Bu arada anlatmak istediğim şeyi hepinize anlatıyorum hepiniz okuyun köfteler.
Benim sayın Şüca'm dün akşam 21.15 otobüsüyle buradan Konya'ya gitti.
Temelli gitti hem de, biliyorsunuz.
Evet aylardır üzülüyordum gidecek diye, dün nasıldım siz düşünün.
Sabah 8de buluştuk dün, ciğerli yumurtamızla kahvaltı ettik her zamanki gibi.
Sonra gezdik, mendereke gittik, limana gittik. Nerde deniz varsa oradaydık.
Konya'da deniz yok biliyorsunuz...
Şüca'm dedi ki.. Sen deniz kokususun benim için..
Hep içimde hep özlediğim ama benden çok uzakta, bende olmayansın dedi.
Senle konuştukça o deniz kokusunu alıyorum, o beklediğimi dedi.
Zaten bizim şarkımız Ezginin Günlüğü - Gemi
Kesinlikle dinleyin arkadaşlar ben vurulmuştum o şarkıya...
Zaten 4-5 tane şarkımız var Şüca'mla.. Utanmasak bütün şarkıları sahipleneceğiz.
Neyse işte o gün 7 gibi eve geldim.. Ağlıyorum ama gülümseyerek.
Çünkü Şüca'm alnımdan öpüp "Biz senle ayrılmayız biliyorsun" demişti.
Ve boynuma sarılmıştı.. Ben de ona sen hep benim boynumdasın gibi yaşayacağım.
Hep deniz kokumu alacaksın ben de hep seni hissedeceğim dedim.
O cümleyi nasıl kurabildim bilmiyorum..
Normalde şüca güzel şeyler söyler, ben dinlerdim.
O anda içimden dökülen sözlerin sadece ufacık bir kısmı bu söylediklerim.
Sanki bunca zaman içimde biriktirdiğim özlem, sevda hepsi bir oldular o gün.
Daha çok yaralanmam için sanki, hala gözlerim doluyor.
Neyse eve geldim annemle oturuyoruz..
Dedi ki onda görüp sana sarılabileceği bir hatıra bıraktın mı dedi..
Düşündüm ve hayır yani, bırakmamıştım.
Annemle oturduk düşündük ne yapsam ne yapsam...
Annemin aklına şu ikili anahtarlıklardan geldi..
Hani mesela bir kalbi ikiye bölmüşler biri sende biri onda şeklinde..
Ben o kadar süslü bir şey almazdım zaten sonuçta bu anahtarlık ve sürekli yanında olacak.
Ve o bir erkek öyle kalpli allı pullu bir şey alamazdım annem de dedi başka bakarsın çok var.
İşte ben de dedim ama aynı evi kullanınca anlamlı olur dedim.
O da dedi ki ne alaka sürekli yanında taşır işte eve girerken çıkarken hep aklında avucunda olursun dedi...
Dedi ki ve siz belki 1 yıl görüşmeyeceksiniz bir araya gelince onların birleştiğini düşün..
Çok anlamlı değil mi falan dedi.. Ben de anneme hak verdim..
Gittim baktım işte birinde i miss you birinde i love you yazan kalp ve kilit vardı..
Aslında onu almak isterdim fakat sonuçta o bir erkek dalga geçerler dedim..
Silah ve kurşun vardı ona çok saçma dedim..
Dümen ve hançer vardı ona da saçma dedim..
En sonunda gazoz kapağı ve açacak buldum, kızlar o kadar şeker ki..
Gazoz kapağının üstünde göz kırpan bir yüz ifadesi var, açacakta da i love you yazıyor.
Açacağı kendime kapağı da Şüca'ma aldım....
Sonra ona bir de not yazdım, sarı renkli kağıda.
Notumu aşağıda yazıyorum.
"Pek kıymetli Şüca'm
Senin benim için önemini değerini zaten biliyorsun. Burada yazıp da bunu duygusallaştırmaya gerek yok. Bu ana aldığım anahtarlık normalde ikiliydi. Biri sendeki şeker gazoz kapağı diğeri de bendeki "love you" yazan açacak.
Normalde daha romantikleri de vardı ama karizmanı çizmek istemedim. :)
Bunu Konya'daki evinin ya da bundan sonra yaşadığın tüm evlerin anahtarlarına takmanı istiyorum. Hep aklında olayım diye bu tavsiyeyi annem verdi. :) Kim bilir belki ilerde aynı evin anahtarlarını kullanırız bu anahtarlıklarla.
Seni seviyorum Şücaşkım, can ışığım.
(yazımın kötülüğü için özür dilerim)
Tek aşkından, tek aşkına... :)"
İşte kızlar not olarak da bunu yazdıktan sonra yanıma en yakın arkadaşımı aldım.
Onların evinin kapısına bu notu ve anahtarlığı bırakıp topuklarımızı arkamıza vura vura kaçtık.
Zaten Şüca'mın evde tek olduğunu biliyordum. Yani anahtarlığı o bulacaktı.
9'da mesaj atmış bana "teşekkür mesajı" .
Çok güzel şeyler yazmış.. Çok duygulandırdı beni.
Yani Şüca'mı yolladım, gitti can ışığım.
Bu akşam da telefondan konuşacağız bilmiyorum nasıl sakin kalacağım.. :26:
Bu arada yeni günlük aldım kendime.
Diğeri bitmemişti ama ayrılığımın günlüğünü tutacağım, ondan ayrı günlerimi..
Dua edin bana