- 22 Aralık 2023
- 667
- 785
- 28
-
- Konu Sahibi Pisipatisii
- #1
Merhaba. 28 yaşında taze bir anneyim.
Hamilelik dönemimde bu siteden fazlaca faydalandım. Halen sizlerin tecrübelerinden faydalanmaya devam ediyorum.
Söyleyeceklerim belki biraz uzun olabilir ama burada doğum hikayemi yazmış olmak, içimi dökmüş olmak bana iyi hissettirebilir diye düşünüyorum.
Aylar önce ovülasyon testi ile pozitifi görmüştüm. Anca doktoruma gittiğimde anlamsız bir biçimde ekrana bakmış kesin bişey söylememişti. Kese var ama içi boş dedi. Nasıl dedim dış gebelik mi, hayır, kimyasal gebelik mi hayır, sağlıklı bir gebelik gibi görünmüyor daha çok çok yeni dedi. Yani bir beklentiye giremememi, eve giderek kanamamın başlamasını beklememi, bir hafta sonra kanama olmazsa tekrar gelmemi söyledi. Bi nevi düşük yapacaktım evde. O sürede evden çıkmayarak düşük yapmayı bekledim. Ancak kanamam olmadı. Tekrar randevu alarak doktoruma gittim.
Ultrasona girdiğimde burda bir şey var dedi. Ben o kadar umutsuzdum ki kist vs var sandım. Sonra açıkladı ki, bir değil iki bebek vardı içimde :) dünyalar benim olmuştu ancak, tke yumurta ikizi olduğunu, epey zor bir hamilelik geçireceğimi, bütün riskleri vs anlattı. Öngörüsü sayesinde ne dediyse hepsini yaşadım.
İçimiz içimize sığmıyor ama bi o kadar da endişeliydik. Ara sıra kanamalarım oluyor, ilaç ve iğneyle müdahale ediyorduk. İlerleyen haftalarda bebeklerden küçük olanında gelişim geriliği gözlemledik. Bebeğim sol tarafıma sıkışmış cenin pozisyonunda sırtını dönmüş haftalardır hiçbir şekilde pozisyon değiştirmiyorum. Hikaye aslında burda başladı. Plasentamdaki damarlar oldukça fazlaydı bebeklerden küçük olanı yeteri kadar beslenemiyordu. Bizi İstanbulda bir profesöre yönlendirdi. Ya lazerle plasenta içini yaktırıp tedavi olacaktık, ya da o bebeği kaderine terkedecektik. Bir seçenek daha vardı ki bebeğin hayatını sonlandırma. Günler geçtikçe birinin haftası ilerliyor, birisi gittikçe geriliyordu. Profesörle karar verdik ve lazer için Çapa'da yatışım yapıldı.
İşlem günü geldi ve ben lokal anestezi ile işleme alındım. Konuşulanları duyuyor ancak korkmuyordum. Bebeğim iyi olacaktı, umutluydum. İşlemim harika bir ekip tarafından yapıldı. Beni gözlem odasına aldıklarında tuhaf bir şeyler olduğunu hissettim. Oluk oluk kan geliyordu. Yanımda 4 tane daha hamile kadın vardı. Hemşirelere bağırmaktan başka çarem yoktu. Vücudumdaki bütün kanlar çekiliyordu sanki. Zangır zangır titriyordum korkudan. Çünkü bu işlemde böyle bir komplikasyondan bahsedilmemişti. Bütün öğrenciler işlemi yapan doktorlar başımda toplanmış bi yandan damar yolu açmaya çalışıyor bir yandan beni bayılmamam için oyalıyorlardı. Öyle bir kan kaybıydı ki. Kan grubumun sorulduğunu hatırlıyorum. Beni tekrar işlem odasına alıyorlardı. Titremeye ve ağlamaya devam ediyordum. Doktorlar ne olduğunu anlamamıştı. Ultrasona tekrar girmek için beni götürürlerken doktorlardan birine sarılıp neler oluyo nolur söyle lütfen bişey mi oldu diye yalvarıyordum. Doktor bakacağız diyerek geçiştirdikçe umudum tükeniyordu. Henüz 18. Haftadaydım. Ultrasondan sonra yoğun bakıma alındım. Normalde 2. Gün taburcu olunan bu lazer işleminde bilin bakalım kim 2hafta hastanede yattı
Plasentanın reaksiyon verdiğini ultrasona bakarlarken söylemişlerdi. Bu arada sıkışan bebek yavaş yavaş dönmeye başlamıştı. Eşimden başka kimse yoktu. Eşime vücudumun çok dirençli olduğunu başka biri olsa ya bebekler ya da anneyi kaybedebilecek olduklarını söylemişler. Yoğun bakım nedir bilmezdim. İletişim desen hiçbir şekilde sağlayamadım. Eşim kapıda telefonundan netini açtı ve gece boyunca o şekilde iletişim sağladık. Uzun saatler titremem ve korkularım geçmedi. Beni sakinleştirebilen tek şey eşimin teselileriydi.
