Sürekli elestirmek kıyaslamak bariz bi psikolojik şiddettir. Boyle ortamda nasıl ozguvenli olunacak ki özgüven zedeleme üzerine kurulmuş bi cocukluk..Konu annem. Beni oldum olası hep başkaları ile karşılaştırdı hayatım boyunca.
Çocukken başarılıydım. Tembel yada akılsız değildim. Haylaz hiç değildim. İlkokul ve ortaokul döneminde karnemde hiç 4 bile olmadı. Ama zeka küpü bir kuzenim vardı, aynı yaştayız, o okulda ödül falan alırdı, okul birincisi seçilirdi her yıl. Teyzem onun zekasıyla övünürdü çok, çalışmıyo ama çok ileri bi zekası var derdi, annemde ona katılırdı, girdiğimiz her ortamda kuzenimi över ondan bahsederdi. Benim konum hiç geçmezdi.
Bana çok sevgi göstermezdi küçükken, bir şekilde memnun olmazdı. En güzel, en zeki, en başarılı, en yetenekli falan değildim. Normal bir çocuktum, bende takdir edecek birşey bulamazdı. Beni aşağılık kompleksine sokan şey beni övmemesindense, sürekli en olanlardan bahsetmesiydi. Mesela kuzenimden bahsederken onun teyzesi olduğu için gururlana gururlana konuşurdu ama ben çok siliktim.
Liseye geçtiğimde eskisi kadar iyi de değildi notlarım artık 3ler 4ler vardı karnemde. Zar zor taktir teşekkür falan alıyodum okulda. Ama hiç sınıfta kalmadım, ortalama bir öğrenciydim. Ama bana hep aşağı zekalıymışım gibi davrandı o dönem. Özgüvenimi hep düşürürdü. Çünkü o çevresinde okul birinciliklerini falan görüyordu. Okumayan üst üste sınıfta kalanları da görüyordu ama onun çıtası hep en üstteydi. Benden hiç üniversiteyi kazanabileceğime dair umudu yoktu. Ha bu arada, bu kadar üstün şeylerde gözü varkende, ya ben ders çalıştırıyım, kursa göndereyim destek olayım gibi bir düşünceside olmadı. Kendi kendime ne isem oydum. Ve onun için bu hiç yeterli değildi. Bana üniversite sınavından önce okusanda bişey olamazsın çünkü bu hayatta önemli olan en iyisi olmak demişti.
Neyse üni. sınavını kazandım. İyi bir şehir iyi bir okulda. Ama yine en top nokta değil (Koç, Boğaziçi falan değil yani bi tık altı).. Pek memnun olmadı. Yine gururlanmadı. Oysa ki şimdi düşünüyorumda, ben 30 yaşındayım, 12 yıl önce benim zamanımda üniversite kazanmak birşeydi. Önemli birşeydi. Kolay değildi. Bu kadar çok üniversite ve bölüm sonradan açılmaya başladıda insanlar okumaya başladı.
Bu arada ben okudum, çalışma hayatına girdim sonra yurtdışında master yaptım, sonra ikinci masterıma başladım.... Ama ben hiç yetemedim gibi geldi.
Bu karşılaştırma hiç bitmedi hayatımda. Annem yaşlandıkça yumuşadı bana davranışları vs. ama hala benimle hiç övünmez. Belki diceksiniz amaan hangimizin ailesi bizle övünüp duruyo ki... Ama benimki çok takıntılı birşeylerde en iyi olunmasına, ve bana hissettirdiği hep, herkesi övüp beni övmediğine göre ben hiç yeterli değilim.
Bende hep taktım kafama bu işi. Neden ben o mevkide değilim. Daha çok yapmalıyım daha çok yapmalıyım. Koş koş... Yıllardır çok yoruldum koşmaktan, çünkü yetişemeyeceğim ciğere koşuyorum. Ve hep özgüvensizim, yetersiz hissediyorum.
Annemse hala daha, başkasının evliliğindeki mutluluğu, başkasının işinde ki makamını, başkasının çalışmaktaki hırsını, başkasının alanındaki başarısını konuşmaktan kendisini alamaz.
