• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Üç bakanın oğlu gözaltında

bence numan kurtulmuş'un olduğu idda edilen foto fake, gel gör ki twitter ın kucağına düştü bir kere:27::27:
 
Son düzenleme:
Türk hukuku kalmadı hoca hukuku işliyor ona da hukuk diyemeyiz tabi intikam, güç, çıkar devreye girdi mi işliyor. sit alanlarına yapılanları, yolsuzluklar biliniyordu da dava açmak şimdi mi akıllarına geldi.

sahi, hakan şükür bu zamana kadar şayıştayın raporlarının meclise girmesine karşı red oyu vermedi mi?

neyse, yesinler birbirlerini ki buzdağının görünmeyen kısımları da ortaya çıksın:51:
 
Son düzenleme:
7 kişiye tutuklama kararı
Rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında Adliye'ye sevk edilen 9 kişiden 2'si savcılık tarafından serbest bırakıldı, 7 kişi ise tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi. Akşam saatlerinde 1 kişi daha tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Böylelikle tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen kişi sayısı 8'e yükseldi. Bu kişilerden 7'si gece yarısı tutuklanarak cezaevine gönderildi.

7 kişiye tutuklama kararı - Hürriyet GÜNDEM

Bu 7 kişi kim ki, hiç bir yerde kim oldukları yazılmamış.
 
Hukuk Size de Lazım Oldu
“Etme bulma dünyası” diyorsunuz değil mi, olup biteni izledikçe...
Mesela Başbakan, “Psikolojik harp oynanıyor” deyince, iddianın patentinin İlker Başbuğ’a ait olduğunu hatırlıyorsunuz.
Mesela Arınç, “Birbirinden farklı konular ve isimler bir araya getirildi” dediğinde, “Hadi ya, ilk kez mi oluyor” diye içinizden geçiriyorsunuz.
Şimdi operasyonu yöneten savcı Öz’ün yanına “refakatçi savcı” verdiklerini duyunca,Erdoğan’ın Ergenekon soruşturması sırasındaki sözlerini anımsıyorsunuz:
“Niye savcıya (Öz’e) vuruyorsun? Bırak bakalım nereye varacak bu işin sonu...”
Soruşturma sürecinde gizliliğe uyulmadığından, insanların sabahtan evlerinden alındığından yakınan Hükümet Sözcüsü’nün çifte standardına hayret ediyorsunuz.
“O ayakkabı kutularını dolaplara polis yerleştirdi” demesini bekliyorsunuz.
Bu sözleri, “Hukuk bize de lazım oldu” diye okuyorsunuz.
Hele “İşadamları tehdit ediliyor” deyince kahkaha atıyorsunuz.
“Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” sözünü anımsayıp o günün geldiğini düşünüyorsunuz.

***
Bir koltuk, oturanı bu kadar mı kendine benzetir.
Bir insan, bu kadar mı karşıtına dönüşür.
28 Şubatçılar için ne diyorlardı:
“Medyaya, sermayeye baskı yapıyorlar, cemaati kıskaca alıyorlar, fişliyorlar, akreditasyon uyguluyorlar.”
Bir baktık ki, bundan yakına yakına hepsini misliyle yapmaya başlamışlar. O kadar ki 28 Şubat’ta ‘Cemaat’le ilgili yazıları yüzünden paşaların talimatıyla Akşam’dan kovulan Nazlı Ilıcak, aynı gerekçeyle bu kez Sabah’tan kovuldu.
Akşam’dan Sabah’a hiçbir şey değişmedi yani...
Ama değişmeyen bir şey daha var. Demirel’in 12 Eylül karanlığında Ilıcak’a söylediği, gazeteyi kapattıran o gerçek:
“Her gece, iki sabah arasındadır.”

***
Komutanlar gözaltına alındığında ne demişti Arınç:
“Türkiye bağırsaklarını temizliyor.”
Bugün de aynen öyle... O halde hadi yine hep birlikte şarkımızı söyleyerek bitirelim:
“Beraber yürüdük biz bu yollarda/
Hizmet’le büyüdük bu iktidarda/
Şimdi art arda gelen gözaltılarda/
Bana her şey sonu hatırlatıyor.”

Soruşturmadan alınan Deniz Feneri Savcısı Nadi Türkaslan:
Başsavcı, savcıları siyasi baskıdan korumalı
Nadi Türkaslan, Deniz Feneri soruşturmasının görevden alınan savcısı...
Tam yolsuzluk operasyonunun hükümet bağlantılarını ortaya koyacakken tuhaf bir ithamla HSYK tarafından hakkında soruşturma açıldı.
Soruşturmadan uzaklaştırıldı.
Suçluları kovalarken “suçlu” duruma düşürüldü.
Hakkında ileri sürülen suçlamalarla yargılandı, beraat etti. 11 aydır Yargıtay’ın kararını bekliyor. Ankara Adliyesi’nde göreve devam ediyor.
Bu arada Deniz Feneri davası ne oldu?
“O savcılar alındıysa ne olacak canım, devlette savcı mı yok. Davayı başka savcılar üstlenir” dediler.
İşin öyle olmadığı görüldü.
Davanın can alıcı iki boyutu vardı:
Örgüt ve nitelikli dolandırıcılık suçlaması...
Yeni savcılar bu iki boyut hakkında takipsizlik verdi.
Zayıf bir dava açıldı. Kaplumbağa hızıyla ilerliyor.
Anlaşıldı ki o üç savcının görevden alınması ve medya kampanyalarıyla hedef haline sokulması, soruşturmanın engellenmesi içinmiş.
‘Etme bulma dünyası’
Son operasyondan sonra savcı Zekeriya Öz’ün soruşturmadan alınacağı söylentileri çıkınca Türkaslan’la görüştüm.
“Etme bulma dünyası, diyor musunuz” diye sordum.
Güldü. Dedi ki:
“Dün ben Deniz Feneri soruşturmasından alındığımda alkışlayanların bugün ‘Nerede hukuk’ demeleri çok manidar...
O dönem bize uygulanan yöntemin aynısını bugün onlara uygulamak istiyorlar.
Bizimle ilgili suçlamaların iki amacı vardı:
Bizi hesap vermek durumunda bırakmak ve bu yolla, -daha önemlisisoruşturmanın rotasını değiştirmek...
Galiba bizim durumumuz örnek oldu; şimdi uydurma suçlamalarla savcıları soruşturmadan alma konusunda daha dikkatli davranıyorlar. Ama bu kez de polise aynı yöntem uygulanıyor. Bu yöntem bir hukukçu olarak beni ürkütüyor.”
İki yeni savcı
Bu kez savcıyı görevden alamadılar, “ yükü ağır” diye yanlarına iki yeni savcı eklediler.
Bu ne anlama geliyor?
“Niye katıldıklarına bakmak lazım” diyor Nadi Türkaslan...
“Sırf sorgulara yardımcı olsun diye mi alındılar, soruşturmaya devam etsinler diye mi...”
Başsavcı dirayetli olmalı
Peki bu soruşturmaların sağlıklı yürümesi için ne yapmalı?
Türkaslan’a göre “Burada büyük yük, başsavcıya düşüyor.
O dirayetli davranmalı. Siyasi baskı ne kadar ağır olursa olsun soruşturmadan savcı almamalı... En zoru bu, ama en zorunlusu da bu... Başsavcının baskılara direnebilmesi lazım.”


