ABD, Çin ve Rusya anlaştı: "Teyyip gidici"

DatluCadu

5 dakkaya hazırım
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
22.576
772
44
Suriye provokasyonu (ve Bingazi olayı) Erdoğan’ın biletini kestirdi. Mayıs’taki ABD ziyareti sonun başlangıcı oldu. Önce ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov uzlaştı. Cenevre sürecini sabote eden RTE yönetimi tasfiye edilecek, yerine daha “ılımlı ve uyumlu” Abdullah Gül ile Fethullah Gülen ekibi getirilecekti.

Bu tasfiye hazırlığının işaretini de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin verdi. Gezi parkı isyanına yönelik yaptığı açıklamada (Rusya bu tür konularda kolay kolay açıklama yapmaz, içişlerine müdahale kisvesiyle ama aslında sırça köşkte oturmak meselesi), Tayyip Erdoğan’ı, Esad’ın yerine koydu ve sorunun karşılıklı diyalog çerçevesinde çözülmesi önerisinde bulundu. Aynı Batılı ülkelerin Suriye’deki olayların başlangıcında yaptığı açıklamalar gibi.

Son olarak 7-8 Haziran tarihleri arasında ABD Başkanı Barack Obama ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Kaliforniya’da bir araya geldiler. Hafta sonunu çölde bir çiftlikte geçiren iki lider, epey bir zaman geçirdi, tüm konuları konuştu.

Eminiz ki gündem, siber savaş ve skandallar ile Asya-Pasifik konularıyla kısıtlı kalmadı. ABD’nin Pasifik açılımına, Çin de Ortadoğu ile yanıt veriyor. Çin’in Ortadoğu’daki önceliklerinden biri de ABD ve İsrail’in dolaylı hegemonyasına karşı çıkmak. Suriye’de Esad’a verdiği destek boşuna değil, Irak’ta Maliki yönetimine ve İran’a da destek veriyor Çin. Çünkü enerji ihtiyacı çok büyüdü ve yeni kaynaklar bulması lazım. Obama – Şi görüşmesi yeni bir dönem başlatır mı bilinmez ama basın bu buluşmanın 1979’da Deng Şiaoping ile ABD Başkanı Jimmy Carter görüşmesi kadar önemli olduğu yorumunu yapıyor. Obama’nın yakında yapacağı Avrupa gezisinde siber dünya kadar Türkiye de gündeme gelecek. Beyaz Saray’ın tutumu net zaten, “Tayyip must go” şeklinde özetlenebilir. Avrupa da yanı başındaki faşizm denemesine karşı ayaklandı. Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye özel gündemiyle toplanılıyor.

Esad nasıl Esed olduysa Tayyip de artık “Teyyip” olmuştur. Bunu Amerika’dan gelen son açıklamalar ve Batılı medyanın tutumu artık kesinleştirmiştir. Christian Amanpour’un Başbakan danışmanı İbrahim Kalın’ın sesini “Şov bitti” diyerek kesmesi de bir göstergedir. Mayıs ayında Obama, Erdoğan’ın tasdiknamesini vermiştir. Erdoğan bunun için köşeye sıkışmış kedi misali hırçın ve gaddardır. Koltuğunu korumak için her şeyi yapabileceğini göstermek istiyor. Ama nafile. Toplumsal olayları bastırmak için ne kadar güç kullanırsa, bu, o kadar aleyhine işleyecektir. Bundan sonra polis ve yargı marifetiyle muhalefeti bastırmak da mümkün değildir.

Korku duvarı aşıldı. Başkan babanın karizması çizik yedi. Artık dokunulmaz bir hare içinde değil. Kendi cenahı dahil, herkes çıkıp ağzına geleni söylüyor. Bundan 15 gün önce telefonda konuşmaya çekinirdi insanlar.

Toplumsal olayları zor kullanarak bastırabilir, interneti gözaltılarla sindirebilirsiniz, ama artık cin şişeden çıktı. Benim tahminim bundan sonraki “level”, dünyada kopan siber skandal fırtınasıyla ilgili olacak ve internet ortamına sızdırılacak bazı bilgi ve belgelerle devam edecek. Görüldü ki artık, TV ve gazetelerin tamamını ele geçirseniz de internet, hükümet sansürünü kırıyor. Sosyal medya artık ön planda. Her direnişçi aynı zamanda gazeteci , köşe yazarı, foto muhabiri ve kameraman.

Özellikle de 90 kuşağının bilgisayar cambazlığına da şapka çıkartmak lazım. Orantısız bir IQ ve mizahi bakış açısı farkı var zaten. O alandaki fark, Barcelona ile “Yeni Çeltek İdman Yurdu” arasındaki fark kadar bariz.

RTE’NİN SON UMUDU MOSSAD

RTE’nin elinde kala kala bir polis, bir Apo, bir de İsrail’deki ırkçı faşist hükümet kaldı. MOSSAD’dan gelen ekip Erdoğan’a Türkiye’deki İran Devrim Muhafızları tehlikesinden söz etmiş. Demek kukla devlet de tehlikeye girdi ki böyle zor bir dönemde İsrail yardım elini uzatıyor. Ama büyük patron “diktatör” damgasıyla çıkışı verdikten sonra, küçük patrona bir şey yemek düşer.

Bitirirken özetleyeyim; ABD, Çin ve Rusya, tüm dünya üzerinde olduğu gibi, Ortadoğu için de yoğun bir pazarlık yürütüyor. Anlaşılan o ki, bu pazarlığı kapsayan yeni dönemde (kendine butik Anayasa yapıp, Padişah olmak, iç ve dış savaş çıkartmak isteyen bir) RTE’nin yeri bulunmuyor.


Hüseyin Vodinalı
12.06.2013
Odatv.com
 
Son düzenleme:
alıntıladığım haber 12/06/2013 tarihli , yani gezi olaylarının başlamasından yaklaşık 1 ay sonra .
peki neden ekledim? bazen bugünü anlamak için geçmişte şöyle bir dolaşmak lazım. sanal dünyanın sunduğu anında ulaşma imkanı bu konuda çok yardımcı. insanlar unutabiliyor yada günün keşmekeşliğinde kafası karışabiliyor ama sanal mahfuz herşeyi kayediyor.

teker teker ekleme yapacağım bu konuda Tayyip Erdoğan'ın neden gözden çıkarldığını kendi açımdan anlamaya çalışacağım. tek refaransım geçmiş tarihli gazete haberleridir.
 
