• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Popüler Konu 40 yasından sonra anne olmaya cabalayanlar

merhabalar arkadaşlar sayfamız pek sessiz nasılsınız
Günaydın herkese evet çok sessizlik var. Bugün işe başladım çok stresliyim yarın doktora gideceğim. İnşallah güzel haberler alırım. Halsizlikten başka birşey hissetmiyorum. Dualarınızı eksik etmeyin lütfen.hiç beta hcg de bir daha baktırmadım bilemiyorum.:dua::dua::dua:
 
Günaydın herkese evet çok sessizlik var. Bugün işe başladım çok stresliyim yarın doktora gideceğim. İnşallah güzel haberler alırım. Halsizlikten başka birşey hissetmiyorum. Dualarınızı eksik etmeyin lütfen.hiç beta hcg de bir daha baktırmadım bilemiyorum.:dua::dua::dua:
yarın keseleri görürsün sağlıkla inşallah bu kadar oldu inşallah rabbim sağlıkla tamamına erdirecek
kese görmeye Remzi Bey'emi gideceksin
 
Bende hikayemi paylaşmak istiyorum sizlerle, belki içinizden birkaçına umut olur. Hikayemi doktorumun sayfasında da okuyabilirsiniz. Birkaç yerde daha paylaşacağım ki sıkıntılı geçen tüp bebek sürecinde forumlara girilmiş sayfalarca yazıyı okuduğum, doktoruma soramayacağım cinsten aklıma gelen yığınla soruya bir cevap aradığım günlerdeki gibi cevap arayan birileri varsa onları bir nebze olsun rahatlatarak katkıda bulunabileyim.

Baştan söyleyeyim uzun bir hikaye bu :)
Bebek sahibi olmaya karar verdiğimizde 37. yaşımın sonlarını yaşıyordum. Kolaylıkla hamile kalabileceğimi düşünüyordum, çünkü bildiğimiz hiçbir sorunumuz yoktu. 6 ay denedik, olmadı, artık 38 yaşındaydım ve bekleyecek zamanımız olmadığını düşünüp, sorunumuz olsun olmasın tüp bebek tedavisine başlamaya karar verdik. Gideceğimiz doktor ve merkez seçimi için internet araştırmalarımıza dayanarak bilinen bir hastanenin , tanınmış bir profesörünü tercih ettik. Kontroller, testler derken herhangi bir sorunumuz olmadığı, yumurta rezervimin ve kalitesinin iyi olduğu söylendi ve ilk denememiz için tedaviye başladık. Tabii biz profesöre gittik, ancak sürecin başından sonuna kadar (sanırım kolay bir vaka olduğumuzu düşünmeleri nedeniyle) malesef bizimle asistanları ilgilendi. Süreç başladı, ilaç kullanma, yumurta toplama, süper kaliteli embriyolar falan derken, ilk transfer yapıldı. Hiçbir sorunumuz olmadığı için neredeyse emindik ilk denememizde başarılı sonuç alacağımızdan. 10 günlük bekleme sürecinin ardından heyecanla yapılan test ve müthiş bir hayal kırıklığı! "Sorun yok, hala kaliteli embriyolarınız dondurulmuş şekilde duruyor onları transfer edeceğiz" dediler ve yeniden umutlu koşuşturma ve bekleyiş sürecimiz başladı, bu kez dondurulmuş embriyolar transfer edildi ve yine koskoca bir negatif! Bir zahmet bizimle ilgileneceğini düşünerek kendisine başvurduğumuz profesör aradı ve sadece "Denemeye devam edeceğiz, elbet birgün olacak" dedi. Ne herhangi başka bir yol, ne de herhangi başka bir çözüm önermedi, teselli edemedi, umut veremedi, samimi değildi, söylediği cümleler sadece dipsiz bir kuyuyu anlatıyor gibiydi. İşte tam da bu nedenle hayatımızın dönüm noktası olacak bir karar aldık ve yeni bir doktor arayışına girdik.
Samimi, ışıl ışıl, genç, doğal, gözlerinden iş aşkı ve zeka fışkıran bir doktor Erbil Yağmur. İlk görüşte kapıldığım izlenim bu kendisiyle ilgili. En önemlisi güven veren bir doktor, hani yıllar yıllar boyu bağınızı koparmak istemeyeceğiniz türden, ailenizin doktoru işte :) Bana da güven verdi, beraber halledeceğiz, benim için kolay bir vakasın" dedi o gün. Çok inandım , çok güvendim. Güle oynaya eve gittim, eşime anlattım, onunla devam etmeye karar verdik.
Bizim için yeniden süreç başladı, tabii çok önemli bir farkla, sürecin her aşaması ile birebir ilgilenen, aşırı yoğun iş temposuna rağmen her sorumuzu içtenlikle ve ayrıntılı yanıtlayan, müthiş bir güven duygusu beslediğimiz doktorumuz Erbil vardı artık. Bir kere öncelikle bütün embriyolarımıza (genetik test) a-CGH önerdi . İlk embriyolarda sağlıklı embriyo bulunamadığı için yeniden yumurta toplandı, ikinci yumurta toplamadan sonra oluşan emriyolardan a-CGH sonucu 1 tane sağlıklı dondurulmuş embriyo transfer edildi, umutlu bekleyiş ve olumsuz sonuç :(
Yine üzülmüştük ama Erbil umutluydu ve biz ona çok güveniyorduk. Yollarımız tükenmedi, ERA yapacağız dedi. ERA yapıldı, dondurulmuş embriyo transferi yapıldı (Embriyo a-CGH için teste gitmişti ama test sonucu için yeterli örnek olmadığından sağlıklı olup olmadığını bilmiyorduk, benim isteğimle transfer yapıldı). Bekledik ve yine sonuç negatif :( Bu negatif sonuçtan çok da negatif etkilenmedik açıkçası, çünkü embriyoya test yapılamadığı için sağlıklı olup olmadığından emin değildik, şansımızı denedik, bir umut işte, ya tutarsa!
Doktorumuza o kadar inanıyorduk ki biraz da buruk “Önümüzdeki maçlara bakacağız” diyorduk sonuç sonrası :) Bu arada Erbil bir sonraki tedavide bağışıklık baskılayıcı intralipid serumu ekleyerek devam edeceğini iletti bize, "sen ne dersen tamam” diyerek ayrıldık muayenehaneden.
Süreç yeniden başladı, bu kez benim isteğimle 3. gün emriyosu da transfer edilsin diye embriyoların bir kısmı 3. gün donduruldu, kalan embriyolardan 5. güne gidenler a-CGH testine gönderildi, test sonucu 1 tane sağlıklı embriyo donduruldu. İlk olarak 3. gün embriyoları transfer edildi. Umutlu bekleyiş başladı. 13 gün sabrettim ve yine negatif sonuç. Erbil bu sonuçları bize bildirirken bizden daha çok üzülüyordu. Doktorumuza duyduğumuz inanç ve güven olmasa herşey yerle bir olmuştu bizim için.
Dondurulmuş 1 sağlıklı embriyomuz kalmıştı. Maddi manevi yıpranmışlık, üzüntü , nedensiz infertilite kabus gibiydi. Erbil yeniden ayağa kaldırdı bizi, “Başaracağız, ben seni buradan sevinç gözyaşlarıyla göndereceğim." dedi.
Dondurulmuş sağlıklı embriyomuz da transfer edildi. Bekleme süreci başladı. Bu kez garip bir şekilde rahatım, forumları okumuyorum, deli gibi araştırma yapmıyorum, dünya umurumda değil gibi sanki, bir tuhafım. ilk kez 15. gün gittim test yaptırmaya. Diğer sonuçları beklerken içim içimi yerdi, bu kez düşünmüyorum bile çok tuhaf! Derken ismim söylendi, “Yine olmadı herhalde" dedim içimden. Odaya girdiğimde Erbil’de nötr bir yüz ifadesi. “Olmadı yine, değil mi?” dedim. “Olduuuuuuuuu” dedi kocaman güzel gülümsemesiyle elindeki sonuç kağıdını sallayarak “Olduuuuuu!” :) Sevinç gözyaşlarıyla sarıldım sevgili doktoruma. Olmuştu işte, inanamıyordum ama olmuştu :)
Hikayem bitti mi? Tabii ki hayır!
Her annenin en özel dönemi olan hamilelik süreci böylece başladı benim için. İlk zamanlar gerçekten harikaydı. Ancak gebelik takipleri esnasında 14. haftamda bana pek de hoş olmayan bir piyango vurdu ve tansiyonumun, olması gereken değerden yüksek olduğu ve preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) riski altında olduğum anlaşıldı. Tansiyon ilaçları kullanmaya başladım, mümkün olduğu kadar dinlenip, kendimi yormamaya gayret ettim. Durumun vehametinin çok da farkında olmadığımızdan önceleri durumdan pek rahatsızlık duymadık. 25. haftaya geldiğimizde hem benim hem de kızım için hayati risk oluşturacak kadar tansiyonum yükseldi ve hastaneye yatırıldım. Preeklampsinin (gebelik zehirlenmesi) tek tedavisi doğummuş, yani annenin hayatını tehlikeye sokacak en fazla iki belirtinin oluşması halinde bebeğin kaçıncı haftada olduğuna bakılmaksızın bebek alınıyormuş. Bende çok önemli iki belirti vardı ve tansiyonum sınırdaydı. Yani bebeğin karnımda kalacağı her dakika önemliydi. En ufak hareketimde tansiyonum artıyordu. Bana göre (o anki psikolojimle) doktorlar her an bebeği almak için fırsat kolluyorlardı. Tam 3 haftayı, tansiyonum yükselmesin diye günde 18 saat ney sesi dinleyip, yerimden kalkmadan ve günde neredeyse 50-60 kez ölçülen tansiyon öncesi stres yapmamak için nefes egzersizleriyle loş ortamda hastane duvarına bakarak geçirdim. Tabii ki eşimin müthiş psikolojik desteğiyle. Canım eşim günde 6 saat bıkmadan usanmadan refleksoloji masajları yaptı bana tansiyonum düşsün diye. Her geçen günün bebeğimin hayatı için büyük önemi vardı. 28. haftaya geldiğimizde durumu artık kontrol edemedik. Tansiyonum sınırı aştı, böbrek hasarı zaten başlamıştı, karaciğer hasarı ve bilinç kaybı da devreye girdiğinde 18 Mart 2017 akşamı saat 20:00 de kızım karnımda tam 6 ay 21 günlükken sezaryen ile doğum gerçekleşti. Kızım prematüre olduğundan , bende doğuma rağmen hayati fonksiyonlarım düzelmesi gerektiği halde düzelmediği için yoğun bakıma alındık. Ben 1 haftası yoğun bakımda olmak üzere 1 ay hastanede kaldım, 28+5 haftalık 910 gram doğan minik (gerçekten minik) kızım yenidoğan yoğun bakımda 2 ay küvözde kaldı. Çok zor günler geçirdik. Bitti, geçti, şükürler olsun!
Kızım 2 kiloya ulaştığında, doğalı tam 2 ay olmuşken evimize geldik. Şimdi o doğalı tam 9 ay oldu. Hiçbir sorunu yok, binlerce şükürler olsun, hatta 6,5 aylık bir bebek gibi olması gereken nörolojik durumu, gelişimi 8 aylık bir bebek gibi. Anne , baba, mama, meme demeye başladı bile fıstığımız :) Çok mutlu, küçücük bir aileyiz biz şimdi. Gülüşü dünyalara bedel, minnak, tatlı mı tatlı, akıllı mı akıllı bi cimcozumuz var artık :)
Canımız doktorumuz Erbil Yağmur sayesinde! Bunun teşekkürü olmaz, hiçbir cümle duyduğumuz minneti karşılamaz. Onu çok seviyoruz, bu kadar!
 
