Yalnızlık, Huzursuz Aile ve Zehir Bir Bayram

mavisaclikiz35

Guru
Kayıtlı Üye
14 Eylül 2013
176
150
34
Herkese merhabalar, iyi bayramlar. Bayram bana zehir olsa da, umarım herkesin sağlığı ve keyfi yerindedir.

Daha önce de bazı konular açmıştım, toksik ilişkilerimden bahsetmiştim.

En büyük toksikliğim, ailem sanırım…
Instagramda bayramda toplu aile fotoğrafları, yemekleri, kahvaltıları gördüğümde artık gözlerim doluyor. Benim hiç böyle bir ortamım olmadı…

30 yaşındayım, çekirdek ailemle (annem ve babam, kardeşim yok) yaşıyorum, kendi işimin sahibiyim ve annemle babam işimin yoğunluğu dolayısıyla bana yardım etmek için her zaman işyerimdeler. Babam 2020’de emekli oldu, emeklilikten sonra hayatı kaydı resmen. Hala emekliliğe adapte olamadığını düşünüyorum. Önceden çalışırken akşamdan akşama birbirimizi gördüğümüzde çatışmalar çok daha az olurdu. Emeklilikten sonra bir de benim işim dolayısıyla iyice yapış yapış biraraya gelince işler içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Zaten annemle başından beri iyi gitmeyen (hatta rezalet) bir evlilikleri var. Kaç kere boşanma noktasına gelindi, ben varım diye vazgeçildi (bunun doğru mu yanlış mı olduğunu hala çözemedim; çünkü annem boşansa ve beni yanına alıp baba evine dönse, muhtemelen orada hayatımız başka türlü zehir olurdu. Galiba kötünün iyisini tercih etti annem)

Annemin ve babamın aileleriyle ilişki yıllardır kopuk. Babamın ailesiyle zaten görüşmüyorum, annemin ailesine de küçükken yaz tatillerinde giderdim, artık onu da yapmıyorum. Kocaman dünyada ben ve annemle babamın bitmek bilmeyen iğrenç evliliğinin çatışmaları, öylece kalakaldık…

Annem okb hastası (bilmeyenler için takıntı bozukluğu) ve kronik depresif. Önce dedemin, sonra da babamın hayatı zehir etmeleri sonucu bu hale geldi diye düşünüyorum. Sürekli bir yeri ağrır, sürekli bir sağlık sorunu olur. Babamsa bu sağlık sorunlarına asla tahammül etmez; annemi üzerine ilgi çekmeye çalışan bir ruh hastası olarak tanımlar (Az önce bu cümleyi bizzat babamdan duydum, yüreğim paramparça oldu). Sonra da babama patladım, bir sürü şey söyledim. Babamın her zamanki tepkisi “Ben geberip gideyim, kurtulun; bunu mu istiyorsun” oldu. Annem başka odaya gitti, ben de ağlayarak kendi odama kapattım kendimi.

Bu ve buna benzer sahneler neredeyse her gün yaşanıyor bizde.

İşyerindeki çatışmalarımızdan hiç bahsetmiyorum bile…

Yalnızlık ve çaresizlik hissiyle her geçen gün biraz daha tükeniyorum; ruhen ve bedenen… Doğru düzgün bir arkadaş çevrem de yok… Kendi işimi kurdum; aman çalışayım, maddi olarak kendimi toparlayayım derken sosyal hayatım kalmadı. Hiç yok…

Öyle çaresizim ki…
 
Kendi işini kurmuşsun, ne mutlu sana. Geriye kendi düzenini kurmak kalmış....Şimdi yavaşça ev ilanlarını aç, kiralık bir ev bul, dükkana yakın ama aile evine ters istikamette çok küçük bir ev olsun, sözleşmeyi imzaladıktan sonra da onlara haber verip ,topla esyani taşın, ikisini evde kendi haline bırak...işte bu kadar...Gerisi zamanla kendiliğinden düzelecektir....
 