Son düzenleme:
gezi olayları ne zaman başladı? Erdoğan 15-20 mayıs tarihleri arasında abd ziyaretinde bulunuyor . gündem reyhanlı saldırısı ve suriye . erdoğan abd den suriye konusunda net bir adım bekliyor. ancak abd bu konuda temkinli, acele etmeye niyeti yok. hatta bazı iddalara göre Erdoğan suriyede ölen çocuklar dan bahseder sinirlerine hakim olmaıyor. bi nevi rest belkide.(Erdoğan neye çıldırmış | 7/24 HUKUK|GÜNCEL OLAYLAR)
bu tarihten sonra avrupa ve amerika basınıda Erdoğanı linç kapmanyası başlıyor.
Washington Erdoğan’ı Gözden Çıkardı mı?
Geçen hafta boyu CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinden notlar aktarmaya çalıştık. ABD başkentinde CHP’ye yönelik ilginin ardında AKP ve onun lideri Başbakan Erdoğan’ın iç (Gezi protestoları) ve dış (İsrail, Suriye, Mısır, Çin füzeleri) politikadaki tercihlerinden duyulan rahatsızlığın yattığı, CHP liderinin de bu ortamı kendi partisinin alternatif politikalarını anlatmak için fırsat olarak değerlendirdiğini vurguladık.
Kılıçdaroğlu Washington’da,
1. İçeride demokrasi ve özgürlüklerden yana;
2. Dış politikada ideolojik hareket etmeyen, Batı yanlısı ve barışçı politikalardan yana;
3. Ekonomide ise şeffaf kamu maliyesinden yana ve istihdam artırıcı yabancı yatırıma sıcak bakan mesajlarıyla Obama iktidarıyla, Erdoğan hükümetinden çok daha uyumlu bir görüntü verdi.
...........
Obama aylardır görüşmüyor
Başbakan Erdoğan’ın 15-21 Mayıs tarihleri arasında ABD’ye yaptığı yüksek profilli ziyaretin izleri Washington’da çoktan silinmiş. O ziyaretten 9 gün sonra başlayan Gezi Parkı olaylarından bu yana, bir telefon görüşmesi ve Petersburg’da zoraki yapılan ayaküstü görüşme dışında bir temas yok Obama ile Erdoğan arasında. Suriye, İran ve Ortadoğu barış süreci konularında tarihi değişim ve dönüşümler yaşanırken ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, onlarca kez bölgeye gelmesine rağmen bir kez dahi Türkiye’ye uğramadı.
Bu işaretleri iyi okuyan Erdoğan, ilişkileri rayına sokabilmek için geçen ay Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı art arda ABD başkentine gönderdi.
....................
ABD yönetiminin Arınç’ı farklı tutarak ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile buluşturması ise üzerinde durulması gereken bir nokta. Washington, sadece “hükümet ve AKP’nin kurucu çekirdeğindeki isimlerden biri olması” nedeniyle değil, ‘Gezi Parkı’, ‘öğrenci evleri’, ‘dershaneler’ ve ‘Cemaat ile kavga’ gibi konulara Erdoğan’dan farklı yaklaşımları nedeniyle de Arınç’a özel bir protokol uygulamış.
Ufuk Çakırözer Cumhuriyet Gazetesi - Utku Çakırözer: "Washington Erdoğan

İttifak, Oryantal dünyada hemen her Başbakan’ın başına gelen “seçilmiş padişahlık” duygusunun (Hatırlayınız: Rahmetli Adnan Menderes) Erdoğan’ı çok güçlü bir şekilde teslim aldığını, “ben her şeye müktedirim” duygusu ile ortalık yerlere dökülen kibirinin, özellikle 12 Haziran sonrası, önlenemez bir kendine güvene dönüştüğünü düşünüyor. Erdoğan, artık Batı için çok güçlü, muktedir ama öngörülemez, güvenilemez bir lider. Türkiye çok önemli, AKP’nin alternatifi yok ama Erdoğan tek başına seçilerek dizginleri ele alırsa büsbütün denetimden çıkacak!
Başta ABD, Batı ve İsrail böyle düşünüyor.
Cüneyt Ülsever ABD Erdoğan'ı gözden mi çıkardı?
bu örnekleri artırmak mümkün.
.bkz mayıs, haziran gazete haberleri
 
tabiki tarihte hiç bir olay köksüz değildir. domina taşları gibi birbirini etkiler. bu olaylrında öncesi var. mesela Mit müsteşarı Fidan'ın 10 suriyeli ajanı irana teslim etmeesi gibi,

İsrail ile istihbarat ilişkileri Adnan Menders Zamnaında 1958 tarihinde derinleşiyor. Türk istihbaraçıları Mossad ajanları tatarfından eğitime tabi tutuluyolar. zaten o günden sonra Mossad için Mit arkasını rahatlıkla kollayabilecek bir unsur taki Fidan görevi devralana kadar . işte ne olduysa 10 mossad ajanının irana teslim edilmesi ile oluyor. İsrail şaşkın, zaten mavi marmara gerginliği hali hazırda ortada duruyorken buda neyin nesi.....

2009 yılında Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın Davos'ta verdiği "One minute" tepkisine hedef olmasıyla akıllarda kalan David Ignatius'un iddiasına göre, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler geçtiğimiz yıl o kadar kötüydü ki Erdoğan, MOSSAD için çalışan 10 İranlı ajanı Tahran'a ihbar etti.
İddiaya göre İranlı ajanlar MOSSAD temsilcileriyle görüşmelerini Türkiye'de gerçekleştiriyordu. Ankara , İsrail-Türkiye ilişkilerinin en kötü olduğu dönem olan geçen yıl başlarında bu İranlı ajanlardan 10 kadarının kimliklerini Tahran yönetimine bildirdi.
Ignatius'a konuşan konuya yakın kaynaklar, Türkiye'nin bu hamlesini "önemli" bir istihbarat kaybı ve "İsraillileri tokatlama girişimi" olarak nitelendirdi.One minute moderatörü: Erdoğan, MOSSAD'cıları ihbar etti! - Politika Haberleri - Radikal

CİHATÇILARI SİLAHLANDIRIYOR

MİT Başkanı Fidan, Erdoğan’ın kilit danışmanlarından biri. Wall Street Journal’ın geçenlerde yayımladığı Fidan portresine bakılırsa, bu göreve geldikten sonra, ‘İddialara göre ABD ile İsrail’in topladığı hassas istihbaratı İran’a vererek, Türkiye’nin müttefiklerini sarstı.’ Journal, ABD’nin Hakan Fidan’ın Suriye’deki cihatçı isyancıları silahlandırdığına dair korkularına da dikkat çekti.”
Haber: sraille ajan kavgas - Taraf Gazetesi
Türkiye-ABD Arasında MİT Krizi! 10 MOSSAD Ajanını İran'a Veren Türkiye'ye Predatorları Vermekten Vazgeçti!

