- 15 Temmuz 2013
- 575
- 90
- 53
Cenab-ı Allah hiç kimsenin aklını başından almasın. Kimsenin ferasetini bağlamasın. Çünkü insanı diğer canlılardan ayıran aklı, muhakemesi, feraseti ve düşünmesidir. İnsanın bu özellikleri devre dışı kalır, kafa, gizemli ve bilinçsiz biçimde merkezi bir bilgisayara bağlanırsa o insan mekanik bir aygıta dönüşür.
Türkiye’nin içine düştüğü çatışma ve tartışma ortamının temelinde bu yatıyor. İlkeler, prensipler, realiteler, siyasi, sosyal ve dini gerçekler allak bullak olmuş durumda. İnanılması güç savrulmalar ve çelişkiler yaşanıyor.
Şu yaşananlara bir bakar mısınız
Öyle olduğu artık ne kadar kabul görür ayrı konu ama en azından görünürde bir dini cemaat son seçimde olmayacak bir karar verdi ve malum CHP’yi destekledi. Malum CHP diyoruz; çünkü bu malum CHP neler yapmıştı? CHP İslam’ın temelini ortadan kaldırmak için bu dinin özünü oluşturan Kur’an’ı yasaklamış, ezanı değiştirmişti. CHP, Müslüman dindarı “mürteci” saymış, Bediüzzaman’ı yıllarca zindanda çürütmüş, ölmesi için defalarca zehirlenmesine göz yummuştu. O CHP, 27 Mayıs ve 28 Şubat darbelerine destek vermişti. O CHP, İmam Hatip Liseleri'nin kapısına kilit vurduran YÖK’ün katsayı uygulamasını desteklemişti. O CHP, ilk başörtülü milletvekili Merve Kavakçı’nın Millet Meclisi’nden kovulmasına alkış tutmuştu. O CHP, üniversitelerde başörtülü kızların ikna odalarında istiskal edilmelerine katkı sağlamıştı.
Gülenciler, son seçimde bu CHP’ye oy toplamak için kapı kapı dolaştılar. Her cemaat ferdine kişisel hedefler vererek CHP’ye oy toplama, seçmenleri Ak Parti’ye oy vermekten caydırma savaşı yürüttüler. Üstelik bunu bir cihat gayreti ve neşvesi ile yaptılar. “Yahu böyle bir partiye nasıl oy verirsiniz” diye hassasiyet gösterenlere de ya “Biz asla CHP’ye oy verin demiyoruz. Herkes istediği partiye verebilir” dediler veya “Biz CHP’ye değil Mustafa Sarıgül’e veriyoruz,” “Biz CHP’ye değil Mansur Yavaş’a veriyoruz,” “Biz CHP’ye değil Lütfi Savaş’a veriyoruz” diyerek insanların aklı ile alay ettiler, dalga geçtiler.
O CHP, bu ülkede dini cemaatlere ve tarikatlara oldum olası karşı idi. Ama Yeni CHP yönetimi, samimiyetsiz ve ikiyüzlü bir siyaset ve komik bir takiyye ile “Dindar insanlara yakın” görünmeye çalıştı. Bu keşke samimi olsaydı. Ama değildi.
2006-2007’de dönemin yasakçı statükosunun verdiği korku ve baskı ile telefonda bile“Selamünaleyküm” demekten vazgeçenler, ayda bir telefonların SİM kartlarını değiştirenler, “ele geçerse yanarız” korkusuyla bilgisayar hard disklerini yakanlar, bu ülkeye fikir, inanç ve ifade özgürlüğü, devlete bağımsızlık getirmek için çabalayan hükümete ve onun başbakanına korkunç bir savaş başlattılar.
İmanın ve İslam’ın şartlarından çok Kopenhag kriterlerini, AB istikametini savunan, sosyal hayatta Müslümanca yaşamaktan çok Avrupa ve ABD’ye uygun yaşamayı daha medeni sayan ama ihtiyaç duyduğu paraları toplamak için peygamberi ve sahabeyi istismar eden paralel zihniyetin gerçek yüzünü insanlarımız ne yazık ki hala göremediler.
Twitter’in, YouTube’un küfür, iftira, hakaret özgürlüğünü dahi savunan kendileri her türlü yalan ve iftirayı meşru gören, ikiyüzlü paralel zihniyet, kendilerine karşı en ufak tenkit ve eleştiriye tahammülsüz ve hasmane davranıyor. Bu yazıyı kaleme aldığımız sırada bile Pensilvanya’nın şikayeti üzerine basın savcılığından ifadeye davet edildik. Geçen hafta 3 ayrı şikayeti üzerine savcıya ifade vermiştik. Daha öncesindeki şikayetleri henüz hesaplamadık.
Medeni sınırlar dahilindeki en ufak uyarı ve eleştiriye tahammülü olmayanlar, karşımızda demokrasi ve özgürlük havarisi kesildiler!
Dini bir motivasyonla toplulukları güdüleyenler, İslamiyet’i, tedricen “Türkçü” bir din kimliğine büründürmeye çalışıyorlar. 20 sene önce Hz. Peygamberi anlatan “Ebedi Risalet” sempozyumlarıyla başlatılan süreç, şarkı, dans ve folklor gösterileriyle özdeşleşen, “İslami” olmak yerine “milliyetçi” ve hamasi duygulara hitap eden bir küresel şova dönüştürüldü. Irkçı, Türkçü bir kültür, “Ilımlı İslam,” “Ümmet şuuru” ise“Cihadist”lik olarak gösteriliyor bu iş birlikçi ruh tarafından.
Afganistan’da, Irak’ta milyonlarca Müslümanı katletmiş olan ABD’ye yıllardır tek kelime eleştiri getirmeyen, vicdanı tefessüh etmiş adam, küresel destekçilerinin ve güneyde sevdiği ve “otorite”sine selam durduğu ülkenin desteği ile Türkiye’ye kafa tutuyor, saldırıyor. Onun peşinden gidenler de bu karanlık işleri asla sorgulamadan saldırı emrini yerine getiriyorlar.
Hükümete karşı demokrasi, özgürlük ve şeffaflık savunması yapanlar, Twitter’de, Facebook’da resim yerine yumurta kafa, isim yerine de Batı özentisi sahte isimler koyarak bizlere saldırıyor, küfür ve hakaret yağdırıyorlar. Bu durum bile sahteliğin, suniliğin korkaklığın takiyyenin daniskasıdır. En büyük takiyyeciler, başkalarını takiyye ile suçluyorlar. Başkalarını “Muta nikahı” ile itham edenler, Washington’la, Tel Aviv’le, Vatikan’la “Katolik nikahı” yapıyorlar.
CHP’nin bile en azından bir kısmı, 30 Mart seçimleri hatırına sırf oy avcılığı uğruna ve büyük dostlarını memnun etme pahasına, yaptığı hatayı anlayarak özeleştiriye başladı. Ancak paralel zihniyette dışarı yansıyan asla bir özeleştiri ve pişmanlık görünmüyor . “Adanmış ruhlar” böyle olsa gerek. Kime veya neye adandığını bilmeden ruhunu adamak.. Buna da bir “Kutsallık” izafe etmek..
Alper TAN
http://www.kanalahaber.com/yazar/alper-tan/adanmis-ruhlar-mi-aldanmis-ruhlar-mi-26740/
Türkiye’nin içine düştüğü çatışma ve tartışma ortamının temelinde bu yatıyor. İlkeler, prensipler, realiteler, siyasi, sosyal ve dini gerçekler allak bullak olmuş durumda. İnanılması güç savrulmalar ve çelişkiler yaşanıyor.
Şu yaşananlara bir bakar mısınız
Öyle olduğu artık ne kadar kabul görür ayrı konu ama en azından görünürde bir dini cemaat son seçimde olmayacak bir karar verdi ve malum CHP’yi destekledi. Malum CHP diyoruz; çünkü bu malum CHP neler yapmıştı? CHP İslam’ın temelini ortadan kaldırmak için bu dinin özünü oluşturan Kur’an’ı yasaklamış, ezanı değiştirmişti. CHP, Müslüman dindarı “mürteci” saymış, Bediüzzaman’ı yıllarca zindanda çürütmüş, ölmesi için defalarca zehirlenmesine göz yummuştu. O CHP, 27 Mayıs ve 28 Şubat darbelerine destek vermişti. O CHP, İmam Hatip Liseleri'nin kapısına kilit vurduran YÖK’ün katsayı uygulamasını desteklemişti. O CHP, ilk başörtülü milletvekili Merve Kavakçı’nın Millet Meclisi’nden kovulmasına alkış tutmuştu. O CHP, üniversitelerde başörtülü kızların ikna odalarında istiskal edilmelerine katkı sağlamıştı.
Gülenciler, son seçimde bu CHP’ye oy toplamak için kapı kapı dolaştılar. Her cemaat ferdine kişisel hedefler vererek CHP’ye oy toplama, seçmenleri Ak Parti’ye oy vermekten caydırma savaşı yürüttüler. Üstelik bunu bir cihat gayreti ve neşvesi ile yaptılar. “Yahu böyle bir partiye nasıl oy verirsiniz” diye hassasiyet gösterenlere de ya “Biz asla CHP’ye oy verin demiyoruz. Herkes istediği partiye verebilir” dediler veya “Biz CHP’ye değil Mustafa Sarıgül’e veriyoruz,” “Biz CHP’ye değil Mansur Yavaş’a veriyoruz,” “Biz CHP’ye değil Lütfi Savaş’a veriyoruz” diyerek insanların aklı ile alay ettiler, dalga geçtiler.
O CHP, bu ülkede dini cemaatlere ve tarikatlara oldum olası karşı idi. Ama Yeni CHP yönetimi, samimiyetsiz ve ikiyüzlü bir siyaset ve komik bir takiyye ile “Dindar insanlara yakın” görünmeye çalıştı. Bu keşke samimi olsaydı. Ama değildi.
2006-2007’de dönemin yasakçı statükosunun verdiği korku ve baskı ile telefonda bile“Selamünaleyküm” demekten vazgeçenler, ayda bir telefonların SİM kartlarını değiştirenler, “ele geçerse yanarız” korkusuyla bilgisayar hard disklerini yakanlar, bu ülkeye fikir, inanç ve ifade özgürlüğü, devlete bağımsızlık getirmek için çabalayan hükümete ve onun başbakanına korkunç bir savaş başlattılar.
İmanın ve İslam’ın şartlarından çok Kopenhag kriterlerini, AB istikametini savunan, sosyal hayatta Müslümanca yaşamaktan çok Avrupa ve ABD’ye uygun yaşamayı daha medeni sayan ama ihtiyaç duyduğu paraları toplamak için peygamberi ve sahabeyi istismar eden paralel zihniyetin gerçek yüzünü insanlarımız ne yazık ki hala göremediler.
Twitter’in, YouTube’un küfür, iftira, hakaret özgürlüğünü dahi savunan kendileri her türlü yalan ve iftirayı meşru gören, ikiyüzlü paralel zihniyet, kendilerine karşı en ufak tenkit ve eleştiriye tahammülsüz ve hasmane davranıyor. Bu yazıyı kaleme aldığımız sırada bile Pensilvanya’nın şikayeti üzerine basın savcılığından ifadeye davet edildik. Geçen hafta 3 ayrı şikayeti üzerine savcıya ifade vermiştik. Daha öncesindeki şikayetleri henüz hesaplamadık.
Medeni sınırlar dahilindeki en ufak uyarı ve eleştiriye tahammülü olmayanlar, karşımızda demokrasi ve özgürlük havarisi kesildiler!
Dini bir motivasyonla toplulukları güdüleyenler, İslamiyet’i, tedricen “Türkçü” bir din kimliğine büründürmeye çalışıyorlar. 20 sene önce Hz. Peygamberi anlatan “Ebedi Risalet” sempozyumlarıyla başlatılan süreç, şarkı, dans ve folklor gösterileriyle özdeşleşen, “İslami” olmak yerine “milliyetçi” ve hamasi duygulara hitap eden bir küresel şova dönüştürüldü. Irkçı, Türkçü bir kültür, “Ilımlı İslam,” “Ümmet şuuru” ise“Cihadist”lik olarak gösteriliyor bu iş birlikçi ruh tarafından.
Afganistan’da, Irak’ta milyonlarca Müslümanı katletmiş olan ABD’ye yıllardır tek kelime eleştiri getirmeyen, vicdanı tefessüh etmiş adam, küresel destekçilerinin ve güneyde sevdiği ve “otorite”sine selam durduğu ülkenin desteği ile Türkiye’ye kafa tutuyor, saldırıyor. Onun peşinden gidenler de bu karanlık işleri asla sorgulamadan saldırı emrini yerine getiriyorlar.
Hükümete karşı demokrasi, özgürlük ve şeffaflık savunması yapanlar, Twitter’de, Facebook’da resim yerine yumurta kafa, isim yerine de Batı özentisi sahte isimler koyarak bizlere saldırıyor, küfür ve hakaret yağdırıyorlar. Bu durum bile sahteliğin, suniliğin korkaklığın takiyyenin daniskasıdır. En büyük takiyyeciler, başkalarını takiyye ile suçluyorlar. Başkalarını “Muta nikahı” ile itham edenler, Washington’la, Tel Aviv’le, Vatikan’la “Katolik nikahı” yapıyorlar.
CHP’nin bile en azından bir kısmı, 30 Mart seçimleri hatırına sırf oy avcılığı uğruna ve büyük dostlarını memnun etme pahasına, yaptığı hatayı anlayarak özeleştiriye başladı. Ancak paralel zihniyette dışarı yansıyan asla bir özeleştiri ve pişmanlık görünmüyor . “Adanmış ruhlar” böyle olsa gerek. Kime veya neye adandığını bilmeden ruhunu adamak.. Buna da bir “Kutsallık” izafe etmek..
Alper TAN
http://www.kanalahaber.com/yazar/alper-tan/adanmis-ruhlar-mi-aldanmis-ruhlar-mi-26740/