Popüler Konu 6284 Sayılı Kanun !

6284 sayılı kanun hakkında


  • Ankete Katılan
    317

Kazen

Yönetim
Administrator
14 Kasım 2001
21.330
69.486
AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN

ÖNLENMESİNE DAİR KANUN

Kanun No. 6284 Kabul Tarihi: 8/3/2012

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Temel İlkeler ve Tanımlar

Amaç, kapsam ve temel ilkeler

MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

(2) Bu Kanunun uygulanmasında ve gereken hizmetlerin sunulmasında aşağıdaki temel ilkelere uyulur:

a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.

b) Şiddet mağdurlarına verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında temel insan haklarına dayalı, kadın erkek eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, etkili ve süratli bir usul izlenir.

c) Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan için alınan tedbir kararları insan onuruna yaraşır bir şekilde yerine getirilir.

ç) Bu Kanun kapsamında kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirler ayrımcılık olarak yorumlanamaz.

Tanımlar

MADDE 2 – (1) Bu Kanunda yer alan;

a) Bakanlık: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını,

b) Ev içi şiddet: Şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti,

c) Hâkim: Aile mahkemesi hâkimini,

ç) Kadına yönelik şiddet: Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı,

d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı,

e) Şiddet mağduru: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişileri,

f) Şiddet önleme ve izleme merkezleri: Şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerinin verildiği, çalışmalarını yedi gün yirmidört saat esası ile yürüten merkezleri,

g) Şiddet uygulayan: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışları uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişileri,

ğ) Tedbir kararı: Bu Kanun kapsamında, şiddet mağdurları ve şiddet uygulayanlar hakkında hâkim, kolluk görevlileri ve mülkî amirler tarafından, istem üzerine veya resen verilecek tedbir kararlarını,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Koruyucu ve Önleyici Tedbirlere İlişkin Hükümler

Mülkî amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları

MADDE 3 – (1) Bu Kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak aşağıdaki tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere mülkî amir tarafından karar verilebilir:

a) Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması.

b) Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmak üzere, geçici maddi yardım yapılması.

c) Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi.

ç) Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması.

d) Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle kreş imkânının sağlanması.

(2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a) ve (ç) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde mülkî amirin onayına sunar. Mülkî amir tarafından kırksekiz saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.

Hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları

MADDE 4 – (1) Bu Kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak aşağıdaki koruyucu tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

a) İşyerinin değiştirilmesi.

b) Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi.

c) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması.

ç) Korunan kişi bakımından hayatî tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi.

Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları

MADDE 5 – (1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.

b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.

c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.

ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması.

d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.

e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.

f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.

g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.

ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.

h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.

ı) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.

(2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmidört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.

(3) Bu Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hâkim, 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.

(4) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.

Suçlara ilişkin saklı tutulan hükümler

MADDE 6 – (1) Kişinin silah bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasının suç oluşturması dolayısıyla ya da fiilinin başka bir suç oluşturması nedeniyle;

a) Soruşturma ve kovuşturma evresinde koruma tedbirlerine veya denetimli serbestlik tedbirlerine,

b) Mahkûmiyet hâlinde ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazına ve bu çerçevede uygulanabilecek olan denetimli serbestlik tedbirlerine,

ilişkin kanun hükümleri saklıdır.

İhbar

MADDE 7 – (1) Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmek ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etmekle yükümlüdür.

Tedbir kararının verilmesi, tebliği ve gizlilik

MADDE 8 – (1) Tedbir kararı, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir.

(2) Tedbir kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilir. Ancak şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin devam edeceğinin anlaşıldığı hâllerde, resen, korunan kişinin ya da Bakanlık veya kolluk görevlilerinin talebi üzerine tedbirlerin süresinin veya şeklinin değiştirilmesine, bu tedbirlerin kaldırılmasına veya aynen devam etmesine karar verilebilir.

(3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.

(4) Tedbir kararı, korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ edilir. Tedbir talebinin reddine ilişkin karar ise sadece korunan kişiye tebliğ edilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ilgili kolluk birimi tarafından verilen tedbir kararı şiddet uygulayana bir tutanakla derhâl tebliğ edilir.

(5) Tedbir kararının tefhim ve tebliğ işlemlerinde, tedbir kararına aykırılık hâlinde şiddet uygulayan hakkında zorlama hapsinin uygulanacağı ihtarı yapılır.

(6) Gerekli bulunması hâlinde, tedbir kararı ile birlikte talep üzerine veya resen, korunan kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri ve adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem taşıyan diğer bilgileri, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulur. Yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilir. Bu bilgileri hukuka aykırı olarak başkasına veren, ifşa eden veya açıklayan kişi hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.

(7) Talep hâlinde ilgililere kişisel eşya ve belgelerinin kolluk marifetiyle teslimi sağlanır.

İtiraz

MADDE 9 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilir.

(2) Hâkim tarafından verilen tedbir kararlarına itiraz üzerine dosya, o yerde aile mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde aile mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye hukuk mahkemesine, aile mahkemesi hâkimi ile asliye hukuk mahkemesi hâkiminin aynı hâkim olması hâlinde ise en yakın asliye hukuk mahkemesine gecikmeksizin gönderilir.

(3) İtiraz mercii kararını bir hafta içinde verir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

Tedbir kararlarının bildirimi ve uygulanması

MADDE 10 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre alınan tedbir kararları, Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlükleri ile verilen kararın niteliğine göre Cumhuriyet başsavcılığına veya kolluğa en seri vasıtalarla bildirilir.

(2) Bu Kanun kapsamında ilgili mercilere yapılan başvurular ile bu başvuruların kabul ya da reddine ilişkin kararlar, başvuru yapılan merci tarafından Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine derhâl bildirilir.

(3) Korunan kişinin geçici koruma altına alınmasına ilişkin koruyucu tedbir kararı ile şiddet uygulayan hakkında verilen önleyici tedbir kararlarının yerine getirilmesinden, hakkında koruyucu veya önleyici tedbir kararı verilen kişilerin yerleşim yeri veya bulunduğu ya da tedbirin uygulanacağı yer kolluk birimi görevli ve yetkilidir.

(4) Tedbir kararının, kolluk amirince verilip uygulandığı veya korunan kişinin kollukta bulunduğu hâllerde, kolluk birimleri tarafından kişi, Bakanlığın ilgili il veya ilçe müdürlüklerine ivedilikle ulaştırılır; bunun mümkün olmaması hâlinde giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak üzere kendisine ve beraberindekilere geçici olarak barınma imkânı sağlanır.

(5) Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmez.

(6) Hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişiler, Bakanlığa ait veya Bakanlığın gözetim ve denetimi altında bulunan yerlere yerleştirilir. Barınma yerlerinin yetersiz kaldığı hâllerde korunan kişiler; mülkî amirin, acele hâllerde kolluğun veya Bakanlığın talebi üzerine kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesis, yurt veya benzeri yerlerde geçici olarak barındırılabilir.