21 Ekim 2013 - 07:35



İsrail, kendisine çalışan 10 İranlı ajanı Tahran’a bildirdi diye Hakan Fidan’ı suçladı. ABD’nin de bu yüzden, predatorları Türkiye’ye vermediği ortaya çıktı

ABD ve İsrail basınında çıkan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan hakkındaki haberlerin perde arkası aydınlandı. Buna göre, hükümetin “Hakan Fidan’a yönelik kara propaganda” olarak nitelendirdiği ajan krizi, 2010’daki Mavi Marmara baskınından yaklaşık bir yıl sonra ortaya çıktı. MİT, İsrail askerlerinin Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine operasyon düzenlemesinin ardından İsrail gizli servisi MOSSAD ile ilişkilerini askıya aldı ve MOSSAD’a ilişkin bazı bilgileri İran ile paylaştı. ABD ve İsrail, bu duruma sert tepki gösterdi. Akabinde de ABD, Türkiye’nin kendisinden talep ettiği 10 Predatoru (insansız silahlı hava araçları) Ankara’ya vermekten vazgeçti. ABD ve İsrail’deki bazı medya organlarının MİT Müsteşarı Hakan Fidan aleyhindeki haberleri şimdi servis etme nedeninin ise Türkiye’nin, füze savunma sistemi ihalesini Çin’e vermesi olduğu kaydedildi. Mavi Marmara baskınının etkisiyle yaklaşık iki yıl önce Ortadoğu’daki istihbarat çalışmalarını MOSSAD yerine İran ajanlarıyla yürütmeye başlayan MİT, bu süreçte İran istihbaratı ile birçok bilgi paylaştı.
DEŞİFRE OLDULAR

MOSSAD’a çalışan İran ajanlarının MİT tarafından ihbar edildiğine yönelik iddialar ise tam olarak gerçeği yansıtmıyor. İsrail gizli servisine bilgi veren İranlı ajanlar, başka bir proje kapsamında deşifre oldu. ABD ve İsrail ise bu olaydan başından beri karşı oldukları MİT Müsteşarı Fidan’ı sorumlu tuttu.
...

MİT, OYUN KURUCUSU OLDU

Ankara, batı basınında Hakan Fidan aleyhinde yeni haberler de yayımlanacağını tahmin ediyor. Bu durum ise, istihbaratın savaşının bir parçası olarak görülüyor. Üst düzey bir bürokrat, “MİT, önceden yedek oyuncu ile şimdi oyun kurucuların arasına girdi” değerlendirmesinde bulundu. Yetkili, bu nedenle MİT’e yönelik tepkilerin önümüzdeki günlerde de süreceğini dile getirdi.
Trkiye-ABD Arasnda MT Krizi!10 MOSSAD Ajann ran'a Veren Trkiye'ye Predatorlar Vermekten Vazgeti!
 
Son düzenleme:
bu tarihten sonra iç ve dış basında hakan FİDAN ve Fidan üzerinden Erdoğan'a yüklenimeye devam ediliyor.

Hakan Fidan Washington'da nasıl görülüyor?

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Barkey'e göre, Washington'da eğer bir güvensizlikten söz edilecekse, o güvensizlik Hakan Fidan'dan ziyade bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı var: ''Ignatius'un bahsettiği, 2012 başlarında Türk istihbarat kaynaklarının İsrail'in İran'daki 10 ajanını ele vermesi, eğer doğruysa, zaten Fidan tarafından tek başına alınabilecek bir karar değil.''
..


MİT darbe yedi
Carnegie Endowment for International Peace'de yakın zamana kadar uzman olan ve 1998-2000 yıllarında ABD Dışişleri Bakanlığı'da Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve istihbarat alanlarında çalışmış olan Barkey'e göre, konunun pek üzerinde durulmayan çok önemli açılarından biri ise ''MİT'in kurumsal olarak aldığı ciddi darbe".
..

Washington'da Türkiye ile ABD ilişkileri üzerine çalışan bir başka Amerikalı uzmana göreyse, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde gerginleşme Erdoğan'ın Mayıs ayındaki Beyaz Saray ziyaretinden itibaren artarak devam ediyor: ''Suriye'deki politikalardaki ayrışma arttı, Mısır'da tam bir kopuş yaşandı. Şimdi de ABD'nin İran'a yaklaşımdan Ankara, tam olarak bilgilendirilmediği için, endişe duyuyor. Bundan dolayı, Erdoğan ve Fidan hakkındaki negatif yayınlar bu gerginliğin basına yayılması da olabilir.''
Hakan Fidan Washington'da nasıl görülüyor? - BBC Turkce - Haberler


KCK KRİZİ DÖNÜM NOKTASI OLDU

Tabii bu sırada, yani 2012 yılının Şubat ayında, Cemaat ile AKP arasındaki en büyük kriz patladı. KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı gözaltına almak isteyen savcıların yaptığı atak, hükümetçe püskürtüldü. AKP iktidarı, bu operasyondan Cemaat'i sorumlu tuttu. Başbakan Erdoğan "Beni devirmek ve tutuklamak istiyorlar'' yorumunu yaptı. Bu yorum, cemaat ile AKP arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi.
AKP ve Cemaat neyi paylaşamıyor? - Gerçek Gündem
Amerika'da asıl güvensizlik Fidan'a değil Erdoğan'a

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la ilgili olarak ABD basınında yayınlanan iddialar, kamuoyunu meşgul etmeyi sürdürürken BBC, "Hakan Fidan Washington'da nasıl görülüyor?" sorusuna yanıt aradı.

BBC'ye konuşan CIA Türkiye uzmanı Henri Barkey, AKP'nin Haziran Direnişi'nde takındığı tavrın Washington'da "ciddi bir rahatsızlık" yarattığını savundu. Haberde şöyle denildi: "Barkey'e göre, Washington'da eğer bir güvensizlikten söz edilecekse, o güvensizlik Fidan'dan ziyade bizzat Erdoğan'a karşı var: Ignatius'un bahsettiği, 2012 başlarında Türk istihbarat kaynaklarının İsrail'in İran'daki 10 ajanını ele vermesi, eğer doğruysa, zaten Fidan tarafından tek başına alınabilecek bir karar değil."

'Fidan olağanüstü bir figür'

Haberde Washington'da ABD yönetimine yakın ve Türkiye-ABD ilişkilerini yakından izleyen bir başka kaynağın ise, Hakan Fidan'ın "önceki MİT müsteşarlarından çok daha farklı ve olağanüstü konumunun" altını çizdiği belirtildikten sonra şu savlar dile getiriliyor:

"Fidan, ABD kavramlarıyla konuştuğumuzda, hem Türkiye'nin CIA Başkanı, hem de FBI ve Milli Güvenlik Ajansı'nı yöneten olağanüstü bir figür. Ama bunların üstüne, Türkiye dış politikasında Erdoğan'a danışmanlık yapmış ve tarihi Kürt barış görüşmelerini üstlenmiş bir müzakereci. Mayıs ayında Beyaz Saray'da, 'Kırmızı Oda görüşmesi' olarak tarihe geçen ve Obama ile yapılan özel akşam yemeğine giren üç figürden birisi olmuş. Fidan'ın hakkındaki yayınlar bu çerçevede değerlendirilmeli." MİT haberiyle büyük tartışma yaratan BBC Türkçe'nin ulaştığı David Ignatius ise, Türkiye'de gösterilen tepkilere karşılık, "Köşe yazım kendi kendisini savunması için yeterlidir" ifadelerini kullandı.

