'Suriyeliler Türkiye'de Kalıcı'

Chess

Nirvana
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2009
53.297
42.836
DÜNYA
‘Suriyeliler Türkiye’de kalıcı‘
Uzmanlar, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin büyük bölümünün kalıcı olacağına işaret ederek, eğitim imkanlarındaki eksiklikler nedeniyle marjinalleşme tehlikesine karşı uyarıyor.


Son 5 yılda Suriye’deki iç savaş nedeniyle ülkesinden kaçan Suriyelilerin sayısı, haziran ayı itibariyle 4 milyonu aştı. Türkiye ise resmi verilere göre 2 milyona yakın Suriyeli mülteciye kapılarını açarak “dünyada en fazla mülteciye sahip ülke” konumuna geldi. Ancak mültecilerin barınma, eğitim ve iş bulma gibi konulardaki sorunları her geçen gün artıyor.

Türk İçişleri Bakanlığı verilerine göre Ağustos başı itibariyle 82 ilde 1 milyon 905 bin 984 kayıtlı Suriyeli bulunuyor. Ülke genelindeki 10 ilde kurulan 25 barınma merkezinde yaşayan Suriyelilerin sayısı ise 262 bin 134. Yani neredeyse 1,7 milyon Suriyeli, kentlerde kendi başının çaresine bakarak yaşamaya çalışıyor. Bugüne kadar Suriyeli mülteciler için 6 milyar dolar harcayan Türkiye, kötü giden ekonomi ve siyasal belirsizliklerin de etkisi ile mülteci sorununu her geçen gün daha ağır yaşamaya başladı. Üstelik Birleşmiş Milletler’in (BM) tahminlerine göre, Suriye’den mülteci akımı bu yıl da devam edecek ve 2015 sonuna kadar Türkiye’deki mülteci sayısı 2.5 milyona ulaşacak.

Marjinalleşme uyarısı

Türkiye genelinde kamplarda yaşayan ya da yoğunlukla Güneydoğu olmak üzere kentlere yayılmış Suriyeli mültecilere ilişkin en önemli sorunlardan biri de mülteci nüfusunun yarısını oluşturan çocukların eğitim durumları. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye Sözcüsü Selin Ünal Selin Ünal, kamp içindeki çocukların eğitime erişimindeki orana kıyasla kamp dışındaki çocukların erişimlerinin düşük olduğunu belirtiyor. Kamp dışında yaşayan yüz binlerce Suriyeli çocuğun eğitime erişimi konusunda acilen bir adım atılması gerekliliğine vurgu yapan Ünal, “Suriyeli mültecilerin sosyal olarak bulundukları ülkelerde uyumunun sağlanması önemli, aksi halde marjinalleşme riski artıyor” şeklinde konuşuyor.

“Mültecilerin yüzde 75-80'i Türkiye’de kalıcı”

Suriyeli mülteciler konusunda en çok tartışılan noktalardan biri de halihazırdaki ‘geçici koruma’ statüsünün zaman içine vatandaşlığa dönüşüp dönüşmeyeceği. Mart 2015’te yayınladığı “Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum” araştırması ile Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin durumuna mercek tutan Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HÜGO) Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan ise, kitlesel göçlerde süre uzadıkça kalıcılığın arttığına işaret ediyor. Ayrıca dönülecek ‘anavatan’ iyi durumda değilse de kalıcılığın arttığını belirten Erdoğan, “Her ikisi de Suriyeliler bakımından geçerli. Ben Türkiye’deki Suriyelilerin çok önemli bölümünün, yani yüzde 75-80’den fazlasının artık kalıcı olduğunu düşünüyorum” diyor.