(7) İşyerinin değiştirilmesi yönündeki tedbir kararı, kişinin tabi olduğu ilgili mevzuat hükümlerine göre yetkili merci veya kişi tarafından yerine getirilir.

Kolluk görevleri

MADDE 11 – (1) Kolluk görevleri, kolluğun merkez ve taşra teşkilâtında bu Kanunda belirtilen hizmetlerle ilgili olarak, çocuk ve kadının insan hakları ile kadın erkek eşitliği konusunda eğitim almış ve ilgili kolluk birimlerince belirlenmiş olan yeteri kadar personel tarafından yerine getirilir.

Teknik yöntemlerle takip

MADDE 12 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen tedbir kararlarının uygulanmasında hâkim kararı ile teknik araç ve yöntemler kullanılabilir. Ancak, bu suretle, kişilerin ses ve görüntüleri dinlenemez, izlenemez ve kayda alınamaz.

(2) Teknik araç ve yöntemlerle takibe ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

Tedbir kararlarına aykırılık

MADDE 13 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.

(2) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.

(3) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Merkezlerin Kurulması, Destek Hizmetleri ve

Kurumlararası Koordinasyon

Şiddet önleme ve izleme merkezlerinin kurulması

MADDE 14 – (1) Bakanlık, gerekli uzman personelin görev yaptığı ve tercihen kadın personelin istihdam edildiği, şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek ve izleme hizmetlerinin verildiği, çalışmalarını yedi gün yirmidört saat esasına göre yürüten, çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenen, şiddet önleme ve izleme merkezlerini kurar.

(2) Kurulan merkezlerde şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik izleme çalışmaları yapılır ve destek hizmetleri verilir.

Destek hizmetleri

MADDE 15 – (1) Bu Kanun kapsamında şiddetin önlenmesi ve verilen tedbir kararlarının etkin olarak uygulanmasının izlenmesi bakımından şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri şunlardır:

a) Koruyucu ve önleyici tedbir kararları ile zorlama hapsinin verilmesine ve uygulanmasına ilişkin veri toplayarak bilgi bankası oluşturmak, tedbir kararlarının sicilini tutmak.

b) Korunan kişiye verilen barınma, geçici maddi yardım, sağlık, adlî yardım hizmetleri ve diğer hizmetleri koordine etmek.

c) Gerekli hâllerde tedbir kararlarının alınmasına ve uygulanmasına yönelik başvurularda bulunmak.

ç) Bu Kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılmasına yönelik bireysel ve toplumsal ölçekte programlar hazırlamak ve uygulamak.

d) Bakanlık bünyesinde kurulan çağrı merkezinin bu Kanunun amacına uygun olarak yaygınlaştırılması ve yapılan müracaatların izlenmesini sağlamak.

e) Bu Kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılması için çalışan ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmak.

(2) Korunan kişilerle ilgili olarak şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri şunlardır:

a) Kişiye hakları, destek alabilecekleri kurumlar, iş bulma ve benzeri konularda rehberlik etmek ve meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak.

b) Verilen tedbir kararıyla ulaşılmak istenen amacın gerçekleşmesine yönelik önerilerde bulunmak ve yardımlar yapmak.

c) Tedbir kararlarının uygulanmasının sonuçlarını ve kişiler üzerindeki etkilerini izlemek.

ç) Psiko-sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde yardım ve danışmanlık yapmak.

d) Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve psikolojik durumu hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak.

e) İlgili merci tarafından istenilmesi hâlinde, tedbirlerin uygulanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak.

f) 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri uyarınca maddi destek sağlanması konusunda gerekli rehberliği yapmak.

(3) Şiddet uygulayanla ilgili olarak şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından verilecek destek hizmetleri şunlardır:

a) Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve psikolojik durumu ile diğer kişiler ve toplum açısından taşıdığı risk hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak.

b) İlgili makam veya merci tarafından istenilmesi hâlinde, tedbirlerin uygulanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak.

c) Teşvik edici, aydınlatıcı ve yol gösterici mahiyette olmak üzere kişinin;

1) Öfke kontrolü, stresle başa çıkma, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık sağlayarak tutum ve davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılmasına,

2) Alkol, uyuşturucu, uçucu veya uyarıcı madde bağımlılığının ya da ruhsal bozukluğunun olması hâlinde, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi olmasına,

3) Meslek edindirme kurslarına katılmasına,

yönelik faaliyetlerde bulunmak.

(4) Şiddet mağduru ile şiddet uygulayana yönelik hizmetler, zorunlu hâller dışında farklı birimlerde sunulur.

Kurumlararası koordinasyon ve eğitim

MADDE 16 – (1) Bu Kanun hükümlerinin yerine getirilmesinde kurumlararası koordinasyon Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.

(2) Kamu kurum ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak kendi görev alanına giren konularda işbirliği ve yardımda bulunmak ve alınan tedbir kararlarını ivedilikle yerine getirmekle yükümlüdür. Gerçek ve tüzel kişiler, bu Kanun kapsamında Bakanlık çalışmalarını desteklemek ve ortak çalışmalar yapmak üzere teşvik edilir.

(3) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika kadınların çalışma yaşamına katılımı, özellikle kadın ve çocukla ilgili olmak üzere şiddetle mücadele mekanizmaları ve benzeri politikalar konusunda Bakanlık tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayınlamak zorundadır. Bu yayınlar, asgari otuz dakikası 17.00-22.00 saatleri arasında olmak üzere 08.00-22.00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan yayınlar aylık doksan dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu süreler Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenir. Televizyon kuruluşları ve radyolarda yayınlanacak bilgilendirme materyalleri, Bakanlık birimleri tarafından üniversiteler, ilgili meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alınarak hazırlanır.

(4) Bu Kanunda öngörülen görevlerin yerine getirilmesi sırasında kamu kurum ve kuruluşlarının personeli Bakanlık görevlilerine yardımcı olurlar.

(5) Tüm kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, personel ve üyelerinin bu Kanunun etkin bir biçimde uygulanması amacıyla Bakanlığın hazırlayıp koordine edeceği, kadının insan hakları ile kadın erkek eşitliği konusunda eğitim programlarına katılmasını sağlar.

(6) İlköğretim ve ortaöğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın erkek eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler konulur.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Mali Hükümler

Geçici maddi yardım yapılması

MADDE 17 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre geçici maddi yardım yapılmasına karar verilmesi hâlinde, onaltı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının otuzda birine kadar günlük ödeme yapılır. Korunan kişinin birden fazla olması hâlinde, ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi oranında ayrıca ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir şekilde belirlenen günlük ödeme tutarının bir buçuk katını geçemez. Korunan kişilere barınma yeri sağlanması hâlinde bu fıkrada belirlenen tutarlar yüzde elli oranında azaltılarak uygulanır.