Bugün şunu farkettim; başka bi kuzenim meğer Amerika'ya gitmiş geçen ay çalıştığı şirket göndermiş, bunu duymuş bugün birinden. Bunu bana sordu sesi azcık içine kaçmış şekilde, haberin var mıydı? nasıl gitmiş? şirketi mi sponsor olmuş? Kendi mi başarmış? sonra ben en iyisi arayım sorayım detayları dedi. O kızın anne babasını kıskandığını iliklerime kadar hissettim.
Ve kendimi çok kötü hissettim. Bende yapıyorum elimden geleni ama hayat bana daha ortalama şeyler sundu belki. Bilmiyorum..
Farkındalıklarım oluşmaya başladı, ama şimdi bunu nasıl aşacağımı bilmiyorum.
Biz annemize böyle bırşey desek hemen ALLAH BENI SIZİN ELINE DÜŞÜRMESİN:))siz de annenizi başka annelerle kıyaslayın .
Biz annemize böyle bırşey desek hemen ALLAH BENI SIZİN ELINE DÜŞÜRMESİN:))
Ya ben sizin dediğiniz o Boğaziçi, koç grubundaki üniversitelerden birine sıralama ile girdim. Ama aynı yıl üst komşumuz Türkiye 3.sü oldu. Ne yapim yani :). Kardeşim aynı şekilde döneminin ilk 10nunda. Ki kendisinin gerçekten bir çalışma disiplini yoktur. Kuzenlerimden azcık benden iyisi de var azcık kötüsü de. Ama biz çok küçükken yarıştırılmaya alıştık. O yüzden dediğim gibi eziklik hissi hiç gelmedi.Hah bizde de öyleydi. Ama bizimkilerde gümbür gümbür, hem dilli düdük hem zeka küpü çocuklar. Yalnız ben garibim kenarda pısık pısık, beğenilmeyen çocuk
Nasıl sarılasım geldi sana. Bir ben yaşamamışım demek ki bu durumu. Travmalar bööyle kalıyor işte seninle 30 yaşına gelsende yapacak bir şey yok, hayat devam ediyor bir şekilde.Konu annem. Beni oldum olası hep başkaları ile karşılaştırdı hayatım boyunca.
Çocukken başarılıydım. Tembel yada akılsız değildim. Haylaz hiç değildim. İlkokul ve ortaokul döneminde karnemde hiç 4 bile olmadı. Ama zeka küpü bir kuzenim vardı, aynı yaştayız, o okulda ödül falan alırdı, okul birincisi seçilirdi her yıl. Teyzem onun zekasıyla övünürdü çok, çalışmıyo ama çok ileri bi zekası var derdi, annemde ona katılırdı, girdiğimiz her ortamda kuzenimi över ondan bahsederdi. Benim konum hiç geçmezdi.
Bana çok sevgi göstermezdi küçükken, bir şekilde memnun olmazdı. En güzel, en zeki, en başarılı, en yetenekli falan değildim. Normal bir çocuktum, bende takdir edecek birşey bulamazdı. Beni aşağılık kompleksine sokan şey beni övmemesindense, sürekli en olanlardan bahsetmesiydi. Mesela kuzenimden bahsederken onun teyzesi olduğu için gururlana gururlana konuşurdu ama ben çok siliktim.
Liseye geçtiğimde eskisi kadar iyi de değildi notlarım artık 3ler 4ler vardı karnemde. Zar zor taktir teşekkür falan alıyodum okulda. Ama hiç sınıfta kalmadım, ortalama bir öğrenciydim. Ama bana hep aşağı zekalıymışım gibi davrandı o dönem. Özgüvenimi hep düşürürdü. Çünkü o çevresinde okul birinciliklerini falan görüyordu. Okumayan üst üste sınıfta kalanları da görüyordu ama onun çıtası hep en üstteydi. Benden hiç üniversiteyi kazanabileceğime dair umudu yoktu. Ha bu arada, bu kadar üstün şeylerde gözü varkende, ya ben ders çalıştırıyım, kursa göndereyim destek olayım gibi bir düşünceside olmadı. Kendi kendime ne isem oydum. Ve onun için bu hiç yeterli değildi. Bana üniversite sınavından önce okusanda bişey olamazsın çünkü bu hayatta önemli olan en iyisi olmak demişti.