Normal odaya çıktığımda sürekli kan alınıyordu. Tuhaf bir şekilde Alt Ast değerlerim tavan yapmıştı. Karaciğer değerleriydi sanırım bunlar. 280 290ları görmüştük. Karaciğerimde de bir sorun mu var diye film çektiler. Hiçbir şey çıkmadı. Ancak değerler düşsün diye beklemek zorundaydık. Resmen şafak saydık. Her sabah sabahın köründe ultrasona alınıyordum bebeklerin kalp atışlarına bakıyorlardı. Çok kötü bir psikolojiydi. Her defasında acaba bu defa bişey çıkacak mı diye düşünerek giriyordum ultrasona. Günlerce bekledim artık sabahları ağlamaya başlamıştım vizitlerden önce. Üç günde bir kan vermem şartıyla beni taburcu ettiler. Değerler kendi kendine düştü.
Bebeklerim iyiydi gelişimi ilerlemeye başlamıştı ancak büyük olan bebekle fark çoktan açılmış ve kapanmayacaktı ne yazık ki.
Doktorum 1000 gramı geçerse yaşar demişti. Diğeri çok zor ihtimaldi. Büyük bebek her türlü yaşar diğeri için aynı şeyi söyleyemem demişti. Yani fark hep yarı yarıyaydı. Biri 1000gr ise diğeri 500dü. O arada detaylı ultrasonda küçük bebeğimin yarık dudaklı olduğunu öğrendik. İşler yine karışmıştı. Nasıl yapacaktım. Onca ameliyat geçirecektim nasıl besleyecektim onu. Şimdiden yıkılmıştım.
30. Haftama geldiğimde bir bir pazar sabahı kanamayla hastaneye koştum doktoruma bilgi verdim. Müdahale edildi. İyi bir şekilde eve döndük. Aynı günün gecesi saat 3te uyurken suyumun geldiğini düşünerek uyandım. Kalktığımda her yer kandı. Yine bir travmayla karşı karşıyaydım. Hemen eşimi uyandırdım. Eşim sakin kalmaya çalışarak gündüz olan kanamanın devamıdır dedi. Ancak asla öyle değildi. Kanama çok fenaydı. Hemen taksiyle hastaneye giderek doktoruma ulaştık. Serumlar iğneler müdahale edildi. Nstye bağlandım bebeklerimin kalp atışı vardı. Sabah olmasını ve doktorumun gelmesini bekleyecektik. Ancak bekleyemedim. Aniden sanırım sancı dedikleri şeyi hissetmeye başladım. Yattığım yer kan gölüne dönmüş eşofmanım vs herşeyim mahvolmuştu. 4 saniyede bir sancı hissediyordum acıdan bağırıyordum sancı girdikçe. Litre litre serum verdiler bu serumların idrar yaptığını biliyordum. Tuvalete gittiğimde vajinamın tıkandığını hissettim. Aşırı çişim vardı (özür dileyerek) anca yapamıyordum bir türlü. Deli gibi de uykum vardı uyumak için yattığımda 4 sn de bir sancı ve bağırmamla kendimden geçiyordum. Derken doktorum geldi ve ultrasona baktı. Eşim tuvaletimi yapamadığımı söylediğinde çok üzülerek doğumun başladığını artık almamız gerek diyerek söylemiş. O ana kadar doğum aklımın ucundan bile geçmiyordu. Çok güvendiğim doktorum yine bir mucize yaratıp acımı dindirecek sanıyordum. Saat 10 gibi kendimi doğumhanede buldum.
10.14te üstelik kendi doğum günümde bebeklerim dünyaya geldi. Elbette kucağıma dahi alamadan kuvöze gittiler. Bir kaç saat sonra onları görmeye gittim. Birisi 1200 gr diğeri 530gr dünyaya gelmişti. Küçük bebeğim gelişim geriliği yaşadığı için çoğu uzvu oluşmamış ya da eksikti. Kulakları kapalı göz kapağı yarık damak ve dudağı yarıktı. Minicikti. Nasıl bakacaktım her şeyim onun olabilirdi tüm vaktim zamanım ilgim nasıl yetecektim ikisine birden. Hadi kendimi geçtim. Bu bebek nasıl geçirecekti onca ameliyatı düzelmek için. Nasıl dayanacaktı minik bedeni. Dayanamadı da...