(2) Bu ödemeler, Bakanlık bütçesine, geçici maddi yardımlar için konulan ödenekten karşılanır. Yapılan ödemeler, şiddet uygulayandan tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde tahsil edilir. Bu şekilde tahsil edilemeyenler 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ilgili vergi dairesi tarafından takip ve tahsil edilir.

(3) Korunan kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun tespiti hâlinde yapılan yardımlar, bu kişiden 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Nafaka

MADDE 18 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre nafakaya karar verilmesi hâlinde, kararın bir örneği, resen nafaka alacaklısının veya borçlusunun yerleşim yeri icra müdürlüğüne gönderilir.

(2) Nafaka ödemekle yükümlü kılınan kişinin Sosyal Güvenlik Kurumu ile bağlantısı olması durumunda, korunan kişinin başvurusu aranmaksızın nafaka, ilgilinin aylık, maaş ya da ücretinden icra müdürlüğü tarafından tahsil edilir. İcra müdürlüklerinin nafakanın tahsili işlemlerine ilişkin posta giderleri Cumhuriyet başsavcılığının suçüstü ödeneğinden karşılanır.

Sağlık giderleri

MADDE 19 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında koruyucu tedbir kararı verilen kişilerden genel sağlık sigortalısı olmayan ve genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamına da girmeyen veya genel sağlık sigortası prim borcu sebebiyle fiilen genel sağlık sigortasından yararlanamayan ya da diğer mevzuat hükümleri gereğince tedavi yardımından yararlanma hakkı bulunmayanlar; bu hâllerin devamı süresince, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında, gelir testine tabi tutulmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılır.

(2) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında önleyici tedbir kararı verilen kişinin aynı zamanda rehabilitasyonunun veya tedavi edilmesinin gerekli olduğuna karar verilmesi hâlinde, genel sağlık sigortası kapsamında karşılanmayan rehabilitasyon hizmetlerine yönelik giderler ile rehabilitasyon hizmetleri kapsamında verilmesi gereken diğer sağlık hizmetlerinin giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertiplerinden karşılanır.

Harçlar ve masraflardan, vergilerden muafiyet ve davaya katılma

MADDE 20 – (1) Bu Kanun kapsamındaki başvurular ile verilen kararların icra ve infazı için yapılan işlemlerden yargılama giderleri, harç, posta gideri ve benzeri hiçbir ad altında masraf alınmaz. Bu Kanunun 17 ncimaddesi uyarınca yapılan ödemeler gelir vergisi ile veraset ve intikal vergisinden, bu ödemeler için düzenlenen kâğıtlar ise damga vergisinden müstesnadır.

(2) Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir.

BEŞİNCİ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Kadrolar

MADDE 21 – (1) Ekli listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir.

Yönetmelik

MADDE 22 – (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar altı ay içinde, Adalet, İçişleri, Maliye, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının görüşleri alınmak suretiyle Bakanlık tarafından hazırlanan yönetmeliklerle düzenlenir.

Yürürlükten kaldırılan hükümler ve atıflar

MADDE 23 – (1) 14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

(2) Mevzuatta 4320 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.

(3) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 4320 sayılı Kanun hükümlerine göre verilen kararların uygulanmasına devam olunur.

Şiddet önleme ve izleme merkezlerinin faaliyete geçmesi

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Kanunun 14 üncü maddesinde kurulması öngörülen şiddet önleme ve izleme merkezleri, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde Bakanlık tarafından belirlenecek illerde pilot uygulama yapılmak üzere kurulur. Kuruluşları tamamlanıncaya kadar merkezlerin görevlerinin Bakanlığın hangi birimlerince yürütüleceği Bakanlık tarafından belirlenir.

Yürürlük

MADDE 24 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 25 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
 
6284 yuva yıkıyor
“Kadına şiddet” olaylarının önlenmesi amaçlanan ancak Türk aile yapısına dikkat edilmeden hazırlanan 6284 Sayılı Kanun, aile dramlarının kaynağı haline geldi.

“Kadına şiddet” olaylarının önlenmesi amaçlanan ancak Türk aile yapısına dikkat edilmeden hazırlanan 6284 Sayılı Kanun, 2012 yılından bu yana aile dramlarının ana kaynağına dönüşmüş durumda. Şiddet olmasa dahi kadının en ufak şikayetiyle erkeklerin evlerinden 6 aylık süreyle uzaklaştırılması yuvaları yıkıyor, öfke patlamalarına yol açarak cinayet vakalarına sebep oluyor.

Kadına şiddet temalı olayların önlenmesi amaçlanan ancak Türk aile yapısına dikkat edilmeden hazırlanan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, yuvaların dağılmasının başlıca unsuru oldu.

Kadının anlık bir tartışma sonucu en basit şikayetiyle, herhangi bir darp olmasa dahi erkeğin 6 ay süreyle yuvasından uzaklaştırılması, aile birliğindeki en büyük tehdit haline geldi. 2012 yılından bu yana yürürlükte olan ancak şiddet olaylarının önüne geçemediği gibi problemleri daha da artırarak aile birliğinin en büyük tehdidi haline gelen kanunun kötüye kullanımı ve gelinen noktaya ilişkin uzmanlar, korkunç tespitlerde bulunuyor.

AİLE BİRLİĞİ BİTİYOR

Avukat Ali Cahit Polat, 6284 sayılı kanunun vahim olaylara sebebiyet verdiğini belirtti. Polat, şöyle devam etti: “Kanunu tümden reddetmiyoruz ancak yol açtığı vahim olaylar ve mağduriyetler bulunuyor. Kanun kapsamında, en ufak şikayetle ilgili olarak dahi delil ve belge aranmaksızın erkek aleyhinde kararlar veriliyor. Erkeğin evden uzaklaştırılma süresi de oldukça uzun bir süre. Kadının şikayeti sonrası darp olsun ya da olmasın erkeğin 1 aydan 6 aya kadar evden uzaklaştırılması öngörülüyor. Avrupa’da bu süre en fazla bir hafta dolayındadır çünkü amaç tartışmış olan tarafları teskin etmektir, ayırmak değil.

‘SESİNİ YÜKSELTTİ’ YETİYOR

Kadına yönelik fiziki şiddetin yanı sıra ‘psikolojik şiddet’ ve ‘ekonomik şiddet’ kavramlarının kanunlaşmasının trajik olaylara sebebiyet verdiğini aktaran Polat, şunları dile getirdi: “Şikayetçi olan kadının mahkemeye gitmesine bile gerek yok, polisi araması dahi erkeğin uzaklaştırılması için yetiyor. Kadının ‘bana sesini yükseltti’ demesi dahi yeterli bir sebep sayılıyor. Burada darp raporu gibi herhangi bir belge de aranmıyor ve erkeğin görüşüne başvurulmadan karar veriliyor. Şiddet uygulayanın tutuklanması gerekiyorsa tutuklanmalı ama ekonomik şiddet ve psikolojik şiddet tanımları oldukça vahim sonuçlar ortaya doğuruyor. Şu an yılda 120 bin ila 130 bin aralığında evden uzaklaştırılan baba modelleriyle karşılaşıyoruz. ‘Eve yeteri kadar bakmıyor’, ‘Bana sesini yükseltti’, ‘Evdeki ışığı kapatmadı’ gibi oldukça basit nedenlerle evler, 6 ay boyunca babasız kalıyor. Burada bir aile disiplininden bahsedemeyiz. 6284 sayılı kanunun getirisi olarak erkeğin, dolayısıyla babanın itibarsızlaştırılması konuşulması, tartışılması gerekiyor.”