yarın keseleri görürsün sağlıkla inşallah bu kadar oldu inşallah rabbim sağlıkla tamamına erdirecek
kese görmeye Remzi Bey'emi gideceksin
Teşekkür ederim. Hayır istanbul dışındayım burda bir kadındoğumcuya gideceğim sonucu Remzi Beye bildireceğim inşallah.Çok stresliyim doğrusu.Bakalım hayırlısı inşallah.
 
B beautysun Erbil Yağmur benimde doktorum.senin yazdıklarından acaba doktoru kimmis derken Erbil beyi görünce cok mutlu oldum onun hakkında bende aynı kelimeleri kullanırım.ne kadar iyi bir doktor olduğunu söylüyordum ama senin yazdıklarını okuyanlar daha iyi karar verir.bebegin beni cok heyecanlandırdı çok sanslısın ki sağlıkla bebegin büyüyor.
 
Bende hikayemi paylaşmak istiyorum sizlerle, belki içinizden birkaçına umut olur. Hikayemi doktorumun sayfasında da okuyabilirsiniz. Birkaç yerde daha paylaşacağım ki sıkıntılı geçen tüp bebek sürecinde forumlara girilmiş sayfalarca yazıyı okuduğum, doktoruma soramayacağım cinsten aklıma gelen yığınla soruya bir cevap aradığım günlerdeki gibi cevap arayan birileri varsa onları bir nebze olsun rahatlatarak katkıda bulunabileyim.