7.gün gittiğimde bebeğim mosmordu. O güne kadar çok umutluydum. İyi olacaktı bebeğim. İnanıyordum. 8 gün boyunca hergün gittim onu görmeye. Ona dokundum sevdim okşadım. Hemşireler inanmıyordu. Bu kadarcık bebekten ses çıkıyor, bu kadarcık bebeğin gözleri açık bunlar mucize gibi bişey diyorlardı.
Arkamı dönüyorum büyük bebeğim bana muhtaç, önüme dönüyorum küçük bebeğim orda öylece sanki bana veda ediyordu. Hergün umutla girdiğim yoğun bakımdan o gün yıkık ve ağlayarak çıktım. Diğer gün sabah telefonla teyit ettiler. Dünyam başıma yıkılmıştı. Hiçbişey istemiyordum. Onu hastaneden alıp defnettik. Bıraksalar orda kalırdım onunla. Diğer bebeğimin kuvöz süreci devam ediyordu. Süt sağıp götürüyordum.
Ama o gün gitmek istememiştim. Diğer bebeğimi görmek istemediğim için değil de küçük bebeğimin yattığı yeri boş göreceğim için. Eşim onun bize ihtiyacı olduğunu onun için dik durmamız gerektiğini söylemişti günlerce. Haklıydı.
Onun acısı hiç geçmedi ama tutunacak bir dalım daha vardı. Günler geçti tam 35 gün her gün yoğun bakım önündeydik. Hergün kuvözden onu görmeye gittik. Sabrettik. Şimdi kucağımızda mışıl mışıl uyuyor.
İki buçuk aylık oldu bile.
Bazen uyurken gülümsediğinde acaba kardeşini rüyasında görüyor mudur diyorum kendi kendime. Umarım orda bi yerde bizi izliyodur minik yavrum.
Güzel Cenk'im, ne güzel bir mücadele verdi benim bebeğim, güçlü oğlum.
Vakit ayırıp okuyan olursa teşekkür ederim şimdiden. Benzer şeyler yaşayanlar belki yalnız olmadıklarını anlarlar diye yazdım. Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın
Hamilelik dönemimde bu siteden fazlaca faydalandım. Halen sizlerin tecrübelerinden faydalanmaya devam ediyorum.
Söyleyeceklerim belki biraz uzun olabilir ama burada doğum hikayemi yazmış olmak, içimi dökmüş olmak bana iyi hissettirebilir diye düşünüyorum.
Aylar önce ovülasyon testi ile pozitifi görmüştüm. Anca doktoruma gittiğimde anlamsız bir biçimde ekrana bakmış kesin bişey söylememişti. Kese var ama içi boş dedi. Nasıl dedim dış gebelik mi, hayır, kimyasal gebelik mi hayır, sağlıklı bir gebelik gibi görünmüyor daha çok çok yeni dedi. Yani bir beklentiye giremememi, eve giderek kanamamın başlamasını beklememi, bir hafta sonra kanama olmazsa tekrar gelmemi söyledi. Bi nevi düşük yapacaktım evde. O sürede evden çıkmayarak düşük yapmayı bekledim. Ancak kanamam olmadı. Tekrar randevu alarak doktoruma gittim.
Ultrasona girdiğimde burda bir şey var dedi. Ben o kadar umutsuzdum ki kist vs var sandım. Sonra açıkladı ki, bir değil iki bebek vardı içimde :) dünyalar benim olmuştu ancak, tke yumurta ikizi olduğunu, epey zor bir hamilelik geçireceğimi, bütün riskleri vs anlattı. Öngörüsü sayesinde ne dediyse hepsini yaşadım.
İçimiz içimize sığmıyor ama bi o kadar da endişeliydik. Ara sıra kanamalarım oluyor, ilaç ve iğneyle müdahale ediyorduk. İlerleyen haftalarda bebeklerden küçük olanında gelişim geriliği gözlemledik. Bebeğim sol tarafıma sıkışmış cenin pozisyonunda sırtını dönmüş haftalardır hiçbir şekilde pozisyon değiştirmiyorum. Hikaye aslında burda başladı. Plasentamdaki damarlar oldukça fazlaydı bebeklerden küçük olanı yeteri kadar beslenemiyordu. Bizi İstanbulda bir profesöre yönlendirdi. Ya lazerle plasenta içini yaktırıp tedavi olacaktık, ya da o bebeği kaderine terkedecektik. Bir seçenek daha vardı ki bebeğin hayatını sonlandırma. Günler geçtikçe birinin haftası ilerliyor, birisi gittikçe geriliyordu. Profesörle karar verdik ve lazer için Çapa'da yatışım yapıldı.