Neyse üni. sınavını kazandım. İyi bir şehir iyi bir okulda. Ama yine en top nokta değil (Koç, Boğaziçi falan değil yani bi tık altı).. Pek memnun olmadı. Yine gururlanmadı. Oysa ki şimdi düşünüyorumda, ben 30 yaşındayım, 12 yıl önce benim zamanımda üniversite kazanmak birşeydi. Önemli birşeydi. Kolay değildi. Bu kadar çok üniversite ve bölüm sonradan açılmaya başladıda insanlar okumaya başladı.
Bu arada ben okudum, çalışma hayatına girdim sonra yurtdışında master yaptım, sonra ikinci masterıma başladım.... Ama ben hiç yetemedim gibi geldi.
Bu karşılaştırma hiç bitmedi hayatımda. Annem yaşlandıkça yumuşadı bana davranışları vs. ama hala benimle hiç övünmez. Belki diceksiniz amaan hangimizin ailesi bizle övünüp duruyo ki... Ama benimki çok takıntılı birşeylerde en iyi olunmasına, ve bana hissettirdiği hep, herkesi övüp beni övmediğine göre ben hiç yeterli değilim.
Bende hep taktım kafama bu işi. Neden ben o mevkide değilim. Daha çok yapmalıyım daha çok yapmalıyım. Koş koş... Yıllardır çok yoruldum koşmaktan, çünkü yetişemeyeceğim ciğere koşuyorum. Ve hep özgüvensizim, yetersiz hissediyorum.
Annemse hala daha, başkasının evliliğindeki mutluluğu, başkasının işinde ki makamını, başkasının çalışmaktaki hırsını, başkasının alanındaki başarısını konuşmaktan kendisini alamaz.
Bugün şunu farkettim; başka bi kuzenim meğer Amerika'ya gitmiş geçen ay çalıştığı şirket göndermiş, bunu duymuş bugün birinden. Bunu bana sordu sesi azcık içine kaçmış şekilde, haberin var mıydı? nasıl gitmiş? şirketi mi sponsor olmuş? Kendi mi başarmış? sonra ben en iyisi arayım sorayım detayları dedi. O kızın anne babasını kıskandığını iliklerime kadar hissettim.
Ve kendimi çok kötü hissettim. Bende yapıyorum elimden geleni ama hayat bana daha ortalama şeyler sundu belki. Bilmiyorum..
Farkındalıklarım oluşmaya başladı, ama şimdi bunu nasıl aşacağımı bilmiyorum.
aynı şeyi hissettirmek lazım. ben de son zamanlarda bunu çok hissettim. oturdum konuştum sürekli şunla şunla kıyaslıyorsun diye. ben seni kıyaslasam nasıl hissedersin dedim. anlaması için de kıyasladım cidden. işte şunun ailesi ona şunu şunu almış, şunu şunu yapmış sen de kötü bi ebeveynsin o zaman diyerek. sonra benden kat kat kötü olan kişilerle kendimi kıyasladım, hep iyisiyle kıyasladın şunlar da var diye. kötü ebeveyn kısmına baya takıldı. sonra düzeldi, hem kendi içinden de kıyaslamıyor hissediyorum hem bana da bişey demiyor.Konu annem. Beni oldum olası hep başkaları ile karşılaştırdı hayatım boyunca.
Çocukken başarılıydım. Tembel yada akılsız değildim. Haylaz hiç değildim. İlkokul ve ortaokul döneminde karnemde hiç 4 bile olmadı. Ama zeka küpü bir kuzenim vardı, aynı yaştayız, o okulda ödül falan alırdı, okul birincisi seçilirdi her yıl. Teyzem onun zekasıyla övünürdü çok, çalışmıyo ama çok ileri bi zekası var derdi, annemde ona katılırdı, girdiğimiz her ortamda kuzenimi över ondan bahsederdi. Benim konum hiç geçmezdi.