'MİT-MOSSAD ilişkileri çok yakındı'

Haberde Türkiye-İsrail istihbarat ilişkileri üzerinde de duruluyor. Haberde Henri Barkey'nin ağzından şu sözler yansıtılıyor: "Türkiye ve İsrail arasındaki istihbarat ilişkisi çok yakındı. Bu Davos Zirvesi'ndeki o ünlü 'one minute' olayına kadar sürmüştü. Türk tarafı ABD'lilere istihbarat konularında hiçbir zaman güvenmedi. Bu iki ülke arasındaki istihbarat ilişkisi alacak-verecek ilişkisine benzer. Zaten ABD'li istihbarat kurumları, Türklere çok hayati bilgiler vermez. Türk-İsrail istihbarat ilişkilerinde ise çok yakın ilişki mevcuttu."

'Fidan'ın önü daha da açılabilir'

Barkey, Fidan'ın dışişleri bakanlığı da dahil olmak üzere, farklı şekillerde önünün daha da açılabileceğini düşünüyor.
Amerika'da asıl güvensizlik Fidan'a değil Erdoğan'a

Asıl hedef, başta Amerikan yönetimi olmak üzere, bütün Batı’ya AK Parti hükümeti ve Erdoğan’ın birlikte çalışılması mümkün olmayan, güvenilmez, fanatik ve radikal bir İslamcı olduğunu kanıtlamak
...
Mead’in bu yazısı ve son haftalarda art arda çıkan Fidan yazıları, birkaç gün önce eski İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın Facebook sayfasına yazdığı “Erdoğan radikal bir İslamcıdır” cümlesini bütün Batı’nın kafasına kazımak istiyor. Ve tabii, “Bu radikal İslamcılarla demokrasi falan olmaz” cümlesinin de muhataplar tarafından söylenmesi bekleniyor.

Büyük Ortadoğu Projesi ve Hakan Fidan

ORHAN KEMAL
CENGİZ
 
Peki Çin ile füze ihalesi bu tartışmaları nasıl alevlendirdi?

Beyaz Saray ise Milliyet’in konuyla ilgili sorusu üzerine meseleyi Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’un takip ettiğini söylemekle yetindi. Türk-Amerikan ilişkilerini yakından takip eden Lehigh Üniversitesi uluslararası ilişkiler profesörü Henri Barkey, “Pürüzlere bir pürüz daha ekleniyor” yorumunu yaptı.
Türkiye’nin kararını Milliyet’e değerlendiren Barkey, Obama yönetiminin Türk hükümetinin Gezi Parkı protestolarındaki söyleminden çok rahatsız olduğunu, Suriye konusunda da özellikle El Nusra nedeniyle anlaşmazlık yaşandığını hatırlattı. Barkey “Türkiye, ABD için çok önemli bir ülke. Birlikte çalışmaya devam edecekler. Ama bunların etkisi bir yerde görülecektir” dedi.
aktifhbar

Halk Yatırım-Merrill Lynch, Aselsan’ın ikincil halk arzına danışmanlık talebinden füze ihalesinin Çinli CPMIEC şirketine verilmesi nedeniyle çekildi. Bu ciddi bir örnek, aynı zamanda arkasında daha kapsamlı bir tavır barındıran bir tür yaptırımdır. Oysa, kamuoyunda oluşturulan ve yönetilen baskı üzerine elenen diğer şirketlere tekliflerini yenilemeleri için süre verilmişti. Bugüne kadar da bu şirketler tekliflerini yenilemedi.

Ancak Türkiye’ye dört koldan saldırılar devam etti, ediyor. Önce medya devreye sokuldu. Türk medyasında ardı ardına haberler, yorumlar yayınlandı. Haber ve yorumların neredeyse tamamında gizli bir tehdit hissediliyordu.

Birileri bu medya operasyonu üzerinden Türkiye’yi cezalandırma niyetini açık ediyor, gözdağı veriyordu. Aklı başında bildiğimiz isimler hiç de inandırıcı olmayan, bir yerlerden yönlendirildiği belli olan argümanlar üzerinden hükümete operasyon çekiyordu. Gazeteler manşetler atıyor, siyasi karar vericiler köşeye sıkıştırılıyordu.

Sadece Türk medyası mı? Avrupa ve ABD medyası ile Türkiye’deki medya operasyonu koordineli yürütülüyordu. Öyle ki ABD’nin lobi kuruluşları, İsrail aşırı sağına mensup kuruluşlar ardı ardına açıklamalar yayınlıyor, konuyu siyasi yaptırıma dönüştürüyor, tehdit üstüne tehdit savuruyordu.

Oysa görünen ortada sadece bir füze ihalesi vardı ve normal şartlarda seyretmişti. Birkaç milyar dolarlık bir ihale Çin’e kaptırılmış ama daha büyükleri Batılı firmalara veriliyordu.

Buna bile tahammül edemediler. Bir silah şirketinin elinin nerelere uzanabildiğini, hangi çevreleri harekete geçirebildiğini, siyasi ve medya gücünün sınırlarını gördük bu tartışmada.

Pahalı satacaklar, ortak üretmeyecekler, teknoloji vermeyecekler ama ihale onların olacaktı. On yıllardır yaptıkları gibi, tek yönlü bir zorunlu satın alma istiyorlardı. ‘NATO rahatsız’ diye manşetler attırarak açıkça tehdit ediyorlardı.

Türkiye’nin tercihlerini özgürce yapabilmesine izin verilmeyecekti. Kendi savunma sistemlerini üretmesine, kendi ulusal stratejisini izlemesine izin verilmeyecekti. Çokuluslu şirketler üzerinden Türkiye’ye yön verilmesinin çarpıcı örneklerini gördük. Seferber edilenlerin siyasi kimliğinin hiçbir anlamı yoktu. Güç, herkesi yönetiyordu.

İran’la nükleer barış anlaşmalarını sürdüren güçler Türkiye’ye bir füze üretme seçeneği bile sunmuyorlardı.

Peki Türkiye de nükleer teknolojiye girer, nükleer santraller dışında bağımsız nükleer teknolojiye ulaşmak isterse bunlar ne yapar?

Ellerinden gelse iç savaş bile çıkarırlar. Kürt meselesi, Alevi meselesi ya da aklınıza ne gelirse hepsini kullanırlar.