İşlem günü geldi ve ben lokal anestezi ile işleme alındım. Konuşulanları duyuyor ancak korkmuyordum. Bebeğim iyi olacaktı, umutluydum. İşlemim harika bir ekip tarafından yapıldı. Beni gözlem odasına aldıklarında tuhaf bir şeyler olduğunu hissettim. Oluk oluk kan geliyordu. Yanımda 4 tane daha hamile kadın vardı. Hemşirelere bağırmaktan başka çarem yoktu. Vücudumdaki bütün kanlar çekiliyordu sanki. Zangır zangır titriyordum korkudan. Çünkü bu işlemde böyle bir komplikasyondan bahsedilmemişti. Bütün öğrenciler işlemi yapan doktorlar başımda toplanmış bi yandan damar yolu açmaya çalışıyor bir yandan beni bayılmamam için oyalıyorlardı. Öyle bir kan kaybıydı ki. Kan grubumun sorulduğunu hatırlıyorum. Beni tekrar işlem odasına alıyorlardı. Titremeye ve ağlamaya devam ediyordum. Doktorlar ne olduğunu anlamamıştı. Ultrasona tekrar girmek için beni götürürlerken doktorlardan birine sarılıp neler oluyo nolur söyle lütfen bişey mi oldu diye yalvarıyordum. Doktor bakacağız diyerek geçiştirdikçe umudum tükeniyordu. Henüz 18. Haftadaydım. Ultrasondan sonra yoğun bakıma alındım. Normalde 2. Gün taburcu olunan bu lazer işleminde bilin bakalım kim 2hafta hastanede yattı
Plasentanın reaksiyon verdiğini ultrasona bakarlarken söylemişlerdi. Bu arada sıkışan bebek yavaş yavaş dönmeye başlamıştı. Eşimden başka kimse yoktu. Eşime vücudumun çok dirençli olduğunu başka biri olsa ya bebekler ya da anneyi kaybedebilecek olduklarını söylemişler. Yoğun bakım nedir bilmezdim. İletişim desen hiçbir şekilde sağlayamadım. Eşim kapıda telefonundan netini açtı ve gece boyunca o şekilde iletişim sağladık. Uzun saatler titremem ve korkularım geçmedi. Beni sakinleştirebilen tek şey eşimin teselileriydi.
Normal odaya çıktığımda sürekli kan alınıyordu. Tuhaf bir şekilde Alt Ast değerlerim tavan yapmıştı. Karaciğer değerleriydi sanırım bunlar. 280 290ları görmüştük. Karaciğerimde de bir sorun mu var diye film çektiler. Hiçbir şey çıkmadı. Ancak değerler düşsün diye beklemek zorundaydık. Resmen şafak saydık. Her sabah sabahın köründe ultrasona alınıyordum bebeklerin kalp atışlarına bakıyorlardı. Çok kötü bir psikolojiydi. Her defasında acaba bu defa bişey çıkacak mı diye düşünerek giriyordum ultrasona. Günlerce bekledim artık sabahları ağlamaya başlamıştım vizitlerden önce. Üç günde bir kan vermem şartıyla beni taburcu ettiler. Değerler kendi kendine düştü.
Bebeklerim iyiydi gelişimi ilerlemeye başlamıştı ancak büyük olan bebekle fark çoktan açılmış ve kapanmayacaktı ne yazık ki.
Doktorum 1000 gramı geçerse yaşar demişti. Diğeri çok zor ihtimaldi. Büyük bebek her türlü yaşar diğeri için aynı şeyi söyleyemem demişti. Yani fark hep yarı yarıyaydı. Biri 1000gr ise diğeri 500dü. O arada detaylı ultrasonda küçük bebeğimin yarık dudaklı olduğunu öğrendik. İşler yine karışmıştı. Nasıl yapacaktım. Onca ameliyat geçirecektim nasıl besleyecektim onu. Şimdiden yıkılmıştım.