SUİSTİMALE AÇIK KANUN

6284 sayılı kanunun kötü niyetli kişilerce nasıl suiistimal edildiğini anlatan Avukat Begüm Gürel de, şu değerlendirmelerde bulundu: “Söz konusu yasa uyarınca; kararın hâkim tarafından verilmesi için herhangi bir belge ya da delile ihtiyaç duyulmadığı için, koruyucu tedbir talep eden kişinin kötü niyetli olması halinde kanun maddesi açıkça kötü amaca hizmet etmiş olacak. Kanun, eşinden ayrılma niyeti bulunan eş tarafından da kötü niyetli olarak kullanılabilmektedir. Örneğin şiddete uğrama tehlikesi olmayan eş tarafından diğer eş aleyhine otomatik olarak alınan koruma kararı, eşlerin boşanma davasında haksız yere ‘şiddet uyguladığına dair delil’ olarak sunulabilmektedir.”

HÂKİMLERE KRİTİK GÖREV

Gürel, şöyle devam etti: “Mevcut yasal düzenleme karşısında haklı itirazların netice alması mümkün görünmemektedir. Bu sebeple kötü niyete zemin oluşturan yasal düzenlemeler onarılmak suretiyle yeni düzenlemeler yapılana değin hâkimlere büyük görev düşmektedir. Önleyici tedbir kararının verilebilmesi için kesin delil aranmasa da aleyhinde tedbir kararı verilecek kişinin, mağdura yönelik en azından 6284 sayılı kanunun 2. maddesinde ‘Şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlarda bulunduğunu veya somut olayda böyle bir tehlikenin varlığını gösteren yeterli emarenin bulunduğunun mahkemece tespiti elzemdir’ deniliyor.”

Yeni Akit
 
Son düzenleme:
6284 sayılı Şiddetle Mücadele Yasası neden hedefte ?

“Şiddeti Değil Yuvayı Yıkan Kanun: 6284” başlığıyla manşet yaptığı habere göre sorun, kadının şiddet görmesi değil, şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılması. Haberde yasanın “Türk aile yapısına dikkat edilmeden” hazırlandığı, şiddet gösteren erkeğin mağdur söyleniyor.

Mor Çatı Avukatlarından Deniz Bayram, 6284 sayılı Yasa’nın bu haliyle dahi şiddet gören kadınların ihtiyaçlarını gözetmeyen, uygulayıcıların ezberden “kopyala-yapıştır” kararlar ile günü kurtardığı bir yasa olduğuna dikkat çekerken, yasaya yönelik saldırının kadınların şiddete karşı mücadele etmesinin haklılığına karşı bir saldırı olduğunu söylüyor.

Yeni Akit gazetesi yaklaşık bir hafta sürdürdüğü ve hedefe 6284 sayılı Yasa’yı koyduğu haberler yaptı. Yasanın yuva yıktığını iddia eden gazete haberinde birçok bilgi ve görüş de var. 6284 Yasası kadınların hangi talepleri, hangi ihtiyaçları doğrultusunda çıkmıştı?

6284 sayılı yasadan önce, 2011 yılı öncesinde 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Yasa yürürlükteydi. 4320 sayılı Yasa, kapsamlı bir şiddetle mücadele yasası değil, sadece koruma tedbir kararının alınmasını düzenleyen kısa, yüzeysel bir düzenlemeydi, uygulama boşluklarına neden oluyordu. Özellikle, şiddete karşı koruma kararlarının yetmediği ve kadın cinayetlerinin arttığı bir dönemde yasanın eksiklikleri daha görünür olmaya başlamıştı. Aynı dönemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Opuz davasında ilk defa bir devleti kadınların şiddete karşı hayatını koruyamamış olması nedeni ile mahkum etti. Bu kararda şiddetle mücadelede yasal yetersizliklere de dikkat çekilmişti.
Kadın hareketi, ailenin korunmasını değil, kadınların şiddete karşı korunması ve şiddetten uzakta bir hayat kurması için desteklenmesi, güçlendirilmesine dair mekanizmaları düzenleyen, polise şiddete müdahale yetkisi veren, şiddete karşı mücadele ve tedbir yöntemlerini çeşitlendiren, İstanbul Sözleşmesi’nin “önleme, politika yapma, koruma, cezalandırma” prensiplerini içeren, uygulamadaki diğer eksiklikleri gözeten, bütüncül bir yapı talebini kampanyalarına konu yaptı, yasa yapım sürecine doğrudan dahil oldu.


Peki kadın hareketinin tüm tartışmaları ve önerileri yasada yer aldı mı?

Maalesef, o dönem iki önemli tartışma kadın hareketinin itirazlarına rağmen yasada vücut buldu. Biri yasanın adından “Ailenin Korunması” ifadesinin çıkarılmasıydı. Diğeri ise şiddetin ağırlıklı etkileneni kadınlar olmasına rağmen, erkeklerin de aynı mekanizmalardan faydalanması idi. Maalesef yasa itirazlarımıza rağmen “Ailenin Korunması” adı ile çıktı ve kadın erkek ayrımı yapmadan herkesin, şiddete karşı tanımlanan mekanizmalardan yararlanmasına açıldı.

Bu durum nasıl sorunlara yol açtı?

Karar vericiler, başlığında ailenin korunması amacı yer alan kanunun uygulanmasında öncelikli amaç olarak kadının güçlenmesini görmüyorlar. Kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarına “yuva yıkılmasın” algısı ile bakarsanız, kadının güçlenmesi, şiddetten uzakta hayat kurması hakkını görmezden gelirsiniz. “6284 Yuva yıkıyor” başlığı, kadınların şiddetten uzakta hayat kurmak amacına bir müdahale.
Yasanın uygulanmasından, “şiddet gören aile bireyi” ifadesi ile, erkekler dahil herkesin faydalanabilmesinin yolunun açılması uygulamada yasayı cinsiyetsiz bir hale getirdi.
Sonuç olarak elimizde, 6284 sayılı Yasa ile ilgili amacı, hedefi, özneleri, tanımları karışmış, şiddet gören kadınların ihtiyaçlarını gözetmeyen, uygulayıcıların ezberden kopyala yapıştır kararlar ile günü kurtardığı bir yasa uygulaması var. Bu yasanın uygulamasının gözden geçirilmesi ve geliştirilmesi bir zorunluluk.
Ancak yasal düzenlemede bu gelişimi hedeflerken rotamız kadınlar güçlensin, şiddetten uzakta hayat kurabilsin, erkek şiddeti cezalandırılsın olmalı/olmak zorunda. Türkiye’nin CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi nezdinde uluslararası yükümlülükleri de bunu gerektiriyor.