Toplumsal olayların, muhalefet hareketlerinin, konjonktürel çevresel tepkilerin bu boyutuna dikkat edilmeli. Her muhalefetin beslendiği alanlar vardır. Meşru olanlar, hak olanlar dışında muhalefet bir şekilde servis de ediliyor. Füze ihalesi üzerinden Türk medyası bu kadar yönetilebiliyorsa, bunun biraz daha ilerisi toplumsal dalgalanma demektir. Bunu bile yaparlar, en azından yapmaya girişirler.

Çünkü güç-iktidar kavgası kitlelerle birlikte olduğunda anlamlıdır, sonuç getiricidir. Bir ticaret anlaşması Ukrayna’yı ayağa kaldırıyorsa, bir füze ihalesi de benzer sonuçlar doğurabilir. Buna niyetlenen bir iradenin varlığı apaçık ortada.
İbrahim Karagül - Bir silah şirketi bile manşet belirliyorsa.. - İbrahim Karagül - 07.12.2013

Ateşle oynamak, dedikleri bu mu acaba?

“Stratejik Ateş Gücü Savunma Konsepti”mizin, içinde bizim de yer aldığımız NATO ittifakı kaynaklarından değil de, küresel gidişatının yönü henüz hiçbir alanda kestirilemeyen Çin’den tedariki cihetine gidilmesi, endişelendirmiyor mu sizi de?
Namk nar - "akma in fzesiyle Batya horozlanmak" balkl ke yazs - Taraf Gazetesi
 
işte bu noktada cemaat faktörü :

Evet sadece Alaattin bey’e değil Cemaatten kime bu soruyu sorsanız ABD bizi, biz de ABD’yi kullanıyoruz mealinde şeyler işitirsiniz!
Hiç biri öyle bir ilişki yok diyemiyor zira her şey ortada!
ABD’nin Türkiye’de Orduyu kendi çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn etmeye çalışırken Cemaat kadrolarını kullandığı artık körlerin ve sağırların bile bildiği bir şeydir!
Tam bu noktada soralım Washington, Cemaati Türk bürokrasisindeki kadrolarına operasyonlar yaptırarak kullanırken acaba Cemaat ABD’yi nasıl kullanıyor?
Evet bendeniz epey bir süredir bu soruya cevap arıyorum, Cemaatin Washington’dan beklentisi nedir ve bunun için neler yapıyor?
Öyle ya Cemaatin ABD’ye ele geçirmek gibi absürt bir hedefi olamayacağına göre gerçekten merak içindeyim Washington’u kullanma ya da ondan yararlanma nasıl oluyor?
Cemaat-ABD ilişkileri bağlamında yapılan spekülasyonlar şunlardır:
* Fetullah Efendi Türkiye’de olup bitenden tam olarak bilgi sahibi değildir. Dolayısı ile olanların bir bölümü ona rağmendir!
* CIA kendisini kontrol altında tutuyor ve Türkiye’de operasyona devam ettiğinden onu ülkesine göndermiyor!
* Cemaat TSK’daki Kemalist yapının ancak ABD operasyonuyla çökeceğini düşündüğünden Washington ile kol koladır ve karşılıklı bir yararlanma söz konusudur.
* Cemaat ABD’yi stratejik müttefik olarak görüyor ve onunla beraber Türkiye’nin yükseleceğine inanıyor!
* Cemaat için vatan kavramı seccadenin serildiği yerdir. Dolayısı ile Cemaat için ABD ya da Türkiye fark etmiyor!
* Cemaat ABD sayesinde TSK’dan intikam alıyor!
Cemaat ve ABD - Kim kimi kullanıyor? [Sabahattin Önkibar] 31/01/2012

2-)“Gezi Eylemcilerini Hizmet’e yakın savcı ve hâkimler tutuklamayıp salıvermiştir ” Bu haberi de AKP'ye yakın medya kuruluşları dillendirdi. Yeni Anayasa çalışmalarında HSYK'nın yapısının değişeceği belirtilmişti. Cemaatin gazetesi Zaman HSYK'nın yapısının değişmesinin çok büyük zaralara yol açacağını birinci sayfadan vermişti. Birçok hakim ve savcının Cemaate yakın olduğu biliniyor. AKP-Cemaat burda da ters düşüyor.

3-) “Hizmetle bağlantılı polisler, eylemcilerin çadırlarını yakarak ve Gezi eylemlerine sert müdahale ederek eylemlerin büyümesini sağladı” Cemaatin emniyet teşkiletını ele geçirdiğini artık beşikteki bebek bile biliyor. Polislik sınavında soruların elden ele dolaştığıda artık herkesin malumu. Cemaat bu gücünü istediği zaman istediği gibi kullanıyor.
..

5-) “Alternatif iktidara giden yol Pensilvanya’dan geçer. İktidara alternatif arayanlar gidip Gülen ile görüşüyor” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü Erdoğan'a karşı destekledikleri aşikar. Türkiye'de iktidarı kendilerinin belirlediklerini sanıyorlar. Erdoğan'da bu çerçevede anket yaptırarak tespit emeye çalışmış. Cematin seçime ene fazla etkisi yüzde 8 kendi oy potansiyeli yüzd e3 çıkmış. Kaynak Cemaatin valizci çocuğu Baransu.
..
:cool:“Hizmet 7 Şubat’ta Başbakanı tutuklayacaktı”. Bu da Cemat ile AKP arasında yaşan restleşmelerden biri. Cemaat KCK tutuklamalarını yapan AKP'nin taklacı Bakanı İdris NAim Şahin'e sahip çıkmıştı.

Anasayfa | Sansürsüz Haber

Öcalan: 'Başbakan'ı tutuklayacaklardı'
“Tüm kaleler düşecekti”
* Bir darbe var, fakat derinliğini tam fark edemiyorum. MİT’i düşürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. (MİT Müsteşarı) Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra Başbakan’a gelecekti. Benim bu süreci canlandırmam, darbeyi engelleme sorumluluğu... Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım.
..
CHP ve MHP paralel devletin izdüşümleridir, basit aletleridir; AKP’ye de, medya ve işadamlarına da sızmışlar. Sadece MİT kalmış, hedeflenen bizim geliştirdiğimiz diyalogdur. MİT Müsteşarı düşürülmek isteniyor. Emre Uslu, Mehmet Baransu MİT’i hedef aldılar, arkalarında devasa bir güç var.
..

