- 28 Şubat 2007
- 842
- 7
- 55
Hani çarşambadan belliydi, perşembenin gelişi?
Perşembe:
Evet, bugün yeni bir gün. Yepyeni kararlarımı uygulayabileceğim, güzel, güneşli bir gün demiştim sabah uyandığımda. Neredeyse gece yarısı oldu. Hiçbir şey değişmedi. Ağlamaklı ifadem suratıma yapışmış sanki.
Yalnız mıyım
*****a:
Gün içinde şen kahkahalar atıp, insanlarla şakalaşmayı başardım. Ama şimdi yanımda sırtı dönük uyuyan adam, varlığımı unutmuş olarak rüyasında kimi görüyor diye düşünürken, tüm enerjim boşa gidiyor diyorum.
Haksız mıyım?
*****artesi:
Makyajım akmış, yorgun ve çirkinim. Sonsuza dek banyoda kalabilirim. Gün kayıp gidiyor ellerimden boşluğa. Bu boşluğu yarına taşımamalıyım.
Başarır mıyım?
Pazar:
Yine aynı şey oluyor. Bugün kendimi şımartmalıyım diyorum. Niye beni şımartacak başka kimse yok diye hayıflanınca hevesim kaçıyor. Vazgeçiyorum Sultanahmete gidip, kendime kahvaltı ısmarlamaktan. Ama soranlara bunu yaptığımı söyleyeceğim. Bireysel olarak kendine yeten kadın portresi çizmek için.
Yalancı mıyım?
Pazartesi:
Daha çok kitap okumalı, daha iyi müzikler dinlemeliyim. İhmal ettiğim arkadaşlarımı aramalı, hatta görüşmeliyim. Sosyal ve sevilen biri olabilirim belki yeniden. Oyuna dahil olabilirim. Sıcakkanlı, sevimli, güler yüzlü, iyi niyetli... olabilirim. Yapabilirim. Iııh. Hadi ama. Yapabilirim. Mi?
Yapamaz mıyım?
Salı
Vazgeçtim her şeyden. Herkesten. Yeniden. Boğucu ve can sıkıcıyım. Veba mikrobu bulaştırıyorum sanki etrafa. Tecrit etseler beni, kapatsalar diyorum bir yerlere. Zamanı, kendimi her şeyi unutsam. Ya da yatıp uyusam mı sadece?
Uyuyabilir miyim?
Çarşamba:
Çok soru sormaya başladım yine. Ne zaman fazla soru sorsam, bir şeyler yolundan çıkar zaten. Artık sonu ünlem işaretiyle biten cümleler kurma kararlılığını göstermek istiyorum. Şöyle ağırlığı olan, kodu mu oturtan cümleler... Nerdeee? İşte yine soru işareti. Hayatıma bakıyorum kuş bakışı: Anlamsız sorularım, karbon kağıdıyla çoğaltılmış günlerim, sahte mutluluklarım... Yok, ben artık sıkıldım! İşte ünlem!
SELVIN CANBEYLI
"
Perşembe:
Evet, bugün yeni bir gün. Yepyeni kararlarımı uygulayabileceğim, güzel, güneşli bir gün demiştim sabah uyandığımda. Neredeyse gece yarısı oldu. Hiçbir şey değişmedi. Ağlamaklı ifadem suratıma yapışmış sanki.
Yalnız mıyım
*****a:
Gün içinde şen kahkahalar atıp, insanlarla şakalaşmayı başardım. Ama şimdi yanımda sırtı dönük uyuyan adam, varlığımı unutmuş olarak rüyasında kimi görüyor diye düşünürken, tüm enerjim boşa gidiyor diyorum.
Haksız mıyım?
*****artesi:
Makyajım akmış, yorgun ve çirkinim. Sonsuza dek banyoda kalabilirim. Gün kayıp gidiyor ellerimden boşluğa. Bu boşluğu yarına taşımamalıyım.
Başarır mıyım?
Pazar:
Yine aynı şey oluyor. Bugün kendimi şımartmalıyım diyorum. Niye beni şımartacak başka kimse yok diye hayıflanınca hevesim kaçıyor. Vazgeçiyorum Sultanahmete gidip, kendime kahvaltı ısmarlamaktan. Ama soranlara bunu yaptığımı söyleyeceğim. Bireysel olarak kendine yeten kadın portresi çizmek için.
Yalancı mıyım?
Pazartesi:
Daha çok kitap okumalı, daha iyi müzikler dinlemeliyim. İhmal ettiğim arkadaşlarımı aramalı, hatta görüşmeliyim. Sosyal ve sevilen biri olabilirim belki yeniden. Oyuna dahil olabilirim. Sıcakkanlı, sevimli, güler yüzlü, iyi niyetli... olabilirim. Yapabilirim. Iııh. Hadi ama. Yapabilirim. Mi?
Yapamaz mıyım?
Salı
Vazgeçtim her şeyden. Herkesten. Yeniden. Boğucu ve can sıkıcıyım. Veba mikrobu bulaştırıyorum sanki etrafa. Tecrit etseler beni, kapatsalar diyorum bir yerlere. Zamanı, kendimi her şeyi unutsam. Ya da yatıp uyusam mı sadece?
Uyuyabilir miyim?
Çarşamba:
Çok soru sormaya başladım yine. Ne zaman fazla soru sorsam, bir şeyler yolundan çıkar zaten. Artık sonu ünlem işaretiyle biten cümleler kurma kararlılığını göstermek istiyorum. Şöyle ağırlığı olan, kodu mu oturtan cümleler... Nerdeee? İşte yine soru işareti. Hayatıma bakıyorum kuş bakışı: Anlamsız sorularım, karbon kağıdıyla çoğaltılmış günlerim, sahte mutluluklarım... Yok, ben artık sıkıldım! İşte ünlem!
SELVIN CANBEYLI
"