General Cevdet: Generalim, göreve iade edilir edilmez ilk icraatınız o Stavro'nun defterini dürmek oldu ki, ağzım açık izledim. Ayar içinde kaldık efendim. Ayrıca, Eşref'e "Azize yaşadığınızı biliyor yani?" derkenki yüz ifadeniz, Azize'nin bozboğazlığı konusundaki haklılığımı gösterdi. Zevceniz mevceniz ama kusura bakmayın, en güvenilmez insanlardan biri. Ayrıca kızı bile olsa, en ufak fikir ayrılığına tahammül edemiyor. Yıldız ağzını açsa hemen annenize dönüp "yaa yaa görüyor musun, yaa yaa" başlıyor. Allah bunun gibi kaynanayı düşmanıma vermesin. Yeminle yuva yıkar. Ne Ali Kemal'e, ne de kızlara evliliklerinde dirlik vermez. Biraz olsun kendi kayınvalidesinden feyz almıyor. Hep şikayet, hep sızlanma. Şiştik generalim. Eşref'ten gazı alınca size öyle imalı imalı konuşması da ne kadar sinir bozucuydu. Neyse, bırakalım onu da, Ali Kemal ile olan konuşmanızı gözlerim dolu izledim. Öz babası olsanız bu kadar olmazdı. Mr. Hamilton'ın saatin içine not gizlemiş olabileceğini, Yakup'tan görene kadar inanmadım. Nasıl fark ettiniz bunu?
Yıldız: Seninle ilgili söylediklerimi geri almak üzereyim, o ne giderdi kız? Ağzım açık izledim, vallahi bravo. Her şeyi kafalarına vura vura söyledin. ama o anan olacak eziğin en ufak bir muhalefete tahammülü yok. Bana birini hatırlatıyor ya neyse. Ben seni anlamaya başladım emin ol. Bencilliğin tutsa da akıllısın belli. Ayrıca, salla gitsin Leon'u. Kardeşine göz koymuş bir heriften kimseye hayır gelmez. Stavro'ya nasıl haddini bildirmedin Yıldız? Herif alenen dokundu sana, bak bu tacizdir. Ama bence sen Leon'a inat olsun diye ona yaklaşırsın, onu gördüm ben sende. Ama Stavro Leon'a benzemez, sen Leon'u kıskandırayım derken bozuk para gibi harcar seni. Aman ha.
Azize: Ablacım sende hiç akıl yok biliyoruz ama yine de söylemek isterim: Adamın teki seni bir yere çağırıyor, sen gitmek için iki dakika tereddüt etmedin. Her vatanperver birinin yardıma ihtiyacı var diyene gidecek misin sen böyle? Biz neler görüyoruz, izliyoruz haberlerde haberin var mı senin? Yine şanslıydın ki kötü birine denk gelmedin. Yarın öbür gün başına bir şey gelir allah korusun, orada ne işi varmış derler tanımadığı adamın at arabasına niye biniyormuş derler , sen suçlu olursun, Cevdet bile kurtaramaz seni. Üstelik artık dul bir kadınsın bir de hamileliğin ortaya çıkarsa, abovvv, sen hesap et neler söylerler. Bizim memlekette böyle Azize, gittikçe de geriye gidiyoruz, haydi bakalım. Adamın bir zamanlar en yakın arkadaşına evlenme teklif et, tanımadığın herifin arabasına bin git, sonra gel Cevdet'e "bana dokunma, senden tiksiniyorum" de. Yine soruyorum, bu mudur Türk kadını? Kocasına nispet olsun diye onun arkadaşına yanaşan falan? Ona geçiyor nazın değil mi? Haah, dur bakalım ne zaman öteceksin diyordum ki, Cevdet'e sırıta sırıta " Sen daha duuur dur" demeye başladın. Ne dedi Eşref sana? "Kimse bilmesin." Git sağda solda ağzını aç demedi. Lafı başka yerinden mi anlıyorsun, ağzımı bozduracaksın benim. Bir sus Azize, bir konuşma yahu. Cevdet de hiçbir şey anlamadı değil mi? Boşboğazlıkta bir dünya markasısın yeminle. Bir de ağlayarak konuşuyorsun sürekli, nasıl yoruluyorum seni dinlerken. Konuşma yaparken de okuma bayramında şiir okuyan çocuk gibi oldun ya çok güldüm valla. Vatansever kadınları görmek çok duygulandırdı.
Ali Kemal: Sen Cevdet'in oğlu değilsin evet ama baban olsa o kadar sevmezdi seni be. Onu da yine anandan öğrenmiştin zati. Pardon, analığından diyeyim madem. Bir atarlanmalar bir erkeklik taslamalar... Taşırdınız Cevdet'in sabrını sonunda. Kaybol git be. Hem biz öğrendik senin ailenin kim olduğunu. Sen her ne olursa olsun seni büyütmüş olan adamı öldürmeyi kafaya koymuşsun, aslında bir Yunan olduğunu bilsen ne yaparsın acaba? Ama Cevdet ile konuşurken bildiğin salya sümük ağlamana çok içlendim. Bırak şu sen benim babam değilsin muhabbetini.
Hilal: Tam Aize'nin kızısın bazen Hilal. Leon'un yanına gitmek ne oluyor? Ablan sorunca da "yok canım" diyorsun. Sen kimi yiyorsun? Ha, anana söylersen yer bak bunu. Biz bilmiyoruz sanki onun odasından çıktığını. Biz şimdi neyiz mi diyecektin aslında? Ablana yukarıda Leon için de söyledim: Ablasına ümit verip de kardeşine göz koyan heriften hayır gelir mi Hilal? Anlıyoruz ergensin, hiç böyle bir şey yaşamadın ama, ablanla arasında bir şeyler olmuştu onun bunu sen de biliyorsun. Her halta da aklın eriyor aslında, Leon sana yaklaştığında, ne olursa olsun ablam seni seviyordu, olmaz diyebilirdin açıkça. Hem, ne halt yesen arkanı onun toplayacağını biliyorsun, ama her şeye karışmandan gına geldi artık. Bir otur yerinde. Aynı anası valla.
Mehmet: Sen ne karaktersiz bir adamsın? Hiç öyle vatansever ayaklarına yatma. Bu insanların duyguları var. Ali Kemal'i gazlayıp durma. Yaptığına bak, oğula babasını öldürtmeye çalışmak. Ne olursa olsun, baba-oğul onlar. Kan bağına gerek yok illa ki. Ailen olmayabilir, bunu anlarım, ama dedim ya, ortada bir bağ var. Bir de çocuğa atarlanıyor, "böyle bir fırsat bir daha gelmez" diye. Git kendin öldür öldürebiliyorsan, tövbe tövbe. Gerçi kime anlatıyorum, zamanında hiçbir suçu olmayan bir Amerikalıyı da sandalda öldürmüştün sen.
Leon: Leon seni çok severim, ama yaptığın çok yanlış. Sen de ne olursa olsun, zamanında ablasından hoşlandığın birinin kardeşini sevemezsin. Hiçbir kültür kabul etmez bunu. Aşk bir yere kadar Leon'cuğum. ama kızın kalbini de çok fena kırdın he. Ne demekti öyle, "aklım karışıktı" ? Olmaz Leon, yakışmaz sana. İkisinden de elini çek. Ne dedim sana geçen hafta? Eleni iyidir senin için.
Mr. Hamilton: Efendim önce Okan Yalabık... Siz oyunculuk, özellikle de tarihi karakterlere hayat vermek için doğmuşsunuz. Yahu, nasıl özlemişim... Eski bir dostu görmüş gibi oldum. Hep içimden geçerdi, keşke bu dizide yer alsanız diye. Vallahi kalbim temizmiş. Eheheh...
Mr. Hamilton'a gelince... Cevdet ile ilk karşılaşmanızda, o yan yana geçişte, "bu sefer görüşeceğiz Sülüman" diyeceksiniz sandım. Hediye getirme bahanesiyle odaya girdiğinizde bir tuhaflık sezdiniz ama, görünürde bir şey yoktu. Eeee, bir vakitlerin Pargalı İbrahim'i, elbet şüphelenecek. Yalnız, saat takıntısından dolayı Cevdet'e fena halde açık verdiniz, o da hemen mevzuyu yakaladı zaten. Tevfik'in odasında, onun kirli çamaşırlarını ortaya dökmeniz nefis oldu. Nasıl da satmış Selanik'i, pis herif. Eşref'in yerine geçme teklifi de güzeldi. Böyleleri para ve mevkiyi görünce hemen yelkenleri indirirler. Bakmayın şimdi, "ama Eşref Paşa yaşıyor, olmaz" falan dediğine. Şartlar birazcık değişsin, Eşref'in yerine geçmek için kendi elleriyle bile öldürür onu.
Tevfik: Seni görünce sinirlerim zıplıyor. Azize bir, sen iki. Ama bu akşam hayli güldüm. "Artık değil." Hahahahah. Hala gülüyorum yahu. Eftelya döndü, biz çok sevindik, sen de çatla. İnşallah hiç bulamazsın onu.