KADINLARIN ŞİDDETLE BAŞA ÇIKMA İRADESİNE MÜDAHALE
6284 sayılı Yasa bugün niye hedefte?

Bugün hedefte sadece yasa yok. Özellikle son dönemde, Boşanma Komisyonu Raporu ile daha görünür hale gelen kadınların hukuk alanında sahip oldukları araçlar, mekanizmalar, hukuki çarelerin etkisiz hale getirilmesine, ortadan kaldırılmasına ilişkin bir ajanda ortaya çıktı.
Kadınların özel hayatlarında şiddete karşı veya istihdam, kamu politikalarında ayrımcılığa karşı sahip oldukları yasal araçları kaldırırsanız, kadınların kararlarını, bedenlerini, hayatlarını yönetmek daha kolay bir amaç haline gelir.
6284 sayılı Yasa’nın kendisine değil, kadınların erkek şiddeti ile başa çıkma iradelerine, amaçlarına karşı bir müdahale aslında bu. Kadınların şiddete karşı mücadele etmesinin haklılığına karşı bir saldırı niteliği taşıyor.
“Yasa erkekleri mağdur ediyor, erkek gereksiz nedenlerle evden uzaklaştırılıyor, kadınlar yasayı kötüye kullanıyor, erkekler mağdur oluyor, aile kurumu sarsılıyor...” Yasaya dönük bu iddialar konusunda ne dersiniz?
Kadına yönelik şiddetin ve bu şiddetin ölümle sonuçlanması oranlarının son derece yüksek olduğu bir ülkede, şiddete karşı mücadele mekanizmalarının erkekleri mağdur ettiğini söylemek bir oksimoron örneği olarak kayıtlara geçebilir.
Kadının güçlenmesinden, desteklenmesinden, şiddetten uzakta kendi hayatını kurmasından endişe edilen, korku duyulan bir toplumda, erkek şiddetine karşı mücadele mekanizmalarının erkekleri mağdur ettiği gibi gerçek olmayan bir gündemle sadece meşgul ediliyoruz. Hukuk da bu yol ile manipüle ediliyor.
Ezbere ve otomatik haline gelmiş, kadınların ihtiyaçlarını ve karşı karşıya oldukları riskleri gözetmeyen uygulamalar var ve bu uygulamaların değişmesi gerekiyor. Fakat 6284 sayılı Yasa ile ilgili tüm bu uygulama sorunları, erkekleri değil, yeniden kadınları güç durumda bırakan süreçler.

6284-sayili-siddetle-mucadele-yasasi-neden-hedefte_2_4FwP.jpeg




ŞİDDETTE DELİL ARAMAK KADINLARI ÖLÜME GÖNDERMEKTİR
Mağdur Hakları Yasa Tasarısı ve Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu Raporuna da baktığımızda artık kadınların şiddeti delil ile ispatlamaları koşulu görüyoruz. Kadına yönelik şiddeti bu yasalar bile önlemez, kadınlar koruma kararlarına rağmen öldürülürken, bu delil yükümlülüğü nasıl sonuçlar doğurur?



6284 sayılı Yasa’nın getirdiği sistem, 3 ayaklı bir sistem. Önleme, koruma ve cezalandırma. Şiddete karşı önleme ve koruma tedbiri almazsanız, yani şiddeti başladığı an durdurmaya çalışmazsınız, şiddet devam eder, büyür ve kadın cinayetine kadar giden bir süreç başlar.
Tedbir kararlarından ve şiddete karşı politikalardan yararlanmak için delil aramak, kadınların şiddetle mücadelesinin önüne yeni bariyerler çekmekten başka bir işe yaramayacak. Kadınlar için mevcut yasal yolları yetersiz, etkisiz hale getirecek.
Üstelik kadınların yasal mekanizmaları etkili kullanımının önüne geçme potansiyeli taşıyan, “tedbir kararı alınmasının delile bağlanması” gibi her türlü yeni düzenleme İstanbul Sözleşmesi’ne de aykırı. İstanbul Sözleşmesi, şiddete acil müdahale, önleme ve koruma açısından, kadının güvenliğini ön planda tutulmasını ve yeterli/hızlı tedbirlerin alınmasını, gerektiğinde hemen etki yaratacak şekilde tek taraflı olarak tedbir kararlarının alınmasını düzenliyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin tek hedefi/amacı, şiddetle mücadelede nasıl etkili bir sistem kurabiliriz. Boşanma Komisyonunun hedefi/amacı, “nasıl var olan sorunlarla uğraşıyor gibi görünüp, uygulamayı geriye götürebiliriz.”

6284-sayili-siddetle-mucadele-yasasi-neden-hedefte_3_j9uQ.jpeg




‘BÖYLE HAKLAR AVRUPA’DA BİLE YOK’ YALANI
Türkiye’de şiddeti önlemeye ilişkin yasal düzenlemelerin Avrupa ülkelerinden bile ileride olduğu hükümetin de en çok kullandığı argüman. Özel olarak ise “şikayet sonucu verilen 1 ila 6 aylık uzaklaştırma cezalarının Avrupa ülkelerinde bile olmadığı”, “Avrupa’daki yasaların kadınlara bu kadar hak vermediği” iddiası da var. Bu, doğru mu?