Ergenekon’un bizden beklentisi 2002’den itibaren savaşı tırmandırmamızdı. Ben AKP’nin tam olarak oturması ve olgunlaşması için bilerek bekledim, sabrettim. AKP anlar dedik. AKP darbe ile uğraşırken başını belaya/derde sokmayalım dedik. Onlar darbelerle uğraştılar. 2007, 2009 hatta 2011’e kadar seçim hesapları, oy hesapları yaptılar. Ben geri çekildim. Benim çekilmem AKP’nin istismarından dolayıdır.
Bianet
 
şuraya kadar bugün yaşanan olayların belirlenmiş sistematik bir kurgulama olduğu aşikar. Görebildiklerimiz yalnızca suyun yüzeyine çıkan bilgi baloncukları. (bunları bile göremeyneler var ki o ayrı)
17 aralıktan itibaren yürütülen "yolsuzluk" davasının nerden baksanız 3 yıllık geçmişi var. hedef tabiki halkın gözünde hala imajını koruyan Erdoğan'ı itibarsılaştırılmaya çalışılması. bu tarihe kadar alttan alta yürütülen psikolojik savaş
(Bugün AK Parti’ye Sayın Erdoğan’ın şahsından dolayı oy verenlerin oranı büyük yekûn tutar. Bu seçmen kitlesi küserse, AK Parti ciddi bir sarsıntı geçirir. Belki C planı içerisindeki sürpriz hamle, Başbakan Erdoğan’ın, cumhurbaşkanlığına adaylığını koymamasıdır. Sayın Başbakan, bugüne kadar aday olacağını söylemedi. Aday olmazsa, o zaman partili cumhurbaşkanına da ihtiyaç kalmaz. Gülerce 8 Mayıs 2013)

"ERDOĞAN GÜÇ ZEHİRLENMESİ YAŞIYOR"

Gülerce'nin bu yazısı geçtiğimiz günlerde Gerçek Gündem yazarı Barış Yarkadaş'ın bir yazısında geçen iddiaları hatırlattı.

Yarkadaş'ın iddiasına göre ABD'ye götürülen dokuz gazeteci, yaklaşık 15 gün önce Gülen ile görüştü. Gülen bu görüşmede yayınlanmaması kaydıyla Erdoğan için oldukça sert ifadeler kullandı.

Yarkadaş 5 Mayıs tarihli yazısında Gülen'in Erdoğan için "Güç zehirlenmesi yaşıyor" dediğini aktarırken 7 Mayıs tarihli yazısında "Türkiye bir diktatörlüğe gidiyor" ifadeleri kullandığını iddia etmişti.


17 aralık kılıçların çekildiği herkesin kendini belli ettiği bir tarih olma özelliğine sahip. yalnız Türkiye için değil dünya içinde önemli bir tarih. peki bundan sonra ne olacak . dün basında çok ça yer alan "Gülen'in Mektubundan" da anlıyoruz ki hedef davada 3. levele geçildi. Bülent Arınç üzerinde uygulanan , acaba partiyi böler mi düşüncesi tutmayınca sonraki isim olan Abdullah Gül faktörü dervede şu anda . Bülent ARINÇ daima hizmeti desteklemiş bir AKP lidir. Erdoğan'ın 15 mayıs tarihli geziisnde Arınç da bulunmaktadır ve Erdoğanın izni ile Gülenile görüşmüştür. Bu görüşme Arınç tarafında ortalığı yumuşatma adımı olarak düşünülürken cemaat tarafında Arınçı kendi safına çekme güdümündedir. gezi olaylarının da etkisi ile Arınç'ın kafasında belki bir takım acabalar oluşmuş olabilir. En son öğrenci evleri ile aradaki çatışma gözler önüne serilmiş ama Arınç kendi üzeriden oynanmak istenen bu oyunu sağduyu veya başka bir ihtimal üzerine ( ki bu da bir çeşit sağduyudur bana göre) devre dışı bırakmıştır.

Amerika’da hoca efendiyi ziyaret eden Bülent Arınç’a Başbakan şikayet edilmiştir.Onun için kendisinin Cemaat tarafından uyumlu bir lider olduğu söylendiği ve yeni lider olarak kendisinin arkasında cemaat gücünün olacağı belirtildi.Kafası karıştığı her halinden belli olan Bülent Arınç Türkiye’ye döndüğünde televizyon ekranlarından açıkça Başbakanı eleştirmeye bile başlamıştı.Başbakanın bazı çıkışları Cemaat tarafından hiç sevilmiyordu.Sanki Başbakanın o kural tanımaz dediğim dedik tavırları, basın önünde sergilenmek istendi.Ak Parti içinden de bazı milletvekilleri Bülent Arınç ile hareket edecek şekilde ayarlanmış gibi gözüküyordu.
seslimakale

şimdi sıra ikinci aday Abdullah Gül'de. Gül'de Arınç gibi diplomasi dilinin yumuşatılması taraftarı. Bu sebepten zaman zaman Erdoğan'ı eleştirir tarzda yorumları oluyor. Baştan beri Erdoğan'a alternatif olabileceği düşünülen Gül ile Erdoğan'ın arası her fırsatta açılmaya çalışılıyor. buradaki arasıın açılması deyimi kankalıklaın bozulması manasında değil tabi, siyasi alternatif olarak görülmesi. Peki neden Gül?

Ankara’da görüştüğüm isimlerin en çarpıcı değerlendirmeleri Gezi olaylarına ilişkindi. Pimi çekilmiş bomba gibi bir anda Gezi protestolarıyla karşılaşan hükümet, kamuoyu önünde dile getirmese de parti yönetiminde ve AK Plaza’da eylemlerin arkasında Köşk’ün yani Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve cemaatin olduğunu düşünüyormuş.
Baransu

Koru: İktidara doğrudan bir siyaseti dayatmak cemaatin yapısına aykırı olur. Eğer böylesine çok açık seçik ve uzlaşmaz bir politika farklılığı varsa cemaat bir siyasi partileşme sürecine girecektir
hatta bu haberden 3 ay sonra partinin kurulduğu Gül'ünde partiye katılacağı, başkanın Rıfat Hisarcıklıoğlu olduğu gibi iddalar dolaşmaya başladı.

ancak gül ile Erdoğan'ın ilşkisi ve Gül'ün siyasi duruşu düşünüldüğünde onunda Arınç gibi hareket edeceği açık.
 
kimsenin bu kadar bilgiyi okuma zahmetine katlanmayacağını biliyorum ama araştırmak hoşuma gidiyor işte napıyım:KK31:
 
son tahlil de Gülerce'nin dediği gibi 2014'ün ilk yarısı çok çetin geçecek. Cemaatin tüm kozlarını oynadığını sanmıyorum. Gülen in mektubu bunun göstergesi bana göre. mesaj alındı alındı alınmazssa çok büyük olaylar yaşanacak, uyarısı. (açıkçası bende Ali Karahasanoğlu'nun komplo teorisne inanmak isterim hemde çok)
bi kaç gün içinde çok daha büyük bombalar gelecek belki. iki tarfta geri adım atmadığı gibi iki tarafı da coşturanlar var. kavgada ivme kazanıldı bi kere . ayrıca her iki tarafta tepkilerinin halk üzerindeki etkisini merak edip elbet kamuoyu araştımları yapıyordur. bundan şu ana kadar karlı çıkan Erdoğan. Bazıları kabul etmesede bu ülkede halkın çoğunluğu dindar bir başbakan arzu ediyor. belkide bir zamnalar onu destekledikleri için çok pişman olanlar vardır. Çünkü Erdoğan yuvarlandıkça büyüyen bir kartopunu andırıyor.
 
