- 21 Temmuz 2008
- 21
- 5
Yumurtalık Rezervi Nedir?
Bir kadının yaşı arttıkça, yumurta mevcudu ters orantılı olarak azalır. Yumurtalıkların bir şekilde yaşlandıklarını bilsek de kendilerinden beklenen görünüm ve işlevleri sergileyemedikleri zamanlar da bulunur. Bu nedenle, hangi yaşta olursa olsun bir infertilite olgusunda ilk yapılacak araştırma yumurtalık rezervinin saptanmasıdır. "Yumurtalık Rezervi" deyimi, bir kadının, inceleme anındaki yumurta mevcudunu ve bu değerin yakından bağlı olduğu üreme potansiyelini kapsar.
Yumurtalık Rezervi'nin Değerlendirilmesi
Bir çiftin üreme potansiyelinin en önemli göstergesi olarak kadının yaşı kabul edildiğinden, sıklıkla yaş, tedavi protokolünün seçiminde en öncelikli rolü oynar. Ancak kronolojik yaş her şeyi açıklayamayacağından araştırmacılar bir çiftin infertilite tedavisine yanıtının ne olabileceğine dair daha ayrıntılı veriler sunabilecek yöntemler geliştirmişlerdir.
Üreme potansiyelinin belirlenmesinde en gelişmiş ölçümlerden biri kanda FSH,LH, estradiol (ve hatta son yıllarda kullanımı artan) inhibin-B değerlerinin saptanmasıdır.
Bir çift tüm taramalardan geçemeyeceğinden o çiftin koşullarına en uygun ve o çiftin sorununun tanımlanmasında en öncelikli yöntem(ler)in seçimi izleyen hekimin deneyim ve bilgi birikimine bağlıdır. Herhangi bir infertilite tedavisine başlamadan önce, bu tanıya sahip çiftlerin, azalan yumurtalık rezervi açısından değerlendirilmesi gerekir.
Yumurta Mevcudunun Sınırları
Bir kadının yumurtaları daha doğmadan önce azalmaya başlar, yirmi haftalık ceninde yaklaşık 7 milyon yumurta varken doğumda bu sayı yaklaşık 200 000'e kadar iner. Bu azalma menopoza kadar sürer.
Ne mutlu ki bir kadın yaşamı boyunca kullanacağından çok fazla yumurtaya sahiptir ve geçireceği adet dönemlerinin sayısının çok üzerinde bir yumurta sayısı ile doğar. Bu nedenle, infertilite tedavisi sırasında, yumurtalıklarda fazla sayıda yumurta olgunlaştırma esasına dayanan protokolleri uygulamak zorunda kalan kadınlarla hiçbir müdahale geçirmemiş olanların erken menopoz riski aynıdır.
Yumurtalık Rezervi ile Anne Aday Adayının Yaşı Arasındaki Ilişki
Yumurtalıkların etkin dönemlerinin sonlarında, yaşlı ve düşük nitelikli yumurtaların eşlik ettiği adet dönemleri başlar. Genelde yumurtalık yaşı kronolojik yaşla koşuttur. Ancak böyle olmadığı durumlarla da karşılaşılabilineceğinden, özellikle de 35 yaş üzeri olgularda, klinikteki uzmanların Yumurtalık Rezervi'ni tanımlaması şarttır.
İnsanlık tarihinin ilk kayıtlarından beri, ileri yaşlardaki kadınların gebelik ve doğum yaşama şanslarının az olduğuna dair bulgular vardır. Sonraları, yaşlı kadınlarda azalan gebelik ve doğum şansı ile ilgili pek çok araştırma yapılmış ve veri toplanmıştır.
Aşılama=IUI ile ilgili bir araştırmada en zayıf yanıtın 36 yaş ve üzeri kadınlarda alındığı belirlenmiştir. Klasik Tüpbebek=IVF üzerine bir incelemede, 37 yaş ve üzeri kadınlarda "Devam Eden Gebelik" oranı %9 iken 30 yaşından daha genç kadınlar arasındaki oran %26 bulunmuştur.
Kırk yaşın üzerindeki kadınlarda, 32 yaş ve altındakilere göre, çok daha az sayıda yumurta, hCG injeksiyonunun yapıldığı gün düşük estadiol düzeyi ve düşük embriyo yuvalanma oranı saptanmıştır. Gebelik oluştuğunda da düşükler, kromozom anomalileri daha sık görülmektedir.
alıntı...