İşinizi anne babanız olmadan idare edemez misiniz? Onlar zorla mı geliyor?
Bunu sorguluyorum sürekli. Onları sistemden çıkardığımda en az bir tam zamanlı personel daha istihdam etmem gerekecek. Hadi onun maliyeti vs göze alayım desem, ben yokken (eğitimlere gittiğimde, dışarı çıktığımda) bizimkiler işyerinde durduğu için gözüm arkada kalmıyor. Şu an en büyük problem bu…
 
Herkese merhabalar, iyi bayramlar. Bayram bana zehir olsa da, umarım herkesin sağlığı ve keyfi yerindedir.

Daha önce de bazı konular açmıştım, toksik ilişkilerimden bahsetmiştim.

En büyük toksikliğim, ailem sanırım…
Instagramda bayramda toplu aile fotoğrafları, yemekleri, kahvaltıları gördüğümde artık gözlerim doluyor. Benim hiç böyle bir ortamım olmadı…

30 yaşındayım, çekirdek ailemle (annem ve babam, kardeşim yok) yaşıyorum, kendi işimin sahibiyim ve annemle babam işimin yoğunluğu dolayısıyla bana yardım etmek için her zaman işyerimdeler. Babam 2020’de emekli oldu, emeklilikten sonra hayatı kaydı resmen. Hala emekliliğe adapte olamadığını düşünüyorum. Önceden çalışırken akşamdan akşama birbirimizi gördüğümüzde çatışmalar çok daha az olurdu. Emeklilikten sonra bir de benim işim dolayısıyla iyice yapış yapış biraraya gelince işler içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Zaten annemle başından beri iyi gitmeyen (hatta rezalet) bir evlilikleri var. Kaç kere boşanma noktasına gelindi, ben varım diye vazgeçildi (bunun doğru mu yanlış mı olduğunu hala çözemedim; çünkü annem boşansa ve beni yanına alıp baba evine dönse, muhtemelen orada hayatımız başka türlü zehir olurdu. Galiba kötünün iyisini tercih etti annem)

Annemin ve babamın aileleriyle ilişki yıllardır kopuk. Babamın ailesiyle zaten görüşmüyorum, annemin ailesine de küçükken yaz tatillerinde giderdim, artık onu da yapmıyorum. Kocaman dünyada ben ve annemle babamın bitmek bilmeyen iğrenç evliliğinin çatışmaları, öylece kalakaldık…

Annem okb hastası (bilmeyenler için takıntı bozukluğu) ve kronik depresif. Önce dedemin, sonra da babamın hayatı zehir etmeleri sonucu bu hale geldi diye düşünüyorum. Sürekli bir yeri ağrır, sürekli bir sağlık sorunu olur. Babamsa bu sağlık sorunlarına asla tahammül etmez; annemi üzerine ilgi çekmeye çalışan bir ruh hastası olarak tanımlar (Az önce bu cümleyi bizzat babamdan duydum, yüreğim paramparça oldu). Sonra da babama patladım, bir sürü şey söyledim. Babamın her zamanki tepkisi “Ben geberip gideyim, kurtulun; bunu mu istiyorsun” oldu. Annem başka odaya gitti, ben de ağlayarak kendi odama kapattım kendimi.

Bu ve buna benzer sahneler neredeyse her gün yaşanıyor bizde.

İşyerindeki çatışmalarımızdan hiç bahsetmiyorum bile…

Yalnızlık ve çaresizlik hissiyle her geçen gün biraz daha tükeniyorum; ruhen ve bedenen… Doğru düzgün bir arkadaş çevrem de yok… Kendi işimi kurdum; aman çalışayım, maddi olarak kendimi toparlayayım derken sosyal hayatım kalmadı. Hiç yok…

Öyle çaresizim ki…
Babam böyle kavga zamanlarında annem hakkında sürekli şöyle der: “ Napıyım atamıyorum satamıyorum, kaldı başıma”. Bir kadın için çok ama çok incitici bir ifade… Annemse iki cehennem arasında tercih yapar çoğu kez; burada kendi evliliğinde kalmak ayrı bir cehennem, baba evine dönmek apayrı bir cehennem -çünkü dedem hayatta görebileceğim en rezil insanlardan biridir, hayatı yanında yöresindekilere zehir zemberek eder-

Boşansalar ve herkes kendi hayatına baksa gibi bir fikri hiç hayal edemiyorum nedense. Gerçekten neden hayal edemiyorum, ben de bilmiyorum.

Bildiğim tek şey; sevgisiz, nezaketsiz, empatisiz bir ortamda bu yaşıma kadar gelmiş olmanın üzerimdeki berbat ağırlığı… Kendi ailemi, kendi yuvamı kurmak istiyorum ama toksik ilişkilere bağımlılık geliştirmişim resmen, onu da beceremiyorum… Mutsuzluktan ölmek üzereyim…
 
Bu toksik ilişki sizin ailenin dinamiği olmuş. Değişmeyeceğine göre sizin kendinizi kurtarmanız lazım.

En başta zorlanabilirsiniz, kira, yeni çalışan vs ama sonunda en azından bu benim hayatım diyebileceğiniz bir hayatınız olur. En önemlisi de huzurunuz.

He bir de sakın kendinizi onlardan sorumlu hissetmeyin. Ben evden ayrılırsam ne yaparlar gibi.
 
Bu toksik ilişki sizin ailenin dinamiği olmuş. Değişmeyeceğine göre sizin kendinizi kurtarmanız lazım.

En başta zorlanabilirsiniz, kira, yeni çalışan vs ama sonunda en azından bu benim hayatım diyebileceğiniz bir hayatınız olur. En önemlisi de huzurunuz.

He bir de sakın kendinizi onlardan sorumlu hissetmeyin. Ben evden ayrılırsam ne yaparlar gibi.
Son cümleniz duygularımın önemli bir kısmının özeti oldu; evden ayrılamıyorum, hep yanlarında olmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. İlişkilerindeki problemi çözmek için bilinçli bir çabaları asla yok. Annem hayatı boyunca psikiyatrların kapısını çaldı, şimdi düzenli olarak psikoloğa gidiyor. Psikolog haklı olarak babamı da görmek istiyor. Babamın cevabı: “ Benim bir şeyim yok”.

Onların çaba göstermediği bir durumu ben de çözemediğim gibi, giderek ruhen ve bedenen çöküyorum…
 
Bunu sorguluyorum sürekli. Onları sistemden çıkardığımda en az bir tam zamanlı personel daha istihdam etmem gerekecek. Hadi onun maliyeti vs göze alayım desem, ben yokken (eğitimlere gittiğimde, dışarı çıktığımda) bizimkiler işyerinde durduğu için gözüm arkada kalmıyor. Şu an en büyük problem bu…
Ama bir yerden başlamanız gerekiyor. Bu zinciri bir yerde kırmalısınız. Aileniz için yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Kendi hayatınızı düzeltmeye bakın artık.
 
Kendi işini kurmuşsun, ne mutlu sana. Geriye kendi düzenini kurmak kalmış....Şimdi yavaşça ev ilanlarını aç, kiralık bir ev bul, dükkana yakın ama aile evine ters istikamette çok küçük bir ev olsun, sözleşmeyi imzaladıktan sonra da onlara haber verip ,topla esyani taşın, ikisini evde kendi haline bırak...işte bu kadar...Gerisi zamanla kendiliğinden düzelecektir....
Konu sahibi atman gereken adımi açıkça yazdım ama cevap vermeyi bırak apaçık görmezden geldin.... Sen de bir psikologa görünmeyi düşün bence çunku çözüm önündeyken bile çözümsüz kalmak ve sızlanmakla yetinmek konusunda birebir anneni örnek alıyorsun.
 
Yapacak tek şey var yavaş yavaş bu vıcık vıcık ilişkiyi normale döndüreceksin. Önceliklle ayaklarını işyerinden kes. Full sigorta maaş ödeyemem dersen de parttime çalışacak birine bak ama mutlaka ayaklarını işyerindne kes. Burda suçun çoğu send ekonu sahibesi zaten evde birbirerini yiyorlar, evde huzurun yok tutup adamları bir de işyerine de getirmişsin ... yapılacak en yanlış işi yapmışsın.
 
Konu sahibi atman gereken adımi açıkça yazdım ama cevap vermeyi bırak apaçık görmezden geldin.... Sen de bir psikologa görünmeyi düşün bence çunku çözüm önündeyken bile çözümsüz kalmak ve sızlanmakla yetinmek konusunda birebir anneni örnek alıyorsun.
Yorumunuzu atladığım için kusura bakmayın, öneriniz için çok teşekkür ederim… 😇
 
Yapacak tek şey var yavaş yavaş bu vıcık vıcık ilişkiyi normale döndüreceksin. Önceliklle ayaklarını işyerinden kes. Full sigorta maaş ödeyemem dersen de parttime çalışacak birine bak ama mutlaka ayaklarını işyerindne kes. Burda suçun çoğu send ekonu sahibesi zaten evde birbirerini yiyorlar, evde huzurun yok tutup adamları bir de işyerine de getirmişsin ... yapılacak en yanlış işi yapmışsın.
En başlarda çok ihtiyacım vardı, o zamanlar personel istihdam edecek maddi gücüm yoktu. Sonrası da çorap söküğü gibi geldi ve giderek toksikliğin dozu arttı. Bugün üçümüz de birbirimizi öldürecek pozisyona geldik…
 
Yapacak tek şey var yavaş yavaş bu vıcık vıcık ilişkiyi normale döndüreceksin. Önceliklle ayaklarını işyerinden kes. Full sigorta maaş ödeyemem dersen de parttime çalışacak birine bak ama mutlaka ayaklarını işyerindne kes. Burda suçun çoğu send ekonu sahibesi zaten evde birbirerini yiyorlar, evde huzurun yok tutup adamları bir de işyerine de getirmişsin ... yapılacak en yanlış işi yapmışsın.
Bence çozum getirmek gibi bir çabasi da yok konu sahibinin , ben işyerinden ayaklarını kesmenin ilk etapta zor olacagini düşündüğüm için öncelikle ve acilen evi ayırmasını önerdim çunku bunu yapmak ekonomik olarak çok kolay konu sahibi icin, evi ayirinca da en azından mesai saati dışında ailesine maruz kalmayacağından kafasını ve sosyal hayatını toparlaması daha kolay olacak, daha sağlıklı kararlar alabilecek eninde sonunda iş yerinde de bağımsızlığını sağlayacaktı. Ama hiçbir rasyonel çozum önerisine cevap vermiyor.
 
Herkese merhabalar, iyi bayramlar. Bayram bana zehir olsa da, umarım herkesin sağlığı ve keyfi yerindedir.

Daha önce de bazı konular açmıştım, toksik ilişkilerimden bahsetmiştim.

En büyük toksikliğim, ailem sanırım…
Instagramda bayramda toplu aile fotoğrafları, yemekleri, kahvaltıları gördüğümde artık gözlerim doluyor. Benim hiç böyle bir ortamım olmadı…

30 yaşındayım, çekirdek ailemle (annem ve babam, kardeşim yok) yaşıyorum, kendi işimin sahibiyim ve annemle babam işimin yoğunluğu dolayısıyla bana yardım etmek için her zaman işyerimdeler. Babam 2020’de emekli oldu, emeklilikten sonra hayatı kaydı resmen. Hala emekliliğe adapte olamadığını düşünüyorum. Önceden çalışırken akşamdan akşama birbirimizi gördüğümüzde çatışmalar çok daha az olurdu. Emeklilikten sonra bir de benim işim dolayısıyla iyice yapış yapış biraraya gelince işler içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Zaten annemle başından beri iyi gitmeyen (hatta rezalet) bir evlilikleri var. Kaç kere boşanma noktasına gelindi, ben varım diye vazgeçildi (bunun doğru mu yanlış mı olduğunu hala çözemedim; çünkü annem boşansa ve beni yanına alıp baba evine dönse, muhtemelen orada hayatımız başka türlü zehir olurdu. Galiba kötünün iyisini tercih etti annem)

Annemin ve babamın aileleriyle ilişki yıllardır kopuk. Babamın ailesiyle zaten görüşmüyorum, annemin ailesine de küçükken yaz tatillerinde giderdim, artık onu da yapmıyorum. Kocaman dünyada ben ve annemle babamın bitmek bilmeyen iğrenç evliliğinin çatışmaları, öylece kalakaldık…

Annem okb hastası (bilmeyenler için takıntı bozukluğu) ve kronik depresif. Önce dedemin, sonra da babamın hayatı zehir etmeleri sonucu bu hale geldi diye düşünüyorum. Sürekli bir yeri ağrır, sürekli bir sağlık sorunu olur. Babamsa bu sağlık sorunlarına asla tahammül etmez; annemi üzerine ilgi çekmeye çalışan bir ruh hastası olarak tanımlar (Az önce bu cümleyi bizzat babamdan duydum, yüreğim paramparça oldu). Sonra da babama patladım, bir sürü şey söyledim. Babamın her zamanki tepkisi “Ben geberip gideyim, kurtulun; bunu mu istiyorsun” oldu. Annem başka odaya gitti, ben de ağlayarak kendi odama kapattım kendimi.

Bu ve buna benzer sahneler neredeyse her gün yaşanıyor bizde.

İşyerindeki çatışmalarımızdan hiç bahsetmiyorum bile…

Yalnızlık ve çaresizlik hissiyle her geçen gün biraz daha tükeniyorum; ruhen ve bedenen… Doğru düzgün bir arkadaş çevrem de yok… Kendi işimi kurdum; aman çalışayım, maddi olarak kendimi toparlayayım derken sosyal hayatım kalmadı. Hiç yok…

Öyle çaresizim ki…
Ahhh ah okuyunca resmen kendi hayatım gözlerimin önünden geçti.Benim annem babamda aynı durumdaydı.Cocuklugum gençliğim hep kavga gürültü evden ayrılma ve boşanma tesebbusleriyle geçti.Tesebbus diyorum çünkü en az 3-4 defa mahkeme kapılarından döndüler.Okuldan eve hep korkarak gelirdim acaba yine kavga mı ettiler annem acaba evden gitmismidir diye...
Onların aralarını bulucam ben evlenirsem aralarına bulacak kimse olmaz ayrılırlar diye evlenmem 37 yaşımı buldu nasıl büyük bir hata yaptığımı o zaman anladım çünkü yaşım çok ilerlemesi ve çocuk sahibi olmam çok zordu.Yani kısaca kendi hayatımdan olmuşum.
Evlendikten 7 ay sonra babamı kaybettim.O zamana kadar kavgalardan dolayı kendi içimde hep babamı suçluyorsun.Ama annemle birebir kalınca asıl sorunun annemde olduğunu fark ettim.Etrafindaki herkesle kavga etme potansiyeline sahip neredeyse yoldan geçenlere bile satasir durumda ve tedaviyide kabul etmiyor ben deli miyim diyip işin içinden çıkıyor.
Uzun oldu kusura bakmayın ama bende çok doluymuş.Size naçizane tek söyleyebileceğim geç olmadan kendi hayatınızı kurun anne baba bile olsa bırakın kendi kendilerine birbirlerini yesinler
 
Herkese merhabalar, iyi bayramlar. Bayram bana zehir olsa da, umarım herkesin sağlığı ve keyfi yerindedir.

Daha önce de bazı konular açmıştım, toksik ilişkilerimden bahsetmiştim.

En büyük toksikliğim, ailem sanırım…
Instagramda bayramda toplu aile fotoğrafları, yemekleri, kahvaltıları gördüğümde artık gözlerim doluyor. Benim hiç böyle bir ortamım olmadı…

30 yaşındayım, çekirdek ailemle (annem ve babam, kardeşim yok) yaşıyorum, kendi işimin sahibiyim ve annemle babam işimin yoğunluğu dolayısıyla bana yardım etmek için her zaman işyerimdeler. Babam 2020’de emekli oldu, emeklilikten sonra hayatı kaydı resmen. Hala emekliliğe adapte olamadığını düşünüyorum. Önceden çalışırken akşamdan akşama birbirimizi gördüğümüzde çatışmalar çok daha az olurdu. Emeklilikten sonra bir de benim işim dolayısıyla iyice yapış yapış biraraya gelince işler içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Zaten annemle başından beri iyi gitmeyen (hatta rezalet) bir evlilikleri var. Kaç kere boşanma noktasına gelindi, ben varım diye vazgeçildi (bunun doğru mu yanlış mı olduğunu hala çözemedim; çünkü annem boşansa ve beni yanına alıp baba evine dönse, muhtemelen orada hayatımız başka türlü zehir olurdu. Galiba kötünün iyisini tercih etti annem)

Annemin ve babamın aileleriyle ilişki yıllardır kopuk. Babamın ailesiyle zaten görüşmüyorum, annemin ailesine de küçükken yaz tatillerinde giderdim, artık onu da yapmıyorum. Kocaman dünyada ben ve annemle babamın bitmek bilmeyen iğrenç evliliğinin çatışmaları, öylece kalakaldık…

Annem okb hastası (bilmeyenler için takıntı bozukluğu) ve kronik depresif. Önce dedemin, sonra da babamın hayatı zehir etmeleri sonucu bu hale geldi diye düşünüyorum. Sürekli bir yeri ağrır, sürekli bir sağlık sorunu olur. Babamsa bu sağlık sorunlarına asla tahammül etmez; annemi üzerine ilgi çekmeye çalışan bir ruh hastası olarak tanımlar (Az önce bu cümleyi bizzat babamdan duydum, yüreğim paramparça oldu). Sonra da babama patladım, bir sürü şey söyledim. Babamın her zamanki tepkisi “Ben geberip gideyim, kurtulun; bunu mu istiyorsun” oldu. Annem başka odaya gitti, ben de ağlayarak kendi odama kapattım kendimi.

Bu ve buna benzer sahneler neredeyse her gün yaşanıyor bizde.

İşyerindeki çatışmalarımızdan hiç bahsetmiyorum bile…

Yalnızlık ve çaresizlik hissiyle her geçen gün biraz daha tükeniyorum; ruhen ve bedenen… Doğru düzgün bir arkadaş çevrem de yok… Kendi işimi kurdum; aman çalışayım, maddi olarak kendimi toparlayayım derken sosyal hayatım kalmadı. Hiç yok…

Öyle çaresizim ki…
Birlikte yaşama fikri başlı başına hata. Belli yaştan sonra vicdan yapıp aileden kopamayan bireyler yıllar sonra bunun pişmanlığını aileden nefret ederek ödüyor.
Kesinlikle kendi hayatınızı kurun ve uzaklaşın birkaç seneye daha da zor olur uzaklaşmak.. Hayatınızı mahvetmeyin tecrübe ile sabit
 
Bence çozum getirmek gibi bir çabasi da yok konu sahibinin , ben işyerinden ayaklarını kesmenin ilk etapta zor olacagini düşündüğüm için öncelikle ve acilen evi ayırmasını önerdim çunku bunu yapmak ekonomik olarak çok kolay konu sahibi icin, evi ayirinca da en azından mesai saati dışında ailesine maruz kalmayacağından kafasını ve sosyal hayatını toparlaması daha kolay olacak, daha sağlıklı kararlar alabilecek eninde sonunda iş yerinde de bağımsızlığını sağlayacaktı. Ama hiçbir rasyonel çozum önerisine cevap vermiyor.

Valla panpa ben işte uzun saatler geçiriyorum o yüzden böyle bir öneri yaptım günün büyük bölümünde huzura kavuşmak için:110:konu sahibesi öyle ya da böyle kaçmalı nasıl olur artık kendisi seçmeli.
 
En başlarda çok ihtiyacım vardı, o zamanlar personel istihdam edecek maddi gücüm yoktu. Sonrası da çorap söküğü gibi geldi ve giderek toksikliğin dozu arttı. Bugün üçümüz de birbirimizi öldürecek pozisyona geldik…

Ayaklarnı kesiceksin o zaman başka çare yok. Şimdi dediğim gibi parttime birini bul, hem az paran gider hem hzuurn ollur. Huzur her şeyden önemli.
 
X