Bana çok sevgi göstermezdi küçükken, bir şekilde memnun olmazdı. En güzel, en zeki, en başarılı, en yetenekli falan değildim. Normal bir çocuktum, bende takdir edecek birşey bulamazdı. Beni aşağılık kompleksine sokan şey beni övmemesindense, sürekli en olanlardan bahsetmesiydi. Mesela kuzenimden bahsederken onun teyzesi olduğu için gururlana gururlana konuşurdu ama ben çok siliktim.
Liseye geçtiğimde eskisi kadar iyi de değildi notlarım artık 3ler 4ler vardı karnemde. Zar zor taktir teşekkür falan alıyodum okulda. Ama hiç sınıfta kalmadım, ortalama bir öğrenciydim. Ama bana hep aşağı zekalıymışım gibi davrandı o dönem. Özgüvenimi hep düşürürdü. Çünkü o çevresinde okul birinciliklerini falan görüyordu. Okumayan üst üste sınıfta kalanları da görüyordu ama onun çıtası hep en üstteydi. Benden hiç üniversiteyi kazanabileceğime dair umudu yoktu. Ha bu arada, bu kadar üstün şeylerde gözü varkende, ya ben ders çalıştırıyım, kursa göndereyim destek olayım gibi bir düşünceside olmadı. Kendi kendime ne isem oydum. Ve onun için bu hiç yeterli değildi. Bana üniversite sınavından önce okusanda bişey olamazsın çünkü bu hayatta önemli olan en iyisi olmak demişti.
Neyse üni. sınavını kazandım. İyi bir şehir iyi bir okulda. Ama yine en top nokta değil (Koç, Boğaziçi falan değil yani bi tık altı).. Pek memnun olmadı. Yine gururlanmadı. Oysa ki şimdi düşünüyorumda, ben 30 yaşındayım, 12 yıl önce benim zamanımda üniversite kazanmak birşeydi. Önemli birşeydi. Kolay değildi. Bu kadar çok üniversite ve bölüm sonradan açılmaya başladıda insanlar okumaya başladı.
Bu arada ben okudum, çalışma hayatına girdim sonra yurtdışında master yaptım, sonra ikinci masterıma başladım.... Ama ben hiç yetemedim gibi geldi.
Bu karşılaştırma hiç bitmedi hayatımda. Annem yaşlandıkça yumuşadı bana davranışları vs. ama hala benimle hiç övünmez. Belki diceksiniz amaan hangimizin ailesi bizle övünüp duruyo ki... Ama benimki çok takıntılı birşeylerde en iyi olunmasına, ve bana hissettirdiği hep, herkesi övüp beni övmediğine göre ben hiç yeterli değilim.
Bende hep taktım kafama bu işi. Neden ben o mevkide değilim. Daha çok yapmalıyım daha çok yapmalıyım. Koş koş... Yıllardır çok yoruldum koşmaktan, çünkü yetişemeyeceğim ciğere koşuyorum. Ve hep özgüvensizim, yetersiz hissediyorum.
Annemse hala daha, başkasının evliliğindeki mutluluğu, başkasının işinde ki makamını, başkasının çalışmaktaki hırsını, başkasının alanındaki başarısını konuşmaktan kendisini alamaz.
Bugün şunu farkettim; başka bi kuzenim meğer Amerika'ya gitmiş geçen ay çalıştığı şirket göndermiş, bunu duymuş bugün birinden. Bunu bana sordu sesi azcık içine kaçmış şekilde, haberin var mıydı? nasıl gitmiş? şirketi mi sponsor olmuş? Kendi mi başarmış? sonra ben en iyisi arayım sorayım detayları dedi. O kızın anne babasını kıskandığını iliklerime kadar hissettim.
Ve kendimi çok kötü hissettim. Bende yapıyorum elimden geleni ama hayat bana daha ortalama şeyler sundu belki. Bilmiyorum..
Farkındalıklarım oluşmaya başladı, ama şimdi bunu nasıl aşacağımı bilmiyorum.
Babam toplantıya gider ve olmayan şeyleri de anlatıp sınıfın en gereksiz kızçesi ile beni kıyaslamıştı. Sonra aynın onun gibi davranmaya başladım. Kız tam bi arızaydı. Babam sonra çok pişman oldu, bir daha da kıyas yapamadı.
Bu da böyle bi anımdır.
