2008 Ağustos ayında, ilk denememizin olumlu sonuçlandığını çook büyük bir heyecanla öğrendik. Ondan sonraki 2 hafta resmen rüyada gibi yaşadım. Allah'ım, meğer hamile olduğunu bilmek ne müthiş bir duyguydu...Derken hafif lekelenmeler, bir sefer gelen jölemsi şeffaf parça, üzerine kanamalar ve beni kahreden adet sancıları... 7 Eylül 2008 sabaha karşı meleğim vücudumu terketti
İlk birkaç gün elbette oldukça zorluydu. Ama kendimi bırakmamalıydım. Biliyordum, meleğim yukarıda biryerlerde bana kavuşmayı bekliyordu. Sadece henüz zamanı gelmemişti..ve yine biliyordum ki, içimdeki acıyı dindirebilecek tek şey en kısa zamanda meleğime kavuşmaktı. O nedenle kararım verdim. Bundan sonra üzülmeyi kesinlikle bırakacak ve ileride kuzucuğumun yuvası olacak vücudumu bir an önce ona layık bir saray haline getirecektim.
Çabalarım sonuç verdi. Korunma sürem olan 3 ay dolar dolmaz yeniden meleğim geldi. 40 hafta 2 gün kaldığı bedenimde bana ciddi bir eziyet etmedi. Hamilelik kendimi çok değerli hissettiğim, huzurla geçirdiğim bir dönemdi.
Derken 1 Eylül gece saat 01.00 civarı o uzun zamandır beklediğim, "belden vuran" sancılar başladı. Sancı geldikçe oh çekiyordum. Sonunda kuzucuğuma kavuşma vakti gelmişti. Belki de birkaç saat sonra güzeller güzeli meleğim kollarımda olacaktı ve bu sancılar onu bana getirecekti. Başlarda bu olgunlukla karşıladığım sancılar sabah 6 civarı gerçekten çok zor katlanılır hale gelmişlerdi. Hastaneye gittik. Bir süre orada nstye bağlandım ve sancılarımı o yatakta çektim. Bundan hiç hoşlanmamıştım. "Açılman 1 santim, burada çok uzun bekleyebilirsin" dediklerinde seve seve eve döndüm. Evde akşamüstü 4 civarına kadar kaldım ve her sancı geldiğinde eşime belimi ovdurttum. Biraz olsun rahatlatıyordu. Sıcak duşta uzunca bir süre kaldım. O da iyi geldi. En son annem ve eşimin ısrarlarıyla soluğu yine hastanede aldım.
Gider gitmez muayene oldum ve açılmamın 4 santim olduğu, artık yatış ypılacağı söylendi. 16.30 gibi yattım. Hemen epidural istedim. 1 saat kadar hazırlıklar yapıldıktan sonra epidural aldım. 2 saat için oldukça rahatlamıştım. Sonra epiduralin etkisi geçince yine bir süre sancılarla başbaşa kaldım. 2. dozu verdiklerinde yine rahatladım. Sonrasında 2 doz daha epidural vuruldu ama onlar etki etmedi nedense.
Saatler geçiyor, kuzum içimde dışarı çıkabilmek için kıpır kıpır kıpırdanıyor ama istenilen açıklık bir türlü oluşmuyordu. Bu arada bana lavman yapıldı. Hiçbirşey hissetmedim ama içimden birşeyler aktı gibi geldi. Ben rezil oldum insanlara diye düşünürken doktorların kendi aralarında tartıştıklarını duydum. "Hastanın mı, bebeğin mi?" diye sordu biri. "Bebeğin mekonyumu" dedi diğeri. O an gerçekten telaşlandım. Kuzucuğum stresten dışkısını yapmıştı. İşlemi hızlandırmaya karar verdiler ve suni sancı eklendi serumuma. Açıkçası önceden çektiklerimden fazla bir sancı çekmedim suni sancıyla. Yine saatler geçiyor, nstden gelen ses beynimi deliyordu. Aralarda bebeğimin kalp atışlarının düzensizleştiğini farkeden doktor, koşturarak yanıma geldi. Derin nefes almamı ve sola yatmamı tembihledi. O andan sonra nst ekranını sıkı sıkı takip etmeye başladım. Ne olursa olsun bebeğimin sağlığından daha önemli değildi. Sancılarla başa çıkabilirdim ve bunu yapacaktım. Birkaç saat de öyle geçti.
Doktor geldi. Bebeğimin kanala çok güzel bir şekilde yerleştiğini ve bütün gücüyle rahim ağzını zorladığını söyledi. Ancak açılmam hala 8 cm'i geçmemişti. Kendi aralarında tartıştıklarını, gerekirse beni sezeryana alacaklarını söyledi ve bunu kabul ettiğime dair bir belge imzalattı. Bebeğimin hayatı tehlikeye girecekse sezeryan yapalım dedim. O gitti, doğumuma en fazla katkısı olan doktor geldi. Yarım saat içinde normal doğum yapabilecek durumdasın. Bu aşamada seni sezeryana sokmaya kıyamam dedi. Bugün doğumunu yap, yarın sinemaya gidersin dedi. Bana durumum hakkında bilgi verdi. Doğumuma bir de doçent girecekti. 20 dakika boyunca gelen her sancıda morarırcasına ıkınmamı tembihledi ve beni yine odada yalnız bıraktı.
O 20 dakika var gücümle dediğini yaptım. Gerçekten de sancı gelince ıkınmak kendimi daha iyi hissetmemi sağlamıştı. En azından birşeyle meşguldüm ve kuzuma yardımcı oluyordum. Sonunda 3 doktor, hemşireler ve hasta bakıcılar odama doluştu. İşte başlıyorduk.
Doktorlardan biri karnıma bastırırken diğer ikisi alt tarafta bebek için çıkış açmaya çalışıyorlardı. Birkaç denemeden sonra doçent vakumla almaya karar verdi. Daha önce bana ümit veren doktorun o sözlerini hiç unutamayacağım. "Bak bundan ötesi yok artık. Sancı gelince gücünün son damlasına kadar ıkınıyorsun ve bebeğin kucağına gelecek, anlaştık mı güzelim"
Dediğini yaptım. 1 dakika içinde de meleğimin mekonyuma bulanmış minik ayaklarını gördüm.
Sonrasındaki işlemler malum. Plasentanın çıkması, dikişler vesaire.
26 saat süren maratonun sonucunda hayatımın en büyük armağanını aldım kucağıma. Belki doğum hikayem korkutucu gelmiş olabilir. Ama bende bıraktığı tek etki şu:
Bir kadın eğer isterse yavrusuna kavuşabilmek için aşılmaz denilen zorlukları aşabilir. Bu bize doğuştan verilmiş çok büyük bir meziyet. Yaşadığınız her ne olursa olsun, o minik vücudu elinize verdiler mi; o yaşananlar bir filmden sahneler gibi kalıyor aklınızda. Sancıları ya da benzer sıkıntıları hiç hatırlamıyorsunuz. Açıkçası, sancı çekerken "bir daha doğurmayacağım" diye geçiriyordum. Şimdiyse dünya güzeli minik kızıma bakarken, "ona bir kardeş lazım" diye geçiriyorum. Ben bir anneyim. Dünya yüzeyinde bir anneden daha güçlü kim olabilir ki....
gözyaşlarıyla okudum yazını
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?