• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Ağır hasta bir toplumda, şans eseri yaşamak…

okypete

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Mart 2008
84.873
40.691
698
  • CQX9yT8WIAE64WG.jpg:large






    http://www.diken.com.tr/agir-hasta-bir-toplumda-sans-eseri-yasamak/
Ağır hasta bir toplumda, şans eseri yaşamak…



murat-sevinc-kelle-150x150.jpg
MURAT SEVİNÇ

Yavaş yavaş delirmek, cinnet hali böyle bir şey sanırım.

Sabah erken saatte derse gelmek için uyanıyorsunuz ve ilk işiniz internete bakmak oluyor. Acaba dün gece birileri öldü mü? İki askerin, evlerinin önünde öldürüldüğü haberini okuyorsunuz.

Sonra bir de bakıyorsunuz ki Türkiye’nin en etkili gazeteci ve TV programcılarından Ahmet Hakan, evinin önünde saldırıya uğramış. Dört serseri kılıklı, akşam vakti araçlarıyla takip edip saldırmış. Hürriyet’in haberine göre Ahmet Hakan 17 gün önce koruma talep etmiş ama nafile.

Her şey çok tanıdık geliyor. Valiliğin ‘Hay Allah gecikmişiz’demesi. Saldırganların ‘Trafikte tartıştık’ ifadeleri.

Unutuverirdik
Hakan, dün gece çok daha ağır yaralanabilirdi ya da Allah korusun öldürülebilirdi. Şaşıran olur muydu memlekette? Sanmıyorum. Bugün ve birkaç gün daha konuşurduk. Sosyal medyada ‘infial’yaratırdı. Siyasetçi açıklamaların içeriği ve tonu değişirdi. ‘Kanı yerde kalmayacak’lar, ‘bu menfur saldırı’lar, ‘Türkiye’nin gelişmesini hazmedemeyen dış mihraklar’ , ‘huzurumuza kasteden bilmemkim’ler, ‘Altında paralel varmış’lar vs.

Bolca bildik zırva dinler ve iki üç gün sonraki bir başka ‘menfur’olay nedeniyle unutuverirdik. Ramazan Bayramı sonunda paramparça edilen 30’un üzerinde gencecik insanı, Kurban Bayramı öncesinde konuşan kaldı mı?

Buna kaza mı denir?
Bu haberleri okuyup derse giriyorsunuz. Ders bitiyor ve çayınızı içerken cankurtaran sesleri duyuyorsunuz. Öyle böyle değil. Uzun süre. Telaşla yine internete bakıyorsunuz ve okuduğunuz ‘facia’haberi, bu kez çay içtiğiniz yere yalnızca birkaç yüz metre uzaklıktan. Yaşamınızın 27 yılını geçirdiğiniz fakültenizin muhiti Cebeci’de, hemen her Allah’ın günü önünden geçtiğiniz otobüs durağına belediye otobüsü girmiş. Şu ana dek 12 kişi ölmüş. Başkentin göbeğinde oluyor bunlar. Ankara’nın mütevazı insanlarının yaşadığı, orta halli semtimizde. Pastanemizin, yemekhanemizin, ayakkabı tamircimizin, kuruyemişçimizin semtinde.

Kaza her zaman olabilir tabii. Ama Allah aşkına, böyle kaza mı olur? Buna kaza mı denir? İnsanlar ezilerek ölüyor, güpegündüz kaldırımda. Bir değil iki değil, kaçıncı kez.

Bugün temizlenecek o kaldırım ve yarın hiçbir şey olmamış gibi yürüyeceğiz. Otobüs ve dolmuş şoförleri, bir cesaretle ‘Lütfen yavaş gidin’ ya da ‘Işıkta durmadınız’ diyen yolculara, edepsizce höykürmeye devam edecek.

Hastayız çünkü. Ağır bir şekilde hastalandı bu toplum. Akıldan yoksun. Başına gelebilecek en vahim işlerden biri oldu ve aklını kaybetti. Ne kadar vardı tartışılır ama olan da yok artık belli ki. Yalnızca akıl değil, yaşamlarımızın belli anlarında nadiren karşılaştığımız cüzi miktar ahlakını ve vicdanını, çok nadir de olsa tanık olduğumuz nezaketini de yitirdi.

