Aşk, arkadaş olabilmek, benzer zevkler, hayata aynı pencereden bakabilmek, ten uyumu, birbirini gereksiz darlamamak ve küçük şeyler için üzmemek.
Erkek arkadaşımla 9 senedir birlikteyiz, nişanlanalı da 1 yıl olmak üzere. Görüşmeye başladığımızdan beri hep aynı evin içinde görüştük. Öyle dışarıda buluşulup evlere dağılınan bir ilişkimiz olmadı hiç. Ya birlikte hazırlanıp dışarı çıktık ya da dışarıda buluşup birlikte vakit geçirip eve geçtik. Bir süre aynı evde de yaşadık.
Bana herkes “bir süre sonra aşk bitiyor, yerini sevgi alıyor” tarzında şeyler söylüyor. Ben buna katılmıyorum. Ben hâlâ çok aşığım. Elbette her gün mıç mıç dip dibe geçmiyor. Sevgi sözcükleri, çiçekler böcekler havada uçuşmuyor, ama aşk da sadece bu değil zaten. Bazen kafamı kaldırıp ona baktığımda ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum. Şapşal şapşal sırıtırken buluyorum kendimi. Burada bir cümle kurmuştum yıllar önce, hâlâ da aynı, kirpiklerine kadar aşığım ben onun.
Birlikte vakit geçirmekten çok zevk alıyoruz. Diziler filmler izliyoruz, üzerine konuşuyoruz. Bizim en büyük avantajımız üniversiteden sınıf arkadaşı olmamız. Aynı eğitimi aldığımız için edebi bir metni incelemeyi iyi biliyoruz ikimiz de. Okuduğum bir kitap olsun, onun oynadığı bir oyun olsun, birebir birlikte yapmasak bile analizini birlikte yapıp saatlerce o konudan konuşabiliriz. Mesleğimiz de aynı olduğu için iş hayatımızla da ilgili paylaşımımız çok fazla oluyor. İkimiz de İngilizce öğretmeniyiz. İşlediğimiz konularla ilgili bir şeyler anlatabiliyoruz, okulda/sınıfta yaşadığımız bir şeyleri paylaşabiliyoruz birbirimizle.
Bazen elbette konuşacak şeyler bitebilir, konu açmakta zorlanılabilir. Bu durumda da bu paylaşımlar çıkıyor sahneye. Bazen yan yana uzanıp telefonda boş boş takılıyoruz. Reels falan izliyoruz. Bu boş aktivite bile birlikte yapılınca çok daha keyifli oluyor.