Baştan söyleyeyim uzun bir hikaye bu :)
Bebek sahibi olmaya karar verdiğimizde 37. yaşımın sonlarını yaşıyordum. Kolaylıkla hamile kalabileceğimi düşünüyordum, çünkü bildiğimiz hiçbir sorunumuz yoktu. 6 ay denedik, olmadı, artık 38 yaşındaydım ve bekleyecek zamanımız olmadığını düşünüp, sorunumuz olsun olmasın tüp bebek tedavisine başlamaya karar verdik. Gideceğimiz doktor ve merkez seçimi için internet araştırmalarımıza dayanarak bilinen bir hastanenin , tanınmış bir profesörünü tercih ettik. Kontroller, testler derken herhangi bir sorunumuz olmadığı, yumurta rezervimin ve kalitesinin iyi olduğu söylendi ve ilk denememiz için tedaviye başladık. Tabii biz profesöre gittik, ancak sürecin başından sonuna kadar (sanırım kolay bir vaka olduğumuzu düşünmeleri nedeniyle) malesef bizimle asistanları ilgilendi. Süreç başladı, ilaç kullanma, yumurta toplama, süper kaliteli embriyolar falan derken, ilk transfer yapıldı. Hiçbir sorunumuz olmadığı için neredeyse emindik ilk denememizde başarılı sonuç alacağımızdan. 10 günlük bekleme sürecinin ardından heyecanla yapılan test ve müthiş bir hayal kırıklığı! "Sorun yok, hala kaliteli embriyolarınız dondurulmuş şekilde duruyor onları transfer edeceğiz" dediler ve yeniden umutlu koşuşturma ve bekleyiş sürecimiz başladı, bu kez dondurulmuş embriyolar transfer edildi ve yine koskoca bir negatif! Bir zahmet bizimle ilgileneceğini düşünerek kendisine başvurduğumuz profesör aradı ve sadece "Denemeye devam edeceğiz, elbet birgün olacak" dedi. Ne herhangi başka bir yol, ne de herhangi başka bir çözüm önermedi, teselli edemedi, umut veremedi, samimi değildi, söylediği cümleler sadece dipsiz bir kuyuyu anlatıyor gibiydi. İşte tam da bu nedenle hayatımızın dönüm noktası olacak bir karar aldık ve yeni bir doktor arayışına girdik.
Samimi, ışıl ışıl, genç, doğal, gözlerinden iş aşkı ve zeka fışkıran bir doktor Erbil Yağmur. İlk görüşte kapıldığım izlenim bu kendisiyle ilgili. En önemlisi güven veren bir doktor, hani yıllar yıllar boyu bağınızı koparmak istemeyeceğiniz türden, ailenizin doktoru işte :) Bana da güven verdi, beraber halledeceğiz, benim için kolay bir vakasın" dedi o gün. Çok inandım , çok güvendim. Güle oynaya eve gittim, eşime anlattım, onunla devam etmeye karar verdik.
Bizim için yeniden süreç başladı, tabii çok önemli bir farkla, sürecin her aşaması ile birebir ilgilenen, aşırı yoğun iş temposuna rağmen her sorumuzu içtenlikle ve ayrıntılı yanıtlayan, müthiş bir güven duygusu beslediğimiz doktorumuz Erbil vardı artık. Bir kere öncelikle bütün embriyolarımıza (genetik test) a-CGH önerdi . İlk embriyolarda sağlıklı embriyo bulunamadığı için yeniden yumurta toplandı, ikinci yumurta toplamadan sonra oluşan emriyolardan a-CGH sonucu 1 tane sağlıklı dondurulmuş embriyo transfer edildi, umutlu bekleyiş ve olumsuz sonuç :KK43:
Yine üzülmüştük ama Erbil umutluydu ve biz ona çok güveniyorduk. Yollarımız tükenmedi, ERA yapacağız dedi. ERA yapıldı, dondurulmuş embriyo transferi yapıldı (Embriyo a-CGH için teste gitmişti ama test sonucu için yeterli örnek olmadığından sağlıklı olup olmadığını bilmiyorduk, benim isteğimle transfer yapıldı). Bekledik ve yine sonuç negatif :KK43: Bu negatif sonuçtan çok da negatif etkilenmedik açıkçası, çünkü embriyoya test yapılamadığı için sağlıklı olup olmadığından emin değildik, şansımızı denedik, bir umut işte, ya tutarsa!
Doktorumuza o kadar inanıyorduk ki biraz da buruk “Önümüzdeki maçlara bakacağız” diyorduk sonuç sonrası :) Bu arada Erbil bir sonraki tedavide bağışıklık baskılayıcı intralipid serumu ekleyerek devam edeceğini iletti bize, "sen ne dersen tamam” diyerek ayrıldık muayenehaneden.
Süreç yeniden başladı, bu kez benim isteğimle 3. gün emriyosu da transfer edilsin diye embriyoların bir kısmı 3. gün donduruldu, kalan embriyolardan 5. güne gidenler a-CGH testine gönderildi, test sonucu 1 tane sağlıklı embriyo donduruldu. İlk olarak 3. gün embriyoları transfer edildi. Umutlu bekleyiş başladı. 13 gün sabrettim ve yine negatif sonuç. Erbil bu sonuçları bize bildirirken bizden daha çok üzülüyordu. Doktorumuza duyduğumuz inanç ve güven olmasa herşey yerle bir olmuştu bizim için.
Dondurulmuş 1 sağlıklı embriyomuz kalmıştı. Maddi manevi yıpranmışlık, üzüntü , nedensiz infertilite kabus gibiydi. Erbil yeniden ayağa kaldırdı bizi, “Başaracağız, ben seni buradan sevinç gözyaşlarıyla göndereceğim." dedi.
Dondurulmuş sağlıklı embriyomuz da transfer edildi. Bekleme süreci başladı. Bu kez garip bir şekilde rahatım, forumları okumuyorum, deli gibi araştırma yapmıyorum, dünya umurumda değil gibi sanki, bir tuhafım. ilk kez 15. gün gittim test yaptırmaya. Diğer sonuçları beklerken içim içimi yerdi, bu kez düşünmüyorum bile çok tuhaf! Derken ismim söylendi, “Yine olmadı herhalde" dedim içimden. Odaya girdiğimde Erbil’de nötr bir yüz ifadesi. “Olmadı yine, değil mi?” dedim. “Olduuuuuuuuu” dedi kocaman güzel gülümsemesiyle elindeki sonuç kağıdını sallayarak “Olduuuuuu!” :) Sevinç gözyaşlarıyla sarıldım sevgili doktoruma. Olmuştu işte, inanamıyordum ama olmuştu :)
Hikayem bitti mi? Tabii ki hayır!
Her annenin en özel dönemi olan hamilelik süreci böylece başladı benim için. İlk zamanlar gerçekten harikaydı. Ancak gebelik takipleri esnasında 14. haftamda bana pek de hoş olmayan bir piyango vurdu ve tansiyonumun, olması gereken değerden yüksek olduğu ve preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) riski altında olduğum anlaşıldı. Tansiyon ilaçları kullanmaya başladım, mümkün olduğu kadar dinlenip, kendimi yormamaya gayret ettim. Durumun vehametinin çok da farkında olmadığımızdan önceleri durumdan pek rahatsızlık duymadık. 25. haftaya geldiğimizde hem benim hem de kızım için hayati risk oluşturacak kadar tansiyonum yükseldi ve hastaneye yatırıldım. Preeklampsinin (gebelik zehirlenmesi) tek tedavisi doğummuş, yani annenin hayatını tehlikeye sokacak en fazla iki belirtinin oluşması halinde bebeğin kaçıncı haftada olduğuna bakılmaksızın bebek alınıyormuş. Bende çok önemli iki belirti vardı ve tansiyonum sınırdaydı. Yani bebeğin karnımda kalacağı her dakika önemliydi. En ufak hareketimde tansiyonum artıyordu. Bana göre (o anki psikolojimle) doktorlar her an bebeği almak için fırsat kolluyorlardı. Tam 3 haftayı, tansiyonum yükselmesin diye günde 18 saat ney sesi dinleyip, yerimden kalkmadan ve günde neredeyse 50-60 kez ölçülen tansiyon öncesi stres yapmamak için nefes egzersizleriyle loş ortamda hastane duvarına bakarak geçirdim. Tabii ki eşimin müthiş psikolojik desteğiyle. Canım eşim günde 6 saat bıkmadan usanmadan refleksoloji masajları yaptı bana tansiyonum düşsün diye. Her geçen günün bebeğimin hayatı için büyük önemi vardı. 28. haftaya geldiğimizde durumu artık kontrol edemedik. Tansiyonum sınırı aştı, böbrek hasarı zaten başlamıştı, karaciğer hasarı ve bilinç kaybı da devreye girdiğinde 18 Mart 2017 akşamı saat 20:00 de kızım karnımda tam 6 ay 21 günlükken sezaryen ile doğum gerçekleşti. Kızım prematüre olduğundan , bende doğuma rağmen hayati fonksiyonlarım düzelmesi gerektiği halde düzelmediği için yoğun bakıma alındık. Ben 1 haftası yoğun bakımda olmak üzere 1 ay hastanede kaldım, 28+5 haftalık 910 gram doğan minik (gerçekten minik) kızım yenidoğan yoğun bakımda 2 ay küvözde kaldı. Çok zor günler geçirdik. Bitti, geçti, şükürler olsun!
Kızım 2 kiloya ulaştığında, doğalı tam 2 ay olmuşken evimize geldik. Şimdi o doğalı tam 9 ay oldu. Hiçbir sorunu yok, binlerce şükürler olsun, hatta 6,5 aylık bir bebek gibi olması gereken nörolojik durumu, gelişimi 8 aylık bir bebek gibi. Anne , baba, mama, meme demeye başladı bile fıstığımız :) Çok mutlu, küçücük bir aileyiz biz şimdi. Gülüşü dünyalara bedel, minnak, tatlı mı tatlı, akıllı mı akıllı bi cimcozumuz var artık :)
Canımız doktorumuz Erbil Yağmur sayesinde! Bunun teşekkürü olmaz, hiçbir cümle duyduğumuz minneti karşılamaz. Onu çok seviyoruz, bu kadar!
Nasil bi mucadele yemin ediyorum
Aglayarak okudum masallah
 