Bir kadının yaşı arttıkça, yumurta mevcudu ters orantılı olarak azalır. Yumurtalıkların bir şekilde yaşlandıklarını bilsek de kendilerinden beklenen görünüm ve işlevleri sergileyemedikleri zamanlar da bulunur. Bu nedenle, hangi yaşta olursa olsun bir infertilite olgusunda ilk yapılacak araştırma yumurtalık rezervinin saptanmasıdır. "Yumurtalık Rezervi" deyimi, bir kadının, inceleme anındaki yumurta mevcudunu ve bu değerin yakından bağlı olduğu üreme potansiyelini kapsar.
Yumurtalık Rezervi'nin Değerlendirilmesi
Bir çiftin üreme potansiyelinin en önemli göstergesi olarak kadının yaşı kabul edildiğinden, sıklıkla yaş, tedavi protokolünün seçiminde en öncelikli rolü oynar. Ancak kronolojik yaş her şeyi açıklayamayacağından araştırmacılar bir çiftin infertilite tedavisine yanıtının ne olabileceğine dair daha ayrıntılı veriler sunabilecek yöntemler geliştirmişlerdir.
Üreme potansiyelinin belirlenmesinde en gelişmiş ölçümlerden biri kanda FSH,LH, estradiol (ve hatta son yıllarda kullanımı artan) inhibin-B değerlerinin saptanmasıdır.
Bir çift tüm taramalardan geçemeyeceğinden o çiftin koşullarına en uygun ve o çiftin sorununun tanımlanmasında en öncelikli yöntem(ler)in seçimi izleyen hekimin deneyim ve bilgi birikimine bağlıdır. Herhangi bir infertilite tedavisine başlamadan önce, bu tanıya sahip çiftlerin, azalan yumurtalık rezervi açısından değerlendirilmesi gerekir.
Yumurta Mevcudunun Sınırları
Bir kadının yumurtaları daha doğmadan önce azalmaya başlar, yirmi haftalık ceninde yaklaşık 7 milyon yumurta varken doğumda bu sayı yaklaşık 200 000'e kadar iner. Bu azalma menopoza kadar sürer.
Ne mutlu ki bir kadın yaşamı boyunca kullanacağından çok fazla yumurtaya sahiptir ve geçireceği adet dönemlerinin sayısının çok üzerinde bir yumurta sayısı ile doğar. Bu nedenle, infertilite tedavisi sırasında, yumurtalıklarda fazla sayıda yumurta olgunlaştırma esasına dayanan protokolleri uygulamak zorunda kalan kadınlarla hiçbir müdahale geçirmemiş olanların erken menopoz riski aynıdır.
Yumurtalık Rezervi ile Anne Aday Adayının Yaşı Arasındaki Ilişki
Yumurtalıkların etkin dönemlerinin sonlarında, yaşlı ve düşük nitelikli yumurtaların eşlik ettiği adet dönemleri başlar. Genelde yumurtalık yaşı kronolojik yaşla koşuttur. Ancak böyle olmadığı durumlarla da karşılaşılabilineceğinden, özellikle de 35 yaş üzeri olgularda, klinikteki uzmanların Yumurtalık Rezervi'ni tanımlaması şarttır.
İnsanlık tarihinin ilk kayıtlarından beri, ileri yaşlardaki kadınların gebelik ve doğum yaşama şanslarının az olduğuna dair bulgular vardır. Sonraları, yaşlı kadınlarda azalan gebelik ve doğum şansı ile ilgili pek çok araştırma yapılmış ve veri toplanmıştır.
Aşılama=IUI ile ilgili bir araştırmada en zayıf yanıtın 36 yaş ve üzeri kadınlarda alındığı belirlenmiştir. Klasik Tüpbebek=IVF üzerine bir incelemede, 37 yaş ve üzeri kadınlarda "Devam Eden Gebelik" oranı %9 iken 30 yaşından daha genç kadınlar arasındaki oran %26 bulunmuştur.
Kırk yaşın üzerindeki kadınlarda, 32 yaş ve altındakilere göre, çok daha az sayıda yumurta, hCG injeksiyonunun yapıldığı gün düşük estadiol düzeyi ve düşük embriyo yuvalanma oranı saptanmıştır. Gebelik oluştuğunda da düşükler, kromozom anomalileri daha sık görülmektedir.
alıntı...