Ne kaldı geriye? Gelenek görenek mi? Boş geçin bunları. Demokrat Parti’nin son yılları gibi, insanlar camilerini, kahvelerini ayırma noktasına geldi. Biri ‘Allah bir’ dese, diğeri ‘iki’ diyor. Ne geleneği, ne göreneği, ne birlik beraberliği? Bu denli ahmaklık, bu denli aymazlık, bu denli kuralsızlık, bu denli acımasızlık, bu denli saçmalık…

Hukuk, ahlak, din
Sonsuz kere yinelense yeri: Her toplumu bir arada tutan, insanların birbirinin gözünü oymadan yaşamalarını sağlayan başlıca üç kural demeti var. Hukuk kuralları, ahlak kuralları ve din kuralları. Bu üçünün ‘kesiştiği’ anlar çok. Örneğin ‘hırsızlık’ fiili gibi. ‘Suçtur’, ‘ayıptır’ ve eğer inanıyorsanız ‘günahtır.’

Bir de ‘çeliştiği’ anlar olur. Çelişme anında öncelik ‘hukuk’kurallarınındır, çünkü arkasında ‘kamu otoritesi’ bulunur. Ahlak dışı bir iş ayıplanır, dine aykırı bir iş dindarlar tarafından kınanır, hukuk dışı bir iş ise diğerlerinden farklı olarak ‘cezalandırılır.’

Türkiye’de gün aşırı hukuk skandalları yaşanıyor. Anayasa, tarihimizde görülmedik biçimde siviller tarafından askıya alındı. Bekleme odasında olduğu söyleniyor. ‘Cezasızlık’ olgusu, mülkün temeli olan ‘adalet duygusu’nu’ tümüyle çökme durumuna getirdi. Hukuka aykırı davranan biri, eğer ‘sırtı sağlamsa’ ve yeteri kadar ‘çirkefleşebilirse’ başına hiç bir şey gelmeyeceğinden ya da ucuz kurtulacağından emin. Bu kadar basit ve vahim bir gerçekle yüz yüzeyiz.

Bakın, Bağdat Caddesi’nde kaldırımda çiçek satan genci öldüren sürücü hala yakalan(a)madı değil mi? Ailesi dalga geçer gibi açıklamalar yapıyor ve ölen çocuğun ailesini tehdit ediyor, okuduklarımıza göre. Sürücü gencin ailesi memleketini iyi tanımış, sistemi çözmüş anlayacağınız.

Her gün bu minvalde çok sayıda haberle karşılaşıyoruz. Hâl böyleyken hukuk konusunda durumumuz bir felaket.

Geriye bir şey kalmıyor
Geriye ne kaldı? Ahlak ve din ilkeleri mi?

Uzatmayayım, ‘Çalıyorlar ama…’ ifadesinin mucidi bir toplum ortalamasının, en azından benim anladığımca ar hayâ duygularından yoksun olduğu kanısındayım.

Din meselesine gelince. Vallahi bu konuya hiç girmeyelim. Daha önce de yazdığımı yinelemek yeter sanırım: Allah, Allah’ı bizim toplumdan korusun!

Peki, bizi ‘ölmeden’ ve ‘insan gibi’ yaşayarak bir arada tutacak olan nedir? Bir gazeteciye saldırıyı, insanların bombalanmasını, gariban Cebeci ahalisinin otobüs altında can vermesini engelleyecek olan nedir? Akıl olmadan, önceliği akla ve ‘namuslu’bilime vermeden mümkün müdür düzgün bir yaşam kurmak?

Su basan evleri su basmasının nedeni, o evlerin dere yataklarına yapılması değil mi? Erozyonun nedeni, doğa katliamı değil mi? Binaların çökmesinin nedeni, müteahhitlerin hırsızlığı değil mi? Ahmet Hakan’a saldırının nedeni, pek çok yazar çizer gibi aylardır göz göre, edepsizce, fütursuzca hedef gösterilmesi değil mi? Otobüs kazasının nedeni, bir gün araç bakımsızlığı beriki gün otobüs kullananların haydutluğu değil mi? Madende ölenler ihmal nedeniyle, kazanç hırsı nedeniyle ölmüyor mu? Gencecik insanları, daha demokratik ve katılımcı bir devlet/hukuk sistemi yaratılmadığı için toprağa vermiyor muyuz, her Allah’ın günü?