“Halk, vatandaşlık verilmesini istemiyor”

Vatandaşlık hakkının ise kitlesel göçler bakımından en hassas ve en son düşünülen seçenek olduğunu dile getiren Erdoğan, “Bütün dünyada böyledir. Bugün ABD’de bile 11 milyondan fazla vatandaş olmayan göçmen var ve yıllardır burada yaşıyorlar. Ancak eğer kalıcılık durumu netse, vatandaşlık dışındaki bütün statüler bir sınırı belirler ve uyuma da olumsuz yansır” değerlendirmesinde bulunuyor. Bu konuda toplumun tepkilerinin de dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Bizim yaptığımız bütün çalışmalarda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Suriyelilere vatandaşlık verilmesine net bir biçimde karşı çıktıklarını tespit ettik. Bence belirli bir sürenin üzerinde kalanların, önce Green Card türü bir statüye ardından da vatandaşlığa geçmesi gerekir” şeklinde konuşuyor.

“Çocuk işçi sayısı giderek artıyor”

Mültecilerin özellikle ülkenin güneydoğusundaki kentlerde işgücü piyasasını da olumsuz etkilediğini anlatan Erdoğan, mülteciler ile birlikte çocuk işçi sayısında büyük bir artış yaşandığını belirtiyor. “Hem kayıt dışılık artıyor hem de müthiş bir emek sömürüsü var” diyen Erdoğan, bazı bölgelerin son 2-3 yıldır sığınmacı ekonomisinden faydalandığının da altını çiziyor. Erdoğan, “İşini ucuz emek karşısında kaybetme riski her zaman yabancıya, sığınmacıya reddiyeyi, öfkeyi ve hatta düşmanlığı ve nefreti körükler. Buna engel olmak için de yasal statülerin acilen tanınması ve istihdam planlamalarının bölge ve meslek gruplarına göre yapılması gerekiyor” diyor.

“Güvenli bölge kurmak yanlış olur”

Öte yandan mülteci sayısının hızla artmasıyla birlikte Türkiye’nin gündeme getirdiği Suriye içinde bir ‘güvenli bölge’ oluşturulması önerisi, önümüzdeki dönemde mültecilere ilişkin en önemli gündem maddesi olmaya aday. Doç. Dr. Murat Erdoğan, ‘güvenli bölge’ uygulamasının hayata geçirilmesinin Türkiye’de yaşayan mülteciler açısından son derece zor olduğuna vurgu yapıyor. Erdoğan, “Böylesi bir uygulama yanlış olur. Ancak yeni gelecek mülteciler için belki bu önlem işe yarayabilir” diyor.

“En büyük mülteci krizi”

ABD ve Avrupa ülkeleri ise bugüne kadar mülteci sorunu konusunda gerekli iradeyi göstermemekle suçlanıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), uluslararası insani yardım ve kalkınma yardımı olarak 2015 yılında toplamda 5.5 milyar ABD Doları’na ihtiyaç duyulduğu tahmininde bulunuyor. Ancak, temmuz başı itibariyle ihtiyaç duyulan bu miktarın yalnızca yüzde 24'ü sağlanmış durumda. Mültecilere ilişkin son durumu DW Türkçe’ye anlatan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye Sözcüsü Selin Ünal, Suriyeli mülteciler sorununun bir an önce küresel çapta ele alınması gerektiğini vurguluyor.

Selin Ünal, Suriye'deki iç savaşın UNCHR’nin yetki alanındaki en büyük mülteci krizine yol açtığını belirtiyor. Suriyeli mültecilerin yarısını barındıran Türkiye’nin Ekim 2011’de mültecilere ‘geçici koruma’ statüsü verdiğini hatırlatan Ünal, “Her ne kadar bu geçici koruma mültecilerin ve sığınmacıların Türkiye’de insan onuruna yaraşır bir hayat sürmelerini temin ediyor olsa da, uygulamaların tam anlamıyla işler hale gelmesi zaman alabiliyor. Bu nedenle hala Avrupa’ya gitmek isteyen insanlar oluyor ve bu insanlar, Avrupa’ya ulaşmak için riskli yollara başvurabiliyor” diyor.

