A
aylacım
Ziyaretçi
-
- Konu Sahibi aylacım
- #1
Anne - Baba Olmanın Büyük Gücü...
Bir tavuğun civcivini koruma girişimini bir düşünün. O cılız bedenine rağmen, yavrularına saldıran korkunç tilkinin gözlerini oymak istercesine saldırıyor. Hiçbir canlı, dünyanın en korkak varlığı kabul edilen tavuğa, yanında civcivleri varken yaklaşamaz. O tavuğa, o gücü veren annelik duygusudur. Kuşların en küçüğü çöplük bülbülü bile, yuvasındaki yavruları uğruna baykuşla pençeleşir.
Çocuklarınızı Tilkilerde daha alçak olan dünyanın egemen güçlerine yem etmeyin. Çocuklarını sevgisiz bırakan aileler, onlarla yeterince ilgilenmeyen anne babalar çocuklarını vahşi bir canavar olan kapitalist dünyanın ellerine teslim etmiş oluyorlar.
Depremde binanın altında kalan anne, çocuğunu kurtarmak için, eline geçirdiği cam parçasıyla kolunu kesip çocuğunu kurtarmış. Bunu ancak bir anne yapar. Anne veya baba olmanın o muhteşem gücüyle çocuklarınıza sahip çıkın.
Anne çocuğunu dövdüğü halde, çocuk yine de annesinin kucağına sığınır. Bu o çocuğun en mutlu anlarından biridir. Annelik, babalık muhteşem bir güçtür. Bu gücünüzle çocuklarınızı kurtaramazsanız, hiçbir güç onları kurtaramaz.
İnsan sıcağa koşar
Evinizi sıcak tutun. Sevgi ateşini asla söndürmeyin. Sevginize ve ilginize doymayan çocuklar, kendilerini yalnız hissetmeye başlar. Yalnızlık, insanın bu dünyada kaldırabileceği en zor yüklerden bir tanesidir. Evinizi sıcak tutun. Çünkü insan sıcağa koşar. Yüreğinizde ki sıcaklıkla çocuklarınızı evinizde eğitin.
Çırak – usta ilişkisi
Öğretmenin en kalıcı olanı, örnek olunarak yapılanıdır. Siz ustasınız, çocuğunuz çırak. Sizi takip edecek mutlaka. Sanayide ustalar çıraklarına çok az şey söylerler. Usta sadece işini iyi yapar. Çocuk ustayı seyrederek yetişir. Çıraklarınıza iyi örnek olun.
İnsan dikkatle dünyaya baksa iki şey görür; Tohumlar ve meyveler. Hayatın özeti; tohumlar ve meyvelerdir.. Meyve tohumda arzu, tohum meyve de şarkı… Tohum, sonra meyve; meyve sonra tohumdur.
Her tohum kendi meyvesini verir. Bugünü hazırlayan şeylerin kökleri geçmiştedir. Atılan tohumlar, görünmez ilahi hikmetle birleşerek, bir süre sonra meyvelerini verir.
Her şey az ya da çok diğer şeyden hız alır. Tohumlar ve meyveler… birisinin sonucu, diğerine sebeptir. Usta kötü olursa çırakta kötü olur.
Diken Boş Bırakılan Bahçede Yetişir
Bir binanın önünden geçerken bakıyorsunuz ki bina yamuk yapılmış. Yerden göğe kadar dimdik durması gereken bina yamuk duruyorsa kimi suçlarsınız? Hiç kimse kalkıp ta binayı suçlama hakkına sahip değildir. “Niye yamuk duruyorsun sen?” demeyiz. Muhteşem bir mimari eserin önünden geçerken hayranlıkla seyrederiz o binayı. “Helal olsun bunu yapan ustaya!” deriz. O muhteşem yapının kendiliğinden o güzelliğe ulaşmadığını biliriz.
Bir bahçenin yanından geçerken, her tarafının dikenlerle kaplı olduğunu gördüğünüz zaman kimi suçlarsınız. Bahçeyi mi? Bahçede ki dikenleri mi? Yoksa bahçıvanı mı? Her şeyi mükemmel bakımı yapılmış, içi rengarenk çiçeklerle donatılmış bir bahçe gördüğümüzde yine bahçıvanı tebrik ederiz. Çünkü hiçbir eser, hiçbir yapı, hiçbir bahçe kendiliğinden meydana gelmez.
“Bahçedeki dikenlerin sorumlusu damı bahçıvan? O dikenleri oraya bahçıvan dikmedi ki!” diye itiraz edebilirsiniz. Ama haklı bir itiraz değil bu. Çünkü diken boş bırakılan bahçede yetişir. Tabiatın değişmez kanunları vardır. Şu kainatta hiçbir şey boş bırakılmamıştır, bırakılmayacaktır da. Siz bahçeye çiçek tohumlarını ekmezseniz, bahçede yetişen yaban otlarını temizlemezseniz, çiçeğe ihtiyacı kadar suyu vermezseniz o bahçede dikenler yetişir. Çünkü dikenin tohumu yoktur. Diken boş bırakılan bahçede kendiliğinden yetişir.
Bugün çocuğunuzdan çok memnunsanız, kendisine, ailesine ve yaşadığı topluma faydalı bir evlat yetiştirmişseniz bu sizin büyük bir zaferinizdir. Şayet çocuklarınızdan ve çocuklarınızın yaptıklarından memnun değilseniz, kendinizi ve yaptıklarınızı sorgulayın.