Bi yazi buldum Kizlar :)

“ İsveç İstatistik Kurumu’nun 2012 yılı verilerine göre ülkede kadınlar en çok 35 yaşından sonra doğum yapıyor.
En yüksek yaşa özel doğurganlık hızı
1970 yılında 19-25 yaş grubunda görülmekte iken, 2006 yılından itibaren 30-35 yaş grubuna kaydı.
2012 yılında ise 35-44 yaş grubunda görüldü.”
 
Bende hikayemi paylaşmak istiyorum sizlerle, belki içinizden birkaçına umut olur. Hikayemi doktorumun sayfasında da okuyabilirsiniz. Birkaç yerde daha paylaşacağım ki sıkıntılı geçen tüp bebek sürecinde forumlara girilmiş sayfalarca yazıyı okuduğum, doktoruma soramayacağım cinsten aklıma gelen yığınla soruya bir cevap aradığım günlerdeki gibi cevap arayan birileri varsa onları bir nebze olsun rahatlatarak katkıda bulunabileyim.

Baştan söyleyeyim uzun bir hikaye bu :)
Bebek sahibi olmaya karar verdiğimizde 37. yaşımın sonlarını yaşıyordum. Kolaylıkla hamile kalabileceğimi düşünüyordum, çünkü bildiğimiz hiçbir sorunumuz yoktu. 6 ay denedik, olmadı, artık 38 yaşındaydım ve bekleyecek zamanımız olmadığını düşünüp, sorunumuz olsun olmasın tüp bebek tedavisine başlamaya karar verdik. Gideceğimiz doktor ve merkez seçimi için internet araştırmalarımıza dayanarak bilinen bir hastanenin , tanınmış bir profesörünü tercih ettik. Kontroller, testler derken herhangi bir sorunumuz olmadığı, yumurta rezervimin ve kalitesinin iyi olduğu söylendi ve ilk denememiz için tedaviye başladık. Tabii biz profesöre gittik, ancak sürecin başından sonuna kadar (sanırım kolay bir vaka olduğumuzu düşünmeleri nedeniyle) malesef bizimle asistanları ilgilendi. Süreç başladı, ilaç kullanma, yumurta toplama, süper kaliteli embriyolar falan derken, ilk transfer yapıldı. Hiçbir sorunumuz olmadığı için neredeyse emindik ilk denememizde başarılı sonuç alacağımızdan. 10 günlük bekleme sürecinin ardından heyecanla yapılan test ve müthiş bir hayal kırıklığı! "Sorun yok, hala kaliteli embriyolarınız dondurulmuş şekilde duruyor onları transfer edeceğiz" dediler ve yeniden umutlu koşuşturma ve bekleyiş sürecimiz başladı, bu kez dondurulmuş embriyolar transfer edildi ve yine koskoca bir negatif! Bir zahmet bizimle ilgileneceğini düşünerek kendisine başvurduğumuz profesör aradı ve sadece "Denemeye devam edeceğiz, elbet birgün olacak" dedi. Ne herhangi başka bir yol, ne de herhangi başka bir çözüm önermedi, teselli edemedi, umut veremedi, samimi değildi, söylediği cümleler sadece dipsiz bir kuyuyu anlatıyor gibiydi. İşte tam da bu nedenle hayatımızın dönüm noktası olacak bir karar aldık ve yeni bir doktor arayışına girdik.
Samimi, ışıl ışıl, genç, doğal, gözlerinden iş aşkı ve zeka fışkıran bir doktor Erbil Yağmur. İlk görüşte kapıldığım izlenim bu kendisiyle ilgili. En önemlisi güven veren bir doktor, hani yıllar yıllar boyu bağınızı koparmak istemeyeceğiniz türden, ailenizin doktoru işte :) Bana da güven verdi, beraber halledeceğiz, benim için kolay bir vakasın" dedi o gün. Çok inandım , çok güvendim. Güle oynaya eve gittim, eşime anlattım, onunla devam etmeye karar verdik.
Bizim için yeniden süreç başladı, tabii çok önemli bir farkla, sürecin her aşaması ile birebir ilgilenen, aşırı yoğun iş temposuna rağmen her sorumuzu içtenlikle ve ayrıntılı yanıtlayan, müthiş bir güven duygusu beslediğimiz doktorumuz Erbil vardı artık. Bir kere öncelikle bütün embriyolarımıza (genetik test) a-CGH önerdi . İlk embriyolarda sağlıklı embriyo bulunamadığı için yeniden yumurta toplandı, ikinci yumurta toplamadan sonra oluşan emriyolardan a-CGH sonucu 1 tane sağlıklı dondurulmuş embriyo transfer edildi, umutlu bekleyiş ve olumsuz sonuç :KK43:
Yine üzülmüştük ama Erbil umutluydu ve biz ona çok güveniyorduk. Yollarımız tükenmedi, ERA yapacağız dedi. ERA yapıldı, dondurulmuş embriyo transferi yapıldı (Embriyo a-CGH için teste gitmişti ama test sonucu için yeterli örnek olmadığından sağlıklı olup olmadığını bilmiyorduk, benim isteğimle transfer yapıldı). Bekledik ve yine sonuç negatif :KK43: Bu negatif sonuçtan çok da negatif etkilenmedik açıkçası, çünkü embriyoya test yapılamadığı için sağlıklı olup olmadığından emin değildik, şansımızı denedik, bir umut işte, ya tutarsa!
Doktorumuza o kadar inanıyorduk ki biraz da buruk “Önümüzdeki maçlara bakacağız” diyorduk sonuç sonrası :) Bu arada Erbil bir sonraki tedavide bağışıklık baskılayıcı intralipid serumu ekleyerek devam edeceğini iletti bize, "sen ne dersen tamam” diyerek ayrıldık muayenehaneden.
Süreç yeniden başladı, bu kez benim isteğimle 3. gün emriyosu da transfer edilsin diye embriyoların bir kısmı 3. gün donduruldu, kalan embriyolardan 5. güne gidenler a-CGH testine gönderildi, test sonucu 1 tane sağlıklı embriyo donduruldu. İlk olarak 3. gün embriyoları transfer edildi. Umutlu bekleyiş başladı. 13 gün sabrettim ve yine negatif sonuç. Erbil bu sonuçları bize bildirirken bizden daha çok üzülüyordu. Doktorumuza duyduğumuz inanç ve güven olmasa herşey yerle bir olmuştu bizim için.
