Türk annelerinin gözünden görmek istediğim bir derdim

glowup

Yeni Üye
Kayıtlı Üye
13 Şubat 2024
4
20
31
Sevgili kadınlar kulübü,

Yurtdışında yaşıyorum, haliyle yaşadığım sorun için türk aile yapısını bilen, beni daha iyi anlayacağını düşündüğüm kadınların ve annelerin fikrini almaya geldim.
Olayı size olabildiğinde objektif ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışacağım.

Annem 18 yaşına bastığı gün, gurbette çalışan 32 yaşındaki babamla görücü usulü evlenmiş. 9 sene boyunca babam vize işlerini halledemediği için ben ve benden 3 yaş küçük kardeşim Türkiye'de annemle birlikte babamı bekleyerek büyüdük. Vizemiz çıktığında ben 8 yaşındaydım ve yurtdışına taşındık.
Babamın parası yoktu, çalışmıyordu, sonradan anladığım üzere çalışamıyordu çünkü elinden bir iş gelmiyordu, muhtemelen zihinsel bi sorunu vardı. Durum böyle olunca yokluk içindeydik, türk komşuların desteğiyle su üstünde durmaya çalışıyorduk. Böyle devam etmez diyerek annem bir otelde temizlik işine girmişti. Yine de maddi durumumuz pek iyi değildi, çoğu çocuğun sahip olduğu şeylere sahip olamadım.

Annem, yaşadığı hayal kırıklığı, onca yıl bekleyiş, sorumsuz ve çocuk gibi bir koca gibi sebeplerden kaynaklı öfkesini ve üzüntüsünü beni döverek rahatlatmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki, dudağıma dikiş atılmıştı dayaktan. Şöyle demişti sonrasında da: sakın kimseye söyleme dayak yediğini seni bizden alırlar.

8 yıl sonra tanıştığım yabancı bir adam olan babam da, dışarıda başkalarından duyduğu küçük düşürmelerin öfkesini de eve gelip benden çıkarıyordu. Babam beni döverken, annem: yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin, derdi.

12-13 yaşlarında ergenlikle birlikte içime kapanmaya başladım, kollarımı kesmeye başladım, altıma kaçırıyordum, derslerim kötüleşmişti, okula gitmek istemiyordum. Çok zeki bir çocuktum, hem annem babamdan daha zekiydim, hem de yaşıtlarımdan daha üstün başarılar sağlıyordum. Sanki babam biraz da kıskandığı için dövüyordu beni. Bir gün yeni bir mobilya almışlardı, 4 çekmeceli, kapaklı bir dolap. Kurulması gerekiyordu. Babam denedi yapamadı. Sonra gittim ben yaptım. Babam çok kızmıştı bana, yanlış mı kurdum diye sormuştum, öyle sanmıştım çünkü. Benimle gurur duyamadığını sonradan anladım.
Çok evden kaçtım, arkadaşlarıma sığındım, sokaklarda yattım, ama ağzımı açıp bir kere olsun beni dövüyorlar evde demedim kimseye. Kendi hatalarımdan da bahsedeyim, babamın parasını çaldım beğendiğim bir çantayı almak için, internet kullanımı yüzünden eve yüksek faturalar geldi. Hiç arkadaşım olmadığı için internetten arkadaşlar edindim, hatta çoğuyla bugün bile görüşüyorum.

Ondan sonra psikiyatride yattım, 14 yaşındaydım. Birden fazla intihar girişimim oldu. Yaklaşık bi sene kadar yattım psikiyatride. Eve geri döndüğümde annem herkese benim hayırsız olduğumu, benden çok çektiğini anlatmıştı ve hamileydi. Ama dünyanın en iyi annesi gibiydi. Sorunlarımın babam yüzünden olduğunu söyledim, annemi hep akladım ben de. Durum böyle olunca, annem odandan çıkma o zaman, ben yemeğini odana getiririm, yeter ki evde kal, baban da karışmaz sana dedi. Evden gitmemem için her şeyi yaptı. Öyle ki, arkadaşlarımla buluşmamı bile istemiyordu.
Kardeşim doğdu, çok ağlayan bir çocuktu ve annem sussun diye onu da dövüyordu, 2-3 aylıkken tokat atmaya başlamıştı bebeğe.

16-17 yaşına geldiğimde, bi saat geç kalsam polisi aramakla tehdit ediyordu.
Babamsa, geceleri odamın kapısını açar, bana uzun ve boş bakar, tükürür ve giderdi. Nefretle bakardı yüzüme. Tiksinirdi benden. Hep salonda otururdu, tuvalete gitmek için salondan geçmem gerekiyordu ve ondan korktuğum için geceleri altıma kaçırırdım tuvalete gitme isteğimi bastırmaya çalışırken. Bazen beni yatağımdan kaldırıyor yanına çağırıyor, bilgisayarındaki bi sorunu çözmem için yardım istiyordu. Porno sitelerine girdiği için saçma sapan reklamlar çıkıyordu onları kapatamıyordu, ben kapatıyordum.

Ne alkol kullandım, ne uyuşturucu. Sanatsal bir çocuktum, resim yapar fotoğraf çekerdim, doğayı severdim.

Sanırım 18 olmuştum, annem hayatında ilk kez babamdan dayak yemişti. Küpesinden kulak memesi yırtılmıştı, hastaneye oradan da polise gitmiştik. Boşanmaya karar vermişti annem. Küçük kardeşim, diğer kardeşim ve ben üçümüz kalmıştık ve ben mutluydum. İçimi kemiriyordu bi soru, ben dayak yerken neden boşanmadı diye ama susuyordum. Anneme hep destek oldum, yaşadığımız ülkenin dilini öğrenemediği için çocukluğumdan beri her türlü tercümeyi yaptım, her yere onunla gittim. Hayatımda ilk kez salonda tv izliyordum, mutfakta oturuyordum. Odamdan çıkmadan yaşadığım onca sene sonra kendimi çok mutlu hissediyordum.

2 yıl geçti, annem bir gün babanla barışmaya karar verdim, buraya taşınacak dedi. Tam okuluma devam ediyordum, güzel bir işim vardı, mutluydum. O zaman ben giderim bu evden dedim. Bi erkek arkadaşım vardı daha yeniydik, onun yanına. O"ospu mu olacaksın gibisinden bir şeyler söyledi. Yediremedim kendime bunu. Gittim evlendim erkek arkadaşımla. Bu evden gidersen bir daha gelemezsin dedi. Tamam dedim.
Tahmin edersiniz belki, çok kötü bir evlilikti bu ve benim gidecek bir yerim yoktu. Erkek arkadaşım türkiyede yaşıyordu ve yurtdışında oturum izni alabilmek için kullanmıştı beni. Ayrıldıktan sonra o adamdan boşanmam 6 yıl sürdü, tüm masrafları ben ödedim, o kılını kıpırdatmadı.


Annem seni özledim diye çağırdı, koşa koşa gittim. Suçluluk duygusundan ölmek üzereydim. Her şeyin sorumlusu sensin, kendin ettin kendin buldun dedi. Ama bir yandan da beni sevdiğini söylüyor bana yardım ediyordu. Kafam karışıyordu.

Başka bir şehre taşındım, tek başıma kendi ayaklarım üzerinde durdum. Annemle daha az görüşmeye başladım. Babamla zaten yıllarca görüşmedim. Özgüvensizliğim nedeniyle de hiçbir şeye cesaret edemedim. Yeni bir işe girerken bile annem ne der diye düşünür oldum. Çok başarılarım oldu, para kazandım, kendime iyi bir hayat sağladım, annem hiç gurur duymadı benimle ve hep bana eve geri dön dedi.

3 sene önce kanser oldum, atlattım. Psikolojik olarak çöküşüm o dönem başladı. Şizofreni hastası olduğumu öğrendim, bununla birlikte post travmatik stres bozukluğu teşhisi kondu. Doktorlarım şizofreninin sebebinin çocukluğumda dışarıya karşı çok iyi görünen, evde baskı ve şiddet uygulayan ailem yüzünden olduğunu söyledi. Çünkü ben de dışarıya karşı çok bir ailem var imajı çiziyor sorunlarımı kimseye belli etmiyor içime atıyordum. İki farklı dünyada yaşıyor gibiydim.

