Evet öyle yapmayı düşünüyorum, yavaş yavaş bu fikri onlara aşılamaya çalışacağım.Evden ayrılmak için geçerli nedenleriniz var, alıştıra alıştıra söylersiniz belki.. Ama evden kurtulmak için birine özellikle bir erkeğe sığınmayın..
Bence resitsiniz ve annenizin hakaretlerini ve evdekilerin tembelligini cekmek zorunda degilsiniz.Ise yakin bir yere tasinin hatta tasindiktan sonra soyleyin ailenize.Zincirlerinizi kirin,kendinize bakin.Hergun 120 km yi hic kimse kaldiramaz.Kendi hayatiniza odaklanin.
Sorun güvenden kaynaklanıyor işte. Kendime güvenmem, bunu başarabileceğime inanmam gerekiyorTek basiniza ayakta kalabilecekseniz, kazancınız iyiyse ve kendinize güveniyorsanız kimseye sormaniza gerek yok evden ayrılın. Anneniz berbat bir anne, kardesleriniz de bencil sizde kendinizi düşünmelisiniz.
Öyle bir şey yaparsam kan gövdeyi götürürParan varsa ev tut dimdirekt çık git ailene sorma bile
Elimden geleni yapacağim, ve evet Fransa'da yaşadığım için şanslıyımO zaman cesaretlen. Kitap oku bu konularda. 25 yaşında koskoca kadınsın, Fransa gibi bir ulkedesin. Kur kendi hayatını.
25 yaşında işi gücü olan kendi ayakları üzerinde duran olgun bir kadınsın madem ailenin yanında mutlu değilsin cesaret edip çık ayrı eve 1+1 bile olsa yeter sana niye bu kadar korkuyorsun ki birgün söylenir iki gün söylenir sonra kabul ederler. Ama sakın evliliği kurtuluş olarak görme yağmurdan kaçarken doluya tutulmakta var. Ellerle uğraşmakta kolay değil evli bir ablan olarak söylüyorum alana kadar hepsi iyi ondan sonra gerçek yüzünü görüyorsun.Merhaba,
Öncelikle mesajimi okuyacak olan herkese değerli vaktinizi bana ayırdınız için şimdiden teşekkür ediyorum.
Ben 25 yaşında, yüksek lisans mezunu bir bayanim. Okulumu bir sene önce bitirdim ve hemen ardindan sevdiğim ve geliri iyi olan bir işe başladim. Universiteyi bitirdikten sonra, istemeye istemeye, aile evine döndüm, ve şu an 1 senedir onlarla birlike yaşiyorum. Bu istemsizlik, universite'de okurken bulduğum huzuru, bir nebze olan mutluluğu, sevdiğim üniversite arkadaşalarim kaybetmekten kaynakliydi. Sürekli bağiran, herşeye karşi olan, evin içinde huzur birakmayan bir annem var.
Ben üniversitedeyken, (1 sefer hariç) asla aile evini özlemedim. Arkadaşlarim neredeyse hergün velileri ile telefon konuşurlardi, onları çok özlerlerdi (her 1-2 hafta onlari görmelerine rağmen) ve ben buna bir türlü anlam veremezdim. Çünkü benim içimde öyle bir özlem, öyle bir hasret yoktu. Ben mutluydum onlardan uzakta. Hayatım boyunca aileme derdimi 2-3 kez anlatmışımdır ve her seferinde pişman oldum, çünkü hiç bir zaman ortak bir çözüm bulmak için çaba göstermediler, onlar ne istediyse o.
Annem ve babamla aramın bu denli mesafeli olmasının en önemli sebeplerinden biri annemin küçükken hergün, en ufak bir hatada bile bizi gücünün yettiği kadar dövmesi ve sürekli küfür etmesi. Ve hiç unutmuyorum, ve asla unutmicam, ne zaman ki ona karşı gelsek (kardeşlerim veya ben), kendi fikrimizi, kendi tavrımızı ortaya koymak istsek, şu sözleri sarf etti bir kaç kez : "siz kimsiniz, siz bir hiçsiniz, siz biz olmadan hiç birşey başaramazsınız, siz bir dışkısınız (tabii ki de bu kelimenin, b harfi ile başlayanini kullandi, kendisi bu derece kibar değil). Babam buna pek ses çıkarmazdı, pasif biri, bu yüzünden ona güvenmiyorum, ve kendisinide ona sırtımı yaslayacabileceğim biri olarak'ta görmüyorum.