Dondurulmuş 1 sağlıklı embriyomuz kalmıştı. Maddi manevi yıpranmışlık, üzüntü , nedensiz infertilite kabus gibiydi. Erbil yeniden ayağa kaldırdı bizi, “Başaracağız, ben seni buradan sevinç gözyaşlarıyla göndereceğim." dedi.
Dondurulmuş sağlıklı embriyomuz da transfer edildi. Bekleme süreci başladı. Bu kez garip bir şekilde rahatım, forumları okumuyorum, deli gibi araştırma yapmıyorum, dünya umurumda değil gibi sanki, bir tuhafım. ilk kez 15. gün gittim test yaptırmaya. Diğer sonuçları beklerken içim içimi yerdi, bu kez düşünmüyorum bile çok tuhaf! Derken ismim söylendi, “Yine olmadı herhalde" dedim içimden. Odaya girdiğimde Erbil’de nötr bir yüz ifadesi. “Olmadı yine, değil mi?” dedim. “Olduuuuuuuuu” dedi kocaman güzel gülümsemesiyle elindeki sonuç kağıdını sallayarak “Olduuuuuu!” :) Sevinç gözyaşlarıyla sarıldım sevgili doktoruma. Olmuştu işte, inanamıyordum ama olmuştu :)
Hikayem bitti mi? Tabii ki hayır!
Her annenin en özel dönemi olan hamilelik süreci böylece başladı benim için. İlk zamanlar gerçekten harikaydı. Ancak gebelik takipleri esnasında 14. haftamda bana pek de hoş olmayan bir piyango vurdu ve tansiyonumun, olması gereken değerden yüksek olduğu ve preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) riski altında olduğum anlaşıldı. Tansiyon ilaçları kullanmaya başladım, mümkün olduğu kadar dinlenip, kendimi yormamaya gayret ettim. Durumun vehametinin çok da farkında olmadığımızdan önceleri durumdan pek rahatsızlık duymadık. 25. haftaya geldiğimizde hem benim hem de kızım için hayati risk oluşturacak kadar tansiyonum yükseldi ve hastaneye yatırıldım. Preeklampsinin (gebelik zehirlenmesi) tek tedavisi doğummuş, yani annenin hayatını tehlikeye sokacak en fazla iki belirtinin oluşması halinde bebeğin kaçıncı haftada olduğuna bakılmaksızın bebek alınıyormuş. Bende çok önemli iki belirti vardı ve tansiyonum sınırdaydı. Yani bebeğin karnımda kalacağı her dakika önemliydi. En ufak hareketimde tansiyonum artıyordu. Bana göre (o anki psikolojimle) doktorlar her an bebeği almak için fırsat kolluyorlardı. Tam 3 haftayı, tansiyonum yükselmesin diye günde 18 saat ney sesi dinleyip, yerimden kalkmadan ve günde neredeyse 50-60 kez ölçülen tansiyon öncesi stres yapmamak için nefes egzersizleriyle loş ortamda hastane duvarına bakarak geçirdim. Tabii ki eşimin müthiş psikolojik desteğiyle. Canım eşim günde 6 saat bıkmadan usanmadan refleksoloji masajları yaptı bana tansiyonum düşsün diye. Her geçen günün bebeğimin hayatı için büyük önemi vardı. 28. haftaya geldiğimizde durumu artık kontrol edemedik. Tansiyonum sınırı aştı, böbrek hasarı zaten başlamıştı, karaciğer hasarı ve bilinç kaybı da devreye girdiğinde 18 Mart 2017 akşamı saat 20:00 de kızım karnımda tam 6 ay 21 günlükken sezaryen ile doğum gerçekleşti. Kızım prematüre olduğundan , bende doğuma rağmen hayati fonksiyonlarım düzelmesi gerektiği halde düzelmediği için yoğun bakıma alındık. Ben 1 haftası yoğun bakımda olmak üzere 1 ay hastanede kaldım, 28+5 haftalık 910 gram doğan minik (gerçekten minik) kızım yenidoğan yoğun bakımda 2 ay küvözde kaldı. Çok zor günler geçirdik. Bitti, geçti, şükürler olsun!
Kızım 2 kiloya ulaştığında, doğalı tam 2 ay olmuşken evimize geldik. Şimdi o doğalı tam 9 ay oldu. Hiçbir sorunu yok, binlerce şükürler olsun, hatta 6,5 aylık bir bebek gibi olması gereken nörolojik durumu, gelişimi 8 aylık bir bebek gibi. Anne , baba, mama, meme demeye başladı bile fıstığımız :) Çok mutlu, küçücük bir aileyiz biz şimdi. Gülüşü dünyalara bedel, minnak, tatlı mı tatlı, akıllı mı akıllı bi cimcozumuz var artık :)
Canımız doktorumuz Erbil Yağmur sayesinde! Bunun teşekkürü olmaz, hiçbir cümle duyduğumuz minneti karşılamaz. Onu çok seviyoruz, bu kadar!
duygulanmamak elde değil bende ağlayarak okudum hikayeni azmini tebrik ediyorum bu süreci yaşayanlara gerçekten umut olursun inşallah kimse ümidini yitirmesin sana ve güzel meleğine sağlıklı güzel mutlu bir hayat diliyorum darısı isteyen herkesin başına inşallah
 
Günaydın herkese evet çok sessizlik var. Bugün işe başladım çok stresliyim yarın doktora gideceğim. İnşallah güzel haberler alırım. Halsizlikten başka birşey hissetmiyorum. Dualarınızı eksik etmeyin lütfen.hiç beta hcg de bir daha baktırmadım bilemiyorum.:dua::dua::dua:
inşallah güzel haberlerini alırız canım bizde keseyi gördük ancak kalp atışlarını henüz göremedik devlet hastanesinde yarın kontrolüm var bu dr pek iç açıcı konuşmamıştı özel hastanede bir hafta sonra kontrol özel hastane dru çok küçük normal kese daha 11 mm demişti iki haftaya anca belli olur dedi merak ve korkuyla bekliyorum bende
 
Bende hikayemi paylaşmak istiyorum sizlerle, belki içinizden birkaçına umut olur. Hikayemi doktorumun sayfasında da okuyabilirsiniz. Birkaç yerde daha paylaşacağım ki sıkıntılı geçen tüp bebek sürecinde forumlara girilmiş sayfalarca yazıyı okuduğum, doktoruma soramayacağım cinsten aklıma gelen yığınla soruya bir cevap aradığım günlerdeki gibi cevap arayan birileri varsa onları bir nebze olsun rahatlatarak katkıda bulunabileyim.