Ege kıyılarında can pazarı

Resmi verilere göre yaklaşık 2 milyon Suriyeli mültecinin yeni bir yaşama adım attığı Türkiye, bazı mülteciler için ise yalnızca bir durak. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerine ulaşmak isteyen Suriyeliler, son aylarda Türkiye’nin Ege kıyılarına akın etmiş durumda. Özellikle Türkiye turizminin merkezlerinden biri olan İzmir’deki mülteci yoğunluğunun yaz döneminde artması, bölgedeki turizmciler açısından alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Bu nedenle Türkiye’de ilk kez İzmir Valiliği, Suriyeli mültecilerin belli merkezlerde toplanmasını, bazı mülteci gruplarının şehirdışına çıkarılması ve insan kaçakçılığı yapan şebekelerin çökertilmesi için çalışma başlattı.

“Avrupa'ya gitmek için Ege'ye geliyorlar”

Bu kadar fazla sayıda mülteciyi uzun bir süre için kabul etmenin her ülke için zorlu bir sınav olduğunu vurgulayan UNHCR Türkiye Sözcüsü Selin Ünal, Türkiye toplumunun bugüne kadar gösterdiği misafirperverlik ve anlayışı takdir ile karşıladıklarını ifade ediyor. Son 5 yıla kıyasla 2015 yaz döneminde Ege’den AB’ye geçmek isteyen mültecilerin sayısında belirgin bir artış olduğunu kaydeden Ünal, “İzmir’de son günlerde şahit olduğumuz gelişmeler, Avrupa’ya ulaşmak için güvenilir yasal yollar tesis etmenin ne kadar ivedi olduğunun altını bir kez daha çiziyor. Aksi halde, endişemiz kendi ülkelerinde zulüm ve ciddi insan hakları ihlalleri tehdidi altında olan ve güvenliğe ulaşmaya çalışan insanların bu tehlikeli deniz yolculuklarına çıkmaya devam edeceği yönündedir” diye konuşuyor.

“AB daha aktif rol almalı”

Komşu ülkelerdeki Suriyelilerin yaşam koşulları ve koruma seviyesinin giderek kötüleştiğine dikkat çeken Selin Ünal, şunları söylüyor: “Ne yazık ki uluslararası toplum tarafından sağlanan yardım da açık şekilde yetersiz kalıyor. Amerika ve Avrupa’nın taahhütleri, olumlu adımlardır. Fakat sığınma başvurularının değerlendirilmesi ve sığınmacıları karşılama şartları, Avrupa’ya ulaşmak için yasal yolların tesis edilmesi ile dayanışma ve ülkeler arasındaki ortak sorumluluklar noktalarında, daha fazlasına ihtiyaç var. Avrupa Birliği’ne üye ülkeler ve tüm dünyaya dayanışma göstermek için etkin mekanizmalar geliştirmek ve sorumluluklarını tam anlamıyla üstlenmek üzere mülteci krizine güçlü bir müdahalede bulunma çağrısında bulunuyoruz.”

© Deutsche Welle Türkçe
http://www.dw.com/tr/suriyeliler-türkiyede-kalıcı/a-18654827
 
Vallahi ben simdi ne yazayim buraya ??? Bu hükümeti destekleyen arkadaslar bu üzücü habere yorum yapsinlar, bende cok merak ediyorum neyin nesiydi bu ?
Yani neredeyse 1,7 milyon Suriyeli, kentlerde kendi başının çaresine bakarak yaşamaya çalışıyor
Madem bakamiyorsunuz niye bu insanlarin ümitleriyle oynuyorsunuz ?
 
evet büyük sorunlar yaşanıyor

ülkemiz insanı iş kaybetme korkusu ile yüzyüze yaşıyor

ancak bi kısım ülkemiz insanı dediğimiz ş.r ise bu insanları -emeklerini sömürüyor

o yüzden bir an evvel gerekli ne ise yapılması gerek

eğer düşüncelerinizde hiç kapıları açmamak var ise ülkeye hiç mülteci sokmamak ise

 
Sen ne dedin, hic bir sey anlamadim, biraz daha aciklayici yazabilirmisin lütfen ?
 