30. Haftama geldiğimde bir bir pazar sabahı kanamayla hastaneye koştum doktoruma bilgi verdim. Müdahale edildi. İyi bir şekilde eve döndük. Aynı günün gecesi saat 3te uyurken suyumun geldiğini düşünerek uyandım. Kalktığımda her yer kandı. Yine bir travmayla karşı karşıyaydım. Hemen eşimi uyandırdım. Eşim sakin kalmaya çalışarak gündüz olan kanamanın devamıdır dedi. Ancak asla öyle değildi. Kanama çok fenaydı. Hemen taksiyle hastaneye giderek doktoruma ulaştık. Serumlar iğneler müdahale edildi. Nstye bağlandım bebeklerimin kalp atışı vardı. Sabah olmasını ve doktorumun gelmesini bekleyecektik. Ancak bekleyemedim. Aniden sanırım sancı dedikleri şeyi hissetmeye başladım. Yattığım yer kan gölüne dönmüş eşofmanım vs herşeyim mahvolmuştu. 4 saniyede bir sancı hissediyordum acıdan bağırıyordum sancı girdikçe. Litre litre serum verdiler bu serumların idrar yaptığını biliyordum. Tuvalete gittiğimde vajinamın tıkandığını hissettim. Aşırı çişim vardı (özür dileyerek) anca yapamıyordum bir türlü. Deli gibi de uykum vardı uyumak için yattığımda 4 sn de bir sancı ve bağırmamla kendimden geçiyordum. Derken doktorum geldi ve ultrasona baktı. Eşim tuvaletimi yapamadığımı söylediğinde çok üzülerek doğumun başladığını artık almamız gerek diyerek söylemiş. O ana kadar doğum aklımın ucundan bile geçmiyordu. Çok güvendiğim doktorum yine bir mucize yaratıp acımı dindirecek sanıyordum. Saat 10 gibi kendimi doğumhanede buldum.
10.14te üstelik kendi doğum günümde bebeklerim dünyaya geldi. Elbette kucağıma dahi alamadan kuvöze gittiler. Bir kaç saat sonra onları görmeye gittim. Birisi 1200 gr diğeri 530gr dünyaya gelmişti. Küçük bebeğim gelişim geriliği yaşadığı için çoğu uzvu oluşmamış ya da eksikti. Kulakları kapalı göz kapağı yarık damak ve dudağı yarıktı. Minicikti. Nasıl bakacaktım her şeyim onun olabilirdi tüm vaktim zamanım ilgim nasıl yetecektim ikisine birden. Hadi kendimi geçtim. Bu bebek nasıl geçirecekti onca ameliyatı düzelmek için. Nasıl dayanacaktı minik bedeni. Dayanamadı da...
7.gün gittiğimde bebeğim mosmordu. O güne kadar çok umutluydum. İyi olacaktı bebeğim. İnanıyordum. 8 gün boyunca hergün gittim onu görmeye. Ona dokundum sevdim okşadım. Hemşireler inanmıyordu. Bu kadarcık bebekten ses çıkıyor, bu kadarcık bebeğin gözleri açık bunlar mucize gibi bişey diyorlardı.
Arkamı dönüyorum büyük bebeğim bana muhtaç, önüme dönüyorum küçük bebeğim orda öylece sanki bana veda ediyordu. Hergün umutla girdiğim yoğun bakımdan o gün yıkık ve ağlayarak çıktım. Diğer gün sabah telefonla teyit ettiler. Dünyam başıma yıkılmıştı. Hiçbişey istemiyordum. Onu hastaneden alıp defnettik. Bıraksalar orda kalırdım onunla. Diğer bebeğimin kuvöz süreci devam ediyordu. Süt sağıp götürüyordum.
Ama o gün gitmek istememiştim. Diğer bebeğimi görmek istemediğim için değil de küçük bebeğimin yattığı yeri boş göreceğim için. Eşim onun bize ihtiyacı olduğunu onun için dik durmamız gerektiğini söylemişti günlerce. Haklıydı.
Onun acısı hiç geçmedi ama tutunacak bir dalım daha vardı. Günler geçti tam 35 gün her gün yoğun bakım önündeydik. Hergün kuvözden onu görmeye gittik. Sabrettik. Şimdi kucağımızda mışıl mışıl uyuyor.
İki buçuk aylık oldu bile.
Bazen uyurken gülümsediğinde acaba kardeşini rüyasında görüyor mudur diyorum kendi kendime. Umarım orda bi yerde bizi izliyodur minik yavrum.
Güzel Cenk'im, ne güzel bir mücadele verdi benim bebeğim, güçlü oğlum.
Vakit ayırıp okuyan olursa teşekkür ederim şimdiden. Benzer şeyler yaşayanlar belki yalnız olmadıklarını anlarlar diye yazdım. Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın