendimizi hala çocuk sahibi olmayan bir kadın olarak yani şu anki gerçekliğimizle kabul etmeye devam ettiğimizde evren bunu istediğimizi sanmaya devam edecek.

Yapmamız gereken önce gerçekliğimizi kendi zihnimizde değiştirmek. Yine Secret'ta diyordu ki, mesela borçlarınız var diyelim. Eğer sürekli bundan yakınırsanız, arkadaşlarınıza borçlarınızdan bahseder, kredi kartı kstrenizde ne kadar borcunuz olduğuna bakıp durur gergin olmaya devam ederseniz, bu durumu pekiştirmekten başka birşey yapmamış olursunuz. Borçlar devam eder. Oysa yapılması gereken, ne kadar ekstra para gerektiğine odaklanmak ya da mesela bankanızdaki hesap bakiyesinin ne kadar olmasını istediğinizi düşünüp onu gözünüzde canlandırmak. Buna yardım etmesi için de işte hesap dökümünüzü alın ve bakiye kısmını silip oraya olmasını istediğiniz rakamı yazın. Yine mesela kilo vermek istiyorsanız, kilo vermeye değil, ideal kilonuza odaklanın. ınce kadın resimleri tutun gözünüzün önünde vb.

Çocuk konusuyla da ilgili olarak ben ne yapmıştım biliyor musunuz? Nasıl bir anne olmak isterim sorusunu cevaplayınca Angelina Jolie'yi çok beğendiğimi farkettim. Ne kadar tatlı bir kadın değil mi? Asya'dan Afrika'dan çocuk evlat edindi, kimsye müdana etmeden, kocasızken, kendiçocuğum olsun önce demedi, çok şefkatli yardımsever biri, BM elçisi, aynı zamanda da çok hoş, güzel vücutlu alımlı kadın, güçlü kadın rolleri oynuyor. Tabi ben özel hayatında nasıl birisi bilmem ama imaj olarak bence çok hoş. ınternetten onun bir resmii buldum, duvr kağıdı yaptım laptopuma. 2 hafta kadar durdu ama kafamdaki resmi değiştirmeme yetti.

Biz bu şekilde zihn resimlerimizi olması gerekene yöneltmek üzere besleme yapmamız lazım. Hayal kurma seansları yapmamız lazım. BAşta biraz zor oluyor ama sebat edince kısa sürede kolaylaşmaya başlıyor.

Dün yen bir yere maniküre gittim. Manikürcü kızla sohbet ederken bir şekilde onun da açıklanamayan infertilite ile uğraştığını öğrendim! Çekim yasası! Artık hep bu tarz insanlar çıkıyor karşıma heryerde! 25 yaşında kızcağız. 3 yıllık evli, 1,5 yıldır hamile kalmıyormuş ama dr.lar da hiçbir şey bulamamışlar. ılk soduğum şey şu oldu: Kendini çocuklu bir kadın olarak hayal edebiliyor musun? "Tabii ki hayır" dedi. Çocuğum olmadan nasıl hayal edeyim? ışte dedim bence sebep bu. Sen bunu bir dene. Hayatta isteklerimiz böyle gerçekleşmiyor. Yani önce gerçek olsun sonra ben ona alışırım olmuyor. Önce hayal edip o fikre alışacaksın, sonra o sana gelecek. Kendini o gerçeklik içinde görebilmen lazım. Çok şaşırdı ama çok ilgisini çekti. Secret kitabını da bir kadının elinde görmüş dün. Hemen alayım dedi. Tabii benim de bu yolu kullandığımı ve işe yaradığını duyunca daha bir inandı. Ona sizden de bahsettim. Çoğumuzun kendini böyle hayal edemediğinden filan. ılginç bir manikürdü. Tırnak etlerimi biraz derin kesti ama n'apalım.
 
Anatomik bozukluğu olmayanların sorunu tıbbi bir mesele değil. Hormonal dengesizlik ve üreme sistemindeki işlev dengesizlikleri. Bu çok hassas bir mekanizma arkadaşlar. Biz köydeki kadınlar gibi bir hayata sahip değiliz. Onlar doğduktan itibaren yaşam amaçları evlenmek ve çocuk yapmak. Bu o kadar doğal ki onlar için, sanki bir kadın bu dünyaya evlenip çocuk yapmaya gelirmiş gibi. O sebepten onlar daha kolay buna sahip oluyor. Ama biz de başka şeylere onlardan daha kolay sahip oluyoruz değil mi? Eşimizden saygı-sevgi, para (çoğu zaman), kariyer ve kendimiz için hakkaten bir işe yarama duygusu vb.vb. Diğer taraftan bu işi başardığınızda, hayatta bşaramayacağımız başka hiçbirşey olmadığını hissedeceksiniz. Ben öyle hissediyorum şu an. Çünkü diğer herşey sanki daha çok bizim elimizde gibidir. Ne bileyim para kazanmak, işimizde yükselmek filan. Hatta iyi bir eş bulmak bile çocuk yapmaya uğraşmaktan daha kolay değil mi? Ne dersiniz? Çocuk olması daha çok Allah'a kalmış gibi. Daha çok bilinmeyenli çünkü. Ama tabii bizim için artık öyle değil, değil mi? Evet dediğinizi duyayım.

Ve böyle annelere sahip olan çocukların nasıl yetişeceğini bir düşünün. Bizim 30'lu yaşlarımızda keşfettiğimiz hayat ilkelerini onlar doğuştan itibaren bizden öğrenecek. Müthiş birşey. Şanslı keratalar!!

Ben diyorum ki buradaki herkes önce şu doğru düşünce konusunu bir halletsin. Diğer yapılacaklar çok daha kolay. Onları da yakında konuşmaya başlarız. Çünkü etkilerini maksimize etmek ve hızlandırmak böyle mümkün olacak.

Size bir önerim var: Gelecek seneki veya en geç 2009'daki anneler gününüzü şimdiden planlamaya başlayın. O günü eşiniz ve çocuğunuzla ya da çocuklarınızla nasıl geçirmek istersiniz? Bu kadar zamandır beklenen böyle bir günü hayal etmeye planlamaya başlayın. Ailenizdeki herkes için çok özel birgün olacağından eminim. Tüm kayın akrabalar için de, anneniz babanız kardeşleriniz. Düşünsenize.

Küçük bir not defteri edinin. Oraya yazın. Hayatımın 2008'deki görüntüsü:
1- Hamile kalmışım
2- Sorunsuz bir hamlelikten sonra sağlıklı bir doğumla anne olmuşum
3- Eşim de baba olmuş..

Gerisini siz yazın...
 
bir kısmınızın nasıl hissettiğinizi çok iyi biliyorum. Ama sizi bu acelecilik dürtüsüne karşı koymaya davet ediyorum. Yaşım ilerledi, zamanım az diyenlere de. Hatta özellikle onlara. Çünkü iyileşme bir süreç. Korku ve endişeleri bastırıp saf bir şekilde pozitif hayal kurma da yeterli değil. Tevekkül gerekiyor. Sabırla mücadele. Başarısızlık ihtimalinin farkında olma ve her seferinde ondan birşey öğrenme
Bence sizin de bu işi başarmanız iki adımlı bir düşünce değişikliği ile başlar: 1- Kendinizi gerçekten anne olarak hayal edebilmek, 2- Olumsuz sonuçlara çok fazla duygusallık yüklemeden onları bir durum olarak kabul edebilmek ve aynı kararlılıkla yola devam etmek.
Gerisi; akupunktur, toksinlerden arınma ve sağlıklı beslenme; sağlıklı yaşama, egzersiz, stresten arınma, bitkisel takviye.iste bunlar .
Sadece geçici olarak hastaydık biz. Hatta hasta da değil, sadece geçici bir denge bozukluğu. Kısırlık ya da infertilite kelimelerini ÜSGEDEB olarak değitiriyorum: Üreme sisteminde geçici denge bozukluğu. Nasıl?
 
forma bahsedılen dıger bır konu da Endometriosis ve rahim içi kistler; bunlar üreme sisteminde uygunsuz doku büyümesi olarak tanımlanıyor. Çin tıbbında bunların sebebi, rahimdeki kan akışının engellenmesine hatta durdurulmasına bağlanıyor. Adet görme ve normal üreme döngüsü bu sebeple tıkanıyor.

Bu sorunu yaşayan kadınlar genellikle, tortu gibi bir adet akıntısına sahip oluyor, adet kanı da okside olduğu için koyu renkli, kahverengi, pıhtılı oluyor. Bağışıklık sistemi bu çamur gibi, eskimiş kan tepki gösteriyor ve onun toksik yapıını farkedip, bu döküntüyü temizlemek için kimyasalları yığıyor. ışte endometriosis veya rahim kistleri böyle oluşuyor.

Endometrium biliyorsunuz rahmin iç yüzeyinde bulunan ve embriyonun tutunması için ovulasyon döneminde kalınlaşan doku. ışte bu doku rahmin dışına büyüyüp yukarıda söylediğim şey oluşuyor.

Bunun belirtileri şöyle oluyormuş: Ağrılı adet görme, adet sırasında patolojik rahim kanaması ve vücudun başka yerlerinde kanama mesela burunda. Adet sırasında bel ağrısı, karında kramplar, ağrılı cinsel ilişki, ağrılı idrar ve tabi infertilite diğer belirtiler. Bunlar elbette endo'nun şiddet seviyesine göre değişebiliyor.

Emdometriyal hücreler endometriosis olduğunda yr değiştirip rahmin dışına çıkarmış ve yumurtalıklar, kalın bağırsak vb. yerlere yerleşirmiş. Bazen ileri vakalarda akciğerlerde, burunda ve hatta beyinde bile bulunabilirmiş. Adet sırasında da bu yer değiştirmiş endometriyal hücreler aynen rahimdeki endometrium dokusu gibi östrojen ve progesteron artışına tepki verip kanarlarmış. Senin yazdığın östrojenle beslenme bununla bağlantılı herhalde. Ancak bu kanın akışı tıkandığından vücudu terkedecek bir yolu olmayınca endometriyal hücrenin yerleştiği bölgede pıhtılaşırmış, orada iltihaba yol açabilirmiş.

Bunun sebepleri hakkında batı tıbbının birçok teorileri olduğunu ama net bir açıklama getiremediğini yazıyor. Tedavi için de genelde ağrı kesicilerle birlikte ya cerrahi müdahale yapıldığını ya da fazla endometriyal dokuyu ortadan kaldırmak için hormonları kontrol eden ilaçlar verildiğini yazıyor. Hormon tedavilerinde amaç, adet görme hepten durdurup yer değitirmiş endometriyal dokunun beslenemsini kesip onu "öldürmek" oluyormuş. Tabii bu da yumurtlamayı da durduruyor. Bir de kıllanma gibi erkeklere özgü etkiler görülüyormuş.
 
arkadaslar konuya devam edecegım ama sıze kendımce bır onerım var ben bır uzmanda psıkolojık telkınle yardım aldım .telkın muzık eslıgınde hazırlandı .ama burda sıze metnı yazıyorum .sız aksam yatmadan 20dk falan once bunu okursanız ya da esınız sıze okursa bunun faydasını goreceksınız emınım.benım bebekle ılgılı o kadar kaygım vardı kı.sımdı ınanaın bunun yuzde 70ını astım.okumanızı tavsıye ederım.

Senin için hamilelik korkusu geçmişte kaldı.Kendi içinde sakin rahat,huzurlu ve kendinden eminsin.Şu andan itibaren bu sakin rahat ve kendinden emin ruh halin güçleniyor gereksiz korkular endişeler etkilerini kaybediyorlar.Normalde olması gerektiği kadar tedbir aliyorsun daha fazlasini değil.Hamilelik ile ilgili gereksiz korkular endişeler geçmişte kaldi.
Bilinçaltını başarılı bir hamilelik geçirmen için gerekli her şeyi yapması için yönlendiriyorum.Gerekli tüm gıdaları hormonları ve kan akışını bunu şimdi başarmak için yönlendir.Gerekli tüm duygusal fiziksel ruhsal enerji ve kaynakları bunun şimdi olması için yönleniyor.Bunu 24 saat boyunca yapiyorsun ve uykuda iken süreç devam ediyor.Bu telkinleri engelemeye çalışan ne varsa geçersizdir ve ben bilinçaltını başarılı bir hamilelik geçirmeni engelleyecek her şeyin etkisini yok etmek üzere yönelendiriyorum
 
ÜSGEDEB konusunda herşey dönüp dolaşıp kan dolaşımının yeterli olmamasına, tıkamasına dayanıyor. Burada da aynı şekilde. Çin tıbbında bu konu kan olaşımının engellenmesi, tıkanması ile birlikte böbreklerdeki işlev bozulmasına bağlanıyor.

Hamile kalabimek için ücuttaki tüm enerjilerin serbestçe akabilmesi gerekli, aynı toprağı sulayan bir nehirde olması gerektiği gibi. Endometriyal doku büyümeleri (kistler) o nehirdeki taşlar gibi, embryonun rahmin duvarları içinde güvenle demir atmasını engelliyor. Kan dolaşımı tıkanıklığını kaldırarak, vücudun diğer enerjilerini dengeleyerek, üreme sistemindeki katılaşmaları yumuşatarak, "yaşam nehrinizin" akışını düzeltebilir ve doğmamış çocuğunuza temiz bir liman yaratbilirsiniz diyor.

Bunun için bazı genel önerleri var. Onları da yazayım:

1- Dinlenin ve bol, rahat kıyafetler giyin.
2- Derin nefes egzersizleri yapın. Meditasyon yapın.
3- Ilık banyolar alın.
4- Kekik, ardıç sakızı, lavanta, nane, biberiye yağları kullanın. (Herhalde vücudunuza sürün mü demek istiyor acaba)
5- Adet sırasında ve sonrasında karnınıza termofor veya sıcak su şişesi koyun.
6- Karnınıza ılık hint yağı uygulayın, kan akışını canlandırmak, lenf sistemine yardımcı olmak ve hormon seviyelerini düzenlemek için. Adet öncesi ve sırasında günde 2-3 defa, karnınızın altına ılık hint yağı sürün ve plastik filmle kaplayın. (Eğer aktif olarak hamile kalmaya çalışıyorsanız bunu sadece adet sırasında yapın diyor).
7- Günlük hafifi egzersiz dolaşımı artırır.
8- Hormonlu tüm yiyeceklerden uzak durun.
9- Soya ürünleri tüketin.
10- Sadece organik sebze meyve yiyin.
11- Rafine ve hidrojenize yağlardan uzak durun (fast foodlardaki yağ bundan, bisküvilerde filan da var)
12- Balık dışında tüm hayvani gıdalardan uzak durun. Et yiyorsanız mutlaka organik ve hormonsuz olmalı.
13- Ceviz, koyu yeşil sebzeler, safran yiyin. Kabak gibi soğuk iklim kök sebzeleri yiyin.
14- Özellikle kan dolaşımı için iyi olan yiyecekler, yosun, limon çeşitleri, soğan, ...
15- Beslenmenizi B vitaminleri ve C,E, betakaroten, selenyum, çinko gibi antioksidanlarla destekleyin.
16- Omega-3 yağ asitleri faydalı. Balık yağı ve bezir yağı (bir çeşit ketentohumu yağı sanırm), omega-3 kaynakları imiş. Balık yağı anormal kan pıhtılaşmasını engellermiş. Eğr adet kanınızda pıhtılı doku varsa, balık yağı, bezir yağı, eşekotu yağı (evening primrose) size faydalı.
 
Hedef, hamile kalmak değil, doğum yapmak. ıvf'te düşük riskinin yüksek olduğunu biliyoruz. Hatta tüplerin tıkalı olması gibi mekanik infertilitesi olan kadınların ivf ile doğuma kadar gitmeleri daha yüksek olasılık imiş. Açıklanamayan infertilite veya yumurtlama bozukluklarına kıyasla. bir diğer şey, bugün devreye girecek yumurtalar/folüküller üreme sistemide 120 gün önce seçiliyor.

"sadece ilaçla adet görebilen ve fsh'si yüksek olanlar ne yapmalı? Ben de ona bir cevap yazdım, sizinle de paylaşmak istedim:

Doğrusunu istersen, hiç adet görmeme konusunda özellikle bir bilgi okumadım. Bende olmadığı için görmemiş olabilirim. Ama araştırıyorum. ılk anda akla, sadece üreme sistemi ile beyin arasında bir iletişim kopukluğu olduğu geliyor. (Bu da tabii Çin Tıbbı'nın yorumu benim değil). Ancak bilmem gereken iki şey var:

1- ılaçla adet gördüğünde yumurta çıktı mı? Yani, acaba senin rezervinde yumurta var da sadece devreye mi girmiyor, yoksa anatomik bir problem misali hiç yumurta yok mu? (Ki bu düşük bir ihtimal gibi, yumurta rezervi olmadan doğan kadın duymadım ben şimdiye dek.)

2- Hayatında hiç kendiliğinden adet gördün mü? Önce görmeye başlayıp sonra mı kesildi? Yoksa hiç adet olmadın mı?

Yine de önemli olan, ilaçla adet görebiliyorsan yumurta çıkıp çıkmadığı. Eğer yumurta da varsa yine bir işlev bozukluğundan söz edebiliriz.

O zaman yapman gereken bizim yaptıklarımız. Adet gördüğü halde yüksek fsh'si olanlarla aynı durumdur. Ama daha şiddetli ve uzun sürmüş bir işlev bozukluğu söz konusu. Vücudumuz uzun süreli dış etkilere uyum sağlama eğiliminde herzaman. Hayatına bakacaksın ve senin "üreme" olayını ihmal etmene sebep olacak ne yaşamış olduğunu araştıracaksın öncelikle. Üreme, seks, aile kurma, doğurma, vb. konulardan uzaklaşmana, ya da basitçe onları gözardı etmene sebep olan olayları, inançları, düşünceleri, deneyimleri gözden geçir. Ya da bambaşka bir sebeple uzun süre stres altında yaşamana sebep olan birşey varsa onu bul. ış, bir yakının hastalığı, büyük borç yükü ne bileyim. Varsa, önce bunlardan kurtulmalısın. Hani ben forumda bahsetmiştim. Annem beni çocuk sahibi olmaya hiç hazırlamadı diye. Ben bu annelik duyguyu tanımıyordum demiştim. ışte belli bir duygunun boşluğu ya da özellikle negatif duyguların varlığı uzun sürdüğünde vücut bunlara uyum sağlıyor. Çünkü yoğun stres altındayken bağışıklık sistemi diyor ki, dur önce tehlikeyi uzaklaştıralım. Şimdi bir bebek için uygun bir ortam değil. Bu durum yıllar sürünce de üreme işlevini toptan ihmal edebiliyor. Kalıcı olarak istenen durumumuz bu diye. Bunu da üreme sistemine kan akışını keserek yapıyor. Bir kontrol et: Karnın hep soğuk mudur? ayakların hep üşür mü? Kan dolaşımının oraya gitmediğin kanıtıdır bu.

Bu kısmı hallettikten sonra geriye yapacakların kolay. Akupunktur, rahatlama, organik ve düzenli beslenme, düzenli yaşama, Kan dolaşımının yeniden rahme gitmeye başlamasını sağlayan egzersizler. Rahmini ılıt, ovulasyon dönemlerinde gün aşırı termofor koy karnına. Brokoli, balık, mercimeği bol bol ye. Bol su iç hergün."

Vücudun duruma uyum sağlama yeteneği hakkında yeni şeyler öğrendim. Kısaca sizinle paylaşayım.
Uzun süre bilgisayar ekranına bakarak çalışanların gözleri neden bozulur? Gözlerin uzağı ve yakını görme işlevi dengelidir. Ancak uzun zaman yakına baktırılınca dengeyi bozmaya, duruma alışmaya ve yakını görmek için daha az enerji harcamaya başlıyor. O zaman da uzağı görmek için daha fazla enerji harcaması gerekiyor, zorlanıyor. Dışarıdan gözlük gibi, uzaktakileri yakına getirecek bir yardıma ihtiyaç duyuyor. Tabii bu yıllar üzerinden oluyor. Nasıl? ılginç değil mi?

Üreme sisteminin ihtiyacı olan kan dolaşımı dengesinin bozulması da böyle birşey işte. Uzun süre hamile kalma için uygun olan ortamın dışında şartlarda (duygusal, fiziksel, düşünsel) yaşayınca böyle oluyor. Biraz düşünün bakalım.
 
KISLAR bugünlük bu kadar
 
canim cok guzeldi cok tskler bizlerle paylastigin icin
devaminida okuyalim ins
 
devamını hemen eklersem kimse okumaz diye düşündüm..
hergün tekrar tekrar okunmalı yavaş yavaş düşüne düşüne ben daha önce okumuştum ama o zaman tüple bi sorunum yoktu daha hafifti bebek istediği
 
Gülencim tebrik ederim seni. Ayrıca teşekkür de ederim. Oldukça motive edici bir yazı. Dün kendimi o kadar çok üzdüm, hırpaladımki.. Sonra da vicdan yaptım kendimi engelleyemediğim için, daha bir üzüldüm. Ama şu an tekrar toparladım kendimi. Tekrar pozitife ayarlandım ve olumlu çalışıyorum.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…