Can Dündar

 
Silkele Düşecek...20 Aralık 2013 Cuma
A+A-
Dünyanın neresinde olursa olsun... Bunca rezillik ortaya döküldükten sonra, bir gün bile orada oturtmazlar adamı...
Yapanı düşürürler...
Korkum...
CHP düşmesin...
*​
Öyle demeyin...
Oldu çünkü...
İktidar çuvalladıkça, muhalefette oy kaybeden yeryüzünün tek partisidir arkadaşlar...
*​
Ben biliyorum; şimdi “gensoru” diyecekler...
Bir kenara yazın...
Basın toplantısı yapılır...
Gensoru vereceklerini açıklarlar...
Verilir...
Nasılsa reddedilir...
*​
Bir basın toplantısı daha...
“Gördüğünüz gibi gensoru önergemiz reddedilmiştir” der sözcü...
Eh...
*​
Türkiye’nin şanssızlığı bu iktidar ise, daha büyük şanssızlığı muhalefetin olmayışıdır...
Şu anda ana muhalefet kim?..
Cemaat...
*​
CHP?..
Kıpırda birader...
Meclis’ten mi çekilirsin?..
Komisyonları mı boşaltırsın?..
Başkanlık divanından mı inersin?..
Erken seçim de...
Meydanlara çık...
Yollara düş...
Yürü...
Atatürk’ün partisisin, yer gök inlesin...
*​
Dört bakan kendiliğinden düştü zaten...
Geriye kaldı kalanı...
*​
Cumhuriyetimizi yıkan dinci devrimin gerçek yüzü ortaya döküldü... Din, iman, Allah, kitap derken, Türkiye’yi çalmışlar...
Orman, deniz, kıyı, park...
Kara para...
Altın...
Daha ne olsun?..
*​
“Soruşturmanın selameti için bakan çekilsin” diyorsun da... Niçin “Soruşturmanın selameti için iktidar çekilsin” demiyorsun?..
Kıpırda biraz...
Silkele...
Düşsün...



Bekir Coşkun
 
Devlet İçinde Devlet mi,Dediniz!
Fethullah Gülen canları, ciğerleriymiş, başlarının tacı... Cemaat en çok sevdikleri...
Hizmet’in okulları...
Onlara sözleri yokmuş!
Cemaatin, hizmetin adını kullanarak adaleti kuşatan “yargıpolis cuntası” varmış...
O cunta durmadan fitne üretiyormuş, aralarını bozuyormuş, ülkeye zararveriyormuş...
İç güçler ve dış güçler bir araya gelmiş...
Yeni ve özgür Türkiye’nin altını oyuyormuş...
Ülkenin gelişip kalkınmasını, özgürlüklerin çoğalmasını, demokrasinin ilerlemesiniiçine sindiremiyormuş.
İşte o yüzden, bu fitne üretenlerden hesap sorulacakmış...
Kimse yemiyor bunları!
Ateş bacayı sardı!
Kundura kutularında 4.5 milyon dolar, İçişleri Bakanı’nın oğlunun evinde yedi çelik kasa, para sayma aygıtı...
Rüşvetin fotoğrafları...
Ortalığa saçılan yeşil dolarlar, paralar...
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kayseri, Trabzon ve Kocaeli emniyet müdürlüklerinden görevlerinden alınan polis müdürleri...
Kaç kişi oldu?
Hesaplamak zor!
Şu anda 40 oldu, akşama dek kaç olur bilemem.
Gündeme bomba gibi düşen rüşvet ve yolsuzluk!
Çok önemli bir süreçten geçiyoruz...
Hukukun üstünlüğüne olan inancı pekiştirecek biçimde yürütülmesi ve sonlandırılması toplumun beklentisi...
Bunu tüm Türkiye istiyor!
Kimse değişik nedenler göstermesin...

***
Başbakan Erdoğan “çok kirli bir operasyon” olduğunu söylüyor...
Neden?
Şimdiye dek sürdürülen operasyonları yapan savcılar değil mi bunlar?
Ergenekon davası, Deniz Kuvvetleri’ndeki “Fuhuş ve Casusluk” adıyla bilinen davalar...
Evlerde çıktığı öne sürülen çocuk ve hayvan pornoları...
İnsanları itibarsızlaştırma! O aslan gibi üç dört dil bilen denizcilerin gülünç kanıtlarla zindanlara atılması.
Bir şafak vakti gazetecilerin, bilim insanlarının, kanser hastası Türkan Saylan’ın...
80 yaşındaki İlhan Selçuk’un evine yapılan baskın!
O yıllarda o savcıları koruyup kollarken bugün niçin “Devlet içinde çeteler var”diye yakınıyorsunuz?
Hakkınız yok!
Siz kalkıp şöyle diyemezsiniz:
“Bu işin arkasında cemaatin içine sızan çeteler var, onların işi... İç ve dış güçlerle birlikte büyüyen Türkiye’nin önünü kesmek istiyorlar...”
Buna kimse inanmaz...
11 yıldır iktidardasınız, cemaatin varlığını benden iyi biliyorsunuz...
Her şey sizin denetiminizde...
Uçan kuşu bile izliyorsunuz!
Fişliyorsunuz!
Muhalif kesimi, medyayı susturan, patronlara baskı yapan sizsiniz!
Böyle bir çete vardı da haberiniz niye olmadı 11 yıldır?
Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları tutuklanıp hüküm giyerken çete mete yoktu!
Çete, devlet içinde devlet, bu yolsuzluk ve rüşvet ortaya çıkınca mı aklınıza geldi?
Kimse kimseyi kandırmasın...

***
Sızlanmayın; öyle sabahın kör saatinde evler basılır mı falan, diye...
Başta söyledim Ergenekon, Balyoz, Odatv ve Gezi olaylarında sabahın beşinde evler basıldı, didik didik edildi...
Bakıyorum bu rüşvet ve yolsuzluk olayını Gezi Direnişi’ne bağlıyorsunuz.
Vallahi çok ayıp!
Gezi Direnişi’nde insanların üzerine gaz bombasıyla, tazyikli suyla, biber gazıyla saldıran kimdi?
Çadırların yakılması...
Eğer böyle gidilmese, sabahın üçünde binlerce insan Boğaziçi Köprüsü’nden geçip, Yıldız’dan Beşiktaş’a yürümezdi...
Millet böyle palavralara inanmıyor artık!
Eğer devlet içinde devlet olan çeteler varsa suç milletin değil sizin!
Yani bir paralel devlet var ve siz AKP hükümeti olarak buna göz yumdunuz!
Rüşvet ve yolsuzluk olayı yakın tarihimizde bir ilktir...
Üzerine gidilmelidir!
“Devlet içinde devlet olan” sözüne gelince...
Peki, siz 11 yıldır iktidarda olup askeri vesayeti ortadan kaldırmakla övünenBaşbakan değil miydiniz?

Çeteleri niçin temizlemediniz?
Hikmet Çetinkaya

 
"MİLYONLARI EVDE ZOR TUTUYORUZ " derken neyi kastettiklerini anladınız mı şimdi :60:
 
Son düzenleme:
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu gerçekleştiren İstanbul Mali Şube'yi, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in İstihbarat Şube'ye takibe aldırdığı iddia edildi.

Emniyeti’nde görevden almalarda İstihbarat Şube Müdürleri’ne dokunulmaması da dikkat çekiyor. İddialara göre, takip edildiğini anlayan Mali Şube, operasyonun deşifre olduğu gerekçesiyle planlanandan erken harekete geçti.

Yeni iddialara göre, İstihbarat Şube tarafından takip edildiğini telefon görüşmelerinde deşifre eden Mali Şube ekipleri bunun sağlamasını da yapmış. Şüphelilerin kendilerini takip eden polisleri deşifre etmek için “3. göz” diye tabir edilen “takipçileri takip etme” girişimlerinde bulunacakları öğrenen Mali Şube ekipleri, planlanan tarihte (11 Kasım 2013) Rıza Sarraf 'ın evinin olduğu Kanlıca’ya gitmiş. Yapılan araştırmalarda Sarraf’ın evinin yakınında bulunan aracın İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne ait olduğu da tespit edilmiş.

$fft16_mf1869947.Jpeg
http://www.radikal.com.tr/turkiye/istihbarat_mali_subeyi_takip_mi_etti-1167164
 
Son düzenleme:
soruşturmanın gizliliği kuralına uyuldu diye birileri çok üzülmüş kıyamam :43: başbakan nasıl önlerdi şimdi uyulmasaydı :43: :37:
 
Back