Düzgün yürütülemeyen bir sürecin sonuçlarını şimdi değil, bundan 10 sene sonra o çocuklar büyüdüğünde hem biz, hem çocuklarımız çekecek.
Sokakta yüzbinlerce eğitimsiz, işsiz güçsüz, kaybedecek bir şeyi olmayan hatta belki ülkenin dilini bile bilmeyen dolayısıyla anlaşamayacağımız Suriyeli genç olacak. Suç oranlarını falan hep beraber izleriz.

Hayırlısı artık.
 
Benim dee istedigim, yazik degilm u insanlar bir ümit icinde se vaatler veriyorsun kapini aciyorsun sana eliyorlar ve sende bunlari ac birakiyorsun ve bakmiyorsun ??? Yazik degilmi ?
Bari ümit vermeseydin, kapini acmasaydinda belki baska bir yol bulup daha iyi yerlere gidebililerdi bu savasdan kacan insanlar !
 
Valla bak düşündükçe geleceğimizden endişe ediyorum.

75.000.000luk ülkeye (hadi iyimser rakamlarla) 2.000.000 mülteci doldur, bu insanların işi gücü olmasın, eğitimi olmasın, çocukları eğitme, üzerlerinde kontrolün olmasın, sokaklarda yatıp kalksınlar, uzun vadeli bir politika belirleme... Bugün Suriyelilerden şikayetçiysek bundan 5-10 sene sonra daha vahim olacak durum.
 
şahşım adına kalmalarını istemiyorum.evet üzülüyorum o çocuklara ne sıkıntılar çektiler tahmin ediyorum ama duygusallıktan çok mantıken bakınca o çocuklar ilerde çok büyük sıkıntı olucak ve ileriyide bırakalım şimdi bile ülke için sıkıntılılar.
 
olaylar olaylar o kadar çok ki aslında.
geçen bizim burada suriyeliler toplanıp bir esnafı dövmüş.ne hikmetse 2 polis aracı durup olayı seyretmekle yetinmişler
 
Babalarına silah verelim gidip savaşsınlar ülkeleri için. Bunun yolu bu.
 


Bunun sorumlusu kim. Dün birileri bu ülkede aman arap baharı aman arap yazı diye göbek atıyordu. Alın size arap baharı.

Ayrıca bir de şu var: Irak ve Suriyeli Türkmenler ölsün, Suriyeli Araplar çok yaşasın mantığı var. Neden Türkmenler Türkiye Cumhuriyeti sınırından sokulmadı? Görümlü Hudut Karakoluna kadar gelmişlerdi?

Bir Suriyeli çocuk resmi koyarak günah çıkarmak çok hatalı.
 
Dün akşam yaşadığım dehşetten sonra bu haberi okumak ciddi sinirimi zıplattı. Akşam kolej kavşağında kırmızı ışıkta beklerken yine bu suriyeli çocuklar cam silme adı altında Araçları taciz ediyor. bi tanesi geldi silecek tam, kornaya bastım geçti gitti ama nasıl, cama su sıktı da gitti küfeder gibi. Benden küfrü yedi gitti derken bi ufağı geldi o da silmeye çalıştı ona da korna bastım. Anam basmaz olaydım. Belime gelen ufak p.ç sinir yaptı daha ilerideki p.ç arkadaşlarına seslenerek bizim arabayı gösterdi. Ve ben kırmızı ışıktayım önüm araba dolu. neyse kırmızı ışık yandı hareket ettiğim anda Yanımdaki ufaklık, azcık ilerledikten sonra da kırmızı ışığın yanındakilerin hepsi arabaya tekme tokat girişti. Sinirden başımdan kaynar sular boşaldı. Bütün araçlar bunlara korna falan Çalıyor bi an kaos oldu ortalık. Hayatımda ikinci kez cinayet işlemeyi düşündüm öyle bir haldeydim yani. Sonra tabi yapabileceğimiz bir şey yok. Bastık gittik.
Yine hiç bir işe yaramayan polislerimizi aradık. Yine hiç bir işe yaramayacak çünkü biz kolej ulus arası 4-5 kavşakta aynı şeyleri yaşamaya devam edeceğiz. Çünkü bu 155i ilk arayışım değildi. Son da olmayacak. Kelle sayısıyla övündüğümüz polislerimizden 4-5 arabayla görevlendirip bu kavşaklarda insanların can ve mal güvenliğini sağlayamıyorlar. İşte bundan dolayı aciz bir emniyetimiz ve devletimiz var.
Artık biz de ne yapacağız, başkaldırmak itaat etmemek yerine camı sildirip haracını vereceğiz. Artık camını sildirmek istemeyenler ve zorla silindikten sonra para vermeyen arabalar düşünsün değil mi? Böyle bi ülkedeyiz işte. Şuan benim bana dokunmayan yılan yaşamasın deme şansım var mı?
Bugün arabalardan zorla para alan, Arabaların üstüne binip taciz eden çocuklar yArın bu ülkede ne yapacak? Söyleyim, çocuklarımıza yapacaklar daha fazlasını. Hiç iyiye gitmiyoruz, şu suriyelilerden sonra ülke tamamen yaşanılırlıktan çıktı. Şu sünepeler gerçekten arabaya silah alıp koydurtmayı bile düşündürdü bana.
 
Suriyelileri almak insani bir durumdu evt bu bahsedilen sorunlar çok can sıkıcı ama almamak ölüme terketmek bence daha kötü.
Türkiye bu coğrafyada olmanın bedelini ödüyor bir yönüylede böyle başka seçenekleri olsa gelmezlerdi eminim Suriyeli bir kız konuşmasında ne türkiye ne başka bir yer Suriye'den başka hiçbiryerde yaşamak istemiyorum vallahi ölmekten korktuğum için değil esadın askerleri namusumuza saldırdıkları için kaçtım diyordu .
 
Alınacaklar tabii, göz göre göre öldürülmelerine sanmıyorum ki kimse razı olsun.

Ama plan program dahilinde, sistematik biçimde. Öyle sınır kapısını açtım hadi git naparsan yap diye değil. Gerekli imkanlar, gerekli altyapı sağlanarak.
Yoksa saldım çayıra mevlam kayıra diye milyonlarca insan ülkeye sokulmaz. Sokulursa görüyoruz olanları.

Sonra el elde kalıyoruz öyle "eaa napıcaz ki şimdi" diye. Hiç yoktan iki milyon insanın ülkeye yarattığı ve yaratacağı ekonomik yükü, eğitim sağlık vb sistemlerdeki yükü, istihdamdaki yükü, vatandaşın emniyetindeki yükü bir düşünün. Gerekli planlama yapılır, sistem kurulur, ondan sonra kontrollü biçimde insanlar ülkeye alınır, gelişigüzel değil. Suriye'den giren adam elini kolunu sallaya sallaya gelip Taksim Meydanı'nda yatmaz.

Çoğu mülteci konumunu suistimal ediyor ve devlet düzeni sağlamazsa halkın kendi düzenini sağlar. İzmir Basmane'de, İstanbul İkitelli'de, Urfa'da, Maraş'ta, Hatay'da yaşanan Suriyeli gerginliği olayları hep bunun yansımaları.
 

Gelenlerin en az %75 i Esad yanlısı. Ve Esad emir verirse aniden Türkiye'de bir karışıklık çıkarabilirler. Farzedelim bu yanlış. Peki Suriyelileri tecavüzden kurtarırken; Türkmenleri sınır karakollarımıza kadar geldiği halde ülkemize sokmadık. Boşverin onlara IŞID tecavüz etsin dedik.

Suriyeli grupların tecavüzünde mi kurtuldular. Buna kargalar bile güler.

Kimi çok memnun. Neden çünkü daha ucuza işgücü ve daha ucuza hayat kadını buluyorlar. Yalan mı? Tecavüz edilmesin paraları verilsin mi dedik yani??? Parası verilince tecavüz olmuyor mu?

Bunun suçlusu kim. Küçük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı mı, Arap baharı diye göbek atıp çiftetelli oynayanlar mı?
 
Son düzenleme:
Artık suriyeli çocuklarla bizim türk çocuklar kavgaya tutuşuyor suriyeliler ayrı çete kurmuşlar bizimkiler ayrı bir çete. bir kere rastladım apartmanın otoparkında birbirlerine girmişlerdi ama nasıl bir kavga ne küfürler komşumla ayırmaya çalıştık başedemedik neredeyse bizi dövecekler güçleri yetse, polis çağırmakla tehdit ettik türk çocukları korktu suriyeli çocuklar başta inanmadı çağıracağımıza telefonu alıp arıyorum deyince sindiler onlar da. Suriyeli çocuklara bu küfürleri nereden öğrendiniz daha Türkçeyi sökmemişken ayıp değil mi diye sordum sizin çocuklardan öğreniyoruz diyorlar. Hadi onların psikolojileri bozuk savaştan kaçıp gelmişler, düzen yok, aile ortamı yok, ev yok ya bizimkilere ne oluyor bİzimkiler de bahaneye bakıyor kavgaya küfüre. Mülteciler kamplarda yaşamalıdır bu hem onların hem bizim güvenliğimiz için şart. Kamplar da öyle saldım çayıra mevlam kayıra olmamalı kimse gidip kamplardan suriyeli kadınları arabayla alıp fuhuşa götürememeli düzeni devlet sağlamak zorunda hem onları koruyup gözetmek zorunda hem de bizim düzenimizi sağlamak zorunda.
 
dün haberlerde izledim.bir mafya grubu suriyeli bir çifti kaçırmışlar adama uyuşturucu satacaksın demişler adam kabul etmeyince ellerini bağlayıp karısına tecavüz etmişler içim cızetti
@gülay küçük ortadoğu projesi arap baharı ne yau içinde gizli bir senarist seziyorum
 


geçen bi haber vardı ya, suriyeli bi çocuğu izmirde esnaf tartaklamış çocuğun burnu kanamış, herkes esnafa bela sela yağdırdı burda.. ben de içimde kimbilir esnafı bu noktaya getirene kadar ne bezdirmiştir bu çocuk ve arkadaşları, kimbilir adamların ekmeklerine nasıl mani olup müşterileri nasıl kaçırmışlardır diye düşünmüştüm ( gerçi yine de dayağa sebep değil de) tabii bu düşüncelerimi o topiğe yazmadım, bazen kk da bazı arkadaşların uğradığı gibi sanal lince uğramıyım şimdi diye düşündüm
sonra o çocuk ve ailesine balçovada termal otellerden birinde tatil hediye verilmiş, yine kendi kendime acaba bu adam bizim kendi öz yetim sokak çocuklarımız için ne yaptı acaba şimdiye kadar diye düşündüm (o çocuğun anası babası vardı)
siyasi şov için buraya getirildiler ülkemizi trilyonlarca zarara uğrattılar ve daha kimbilir kaç yıl uğratmaya ve suç oranını tırmandırmaya devam edecekler
kapıda günlerce bekleyen ama sınırdan geçmelerine izin verilmeyen bi avuç türkmenden hiç bahsetmeyeceğim, normal gören bi göz bişey demeden de anlar diye düşünüyorum
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…