En iyi doktorlara gidiyorum, en iyi tedaviyi alıyorum. Şu an çok iyi durumdayım ama artık çalışmadığım için emekli oldum. 30 yaşındayım.
Annem en sevdiği çocuğunun ben olduğumu söylüyor. Ne zaman evden gitmek istesem intihar etmekle tehdit etti beni, hatta etti de birkaç kere. Ne zaman duymak istemediği bir şey duysa kendini bir yerlerden atmakla tehdit ediyor. Küçük kardeşim daha 14 yaşında ve muhtemelen babama çekmiş, el becerisi yok, konuşması anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla otizm olabilir, zaten 5 yaşına kadar hiç konuşmamıştı, belki de yediği dayaklardandır. Doktora götürmüyor kardeşimi, ona bunun önemli olduğunu söylüyorum anlamıyor. Şu an ergen ve çevresinden "senden bi b..k olmaz gibi yorumlar duymuş, yüzünde ergenlik sivilceleri var onlara kafaya takıyor tabii ki, kilosu var. Depresyona girmesinden korkuyorum dedim anneme, doktora götür, gerekirse engelli yardımı alsın ki ilerde bir güvencesi olsun, bir iş yerine girdiğinde ona edilen laflar suç kapsamına giriyor o şekilde mesela, devlet güvencesi oluyor. Annem kendini atarım ben dayanamıyorum filan dedi, kaldı öyle... Üzülüyorum çocuğa.

En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.

Yurtdışındaki doktorlarım ve arkadaşlarım bana ailenle görüşmeni azalt, onları dinleme, kendi iç sesini dinle diyor.
Yabancılar için bunu söylemek çok kolay gibi, Türkiye'de olsaydım doktorlar ne derdi? Siz olsanız ne derdiniz?
Lütfen, gerekirse beni de eleştirerek yorum yapın. Herkesin "senin bir suçun yok" demesi bana inandırıcı gelmiyor. Tüm bunları yok yere hak etmiş olamam diye düşünüyorum. Sorularınızı seve seve cevaplarım.


Teşekkür ederim.
 
Sevgili kadınlar kulübü,

Yurtdışında yaşıyorum, haliyle yaşadığım sorun için türk aile yapısını bilen, beni daha iyi anlayacağını düşündüğüm kadınların ve annelerin fikrini almaya geldim.
Olayı size olabildiğinde objektif ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışacağım.

Annem 18 yaşına bastığı gün, gurbette çalışan 32 yaşındaki babamla görücü usulü evlenmiş. 9 sene boyunca babam vize işlerini halledemediği için ben ve benden 3 yaş küçük kardeşim Türkiye'de annemle birlikte babamı bekleyerek büyüdük. Vizemiz çıktığında ben 8 yaşındaydım ve yurtdışına taşındık.
Babamın parası yoktu, çalışmıyordu, sonradan anladığım üzere çalışamıyordu çünkü elinden bir iş gelmiyordu, muhtemelen zihinsel bi sorunu vardı. Durum böyle olunca yokluk içindeydik, türk komşuların desteğiyle su üstünde durmaya çalışıyorduk. Böyle devam etmez diyerek annem bir otelde temizlik işine girmişti. Yine de maddi durumumuz pek iyi değildi, çoğu çocuğun sahip olduğu şeylere sahip olamadım.

Annem, yaşadığı hayal kırıklığı, onca yıl bekleyiş, sorumsuz ve çocuk gibi bir koca gibi sebeplerden kaynaklı öfkesini ve üzüntüsünü beni döverek rahatlatmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki, dudağıma dikiş atılmıştı dayaktan. Şöyle demişti sonrasında da: sakın kimseye söyleme dayak yediğini seni bizden alırlar.

8 yıl sonra tanıştığım yabancı bir adam olan babam da, dışarıda başkalarından duyduğu küçük düşürmelerin öfkesini de eve gelip benden çıkarıyordu. Babam beni döverken, annem: yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin, derdi.

12-13 yaşlarında ergenlikle birlikte içime kapanmaya başladım, kollarımı kesmeye başladım, altıma kaçırıyordum, derslerim kötüleşmişti, okula gitmek istemiyordum. Çok zeki bir çocuktum, hem annem babamdan daha zekiydim, hem de yaşıtlarımdan daha üstün başarılar sağlıyordum. Sanki babam biraz da kıskandığı için dövüyordu beni. Bir gün yeni bir mobilya almışlardı, 4 çekmeceli, kapaklı bir dolap. Kurulması gerekiyordu. Babam denedi yapamadı. Sonra gittim ben yaptım. Babam çok kızmıştı bana, yanlış mı kurdum diye sormuştum, öyle sanmıştım çünkü. Benimle gurur duyamadığını sonradan anladım.
Çok evden kaçtım, arkadaşlarıma sığındım, sokaklarda yattım, ama ağzımı açıp bir kere olsun beni dövüyorlar evde demedim kimseye. Kendi hatalarımdan da bahsedeyim, babamın parasını çaldım beğendiğim bir çantayı almak için, internet kullanımı yüzünden eve yüksek faturalar geldi. Hiç arkadaşım olmadığı için internetten arkadaşlar edindim, hatta çoğuyla bugün bile görüşüyorum.

Ondan sonra psikiyatride yattım, 14 yaşındaydım. Birden fazla intihar girişimim oldu. Yaklaşık bi sene kadar yattım psikiyatride. Eve geri döndüğümde annem herkese benim hayırsız olduğumu, benden çok çektiğini anlatmıştı ve hamileydi. Ama dünyanın en iyi annesi gibiydi. Sorunlarımın babam yüzünden olduğunu söyledim, annemi hep akladım ben de. Durum böyle olunca, annem odandan çıkma o zaman, ben yemeğini odana getiririm, yeter ki evde kal, baban da karışmaz sana dedi. Evden gitmemem için her şeyi yaptı. Öyle ki, arkadaşlarımla buluşmamı bile istemiyordu.
Kardeşim doğdu, çok ağlayan bir çocuktu ve annem sussun diye onu da dövüyordu, 2-3 aylıkken tokat atmaya başlamıştı bebeğe.

16-17 yaşına geldiğimde, bi saat geç kalsam polisi aramakla tehdit ediyordu.
Babamsa, geceleri odamın kapısını açar, bana uzun ve boş bakar, tükürür ve giderdi. Nefretle bakardı yüzüme. Tiksinirdi benden. Hep salonda otururdu, tuvalete gitmek için salondan geçmem gerekiyordu ve ondan korktuğum için geceleri altıma kaçırırdım tuvalete gitme isteğimi bastırmaya çalışırken. Bazen beni yatağımdan kaldırıyor yanına çağırıyor, bilgisayarındaki bi sorunu çözmem için yardım istiyordu. Porno sitelerine girdiği için saçma sapan reklamlar çıkıyordu onları kapatamıyordu, ben kapatıyordum.

Ne alkol kullandım, ne uyuşturucu. Sanatsal bir çocuktum, resim yapar fotoğraf çekerdim, doğayı severdim.

Sanırım 18 olmuştum, annem hayatında ilk kez babamdan dayak yemişti. Küpesinden kulak memesi yırtılmıştı, hastaneye oradan da polise gitmiştik. Boşanmaya karar vermişti annem. Küçük kardeşim, diğer kardeşim ve ben üçümüz kalmıştık ve ben mutluydum. İçimi kemiriyordu bi soru, ben dayak yerken neden boşanmadı diye ama susuyordum. Anneme hep destek oldum, yaşadığımız ülkenin dilini öğrenemediği için çocukluğumdan beri her türlü tercümeyi yaptım, her yere onunla gittim. Hayatımda ilk kez salonda tv izliyordum, mutfakta oturuyordum. Odamdan çıkmadan yaşadığım onca sene sonra kendimi çok mutlu hissediyordum.

2 yıl geçti, annem bir gün babanla barışmaya karar verdim, buraya taşınacak dedi. Tam okuluma devam ediyordum, güzel bir işim vardı, mutluydum. O zaman ben giderim bu evden dedim. Bi erkek arkadaşım vardı daha yeniydik, onun yanına. O"ospu mu olacaksın gibisinden bir şeyler söyledi. Yediremedim kendime bunu. Gittim evlendim erkek arkadaşımla. Bu evden gidersen bir daha gelemezsin dedi. Tamam dedim.
Tahmin edersiniz belki, çok kötü bir evlilikti bu ve benim gidecek bir yerim yoktu. Erkek arkadaşım türkiyede yaşıyordu ve yurtdışında oturum izni alabilmek için kullanmıştı beni. Ayrıldıktan sonra o adamdan boşanmam 6 yıl sürdü, tüm masrafları ben ödedim, o kılını kıpırdatmadı.


Annem seni özledim diye çağırdı, koşa koşa gittim. Suçluluk duygusundan ölmek üzereydim. Her şeyin sorumlusu sensin, kendin ettin kendin buldun dedi. Ama bir yandan da beni sevdiğini söylüyor bana yardım ediyordu. Kafam karışıyordu.

Başka bir şehre taşındım, tek başıma kendi ayaklarım üzerinde durdum. Annemle daha az görüşmeye başladım. Babamla zaten yıllarca görüşmedim. Özgüvensizliğim nedeniyle de hiçbir şeye cesaret edemedim. Yeni bir işe girerken bile annem ne der diye düşünür oldum. Çok başarılarım oldu, para kazandım, kendime iyi bir hayat sağladım, annem hiç gurur duymadı benimle ve hep bana eve geri dön dedi.