Akla önem verme, hukuk kurallarını umursama, ahlaki ilkeleri boş ver, dindarlığın şekil şemailden ibaret olsun… Eh geriye bir şey kalmıyor o zaman. Ölüyorsun, yaralanıyorsun, eziyet görüyorsun, mutsuz olup yoksullaşıyorsun güzel kardeşim.

Akıl fikir bir gün itibar kazanmadıkça, yurttaş bir arada yaşamak için gerekli beşeri ilkeleri umursar hale gelmedikçe, gazeteciler yazarlar hedef gösterilip saldırıya uğrayacak. Hedef gösterenleri engellemeyen yüzsüzler, saldırıları kınayacak. O akıl, barış getirecek kadar olsun devreye girmedikçe, ölümler sona ermeyecek. Cezasızlık felaketi sürdükçe, arsızların hukuk ihlallerini izlemeyi sürdüreceğiz. Dere yataklarına bina diktikçe, evleri su basacak ve insanlar boğulacak. Adını ‘kaza’ koymaya utanacağımız trafik katliamlarına tanık olacağız. Bizler karşıdan karşıya geçerken, bir kavşaktan dönerken, kaldırımda yürürken, otobüs durağında, ışıkta beklerken; kuralları umursamayan, umursamamayı marifet sayan, şu kısa yaşamı namuslu insanlar için cehenneme çevirmeye yeminli dizginsiz it kopuk tarafından öldürüleceğiz, yaralanacağız. Öldüremediklerinde küfür edecekler, kavga çıkaracaklar, omuz atacaklar, kabadayılık yapacaklar, linç edecekler, sağı solu yakacaklar, saldıracaklar…

Akıl yoksunluğu, ahlak yoksunluğu ve cezasızlık güvencesi, bunların gıdası olmaya devam edecek.

Bir şeylerin az çok değiştiği güne dek; akşam eve bir halk otobüsünün serseri muavininden fırça yemeden, densiz bir taksicinin hakaretini işitmeden, sağ salim varabilmek dahi büyük nimet sayılmalı bu memlekette. Ola ki arada bir iyilik görürsek, üç beş yılda bir düzgün bir davranışla karşılaşır ve örneğin bir de suçluların ‘olması gerektiği’ gibi yargılandığına, birilerinin özür dilediğine, birilerinin istifa ettiğine, birilerinin özeleştiri yapabildiğine, birilerinin mahcup olabildiğine tanık olursak, bunlar da toprağımızın bizlere armağanı olur.

Umut fakirin ekmeği demişler…
 
Son düzenleme:
Cok güzel bir yazi. Tespitleri birebir düsüncelerimle örtüsüyor.
Aydinlik ve Medeniyet icinde yasayacagimiz günleri dört gözle bekliyorum. Gidisat aynen yukarida yazildigi gibi.
 
Cok güzel bir yazi. Tespitleri birebir düsüncelerimle örtüsüyor.
Aydinlik ve Medeniyet icinde yasayacagimiz günleri dört gözle bekliyorum. Gidisat aynen yukarida yazildigi gibi.
gerçekten bu ülke ve kendim için endişeliyim. adalete güvenememek,gözümüzün önündeki ölümler,cinayetler. canilerin salıverilmesi. işlerini yapmayan ve insan hayatını hiçe sayanlar,.
gerçekten şans eseri yaşıyoruz bu ülkede.
 
O da çok konuşmasaymış hak etticiler gelmeden yazayım dedim.
İyi hoş diyorsunuz da altın çağ yaşanırken gözü kör olmuş bir toplum varken, düşünce özgürlüğü yokken umut etmek çok güç görünüyor gözüme...
 
Vallahi bunu nilir bunu söylerim, Türkiye Cumhuriyetini simdiye kadar kimse yikamadi, Atatürk öyle saglam yerlestirmiski ülkemize, bu rüzgarda gelip gececek !!! Bizi yine adaletli, demokrat bir hayat bekliyor, ama cok iyi bir ders oldu bu bize. Daha cok ülkemize sahip cikmayi ögretti.
 
Murat Sevinç anayasa hukuku hocamızdı. Öğrenciye en çok saygı duyan, en kibar, en mütevazı hocalarımızdan biriydi. Yazdıklarına katılmamak elde değil. Ama artık inancımız azalıyor. Umut fakirin ekmeği noktasındayım ben de.
 
Back
X