Bu şiddeten ve özellikle sarf edilen kelimelerden ek olarak cümlelereden dolayi bende büyük bir özgüven sorunu ortaya çıktı (bunu öğretmenlerim gibi, iş yerindeki çalıştığım inslarda benimle paylaştılar. Allah'a şükürler olsun ki, iş yerinde çalıştığım kişiler insan evladi çıktılar ve hiç biri benim bu özgüven sorunumdan kendilerine pay çıkarmıyorlar.)
Biz evde 6 kisiyiz, ve inanirmisiniz, bu 6 kişi arasinda benim dışında kimse çalışmıyor (annem hariç, her ne kadar aramiz bozuk olsa da, onun hakkini yiyemem, evi çekip çeviren o). Bir de çalışmadiklari yetmezmiş gibi, tatile gittiler ve bu yüzden çalışmayan 2 erkek kardeşim onlara gelen iş tekliflerini red ettiler (5-6 aylik işler ama 7/24 evde oturmaktan iyidir). Bu olay benim canımı çok sıkıyor, başka bir eve taşınmak istiyorum fakat bu konuyu açmaktan çok korkuyorum, evde çıkacak kavgadan dolayi. Her gün işe gidip gelmem yaklasik 2-3 saat sürüyor (toplamda hergün 120 km mesafe yapiyorum). İş yerine yaklaşmak için ayrilmak istiyorum desem bile asla kabul etmezler, "herkes nasil yapiyorsa sende öyle yapacaksin" denecek, bundan adım gibi eminim. Üstellik mesailerin çok yoğun olduğu bir sektörde çalışıyorum, "saat 17:00 oldu, mesai biter, ben kaçar" deme gibi bir lüksümde olmuyor. Birçok zaman mesaiye kaliyorum, ve ailem görüyor ne kadar yorgun olduğumu. İnanirmisiniz, hafta sonlari başimi yastiktan kaldiramiyorum, bazi zamanlar bütün gün araliksiz uyuduğum oluyor, ve ben kendimi taniyamiroyum. Bunun nedeni gerçekten yorgunluk mu yoksa başka birşey mi (depresyon??) bilemiyorum.
Derdimi anlatabildiğim ve sohbet edebildiğim 1 tane arkadaşım var ama univesite bittikten beri sadece telefonda görüşebiliyoruz, çünkü ayni şehirde yaşamıyoruz. Onun dışında yaşadığım yerde yalnızım, dışarı çıkabileceğim, gezebileceğim, sohbet edebileceğim kimse yok ve bu beni her geçen gün daha da üzüyor ve kalbimi ağrıtıyor. Bu sebeple yıllık izinimi kullanmak dahi istemiyordum, işe gitmek bana iyi geliyor. Orada insanlarla sohbet edebiliyorum, öğle arası güzel vakit geçiriyoruz, yüzüm gülüyor. Yıllık izine ayrilinca çok iyi biliyordum 7/24 evde olacağimi ve bunalacağımı. İş yerinde'ki insanlar arkadaşlari/aileleri ile olan tatil planlarini anlatirken ben içime içime ağladim. Ve bana da soruyolar "senin tatil planin nedir?" ya yalan söylüyorum ya da şu an belli bir planim yok diyorum.
Ben yurtdışında yaşıyorum (yurtdışında doğup büyüdüm), ve iş yerinde bana ilgi duyan, bunu belli eden biri var. Fakat ben ona karşı hiç birşey hissetmiyorum, hissedemiyorum çünkü benim aklımda başkası var (bunları yazarken çok utanıyorum, sanki sevmek ve sevilmek ayıp ve günahmış gibi). Ama bazen diyorum ki kendi kendime, "boşver o aklindaki kişiyi ve sana ilgi duyan o insana yaklaş. Belki ilişkiniz ciddiye biner ve sığınacak bir liman bulursun kendine. O evden, kendini yerinde hissetmediğin o evden, hayata karşı olan bakış açılarını paylaşmadığın o insanlardan uzaklaşırsın. Ve kendin gibi olursun."
Ama kalbimde biri varken ben başkasının gözlerinin içine nasil bakarim?
Mesajım çok uzun oldu, ama aylardır içimde biriktirdiğim, ve bir türlü bu kadar detayina kadar paylaşamadıgım yaramı sizlerle paylaşmak istedim.