Baştan söyleyeyim uzun bir hikaye bu :)
Bebek sahibi olmaya karar verdiğimizde 37. yaşımın sonlarını yaşıyordum. Kolaylıkla hamile kalabileceğimi düşünüyordum, çünkü bildiğimiz hiçbir sorunumuz yoktu. 6 ay denedik, olmadı, artık 38 yaşındaydım ve bekleyecek zamanımız olmadığını düşünüp, sorunumuz olsun olmasın tüp bebek tedavisine başlamaya karar verdik. Gideceğimiz doktor ve merkez seçimi için internet araştırmalarımıza dayanarak bilinen bir hastanenin , tanınmış bir profesörünü tercih ettik. Kontroller, testler derken herhangi bir sorunumuz olmadığı, yumurta rezervimin ve kalitesinin iyi olduğu söylendi ve ilk denememiz için tedaviye başladık. Tabii biz profesöre gittik, ancak sürecin başından sonuna kadar (sanırım kolay bir vaka olduğumuzu düşünmeleri nedeniyle) malesef bizimle asistanları ilgilendi. Süreç başladı, ilaç kullanma, yumurta toplama, süper kaliteli embriyolar falan derken, ilk transfer yapıldı. Hiçbir sorunumuz olmadığı için neredeyse emindik ilk denememizde başarılı sonuç alacağımızdan. 10 günlük bekleme sürecinin ardından heyecanla yapılan test ve müthiş bir hayal kırıklığı! "Sorun yok, hala kaliteli embriyolarınız dondurulmuş şekilde duruyor onları transfer edeceğiz" dediler ve yeniden umutlu koşuşturma ve bekleyiş sürecimiz başladı, bu kez dondurulmuş embriyolar transfer edildi ve yine koskoca bir negatif! Bir zahmet bizimle ilgileneceğini düşünerek kendisine başvurduğumuz profesör aradı ve sadece "Denemeye devam edeceğiz, elbet birgün olacak" dedi. Ne herhangi başka bir yol, ne de herhangi başka bir çözüm önermedi, teselli edemedi, umut veremedi, samimi değildi, söylediği cümleler sadece dipsiz bir kuyuyu anlatıyor gibiydi. İşte tam da bu nedenle hayatımızın dönüm noktası olacak bir karar aldık ve yeni bir doktor arayışına girdik.
Samimi, ışıl ışıl, genç, doğal, gözlerinden iş aşkı ve zeka fışkıran bir doktor Erbil Yağmur. İlk görüşte kapıldığım izlenim bu kendisiyle ilgili. En önemlisi güven veren bir doktor, hani yıllar yıllar boyu bağınızı koparmak istemeyeceğiniz türden, ailenizin doktoru işte :) Bana da güven verdi, beraber halledeceğiz, benim için kolay bir vakasın" dedi o gün. Çok inandım , çok güvendim. Güle oynaya eve gittim, eşime anlattım, onunla devam etmeye karar verdik.
Bizim için yeniden süreç başladı, tabii çok önemli bir farkla, sürecin her aşaması ile birebir ilgilenen, aşırı yoğun iş temposuna rağmen her sorumuzu içtenlikle ve ayrıntılı yanıtlayan, müthiş bir güven duygusu beslediğimiz doktorumuz Erbil vardı artık. Bir kere öncelikle bütün embriyolarımıza (genetik test) a-CGH önerdi . İlk embriyolarda sağlıklı embriyo bulunamadığı için yeniden yumurta toplandı, ikinci yumurta toplamadan sonra oluşan emriyolardan a-CGH sonucu 1 tane sağlıklı dondurulmuş embriyo transfer edildi, umutlu bekleyiş ve olumsuz sonuç :KK43:
Yine üzülmüştük ama Erbil umutluydu ve biz ona çok güveniyorduk. Yollarımız tükenmedi, ERA yapacağız dedi. ERA yapıldı, dondurulmuş embriyo transferi yapıldı (Embriyo a-CGH için teste gitmişti ama test sonucu için yeterli örnek olmadığından sağlıklı olup olmadığını bilmiyorduk, benim isteğimle transfer yapıldı). Bekledik ve yine sonuç negatif :KK43: Bu negatif sonuçtan çok da negatif etkilenmedik açıkçası, çünkü embriyoya test yapılamadığı için sağlıklı olup olmadığından emin değildik, şansımızı denedik, bir umut işte, ya tutarsa!
Doktorumuza o kadar inanıyorduk ki biraz da buruk “Önümüzdeki maçlara bakacağız” diyorduk sonuç sonrası :) Bu arada Erbil bir sonraki tedavide bağışıklık baskılayıcı intralipid serumu ekleyerek devam edeceğini iletti bize, "sen ne dersen tamam” diyerek ayrıldık muayenehaneden.
Süreç yeniden başladı, bu kez benim isteğimle 3. gün emriyosu da transfer edilsin diye embriyoların bir kısmı 3. gün donduruldu, kalan embriyolardan 5. güne gidenler a-CGH testine gönderildi, test sonucu 1 tane sağlıklı embriyo donduruldu. İlk olarak 3. gün embriyoları transfer edildi. Umutlu bekleyiş başladı. 13 gün sabrettim ve yine negatif sonuç. Erbil bu sonuçları bize bildirirken bizden daha çok üzülüyordu. Doktorumuza duyduğumuz inanç ve güven olmasa herşey yerle bir olmuştu bizim için.
Dondurulmuş 1 sağlıklı embriyomuz kalmıştı. Maddi manevi yıpranmışlık, üzüntü , nedensiz infertilite kabus gibiydi. Erbil yeniden ayağa kaldırdı bizi, “Başaracağız, ben seni buradan sevinç gözyaşlarıyla göndereceğim." dedi.
Dondurulmuş sağlıklı embriyomuz da transfer edildi. Bekleme süreci başladı. Bu kez garip bir şekilde rahatım, forumları okumuyorum, deli gibi araştırma yapmıyorum, dünya umurumda değil gibi sanki, bir tuhafım. ilk kez 15. gün gittim test yaptırmaya. Diğer sonuçları beklerken içim içimi yerdi, bu kez düşünmüyorum bile çok tuhaf! Derken ismim söylendi, “Yine olmadı herhalde" dedim içimden. Odaya girdiğimde Erbil’de nötr bir yüz ifadesi. “Olmadı yine, değil mi?” dedim. “Olduuuuuuuuu” dedi kocaman güzel gülümsemesiyle elindeki sonuç kağıdını sallayarak “Olduuuuuu!” :) Sevinç gözyaşlarıyla sarıldım sevgili doktoruma. Olmuştu işte, inanamıyordum ama olmuştu :)
Hikayem bitti mi? Tabii ki hayır!
Her annenin en özel dönemi olan hamilelik süreci böylece başladı benim için. İlk zamanlar gerçekten harikaydı. Ancak gebelik takipleri esnasında 14. haftamda bana pek de hoş olmayan bir piyango vurdu ve tansiyonumun, olması gereken değerden yüksek olduğu ve preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) riski altında olduğum anlaşıldı. Tansiyon ilaçları kullanmaya başladım, mümkün olduğu kadar dinlenip, kendimi yormamaya gayret ettim. Durumun vehametinin çok da farkında olmadığımızdan önceleri durumdan pek rahatsızlık duymadık. 25. haftaya geldiğimizde hem benim hem de kızım için hayati risk oluşturacak kadar tansiyonum yükseldi ve hastaneye yatırıldım. Preeklampsinin (gebelik zehirlenmesi) tek tedavisi doğummuş, yani annenin hayatını tehlikeye sokacak en fazla iki belirtinin oluşması halinde bebeğin kaçıncı haftada olduğuna bakılmaksızın bebek alınıyormuş. Bende çok önemli iki belirti vardı ve tansiyonum sınırdaydı. Yani bebeğin karnımda kalacağı her dakika önemliydi. En ufak hareketimde tansiyonum artıyordu. Bana göre (o anki psikolojimle) doktorlar her an bebeği almak için fırsat kolluyorlardı. Tam 3 haftayı, tansiyonum yükselmesin diye günde 18 saat ney sesi dinleyip, yerimden kalkmadan ve günde neredeyse 50-60 kez ölçülen tansiyon öncesi stres yapmamak için nefes egzersizleriyle loş ortamda hastane duvarına bakarak geçirdim. Tabii ki eşimin müthiş psikolojik desteğiyle. Canım eşim günde 6 saat bıkmadan usanmadan refleksoloji masajları yaptı bana tansiyonum düşsün diye. Her geçen günün bebeğimin hayatı için büyük önemi vardı. 28. haftaya geldiğimizde durumu artık kontrol edemedik. Tansiyonum sınırı aştı, böbrek hasarı zaten başlamıştı, karaciğer hasarı ve bilinç kaybı da devreye girdiğinde 18 Mart 2017 akşamı saat 20:00 de kızım karnımda tam 6 ay 21 günlükken sezaryen ile doğum gerçekleşti. Kızım prematüre olduğundan , bende doğuma rağmen hayati fonksiyonlarım düzelmesi gerektiği halde düzelmediği için yoğun bakıma alındık. Ben 1 haftası yoğun bakımda olmak üzere 1 ay hastanede kaldım, 28+5 haftalık 910 gram doğan minik (gerçekten minik) kızım yenidoğan yoğun bakımda 2 ay küvözde kaldı. Çok zor günler geçirdik. Bitti, geçti, şükürler olsun!
Kızım 2 kiloya ulaştığında, doğalı tam 2 ay olmuşken evimize geldik. Şimdi o doğalı tam 9 ay oldu. Hiçbir sorunu yok, binlerce şükürler olsun, hatta 6,5 aylık bir bebek gibi olması gereken nörolojik durumu, gelişimi 8 aylık bir bebek gibi. Anne , baba, mama, meme demeye başladı bile fıstığımız :) Çok mutlu, küçücük bir aileyiz biz şimdi. Gülüşü dünyalara bedel, minnak, tatlı mı tatlı, akıllı mı akıllı bi cimcozumuz var artık :)
Canımız doktorumuz Erbil Yağmur sayesinde! Bunun teşekkürü olmaz, hiçbir cümle duyduğumuz minneti karşılamaz. Onu çok seviyoruz, bu kadar!