DatluCadu;

Aslinda bu kavgalar olacakti.
Dünya güc dengeleri degisiyor.
Her ülke ( ABD, Rusya, AB, Cin, Israil) bu güc dagilmasindan payini almak ve yeni dünyada söz sahibi olmak istiyor.
2016 ya kadar dünya da yeni güc odaklari belirlenmis olacak.

Tam bu noktada her yol dönüp dolasip Türkiye ye dayaniyor.

Enerji akisini ister karadan yapin ister denizden, her halükarda Türkiye kilit ülke.
Bu noktada Erdogan birilerinin mandasi konumunda olmaktansa, söz sahibi ülkeler arasinda olmasini istiyor Türkiye nin.

Diger ülkelerin tahammül edemeyecegi seyler yapiyor Erdogan.
Senelerdir sessiz sedasiz ne emir verilirse yerine getiren Türkiye gitti yerine cikarlarini koruyan, sesini cikaran bir Türkiye geldi.
Kanal Istanbul ( bugün bogazlardan yaklasik 129 milyon ton petrol ve türevleri gecis yapiyor, üstelik vergisiz yani bogaz bir nevi masrafsiz boru hatti özellikle Rusya icin)
Kanal istanbul basta Rusya yi tedirgin etti.
Kanal Istanbul gündeme geldiginden beri Rus gazeteleri Möntrö Anlasmasinin akibeti ne olacak tartismasi yapiyor.
Rusya nin petrol sattigi ülkeler icinde tabiki bu konu cok önemli.
AB de özellikle Almanya ve Ingiltere icin 3. havalimani kabul edilemez.
Zira su anda londra ve Frankfurt havalimanin yaptigi görevi 3. havalimani tek basina yapacak.
Yani Türkiye milyar dolarlara tek basina konacak.
Barzani ile yapilan anlasmalar ve cözüm süreci ise basli basina büyük bir sorun diger ülkeler icin.
Türkiye, Irak petrolünü batiya tasirken hem bedavadan enerji alacak hem de enerji bagimliligini kiracak üstelikte batiya akan enerji icin kilit ülke olacak yaniTürkiye nin eline büyük bir koz gececek.

Aslinda uzar gider.
Türkiye, Erdogan fazla olmaya basladi onlar icin.
Onlarda ipini cekmek istiyorlar.
 
3-) “Hizmetle bağlantılı polisler, eylemcilerin çadırlarını yakarak ve Gezi eylemlerine sert müdahale ederek eylemlerin büyümesini sağladı” Cemaatin emniyet teşkiletını ele geçirdiğini artık beşikteki bebek bile biliyor. Polislik sınavında soruların elden ele dolaştığıda artık herkesin malumu. Cemaat bu gücünü istediği zaman istediği gibi kullanıyor.


Benim anlamadığım şu.İktidar bütün güç elindeyken böyle bir yapılanmaya engel olabilecek gücümü yoktu,
yoksa bilerek gözmü yumdu."Bunlar iki kazı güdemez" diye diğer partileri eleştiren başbakan
rüşvetler yolsuzluklar ayyuka çıkarken ,gözüne ölü toprağımı atılmıştı derin uykulardamıydı.Polis çadırları yakıp
eylemi kışkırtmışken başbakan neden olayları yatıştıracak girişimde bulunmadı.Dış güçler mi sen bunlara çapulcu de
kışkırt dedi.

Şimdi çıkıp ağlama vakti biz yapmadık o yaptı.bunlar hep dış güçlerin işi,ay olay tam bu tarihte ortaya çoktı çok manidar.
Demek ki Türkiye olmuş muz cumhuriyeti ne kadar dış güç varsa ipler ellerinde.

Sonuç hiç birşey olmaz evet %50 dindar başbakan istiyor(muş) yazılanların hiç biri umrunda değil.
Geri kalanlar da dinsiz istiyor herhalde orasını anlamadım:KK28::KK28: 2 gram aklım var onuda burada kaybettim.Bende ampul patladı :KK28:
 
Son düzenleme:
Belkide bakiliyor ama görülmek istenmiyor, yada görülüyor ama anlamak istenmiyor bilemiyorum.
Evet Basbakan gözlerini kapatmamisti, görüyordu.
Basbakana " biz madur edildik, yillarca okuyamadik, esimiz basörtülü oldugu icin görevden atildik, kendi ülkemizde dislandik" deniliyordu.
Basbakan bir nevi hak iadesi yapiyordu.
Ama hak iadesi yapilan kisiler bos durmadi.
Geldikleri kilit noktalari kullanarak giderek devletin tüm noktalari ele gecirmek istendiler.
Sonunda, 2008 yilinda Basbakan yapmak istedikleri seyi gördü ve restini cekti.
O noktadan sonra ipler giderek gerildi ama artik yerlesecekleri kilit noktalara yerlesmislerdi.
" hükümet bizi fisledi" dedikleri aslinda ülkenin hangi noktalarini ne kadar ele gecirdiklerini anlamak icin hükümetin yaptigi arastirmalardi.
Evet hükümet arastirmalar yapiyor ve ne kadar ileri gittiklerini bilmek istiyordu.
Bu noktada zaten, dis ülkeler icinde artik cok olan Erdogani devirmek icin önce gezi olaylari ile arkasindan dersane ve bu operasyonlarla ellerinden geleni yaptilar/yapiyorlar.
 
Son düzenleme:
Erdogan'in komplo kurbani oldugunu ispatlamak icin sayfalarca yazmaniz gozlerimi yasartti. Bu ne buyuk Erdogan hayranligidir boyle... Halbuki Arif'e tarif gerekmez diye bir laf vardir, olaylarin hepsi Turkiye'de, halkin gozu onunde gerceklesiyor. Gezi olayi bir halk hareketidir. Orada gaz bombalari ile kor edilen, gazli sular ile yakilan, Turk halkidir, komplo kurduklarini iddia ettiginiz dis gucler filan degil... Polislerin kasklarindaki numaralar dis gucler tarafindan kapatilmamistir okunmasin diye... Yanlarinda dolasan, onlarla birlikte halkin ustune salinan ne idugu belirsiz eli civili sopali adamlar dis gucler tarafindan salinmamistir sokaktaki halkin uzerine... Onlara ayyas, capulcu, terorist dedirten guc dis guc degildir. Ille de AVM'yi, kislayi oraya kuracam, kac kisi olurse olsun, kac kisinin gozu cikarsa ciksin zihniyetini Erdogan'a veren dis gucler degildir. Aldigi oylar ona halkini ezme, katletme gucunu vermez... Verdigini dusunenler kalkip da o bir diktator degil, halka hizmet icin gelmis bir milletin vekili diyemez. Ikisi ayni kaba sigmaz cunki... Erdogan'i Teyyip yapan dis gucler degil, halkina karsi tutundugu tavir yuzunden kendisidir. Turk halki ile birlikte dunya da onun ne kadar acimasiz olabildigini gormustur. Halkini Kurt, Turk, Sunni, Alevi diye kutuplara bolmesi de cabasi.. Bolunmus bir Turkiye mi gucludur sizce?

Guclu Turkiye... Cunki yol yapti, Marmaray yapti... Yedikleri ne olacak? Ayakkabi kutularindan cikanlar? Onlari da Putin mi koymus Genel Mudurun evine? Bayraktar'i hangi dis gucler kandirmis sizce ki ilk aciklamasinda agzindan "Erdogan da..." laflari cikti? Bilal Erdogan neden ifade vermek yerine kacti, guclu Turikiyenin adil hukukuna guvenemediler mi? Bu ne bicim guc boyle? Adalete bile guven yok, birak onu, en basta memleketi yonetenlerin bile guvenmedigi bir adalet sistemi olan guclu Turkiye... Kazlar bile guluyor bu guce inanin... O yuzden ben burada bu guclu Turkiye'nin onunu kesmek icin yapildigi iddia edilen komplo teorilerini insanlarin aklina sokmaya calisan yazilari okudukca sadece guluyorum. :KK52:

Zaten herkesin malumu olan yolsuzluklarin ortaya bu sekilde dokulmesi fillerin tepismesinin sonucudur, o kadar... Simdilik kendi kirli camasirlarini ortaya dokmekle mesguller... Bu olayin sebebi kurdugunuz komplo teorileri degil, Erdogan'in gittikce yukselen kibrinin duvara carpmasidir. Aslinda kendini Turkiye'nin en tepesinde gorurken, dokunulmazligini ve yikilmazligini ilan etmisken gercekte iktidar bile olamadiginin resmidir. Bugune kadar kurdugu kadrolar cemaatin kadrolari imis meger, en ufak bir menfaat catismasinda kopup gittiler.. Onlar Cin'in, Putin'in, ve diger devletlerin kadrolari degiller, onlar bugune dek misler gibi anlasip giden Erdogan ve cemaatin kadrolari idiler. Erdogan apar topar degistirdi ama yetmez... Ok yaydan cikti bir kere... Hepinize gecmisler ola...
 
Belkide bakiliyor ama görülmek istenmiyor, yada görülüyor ama anlamak istenmiyor bilemiyorum.
Evet Basbakan gözlerini kapatmamisti, görüyordu.
Basbakana " biz madur edildik, yillarca okuyamadik, esimiz basörtülü oldugu icin görevden atildik, kendi ülkemizde dislandik" deniliyordu.
Basbakan bir nevi hak iadesi yapiyordu.
Ama hak iadesi yapilan kisiler bos durmadi.
Geldikleri kilit noktalari kullanarak giderek devletin tüm noktalari ele gecirmek istendiler.
Sonunda, 2008 yilinda Basbakan yapmak istedikleri seyi gördü ve restini cekti.
O noktadan sonra ipler giderek gerildi ama artik yerlesecekleri kilit noktalara yerlesmislerdi.
" hükümet bizi fisledi" dedikleri aslinda ülkenin hangi noktalarini ne kadar ele gecirdiklerini anlamak icin hükümetin yaptigi arastirmalardi.
Evet hükümet arastirmalar yapiyor ve ne kadar ileri gittiklerini bilmek istiyordu.
Bu noktada zaten, dis ülkeler icinde artik cok olan Erdogani devirmek icin önce gezi olaylari ile arkasindan dersane ve bu operasyonlarla ellerinden geleni yaptilar/yapiyorlar.

Allah askina savunayım derken saçmalama bir de. Ne demek hak iadesi yapiyordu. Onlara hak verilirken yenilen hakkımız ne olacak? Mesela Kpss de benim hakkım yendi benim iade-i hakkimi kim verecek? Soruların servis edilmesine göz yumulmus anlamı çıkıyor yazdiklarindan ki zaten gerçeği de bu. Abes olan bunu bile savunmaya çalışman.
 
Yazimi alintilayacaksaniz saygisizlik yapmadan yazin yazinizi, sorun sorunuzu.
Yok eger niyetiniz soru sormak degil saygisizlik yapmak ise bende karsilik bulmaz bilesiniz!
 
Hep bir şeyleri görmemek ya da görmek istememekle suclanıyoruz da hiç aynaya bakmıyor musunuz? Şu Gezi olaylarında bile bir sürü komplo teorisi üretiliyor. Bu ülke insanı sanki böyle bi tepki veremezmis gibi. Sanki Gezi sürecinde onca yanlışı dış güçler yaptirdi , sokaklara dokulenleri iyice kışkırttı.

17 Aralık operasyonundan sonra yaşananları izlerken gülüyorum aglanacak halimize. Hiç bu kadar adaletsiz oldu mu bu ülke? Kim neye nasıl inansın? Daha dün oymlerin savcısı benim diyen Başbakan simdi milli orduya kumpas kuruldu diyor. Ne zaman kumpas kuranlar kendine uzanınca. Ey Basbakan sen dün başka soyleyip bugün başka soylerken sana neden inanayım? Bu olayın komplo olduğuna neden inanayım?
 
Hep bir şeyleri görmemek ya da görmek istememekle suclanıyoruz da hiç aynaya bakmıyor musunuz? Şu Gezi olaylarında bile bir sürü komplo teorisi üretiliyor. Bu ülke insanı sanki böyle bi tepki veremezmis gibi. Sanki Gezi sürecinde onca yanlışı dış güçler yaptirdi , sokaklara dokulenleri iyice kışkırttı.

17 Aralık operasyonundan sonra yaşananları izlerken gülüyorum aglanacak halimize. Hiç bu kadar adaletsiz oldu mu bu ülke? Kim neye nasıl inansın? Daha dün oymlerin savcısı benim diyen Başbakan simdi milli orduya kumpas kuruldu diyor. Ne zaman kumpas kuranlar kendine uzanınca. Ey Basbakan sen dün başka soyleyip bugün başka soylerken sana neden inanayım? Bu olayın komplo olduğuna neden inanayım?

Gezi olaylarını dersanelerle ilintiliyorlar ya komik oluyor.

Gezi'de camiye bira "şişesi koydular, ayakkabıyla girdiler, başörtülüye saldırdılar" gibi daha pek çok YALAN haberle 'bunların söylediği kesim' haberlerinde propaganda yapmadı mı?

O zamanlar koç otelini eylemcilere açtı vs. diye faiz lobisi bunlar diyerek beraberce bağırmadılar mı? şimdi nasıl oluyor da "geziyle ellerinden geleni" yapmış oluyorlar?
 
X