Ne garip kimi bir seyden anlamayan cocugunu göklere cikartir. Kimi gayretli, basarili evladina iki güzel sözü cok görür. Bu övmeme, kıymet bilmeme durumu annenle alakali seninle değil. Kendi içindeki yetersizlik duygusunu sana aksettirmis. Bu senin duygun degil. Annene söyleyip onu üzme ama düşüncelerini annene der gibi yaz yırt defalarca icinden gelenleri. Böylece aslında başarılı bir insan oldugunu, kendine de yeterli geldigini, sorunun annende oldugunu anlayacaksin. Belli ki sen hırsli, şükürsuz biri değilsin. Eminim annen babani, evini hicbir seyi begenmiyor, eksik görüyordur. Herkes ayni şartlarda degil. Bir sürü şey basarmissin bunlar seni mutlu ediyor önemli olan bu. Kuzeninin hilesi, hurdasi ortaya ciksa yine de gelip benim kizim çok iyi demeyecek. Gözü hep yukseklerde demekki. Elindekine şükredip mutlu olan biri degil. Sen kendin kendine deger ver.Konu annem. Beni oldum olası hep başkaları ile karşılaştırdı hayatım boyunca.
Çocukken başarılıydım. Tembel yada akılsız değildim. Haylaz hiç değildim. İlkokul ve ortaokul döneminde karnemde hiç 4 bile olmadı. Ama zeka küpü bir kuzenim vardı, aynı yaştayız, o okulda ödül falan alırdı, okul birincisi seçilirdi her yıl. Teyzem onun zekasıyla övünürdü çok, çalışmıyo ama çok ileri bi zekası var derdi, annemde ona katılırdı, girdiğimiz her ortamda kuzenimi över ondan bahsederdi. Benim konum hiç geçmezdi.
Bana çok sevgi göstermezdi küçükken, bir şekilde memnun olmazdı. En güzel, en zeki, en başarılı, en yetenekli falan değildim. Normal bir çocuktum, bende takdir edecek birşey bulamazdı. Beni aşağılık kompleksine sokan şey beni övmemesindense, sürekli en olanlardan bahsetmesiydi. Mesela kuzenimden bahsederken onun teyzesi olduğu için gururlana gururlana konuşurdu ama ben çok siliktim.
Liseye geçtiğimde eskisi kadar iyi de değildi notlarım artık 3ler 4ler vardı karnemde. Zar zor taktir teşekkür falan alıyodum okulda. Ama hiç sınıfta kalmadım, ortalama bir öğrenciydim. Ama bana hep aşağı zekalıymışım gibi davrandı o dönem. Özgüvenimi hep düşürürdü. Çünkü o çevresinde okul birinciliklerini falan görüyordu. Okumayan üst üste sınıfta kalanları da görüyordu ama onun çıtası hep en üstteydi. Benden hiç üniversiteyi kazanabileceğime dair umudu yoktu. Ha bu arada, bu kadar üstün şeylerde gözü varkende, ya ben ders çalıştırıyım, kursa göndereyim destek olayım gibi bir düşünceside olmadı. Kendi kendime ne isem oydum. Ve onun için bu hiç yeterli değildi. Bana üniversite sınavından önce okusanda bişey olamazsın çünkü bu hayatta önemli olan en iyisi olmak demişti.
Neyse üni. sınavını kazandım. İyi bir şehir iyi bir okulda. Ama yine en top nokta değil (Koç, Boğaziçi falan değil yani bi tık altı).. Pek memnun olmadı. Yine gururlanmadı. Oysa ki şimdi düşünüyorumda, ben 30 yaşındayım, 12 yıl önce benim zamanımda üniversite kazanmak birşeydi. Önemli birşeydi. Kolay değildi. Bu kadar çok üniversite ve bölüm sonradan açılmaya başladıda insanlar okumaya başladı.
Bu arada ben okudum, çalışma hayatına girdim sonra yurtdışında master yaptım, sonra ikinci masterıma başladım.... Ama ben hiç yetemedim gibi geldi.
Bu karşılaştırma hiç bitmedi hayatımda. Annem yaşlandıkça yumuşadı bana davranışları vs. ama hala benimle hiç övünmez. Belki diceksiniz amaan hangimizin ailesi bizle övünüp duruyo ki... Ama benimki çok takıntılı birşeylerde en iyi olunmasına, ve bana hissettirdiği hep, herkesi övüp beni övmediğine göre ben hiç yeterli değilim.
Bende hep taktım kafama bu işi. Neden ben o mevkide değilim. Daha çok yapmalıyım daha çok yapmalıyım. Koş koş... Yıllardır çok yoruldum koşmaktan, çünkü yetişemeyeceğim ciğere koşuyorum. Ve hep özgüvensizim, yetersiz hissediyorum.
Annemse hala daha, başkasının evliliğindeki mutluluğu, başkasının işinde ki makamını, başkasının çalışmaktaki hırsını, başkasının alanındaki başarısını konuşmaktan kendisini alamaz.
Bugün şunu farkettim; başka bi kuzenim meğer Amerika'ya gitmiş geçen ay çalıştığı şirket göndermiş, bunu duymuş bugün birinden. Bunu bana sordu sesi azcık içine kaçmış şekilde, haberin var mıydı? nasıl gitmiş? şirketi mi sponsor olmuş? Kendi mi başarmış? sonra ben en iyisi arayım sorayım detayları dedi. O kızın anne babasını kıskandığını iliklerime kadar hissettim.
Ve kendimi çok kötü hissettim. Bende yapıyorum elimden geleni ama hayat bana daha ortalama şeyler sundu belki. Bilmiyorum..
Farkındalıklarım oluşmaya başladı, ama şimdi bunu nasıl aşacağımı bilmiyorum.
Kendini sevmelisin önce. Sen, annene yaranabilmek için yaşamışsın. Ki bbu o yaşlarda sürekli bu davranışlarla büyüyüen herkesin yapacağı bir şeydi. Artık kendin için yaşa. Bırak annen ne düşünürse düşünsün. “İnsan olmak” ve “hayatını layıkıyla yaşamak” için o etiketlere ihtiyacın yok. Sen annene rağmen okumuşsun. Bunu kendine anlat. O özgüvensizlikle ve mutsuzlukla okulu da bırakabilirdin. Mba de yapmayabilirdin. Ama devam etmişsin hayatına. Artık hayatını kendin için yaşama zamanı. Ne istiyorsun onu düşün. Destek al. Annenle sakin bir şekilde konuş ve ona anlat hissettirdiklerini senelerdir. Kimse birbiriyle eş değil. Anneler de. Belki kuzeninin annesi de ona her gün gel bizimle otur sohbet et dedi. Ona börek çörek meyve taşıdı çalışmasını destekledi. Yani annen muhteşem başarılar beklerken, kendisi o muhteşemlikte destekçi bir anne miydi? Değildi. Çünkü kimse mükemmel değil. O da değildi. İçindekileri anlat, rahatla. Haytına ve yoluna bakKonu annem. Beni oldum olası hep başkaları ile karşılaştırdı hayatım boyunca.
Çocukken başarılıydım. Tembel yada akılsız değildim. Haylaz hiç değildim. İlkokul ve ortaokul döneminde karnemde hiç 4 bile olmadı. Ama zeka küpü bir kuzenim vardı, aynı yaştayız, o okulda ödül falan alırdı, okul birincisi seçilirdi her yıl. Teyzem onun zekasıyla övünürdü çok, çalışmıyo ama çok ileri bi zekası var derdi, annemde ona katılırdı, girdiğimiz her ortamda kuzenimi över ondan bahsederdi. Benim konum hiç geçmezdi.
Bana çok sevgi göstermezdi küçükken, bir şekilde memnun olmazdı. En güzel, en zeki, en başarılı, en yetenekli falan değildim. Normal bir çocuktum, bende takdir edecek birşey bulamazdı. Beni aşağılık kompleksine sokan şey beni övmemesindense, sürekli en olanlardan bahsetmesiydi. Mesela kuzenimden bahsederken onun teyzesi olduğu için gururlana gururlana konuşurdu ama ben çok siliktim.
Liseye geçtiğimde eskisi kadar iyi de değildi notlarım artık 3ler 4ler vardı karnemde. Zar zor taktir teşekkür falan alıyodum okulda. Ama hiç sınıfta kalmadım, ortalama bir öğrenciydim. Ama bana hep aşağı zekalıymışım gibi davrandı o dönem. Özgüvenimi hep düşürürdü. Çünkü o çevresinde okul birinciliklerini falan görüyordu. Okumayan üst üste sınıfta kalanları da görüyordu ama onun çıtası hep en üstteydi. Benden hiç üniversiteyi kazanabileceğime dair umudu yoktu. Ha bu arada, bu kadar üstün şeylerde gözü varkende, ya ben ders çalıştırıyım, kursa göndereyim destek olayım gibi bir düşünceside olmadı. Kendi kendime ne isem oydum. Ve onun için bu hiç yeterli değildi. Bana üniversite sınavından önce okusanda bişey olamazsın çünkü bu hayatta önemli olan en iyisi olmak demişti.
Neyse üni. sınavını kazandım. İyi bir şehir iyi bir okulda. Ama yine en top nokta değil (Koç, Boğaziçi falan değil yani bi tık altı).. Pek memnun olmadı. Yine gururlanmadı. Oysa ki şimdi düşünüyorumda, ben 30 yaşındayım, 12 yıl önce benim zamanımda üniversite kazanmak birşeydi. Önemli birşeydi. Kolay değildi. Bu kadar çok üniversite ve bölüm sonradan açılmaya başladıda insanlar okumaya başladı.
Bu arada ben okudum, çalışma hayatına girdim sonra yurtdışında master yaptım, sonra ikinci masterıma başladım.... Ama ben hiç yetemedim gibi geldi.
Bu karşılaştırma hiç bitmedi hayatımda. Annem yaşlandıkça yumuşadı bana davranışları vs. ama hala benimle hiç övünmez. Belki diceksiniz amaan hangimizin ailesi bizle övünüp duruyo ki... Ama benimki çok takıntılı birşeylerde en iyi olunmasına, ve bana hissettirdiği hep, herkesi övüp beni övmediğine göre ben hiç yeterli değilim.
Bende hep taktım kafama bu işi. Neden ben o mevkide değilim. Daha çok yapmalıyım daha çok yapmalıyım. Koş koş... Yıllardır çok yoruldum koşmaktan, çünkü yetişemeyeceğim ciğere koşuyorum. Ve hep özgüvensizim, yetersiz hissediyorum.
Annemse hala daha, başkasının evliliğindeki mutluluğu, başkasının işinde ki makamını, başkasının çalışmaktaki hırsını, başkasının alanındaki başarısını konuşmaktan kendisini alamaz.
Bugün şunu farkettim; başka bi kuzenim meğer Amerika'ya gitmiş geçen ay çalıştığı şirket göndermiş, bunu duymuş bugün birinden. Bunu bana sordu sesi azcık içine kaçmış şekilde, haberin var mıydı? nasıl gitmiş? şirketi mi sponsor olmuş? Kendi mi başarmış? sonra ben en iyisi arayım sorayım detayları dedi. O kızın anne babasını kıskandığını iliklerime kadar hissettim.
Ve kendimi çok kötü hissettim. Bende yapıyorum elimden geleni ama hayat bana daha ortalama şeyler sundu belki. Bilmiyorum..
Farkındalıklarım oluşmaya başladı, ama şimdi bunu nasıl aşacağımı bilmiyorum.
Dur dur dur sakın seni bu duygunun ele geçirmesine izin verme. Ağzınla kuş tutsan yaranamayacaksın. Annene bağımlı biri olursun. Yani bir birey bile değil. Zamanla onun doğrularını sadece doğru kabul edersin. Tek derdin onu memnun etmeye çalışmak olur.Konu annem. Beni oldum olası hep başkaları ile karşılaştırdı hayatım boyunca.
Çocukken başarılıydım. Tembel yada akılsız değildim. Haylaz hiç değildim. İlkokul ve ortaokul döneminde karnemde hiç 4 bile olmadı. Ama zeka küpü bir kuzenim vardı, aynı yaştayız, o okulda ödül falan alırdı, okul birincisi seçilirdi her yıl. Teyzem onun zekasıyla övünürdü çok, çalışmıyo ama çok ileri bi zekası var derdi, annemde ona katılırdı, girdiğimiz her ortamda kuzenimi över ondan bahsederdi. Benim konum hiç geçmezdi.
Bana çok sevgi göstermezdi küçükken, bir şekilde memnun olmazdı. En güzel, en zeki, en başarılı, en yetenekli falan değildim. Normal bir çocuktum, bende takdir edecek birşey bulamazdı. Beni aşağılık kompleksine sokan şey beni övmemesindense, sürekli en olanlardan bahsetmesiydi. Mesela kuzenimden bahsederken onun teyzesi olduğu için gururlana gururlana konuşurdu ama ben çok siliktim.
Liseye geçtiğimde eskisi kadar iyi de değildi notlarım artık 3ler 4ler vardı karnemde. Zar zor taktir teşekkür falan alıyodum okulda. Ama hiç sınıfta kalmadım, ortalama bir öğrenciydim. Ama bana hep aşağı zekalıymışım gibi davrandı o dönem. Özgüvenimi hep düşürürdü. Çünkü o çevresinde okul birinciliklerini falan görüyordu. Okumayan üst üste sınıfta kalanları da görüyordu ama onun çıtası hep en üstteydi. Benden hiç üniversiteyi kazanabileceğime dair umudu yoktu. Ha bu arada, bu kadar üstün şeylerde gözü varkende, ya ben ders çalıştırıyım, kursa göndereyim destek olayım gibi bir düşünceside olmadı. Kendi kendime ne isem oydum. Ve onun için bu hiç yeterli değildi. Bana üniversite sınavından önce okusanda bişey olamazsın çünkü bu hayatta önemli olan en iyisi olmak demişti.
Neyse üni. sınavını kazandım. İyi bir şehir iyi bir okulda. Ama yine en top nokta değil (Koç, Boğaziçi falan değil yani bi tık altı).. Pek memnun olmadı. Yine gururlanmadı. Oysa ki şimdi düşünüyorumda, ben 30 yaşındayım, 12 yıl önce benim zamanımda üniversite kazanmak birşeydi. Önemli birşeydi. Kolay değildi. Bu kadar çok üniversite ve bölüm sonradan açılmaya başladıda insanlar okumaya başladı.
Bu arada ben okudum, çalışma hayatına girdim sonra yurtdışında master yaptım, sonra ikinci masterıma başladım.... Ama ben hiç yetemedim gibi geldi.
Bu karşılaştırma hiç bitmedi hayatımda. Annem yaşlandıkça yumuşadı bana davranışları vs. ama hala benimle hiç övünmez. Belki diceksiniz amaan hangimizin ailesi bizle övünüp duruyo ki... Ama benimki çok takıntılı birşeylerde en iyi olunmasına, ve bana hissettirdiği hep, herkesi övüp beni övmediğine göre ben hiç yeterli değilim.
Bende hep taktım kafama bu işi. Neden ben o mevkide değilim. Daha çok yapmalıyım daha çok yapmalıyım. Koş koş... Yıllardır çok yoruldum koşmaktan, çünkü yetişemeyeceğim ciğere koşuyorum. Ve hep özgüvensizim, yetersiz hissediyorum.
Annemse hala daha, başkasının evliliğindeki mutluluğu, başkasının işinde ki makamını, başkasının çalışmaktaki hırsını, başkasının alanındaki başarısını konuşmaktan kendisini alamaz.
Bugün şunu farkettim; başka bi kuzenim meğer Amerika'ya gitmiş geçen ay çalıştığı şirket göndermiş, bunu duymuş bugün birinden. Bunu bana sordu sesi azcık içine kaçmış şekilde, haberin var mıydı? nasıl gitmiş? şirketi mi sponsor olmuş? Kendi mi başarmış? sonra ben en iyisi arayım sorayım detayları dedi. O kızın anne babasını kıskandığını iliklerime kadar hissettim.
Ve kendimi çok kötü hissettim. Bende yapıyorum elimden geleni ama hayat bana daha ortalama şeyler sundu belki. Bilmiyorum..
Farkındalıklarım oluşmaya başladı, ama şimdi bunu nasıl aşacağımı bilmiyorum.