Çocuklarınız sizin eserleriniz. Usta sizsiniz. Sanatkar sizsiniz.
Bir tavuğun civcivini koruma girişimini bir düşünün. O cılız bedenine rağmen, yavrularına saldıran korkunç tilkinin gözlerini oymak istercesine saldırıyor. Hiçbir canlı, dünyanın en korkak varlığı kabul edilen tavuğa, yanında civcivleri varken yaklaşamaz. O tavuğa, o gücü veren annelik duygusudur. Kuşların en küçüğü çöplük bülbülü bile, yuvasındaki yavruları uğruna baykuşla pençeleşir.
Çocuklarınızı Tilkilerde daha alçak olan dünyanın egemen güçlerine yem etmeyin. Çocuklarını sevgisiz bırakan aileler, onlarla yeterince ilgilenmeyen anne babalar çocuklarını vahşi bir canavar olan kapitalist dünyanın ellerine teslim etmiş oluyorlar.
Depremde binanın altında kalan anne, çocuğunu kurtarmak için, eline geçirdiği cam parçasıyla kolunu kesip çocuğunu kurtarmış. Bunu ancak bir anne yapar. Anne veya baba olmanın o muhteşem gücüyle çocuklarınıza sahip çıkın.
Anne çocuğunu dövdüğü halde, çocuk yine de annesinin kucağına sığınır. Bu o çocuğun en mutlu anlarından biridir. Annelik, babalık muhteşem bir güçtür. Bu gücünüzle çocuklarınızı kurtaramazsanız, hiçbir güç onları kurtaramaz.
İnsan sıcağa koşar
Evinizi sıcak tutun. Sevgi ateşini asla söndürmeyin. Sevginize ve ilginize doymayan çocuklar, kendilerini yalnız hissetmeye başlar. Yalnızlık, insanın bu dünyada kaldırabileceği en zor yüklerden bir tanesidir. Evinizi sıcak tutun. Çünkü insan sıcağa koşar. Yüreğinizde ki sıcaklıkla çocuklarınızı evinizde eğitin.
Çırak – usta ilişkisi
Öğretmenin en kalıcı olanı, örnek olunarak yapılanıdır. Siz ustasınız, çocuğunuz çırak. Sizi takip edecek mutlaka. Sanayide ustalar çıraklarına çok az şey söylerler. Usta sadece işini iyi yapar. Çocuk ustayı seyrederek yetişir. Çıraklarınıza iyi örnek olun.
İnsan dikkatle dünyaya baksa iki şey görür; Tohumlar ve meyveler. Hayatın özeti; tohumlar ve meyvelerdir.. Meyve tohumda arzu, tohum meyve de şarkı… Tohum, sonra meyve; meyve sonra tohumdur.
Her tohum kendi meyvesini verir. Bugünü hazırlayan şeylerin kökleri geçmiştedir. Atılan tohumlar, görünmez ilahi hikmetle birleşerek, bir süre sonra meyvelerini verir.
Her şey az ya da çok diğer şeyden hız alır. Tohumlar ve meyveler… birisinin sonucu, diğerine sebeptir. Usta kötü olursa çırakta kötü olur.
Diken Boş Bırakılan Bahçede Yetişir
Bir binanın önünden geçerken bakıyorsunuz ki bina yamuk yapılmış. Yerden göğe kadar dimdik durması gereken bina yamuk duruyorsa kimi suçlarsınız? Hiç kimse kalkıp ta binayı suçlama hakkına sahip değildir. “Niye yamuk duruyorsun sen?” demeyiz. Muhteşem bir mimari eserin önünden geçerken hayranlıkla seyrederiz o binayı. “Helal olsun bunu yapan ustaya!” deriz. O muhteşem yapının kendiliğinden o güzelliğe ulaşmadığını biliriz.
Bir bahçenin yanından geçerken, her tarafının dikenlerle kaplı olduğunu gördüğünüz zaman kimi suçlarsınız. Bahçeyi mi? Bahçede ki dikenleri mi? Yoksa bahçıvanı mı? Her şeyi mükemmel bakımı yapılmış, içi rengarenk çiçeklerle donatılmış bir bahçe gördüğümüzde yine bahçıvanı tebrik ederiz. Çünkü hiçbir eser, hiçbir yapı, hiçbir bahçe kendiliğinden meydana gelmez.
“Bahçedeki dikenlerin sorumlusu damı bahçıvan? O dikenleri oraya bahçıvan dikmedi ki!” diye itiraz edebilirsiniz. Ama haklı bir itiraz değil bu. Çünkü diken boş bırakılan bahçede yetişir. Tabiatın değişmez kanunları vardır. Şu kainatta hiçbir şey boş bırakılmamıştır, bırakılmayacaktır da. Siz bahçeye çiçek tohumlarını ekmezseniz, bahçede yetişen yaban otlarını temizlemezseniz, çiçeğe ihtiyacı kadar suyu vermezseniz o bahçede dikenler yetişir. Çünkü dikenin tohumu yoktur. Diken boş bırakılan bahçede kendiliğinden yetişir.
Bugün çocuğunuzdan çok memnunsanız, kendisine, ailesine ve yaşadığı topluma faydalı bir evlat yetiştirmişseniz bu sizin büyük bir zaferinizdir. Şayet çocuklarınızdan ve çocuklarınızın yaptıklarından memnun değilseniz, kendinizi ve yaptıklarınızı sorgulayın.
Çocuklarınız sizin eserleriniz. Usta sizsiniz. Sanatkar sizsiniz.