Filmlere konu olabilecek hayatı babasının bedduasına uygun olarak geçmiş ilginç osmanlı padişahıdır.
Ünü henüz şehzadeyken yeniçeri arasında yayılır. Babası ikinci Beyazıt'ın yumuşakbaşlı ve sakin yaradılışlı olması, fütuhata pek meraklı olmaması yeniçerileri kızdırır ve "yavuz padişah isterüz" diye ayaklanan yeniçerinin başına geçer yavuz sultan selim. Nihayetinde babasını devirip imparatorluğun başına geçer.
Bu noktada rivayet edilir ki babası yavuz'a üç bedduada bulunur:
"oğul, hayatın at üzerinde geçsin girdiğin her savaştan zaferle çıkasın ciğerlerini görerek ölesin"
Garip bir şekilde yavuz sultan selim'in 8 yıl ve birkaç ay süren saltanatı at üzerinde , seferde geçmiştir. Girdiği her savaştan zaferle çıkmış, osmanlı hazinesini kendisinden sonra gelip 46 yıl hüküm süren oğlu süleyman'dan daha fazla hazine doldurmuş ve kendi mührü devletin yıkılışına kadar (ve halen) topkapı sarayı'nın hazine dairesinin üzerinde kalmıştır. En nihayetinde herkesin bildiği gibi sırtında şirpençe adı verilen bir çıban çıkmıştır.
Hekimbaşı hasancan'a çıbanı patlatmasını söyler. Hekimbaşı itiraz etse de padişah ısrar eder ve çıban patlatılır. Rivayet odur ki padişah sırtına tutturduğu gümüş bir tepsiyle çıbana bakar, çıban çok derindir ve oradan ciğerlerini görür.
Bu noktada hekimbaşı ile arasında şu konuşma geçtiği yazılıdır kaynaklarda:
-hasan can bu ne haldir?
-hünkâr'ım, allah'a varmak zamanıdır?
-çocuk, sen bunca zamandır bizi kiminle bilirdin?
Çok güzel şiirler yazabilecek kadar ince ruhlu bir insan olan yavuz'un aynı zamanda tahtın bekası için akraba ve kardeş kıyımı yapmış olması da enteresandır. Osmanlı imparatorluğu'na, yaptığı mısır seferi sonucunda başlı başına ayrı bir kimlik vermiş, hilafeti getirmiş, osmanlı devlet yapısında köklü değişikliklere neden olmuştur ki bu değişikliklerin osmanlı'nın yıkılışını hazırlayan sebepler olduğunu iddia eden tarihçiler de az değildir.
Sol kulağındaki küpesi, mekke seferindeki bir cuma hutbesinin eseridir. O zamanki adetlere göre hutbeler, o yerin fatihi adına okutulurdu. Mekke fethedilince beytullah'da kılınan ilk namazda imamın kendisinden "hakim-i harameyn" (harem-i şerif'in -kabe'nin) hakimi ) diye bahsetmesi üzerine itiraz etmiş ve "biz buranın hakimi değil, kölesiyiz" diyerek o zamanlarda kölelik sembolü olan küpeyi sol kulağına takmıştır.
Mısır seferinden sonra kutsal emanetleri topkapı sarayına getirtmiş, başına 39 tane hafız koyup kendisi de aralarına karışarak (sarayda olduğu zamanlarda) kendisi de aralarına karışarak 40 kişi olmak suretiyle sürekli Kuran okutmuştur. Bu adet osmanlı devletinin ömrü boyunca devam etmiştir. Şu anda kutsal emanetler bölümüne giderseniz orada sürekli kuran okuyan bir imamın bulunduğunu görürsünüz ki bu gelenek tek kişiyle de olsa devam etmektedir.
(alıntı)