Anne olmak tabiatın kadına bahşettiği en zor ve en güzel görevdir.
Bir evlat olursunuz, bir dost olursunuz, bir sevgili, bir eş olursunuz; hepsinin kendine göre ayrı güzelliği ve zorluğu vardır. Ama bir anne olursunuz ki, işte asıl o zaman, hani bir söz vardır; dünyanın kaç bucak olduğunu görürsünüz. Bir başka görevdir anne olmak, bir başka zordur bağrında bir canı taşımak, yaşatmak ve geleceğe doğru fırlatmak…
Yaratılış gereği nerdeyse bütün canlılar iki ayrı cinsten oluşur ve bu canlılar, varlıklarını kendi türünden bir başka canlıyı dünyaya getirerek devam ettirirler. Bir eril ve bir dişil olmadan yaşam oluşmaz... İki ayrı cinsi oluşturan özellikler birleşerek, dünyadaki yaşamı ve var oluşu geleceğe taşımakla görevlidirler.
Dünya oluşumunda en önemli maddelerden biri olan toprak, anneyi temsil eder ve kendini hayatın devamına adayarak bağrındakileri hesapsızca verir.
“ Karnın yardım kazma ilen, bel ilen, yüzün yırttım tırnak ilen, el ilen, yine beni karşıladı gül ilen, benim sadık yarım kara topraktır”
Fazla söze gerek yok, Veysel’in yalın cümleleri hem toprağı hem anneyi bir güzel anlatıyor.
Ana olmak toprak olmaktır, dünyanın kuraklığına rağmen.
Ana olmak bağrın yırtmaktır, yaşam başkalarına gülümserken.
Ana olmak güller sunmaktır, yüzünü yırtan dikenlere rağmen.
Ana olmak sadık olmaktır, hayatın bütün ihanetlerine rağmen.
Ana olmak sabırlı olmaktır, geleceğin tüm aceleciliğine rağmen.
Ana olmak kendini unutmaktır, içini dolduran kendine rağmen.
Ana toprak gibidir dedik ya, toprak da çeşit çeşittir bilirsiniz. Humusu var, kili var, çamuru var…
Her toprakta her şey yetişmez öyle, hadi buğdayı ekin bakalım çamura, kile…
Elleriniz semada, boşuna bekler durursunuz bir küçücük başak verecek diye.
Toprağın cinsini oluşturan özellikler, bağrından çıkacak meyveyi de belirler kendisince.
Dünyanın en güzel meyveleri, sizin bağrınızdan kopup geleceğe koşsun tüm anneler ve tüm günleriniz kutlu olsun.
alinti