3 sene önce kanser oldum, atlattım. Psikolojik olarak çöküşüm o dönem başladı. Şizofreni hastası olduğumu öğrendim, bununla birlikte post travmatik stres bozukluğu teşhisi kondu. Doktorlarım şizofreninin sebebinin çocukluğumda dışarıya karşı çok iyi görünen, evde baskı ve şiddet uygulayan ailem yüzünden olduğunu söyledi. Çünkü ben de dışarıya karşı çok bir ailem var imajı çiziyor sorunlarımı kimseye belli etmiyor içime atıyordum. İki farklı dünyada yaşıyor gibiydim.

En iyi doktorlara gidiyorum, en iyi tedaviyi alıyorum. Şu an çok iyi durumdayım ama artık çalışmadığım için emekli oldum. 30 yaşındayım.
Annem en sevdiği çocuğunun ben olduğumu söylüyor. Ne zaman evden gitmek istesem intihar etmekle tehdit etti beni, hatta etti de birkaç kere. Ne zaman duymak istemediği bir şey duysa kendini bir yerlerden atmakla tehdit ediyor. Küçük kardeşim daha 14 yaşında ve muhtemelen babama çekmiş, el becerisi yok, konuşması anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla otizm olabilir, zaten 5 yaşına kadar hiç konuşmamıştı, belki de yediği dayaklardandır. Doktora götürmüyor kardeşimi, ona bunun önemli olduğunu söylüyorum anlamıyor. Şu an ergen ve çevresinden "senden bi b..k olmaz gibi yorumlar duymuş, yüzünde ergenlik sivilceleri var onlara kafaya takıyor tabii ki, kilosu var. Depresyona girmesinden korkuyorum dedim anneme, doktora götür, gerekirse engelli yardımı alsın ki ilerde bir güvencesi olsun, bir iş yerine girdiğinde ona edilen laflar suç kapsamına giriyor o şekilde mesela, devlet güvencesi oluyor. Annem kendini atarım ben dayanamıyorum filan dedi, kaldı öyle... Üzülüyorum çocuğa.

En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.

Yurtdışındaki doktorlarım ve arkadaşlarım bana ailenle görüşmeni azalt, onları dinleme, kendi iç sesini dinle diyor.
Yabancılar için bunu söylemek çok kolay gibi, Türkiye'de olsaydım doktorlar ne derdi? Siz olsanız ne derdiniz?
Lütfen, gerekirse beni de eleştirerek yorum yapın. Herkesin "senin bir suçun yok" demesi bana inandırıcı gelmiyor. Tüm bunları yok yere hak etmiş olamam diye düşünüyorum. Sorularınızı seve seve cevaplarım.


Teşekkür ederim.
Türkiye'de de farklı şeyler söyleyeceğini zannetmiyorum. Duygular evrenseldir.🌸
 
Çocuksun sonuçta veya büyük ol fark etmez herkes hata yapar, daha dün gece kızıma kızdım ve haksizdim çocuk üzüldü ben daha çok üzüldüm, bugün telafi etmek için uğraşıyorum hata yapmamız birseyleri hak ettiğimiz anlamina gelmez...kendini yıpratma ve uzak dur sana zarar veren inşanlardan kim olursa olsun
 
Sevgili kadınlar kulübü,

Yurtdışında yaşıyorum, haliyle yaşadığım sorun için türk aile yapısını bilen, beni daha iyi anlayacağını düşündüğüm kadınların ve annelerin fikrini almaya geldim.
Olayı size olabildiğinde objektif ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışacağım.

Annem 18 yaşına bastığı gün, gurbette çalışan 32 yaşındaki babamla görücü usulü evlenmiş. 9 sene boyunca babam vize işlerini halledemediği için ben ve benden 3 yaş küçük kardeşim Türkiye'de annemle birlikte babamı bekleyerek büyüdük. Vizemiz çıktığında ben 8 yaşındaydım ve yurtdışına taşındık.
Babamın parası yoktu, çalışmıyordu, sonradan anladığım üzere çalışamıyordu çünkü elinden bir iş gelmiyordu, muhtemelen zihinsel bi sorunu vardı. Durum böyle olunca yokluk içindeydik, türk komşuların desteğiyle su üstünde durmaya çalışıyorduk. Böyle devam etmez diyerek annem bir otelde temizlik işine girmişti. Yine de maddi durumumuz pek iyi değildi, çoğu çocuğun sahip olduğu şeylere sahip olamadım.

Annem, yaşadığı hayal kırıklığı, onca yıl bekleyiş, sorumsuz ve çocuk gibi bir koca gibi sebeplerden kaynaklı öfkesini ve üzüntüsünü beni döverek rahatlatmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki, dudağıma dikiş atılmıştı dayaktan. Şöyle demişti sonrasında da: sakın kimseye söyleme dayak yediğini seni bizden alırlar.

8 yıl sonra tanıştığım yabancı bir adam olan babam da, dışarıda başkalarından duyduğu küçük düşürmelerin öfkesini de eve gelip benden çıkarıyordu. Babam beni döverken, annem: yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin, derdi.

12-13 yaşlarında ergenlikle birlikte içime kapanmaya başladım, kollarımı kesmeye başladım, altıma kaçırıyordum, derslerim kötüleşmişti, okula gitmek istemiyordum. Çok zeki bir çocuktum, hem annem babamdan daha zekiydim, hem de yaşıtlarımdan daha üstün başarılar sağlıyordum. Sanki babam biraz da kıskandığı için dövüyordu beni. Bir gün yeni bir mobilya almışlardı, 4 çekmeceli, kapaklı bir dolap. Kurulması gerekiyordu. Babam denedi yapamadı. Sonra gittim ben yaptım. Babam çok kızmıştı bana, yanlış mı kurdum diye sormuştum, öyle sanmıştım çünkü. Benimle gurur duyamadığını sonradan anladım.
Çok evden kaçtım, arkadaşlarıma sığındım, sokaklarda yattım, ama ağzımı açıp bir kere olsun beni dövüyorlar evde demedim kimseye. Kendi hatalarımdan da bahsedeyim, babamın parasını çaldım beğendiğim bir çantayı almak için, internet kullanımı yüzünden eve yüksek faturalar geldi. Hiç arkadaşım olmadığı için internetten arkadaşlar edindim, hatta çoğuyla bugün bile görüşüyorum.

Ondan sonra psikiyatride yattım, 14 yaşındaydım. Birden fazla intihar girişimim oldu. Yaklaşık bi sene kadar yattım psikiyatride. Eve geri döndüğümde annem herkese benim hayırsız olduğumu, benden çok çektiğini anlatmıştı ve hamileydi. Ama dünyanın en iyi annesi gibiydi. Sorunlarımın babam yüzünden olduğunu söyledim, annemi hep akladım ben de. Durum böyle olunca, annem odandan çıkma o zaman, ben yemeğini odana getiririm, yeter ki evde kal, baban da karışmaz sana dedi. Evden gitmemem için her şeyi yaptı. Öyle ki, arkadaşlarımla buluşmamı bile istemiyordu.
Kardeşim doğdu, çok ağlayan bir çocuktu ve annem sussun diye onu da dövüyordu, 2-3 aylıkken tokat atmaya başlamıştı bebeğe.

16-17 yaşına geldiğimde, bi saat geç kalsam polisi aramakla tehdit ediyordu.
Babamsa, geceleri odamın kapısını açar, bana uzun ve boş bakar, tükürür ve giderdi. Nefretle bakardı yüzüme. Tiksinirdi benden. Hep salonda otururdu, tuvalete gitmek için salondan geçmem gerekiyordu ve ondan korktuğum için geceleri altıma kaçırırdım tuvalete gitme isteğimi bastırmaya çalışırken. Bazen beni yatağımdan kaldırıyor yanına çağırıyor, bilgisayarındaki bi sorunu çözmem için yardım istiyordu. Porno sitelerine girdiği için saçma sapan reklamlar çıkıyordu onları kapatamıyordu, ben kapatıyordum.

Ne alkol kullandım, ne uyuşturucu. Sanatsal bir çocuktum, resim yapar fotoğraf çekerdim, doğayı severdim.

Sanırım 18 olmuştum, annem hayatında ilk kez babamdan dayak yemişti. Küpesinden kulak memesi yırtılmıştı, hastaneye oradan da polise gitmiştik. Boşanmaya karar vermişti annem. Küçük kardeşim, diğer kardeşim ve ben üçümüz kalmıştık ve ben mutluydum. İçimi kemiriyordu bi soru, ben dayak yerken neden boşanmadı diye ama susuyordum. Anneme hep destek oldum, yaşadığımız ülkenin dilini öğrenemediği için çocukluğumdan beri her türlü tercümeyi yaptım, her yere onunla gittim. Hayatımda ilk kez salonda tv izliyordum, mutfakta oturuyordum. Odamdan çıkmadan yaşadığım onca sene sonra kendimi çok mutlu hissediyordum.

2 yıl geçti, annem bir gün babanla barışmaya karar verdim, buraya taşınacak dedi. Tam okuluma devam ediyordum, güzel bir işim vardı, mutluydum. O zaman ben giderim bu evden dedim. Bi erkek arkadaşım vardı daha yeniydik, onun yanına. O"ospu mu olacaksın gibisinden bir şeyler söyledi. Yediremedim kendime bunu. Gittim evlendim erkek arkadaşımla. Bu evden gidersen bir daha gelemezsin dedi. Tamam dedim.
Tahmin edersiniz belki, çok kötü bir evlilikti bu ve benim gidecek bir yerim yoktu. Erkek arkadaşım türkiyede yaşıyordu ve yurtdışında oturum izni alabilmek için kullanmıştı beni. Ayrıldıktan sonra o adamdan boşanmam 6 yıl sürdü, tüm masrafları ben ödedim, o kılını kıpırdatmadı.


Annem seni özledim diye çağırdı, koşa koşa gittim. Suçluluk duygusundan ölmek üzereydim. Her şeyin sorumlusu sensin, kendin ettin kendin buldun dedi. Ama bir yandan da beni sevdiğini söylüyor bana yardım ediyordu. Kafam karışıyordu.

Başka bir şehre taşındım, tek başıma kendi ayaklarım üzerinde durdum. Annemle daha az görüşmeye başladım. Babamla zaten yıllarca görüşmedim. Özgüvensizliğim nedeniyle de hiçbir şeye cesaret edemedim. Yeni bir işe girerken bile annem ne der diye düşünür oldum. Çok başarılarım oldu, para kazandım, kendime iyi bir hayat sağladım, annem hiç gurur duymadı benimle ve hep bana eve geri dön dedi.

3 sene önce kanser oldum, atlattım. Psikolojik olarak çöküşüm o dönem başladı. Şizofreni hastası olduğumu öğrendim, bununla birlikte post travmatik stres bozukluğu teşhisi kondu. Doktorlarım şizofreninin sebebinin çocukluğumda dışarıya karşı çok iyi görünen, evde baskı ve şiddet uygulayan ailem yüzünden olduğunu söyledi. Çünkü ben de dışarıya karşı çok bir ailem var imajı çiziyor sorunlarımı kimseye belli etmiyor içime atıyordum. İki farklı dünyada yaşıyor gibiydim.

En iyi doktorlara gidiyorum, en iyi tedaviyi alıyorum. Şu an çok iyi durumdayım ama artık çalışmadığım için emekli oldum. 30 yaşındayım.
Annem en sevdiği çocuğunun ben olduğumu söylüyor. Ne zaman evden gitmek istesem intihar etmekle tehdit etti beni, hatta etti de birkaç kere. Ne zaman duymak istemediği bir şey duysa kendini bir yerlerden atmakla tehdit ediyor. Küçük kardeşim daha 14 yaşında ve muhtemelen babama çekmiş, el becerisi yok, konuşması anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla otizm olabilir, zaten 5 yaşına kadar hiç konuşmamıştı, belki de yediği dayaklardandır. Doktora götürmüyor kardeşimi, ona bunun önemli olduğunu söylüyorum anlamıyor. Şu an ergen ve çevresinden "senden bi b..k olmaz gibi yorumlar duymuş, yüzünde ergenlik sivilceleri var onlara kafaya takıyor tabii ki, kilosu var. Depresyona girmesinden korkuyorum dedim anneme, doktora götür, gerekirse engelli yardımı alsın ki ilerde bir güvencesi olsun, bir iş yerine girdiğinde ona edilen laflar suç kapsamına giriyor o şekilde mesela, devlet güvencesi oluyor. Annem kendini atarım ben dayanamıyorum filan dedi, kaldı öyle... Üzülüyorum çocuğa.

En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.

Yurtdışındaki doktorlarım ve arkadaşlarım bana ailenle görüşmeni azalt, onları dinleme, kendi iç sesini dinle diyor.
Yabancılar için bunu söylemek çok kolay gibi, Türkiye'de olsaydım doktorlar ne derdi? Siz olsanız ne derdiniz?
Lütfen, gerekirse beni de eleştirerek yorum yapın. Herkesin "senin bir suçun yok" demesi bana inandırıcı gelmiyor. Tüm bunları yok yere hak etmiş olamam diye düşünüyorum. Sorularınızı seve seve cevaplarım.


Teşekkür ederim.
Bunca şeye rağmen hâlâ annenin onayını bekliyor olman çok üzücü. Artık bencil olmanın Zamani gelmedi mi ?
 
Senin bir sucun yok. Bunu bir anne ve zamaninda dayak yiyen bir kiz cocugu olarak söylüyorum. Annelerimizin babalarimizin hayatlari kolay olmamis olabilir, ama bu onlara bizi dövme hakkini vermiyordu. Bunu önce bir sabitliyelim. Onlari empati gösterdigin kadar, ilk kendine de göster.
Ve evet kendi hayatini da kurtarman lazim. Bu onlarin ellerini tamamen birak demek degil. Ama kendi hayatini yaksan sonra kimse gelip sana madalya takmayacak.
 
Şu yazdıklarınız içinde hak ettiğinizi düşündüğüm tek şey şu anki erkek arkadaşınız. Umarım el üstünde tutulacağınız bir sağlıklı uzun mutlu bir hayatınız olur. Ailenizin manipülasyonlarına da gelmeyin, siz onların saçmalamalarının cezasını 7 ceddinize yetecek kadar çekmişsiniz zaten. Buradaki doktorlar için bir şey diyemem ama sizin yaşantınızı Amerikalı bir çocuk yaşasaydı şu an ailesini geçmişine gömmüş ve hayatına bakıyor olurdu bundan eminim.
 
Sevgili kadınlar kulübü,

Yurtdışında yaşıyorum, haliyle yaşadığım sorun için türk aile yapısını bilen, beni daha iyi anlayacağını düşündüğüm kadınların ve annelerin fikrini almaya geldim.
Olayı size olabildiğinde objektif ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışacağım.

Annem 18 yaşına bastığı gün, gurbette çalışan 32 yaşındaki babamla görücü usulü evlenmiş. 9 sene boyunca babam vize işlerini halledemediği için ben ve benden 3 yaş küçük kardeşim Türkiye'de annemle birlikte babamı bekleyerek büyüdük. Vizemiz çıktığında ben 8 yaşındaydım ve yurtdışına taşındık.
Babamın parası yoktu, çalışmıyordu, sonradan anladığım üzere çalışamıyordu çünkü elinden bir iş gelmiyordu, muhtemelen zihinsel bi sorunu vardı. Durum böyle olunca yokluk içindeydik, türk komşuların desteğiyle su üstünde durmaya çalışıyorduk. Böyle devam etmez diyerek annem bir otelde temizlik işine girmişti. Yine de maddi durumumuz pek iyi değildi, çoğu çocuğun sahip olduğu şeylere sahip olamadım.

Annem, yaşadığı hayal kırıklığı, onca yıl bekleyiş, sorumsuz ve çocuk gibi bir koca gibi sebeplerden kaynaklı öfkesini ve üzüntüsünü beni döverek rahatlatmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki, dudağıma dikiş atılmıştı dayaktan. Şöyle demişti sonrasında da: sakın kimseye söyleme dayak yediğini seni bizden alırlar.

8 yıl sonra tanıştığım yabancı bir adam olan babam da, dışarıda başkalarından duyduğu küçük düşürmelerin öfkesini de eve gelip benden çıkarıyordu. Babam beni döverken, annem: yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin, derdi.

12-13 yaşlarında ergenlikle birlikte içime kapanmaya başladım, kollarımı kesmeye başladım, altıma kaçırıyordum, derslerim kötüleşmişti, okula gitmek istemiyordum. Çok zeki bir çocuktum, hem annem babamdan daha zekiydim, hem de yaşıtlarımdan daha üstün başarılar sağlıyordum. Sanki babam biraz da kıskandığı için dövüyordu beni. Bir gün yeni bir mobilya almışlardı, 4 çekmeceli, kapaklı bir dolap. Kurulması gerekiyordu. Babam denedi yapamadı. Sonra gittim ben yaptım. Babam çok kızmıştı bana, yanlış mı kurdum diye sormuştum, öyle sanmıştım çünkü. Benimle gurur duyamadığını sonradan anladım.
Çok evden kaçtım, arkadaşlarıma sığındım, sokaklarda yattım, ama ağzımı açıp bir kere olsun beni dövüyorlar evde demedim kimseye. Kendi hatalarımdan da bahsedeyim, babamın parasını çaldım beğendiğim bir çantayı almak için, internet kullanımı yüzünden eve yüksek faturalar geldi. Hiç arkadaşım olmadığı için internetten arkadaşlar edindim, hatta çoğuyla bugün bile görüşüyorum.

Ondan sonra psikiyatride yattım, 14 yaşındaydım. Birden fazla intihar girişimim oldu. Yaklaşık bi sene kadar yattım psikiyatride. Eve geri döndüğümde annem herkese benim hayırsız olduğumu, benden çok çektiğini anlatmıştı ve hamileydi. Ama dünyanın en iyi annesi gibiydi. Sorunlarımın babam yüzünden olduğunu söyledim, annemi hep akladım ben de. Durum böyle olunca, annem odandan çıkma o zaman, ben yemeğini odana getiririm, yeter ki evde kal, baban da karışmaz sana dedi. Evden gitmemem için her şeyi yaptı. Öyle ki, arkadaşlarımla buluşmamı bile istemiyordu.
Kardeşim doğdu, çok ağlayan bir çocuktu ve annem sussun diye onu da dövüyordu, 2-3 aylıkken tokat atmaya başlamıştı bebeğe.

16-17 yaşına geldiğimde, bi saat geç kalsam polisi aramakla tehdit ediyordu.
Babamsa, geceleri odamın kapısını açar, bana uzun ve boş bakar, tükürür ve giderdi. Nefretle bakardı yüzüme. Tiksinirdi benden. Hep salonda otururdu, tuvalete gitmek için salondan geçmem gerekiyordu ve ondan korktuğum için geceleri altıma kaçırırdım tuvalete gitme isteğimi bastırmaya çalışırken. Bazen beni yatağımdan kaldırıyor yanına çağırıyor, bilgisayarındaki bi sorunu çözmem için yardım istiyordu. Porno sitelerine girdiği için saçma sapan reklamlar çıkıyordu onları kapatamıyordu, ben kapatıyordum.

Ne alkol kullandım, ne uyuşturucu. Sanatsal bir çocuktum, resim yapar fotoğraf çekerdim, doğayı severdim.

Sanırım 18 olmuştum, annem hayatında ilk kez babamdan dayak yemişti. Küpesinden kulak memesi yırtılmıştı, hastaneye oradan da polise gitmiştik. Boşanmaya karar vermişti annem. Küçük kardeşim, diğer kardeşim ve ben üçümüz kalmıştık ve ben mutluydum. İçimi kemiriyordu bi soru, ben dayak yerken neden boşanmadı diye ama susuyordum. Anneme hep destek oldum, yaşadığımız ülkenin dilini öğrenemediği için çocukluğumdan beri her türlü tercümeyi yaptım, her yere onunla gittim. Hayatımda ilk kez salonda tv izliyordum, mutfakta oturuyordum. Odamdan çıkmadan yaşadığım onca sene sonra kendimi çok mutlu hissediyordum.

2 yıl geçti, annem bir gün babanla barışmaya karar verdim, buraya taşınacak dedi. Tam okuluma devam ediyordum, güzel bir işim vardı, mutluydum. O zaman ben giderim bu evden dedim. Bi erkek arkadaşım vardı daha yeniydik, onun yanına. O"ospu mu olacaksın gibisinden bir şeyler söyledi. Yediremedim kendime bunu. Gittim evlendim erkek arkadaşımla. Bu evden gidersen bir daha gelemezsin dedi. Tamam dedim.
Tahmin edersiniz belki, çok kötü bir evlilikti bu ve benim gidecek bir yerim yoktu. Erkek arkadaşım türkiyede yaşıyordu ve yurtdışında oturum izni alabilmek için kullanmıştı beni. Ayrıldıktan sonra o adamdan boşanmam 6 yıl sürdü, tüm masrafları ben ödedim, o kılını kıpırdatmadı.


Annem seni özledim diye çağırdı, koşa koşa gittim. Suçluluk duygusundan ölmek üzereydim. Her şeyin sorumlusu sensin, kendin ettin kendin buldun dedi. Ama bir yandan da beni sevdiğini söylüyor bana yardım ediyordu. Kafam karışıyordu.

Başka bir şehre taşındım, tek başıma kendi ayaklarım üzerinde durdum. Annemle daha az görüşmeye başladım. Babamla zaten yıllarca görüşmedim. Özgüvensizliğim nedeniyle de hiçbir şeye cesaret edemedim. Yeni bir işe girerken bile annem ne der diye düşünür oldum. Çok başarılarım oldu, para kazandım, kendime iyi bir hayat sağladım, annem hiç gurur duymadı benimle ve hep bana eve geri dön dedi.

3 sene önce kanser oldum, atlattım. Psikolojik olarak çöküşüm o dönem başladı. Şizofreni hastası olduğumu öğrendim, bununla birlikte post travmatik stres bozukluğu teşhisi kondu. Doktorlarım şizofreninin sebebinin çocukluğumda dışarıya karşı çok iyi görünen, evde baskı ve şiddet uygulayan ailem yüzünden olduğunu söyledi. Çünkü ben de dışarıya karşı çok bir ailem var imajı çiziyor sorunlarımı kimseye belli etmiyor içime atıyordum. İki farklı dünyada yaşıyor gibiydim.

En iyi doktorlara gidiyorum, en iyi tedaviyi alıyorum. Şu an çok iyi durumdayım ama artık çalışmadığım için emekli oldum. 30 yaşındayım.
Annem en sevdiği çocuğunun ben olduğumu söylüyor. Ne zaman evden gitmek istesem intihar etmekle tehdit etti beni, hatta etti de birkaç kere. Ne zaman duymak istemediği bir şey duysa kendini bir yerlerden atmakla tehdit ediyor. Küçük kardeşim daha 14 yaşında ve muhtemelen babama çekmiş, el becerisi yok, konuşması anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla otizm olabilir, zaten 5 yaşına kadar hiç konuşmamıştı, belki de yediği dayaklardandır. Doktora götürmüyor kardeşimi, ona bunun önemli olduğunu söylüyorum anlamıyor. Şu an ergen ve çevresinden "senden bi b..k olmaz gibi yorumlar duymuş, yüzünde ergenlik sivilceleri var onlara kafaya takıyor tabii ki, kilosu var. Depresyona girmesinden korkuyorum dedim anneme, doktora götür, gerekirse engelli yardımı alsın ki ilerde bir güvencesi olsun, bir iş yerine girdiğinde ona edilen laflar suç kapsamına giriyor o şekilde mesela, devlet güvencesi oluyor. Annem kendini atarım ben dayanamıyorum filan dedi, kaldı öyle... Üzülüyorum çocuğa.

En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.

Yurtdışındaki doktorlarım ve arkadaşlarım bana ailenle görüşmeni azalt, onları dinleme, kendi iç sesini dinle diyor.
Yabancılar için bunu söylemek çok kolay gibi, Türkiye'de olsaydım doktorlar ne derdi? Siz olsanız ne derdiniz?
Lütfen, gerekirse beni de eleştirerek yorum yapın. Herkesin "senin bir suçun yok" demesi bana inandırıcı gelmiyor. Tüm bunları yok yere hak etmiş olamam diye düşünüyorum. Sorularınızı seve seve cevaplarım.


Teşekkür ederim.
Uymaz tabii sizin ailenize, kültür farkından dolayı. Bizim aile kültürümüzde çocuğu kariyi dövmek var, psikolojisini bozmak var, kumar oynamak porno sitelere girmek var bizim kültürümüzde.
 
Sevgili kadınlar kulübü,

Yurtdışında yaşıyorum, haliyle yaşadığım sorun için türk aile yapısını bilen, beni daha iyi anlayacağını düşündüğüm kadınların ve annelerin fikrini almaya geldim.
Olayı size olabildiğinde objektif ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışacağım.

Annem 18 yaşına bastığı gün, gurbette çalışan 32 yaşındaki babamla görücü usulü evlenmiş. 9 sene boyunca babam vize işlerini halledemediği için ben ve benden 3 yaş küçük kardeşim Türkiye'de annemle birlikte babamı bekleyerek büyüdük. Vizemiz çıktığında ben 8 yaşındaydım ve yurtdışına taşındık.
Babamın parası yoktu, çalışmıyordu, sonradan anladığım üzere çalışamıyordu çünkü elinden bir iş gelmiyordu, muhtemelen zihinsel bi sorunu vardı. Durum böyle olunca yokluk içindeydik, türk komşuların desteğiyle su üstünde durmaya çalışıyorduk. Böyle devam etmez diyerek annem bir otelde temizlik işine girmişti. Yine de maddi durumumuz pek iyi değildi, çoğu çocuğun sahip olduğu şeylere sahip olamadım.

Annem, yaşadığı hayal kırıklığı, onca yıl bekleyiş, sorumsuz ve çocuk gibi bir koca gibi sebeplerden kaynaklı öfkesini ve üzüntüsünü beni döverek rahatlatmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki, dudağıma dikiş atılmıştı dayaktan. Şöyle demişti sonrasında da: sakın kimseye söyleme dayak yediğini seni bizden alırlar.

8 yıl sonra tanıştığım yabancı bir adam olan babam da, dışarıda başkalarından duyduğu küçük düşürmelerin öfkesini de eve gelip benden çıkarıyordu. Babam beni döverken, annem: yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin, derdi.

12-13 yaşlarında ergenlikle birlikte içime kapanmaya başladım, kollarımı kesmeye başladım, altıma kaçırıyordum, derslerim kötüleşmişti, okula gitmek istemiyordum. Çok zeki bir çocuktum, hem annem babamdan daha zekiydim, hem de yaşıtlarımdan daha üstün başarılar sağlıyordum. Sanki babam biraz da kıskandığı için dövüyordu beni. Bir gün yeni bir mobilya almışlardı, 4 çekmeceli, kapaklı bir dolap. Kurulması gerekiyordu. Babam denedi yapamadı. Sonra gittim ben yaptım. Babam çok kızmıştı bana, yanlış mı kurdum diye sormuştum, öyle sanmıştım çünkü. Benimle gurur duyamadığını sonradan anladım.
Çok evden kaçtım, arkadaşlarıma sığındım, sokaklarda yattım, ama ağzımı açıp bir kere olsun beni dövüyorlar evde demedim kimseye. Kendi hatalarımdan da bahsedeyim, babamın parasını çaldım beğendiğim bir çantayı almak için, internet kullanımı yüzünden eve yüksek faturalar geldi. Hiç arkadaşım olmadığı için internetten arkadaşlar edindim, hatta çoğuyla bugün bile görüşüyorum.

Ondan sonra psikiyatride yattım, 14 yaşındaydım. Birden fazla intihar girişimim oldu. Yaklaşık bi sene kadar yattım psikiyatride. Eve geri döndüğümde annem herkese benim hayırsız olduğumu, benden çok çektiğini anlatmıştı ve hamileydi. Ama dünyanın en iyi annesi gibiydi. Sorunlarımın babam yüzünden olduğunu söyledim, annemi hep akladım ben de. Durum böyle olunca, annem odandan çıkma o zaman, ben yemeğini odana getiririm, yeter ki evde kal, baban da karışmaz sana dedi. Evden gitmemem için her şeyi yaptı. Öyle ki, arkadaşlarımla buluşmamı bile istemiyordu.
Kardeşim doğdu, çok ağlayan bir çocuktu ve annem sussun diye onu da dövüyordu, 2-3 aylıkken tokat atmaya başlamıştı bebeğe.

16-17 yaşına geldiğimde, bi saat geç kalsam polisi aramakla tehdit ediyordu.
Babamsa, geceleri odamın kapısını açar, bana uzun ve boş bakar, tükürür ve giderdi. Nefretle bakardı yüzüme. Tiksinirdi benden. Hep salonda otururdu, tuvalete gitmek için salondan geçmem gerekiyordu ve ondan korktuğum için geceleri altıma kaçırırdım tuvalete gitme isteğimi bastırmaya çalışırken. Bazen beni yatağımdan kaldırıyor yanına çağırıyor, bilgisayarındaki bi sorunu çözmem için yardım istiyordu. Porno sitelerine girdiği için saçma sapan reklamlar çıkıyordu onları kapatamıyordu, ben kapatıyordum.

Ne alkol kullandım, ne uyuşturucu. Sanatsal bir çocuktum, resim yapar fotoğraf çekerdim, doğayı severdim.

Sanırım 18 olmuştum, annem hayatında ilk kez babamdan dayak yemişti. Küpesinden kulak memesi yırtılmıştı, hastaneye oradan da polise gitmiştik. Boşanmaya karar vermişti annem. Küçük kardeşim, diğer kardeşim ve ben üçümüz kalmıştık ve ben mutluydum. İçimi kemiriyordu bi soru, ben dayak yerken neden boşanmadı diye ama susuyordum. Anneme hep destek oldum, yaşadığımız ülkenin dilini öğrenemediği için çocukluğumdan beri her türlü tercümeyi yaptım, her yere onunla gittim. Hayatımda ilk kez salonda tv izliyordum, mutfakta oturuyordum. Odamdan çıkmadan yaşadığım onca sene sonra kendimi çok mutlu hissediyordum.

2 yıl geçti, annem bir gün babanla barışmaya karar verdim, buraya taşınacak dedi. Tam okuluma devam ediyordum, güzel bir işim vardı, mutluydum. O zaman ben giderim bu evden dedim. Bi erkek arkadaşım vardı daha yeniydik, onun yanına. O"ospu mu olacaksın gibisinden bir şeyler söyledi. Yediremedim kendime bunu. Gittim evlendim erkek arkadaşımla. Bu evden gidersen bir daha gelemezsin dedi. Tamam dedim.
Tahmin edersiniz belki, çok kötü bir evlilikti bu ve benim gidecek bir yerim yoktu. Erkek arkadaşım türkiyede yaşıyordu ve yurtdışında oturum izni alabilmek için kullanmıştı beni. Ayrıldıktan sonra o adamdan boşanmam 6 yıl sürdü, tüm masrafları ben ödedim, o kılını kıpırdatmadı.


Annem seni özledim diye çağırdı, koşa koşa gittim. Suçluluk duygusundan ölmek üzereydim. Her şeyin sorumlusu sensin, kendin ettin kendin buldun dedi. Ama bir yandan da beni sevdiğini söylüyor bana yardım ediyordu. Kafam karışıyordu.

Başka bir şehre taşındım, tek başıma kendi ayaklarım üzerinde durdum. Annemle daha az görüşmeye başladım. Babamla zaten yıllarca görüşmedim. Özgüvensizliğim nedeniyle de hiçbir şeye cesaret edemedim. Yeni bir işe girerken bile annem ne der diye düşünür oldum. Çok başarılarım oldu, para kazandım, kendime iyi bir hayat sağladım, annem hiç gurur duymadı benimle ve hep bana eve geri dön dedi.

3 sene önce kanser oldum, atlattım. Psikolojik olarak çöküşüm o dönem başladı. Şizofreni hastası olduğumu öğrendim, bununla birlikte post travmatik stres bozukluğu teşhisi kondu. Doktorlarım şizofreninin sebebinin çocukluğumda dışarıya karşı çok iyi görünen, evde baskı ve şiddet uygulayan ailem yüzünden olduğunu söyledi. Çünkü ben de dışarıya karşı çok bir ailem var imajı çiziyor sorunlarımı kimseye belli etmiyor içime atıyordum. İki farklı dünyada yaşıyor gibiydim.

En iyi doktorlara gidiyorum, en iyi tedaviyi alıyorum. Şu an çok iyi durumdayım ama artık çalışmadığım için emekli oldum. 30 yaşındayım.
Annem en sevdiği çocuğunun ben olduğumu söylüyor. Ne zaman evden gitmek istesem intihar etmekle tehdit etti beni, hatta etti de birkaç kere. Ne zaman duymak istemediği bir şey duysa kendini bir yerlerden atmakla tehdit ediyor. Küçük kardeşim daha 14 yaşında ve muhtemelen babama çekmiş, el becerisi yok, konuşması anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla otizm olabilir, zaten 5 yaşına kadar hiç konuşmamıştı, belki de yediği dayaklardandır. Doktora götürmüyor kardeşimi, ona bunun önemli olduğunu söylüyorum anlamıyor. Şu an ergen ve çevresinden "senden bi b..k olmaz gibi yorumlar duymuş, yüzünde ergenlik sivilceleri var onlara kafaya takıyor tabii ki, kilosu var. Depresyona girmesinden korkuyorum dedim anneme, doktora götür, gerekirse engelli yardımı alsın ki ilerde bir güvencesi olsun, bir iş yerine girdiğinde ona edilen laflar suç kapsamına giriyor o şekilde mesela, devlet güvencesi oluyor. Annem kendini atarım ben dayanamıyorum filan dedi, kaldı öyle... Üzülüyorum çocuğa.

En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.

Yurtdışındaki doktorlarım ve arkadaşlarım bana ailenle görüşmeni azalt, onları dinleme, kendi iç sesini dinle diyor.
Yabancılar için bunu söylemek çok kolay gibi, Türkiye'de olsaydım doktorlar ne derdi? Siz olsanız ne derdiniz?
Lütfen, gerekirse beni de eleştirerek yorum yapın. Herkesin "senin bir suçun yok" demesi bana inandırıcı gelmiyor. Tüm bunları yok yere hak etmiş olamam diye düşünüyorum. Sorularınızı seve seve cevaplarım.


Teşekkür ederim.
Hangi memlekette anne olursak olalım,anne,babanıza bakış açımız olumlu olamaz bence ya.
Dövmek,suratına tükürmek,halihazırda kendimi atarıp diye yaptığı manüpilatif hareketler vs asla kabul edilemez ve yerinizde olsam kendi istediğim hayatı,istediğim şekilde yaşardım bu saatten sonra.
Vicdanen sizi rahatsız edebilecek tek şey kardeşiniz olabilir ne anneniz ne babanız olmamalı.
Çok çok üzüldüm cidden ama kendi ayaklarınız üzerinde durabiliyor olmanıza sevindim.
 
Sevgili kadınlar kulübü,

Yurtdışında yaşıyorum, haliyle yaşadığım sorun için türk aile yapısını bilen, beni daha iyi anlayacağını düşündüğüm kadınların ve annelerin fikrini almaya geldim.
Olayı size olabildiğinde objektif ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışacağım.

Annem 18 yaşına bastığı gün, gurbette çalışan 32 yaşındaki babamla görücü usulü evlenmiş. 9 sene boyunca babam vize işlerini halledemediği için ben ve benden 3 yaş küçük kardeşim Türkiye'de annemle birlikte babamı bekleyerek büyüdük. Vizemiz çıktığında ben 8 yaşındaydım ve yurtdışına taşındık.
Babamın parası yoktu, çalışmıyordu, sonradan anladığım üzere çalışamıyordu çünkü elinden bir iş gelmiyordu, muhtemelen zihinsel bi sorunu vardı. Durum böyle olunca yokluk içindeydik, türk komşuların desteğiyle su üstünde durmaya çalışıyorduk. Böyle devam etmez diyerek annem bir otelde temizlik işine girmişti. Yine de maddi durumumuz pek iyi değildi, çoğu çocuğun sahip olduğu şeylere sahip olamadım.

Annem, yaşadığı hayal kırıklığı, onca yıl bekleyiş, sorumsuz ve çocuk gibi bir koca gibi sebeplerden kaynaklı öfkesini ve üzüntüsünü beni döverek rahatlatmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki, dudağıma dikiş atılmıştı dayaktan. Şöyle demişti sonrasında da: sakın kimseye söyleme dayak yediğini seni bizden alırlar.

8 yıl sonra tanıştığım yabancı bir adam olan babam da, dışarıda başkalarından duyduğu küçük düşürmelerin öfkesini de eve gelip benden çıkarıyordu. Babam beni döverken, annem: yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin, derdi.

12-13 yaşlarında ergenlikle birlikte içime kapanmaya başladım, kollarımı kesmeye başladım, altıma kaçırıyordum, derslerim kötüleşmişti, okula gitmek istemiyordum. Çok zeki bir çocuktum, hem annem babamdan daha zekiydim, hem de yaşıtlarımdan daha üstün başarılar sağlıyordum. Sanki babam biraz da kıskandığı için dövüyordu beni. Bir gün yeni bir mobilya almışlardı, 4 çekmeceli, kapaklı bir dolap. Kurulması gerekiyordu. Babam denedi yapamadı. Sonra gittim ben yaptım. Babam çok kızmıştı bana, yanlış mı kurdum diye sormuştum, öyle sanmıştım çünkü. Benimle gurur duyamadığını sonradan anladım.
Çok evden kaçtım, arkadaşlarıma sığındım, sokaklarda yattım, ama ağzımı açıp bir kere olsun beni dövüyorlar evde demedim kimseye. Kendi hatalarımdan da bahsedeyim, babamın parasını çaldım beğendiğim bir çantayı almak için, internet kullanımı yüzünden eve yüksek faturalar geldi. Hiç arkadaşım olmadığı için internetten arkadaşlar edindim, hatta çoğuyla bugün bile görüşüyorum.

Ondan sonra psikiyatride yattım, 14 yaşındaydım. Birden fazla intihar girişimim oldu. Yaklaşık bi sene kadar yattım psikiyatride. Eve geri döndüğümde annem herkese benim hayırsız olduğumu, benden çok çektiğini anlatmıştı ve hamileydi. Ama dünyanın en iyi annesi gibiydi. Sorunlarımın babam yüzünden olduğunu söyledim, annemi hep akladım ben de. Durum böyle olunca, annem odandan çıkma o zaman, ben yemeğini odana getiririm, yeter ki evde kal, baban da karışmaz sana dedi. Evden gitmemem için her şeyi yaptı. Öyle ki, arkadaşlarımla buluşmamı bile istemiyordu.
Kardeşim doğdu, çok ağlayan bir çocuktu ve annem sussun diye onu da dövüyordu, 2-3 aylıkken tokat atmaya başlamıştı bebeğe.

16-17 yaşına geldiğimde, bi saat geç kalsam polisi aramakla tehdit ediyordu.
Babamsa, geceleri odamın kapısını açar, bana uzun ve boş bakar, tükürür ve giderdi. Nefretle bakardı yüzüme. Tiksinirdi benden. Hep salonda otururdu, tuvalete gitmek için salondan geçmem gerekiyordu ve ondan korktuğum için geceleri altıma kaçırırdım tuvalete gitme isteğimi bastırmaya çalışırken. Bazen beni yatağımdan kaldırıyor yanına çağırıyor, bilgisayarındaki bi sorunu çözmem için yardım istiyordu. Porno sitelerine girdiği için saçma sapan reklamlar çıkıyordu onları kapatamıyordu, ben kapatıyordum.

Ne alkol kullandım, ne uyuşturucu. Sanatsal bir çocuktum, resim yapar fotoğraf çekerdim, doğayı severdim.

Sanırım 18 olmuştum, annem hayatında ilk kez babamdan dayak yemişti. Küpesinden kulak memesi yırtılmıştı, hastaneye oradan da polise gitmiştik. Boşanmaya karar vermişti annem. Küçük kardeşim, diğer kardeşim ve ben üçümüz kalmıştık ve ben mutluydum. İçimi kemiriyordu bi soru, ben dayak yerken neden boşanmadı diye ama susuyordum. Anneme hep destek oldum, yaşadığımız ülkenin dilini öğrenemediği için çocukluğumdan beri her türlü tercümeyi yaptım, her yere onunla gittim. Hayatımda ilk kez salonda tv izliyordum, mutfakta oturuyordum. Odamdan çıkmadan yaşadığım onca sene sonra kendimi çok mutlu hissediyordum.

2 yıl geçti, annem bir gün babanla barışmaya karar verdim, buraya taşınacak dedi. Tam okuluma devam ediyordum, güzel bir işim vardı, mutluydum. O zaman ben giderim bu evden dedim. Bi erkek arkadaşım vardı daha yeniydik, onun yanına. O"ospu mu olacaksın gibisinden bir şeyler söyledi. Yediremedim kendime bunu. Gittim evlendim erkek arkadaşımla. Bu evden gidersen bir daha gelemezsin dedi. Tamam dedim.
Tahmin edersiniz belki, çok kötü bir evlilikti bu ve benim gidecek bir yerim yoktu. Erkek arkadaşım türkiyede yaşıyordu ve yurtdışında oturum izni alabilmek için kullanmıştı beni. Ayrıldıktan sonra o adamdan boşanmam 6 yıl sürdü, tüm masrafları ben ödedim, o kılını kıpırdatmadı.


Annem seni özledim diye çağırdı, koşa koşa gittim. Suçluluk duygusundan ölmek üzereydim. Her şeyin sorumlusu sensin, kendin ettin kendin buldun dedi. Ama bir yandan da beni sevdiğini söylüyor bana yardım ediyordu. Kafam karışıyordu.

Başka bir şehre taşındım, tek başıma kendi ayaklarım üzerinde durdum. Annemle daha az görüşmeye başladım. Babamla zaten yıllarca görüşmedim. Özgüvensizliğim nedeniyle de hiçbir şeye cesaret edemedim. Yeni bir işe girerken bile annem ne der diye düşünür oldum. Çok başarılarım oldu, para kazandım, kendime iyi bir hayat sağladım, annem hiç gurur duymadı benimle ve hep bana eve geri dön dedi.

3 sene önce kanser oldum, atlattım. Psikolojik olarak çöküşüm o dönem başladı. Şizofreni hastası olduğumu öğrendim, bununla birlikte post travmatik stres bozukluğu teşhisi kondu. Doktorlarım şizofreninin sebebinin çocukluğumda dışarıya karşı çok iyi görünen, evde baskı ve şiddet uygulayan ailem yüzünden olduğunu söyledi. Çünkü ben de dışarıya karşı çok bir ailem var imajı çiziyor sorunlarımı kimseye belli etmiyor içime atıyordum. İki farklı dünyada yaşıyor gibiydim.

En iyi doktorlara gidiyorum, en iyi tedaviyi alıyorum. Şu an çok iyi durumdayım ama artık çalışmadığım için emekli oldum. 30 yaşındayım.
Annem en sevdiği çocuğunun ben olduğumu söylüyor. Ne zaman evden gitmek istesem intihar etmekle tehdit etti beni, hatta etti de birkaç kere. Ne zaman duymak istemediği bir şey duysa kendini bir yerlerden atmakla tehdit ediyor. Küçük kardeşim daha 14 yaşında ve muhtemelen babama çekmiş, el becerisi yok, konuşması anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla otizm olabilir, zaten 5 yaşına kadar hiç konuşmamıştı, belki de yediği dayaklardandır. Doktora götürmüyor kardeşimi, ona bunun önemli olduğunu söylüyorum anlamıyor. Şu an ergen ve çevresinden "senden bi b..k olmaz gibi yorumlar duymuş, yüzünde ergenlik sivilceleri var onlara kafaya takıyor tabii ki, kilosu var. Depresyona girmesinden korkuyorum dedim anneme, doktora götür, gerekirse engelli yardımı alsın ki ilerde bir güvencesi olsun, bir iş yerine girdiğinde ona edilen laflar suç kapsamına giriyor o şekilde mesela, devlet güvencesi oluyor. Annem kendini atarım ben dayanamıyorum filan dedi, kaldı öyle... Üzülüyorum çocuğa.

En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.

Yurtdışındaki doktorlarım ve arkadaşlarım bana ailenle görüşmeni azalt, onları dinleme, kendi iç sesini dinle diyor.
Yabancılar için bunu söylemek çok kolay gibi, Türkiye'de olsaydım doktorlar ne derdi? Siz olsanız ne derdiniz?
Lütfen, gerekirse beni de eleştirerek yorum yapın. Herkesin "senin bir suçun yok" demesi bana inandırıcı gelmiyor. Tüm bunları yok yere hak etmiş olamam diye düşünüyorum. Sorularınızı seve seve cevaplarım.


Teşekkür ederim.
Görüşmeniz hata boyle bir anne ile asla görüsmezdim. Çünkü size kattığı olumlu birşey yok, sizi aşağı çekmeye demorolize etmeye çalışıyor. "Yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin" kısmını okuyunca buz kestim. Bir anne nasıl bunu söyleyebilir.
Yeni doğan bebeğe de şiddet uyguluyormuş ya annelik duygusu yok yada annenizin de ciddi psikolojik sorunları varmış.
Devir değişti eskiden kadınlar herşeye katlanıp susarlarmış. Etkiye tepki şimdi kim olursa olsun size faydası yok ise hayatınızdan çıkarın. Ve küçük kardeşiniz için siz birşeyler yapmaya çalışın şikayet etseniz koruma altına alınır belki
 
bunu doktorların sana söylemiş. benim söylememin ne faydası olur bilmiyorum ama ailenin yaptığı hiçbir şeyin sorumlusu sen değilsin. kendine verdiğin saçma sapan cezayı bırak. bende Türkiye'de gittim bazı sebeplerden ötürü. sana zarar veren insanlarla görüşme dedi. ve bunlar benim ailemdi. hemde seninki gibi fiziksel de değil tamamen psikolojik zarar. biraz daha bunlara devam edersen boşa yaşanmış erken bitmiş bir hayat olarak kalacaksın.
 
Senin tek suçun bunları hak etmiş olabileceğine kendini inandırmaya çalışmak. Bir suçun yok. Ne yaparsa yapsın annenle asla görüşme öldüler say. Hayatına yalnız devam et. Çünkü maalesef zaten yalnızmışsın.
Bu yoruma katılıyorum.
Bir kez geliyoruz hayata ve mutlu olmamız lazım, hele ki mutlu olmak elimizdeyken bunu başkalarının tepsisine koyup bize ikram etmesini bekleyemeyiz.
Anne ve babanızda da psikiyatrik sorunlar olduğunu düşünüyorum.
 
En son nokta şu oldu, bir yıldır yabancı bir erkek arkadaşım var, hayatımda tanıdığım en empatik, en anlayışlı, en sevecen insanlardan biri. Anneme anlattım, ben kabul etmem diyerek telefonu yüzüme kapattı. Bizim ailemize uymaz, kültür farkı, dil bariyeri dedi.
Oysa benim böyle bi sorunum yok, 3 dili anadilim gibi konuşuyorum, kendi gelirim, evim, hayatım var. Annem aylardır benimle konuşmuyor.
Annen baban olacak adamla tekrar evlenip sizi iyice yakarken size sordu mu ki şimdi sen annenden onay bekliyorsun. Kendi yaptıkları da cabası. Bir de ne hakla kabul etmem diyorsa. Ailemize uymaz dediğinde "ben sizin ailenizden değilim" diye yapıştırsaydın cevabı.
Tüm bağlarını koparman senin yararına olacaktır. Türk aile yapısı veya ecnebi aile yapısı vs değil mevzu akıl ve mantık işi. Sana zarar veren yerden uzaklaşmak dünyanın neresine gidersen git aynıdır.
 
Görüşmeniz hata boyle bir anne ile asla görüsmezdim. Çünkü size kattığı olumlu birşey yok, sizi aşağı çekmeye demorolize etmeye çalışıyor. "Yüzüne vurma okuldan şikayet gelmesin" kısmını okuyunca buz kestim. Bir anne nasıl bunu söyleyebilir.
Yeni doğan bebeğe de şiddet uyguluyormuş ya annelik duygusu yok yada annenizin de ciddi psikolojik sorunları varmış.
Devir değişti eskiden kadınlar herşeye katlanıp susarlarmış. Etkiye tepki şimdi kim olursa olsun size faydası yok ise hayatınızdan çıkarın. Ve küçük kardeşiniz için siz birşeyler yapmaya çalışın şikayet etseniz koruma altına alınır belki
Ayrıca kendinizi düşünme vaktiniz gelmiş geçiyor bile bunu asla bencillik olarak düşünme ve kendini özellikle annenize karşı sorumlu hissetmeyin.
Sizi kendi tercihleri doğrultusunda dünyaya getirdiler, yaşının 18 olması vs sizi bağlamaz. Çocuk anne babaya değil, anne baba çocuğa karşı sorumludur bunu unutmayın.
Kendisi ne yaşamış olursa olsun sizin cocukluğunuzu katletmeye hakları yoktu, cocukluğunuz elinizden alınmış, onlar size karşı borçlu lütfen bunu unutmayın.
Benim cocukluğumda güzel geçmedi bazen düşünüyorum hatırlayıp çevreme anlatacağım güzel bir anım yok. İnsan kendini eksik hissediyor😔ama asla çocuklarıma yansıtmadım, tam tersini yapıyorum onlar çok mutlu bir cocukluk dönemi hatırlasın diye.
Bana da para vermedikleri için benden babamın cebinden para çalmıştım ama okulda her ay satılan dergiden almak için yapmıştım. Birde üstüne dayak yemiştim. Şaka gibi😂😂
Çocuklarıma öğrettim ilk şey, hiç birşey "sizden önemli değil" çünkü biz çok değersiz büyütüldük. Sizde böyle düşünün sizden kıymetli kimse yok bu hayatta.
Annelik makamı kutsal değildir, cennet her annenin ayağının altında değildir. hakkıyla yapana saygı duyulur bu boş cümlelerle insanları manipüle ediyorlar, kanmayın.
 
Yorumlarınız için çok teşekkür ederim... Başkası bana böyle bir derdini anlatsa ben de sizin gibi yorum yapardım bunu biliyorum, ama insan içinde yaşarken dışarıdan bakamıyor... Aslında bu gönderiyi yazdıktan sonra okuyunca ben de buz kesildim.
Annem bana çocukluğumdan beri ne yaparsam yapayım suçluymuşum gibi davrandığı için 30 yaşına da gelsem etkisinden çıkamıyorum bunun kolay kolay. İnsanın zihnine işliyor böyle şeyler. Dayak izi bir süre sonra geçiyor da ruhsal olan kalıyor.
Annemin benimle konuşmaması bana bir yandan çok iyi geldi çünkü kendimi ilk kez kendi kararlarını vermekte özgür biri gibi hissettim. Ama tanıdığım kadarıyla, eminim ki, bi süre sonra canım kızım evladım gibisinden iletişim kuracaktır benimle, ve kendimi yine kötü hissettirecektir. Beni bu kadar seven bir kadını ben nasıl üzerim diye düşünmeme sebep olacak. En iyi nasıl yaklaşırım o durumda bilmiyorum. Yukarıda bir yorumda "artık bencil olmanın zamanı gelmedi mi?" yazmışsınız. Haklısınız. Hayatımda hiç bencil olamadım o yüzden nasıl bencil olunur bilmiyorum bile.
Çok teşekkür ederim yorumlarınız için. Dürüst olmam gerekirse "cennet annelerin ayakları altındadır, ama o senin annen o senin baban" gibi yorumlar bekliyordum sanırım... Çok iyi geldiniz bana. Çok teşekkür ederim.
 
X