Öncelikle şu tespitin altını çizelim. Erkek şiddeti küresel bir sorun. Erkek egemenliği ve bunun hayatlarımıza şiddet ve ayrımcılık olarak dönüşü küresel nitelikli bir iktidar alanı.
Bununla ortak mücadele için de, uluslararası hukuk mekanizmaları kurulur. CEDAW, İstanbul Sözleşmesi bu ortak mücadelelerin ürünleri.
Erkek şiddeti ile mücadele öncelikle bir siyasi irade sorunu. Bu siyasi iradeye göre hukuk ve kamu politikaları örgütlenir. Diğer ülkelerde 6 ay uzaklaştırma yokmuş, uzaklaştırma kararı için delil aranıyormuş vs. vs. Bunlar sadece bu iradeyi geçerli kılmamak için oluşturulan bahaneler.
Tedbir kararının süresine, kadının gördüğü şiddetin niteliğine, karşı karşıya olduğu risk faktörlerinin içeriğine, kadının ihtiyaçlarına göre karar vermesi gereken mercii mahkemedir. Ancak uygulamada mahkemeler, kadınların dilekçelerini dahi okumadan duruşma arasında, ezbere, kopyala yapıştır kararlar verdikleri için, tedbir süresi ile ilgili kararlar da ezber uygulamaya dönüştü. Kadının şiddete karşı hangi süre ile tedbire ihtiyacı varsa ona göre karar verilir. Bunun için de mahkemelerin dilekçeleri okuması, kadınların öznel durumlarını gözetmesi/değerlendirmesi gerekir.
Şiddet çoğunlukla kimsenin görmediği, bilmediği özel alanda olur. Delili yoktur. Kadınlar, şiddetin artmasından/tekrarından korkar ve hukuki çareler arar. Bu yüzden de erkek şiddeti ile mücadelede, delil aramadan kadının ihtiyacı olan yasal çareleri ve destek mekanizmalarını devreye sokmak bu alanın iki temel bel kemiğidir.
Tedbir kararının uzunluğu, delil aranması vs. gibi erkekler ve erkeklerden yana bakış açısı ile başlatılan tartışmalar, kadınların kazandığı yasal mekanizmaların maniple edilmesinden başka birşey değil.
Bir iddia da “uzaklaştırma kararlarının erkeklerde intikam duygularını tetiklediği, kadın cinayetlerinin de bu nedenle işlendiği” iddiası... Yani “yasada öyle uygulamalar var ki, erkekler şiddet uygulamasın da ne yapsın!” gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Buna ne diyorsunuz?
Kadınların şiddetten kurtulmak için kullandığı herhangi bir tedbir erkeklerin şiddeti artırmak, ağır şiddet uygulamak amacı ile kadının peşine düşmek için yeterli bir neden olabilir. Erkeklerin şiddet uygulamak, yeniden şiddet uygulamak, şiddetiz dozunu artırmak, öldürmek gibi eylemlerindeki motivasyon intikam duygusu değildir, bu olsa olsa bir bahanedir. Bu motivasyonun yüzde 100 kadın üzerinden kontrolünü sürdürmeyi devam etme isteğidir.

Emek ve Gül
 
yasa3-326x1024.png

Anayasa, insanların yaşama hakkını ve bedensel bütünlüğünü koruma altına alır. Bedensel bütünlüğün ihlalini, seyahat hakkımızın sınırlandırılmasından şiddete, bedenimizle ilgili kendi kararlarımızı almamızı engelleyen her tür davranış olarak açıklayabiliriz. Bu tanıma göre kadına yönelik her tür şiddet, anayasal bir hakkımızın ve kadının insan haklarının ihlalidir. Yalnızca cezalandırılması için değil, şiddetin gerçekleşmeden önlenmesi veya süren şiddetin sonlandırılması için de devlete önemli sorumluluklar düşer.


6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa’ya Göre Şiddetin Tanımı:
Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır.

Ev içinde şiddet gören çoğu kadın için şiddetten kurtulabilmenin tek yolu evi terk etmek. Ancak pek çok kadın için bu farklı sebeplerden dolayı mümkün olmayabiliyor. Bazı durumlarda ise kadınlar, şiddet gördükleri halde evlerini terk etmek istemiyor. Bu yüzden 1998 yılında çıkarılan ve koruma emri olarak da bilinen 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa, evden uzaklaştırılması gereken kişinin şiddeti uygulayan kişi olduğunu söylüyordu. Hem bu yasanın uygulanmasından elde edilen deneyimler, hem de kadına yönelik şiddetin artması ve daha görünür hale gelmesi zamanla daha kapsamlı bir yasaya ihtiyaç olduğunu gösterdi. Diğer pek çok kadın platformunun yanı sıra, 300’e yakın kadın örgütünün üye olduğu Şiddete Son Platformu’nun 2011 ve 2012 yıllarında ortaya koyduğu yoğun çabalar ve katkılar ile 8 Mart 2012 tarihinde, 4320 sayılı yasanın geliştirilmiş hali olan yeni bir yasa kabul edildi. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa, şiddet gören veya görme tehlikesi altında yaşayan kadınları ve aile bireylerini korumayı amaçlıyor. Halen önemli bazı eksikleri olan ve “Yeni Şiddet Yasası” olarak da geçen bu yasa, İstanbul Sözleşmesi temel alınarak hazırlandı.

Kadına yönelik şiddet, kadın ve erkek arasındaki eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklanan bir ayrımcılık ve kadının insan hakları ihlalidir. Şiddet yasası şiddeti önleyici, saldırganları caydırıcı ve şiddete maruz kalan kadını, çocuklarını, yakınlarını ve şiddetin tanıklarını etkin biçimde korumak için düzenlendi. Örf, adet, namus, gelenek, dinsel inanış, şiddet gerekçesi olamaz.



Şiddet Yasası’ndaki Tedbir Kararları
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa, iki temel tedbir kararı öngörüyor:

  1. Koruyucu Tedbirler: Şiddete uğrayan veya şiddet görme tehlikesi altında olan kişiler hakkında koruyucu tedbir kararları. Bunlar şiddete maruz kalan kadın hakkında alınacak tedbir kararlarını (sığınak, hukuki destek, psikolojik destek gibi) kapsar.
  1. Önleyici Tedbirler: Şiddet uygulayan ve/veya şiddet uygulama ihtimali olan kişi veya kişiler hakkında alınacak tedbir kararlarına deniyor.
Şiddet Yasası’nın getirdiği en önemli hususlardan biri, acil yani gecikmesinde sakınca olan hallerde— şiddet olayının tekrar gerçekleşmesi ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda—kolluk kuvvetlerinin bazı tedbirleri alabilmesidir. Bu gibi durumlarda, kolluk güçlerinin hem koruyucu hem de önleyici tedbirlere, ilgili makamdan tedbir kararı olmasa bile geçici olarak karar verme yetkisi vardır ve bunu kullanmalıdır. Kolluk böyle durumlarda bu tedbirleri alarak ilk işgününde ilgili makama sunmalı ve ilgili makam tedbir hakkında 48 saat içinde karar vermelidir.



Koruyucu Tedbirler Neler Olabilir, Bu Tedbirleri Kimler Alır?
6284 sayılı yasa uyarınca, şiddete uğrayan kadınlar en büyük mülki amire (vali veya kaymakam) başvurularak, bazı koruma tedbirlerinin alınmasını isteyebilir. Bu yasayla tedbir (yani koruma) kararlarına üçlü bir mekanizma getirildi. Buna göre aşağıdaki makamlara yetki verildi:

  1. Mülki Amirler (valilik, kaymakamlık) tarafından alınabilecek koruyucu tedbir kararları,
  2. Aile Mahkemesi Hâkimi tarafından alınabilecek koruyucu ve önleyici tedbir kararları,
  3. Kolluk güçleri (polis merkezleri, jandarma karakolları) tarafından acil durumlarda alınabilecek tedbir kararları.



Mülki Amir Tarafından Verilecek Koruyucu Tedbirler:
Koruyucu tedbirlerin bir kısmını bulunduğunuz yerin en büyük mülki amiri (vali veya kaymakam), bir kısmını da Aile Mahkemesi Hâkimi alır.

  • Kendisine ve çocuklara uygun barınma yeri sağlanması,
  • Geçici maddi yardım,
  • Psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal destek,
  • Hayati tehlikesinin bulunması halinde geçici koruma altına alınması,
  • Kreş desteği.


Hâkim Tarafından Alınacak Koruyucu Tedbir Kararları:
  • İşyerinin değiştirilmesi,
  • Kişinin evli olması halinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yerinin belirlenmesi
  • Aile konutu şerhi,
  • Tanık Koruma Kanunu uyarınca, kimlik ve diğer bilgilerinin değiştirilmesi.


Acil Durumlarda (gecikmesinde sakınca olan hallerde) Kolluk Tarafından Alınması Gereken Koruyucu Tedbir Kararları:
  • Şiddete uğrayan kişiye ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması,
  • Hayatî tehlike söz konusu ise, talep üzerine veya kolluk kuvvetlerinin kendiliğinden kadını (ve varsa çocuklarını) koruma altına alması.


Önleyici Tedbirler Neler Olabilir, Bu Tedbirleri Kimler Alır?
Önleyici tedbir kararları hâkim tarafından, acil durumlarda da kolluk tarafından şiddet uygulayana veya uygulama ihtimali bulunan kişilere karşı alınır.

Hâkim Tarafından Verilecek Önleyici Tedbir Kararları, Madde 5 (1):
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,

b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,

c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması,

d) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,

e) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,

f) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi,

g) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi,

h) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi,

i) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi,

j) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığın olması hâlinde, hastaneye yatırılması,

k) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.

Madde 5 (2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmi dört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.

Madde 5 (3) Bu Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hâkim, 3.7.2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile Medeni Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.

Madde 5 (4) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan veya katkıda bulunan kişi ise Medeni Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.



Acil Durumlarda (gecikmesinde sakınca olan hallerde) Kolluk Tarafından Alınması Gereken Önleyici Tedbir Kararları:
Acil durumlarda kolluk görevlileri hâkim tarafından alınmış herhangi bir tedbir kararı olmasa da aşağıdaki önleyici tedbirleri almakla yükümlüdür:

  • Şiddet uygulayanın mağdura yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,
  • Müşterek konuttan uzaklaştırması veya bulunduğu yerden uzaklaştırılması, konutun korunan kişiye tahsisi,
  • Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula, işyerine yaklaşmaması,
  • Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.
Kadının İnsan Hakları
 
Suistimale açık olarak belirtilen madde suistimale açık filan değil. Bir hakim kadının psikolojik ya da fiili şiddete uğrayıp uğramadığını kolaylıkla anlayabilir.

Ha bu kanun çok önemli mi?
Bence değil.
İpini koparan silah alabildiği, korkutarak evde tutamadığı kadını kolaylıkla vurabileceği sürece değil.
Kişi (adam diyemedim) katil olmaktan korkmuyor. Şiddet yüzünden boşanmaktan mı korkacak?
 
(3) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika kadınların çalışma yaşamına katılımı, özellikle kadın ve çocukla ilgili olmak üzere şiddetle mücadele mekanizmaları ve benzeri politikalar konusunda Bakanlık tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayınlamak zorundadır. Bu yayınlar, asgari otuz dakikası 17.00-22.00 saatleri arasında olmak üzere 08.00-22.00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan yayınlar aylık doksan dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu süreler Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenir. Televizyon kuruluşları ve radyolarda yayınlanacak bilgilendirme materyalleri, Bakanlık birimleri tarafından üniversiteler, ilgili meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alınarak hazırlanır.


mesela bunun açılımını ve nasıl uygulandığını bilen var mı ?
 
“Yalnızca cezalandırılması için değil, şiddetin gerçekleşmeden önlenmesi veya süren şiddetin sonlandırılması için de devlete önemli sorumluluklar düşer.”

Bana göre işin sırrı burada
Aile içinde yeterince verilemeyen vicdani ve ahlaki değerler devlet eliyle verilebilirmi yada ne kadar verilir bilmiyorum ama çiftler evlenmeden önce evliliği oluşturan tüm esaslar hakkında bilinçlendirilmeli



 
Son zamanlarda kadın cinayetlerine bakılınca çok da bir işe yaramadığını görüyoruz bu kanunun.Bir kere 6284 kapsamında koruma altına alınan kadının ikametgahı önünde bizzat polis beklemiyor.Yani yine her türlü riske açık yaşıyor.Diğer taraftan koruma tedbiri verilirken herhangi bir delil aramadan verildiği için eşine kızıp evden göndermek isteyen bayanlar tarafından fazlasıyla suistimal ediliyor.Eğer birde küçük bebek,çocuk varsa baba otomatikman ondan da uzaklaştırılınca çok zor durumda kalınıyor.Eşlerin ilerde barışma ihtimali varsa bile bu durum araya düşmanlık sokuyor malesef.Bu karar sadece mahkemelerden,3 gün hapis cezasından tedirgin olacak bir kısım insan için faydalı oluyor hepsi bu.
 
veya olayın şu boyutu ; Müge Anlı Kızını Babasına Neden Göstermiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müge Anlı'nın programına konuk olurken, Anlı'nın eski eşi Burhan Akdağ ise Erdoğan'a mektup yazdı. Müge Anlı ile Burhan Akdağ'ın 11-12 yıl önceki ayrılık süreci magazin basınında da çokça yer bulmuş ve haber sayfalarına taşınmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben yazdığı iddia edilen mektupta, “programına katıldığınız Müge Anlı yüzünden bu mektubu kaleme alma ihtiyacı hissettim” ifadelerini kullanan Burhan Akdağ, Erdoğan'a Müge Anlı'yı şikayet etti ve kızıyla görüşme talebini iletti.

Erdoğan'a yazdığı mektupta, “TV ekranlarında sunduğu programda 16 yıldır görüşmeyen baba –kızları buluştururken gayet iyi oyunculuk yeteneği sergileyen Müge Anlı’nın kendi kızını 11 yıldır babası ile görüştürmemesi nasıl bir tutarsızlık, nasıl bir karakter zafiyetidir” diyen Burhan Akdağ, mektubunun devamında kızının akrabalarını dahi tanımadığını öne sürerek Erdoğan'a şunları yazdığı iddia edildi;

Sizin de kızlarınız var ve nasıl kol kanat gerdiğinizi gözlemliyoruz.

Benim kızım eksik…

Benim kızımın kanatları yok…

Benim kızım neden babasız büyüsün?

Benim kızım 16 yaşında. Kızımı görmek istiyorum…

Kızımı görmek istiyorum... Hangi rengi sevdiğini, en çok hangi yemeği sevdiğini, en çok hangi sanatçının şarkılarını dinlediğini, kaç numara ayakkabı giydiğini, yurt dışında hangi ülkelere gittiğini bilmiyorum...