Arkadaşım öncelikle azminizi tebrik ediyorum duygulanarak okudum yazınızı allah sağlıkla büyütmeyi nasip etsin evladınızı
 
Kızlar selam. son 3 deneme sonucu negatifler sonunda Bugün dr gittim. Geçen ay 1 yumurta var gelecek aya bakalım demişti yine 1 adetcik. Yaş 43 ve bundan iyisi olur mu bilmem karar sisin dedi. Hala bugün amh için test sonucu bekliyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Gelecek ayı beklesem ne değişir ki
.... offf off . Sorum şu 1 yumurtayla başarı mümkün mü ?????
 
Kızlar selam. son 3 deneme sonucu negatifler sonunda Bugün dr gittim. Geçen ay 1 yumurta var gelecek aya bakalım demişti yine 1 adetcik. Yaş 43 ve bundan iyisi olur mu bilmem karar sisin dedi. Hala bugün amh için test sonucu bekliyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Gelecek ayı beklesem ne değişir ki
.... offf off . Sorum şu 1 yumurtayla başarı mümkün mü ?????
Arkadaşım dellyy_ nicjli arkadaşımız da az yumurta ile yola çıktı tek döllenen embriyo ile 2. Gün embriyosu ile hamile rabbim yeterki ol desin bence iyi bir Dr ve klinik ile olur inşallah Allah gönlünüze göre versin
 
Kızlar selam. son 3 deneme sonucu negatifler sonunda Bugün dr gittim. Geçen ay 1 yumurta var gelecek aya bakalım demişti yine 1 adetcik. Yaş 43 ve bundan iyisi olur mu bilmem karar sisin dedi. Hala bugün amh için test sonucu bekliyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Gelecek ayı beklesem ne değişir ki
.... offf off . Sorum şu 1 yumurtayla başarı mümkün mü ?????

O bir yumurtanin embriyo ve sonra bebeğiniz olmayacagini kim bilebilir
İgneyle belki sayi artar hem
Doktorunuz ne dedi
 
selam arkadaşlar desteklerinize ve dualarınıza ihtiyacım var moralim çok bozuldu bugün devlet hstanesinde randevum vardı gittim dr kalp atışı ve gelişimi yok kürtaj yapalım dedi ben tebi yerle yeksan oldum dayanamadım özel hastanede önümüzdeki hafta olan randevumun drunu aradım gelmek istiyorum dedim sağolsun gel dedi gittim ona durumu anlattım öbür drun dediklerini bi bakalım dedi muayene etti ( ikiside alttan muayene ) oda kalp atışını duymadı ama bir nebzede olsa pozitif konuştu bu kararı vermek için çok erken henüz önümüzdeki hafta bakarız o zamanda olmazsa ozaman endişelenmeye başlarız dedi haftaya gidicem yine ona bakalım inşallah mucizem bana tutunur ve kalp atışlarını duyabiliriz bu arada geçen hafta cuma 11 mm olan kesem 20 mm olmuş içinde embriyo var ama kalp atışı yok şimdilik dua edin banada Allah yüzümüzü güldürsün ilk defa hamile kaldım demekki diyorum sadece hamile kalmak yetmiyormuş bebeklerimizi hayırlısıyla sağ salim kucağımıza alana kadar oh be diyemeyeceğiz sanırım Allah yar ve yardımcımız olsun inşallah umudumu yitirmek istemiyorum ama çok korkuyorum
 