Ben her türlü gelecek olan yoruma hazirim, saygı çerçevesi içinde olduğu takdirde. Belki bazilariniz buna şimariklik diyecek, abarttığımı söyeleyecektir. Belki'de öyledir. Sizin yorumlariniz ve analizleriniz eminim ki yardımcı olacaktır.
İçimi döktüm ve biraz daha rahat hissediyorum kendimi.
Teşekkür ederim.
Inanki 1+1'de bile gözüm yok. Tek göz odaya bile razıyım, yaşadığım çatı altında huzuru bulduktan sonra.25 yaşında işi gücü olan kendi ayakları üzerinde duran olgun bir kadınsın madem ailenin yanında mutlu değilsin cesaret edip çık ayrı eve 1+1 bile olsa yeter sana niye bu kadar korkuyorsun ki birgün söylenir iki gün söylenir sonra kabul ederler. Ama sakın evliliği kurtuluş olarak görme yağmurdan kaçarken doluya tutulmakta var. Ellerle uğraşmakta kolay değil evli bir ablan olarak söylüyorum alana kadar hepsi iyi ondan sonra gerçek yüzünü görüyorsun.
Canım tabiki gönlüne göre ruh eşini bulursan elbette iyi olur ama bazen umdugun bekledigin gibi çıkmıyor bu erkek milleti yani çok gençsin evlilik için acele etme elbette kalbinin isinacagi biri çıkar karşına senin önceliğin kendin önce bir mutlu ol gerisi gelirInanki 1+1'de bile gözüm yok. Tek göz odaya bile razıyım, yaşadığım çatı altında huzuru bulduktan sonra.
Evet haklisiniz, evlilik kurtuluş değil. Ama bazen evliliği yalnızlıktan bir kurtuluş olarak görüyorum. Iyi olmaz mı, derdimi paylaşabileceğim, ona güvenebileceğim bir hayat dostumun olması? Fakat sizinde dediğiniz gibi, bir ailenin içinde tam anlamiyla girmediğiniz zaman, hiç kimsenin gerçek karakterini bilemiyorsunuz. Ve kurtuluş diye gördümüz bu evlilik, bir zindana dönüşebiliyor. Bilemiyorum, etrafımda ki bir çok genç kız (benden daha küçükleri de var) evleniyorlar, ve bu ister istemez bende üzüntüye yol açıyor.
Gönlünüzde başkasının olduğunu açıkça söylemeyin deGönül konusunda çok haklısınız, kendimide geçtim, karşımda ki insanı üzmek istemiyorum. Ve bir an önce bir yol bulup ona uygun bir şekilde, kalbini çok kırmadan bu işin olmayacağını anlatmam gerekiyor. Ama nasıl yapacağıma henüz karar veremedim...
Inşallah, bende öyle umuyorum. Bir yanlış yapmak istemiyorumCanım tabiki gönlüne göre ruh eşini bulursan elbette iyi olur ama bazen umdugun bekledigin gibi çıkmıyor bu erkek milleti yani çok gençsin evlilik için acele etme elbette kalbinin isinacagi biri çıkar karşına senin önceliğin kendin önce bir mutlu ol gerisi gelir
Peki neden ona başka birine ilgi duyduğumu söylemem gerekiyor ? Çünkü ben aksine, ona gerçekleri söylesem beni daha iyi anlar ve durumu daha hızlı kabulenir diye düşündüm.Gönlünüzde başkasının olduğunu açıkça söylemeyin de
Belki bir süre kendinizle yalnız kalmak istediğinizi, ilişkiye kendinizi hazır hissetmediğinizi belirtebilirsiniz.
Aslında ben ilk mesajınızdan görüştüğünüzü değil de hal ve hareketlerinden ilgisini anladığınızı düşündüm. Anlamazlığa vurursanız belki daha az üzülür karşı taraf.
İstemediğim kişiler için hep bu yolu denedim. Adım atmaktan sonra vazgeçtiler ama arkadaş olarak konuşmaya devam ettik. İş arkadaşlarımdı bunlar hep. Salağa yattım bir nevi ama aslında ufak bir harekette anlıyordum ilgilendiklerinden
Biraz cesaret eliniz ekmek tutuyorsa iyi bir işiniz varsa gerisi cesaret işi.Sorun güvenden kaynaklanıyor işte. Kendime güvenmem, bunu başarabileceğime inanmam gerekiyor
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?