KIZIMLA İLGİLİ HİÇBİR ŞEY BİLMİYORUM

Sinemayı mı sever, tiyatroyu mu hiç bilmiyorum. Kızımla ilgili bildiğim tek şey iyi bir Fenerbahçeli olduğu. Kızımla hiç tatile gitmedim, 11 yıldır ayrı yaşadığım evimi hiç görmedi. Kızım yolda iki dedesini ve babannesini, amcalarını, kuzenlerini, ağabeyini ve yeğenlerini görse tanımaz, belki ablasını tanıyabilir...

AİLE SEVGİSİ AŞILANMIYOR

Kızıma aşılanan aile sevgisi; annesi, anneannesi ve dayılarından ibaret…Ne kadar acı değil mi? İşte ihtiyacımız olan sevgi ve vicdan eksikliği insanlara neler yaptırıyor. Sayın Cumhurbaşkanım”
 
Amaç kanunda yazılı metinlerin sesli ve görsel medya aracılığıyla desteklenerek özellikle çocuğa ve kadına yönelik şiddetin yanlışlığını daha geniş kitlelere ulaşmasını ve uygulanabilirliğini sağlamak

Tabi ne kadar etkili bir yöntem olduğu tartışılır
 
Amaç kanunda yazılı metinlerin sesli ve görsel medya aracılığıyla desteklenerek özellikle çocuğa ve kadına yönelik şiddetin yanlışlığını daha geniş kitlelere ulaşmasını ve uygulanabilirliğini sağlamak

Tabi ne kadar etkili bir yöntem olduğu tartışılır

peki sizce kanun mu anlatılıyor TV haberlerinde ? TV kanalları kadına şiddete örnekleri verip bu kanunu pas geçiyor olabilir mi ? En son ne zaman TV kanalında kadına şiddete yönelik bir bilgilendirici haber gördünüz ? Ya da şöyle sorayım her kadına yapılan şiddete ait kanlı vahşet dolu bir haber gördünüz ?

Ben 2. seçeneği her akşam görüyorum.
 
mesela bunun açılımını ve nasıl uygulandığını bilen var mı ?
Bunun yeterli olacağını sanmıyorum insanlar dizi arasında verilen bu yayınlar sırasında ya yarım bıraktıkları işlerini yapar yada sosyal medyada takılır vs...

Daha ciddi adımlar atılmalı örneğin hafta sonları boş olan okullarda profesyonel uzmanların yapacağı toplantılar gibi

Hatta nikah için mecburi görülen sağlık raporu gibi evlilik öncesi çiftlerin bu eğitimi alması mecburi olmalı
 
Bu kanundan bir haberdim, taa ki evimin tadilat işlerini yapmaya gelen ustam ile tanışana kadar. 8 yaşında bir kızı var ve son 2 senedir bu kanun gerekçe gösterilerek kendisine gösterilmiyor. Eşi ile her ne yaşamış olursa olsun bu çocuklara yansıltılmamalı diye düşünüyorum. Bir babanın çocuğunu görme hakkı elinden alınmamalı. Altını yeniden çiziyorum babanın sorunu anne ile ise. Çocukla olan problemlerde bu tabii ki uygulanmalı ama çift anlaşamıyor bunun cezası çocuklara kesilmemeli. Belki de yanlış düşünüyorum ama düşüncem bu.
 
(3) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika kadınların çalışma yaşamına katılımı, özellikle kadın ve çocukla ilgili olmak üzere şiddetle mücadele mekanizmaları ve benzeri politikalar konusunda Bakanlık tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayınlamak zorundadır. Bu yayınlar, asgari otuz dakikası 17.00-22.00 saatleri arasında olmak üzere 08.00-22.00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan yayınlar aylık doksan dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu süreler Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenir. Televizyon kuruluşları ve radyolarda yayınlanacak bilgilendirme materyalleri, Bakanlık birimleri tarafından üniversiteler, ilgili meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alınarak hazırlanır.


"yine bir kadın cinayeti" diye başlayan haberler bu madde gereği mi ?
 
peki sizce kanun mu anlatılıyor TV haberlerinde ? TV kanalları kadına şiddete örnekleri verip bu kanunu pas geçiyor olabilir mi ? En son ne zaman TV kanalında kadına şiddete yönelik bir bilgilendirici haber gördünüz ? Ya da şöyle sorayım her kadına yapılan şiddete ait kanlı vahşet dolu bir haber gördünüz ?

Ben 2. seçeneği her akşam görüyorum.
Evet aynen dediğiniz gibi örnekleri veriyor sadece
Kanun yine yazıldığı yerde duruyor
Ta ki bu tarz paylaşımlarla farkındalık oluşturulana kadar
Aksine belki de en etkili olabilecek alan olan dizilerin yangına körükle gitmesi de cabası
Bilgilendirici haber gördüğümü değil de bir çok şeye geç kalındığını, acaba yetiştirilme
yöntemimizde mi bir problem var diye düşündüğümü hatırlıyorum daha çok
 
Bu kanundan bir haberdim, taa ki evimin tadilat işlerini yapmaya gelen ustam ile tanışana kadar. 8 yaşında bir kızı var ve son 2 senedir bu kanun gerekçe gösterilerek kendisine gösterilmiyor. Eşi ile her ne yaşamış olursa olsun bu çocuklara yansıltılmamalı diye düşünüyorum. Bir babanın çocuğunu görme hakkı elinden alınmamalı. Altını yeniden çiziyorum babanın sorunu anne ile ise. Çocukla olan problemlerde bu tabii ki uygulanmalı ama çift anlaşamıyor bunun cezası çocuklara kesilmemeli. Belki de yanlış düşünüyorum ama düşüncem bu.
Altını çizdiğiniz noktaya katılıyorum ve babanın psikolojik bir problemi de yoksa diye eklemek istiyorum
Çünkü sırf annwyi pişmanlığa itmek için veya sen o ananın kızısın diyerek telafisi zor durumlara girdiğini de malesef duydum
 
Evet aynen dediğiniz gibi örnekleri veriyor sadece


o zaman şöyle sorayım peki kadına şiddet arttı mı ?

Daha önce gül gibi geçinip giderken çiftler bir anda öfke patlaması mı yaşandı ?

Ya da basın yer vermiyor muydu ?

Basın geçmişte bu kadar çok yer vermiyor ise (zorunlu oldukları için şu anda yer veriliyor) ne diyoruz ?

Her geçen gün sapıklar arttı ! Kadına şiddet artı ! Bu doğru bir tespit olur mu ?

Keşke yıllara göre kadına şiddetin bir istatistiği olsa da daha gerçekçi bir şeyler karalasam bir araştırayım vardır...
 
Eşim psikolojik şiddet uyguluyor kaynanamda öyle ama eşim dışardan profesyonel oyuncu kim onu tanışa beni uzaklaştırır şahane konuşması var haklıyken seni çok güzel haksız yapıyor oyuzden daha ben çok çekecem oyuzden bana pek yararı yok
 
X