selam arkadaşlar desteklerinize ve dualarınıza ihtiyacım var moralim çok bozuldu bugün devlet hstanesinde randevum vardı gittim dr kalp atışı ve gelişimi yok kürtaj yapalım dedi ben tebi yerle yeksan oldum dayanamadım özel hastanede önümüzdeki hafta olan randevumun drunu aradım gelmek istiyorum dedim sağolsun gel dedi gittim ona durumu anlattım öbür drun dediklerini bi bakalım dedi muayene etti ( ikiside alttan muayene ) oda kalp atışını duymadı ama bir nebzede olsa pozitif konuştu bu kararı vermek için çok erken henüz önümüzdeki hafta bakarız o zamanda olmazsa ozaman endişelenmeye başlarız dedi haftaya gidicem yine ona bakalım inşallah mucizem bana tutunur ve kalp atışlarını duyabiliriz bu arada geçen hafta cuma 11 mm olan kesem 20 mm olmuş içinde embriyo var ama kalp atışı yok şimdilik dua edin banada Allah yüzümüzü güldürsün ilk defa hamile kaldım demekki diyorum sadece hamile kalmak yetmiyormuş bebeklerimizi hayırlısıyla sağ salim kucağımıza alana kadar oh be diyemeyeceğiz sanırım Allah yar ve yardımcımız olsun inşallah umudumu yitirmek istemiyorum ama çok korkuyorum
Cok geçmis olsun Allahım yardım etsin ol desin ve olsun ins.kaçıncı haftada gittin 6. Haftada ama 6+0 da benimde duyulmadı.arkadaşlarla konustuk ertesi gün baska dr.da 6+1 de doktor duydu.seside açtı.ben duydum dedi diğer dr.u bilmem ve duyan zekai tahir gibi kalabalık bir hastanenin cok iyi bir dr.u alttandan da muayene etti emin olmak için.bizim aynı gün transfer olan arkadaşım 7. Haftada gitti daha güzel stressiz duydu.hayır dr.lar özeller birsey duyacakmıs gibi erken cağırıyor birde duymadım diye bosa stres yaratıyorlar bence.
 
Cok geçmis olsun Allahım yardım etsin ol desin ve olsun ins.kaçıncı haftada gittin 6. Haftada ama 6+0 da benimde duyulmadı.arkadaşlarla konustuk ertesi gün baska dr.da 6+1 de doktor duydu.seside açtı.ben duydum dedi diğer dr.u bilmem ve duyan zekai tahir gibi kalabalık bir hastanenin cok iyi bir dr.u alttandan da muayene etti emin olmak için.bizim aynı gün transfer olan arkadaşım 7. Haftada gitti daha güzel stressiz duydu.hayır dr.lar özeller birsey duyacakmıs gibi erken cağırıyor birde duymadım diye bosa stres yaratıyorlar bence.
inşallah canım sata göre 8 hafta en son 26 ekim de regli oldum ama bana görede en fazla yarın tam 6 hafta oluyo çünki tüp bebek tedavisine başlıcaktım bende 3.deneme olarak dr muayane etti 8 kasımda ozaman daha döllenme falan yoktu hatta o dr simir falan aldı benden regliyle tedavi sürecine başlıcaktık ama 25 kasımda regli gelmedi meger hamile kalmışım bende öyle hesap yapıyorum bilemiyorum o yüzden inşallah önümüzdeki hafta görürüz kalp atışlarını bi hafta nasıl geçecek bilemiyorum artık
 
selam arkadaşlar desteklerinize ve dualarınıza ihtiyacım var moralim çok bozuldu bugün devlet hstanesinde randevum vardı gittim dr kalp atışı ve gelişimi yok kürtaj yapalım dedi ben tebi yerle yeksan oldum dayanamadım özel hastanede önümüzdeki hafta olan randevumun drunu aradım gelmek istiyorum dedim sağolsun gel dedi gittim ona durumu anlattım öbür drun dediklerini bi bakalım dedi muayene etti ( ikiside alttan muayene ) oda kalp atışını duymadı ama bir nebzede olsa pozitif konuştu bu kararı vermek için çok erken henüz önümüzdeki hafta bakarız o zamanda olmazsa ozaman endişelenmeye başlarız dedi haftaya gidicem yine ona bakalım inşallah mucizem bana tutunur ve kalp atışlarını duyabiliriz bu arada geçen hafta cuma 11 mm olan kesem 20 mm olmuş içinde embriyo var ama kalp atışı yok şimdilik dua edin banada Allah yüzümüzü güldürsün ilk defa hamile kaldım demekki diyorum sadece hamile kalmak yetmiyormuş bebeklerimizi hayırlısıyla sağ salim kucağımıza alana kadar oh be diyemeyeceğiz sanırım Allah yar ve yardımcımız olsun inşallah umudumu yitirmek istemiyorum ama çok korkuyorum
Canim öncelikle şunu söyleyeyim, veren de alanda Rabbimiz, hepimizde bunun bilincindeyiz çok şükür,eger ki nasibi varsa ne olursa olsun,melegin dünyaya gelecektir.kalp atışı için daha erken çok stres yapma çünkü benim 6+3gunluktu duyulmadı.hatta doktor çok sevinmememi istedi boş gebelik olabilir dedi.bende yüreğim ağzımda 7.haftaya kadar bekledim.sonra kalp atışını gordum.darisi sana olsun inşa
 
Merhaba arkadaslar
Tam bu ayda bir yil once dokuz aylik evladimi karnimda öldü kaybettim
Bu ay 8 haftalik hamileyim diye sevinirken bos gebelik yasadim ve düşük oldu yine evladimi kaybettim
Yasim oldu 43...
Umudumu bitirmek istemiyorum ama ust uste bu imtihanlari yasayinca umudum kiriliyor artik anne olamayacagim gibi geliyor...
Yas 43 olunca gittigim dr lar bile bu yasta hamile kalmanin dogru olmadigini soyluyorlar cok bunaldim oysaki ben de evlat istiyorum...
Biz anne olamaz miyiz bu yasta bosuna mi ugras veriyoruz ...
 
inşallah canım sata göre 8 hafta en son 26 ekim de regli oldum ama bana görede en fazla yarın tam 6 hafta oluyo çünki tüp bebek tedavisine başlıcaktım bende 3.deneme olarak dr muayane etti 8 kasımda ozaman daha döllenme falan yoktu hatta o dr simir falan aldı benden regliyle tedavi sürecine başlıcaktık ama 25 kasımda regli gelmedi meger hamile kalmışım bende öyle hesap yapıyorum bilemiyorum o yüzden inşallah önümüzdeki hafta görürüz kalp atışlarını bi hafta nasıl geçecek bilemiyorum artık


CANIM İNŞALLAH HAYIRLISI İLE DUYARSIN KALP ATIŞINIDA BAZEN 7. HAFTANIN SONUNA KADAR DUYULAMIYOR KALP ATIŞI
 
Merhaba arkadaslar
Tam bu ayda bir yil once dokuz aylik evladimi karnimda öldü kaybettim
Bu ay 8 haftalik hamileyim diye sevinirken bos gebelik yasadim ve düşük oldu yine evladimi kaybettim
Yasim oldu 43...
Umudumu bitirmek istemiyorum ama ust uste bu imtihanlari yasayinca umudum kiriliyor artik anne olamayacagim gibi geliyor...
Yas 43 olunca gittigim dr lar bile bu yasta hamile kalmanin dogru olmadigini soyluyorlar cok bunaldim oysaki ben de evlat istiyorum...
Biz anne olamaz miyiz bu yasta bosuna mi ugras veriyoruz ...

ARKADAŞIM PES ETME RABBİM İNŞALLAH SAĞLIKLI VE HAYIRLI BİR EVLAD NASİP EDER
BAŞINIZ SAĞOLSUN KAYIPLARINIZ ÇOK BÜYÜK
 
Back